-
Yürekdede İle Padişah
Eşeğini kaybeden Yürekdede, pazardan küçük bir deve satın alır. Her yıl çıktıkları yaylaya gitmek üzere hanımı Ayşe Nine ile yola çıkarlar. Az giderler, uz giderler, dere tepe düz giderler. Konakladıkları yerde atlılar çıkar karşılarına. Onları doyurmak için "bir güzel söz, bir sevgiye" aldığı deveciği keser Yürekdede. Padişahın atlıların arasında olduğunu fark edemezler. Saraya davet edilirler. Sonra ne oldu, dersiniz. "Yürekdede ile Padişah" kitabı bu mutlu sona adım adım yaklaştıracak sizi.
84.00 ₺ -
Hafız Boy Kuranı Kerim 2 Renk Mühürlü 057
Kırmızı, Yeşil veya Kabe Desen olarak gönderimi yapılmaktadır. özellikle talep ettiğiniz renk var ise Notlar kısmına yazarsanız o renk gönderilecektir. Diyanet İşleri Başkanlığı Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu'ndan Onaylı ve Mühürlü Milyonlarca insanın Kur'ân-ı Kerim okumasını öğrendiği hattan Okuması çok kolay bilgisayar hatlı 2 Renk Ofset Baskı 616 Sayfa Toplu alımlarda özel indirimler uygulanır
192.00 ₺ -
Osmanlı Hukuku
Adalet, Osmanlı Devleti’ni asırlarca ayakta tutan en mühim unsurdu. Bu hissin zayıflaması, çöküşün hem sebebi, hem de neticesi oldu. Padişahlar bile, hukukun önünde boyun eğdiler. Bir seferden dönerken, askerin, ekinlerini çiğnediklerinden yakınan köylüye, Kanunî Sultan Süleyman; “Peki bizi kime şikâyet edersin?” diye latife edince, köylü; “Kanuna şikâyet ederiz, kanuna!” demişti. Adalete verilen bu ehemmiyet, Osmanlılara büyük bir itibar kazandırdı. Hıristiyan halklar, kendilerine hüsnükabul gösterdi. Osmanlıların, Ortadoğu, Kafkasya ve Balkanlar gibi problemli bir coğrafyada, çeşitli kavim ve kültürleri bir arada nasıl yönettiğini, bugün insanlar merak ediyor. Pax Ottomana adı verilen dünya düzeninin unsurları nelerdir? Osmanlı Devleti’ni asırlarca dünyanın süper gücü yapan tutan hangi prensiplerdir? İngiltere kralını, bir heyet göndererek Osmanlı hukuk sistemini inceletmeye sevk eden sır nedir? Bu kitap unutulmuş bir maziye ışık tutuyor.
401.25 ₺ -
İslam Hukukunda Değişmenin Sınırı
Ufak tefek iniş ve çıkışlar sayılmazsa, müslümanlar, dinlerinin zuhurundan itibaren, uzun asırlar boyu hep güçlü ve hakimdiler. Ne var ki bu güç ve hakimiyeti, bir zamandır Hıristiyan Avrupalılara kaptırdılar. Sonra da bunun sebepleri üzerinde kafa yormaya başladılar. Fatura da öncelikle dine ve bilhassa İslam hukukuna çıktı. O zamandan beri hemen her mahfilde İslam hukukunda reform üzerine tartışmalar yapılıyor. Hele İslam hukuku dünya üzerindeki hakimiyetini kaybettikten sonra bu tartışmalar daha da kızıştı. Bir tarafta, İslam hukukunun, insanlığın ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğunu kabullenenler.. Diğer tarafta da bu hukukun zamana göre değişkenlik ve esneklik kabiliyetinin bulunduğunu savununlar...
157.50 ₺ -
İslam Hukuku ve Önceki Şeriatler
Bütün semavi dinler getirdikleri inanç esaslarının yanısıra, insanların günlük hayatlarını en ince teferruatına kadar düzenlemektedir... İbadetten ticarete, cinayetten evliliğe kadar... Bu düzenlemelerin mahiyeti nedir? Hazret-i Muhammed önceki peygamberlerin getirdiği hükümlerle amel etmiş midir? Bu hükümler arasında benzerlikten sözedilebilir mi? Bu benzerliğin sebebi nedir? Ne ölçüdedir? Bunlar İslam hukuku açısından da bağlayıcı mıdır? Elinizdeki kitap bu gibi suallerin cevabına ışık tutmaktadır.
206.25 ₺ -
Çöl Deniz Hz Hatice
Peygamber Efendimizin eşi Hz Hatice hakkında yazılmış çok özel bir çalışma! HZ. Muhammed’i (s.a.s.) peygamberliğinden evvel tanıyıp seven ve O’na ilk iman eden, mü’minlerin annesi Hz. Hatice’nin hayatına farklı bir bakış… Sadakatin, sevginin, güvenin zirvesi bir kadın… Ölümüne dek vefayla bağlı olduğu ve kendisine vefayla bağlı olan Son Peygamber’in eşi… Müslüman kadınlar için bir örnek olan bu emsalsiz kadının hayatını, Sibel Eraslan, uzun bir araştırma döneminin ardından, şimdiye dek bilinen ve bilinmeyen tüm yönleriyle yazdı. Hz. Hatice’nin hayatına farklı bir pencereden bakmak isteyenlerin üslubu ve anlatımıyla kuşatacak bir kitap!
