-
Daha Adil Bir Dünya Mümkün
Sadece beş ülkenin bütün dünyanın kaderini etkileyecek konularda karar vermesi ne ahlaki ne adildir. Dünya beş ülkeden büyüktür. “Adil ve daha sürdürülebilir bir küresel barışın temini için çok kültürlülüğü ve çok kutupluluğu yansıtan bir BM’ye ihtiyaç vardır. Dünya ne tek kutuplu ne de iki kutupludur, ne hâkim bir kültürün ne de birkaç imtiyaz sahibi aktörün kültürel hegemonyası altındadır. Çok kutuplu, çok merkezli, çok kültürlü, daha kapsayıcı ve adil bir dünya inşa etmek mümkündür. Böylesi bir dünya için ilk adres BM’dir. Barışın, istikrarın, adaletin ve etkin küresel yönetişimin yolu, BM’nin reforma tabi tutulmasından geçmektedir. BM reformu ve özellikle Güvenlik Konseyi’nin yapısının yeniden oluşturulması, elbette tüm dünya ülkelerinin uzlaşmasıyla hayata geçecektir. Biz Türkiye olarak, bu çerçevedeki teklifimizi uzun zamandır ifade ediyor ve tüm ülkelerin tartışmasına açıyoruz. çözüm önerimiz ise ‘Dünya beşten büyüktür’ ifadesinde kendini bulan, BM Güvenlik Konseyi’nin yapısının değiştirilmesini merkeze alan bir perspektifin hâkim kılınmasıdır. Konsey’in kıtaları, inançları, kökenleri ve kültürleri mümkün olan en adil şekilde temsil edecek bir yapıya kavuşturulacak şekilde yeniden yapılandırılması çözüm ve küresel barışın tesisi için devrimsel bir adım olacaktır.”
39.00 ₺ -
Türkiye Ve Ortodokslar
Aytunç Altındal, Türkiye ve Ortodosklar’da Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra oluşturulan ve Türkiye’yi hedef alan “Ortodoks İttifakı”nı, Vatikan ile Fener Patrikhanesi arasındaki ilişkileri ve Patrikhane’nin karıştığı bazı olayları, Bizans’ı yeniden canlandırma faaliyetlerini ve Cumhuriyet rejimi için hayati önem taşıyan “ekümenlik” olgusunu gözler önüne seriyor. Çağdaş misyonerlik faaliyetlerinin araçlarından olan “Dinlerarası Diyalog”, “İbrahimi Dinlerin Birliği” ve “Hoşgörü ve Tolerans” toplantılarının perde arkasına gizlenen karanlık emelleri ayrıntılarıyla açıklıyor. Ve uyarıyor. “10 yıl önce bu yazılarda öngörülen tehditlerin hepsi günümüzde AB aracılığıyla Türkiye’nin kapısına dayanmış durumda…”
17.25 ₺ -
Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri
İhraç malı olarak sadece "Dualar ve Emirler"i olan bir devletin, dünyanın en kalabalık topluluğunu yönetip dünyanın en zengin devletlerinden biri olabilmesi "Vatikan Mucizesi"nden başka hangi kelimelerle tanımlanabilir ki? 2000 yıldır ayakta kalan Hıristiyanlık ve onun en güçlü temsilcisi Vatikan'ın gücünün kaynağı nedir? Tarihte nice hanedanlar gelip geçmiş, nice devletler kurulup yıkılmışlar, nice barış antlaşmaları en çok 40-50 yıl dayanabilmişken, Papalık bütün bu altüst oluşlardan kendini koruyup ayakta kalmayı başarmıştır. Üstelik bunu, tüm bu olayları kenarda durup seyrederek değil, tam tersine bütün çalkantıların ve sorunların tam ortasında yer alarak başarmış ve kaybedenler daima başkaları olmuştur. "Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri'nde Aytunç Altındal, dünyanın siyasal, ekonomik ve askeri güçler dengesinde önemli bir yere sahip olan Vatikan'ı, yüzyıllar boyunca Papalara hizmet eden ve Malta Şövalyeleri aracılığıyla bugün de varlığını sürdüren "Tapınak Şövalyeleri"ni anlatıyor. 1453te tarih sayfalarından silinen Bizans'ın günümüzdeki devletsiz imparatoru Paleolog Hanedanı, bağlı oldukları Şövalye tarikatları ve Tapınak Şövalyeleri'nin inisiyatifinde yürüttükleri gizli faaliyetleri Türkiye'de ilk kez bu kitapla açıklanıyor.
17.25 ₺ -
Yobazlıklar
Akla pranga vuran ve geçmişini güncelleştiremeyen dinci yobazlık, İnsan severlikten uzak, ırkçı ve saplantılı etnik yobazlık, Bilimi ilâh gibi görüp putlaştıran bilimci-teknokratik yobazlık, Çıkarı için diğer halkları açlığa mahkûm eden kapitalist yobazlık, Marks’ın düşüncesini pespayeleştiren sosyalist-komünist yobazlık, Ve bugünün insanına hayatı zehreden, geleceğin insanını da şimdiden zehirleyen daha nice yobazlıklar… Evet, bu eserde Batı’nın ve Doğu’nun bütün yobazlıkları apaçık sergileniyor. Sadece sergilenmiyor, bu yobazlıklara karşı ne yapılması gerektiği de apaçık ortaya konuyor. Garaudy’nin 1990’da bu kitapta yaptığı uyarılara kulak verilseydi dünyamız bambaşka olurdu. On binlerce insan göç etmek zorunda kalmaz, denizlerde boğulmaz, Avrupa’nın kapılarına dayanmazdı. Avrupa’nın kendisi de yaşadığı ve yaşayacağı ekonomik krizlere kesinlikle maruz kalmazdı. Hem Batılılara, hem de bizlere ağır eleştiriler getiren bu eserdeki görüşler dikkate alınmadan güler yüzlü bir gelecek kurulamaz! Yobazlık, kökleri ekonomi ve siyasette var olan bir sorunu karşımıza çıkarıyor. Fakat yobazlığın aynı zamanda her medeniyeti tehdit eden ve onun kopmaz bir parçası olan manevî bir hastalık olduğunu da unutmayalım. Bu kitap, basın yayın organlarının şartlandırması yüzünden, yobazlıkla İslâm’ı özdeşleştirmeye alışagelmiş okuyucularda şok etkisi yaratacaktır. İşin gerçeğine bakarsanız yobazlık, Üçüncü Dünya ülkelerinde aldığı bütün şekil ve türleriyle, Batı’nın Rönesans’tan bu yana kendi kalkınma ve kültür modelini zorla kabul ettirme iddiası yüzünden ortaya çıkmıştır. Yapılan bu tanımlardan yobazlığın belli başlı özellikleri ortaya çıkıyor. Birincisi, hareketsizliktir, yani “adapte olmayı ret”, “her türlü gelişmeye, her türlü değişmeye karşı katı bir şekilde direnme”; ikincisi, geçmişe dönmek (“geleneğe sımsıkı sarılmak”, “tutuculuk”); üçüncüsü de, hoşgörüsüzlük, içe kapalılık ve dogmatizmdir, yani “katılaşıp kemikleşme”, “hırçınlaşma” ve “uzlaşmama”dır. Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda yobazlık; gelişmeye karşı hareketsizlik, modernizme karşı gelenekçilik, tarafsız bir tutum takınmaya karşı dogmacılık olarak karşımıza çıkıyor. Her türden yobazlığın şu temel karakterini buluyoruz: Bir metodu, bir dini, bir siyaseti, tarihlerinin önceki bir döneminde bürünmüş olduğu bir şekle bürüyüp o şekle indirgemek… Bu dogmacılığın kaçınılmaz sonucu ise engizisyondur (yani karşı çıkanları yargılayıp en ağır cezalara çarptırmaktır). Çünkü ben mutlak hakikate sahip olduğumdan yüzde yüz eminsem, bu hakikati reddeden kimse ya hastadır ve bir psikiyatri kliniğine yatırılmalıdır, ya da hakikati bile bile reddeden bilinçli bir bozguncudur ki ya hapse atılmalı veya idam edilmelidir. Yobazlığın, yani akıl ve idrak düşmanlarının, içeriden işgaline karşı, bugün yapılması gereken, yaşayanları uyanışa çağırmak ve direniş ağları, yani anlamsızlığa karşı direniş ağları hazırlayıp örgütlemektir. Bunun içinse, bütün iman sahiplerinin ve şu bahse, yani “hayatın bir anlamı vardır” bahsine tutuşmuş olan herkesin güç birliği etmesi gerekir. Geçmişten gelen cürufun kesin ve kat’i reddi gerekir, her bir kimsenin kendisini başkalarından ayırarak onun kendi imanını budayan bütün önyargılardan kurtulup arınması gerekir. Yobazlığın, yani akıl ve idrak düşmanlarının, içeriden işgaline karşı, bugün yapılması gereken, yaşayanları uyanışa çağırmak ve direniş ağları, yani anlamsızlığa karşı direniş ağları hazırlayıp örgütlemektir. Bunun içinse, bütün iman sahiplerinin ve şu bahse, yani “hayatın bir anlamı vardır” bahsine tutuşmuş olan herkesin güç birliği etmesi gerekir. Geçmişten gelen cürufun kesin ve kat’i reddi gerekir, her bir kimsenin kendisini başkalarından ayırarak onun kendi imanını budayan bütün önyargılardan kurtulup arınması gerekir.
55.50 ₺ -
İsrail Mitler ve Terör
Hakikatleri bütün çıplaklığıyla haykıran bu kitabından ötürü, büyük bir filozof, gerçek bir düşünür mahkûm edildi! Alain de Benoist Siyaset Bilimci ve Yazar Roger Garaudy bu kitabı yüzünden ağır cezaya çarptırıldı! Bu eser Fransa başta olmak üzere bütün Avrupa’da ve ABD’de yasaklandı! Bu eserin Macaristan’daki mütercimi ve yayıncısı siyonistlerin baskısıyla cezalandırıldı! Bu kitapta, ülkemizi de çok yakından ilgilendiren asırlık bir yalanın perdesi aralanıyor ve Ortadoğu’daki terör ateşinin niçin sönmeyeceği anlatılıyor. Sömürgesi durumundaki Amerika Birleşik Devletleri’nin de desteğiyle, İsrail’in bütün dünyaya nasıl meydan okuduğu gözler önüne seriliyor. Ortadoğu’ya dikilen İsrail devletinin yakın geçmişinden bu yana neler oldu ve neler olacak? Irkçı bir devlet nasıl ve niçin kuruldu? Bu devletin ileriye dönük planları neler? İsrail’in ayakta kalması için Ortadoğu nasıl bölünüyor ve ülkemizi hangi tehditler bekliyor? İçinde yaşadığımız bölgeyle ilgili oynanan oyunlar hakkında bilmemiz gereken bütün bilgiler bu eserde belgeleriyle okuyucunun dikkatine sunuluyor. * Yahudi soykırımı efsanesi herkesin işine geliyordu. Çünkü bundan “tarihin en büyük soykırımı” diye bahsetmek, Batılı sömürgeciler için (Amerika yerlilerinin toplu kırımı ve Afrikalı kölelerin ticareti gibi) kendi cinayetlerini unutturmak; Stalin içinse, vahşi zulümlerinin üzerine sünger çekmek demekti. Bu efsane İngiliz ve Amerikan yöneticilerin de işine geliyordu. Çünkü onlar 13 Şubat 1945’te Dresden’de yaptıkları katliamı hafızalardan silmek istiyorlardı. * Bizim bu kitabımızın tek gayesi, bir politikanın bu ideolojik örtüsünü açıp ortaya çıkarmak ve bunun İsrail peygamberlerinin büyük geleneğiyle karıştırılmasını önlemektir. L.I.CA.’nın (Irkçılığa ve Yahudi Düşmanlığına Karşı Milletlerarası Birlik) kurucusu ve benimle aynı toplama kampında kalmış olan dostum Bernard Lecache ile birlikte, akşam derslerinde, kamp arkadaşlarımıza bu Yahudi peygamberlerinin büyüklüğünü, evrenselliğini ve kurtarıcı gücünü öğretiyorduk. O peygamberî mesaja ben, Komünist Partisi’ndeki 35 senelik militanlığım ve yönetim görevimden sonra bile, her zaman sâdık kaldım. 1968’den itibaren “Sovyetler Birliği sosyalist bir ülke değildir!” demeye başladığım için 1970’te Komünist Parti’den ihraç edildim. Nitekim bugün de şunları söylüyorum: Vatikan’daki Papalığın egemenlik teolojisi, Hz. İsa’nın getirdiği mesaja sâdık bir teoloji değildir; İslâmcılık, İslâm’a ihanettir ve siyasî siyonizm büyük Yahudi peygamberlerinin öğrettiklerine terstir.
74.00 ₺ -
Osmanlı Aydını ve Yönetim Sistemi
Aydın kişi orijinal kültüründen başka bir kültüre yönelip; yöneldiği kültür üzerine yetiştiği zaman artık orijinal olmayan bir kültürün kavramlarına bakmaya başlamış, nesiller (gelip) geçtikçe orijinal kültürün yerine orijinal olmayan kültürü ve o kültürün kavramlarını benimsemeye başlamıştır. Böylece Müslüman aydın, orijinal kültüründen Avrupa düşüncesi olan laik anlayışa uygun olarak din ile devleti birbirinden ayıran bir kültüre evrilmiştir. Osmanlı aydınlarının akıllarında ve benliklerinde bu fikir yerleşince tüm dünyayı Müslüman ve Müslüman olmayan olmak üzere ikiye ayıran bir vatan anlayışının yerini, resmi bir dîni olmayan; toprağı, yüz ölçümü ve nüfusu sınırlı, ırka dayalı bir vatan anlayışı almıştır. Böyle olmasaydı, yakın tarihte en güçlü Müslüman bir devletin laik bir devlete dönüşeceğini kim (kabul edip) onaylardı. Bu düşünür ve uygulayıcı tipi, laik anlayışı ve hayatın her alanında Avrupa şekli ve kavramıyla, ülkesini İslâm kültürü ile Doğu ortamından, sınırlı bir Türkiye’ye dönüştürmüştür. Bu Osmanlı aydınının orijinal İslâm kültüründen Avrupa kültürüne giriş şeklindeki gelişimini ve sonra metni ve ruhu ile uygulamasını incelemek, önem vermeye değer bir iştir. İşte bu araştırma bu önem çerçevesinde gerçekleşecektir. Ve bu araştırmanın hedefi de budur.
13.65 ₺ -
İslam Deklarasyonu ve Tarihi Savunma
Aliya İzetbegoviç’in fikir dünyasının temel taşı, 1969 yılında kaleme aldığı ve ertesi yıl kendi imkânlarıyla, zorlu şartlar altında Belgrat’ta yayınlattığı, İslam Deklarasyonu’dur. Bu eser, hacim itibariyle küçük olsa da, hem yerel ölçekte, hem de dünya çapında etkili olmuş, büyük yankı bulmuştur. Öyle ki, eski Yugoslavya’nın Tito rejimi tarafından açık bir tehdit olarak algılanmıştır. 1983 yılında Saraybosna’da görülen Genç Müslümanlar (Mladi Muslimani) davasının en önemli delili olarak sunulmuştur. İslam Deklarasyonu’nu kıymetli kılan; Saraybosna’da yaşayan bir Bosnalı tarafından kaleme alınmış olmasına rağmen, tüm İslam dünyasına hitap etmesidir. Aliya İzetbegoviç, sadece Yugoslavya Müslümanlarının değil, tüm dünya Müslüman halklarının sorunlarına dair tespitlerde bulunmuş ve reçeteler önermiştir. Bu tespit ve reçeteler bugün de geçerliliğini korumaktadır. Aliya İzetbegoviç'in, 1983 yılında verilen 14 yıllık mahkûmiyet kararı aleyhindeki kanun yararına bozma başvurusu yani ünlü savunması ise ilk kez Türkçeye kazandırılarak, kitabın ikinci bölümünde yer almaktadır.
51.48 ₺ -
Bilinmeyen Yönleriyle İsmet İnönü Gerçeği
Geldi İsmet, kesildi kısmet Mustafa Armağan, İnkılap Tarihi’nin hesabı verilmemiş dosyalarından birini daha açıyor. Karşınızda “Tek Adam”ın “İkinci Adam”ı İnönü’nün gerçek yüzü. Görünüşte hep kazanmış gibiydi. Genelkurmay Başkanı, Garp Cephesi Kumandanı, Hariciye Vekili, Lozan “kahramanı”, Başvekil, bir daha Başvekil, CHP Genel Başkanı, Milli Şef, Reisicumhur, bir daha Başvekil… Bir zamanlar hakkında kahramanlık destanları yazılırdı. Karşılığında da kise-i şahaneden binlerce lira ihsanlar dağıtırdı İsmet Paşa. 1950’lerde Demokrat Parti karşısında üç seçim kaybederek hezimete uğradı. Milletin kendisini istemediğini anlamamakta inat etti. Tabii iktidardan düştükten sonra etrafı tenhalaştı, Tek Parti devri boyunca baskıyla mühürlenen ağızlar açıldı, eleştiriler ve suçlamalar birbirini takip etti. 27 Mayıs o cenazeyi diriltmeyi denedi, silah zoruyla yeniden başbakan yapıldı. Sonra kendi partisi ona isyan bayrağı açtı ve nihayet bu defa CHP’deki koltuğunu Ecevit karşısında kaybetti. Böylece daha hayattayken tarihin en büyük ‘loser’larından biri unvanını mezar taşına kazıttı. Ne o halkını sevdi, ne de halkı onu. Geldi İsmet, kesildi kısmet sözü 1940’larda halkın dilinden düşmedi. Mustafa Armağan, İnönü efsanesini belgeler ve bilgiler ışığında çürüttüğü kitabında “Zafersiz Kahraman”ın iç yüzünü olanca çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
21.84 ₺ -
Dini İstismar Boyutuyla 15 Temmuz Darbe Girişiminin Arka Planı
Milletimizin yaramaz bir ur gibi yıllar boyunca semirip büyüyen sinsi örgüt FETÖ'yü vicdanlarda yokluğa mahkûm ettiği 15 Temmuz 2016 tarihi, hiç tartışmasız İstiklal Harbi'nden bu yana ülkemiz için en önemli kırılma noktalarından birisini oluşturmuştur. Üzerinden bir buçuk yıl geçmiş olmasına rağmen 15 Temmuz gecesi yaşananlar hafızalarımızdaki sıcaklığını hâlâ korumaktadır. Gözü yaşlı ve içli bir vaiz olarak nam salan Gülen'in dini bir cemaat olarak bilinen mankurtları o gece üzerlerindeki kuzu postunu çıkararak Türkiye'yi ateş alanına çevirmişlerdir. Şüphesiz bu örgütün en belirleyici vasıflarından birisi yüce dinimizi, toplum nezdinde itibar temin etmek, adam toplamak ve böylelikle siyasi emellerine kolaylıkla ulaşabilmek için kullanmakta hiçbir beis görmemesidir. Hak etmeden elde ettiği bu sahte itibarla devletin pek çok kurumlarına adeta bir kanser hücresi gibi sinmiş olması bu örgüte yönelik siyasî ve yargısal çalışmaları zorunlu kılmıştır. Meselenin disiplinler arası akademik düzlemlerde ele alınması ise bu çalışmaların orta ve uzun vadede asıl tamamlayıcısı olacaktır. İşte bu ihtiyacı bir nebze de olsa karşılayabilmek amacıyla hazırlanan bu kitapta, FETÖ hareketi, esere katkı sunan akademisyenler tarafından teolojik, tarihsel ve sosyolojik açılardan incelenmiş ve bir takım çözüm önerileri sunulmuştur.