292.00 ₺ -
Ruhul Furkan Tefsiri 15.Cilt Rahle Boy Ciltli
Âyeti celîleler en ince ayrıntıları ile izâh edilirken ihtiyaç duyulan Kelam, Fıkıh, Tasavvuf ve Genel Kültüre dayalı mâlûmat da verilmiştir. RUHU'L FURKAN TEFSİRİ'NİN YAZILMA SEBEBİ: Hicri 1407 senesi Şaban Ayının Beraet Gecesinde, Ravza-i Mutahhara'da, yani Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bulunduğu pak cennet bahçesi olan Mescid-i Şerifinde Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından vaki olan manevî bir işaretle tefsirin yazılmasına başlanmıştır. TAKİP EDİLEN USUL: 1) KELİME MANASI (Her ayete kelime-kelime mana vermek). Her ayetin tefsirinde takip edilen bu usul, Kur'an-ı Kerimi kolayca anlayabilmek için çok büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde hangi mananın hangi kelimeden alındığı anlaşılmamaktadır. 2) MEAL-İ ŞERİF: Kelime manasından herkes istifade edemeyeceğinden ve âyetin toplu manasını anlayamayacağından, her âyetin meâl-i şerifi kelimenin manasından sonra yazılmış ve meâl verilirken âyetin zahirinde bulunmayan kelime ve terkiplerin manalarının katılmasına dikkat gösterilmiştir. 3) İZAHAT: Sadece Meâl-i Şerifle de yetinilmeyip, her âyet, muteber tefsirlerde bulunan izahlardan istifade edilerek açıklanmıştır. Şöyle ki: Sebebi nüzulu (ayetlerin iniş sebebi) beyan olunan âyetler, âhkâm ayetlerinden (şerî hükümleri ihtiva eden ayetlerinden) çıkarılmış fetvâlar yeri geldiğinde açıklanmıştır. Araf Suresi 164-206.Ayet Enfal 1-40.Ayet
567.10 ₺ -
Ruhul Furkan Tefsiri 14.Cilt Rahle Boy Ciltli
Âyeti celîleler en ince ayrıntıları ile izâh edilirken ihtiyaç duyulan Kelam, Fıkıh, Tasavvuf ve Genel Kültüre dayalı mâlûmat da verilmiştir. RUHU'L FURKAN TEFSİRİ'NİN YAZILMA SEBEBİ: Hicri 1407 senesi Şaban Ayının Beraet Gecesinde, Ravza-i Mutahhara'da, yani Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bulunduğu pak cennet bahçesi olan Mescid-i Şerifinde Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından vaki olan manevî bir işaretle tefsirin yazılmasına başlanmıştır. TAKİP EDİLEN USUL: 1) KELİME MANASI (Her ayete kelime-kelime mana vermek). Her ayetin tefsirinde takip edilen bu usul, Kur'an-ı Kerimi kolayca anlayabilmek için çok büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde hangi mananın hangi kelimeden alındığı anlaşılmamaktadır. 2) MEAL-İ ŞERİF: Kelime manasından herkes istifade edemeyeceğinden ve âyetin toplu manasını anlayamayacağından, her âyetin meâl-i şerifi kelimenin manasından sonra yazılmış ve meâl verilirken âyetin zahirinde bulunmayan kelime ve terkiplerin manalarının katılmasına dikkat gösterilmiştir. 3) İZAHAT: Sadece Meâl-i Şerifle de yetinilmeyip, her âyet, muteber tefsirlerde bulunan izahlardan istifade edilerek açıklanmıştır. Şöyle ki: Sebebi nüzulu (ayetlerin iniş sebebi) beyan olunan âyetler, âhkâm ayetlerinden (şerî hükümleri ihtiva eden ayetlerinden) çıkarılmış fetvâlar yeri geldiğinde açıklanmıştır. Araf Suresi 88-163.Ayet
567.10 ₺ -
Arapça Türkçe Alfabetik Türkçe Arapça Sözlük
Eser Arapça – Türkçeye Türkçe – Arapçaya Alfabetik şekide hazırlanmış. Özellikle taşınabilir olması ebatı ve cildi yönünden öğrencilere yönelik hazırlanmıştır. *Renkli ana maddeler *Arapça maddeleri kolaylıkla bulmayı sağlayan alfabetik sıralama *Binlerce deyim, terkip *Yardımcı ekler
408.10 ₺ -
Ramazanı Şerif Risalesi
Allâh-u Te'âlâ'ya hadsız ve adsiz hamd-ü takdîsler, Muhammed Mustafa'ya (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ve Al-i ashabına, ma'lûmât-ı İlâhiyye adedince salât-ü teslimler; Başta en yakın vesilemiz, Üstadımız Hacı Mahmûd Efendi (Kuddise Sirruhu) Hazretleri olmak üzere silsile-i meşâyıhımıza ve bu eserimizde kitaplarından ve rivayetlerinden istifade ettiğimiz tüm ulema ve evliyamıza tecziye, tarziye ve tekrîmlerimizden sonra ifade etmek istediğim husus şudur: Yirmi seneyi aşkın süredir çekmekte olduğum şeker hastalığının yıpratmış olduğu bedenim tamamen mukavetini kaybetmiş, hele de üç ay evvel geçirmiş olduğum ağır kalp ameliyatının halsizliği henüz üzerimden kalkmamışken, yaklaşan ramazân-ı şerifin himmet ve bereketi beni "Receb-i şerif ve "Şa'bân-ı şerif risalelerimden sonra bu kıymetli risaleyi derlemeye şevketti. Canımı bana bağışlayan Rabbimden niyaz ederim ki; bu ve bundan önceki risalelerimi, diğer tüm kitaplarımı ve onbinlerle ifade edilebilecek bütün sohbetlerimi ihlâsa mukarin ve rızasına muvafık birer amel-i sâlih olarak dergâh-ı izzetinde ve bârigâh-ı mecd-i ulûhiy-yetinde ahsen-i kabul ile makbul buyursun. Bir takım suratların kapkara kesileceği, diğer birtakımlarınınsa bembeyaz olacağı kıyamet gününde bunlarla yüzümü ak eylesin. Siz okurlarımın dua ve şefaatleriyle beni de tüm sevenlerimle beraber bu mübarek ay hürmetine mağfurîn zümresine ilhak eylesin. Âmîn! Yâ Mu'în! 17-Şaban-1427 10-Eylül-2006 Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)den rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Gerçekten benim ümmetim ramazan ayını ihya ettikleri sürece asla rüsvay olmayacaktır.” Bunun üzerine: “Yâ Rasûlüllâh! Onların ramazan ayındaki rezillikleri ne olabilir?” denildiğinde Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Onda haramlar işlemektir. Kim onda zina eder yâhut onda içki içerse, bir dahaki seneye kadar Allâh-u Te‘âlâ da, (meleklerden) gökte bulunanlar da kendisine lanet eder. Eğer (bir sonraki) ramazana ulaşmadan ölecek olursa Allâh-u Te‘âlâ katında onun için kendisi ile ateşten sakınacağı hiçbir hasene (ve sevap) bulunmayacaktır. O halde siz ramazan ayında Allâh-u Te‘âlâ’dan sakının. Zira gerçekten diğerlerinde katlanmadığı kadar sevaplar onda katlanır. Günahlar da böylecedir.” (Taberâni, el-Mu‘cemü's-Sağîr, 1/248; Abdülkâdir el-Geylânî, el-Gunye, 2/9; Isbehânî, Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, 2/229) İmâm-ı Zührî (Rahimehullâh) şöyle buyurmuştur: “Ramazân-ı şerifteki bir teşbih, ramazân-ı şerifin dışındaki bin tesbihten daha üstündür.” (Süyûtî, ed-Dürrü’Unensûr, 2/228) İbrahîm-i Nehaî (Rahimehullâh) da şöyle buyurmuştur: “Ramazân-ı şerifteki bir oruç bin oruçtan, bir teşbih diğer aylardaki bin teşbihten, bir rekat diğer aylardaki bin rekattan üstündür.” (Süyûtî, ed-Dürrü'l-mensûr:2/228)
174.90 ₺ -
Tarikati Muhammediye Şamua
Tarikatı Muhammediyye Demir Yayınevi Şeytan, insanın apaçık düşmanıdır. Onun bütün emeli, îmanı yok etmek, ateşte ebedî kalmaya yol açmaktır. Kulu tâatten dışarı çıkarmak, kahredici bir zulme saptırmak ister. İnsanı oyalayıp hayırlı işlerden geri bırakmaya, derece ve mertebelerden aşağı düşürmeye çalışır. Sarsılmaz bir gayretle, insanı manevi zaferden alıkoymaya çabalar. O ancak kendi hempaları cehennem yârânından olsun diye onları dâvet eder. O halde, korunma sebeblerini al ve şeytanı düşman edin! Dünya fânidir, çabucak zevâl bulup harap olacaktır. Dünyanın izzeti zillet, ni'metleri nikbet, şerâbı serâbdır. Âhiret evi ise sermedî hayatın tâ kendisidir. O, iman ehlinden olup da sakınanlar için hazırlanmıştır.İzzeti bâkî ve sonsuzdur. Ni'metleri sade ve devamlıdır. O gün için çehreler vardır ki Rablerine bakarlar; parlar ve aydındırlar. Rableri katında hoşnutluğa ermiş, gönülleri yatışmıştır. O'ndan râzı ve O'na şükredicidirler. İşte bu nimetin ve en üstün lezzetin, fevz ü felâhın, en büyük saâdetin kendisidir. Bunlara erişmek ancak itikadlarda, sözlerde huylarda ve işlerde evvelkilerin ve sonrakilerin efendisi, peygamberlerin sonuncusu olan Efendimiz'e uymakla elde edilebilir. Tarîkat-i Muhammediye adlı bu seçkin eser, Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz'in açtığı bu nurlu ve mübârek yoldan nasıl yürüneceğini delilleriyle ortaya koymaktadır.
330.00 ₺ -
Ahlakı Olgunlaştıran Dini Hikayeler
Hikaye, olmuş olayların yazılı veya sözlü olarak anlatılmasıdır. Dini hikayeler ise, özellikle Peygamberlerin ve velilerin hikayelerinden oluşmaktadır. Bu kişilerin hayatları insanlara nunume olup, onların hayat hikayelerini okuyan bir kimse, onlardan olmasa bile, onlar gibi olmaya özenir, onlara benzemeye çalışır. "Bir kavme benzeyen onalrdan olur" hadisinin hükmüne göre velilere benzeyenler hükmen onlardan sayılır. Molla Camia hazretleri bu konuyla alakalı der ki: "Allah dostlarının hayat hikayelerini dinlemenin ve okumanın en az faydası şudur: Kişi bilir ki, kendisinin halleri ve fiilleri, onların halleri değildir. Kendi kusurlarını itiraf eder. Riyadan ve kendini beğenme durumundan kurtulmuş olur." Özellikle bu eserde de bizlere örnek teşkil edecek peygamber ve velilerin hayat hikayeleri güzel bir üslupla derlenerek siz kardeşlerimin istifadesine sunulmuştur. Amel etmek dileğiyle....
175.00 ₺ -
Allah Dostlarından Menkıbeler
"İyi bilin ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur. Ve onlar üzülmeyecekler de." Yunus Suresi: 62 Allah'ın lütfuna mazhar olmuş, yüce Mevlâ'nın ikramına nail olmuş insanların yolu nurlu ve huzurlu bir yoldur. Bu yola girenler manevî bir hazza ererler. Coşkun bir muhabbeti gönüllerine nakşederler. Bu nurlu yolun talihli insanlarını sevmek, fikirlerini benimsemek de büyük bir nimettir. Allah Rasûlü (s.a.v.) Efendimiz'in müjdesine nâiliyettir. "Arifler, sâlihler anıldığı zaman onların anıldığı yerlere rahmet iner. Allah'ın fazlı ve mağfireti yayılır." Bu hadis-i şerifin ışığında dillerimizi sâlihlerin sözleriyle süslemek, kulaklarımızı menkıbeleriyle ziynetlendirmek, gönüllerimizi de sevgileriyle bereketlendirmek gayemiz olmalıdır. İmam-ı Şârânî hazretleri evliyaullahın menkıbelerini yazdığı dört ciltlik eserinin önsözünde diyor ki: "Bu eseri okuduktan sonra, bir kimsenin içinde Allah yoluna koşmak arzusu doğmuyor ve içinde aşk ateşi parlamıyorsa... ölülerle o aynı seviyededir." Bunun için gönül sultanlarını, Hak âşıklarını sevmek, hayatlarından ibretler almak, sözlerinden feyizlenmek rahmete namzet olmaktır. Onlar temiz bir soydan, pâk bir boydan gelen, insanlara en güzel dersleri veren zâtlardır.
270.00 ₺ -
Gönenli Mehmet Efendi Hazretleri Hayatı Duaları
Yaptığı Kur’an ve İman hizmetleri ile 20. yüzyıl din eğitiminde önemli bir yeri olan Gönenli Mehmet Efendi, bütün yönleriyle örnek bir şahsiyettir. İsteyen ilim, isteyen irfan bulmuştur onda. O, şartlar ne olursa olsun talep edene Kur’an öğretirken, darda kalanlara yardım etmeyi de hizmet bilmiştir. İnsanların gönül dünyasında hizmetleriyle taht kuran, onları doğru ve güzel olana yönlendiren ilim, irfan ve hizmet pınarı Gönenli Mehmet Efendi’nin hayatından kesitler sunularak Kur’an eğitimi ve sosyal faaliyetlerin anlatıldığı bu eser; onun hizmetlerinin nasıl devam ettiğinin de önemli bir işaretidir.
175.00 ₺ -
Hücum ve Polemik
Necip Fazıl, içini doldurduğu fikir ve sanat şubeleriyle eğer çok köşeli bir yıldıza benzetilecek olursa, bu yıldızın en sivri ve göze batan köşesi, şüphesiz ki, onun polemikçi kimliğidir. O büyük bir polemikçidir; ve aslında bu büyüklüğün en iyi farkında olanlar da, onun fikir düşmanlarıdır. "Hücum ve Polemik", fikir öfkesini, kıymet hükümlerinin hamle ve irade kaynağı bilen Necip Fazıl'ın, Bâbıâlide geçen 50 senelik ömrü müddetince bir an geri adım atmadığı ve sendelemediği kavgasının belgeleri olarak derlenmiş ve kitaplaştırılmıştır.
164.50 ₺ -
Ulu Hakan İkinci Abdülhamid Han
Bir biyografi yazarı olarak da dikkati çekmesi gereken Necip Fazıl'ın, güttüğü toplum dâvasında Türk tarihi ve sahte inkılâplar bilmecesinin "anahtar şahsiyeti" gördüğü Abdülhamid Han'ın hayatı, bu eserde bir tez, bir manifest, bir dava çerçevesi halinde ortaya çıkartılmaktadır. Keşif mutlak ve orijinal olarak Necip Fazıl'ındır ve bir aralık sahibini hapse kadar sürüklemiştir. "Marifet, büyük kısmı kursaktan doğma uydurmalarla Abdülhamid'i konuşturmakta değil, Abdülhamid hakkında konuşabilmek ve bir sentez örebilmektedir" diyen Necip Fazıl'a göre: "36 Türk hükümdarı arasında belki en büyüğü ve tarihî hakkı muazzam bir zat mevzuunda yahudi, dönme, mason, kozmopolit ve emperyalizma ajanlariyle el ele, İttihat ve Terakki eşkiyasının imal ettiği ve Cumhuriyet rejimi boyunca devamına şahit olduğumuz yalancı tarihe paydos!.. Dünyada her şeyin sahtesi görülmüş, fakat ilim ve tarihin devamlı yalancısına rastlanmamıştır!"