50.70 ₺ -
Bir Nesli Nasıl Mahvettiler
Kitaba "Bir Nesli Nasıl Mahvettiler?" ismini verdik. Bu bir roman ismi değildir. Zira bu kitap bir roman değildir. Bu kitap hayat gibi daima şikayet edilen, fakat kendisinden vazgeçilemeyen bir sürükleniş, ölüm kadar korkunç bir gerçektir. Bizim neslimizdir. Burada genç varlıklar, dışımızı saran, içimizi saran, gençliğimizi, varlığımızı yokluğa boşluğa doğru alıp götüren, silip süpüren bir kuvvetin mahkumudurlar!..
37.50 ₺ -
İngiliz Derviş
Bu kitap, Türkiye’nin yakın tarihindeki hemen hemen her hadisede yer almasına rağmen adına kitaplarda pek rastlamadığımız İngiliz casus Aubrey Herbert’ın hayatını anlatıyor. İttihat ve Terakki liderlerinin ve Lawrence ve Mark Sykes gibi meşhur casusların yakın dostu Aubrey Herbert, Mustafa Kemal’i de evinde misafir etmiş İngiliz bir aristokrat. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşunda büyük rolü var; fakat hep perde arkasında kalmayı tercih etmiş. Araştırmacı yazar Mehmet Hasan Bulut, bizim için bu perdeyi aralıyor. Aubrey Herbert’ın hayatı; Rothschild Ailesinin, Osmanlı Bankası’nın, İtalya Büyük Doğu mason teşkilatının ve İngiliz-Amerikan petrol şirketlerinin yakın tarihimizdeki rolü, Türk ve Rus İhtilallerinin müşterek tarafları, Ayasofya’nın müze yapılmasına kimlerin karar verdiği, Arap-Yahudi çatışmalarının temeli, Said-i Nursi ve Mehmed Akif gibi İslamcı kalemlerin çok bilinmeyen yönleri gibi mevzular başta olmak üzere yakın tarihimizde karanlıkta kalan noktalara da ışık tutuyor.
78.00 ₺ -
Devletin Derin Aklı
Devletler Ötesi Bir aklın kuruluşuna gidiyoruz. Bozkurt ve Hızır Ata’nın benzerliği neydi ? Hızır Ata’nın Hun Türklerindeki önemineve ilk defaokuyacağınız hikayesine inecek, Eski Türk adetlerinin köklerini bulacağınız bu serüvende, devletler üstü sırları ve daha birçok çarpıçı tarihi gerçeği bu kitapla keşfedeceksiniz. Ulaşacağınız bu sırların günümüze yansımalarını ve bu yansımaların nerelere kadar uzandığını okurken, kitabın akıcı üslubunun sizi heran şaşkınlığa sokabilecek kadar donanımlı sayfaları arasında kaybolmaya başlayacaksınız. Size anlatılanları okurken tek yapmanız gerekense verilen parçaları birleştirmek. Karşınıza çıkacak her şey için şimdiden hazır olun.
42.00 ₺ -
Enerjinin İktidarı
“Dünya herkesin ihtiyacına yetecek kadarını sağlar, fakat herkesin hırsını karşılamaya yetecek olanı değil.” Mahatma Gandhi“Enerji kaynaklarını kontrol edemeyen bir ulus, kendi geleceğini de kontrol edemez.” Barack Obama“ … ne Başkan Wilson ne de bir başkası, Dicle ve Fırat’ın çevresindeki geniş toprakları Osmanlı’ların denetimine bırakmak isteyecektir. Bu durumda sormak isterim: Mezopotamya’daki Küçük Zap Suyu’na kadar veya yeterli derecede zengin su kaynaklarını denetim altına alacak şekilde, ordularımızla ilerlememizin büyük yararı yok mudur? Bunu başardığımızda, petrol yataklarının büyük çoğunluğu da elimize geçmiş olacaktır.” Arthur J. Balfour, İngiltere Dışişleri Bakanı 13 Ağustos 1918Enerji, her şeydir! Enerji kaynaklarını, transfer olanaklarını elinde tutan, dünyayı elinde tutar. Bugün Orta Doğu’da yaşanmakta olan, milyonlarca insana ülkesini terk ettiren, yüz binlercesinin ölümüne neden olan, kimilerince 3. Dünya Savaşı olarak adlandırılan “savaş”, enerji kaynakları için yapılan savaştır. Dünyanın öküzün boynuzları üzerinde olduğu bir hurafedir ama dünyanın, bir kuyudan fışkıran petrolün üzerinde durduğunu söylemek yanlış olmaz. 21. yüzyılda enerjinin kanlı tarihi yazılmaya devam ediliyor.Enerji öylesine hayatımızın merkezindedir ki, enerji kaynaklarına erişebilmek, enerjiyi kesintisiz kullanabilmek, enerjide bağımlı olmamak gibi kavramlar, ülkelerin sadece enerji güvenliklerini değil, ona bağlı olarak ekonomik ve ulusal güvenliklerini, daha da önemlisi, ekosisteme verilen zararlar açısından da insanlığın ve dünyamızın geleceğini doğrudan ilgilendirmektedir.Enerji konusunun duayeni Necdet Pamir, kitabında, “Enerji nedir? Günlük yaşamımızdaki önemi nedir? Ülkelerin gelişimlerinde, hatta var olmalarındaki rolü nedir? Enerji güvenliği ne demektir? ABD, AB, Rusya’nın enerji politikalarının temel unsurları nelerdir? Enerji kaynakları bakımından zengin olan ülkelere yönelik işgallerin, sivil katliamlarının ardında büyük güçlerin ne gibi ihtirasları, kirli planları var? Türkiye’nin bir enerji politikası var mı? Enerji alanındaki sorunlarımız çözümsüz mü? Dışa bağımlılığımız kader mi? Ne yapmalı?” gibi sorulara yanıt arıyor.“Çevremizdeki ülkelerde çok zengin petrol rezervleri var da bizde nasıl olmaz? Petrol denizi üzerinde yüzüyoruz ama yabancılar engelliyor. Petrol bulunuyor ama üzerini cıva ya da çimento ile kapatıyorlar” gibi yorumlara teknik ve jeopolitik açılardan açıklık getirmeye çalışıyor.Kitapta Rusya ile yaşanan son enerji kriziyle ilgili de özel bir bölüm var.