420.00 ₺ -
İdeolocya Örgüsü
"Bu eser, benim bütün varlığım, vücut hikmetim, her şeyim... Ben, arının peteğini hendeseleştirmeye memur bulunması gibi, bu eseri örgüleştirmek için yaratıldım. Şiirlerim de, piyeslerim de, hikâyelerim de, ilim ve fikir yazılarım da sadece bu eserin belirttiği bina etrafında bir takım "müştemilât"dan başka bir şey değil... Güzelim Türkçenin "katık" tâbiri ne kadar yerinde. Gerçek gıda "nân-ı aziz" dediğimiz ekmektedir ve gerisi, ona katılmaktan kinaye "katık"tan ibaret... İçinde yüzde elliden fazla (hidro-karbone) cevher bulunduran ekmek, pastaların üstündeki her türlü krema ve (fantezi) oyunlarına sırt çevirmiş, kuru ve yavan, fakat besleyici ve kurtarıcı fikre ne güzel remz!.. İşte, ezel kadar eski ve ebed kadar yeni, topyekûn insanlık çapındaki dâvanın bu eserini tamamlarken, onu, gıdasını Büyük Doğu ekmeğine borçlu bildiğim Anadolu gençliğine ithaf ederim." N.F.K. / 1968
262.50 ₺ -
Benim Gözümde Menderes
Demokrat Parti, daha kurulduğu andan itibaren Necip Fazıl için bir muvazaa partisi olmaktan öte bir anlama sahip değildir. Adnan Menderes ise hep bir ümit mevzuu olarak kalmış, fakat bir türlü kendisinden beklenen "hep"çi ve "gözükara" tavrı takınamamıştır. Necip Fazıl bu eserinde, Adnan Menderes vasıtasiyle bir nevi kendi siyasi hal tercümesini kaleme almıştır. Adnan Menderes ile Demokrat Partiyi de kendi ruh aynasında biçimlendiği şekliyle anlatmıştır. Gerçeğe tam bağlı subjektif bir metod kullandığı eseri hakkındaki şu uyarısı önemlidir: "Eserime alaka duyacak olanlar, orada önce beni, davamı, sonra Adnan beyi, partisini ve etrafını bulacak ve bütün bunların iç hakikatlerini bende tecelli etmiş şekilleriyle göreceklerdir."
234.50 ₺ -
İman ve islam Atlası
Son dönemlere ait alışılmış din kitaplarının çok dışında bir anlayış ve anlatışla kaleme alınmış, şekille ruhu, amelle hikmeti birbirine emdirmek gayesi etrafında, en emin ilmihâlle en şaşmaz tefekkürü birleştirme iddiasında büyük eser. 1960-61 hapsinde yazmaya başlayıp "20 yıl müddetle şeklini bulamadan bir rüşeym (protoplazma) halinde" içinde yaşattığı bu eseri 1981 senesinde tekrar ele alır. Eseri ve eserle yapmak istediği şeyi şöyle anlatır: "Bütün sanat, fikir, vecd, hassasiyet ve imân melekelerimi birleştirerek yepyeni bir hâdise mahiyetinde ortaya atmak ateşiyle yandığım "İman ve İslâm Atlası"... O zamanlar bir yığın malzeme toplamış olmama rağmen, bunları tablolaştıramamış ve aşkımın gerektirdiği nizam ve ifâdeye kavuşturamamıştım Zira, göz açıp kapayıncaya kadar hapis müddetim bitmiş ve haberini başıboş köpeklerden aldığım dış hayatın, bana kapısı açılmıştı. Buyur bakalım, o kadar özlediğin köpeklerin dünyasına!.. Bir sayfiye yerindeki evime çekildim, Marsilya sokakları kadar yabancısı olduğum şehre mevsimler boyu hemen hiç inmedim, hattâ bahçeme bile çıkamaz oldum; ve bir güne on günlük çalışmalarla "İman ve İslâm Atlası"nı kalıba dökebildim. Bu defa evimde geçen bilmem kaçıncı hapsim... "İman ve İslâm Atlası", her biri aynı kaynaktan tas dolduran kitaplara nispet, doğrudan doğruya ve en az vasıta kullanarak o kaynağa diz üstü abanma ve suyuna avuç açma vâkıasıdır; ve bundan sonra Hak ne nasip eder, bilemem, bütün eserlerimi tamamlayıcı mahiyettedir. "Tarife" yazmak yerine gayeyi öziyle ruhlara sindirmek, reçete yerine mânâda ilacın kendisini tattırmak... Buna çalıştım. Ve bu aziz dâvayı papağan ağızlardan kurtarmak... İskeletsiz vücud olmaz ya; bir de iskelet üzerine vücudu ve uzuvları kul çapında yerleştirebilmek var... Peteği dosdoğru çizdikten sonra onu en halis balla doldurmak... Asırlardır hakkiyle yapılabildiğini sanmadığım bu cehd üzerinde başarı derecemi, tam 45 yıldır Büyük Doğu teknesinde hamurunu yuğurmaya çalıştığım yeni iman ve islâm nesli tayin edecektir. O olmasaydı oluşun olmayacak olduğu, Kâinatın Efendisine salât ve selâm olsun!.. Allah, Sevgilisinin ümmetine 15. İslâm Asrının birinci yılından ileriye, yeni bir anlayış, duyuş, görüş ve oluş nasip etsin... "
420.00 ₺ -
Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar
"Mazlum, her dinde, her inanış tarzında bulunabilir. Hatta hiçbir şeye inanmayan insanda, insan şöyle dursun, hayvanda bile… Mazlum, kendi haline göre değil, zulmediciye nisbetle sıfatlanandır" N.F.K. İşte, "Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar", bu ölçüye uyan, her millet ve her cinsten mazlumun bir araya toplandığı, dünya edebiyat tarihinde örneği pek bulunmayan eser… Büyük Yunan Filozofu Sokrates'ten başlayarak, İsa dininin mazlumları, İslâmın ilk kurbanları, Peygamber torunu iki şehit Hazreti Hasan ve Hüseyin, Haccac'ın zulümleri, İmam-ı Azam ve diğer mezhep imamları, Mansur, Jan Dark, Cem Sultan, San Bartelomi Kurbanları, Genç Osman, Jan Kalas, Büyük Fransız İhtilali kurbanları, Dreyfus ve İttihat Terakki cinayetleri… Hak olan inanış sahibi mazlumların aynı zamanda Şehit ve öz nefsleriyle erişilmez bir makam sahibi olduğunun altını hassasiyetle çizen Necip Fazıl, "esere ait bütün kıymet hükümlerini, her türlü değer ölçüsünün, bekçisiz ve koruyucusuz, uçup gittiği manevî bir yangın yeri arsasında rüzgara salıveriyorum" dediği Takdim yazısında, bu hüzünlü satırların devamını şöyle getirir: "Tarihî zulüm ve mazlumluk dâvasına büyük bir giriş diye kabul edebileceğiniz bu eserin, aynı çapta bir de çıkış noktası olmalıydı. Belki bir gün o da olur. Ama bazı zaman ve mekanlarda öyle sokaklar görülmüştür ki, girseniz de, tam içine dalacağınız evin önüne gelince geriye dönmek zorunda kalırsınız. Ve mazlum, bahsettikleriniz midir, siz misiniz, ayırt edemezsiniz."
280.00 ₺ -
Dünya Bir İnkilap Bekliyor
Dünya Bir İnkılap Bekliyor Yolumuz Halimiz Çaremiz Ruh Muvazenesi Her Cephesiyle Komünizm "Evet, İslâm, 16. Asır sonlarına doğru temsil kadrosunda zaafa uğramıştır. Ama daha sözünü söylemiş değil. Son sözünü temsil kadrosunda ve yeni telakkiler önünde henüz söylememiştir. Bu son sözü söyletecek nesli yoğurmaya çalışıyoruz." N.F.K. Her konferans, bu çabanın eseri halinde, konu başlığının işaret ettiği meselelerde sosyal bir şuur zemini oluşturma teşebbüsüdür.
98.00 ₺ -
40 Hadisi Şerif Usfuri Tercümesi
40 Hadisi Şerif Usfuri Tercümesi Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi ve Selem’in hadisleri, İslam dininin Kur’an’dan sonra ikinci kaynağıdır. Nitekim, Kur’an’ın emir ve yasaklarını en iyi açıklayan şüphesiz ki Peygamberimiz (s.a.v.) yani hadis-i şeriflerdir. Ayrıca, yaratılanların efendisi sevgili Peygamberimiz’in inanç, ibadet ve ahlak konularında verdiği bilgi, emir ve tavsiyelerini öğrenip başkalarına öğretmek de bir Müslüman için en büyük zevk ve büyük bir ibadettir. Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde, “Kim 40 hadisi bir araya getirirse onun için af ve mağfiret vardır,” başka bir hadis-i şeriflerinde ise, “Ümmetim için dini meselelere dair kırk hadis hıfzedeni Allahü Teala fakihler ve alimler topluluğu içinde haşreder” buyurmuştur. İslam alimleri, bu iki hadis-i şerifteki müjdenin şuurunda oldukları için bir çok 40 hadis kitapları yazmışlardır. Öyle ki, 40 hadislerle Müslümanlara hizmet etmek ve Peygamberimiz’in şefaatına nail olmak için –başka dilleri bir tarafa bırakalım- sadece Arapçada 250’den fazla 40 Hadis vücuda getirilmiştir. Muhammed bin Ebibekr’in elinizdeki bu 40 Hadis’inin kaleme alınış sebebi de yukarıda zikrettiğimiz hadis-i şeriflerdeki müjdeye kavuşmak ümididir.40 tane hadisin bir araya getirildiği bu eserde, hadis-i şeriflerin sadece manalarını değil, açıklamalarını ve onlarla ilgili mühim ve enteresan hadiseleri de bulacaksınız…
210.00 ₺ -
Salevatı Şerife Risalesi
Bütün hamdler bize kâinatın Efendisine salâtü selâm etmeyi vâcib kılan ve bu vesileyle bizi sereflendirip hem Kendisiyle, hem de kıymetli melekleriyle aynı amelde birlestiren Allâh-u Te‘âlâ’ya mahsustur. Ben sâhitlik ederim ki; Allâh-u Te‘âlâ Kendisinden baska hiçbir ilâh bulunmayan tek bir ilâhtır. Bu öyle bir sâhitliktir ki biz bununla Dâru’s-selâm’a selâmetle girebilmeyi ummaktayız. Yine sâhitlik ederim ki; Efendimiz Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) O’nun Kuludur; Rasûlüdür; Safîsidir; Halîlidir ve bütün imamların İmamıdır. Allâh-u Te‘âlâ ona, âl-i ashâbına, etbâ‘ına ve ahbabına, Zâtının azametine yakısır sekilde ve ilminin ihatası vüsatinde salât-ü selâm eylesin! Bundan sonra beyan etmek istedigim husus sudur ki; zellelerinin ve kötülüklerinin silinmesini ummakta olan bu miskin kul, yaptıgım vaazlardan dolayı 2002 senesinde Bandırma Cezaevi’nde yatarken, çıktıgımda her Mevlid Kandilinde Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) in anısına ufak da olsa bir risâle yazmaya karar vermistim. Allâh-u Te‘âlâ’nın tevfîkiyle bu seneye kadar bu sözümde durabildim. İste bu sene de elinizde olan bu risâleyi hazırlamaya muvaffak kılındıgım için Allâh-u Te‘âlâ’ya hamdederim Bu risâle, Ahmed ibni Muhammed es-Sâvî (Rahimehullâh) ın, büyük seyhi olan Ahmed ibni Muhammed ed-Derdîr el Adevî (Kuddise Sirruhû)nun derlemis oldugu salâtlar üzerine, kendi seyhi Sâlih es-Sibâ‘î (Rahimehullâh) ın emriyle yazmıs oldugu “el-Esrâru’r-Rabbâniyye ve’l-Füyûzâtü’r- Rahmâniyye ale’s-Salevâti’d-Derdîriyye” nâmındaki serhinden derlenen essiz ilimler ve çok degerli faziletler yumagıdır. Bu fakir, geçtigimiz Ramazân-ı Serîf bayramında Ehl-i Beyt ve Mesâyıh kabirlerini ziyaret kastıyla Mısır’a yapmıs oldugum rıhlet-i mübârekede Ahmed ibni Muhammed ed-Derdîr (Kuddise Sirruhû) nun, Kahire’de Ezher-i Serîf’in civarında bulunan kabr-i serîfini ziyaretle sereflendim Cuma saatine denk gelen o mübarek ziyarette, duaların kabul oldugu o mübarek makamda bir çok feyizlere nâil oldum. Sâvî (Rahimehullâh) ın Mekke-i Mükerreme’de medfûn bulundugunu ögrendigim için nasip olursa bundan sonra yapacagım umrelerdeki “Cennetü’l- Ma‘lâ” ziyaretlerimde, kabrinin tam yerini bilemesemde Hadîce (Radıyallâhu Anhâ) vâlidemizin huzûrunda yapacagım dualara kendisini de katarak bir nebze de olsa hakkını ödemeye niyet ettim. Ancak onun büyük seyhi olan Seyh Ahmed ed-Derdîr (Kuddise Sirruhû) nun ziyaretinin, onu ziyaret gibi kendisini memnun edecegi süphesizdir. Çocuklugumdan beri eserlerinden, özellikle “Celâleyn Hâsiyesi”nden istifâde ettigim ve tesvikli beyanlarıyla Allâh dostlarına âsık oldugum Sâvî (Rahimehullâh) ın, İmâm-ı Derdîr (Kuddise Sirruhû) nun derledigi salevâta yapmıs oldugu bu serhin adını, Yûsuf-u Nebhânî (Rahimehullâh) ın ve diger bir çok ulemânın eserlerinde okudugumda, ona nasıl ulasacagım diye düsünür dururdum. İste bu ziyaretin bereketiyle olacak ki, Kahire Mektebesi tarafından 2001/1422 tarihinde ikinci baskısı yapılan bu kıymetli esere kavustum. Böylece Mısır’a yapmıs oldugum üçüncü ziyaret de önceki iki ziyaret gibi zâhirî ve bâtınî bir çok faydaları mûcip oldu. İste bu büyüklerin ihlaslı hizmetleri ve yüce himmetleri neticesinde bu Mevlid Kandili’nde sizlere bu risaleyi hazırlamaya muvaffak kılındıgım gibi Allâh-u Te‘âlâ’dan niyazım; daha nice Mevlid Kandil’lerine siz okurlarımla birlikte, hayırlı uzun ömürlerle, sâlih ve hâlis amellerle, daha nice kıymetli eserlerle ve Allâh-u Te‘âlâ’nın Habîb’ine (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) karsı gün be gün artan muhabbetlerle kavusabilmemizdir. Umduklarımızı gerçeklestirmesi için Kendisine itimat edebilecegimiz tek Zat ancak Allâh-u Te‘âlâ’dır. (Cübbeli Ahmet Hoca) Ahmet Mahmut Ünlü
107.25 ₺ -
Ruhul Furkan Tefsiri 3.Cilt Rahle Boy Ciltli