23.45 ₺ -
Şahitlerim Roger Garaudy
20. yüzyılın oluşmasına siyasi, dinî ve estetik planda katkıda bulunmuş büyük entellektüeller tarafından Garaudy'ye gönderilmiş olan bu mektuplar, çağımızı anlama açısından son derece kıymetli belgelerdir. Tarihî belge niteliğindeki bu eserde Romain Rolland, diyalog ve iman; Sartre, Marksizm-varoluşçuluk ilişkileri; Levy-Strauss, Marksizm ve yapısalcılık konularındaki düşünceleriyle çağımızı “içeriden” tahlil ediyorlar. Daha pek çok ünlünün çeşitli konulardaki değerlendirmelerinin yer aldığı bu kitapta Garaudy'nin fikir çizgisinde ve umut projesinde hiçbir sapma olmadığı da gözler önüne seriliyor.
66.60 ₺ -
MOSSAD Dünyanın En Acımasız İstihbarat Örgütü
“Mossad; dünya genelinde faaliyet gösteren, en gizli, en bilinmeyen istihbarat örgütüdür. Çoğu kimse İsrail gibi küçük bir devletin niçin ve nasıl böyle bir organizasyona sahip olduğunu anlayamaz. Süper güç ABD’nin CIA dışında, dünyada bu kadar etkin tek istibarat ögrütünün İsrail’e ait olması aslında oldukça dikkat çekicidir.” “Mossad; tüm dünyada faaliyet gösteren, en gizli, en bilinmeyen, en korkutucu ve belki de en “etkili” istibarat örgütü... Mossad, Kıbrıs’tan Sibirya’ya uzanan Irak, Suudi Arabistan, Pakistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne Seylan üzerinden ajan sokan tek örgüt. Afrika ve Latin Amerika’ya ajan ihraç eden belalı örgüt.” Ali Kuzu’nun akıcı üslubuyla istihbarat dünyasına yolculuk yaparken Mossad’ın bilinmeyenleriyle karşılaşacaksınız
13.60 ₺ -
Dünyanın Derin Devleti İlluminati
"Ortadoğu`da dengeler tamamen değişecek ve 7 ülke işgal edilip Büyük İsrail Devleti kurulacak. Bu 7 ülkeden 1`i kesinlikle Türkiye olacaktır." İddiasındaki Illuminati Örgütüyle ilgili aşağıdaki soruların da cevaplarını bulacaksınız. Kuran-ı Kerimde adı geçen 9`lu çete kimlerdi? Tapınak Şövalyeleri Sapık mıydı? İsa`nın kanı nasıl Gül`e dönüştü? Illuminati`yi Yöneten 13 Aile Kimler? Piramidin tepesindeki göz: neyi temsil eder? Lücifer, Dewil, İblis, Deccal, Baphomet kimin diğer adı? 2 Milyar İnsan niçin Öldürülecek? Dünyanın kaynakları kimlerin elinde? Nasıl kar ediyorlar? Kâbe Bombalanıp, Mescid-i Aksa Yıkılacak mı? Kıyameti koparacak 112`inci Kehanet Ne? Türkiye`de Hangi Renk Darbe Yapılacak? Çizgi Filmlerde Çocuklarımıza ne mesaj veriliyor? 25. Kare Tekniği ve subliminal mesajların asıl hedefi ne? 2020 Yılında Çiçek hastalığından Türkiye`de kaç milyon insan ölecek? Genetik Kodlarımız Çözülüyor mu? Rockefeller Ailesine neden Ölüm İmparatorluğu deniyor? Kürtaj sonucu öldürülen 95 milyon bebeğin organları ne yapılıyor? Türk Merkez Bankasının gizlenen hissedarı Rothschild`ler mi? Masonlar - Tapınakçılar - Kurukafa ve Kemikler- Bohemıan Grove -Yuvarlak Masa Teşkilatı- CFR- Opus Dei - Bilderberg - Trilateral Komisyonu neden kuruldu? Kendinizi ve Sevdiklerinizi Nasıl Koruyacaksınız?
23.80 ₺ -
Küresel Para Baronu Rothschıld Ailesi
Bu Dünyanın gerçek teröristlerini karanlıklarda dağlarda aramayın, cadde ve sokaklarda da göremezsiniz. Çünkü onlar şehrin yüksek binalarının en üst katlarında binlerce dolarlık takım elbiseleriyle tepeden hep sizi izlerler… Biz de, sizleri izleyenlerin en büyüğü olan Rothschild Hanedanlığı’nın; 1700’li yıllarda Almanya’da başlayan ve içinde savaş, kan, vahşet ve para olan yaşam maceralarına aşağıdaki soruları sorarak bir göz atalım dedik; * Illuminati’nin en büyük ailesi Rothschiler mi? * ABD’nin kurucuları Yahudiler mi? * Amerikan Mührünün sırrı ne? * Dünya Savaşlarını başlatan Rothschiler mi? * Dünyadaki Merkez Bankalarının kaçı Rothschildlerin elinde? * Birleşmiş Milletler Rothschildlerin bir projesi mi? * Rothschiller, Sabatay Sevi’nin Torunları mı? * Hitler ve Stalin Yahudi Kanı mı taşıyor? * Yahudi toplama kamplarının Finansörü Rothschildler mi? * Rothschildlerin Türkiye Başkanı Kim? * Yeraltı madenlerimizi Rothschildlere kim peşkeş çekti? * 2. Abdülhamid’i Rotschildler mi tahtan indirdi? * Rothschild ailesinin soyu Hazar Türklerine mi dayanıyor? * IŞID örgütünün silahlarını Rothschildler mi sağlıyor? * Merkez Bankamızda Rothschildlerin hissesi var mı? * Türkiye Rothschildler için neden önemli? * Tarım topraklarımız yabancıların eline mi geçiyor? Osmanlının batışında onlar var. Siyasetimizde onlar var. Merkez Bankası’nda onlar var. Yeraltı Zenginliklerimizde onlar var. Bankacılık Sektörümüzde onlar var. Tarımda yine onlar var. İşte bu kitapta Rothschild Ailesi ve kirli çıkar ilişkilerini yazmaya çalıştık. Bildiklerimizi sizlerle paylaştık
22.44 ₺ -
Dünyayı Yöneten Üst Akıl Bilderberg
‘Tek Dünya’ hayali peşindeki İlluminati ve bu düzenin kurulması için çalışan Rothschild ve Rockefeller ailelerinin kurduğu vakıflardan biri de Bilderberg Grubu’dur. Bilderberg Grubu, yirminci yüzyıla damgasını vuran ve 21. yüzyılda da dünya üzerindeki sultasını daha da güçlendirme amacına yönelik yeni teoriler geliştiren, karanlık ağın sadece bir koludur. Aslında ‘Küresel Papazlar’ dediğimiz bu grup ‘Dünyayı Yöneten Üst Akıl’dır. İşte sizlere Bilderberg kitabımızda bu ‘Küresel Papazlar’ın kimler olduğunu ve ne dolaplar çevirdiklerini aşağıdaki soruların cevaplarıyla ortaya koyduk. • Bilderberg’i kuranların asıl amacı ne? • Bilderberg toplantıları neden gizli yapılıyor? • Papa’yı veto etme yetkisine sahip dünyadaki tek kişi kimdir? • Küresel papazlar kimlerdir? • Bilderberg üst akıl mı? • Tapınak Şövalyeleri ve Bilderberg arasındaki ilişki? • Bilderbergcilerin hepsi mason mu? • Bilderberg’i destekleyen vakıflar hangileri? • Avrupa Birliği’ni kuran Bilderberg mi? • Bilderberg’in icadı olan para birimi hangisi? • Çin, Bilderberg’e neden davet edildi? • Küresel hükümet mi kuruluyor? • Rockefeller’in hayali ne? • Bilderberg toplantılarında konuşulanları açıklayanlar öldürülüyor mu? • Bilderberg ülkemizde kimleri başbakan yaptı? • Türkiye’den konferanslara kimler katıldı? • Bilderberg hangi Türk hükümetini göreve getirdi? • Merkez Bankası’nın hangi başkanı Bilderberg için çalıştı? • Bilderberg’e Müslüman dünyası neden soğuk bakıyor? • Bilderberg’in Türkiye sorumlusu kim? • Bilderberg’de Türkiye’ye biçilen rol nedir?
23.80 ₺ -
Aristotelesten Savaş Adabı ve Ahlakı Adab-ı Harb ve Üslub-ı Ceng
"Savaş" bütün zamanların en çetin realitesi. İki tarafı da keskin bir bıçak gibi tehlikeli. Bir bakıma da kullanımı niyetlere göre şekillenen doğal bir durum. İnsanın en soylu ve kayda değer taraflarından biri olabileceği gibi, yine insanın en zalim tarafını da açığa çıkarmakta. İster mücadele kelimesiyle dile getirilsin ister savaş kelimesiyle tanımlansın, insan önce kendindeki olumsuzluklardan başlayarak topluma ve tüm dünyaya doğru genişleyen bir perspektif içerisinde sürekli savaşmakta. Savaşı ve kavgası olmayan insan ne kadar insan? Ve olur olmadık her şeye savaş açan insan ne kadar insan? İnsanın bu dünyadaki yegane vazifelerden biri nerede ve hangi şartlarda bulunursa bulunsun barışa hizmet etmesi. Dünya tarihi iyiliğin ve kötülüğün mücadelesi şeklinde cereyan ediyor. İnsan da bu tarihte ya iyiliğe hizmet ederek kayda geçiyor, ya da kötülüğe alet olarak. Elbette "savaş"ın öncelikle kelimelerle olması, sözün önce kulaklara ve oradan da gönüllere ulaşmasıyla gerçekleşmesi en makbulü. Ya kulaklar duymak, gönüller nefretle dolu ise. İşte burada insanın temel değerleri koruması, erdemlere arka çıkması için başka yöntemler geliştirmesi gerekiyor. Bu yüzden kalem ve kılıç iki savaş aleti olarak kabul edilmiş. Bazen biri yeterli olmuş, bazen diğeri ve çoğu zaman da her ikisi birlikte. İşte bir kalem erbabı olan Aristoteles'in kılıç erbabı olan İskender-i Zülkarneyn'e yazdığı bu eser savaşın bir adabı ve ahlâkı olması gerektiğini göstermesi bakımından önemli bir kaynak.
33.75 ₺ -
Derin Sultan
* Masonların Abdülhamid'e darbe suikast planları neydi? * Kendisinden toprak talep eden Siyonizm'in lideri Herzl’i azarlayarak huzurundan kovdu mu? * İngiltere’ye karşı İRA’yı Sultan Abdülhamid mi kurdurdu? * İttihatçılar Yahudilere toprak satması için Abdülhamid'e baskı yaptılar mı? * Sultan Abdülhamid Ermenilerin bombalı suikastinden nasıl kurtuldu? * Kaç evlilik yaptı, çocukları kimlerdi, akıbetleri ne oldu? * Ünlü Yahudi ailesi Rothcschildlere devlet nişanı taktı mı? * Yahudiler onun döneminde Filistin'de yurt edindiler mi? * İstihbarata neden önem verdi ? * Hafiye teşkilatını neden kurdu? * Basında sansür uyguladı mı? * Yıldız mahkemesi rakiplerinden kurtulmak için tertiplenen bir düzmece miydi? * Mithat Paşanın öldürülmesi ile bir bağlantısı var mı? * Abdülhamit’i tahttan indirmek için kadın kılığında Çırağan Sarayı'na girenler kimlerdi? * Enver paşa Sultan Abdülhamid’i tahttan indirdiği için sonradan pişman oldu mu? Sultan II. Abdülhamid Han 19. Yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı tahtına geçmiş, 33 yıl gibi uzunca bir süre Padişahlık yapmış ve bu döneme damgasını vurmuştur. II. Abdülhamid dönemiyle ilgili yazılan tarihi kaynaklarda tam bir mutabakat sağlanamamış ve bu dönem tarihçiler açısından büyük tartışmalara neden olmuştur. II. Abdülhamid dönemi değerlendirmelerinin müelliflerin dünya görüşüne göre farklılaşarak aşırı övgü veya yergi içerebileceğini unutmamak gerekir. Nitekim II. Abdülhamid dönemini çalışan araştırmacılar içinde Sultan’ı şiddetle eleştiren ve baskıcı bir yönetim kurmakla suçlayanlar olduğu gibi, hemen her kararını başarılı bir siyasi hamle olarak yorumlayıp kayıtsız şartsız alkışlayanlar olduğu da görülmektedir. II. Abdülhamid, tahttan indirildiği tarihten 1940’lı yılların sonuna kadar olumsuz bir şahsiyet olarak değerlendirilirken, bu tarihten sonra durum tersine dönmüş ve Sultan bir devlet adamının ötesinde fevkalade bir şahsiyet olarak sunulmuştur. Abdülhamid döneminde yaşamış şahsiyetlerin hatıratlarında da Sultan’dan farklı farklı şekillerde bahsettikleri görülmektedir. Hakkında onlarca araştırma yapılmasına rağmen Sultan II. Abdülhamid dönemi üzerindeki tartışmalar devam etmekte, bu gizemli Sultan tarihin derinliklerindeki yerini korumaktadır. Bu kitap, II. Abdülhamid ve dönemi üzerindeki tartışmalara farklı bir boyut kazandırma amacı gütmemekle beraber, dönemin kaynakları detaylıca incelenerek büyük bir titizlikle hazırlanmıştır. Kitapta; Abdülhamid döneminde gelişen önemli ve tartışmalı olaylara yer verilerek bu olaylar objektif bir şekilde yansıtılmaya çalışılmıştır.