Âyeti celîleler en ince ayrıntıları ile izâh edilirken ihtiyaç duyulan Kelam, Fıkıh, Tasavvuf ve Genel Kültüre dayalı mâlûmat da verilmiştir. RUHU'L FURKAN TEFSİRİ'NİN YAZILMA SEBEBİ: Hicri 1407 senesi Şaban Ayının Beraet Gecesinde, Ravza-i Mutahhara'da, yani Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bulunduğu pak cennet bahçesi olan Mescid-i Şerifinde Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından vaki olan manevî bir işaretle tefsirin yazılmasına başlanmıştır. TAKİP EDİLEN USUL: 1) KELİME MANASI (Her ayete kelime-kelime mana vermek). Her ayetin tefsirinde takip edilen bu usul, Kur'an-ı Kerimi kolayca anlayabilmek için çok büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde hangi mananın hangi kelimeden alındığı anlaşılmamaktadır. 2) MEAL-İ ŞERİF: Kelime manasından herkes istifade edemeyeceğinden ve âyetin toplu manasını anlayamayacağından, her âyetin meâl-i şerifi kelimenin manasından sonra yazılmış ve meâl verilirken âyetin zahirinde bulunmayan kelime ve terkiplerin manalarının katılmasına dikkat gösterilmiştir. 3) İZAHAT: Sadece Meâl-i Şerifle de yetinilmeyip, her âyet, muteber tefsirlerde bulunan izahlardan istifade edilerek açıklanmıştır. Şöyle ki: Sebebi nüzulu (ayetlerin iniş sebebi) beyan olunan âyetler, âhkâm ayetlerinden (şerî hükümleri ihtiva eden ayetlerinden) çıkarılmış fetvâlar yeri geldiğinde açıklanmıştır. Bakara Suresi 253-286.Ayet Ali İmran Suresi 1-91.Ayet
567.10 ₺ -
Delilleriyle İslam İlmihali
Prof. Dr. Hamdi Döndüren'den inanç, ibadet ve günlük hayatla ilgili tüm esasların yer aldığı bir ilmihal Prof. Hamdi Döndüren'in Delilleriyle İslam İlmihali, her müslümanın elinin altında bulunması gereken bir müracaat kitabı... Kitapta İslam'ın inanç ve ibadete dair meseleleri Her seviyeden insanımızın rahat okuyacağı bir üslupla işleniyor. Günlük hayatta sık sık karşılaşılan problemlerin çözüm yolları, delilleriyle ve yerinde mukayeselerle izah ediliyor. Meseleleri özet olarak sunuşundaki külfetsizliği, akıcı üslubu ve anlaşılır lisanı bu ilmihali emsalinden üstün kılıyor... [Delilleriyle İslam İlmihali hoca efendiler için bir başvuru kaynağı, öğrencilerin en yakın yardımcısıdır. İtikat ve ibadete dair meseleleri güvenilir bir kalemin ilmihaline müracaatla çözmek isteyen her müslümanın en yakın rehberidir. İnanç, Kitap ve sünnete uygun ise sahihtir. İbadet, şartlarına riayetle ifa edilirse makbuldür.
665.00 ₺ -
Resimli Osmanlı Tarihi
Asırları şereflendiren bir tarihimiz var. Büyük cihan imparatorlukları kurmuş, dünyaya yüzyıllarca hükmetmiş bir milletin çocuklarıyız. Üstelik bu hükmediş, adalet, şefkat ve medeniyet esasları üzerine kurulmuş. Atalarımız gittikleri her yere inancın, medeniyetin ve insanlığın ışıklarını götürmüşler. İlahi ve yüce değerlerden ilham alarak dünyayı aydınlatmışlar. Osmanlı, sınırları bugünkü Anadolu'ya sığmayıp, Orta Avrupa'dan bütün Akdeniz kıyılarına ve Asya içlerine kadar uzanan bir imparatorluktu. Ve Osmanlı ulvi bir idealin, yüce bir misyonun, ihtişamlı bir medeniyetin sahibi olarak, tarihinin derinliklerine kök salmış bir çınar gibi, altı asır süren bereketli bir ömür yaşamıştı. Bu eserde, bu muhteşem abideyi fetihten fethe koşarak cihan devleti yapan 36 padişah anlatılıyor. "Resimli Osmanlı Tarihi", gençlerimize Osmanlı tarihini doğru ve samimi bir şekilde öğretecek bir kaynak olması düşüncesiyle, yıllar süren titiz çalışmalar neticesinde hazırlandı. Gerek muhtevası gerek teknik özellikleriyle, kütüphanelerin baş köşesinde muhafaza edilip her an başvurulacak bir "temel eser" olarak gençlerimize tarihi sevdirerek öğretecektir.
540.00 ₺ -
Delilleriyle Aile İlmihali
Prof. Dr. Hamdi Döndüren Aile, toplumun can damarıdır. Üzerine en fazla titizlenilmesi gereken temel direğidir. İletişim araçlarından yayılan olumsuz telkinlerle, bize has yapısı her gün biraz daha örselenen aile yuvalarımızı koruyacak değerleri bilmek durumundayız.Ki o değerler evlilik akdinin dîn-î mübîne göre tesisidir, mirastır, vasiyettir. Kadın ve çocuk haklarıdır. Ebeveynin hukukudur. İslam'ın pörsümez değerlerini ana hatlarıyla ve anlaşılır bir dille size hatırlatan bir ilmihal kitabı, mutlaka elinizin altında bulunmalı. Evlerinize İslam'ın sıcak huzuru gelecektir bu nadide eserle.
547.50 ₺ -
Altın Silsile Osman Nuri Topbaş
İnsanoğlunu bütün mahlûkat içinde zirve teşkil edecek bir sûrette “ahsen-i takvîm” üzere yaratan, ona rûhundan üfleyerek ulvîliklere yükselme istîdâdı bahşeden, gönderdiği hidâyet rehberi kitap ve peygamberlerle bizleri hakka ve hayra istikâmetlendiren; peygamber vârisi âlim ve âriflerle de mânevî irşad silsilesinin kesintisiz devâmını lûtfeden Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd ü senâlar olsun! Kâinâtın Fahr-i Ebedîsi, enbiyânın serveri, âlemlere rahmet, emsalsiz örnek şahsiyet, bu cihanda en büyük rehberimiz, kıyâmet gününde ise şefâat melceimiz, Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’ya, O’nun pâk ehl-i beytine, ashâbına ve etbâına sonsuz salât ü selâmlar olsun! Yüce Zât’ını en çok “Rahmân” ve “Rahîm” isimleriyle bizlere tanıtan Rabbimiz, nihâyetsiz merhametinin bir eseri olarak, biz kullarıyla “dost” olmayı istiyor ve bizleri Dâru’s-Selâm’a / saâdet ve selâmet yurdu olan Cennet’e dâvet ediyor. Bu dâvetin icâbet şartı ise, Hakk’a dostluk ufkunda, takvâ üzere bir kulluk hayatı yaşayabilmek... Allâh’ın Habîbi r Efendimiz’in mübârek dilinde; “Refîk-ı A‘lâ / En Yüce Dost” diye ifâdesini bulan “Hakk’a vuslat” iştiyâkı, Allah ve Peygamber âşığı mü’minlerin de en büyük arzusu olagelmiştir. Bu cihanda, kimin daha güzel ameller işleyeceğinin imtihanını vermek üzere bulunuyoruz. Bu zâhirî gurbet âleminde, gerçek bir dostluğun gerektirdiği gibi Rabbimizle kalben ve rûhen beraber olabilmek, O’nu hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmamak ve dâimâ O’nun rızâsını aramak, en büyük kulluk edebimizdir. Öyle ki, ebedî âlemde Hakk’ın cemâline vuslatımız da, Hakk’a dostluğumuzun seviyesi nisbetinde gerçekleşecektir. Yani her iki cihandaki huzur