24.00 ₺ -
İllegal Düzenin İmparatorluğu BARONLAR
Putin’in gizemli geçmişinden anlatılmamış hikayesine, Hollywood şöhretlerinin kirli geçmişlerinden, saklı tutulan ahlaksız düzene, bildiğiniz devletin bilmediğiniz savaşına, haberlerde size izletilen siyasetin ve siyasetçilerin ötesinde bir düzene şahit olmaya hazır mısınız? O zaman ajanların itiraflarından, para baronlarının açığa çıkmış mektuplarına, liderlerin hiç fark etmediğiniz siyasi oyunlarından, illegal düzen imparatorluğuna kadar birçok şeyin konuşulduğu bu masaya sizi davet ediyorum. Bu masaya oturmak için kitabın ilk sayfasını açmanız yeterli. Zaten bir daha kalkamayacaksınız.
42.00 ₺ -
Anne Darbe Ne Demek
15 Temmuz gecesi Türkiye şok edici bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. 1980 sonrası kuşaklar fiili bir darbe ile hiç tanışmamıştı. Önceki kuşaklar belki darbelere aşinaydı ama bu defa başka bir şey oluyordu. “Ancak filmlerde olur,” denilebilecek cinsten bir çılgınlık yaşanıyor; bir milletin uçakları aynı milletin Meclis’ine bomba yağdırıyor, sokaktaki insanlara kurşun sıkıyordu. Her şeye rağmen halk sokaklara indi ve dünya siyasi literatürüne geçecek bir inisiyatifle bu darbe girişimini, daha doğru tabirle bu çılgınlık halini engelledi. Yaşananlar kadar bu çılgınlığın faili de şaşırtıcıydı. Olayın arkasında bir süredir devlete kafa tutmakta olan FETÖ yapılanması mensuplarının olduğu anlaşıldı. Türkiye kamuoyunun daha birkaç yıl öncesine kadar bir dinsel hareket olarak gördüğü oluşum, bir terör örgütüne dönüşmüştü. Nasıl olmuştu da kendi halindeki saf inananlar adeta gizemli bir tarikatın neferleri haline getirilmişti? Psikiyatrinin bütün bu olanları nasıl açıkladığını görmek için belki de çocukların o saf sorusuna dönmek gerekiyordu: “Anne, darbe ne demek?” Prof. Dr. Nevzat Tarhan ülkeyi 15 Temmuz darbe girişimine götüren sürece olabildiğince etraflı bir biçimde bakarak bir tür toplumsal özeleştiri ile sadece FETÖ yapılanmasını değil, böyle bir yapının genişleyip büyümesine yol açan toplumsal dinamikleri de ele alıyor. Birey ve toplum psikolojisi açısından bu ülkenin vatandaşlarına nasıl bir "oyun" oynandığını deşifre ediyor. Darbe girişimi sonrasında birçok şey yazıldı çizildi, bu konuda birçok kitap yayımlandı, ama meselenin psikolojik boyutu üzerinde pek durulmadı. Kendi halinde, saf, inanan insanlar nasıl kitlesel bir hezeyanın parçası haline getirildi? Ve bir daha böyle acı bir olayın yaşanmaması için toplum olarak ne yapabiliriz? Bütün bu soruların cevapları bu kitapta...
19.24 ₺ -
Çeri 1
Milli Projelerde görevli olan Türk Mühendis Ahmet Serkan’ın Kerkük’te Cia Ajanları tarafından öldürülmesiyle Kerkük’e giden Türk Ajanı Yavuz, Türkiye’ye döndüğünde milli projeleri görevlilere teslim edecekken öldürülür. Artık iki cinayetin çözüme ulaştırılması ve Ahmet Serkan’ın üzerinde çalıştığı Milli Projelerin hayata geçirilme görevi istihbaratın en iyi ajanı Han’a verilir. Han, ihanet ile hizmet etme arasındaki ince çizgide devam eden hayatında en yakınlarının ihanetleriyle karşılaşır. Üstlendiği görevi tamamlamak için çıktığı yolda hizmet ettiği devletin hiç bilmediği yüzüyle karşılaşır. Osman Gazi’den Abdülhamid Han’a uzanan Devlet-i Aliye’ye hizmet eden Hıristiyanları, Fatih Sultan Mehmet’in Vatikan’a gönderdiği Türk – Müslüman Martolosların, Manseryönlük Makamına ulaşmasını, Mustafa Kemal’in Halifeliği kaldırmasının altındaki gerçekleri, İsmet İnönü’nün Amerika ile yapmış olduğu anlaşmaları, Abdülhamid Han’dan Turgut Özal’a, Özal’dan Muhsin Yazıcıoğlu’na ulaşan gizli projeleri, Ülkeyi 15 Temmuz’a sürükleyen süreci ve İhanet Gecesi yapılmak istenenleri, 15 Temmuz öncesi Büyük Ada’da toplantı yapan yabancı devlet ajanlarını, İstanbul Ayazağa’da planlanmış darbe gününü, dahası “Büyük Türkiye” hedefine yürüyen ülkenin önüne kurulmuş tuzakları öğrenir… Bu süreçte kendisine en çok yardım eden kişi yıllarca Güneydoğuda terör örgütü pkkya karşı görev yapmış olan Çeri’dir. Kaos Düzeni Sahipleri bölgeyi karıştırmak için geri geldiler. Önlerindeki en büyük engel Türkiye. Ülkeyi karıştırıp iç savaş çıkarmak isteyenler, hainlerle iş birliği içindeler. Bu savaş Hilal ile Haccın, Hak ile Batılın savaşıdır. Peki, senin tarafın ne olacak? Kitabın geliri yazarı tarafından Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfına bağışlanmıştır…
49.00 ₺ -
Abdulhamidin Akıl Oyunları
Sultan II. Abdülhamid Han, cihanın son büyük imparatorudur ve asla sıradan veya yabana atılacak karakterde bir hükümdar değildir. O, duyan kulaklara nasihatler ve gören gözlere işaretler bırakmayı başarmıştır. Âlem-i İslam ve devleti için yaptıklarını biliyorum diyorsanız, yanılıyorsunuz... Çünkü bugüne kadar okuduklarınız ya da biliyorum dedikleriniz o buz dağının sadece görünen yüzüdür. Hayal veya masal değil, sadece ve sadece gerçekleri öğreneceksiniz. Hiç kimsenin yazmadığı ve anlatmaya cesaret edemediği hakikatleri okumaya hazır olun! Sultanın yaptıklarını ve hizmetlerini okudukça hüzünleneceksiniz lakin onun gibi bir dâhinin gelecek nesiller için bıraktığı işaretleri takip ederseniz, neticede, yalanlarla değil, tarihin acılarla dolu o döneminin gerçekleriyle yüzleşeceksiniz..