ve saâdetimiz, Rabbimizle beraberliğimize bağlıdır. Dolayısıyla Hikem-i Atâiyye adlı eserde buyrulan: “Yâ Rabbî! Sen’i bulan neyi kaybetti? Sen’i kaybeden neyi buldu?” hikmetini gönüllerimize nakşetmeli, kalplerimizin ancak Allâh’ı hatırlayıp anmakla huzûra kavuşacağını unutmamalıyız. Cenâb-ı Hak, her zaman ve mekânda bizimle beraberdir. Mühim olan, bizim ne kadar O’nunla beraber olduğumuzdur. Bir gönül, Allah ile beraberlik zirvesine ne nisbette yakınsa, ibadetleri de o nisbette seviye kazanır. Allah ile beraberlik şuuruyla yapılan küçücük bir amel, kıymet bakımından dağlar misâli bir hacim kazanırken, Hak’tan gâfil olarak yapılan amellerden ise bir hayır gelmez. Böyle gâfil bir gönlün kıldığı namaz ruhsuzdur, insanı fahşâ ve münkerden, yani edepsizlik ve günahlardan koruyamaz. Verdiği sadaka; riyâ ve ucub gibi nefsânî hesaplarla bulanık olduğundan, boşa çıkar. Ettiği duâlar ve işlediği ameller karşılıksız, yaptığı tevbe ise yeni bir tevbeye muhtaçtır. Bu sebeple Hakk’ın yüce dergâhına yol bulabilmek için evvelâ benlik perdesini aradan kaldırmak gerekir. Nitekim ârif gönüller; “Sen çıkınca aradan, kalır seni Yaratan.” demişlerdir. Bu şuur, mü’mini dâimî bir “Maiyyet / Allah ile beraberlik” ufkuna ulaştıracak bir mânevî tekâmül / olgunlaşma ihtiyacını da zarurî kılmaktadır. Zira ham ve hantal bir gönülle mânevî zirvelere çıkılamaz. Kalbî kesâfet içinde, letâfet iklimlerine yol alınamaz. Bunun içindir ki Hak dostu ârifler nazarında insanın yaratılış gâyesi; “kesb-i kemâl ile seyr-i cemâle vuslat”tır, yani mânen olgunlaşmak sûretiyle Hakk’ın cemâlini müşâhede nîmetine kavuşabilmektir. Bu itibarla mânevî terbiye, yani menfîliklerden arınma ve rûhen tekâmül faaliyeti, bütün insanlığın ortak ihtiyacıdır. Zira canlılar içinde terbiyeye muhtaç olarak doğan tek varlık, insanoğludur. Cenâb-ı Hak, insanoğlunu akıl, idrak, iz’an ve vicdan gibi ulvî hasletlerle tezyîn ederek yaratmış olsa da, bunlar, hakka ve hayra ulaştırmada tek başına kâfî değildir. Nitekim Rabbimiz, bu nîmetlerin nasıl kullanılacağını bildirmek üzere bir de kitaplar ve peygamberler göndermiştir. Peygamberler, ilâhî kitaplardaki hakîkatleri bizzat kendi yaşayışları üzerinde şerh ve tefsîr ederek tebliğ eden, en büyük “insan terbiyecileri”dir. Peygamber Efendimiz r; zulüm, vahşet, haksızlık ve bâtıllara gömülmüş olan bir “câhiliye toplumu”nu ıslah ve terbiye ederek ondan, ahlâk, fazîlet ve medeniyette zirve bir “asr-ı saâdet toplumu” meydana getirmiştir. Böylece câhil ve cânî insanlar, kültürlü; vahşî kimseler, medenî; mücrim ve süflî karakterli kişiler, müttakî, yani Allah sevgisi ve korkusuyla yaşayan fevkalâde sâlih ve rikkat-i kalbiyye sahibi kimseler hâline gelmiştir. Bir insan düşünün ki, kız çocuğunu diri diri toprağa gömebilecek kadar kalbi taşlaşmış ve vahşî tabiatlı… Sahip olduğu köleyi, herhangi bir maddî eşyâ gibi basit bir mal olarak telâkkî edip ona insanlık dışı muâmeleleri revâ görecek kadar zâlim!.. İşte bu kaba ve câhil insanlar, Allah Rasûlü’nün kalbî dokusundan hisse alıp nebevî terbiyeden geçtikten sonra, ilimde, ahlâkta, edepte, hulâsa insanlıkta bir “fazîletler medeniyeti” meydana getirdiler. Ruhlarda bu muazzam inkılâbın nasıl gerçekleştiğini tam olarak anlayabilmek için nebevî terbiye metodlarını yakından incelemek gerekir. Sahâbeyi sahâbe yapan, onların hâlis bir îman ile Peygamber sohbetinin feyz ve rûhâniyetinden nasîb almış olmalarıdır. Efendimiz r, ashâbını en çok “sohbet” ile yetiştirmiştir. Zira sohbet, yüz yüze ve sadır sadıra gerçekleşen bir eğitimdir. Bu eğitimde Efendimiz r’in söz, fiil ve takrirlerinin yanı sıra bir de, güzel yüzüyle birlikte dışına yansıyan, hissedilen fakat sözle ifâde edilemeyen “hâl”lerinin de mühim bir tesiri vardır. Sahâbe-i kirâm, sohbet yakınlığı içerisinde Efendimiz r’in mübârek sözlerinden istifâde ettiği gibi, O’nun bu nevî “hâl”lerinden de istîdatları nisbetinde istifâde etmişlerdir. Bu istifâde ise, sadırdan sadıra bir feyz akışıdır. Sohbet ve yakınlıktaki in‘ikâs ve insibağ neticesinde, Efendimiz r’in hâlleri ashâb-ı kirâma intikal etmiş, Efendimiz’le aynîleşme istikâmetinde muhtelif derecelerde nasipler almışlardır. İşte bu yüce nasipler, ehil kimseler vâsıtasıyla nesilden nesile aktarılarak zaman ve mekânlar üstü bir teselsül bereketine mazhar olmuştur. İlâhî hakîkatleri öğrenip tatbik etme hususunda nasıl ki peygamberlere ihtiyacımız zarurî ise, peygamberlerin fiilen ve zâhiren mevcut olmadığı zamanlarda da onların mânevî terbiye vazifesine istîdat ve iktidarları nisbetinde vekâlet eden irşâd ehli âlimler, ârifler, sâlih zâtlar ve Hak dostları bu vazifeyi sürdürmüşlerdir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte: “(Zâhir ve bâtınını ikmâl etmiş, ilmini irfan hâline getirmiş) âlimler, peygamberlerin vârisleridir.” buyrulmuştur. (Ebû Dâvûd, İlim, 1) Hak dostu mürşid-i kâmiller de: Dînin zâhir ve bâtınını lâyıkıyla mezcederek şahsiyetlerine nakşetmiş; zühd ve takvâ yolunda kalben merhaleler katederek davranış mükemmelliğine ve “peygamber vârisliği” şerefine ermiş; idrak ve ihâtalarını her iki cihan ufkuna genişleterek îman lezzetine ve duygu derinliğine kavuşmuş; bütün gayretleri insanlığı kötü huylardan ve nefsin karanlık gayyâsından kurtararak güzel ahlâk zirvelerine ve mânevî olgunluk semâsına yükseltebilmek olan, ârif, sâlih ve kâmil mü’minlerdir. O mübârek zâtlar, nebevî irşad ve davranış mükemmelliğinin âdeta zamanlar üstü temsilcileridir. Yani onlar, Hazret-i Peygamber ve ashâbını görme şerefine nâil olamayanlar için örnek alınacak, rehberliğine tâbî olunacak zirve şahsiyetlerdir. Onların, rahmet lisânıyla gönülleri ihyâ eden irşad ve nasihatleri de, esâsen nebevî menbâdan süzülüp gelen rûhâniyet şebnemleri mesâbesindedir. Yani onların tavsiye ve nasihatleri, Rasûlullah r’in sohbetlerinden akseden bir feyz tecellîsidir. O sohbetlerdeki mânevî istifâdenin merkezi, yine Peygamber Efendimiz r’dir. Zira Hak dostları, tıpkı nûrunu Güneş’ten alan Ay gibi, nebevî ahlâkın güzelliklerini yansıtan berrak bir ayna mevkiindedirler. Bunun içindir ki, onların hâl ve tavırlarını kalbî bir rikkat ve muhabbetle seyredenler, onların âleminde nebevî ahlâkın zarif tecellîlerini müşâhede ederler. Rabbimize nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun ki, Rasûlullah r Efendimiz’in kalp tasfiyesi ve nefs tezkiyesi vazifesinin, mânevî verâset yoluyla nesilden nesile intikàli neticesinde 14 asır zarfında şekillenmiş olan “Altın Silsile”nin feyz ve rûhâniyetinden, bu âhir zamanda bizleri de müstefid kıldı. O mânevî teselsül bereketiyledir ki gönüller, asr-ı saâdetin gül râyihasını alabiliyor, o günden bugüne ulaşan rahmet esintilerinden feyiz-yâb olabiliyor. “Altın Silsile”, ilâhî kudretin asr-ı saâdetten bugüne kadar sadırlardan sadırlara âdeta görünmez bir muhabbet hattı çekerek lûtfettiği, mânevî bir enerji cereyânını ifâde ediyor. Sâlihlerle beraberliğin kazandırdığı zaman ve mekân üstü gönül vecdini, mânevî dirilik ve zindeliği dile getiriyor. İnsan idrâkinin, mücerred hakîkatleri kavramakta zorlandığı, çok açık bir gerçektir. İnsan, dâimâ müşahhas misallere, elle tutulup gözle görülebilen örneklere ihtiyaç duyar. Yine bunun içindir ki insan, mânevî hakîkatlerin, hâl ve davranışlarında hayat bulduğu örnek şahsiyetlere daha çok hayran olur, onları taklit ve takip eder. İşte “seyr u sülûk”lerini, yani mânevî terbiye yolculuklarını tamamladıktan sonra irşadla vazifelendirilen mürşid-i kâmillerin hayatları da, gerek kendi yetişme dönemleri, gerekse de müntesiplerini yetiştirme devreleri itibârıyla, örnek alınabilecek pek çok derslerle doludur. Onların ibretli kıssalarından istifade etmek, hikmetli nasihatlerine gönül vermek, derûnî hâllerinin tefekküründe yoğunlaşmak, şüphesiz ki İslâm’ın zühd, ihsan, huşû, takvâ, rabbânîlik ve rûhâniyet cihetinin, kısacası gerçek “TASAVVUF”un da doğru bir şekilde kavranmasına büyük fayda sağlayacaktır. Zira gerçek tasavvuf, Rasûlullah r Efendimiz’in güzel ahlâkının ve ulvî hâllerinin, kıyâmete kadar gelecek asırlara ve nesillere aynı feyz ve rûhâniyetle intikàlini sağlayacak olan berrak bir gönül aynasıdır. Bu yönüyle elinizdeki eser, İslâm şahsiyetinin âdeta ete kemiğe büründüğü bir “insan-ı kâmil” modelini târif edebilmek yolunda mütevâzı, fakat mühim bir adımdan ibârettir. Yine bu eserde, en büyük örnek şahsiyetimiz Fahr-i Kâinât r Efendimiz’den başlamak üzere “Altın Silsile”nin halkalarını teşkil eden meşâyıh-ı kirâm efendilerimizin hayatlarına dâir kronolojik ve akademik bilgilerden ziyâde, herkes tarafından imkân nisbetinde örnek alınması gereken, irfânî, ahlâkî ve hikemî hususlara ağırlık vermeye gayret edildi. Eserdeki bütün feyz ve güzellikler, Peygamber Efendimiz r ve O’nun gerçek vârisleri olan ehlullâh’ın gönül âlemlerinden bizlere ulaşan ulvî akislerdir. Bizim vazifemiz, tıpkı peteğini bal ile doldurmak için sayısız çiçeklerin özlerini toplayan bir arı gayretiyle, bu hikmetleri derleyip siz kıymetli okuyucularımıza takdîm etmekten ibâret olmuştur. Bu vesîleyle eserimizde isimleri zikredilmiş ehlullâh’a hâlisâne hürmet, muhabbet ve duâlarımızı arz ederiz. Yine bu eserin hazırlanmasında emeği geçen Dr. Murat Kaya, M. Akif Günay ve İ. Hakkı Uzun başta olmak üzere bütün akademisyen kardeşlerimize ve talebelerimize teşekkür eder, bu hizmetlerinin kendileri için bir sadaka-i câriye olmasını niyâz ederiz. Şunu da unutmamak gerekir ki Hak dostlarının hayat düsturları, bizler için âdeta yıldızlardaki ölçüler mesâbesindedir. Onların yaptıklarını tam olarak yapabilmek, herkesin kârı değildir. Fakat “Bir şeyin tamamı elde edilemiyorsa, elde edilebilen kısmından da vazgeçmek gerekmez.” düstûrunca, “Onların hâllerine ne kadar yaklaşabilirsek kârdır.” mülâhazasıyla hareket etmeliyiz. Onların menkıbe ve nasihatlerini okurken yalnızca takdir ve hayranlık noktasında kalmayıp, bir adım daha ileri giderek, kendi hâlimizi onların aynasında seyretmeliyiz. Gördüğümüz noksanlıklarımızı telâfîye çalışmalı, hatâlarımızı tashih etmeli, varsa benzerliklerimizi o zirve şahsiyetlerin yüksek seviyesine çıkarabilme gayreti içine girmeliyiz. Ayrıca; “Sâlihlerin anıldığı yere rahmet iner.”1 buyrulmuştur. Fakat sâlih zâtların sadece dil ile anılmış olması, rahmet-i ilâhiyyenin kâmil mânâda tecellîsi için kâfî gelmez. Asıl bu anmakla birlikte, gönüllerde onlara benzeme arzusuyla bir gayret hâsıl olursa, işte o vakit lûtf-i ilâhî ve feyz-i nâ-mütenâhî tecellî eder. Bizler de eserimizde zikrettiğimiz ehlullah hazarâtının kıssa ve nasihatlerini böyle bir ruhla ve gönül gözüyle okuyabilirsek -inşâallah- o sonsuzluk kervanında bizim de bir yerimiz olur. Zira hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere: “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96) Bu beraberliğin en büyük delîli ise; hâl, tavır ve davranış benzerliği; hissiyat, fikriyat ve istikâmet beraberliğidir. Bu muhtevâda bir beraberliğe götürmeyen bir muhabbetin doğruluğu şüphelidir. Rabbimiz, kalplerimize sevdiklerinin sevgisini lûtfeylesin! Onlarla kalbî irtibâtımızı dâim kılsın! Onların gönül âlemlerinden sadırlarımıza bol bol feyz ve inşirah şebnemleri bahşeylesin! Sâlihlerle beraber yaşayıp yine onlarla beraber haşrolunmayı cümlemize nasip ve müyesser eylesin... Âmîn! Osman Nûri TOPBAŞ - 2012 - Üsküdar Altın Silsile - Erkam Yayınları - 9789944834360
547.50 ₺