49.00 ₺ -
Din ve Laiklik
Ah şu bizim dışlama merakımız, ah! İnsanların tornadan çıkma olmasını bekliyoruz. Herkesi kendimize benzetmeye çalışıyoruz. Benzemeyenleri de hemen dışlıyoruz. Sebep: Çarşaf ya da pardösü giymiş olması. Başını örtmesi. Farklı siyasi partiyi desteklemesi. Ya da değişik bir dini cemaate mensup bulunması. Oysa kılığı-kıyafeti, partisi-patırtısı ne olursa olsun, her insana insan olarak saygıyla,hoşgörüyle yaklaşmak insan olmanın asgari şartlarındandır. Başı açık bayanın örtülü bayanı horlaması, dışlaması ne kadar abes ise, örtülü bayanın baş açık bayanı horlaması ve dışlaması da o kadar abestir. Çünkü o senin muhatabındır. Muhatabını dışlayarak fethedemezsin.
31.50 ₺ -
İslam Dünyasının Yükseliş Ve Çöküşleri
Roger Garaudy bu kitabında özetle şöyle sesleniyor: İslâm, bir yüzyıl içinde Atlas okyanusundan Çin denizine, İspanya ve Portekiz’den Malezya ve Endonezya’ya şimşek hızıyla yayılmıştı. İnsanlık gece kelebekleri gibi İslâm’ın ışıltısına koşmuştu. Avrupa karanlıklar içinde yüzerken, İslâm asırlarca dünyayı aydınlatmıştı. Ne oldu da o ışıltılı İslâm sönükleşti? Canlılığını niçin yitirdi? Neden çöktü? Avrupa’nın ve Amerika’nın yalancı parıltısına artık kanmayalım! Aslında onlar ürkütücü bir hızla çöküyorlar! Bütün Batı âlemi ve onun güdümündeki dünya hızla uçuruma, daha doğrusu toplu bir intihara gidiyor! O yüzden de günümüz insanlığı, İslâm’a dünün insanlığından çok daha fazla muhtaç! Bütün bir dünya insanlığının yok oluşa doğru bu gidişini ancak İslâm durdurabilir! Bu kurtarıcı rolü üstlenebilmesi içinse, İslâm’ın yeniden ışıldaması gerekiyor. Bu eserde sadece müslümanları ve İslâm âlemini değil, bütün yeryüzü insanlığını çok yakından ilgilendiren en hayatî sorunlar ele alınıyor. Kitaptan Alıntılar "İslâm, Hz. Muhammed'in peygamberliğiyle ortaya çıkmış bir din değildir." "Hz. İsa, Kur'ân'da Allah'ın Oğlu olarak kabul edilmesine karşılık, peygamberler arasında üstün bir yere sahiptir. Çünkü Hz. Muhammed dâhil, hiçbir peygamber bir Bâkire'den dünyaya gelmemiştir." "Her varlık 'Allah'ın bir âyeti'dir, bir 'tecelli'dir." "İlâhi aşk, aşkın bütün şekillerine onlardan sınırlamaları kaldırarak tam ve gerçek anlamını veren aşk." "İslâm, Kur'ân'da vahyedildiği gibi evrenselliği içinde kaldığı ve bir halkın özel geleneklerine bağlanmadığı sürece, müthiş bir parıltıyla parladı." "Batı medeniyetinin temellerinin çöktüğü bir dönemde bu görevi üstlenmek için her zamankinden daha gerekli, daha vazgeçilemez olan Allah'ın kanununa, şeriata, on iki yüzyıl önce canlılığını yitirdiği, yaşamaz olduğu gözüyle bakılamaz." "Şeriat, ışıldayarak gürül gürül akan ve güçlü dalgalarıyla kıyılarını döverken oraları verimlileştiren, ışıltılar saçarak akan güzelim bir nehirdir."
55.50 ₺ -
İnsanlığın Medeniyet Destanı
nsanlığın Medeniyet Destanı, Batı hegemonyasını reddeden gerçek bir dünya medeniyetleri tarihidir. Bu kitap, tarihin kaçırılmış fırsatlarını ve insanın kaybedilmiş boyutlarını bizimle birlikte aramaya katılmak isteyen kimselere sesleniyor. Bu kitabın yönü geçmişe değil, geleceğe dönüktür. Kültür imtiyazına sahip olmayanlara, ona erişme arzusu verecektir. Bu imtiyaza sahip olup da, “klasik önyargı”nın kendisini Batı ile sınırladığı kimselerde ise büyük ihtimalle öfke doğuracak ama yine de kendilerinde bir açılma, evrensel bir bakış açısı, diğer medeniyetlerle yardımlaşma arzusu uyandıracaktır. Kitaptan Alıntılar İnsan, uzun zaman hayvandan ancak çalışmasıyla ayrıldı. Önemli bir farklılıktır bu. Yontma bir çakmak taşı âletiyle bile olsa, insan çalışmaya başladığı zaman daha eseri ortaya çıkmadan işinin gayesini peşinen görür. Bu tasarı, bu önceden kestirme, işte düşüncenin ta kendisidir. * İnsanlığın altın çağı olan Hazreti İsa’dan önceki 4. yüzyılda, bütün medeniyetlerde insan, hem Allah’ı kalbinde taşıyan biri, hem de bütün tabiatın bir özeti mahiyetindeydi. * Batı, her şeyden önce Avrupa’dır; dünyanın, içinde hiçbir zaman büyük bir dinin doğmadığı tek yeri, tek parçasıdır. Batı’nın tercihi, hesap ve ölçüye dayanarak dünyayı zapt etmek ve tabiata karşı bir fatih edasıyla davranmak şeklinde gelişti. Onun temel ve kendine has tecrübesi, artık “ben tabiata aitim” değil, aksine “tabiat bana aittir” oldu. * Batı felsefesi (diğer bütün dünya bilgeliklerinden farklı olarak), bir bütün olarak insanın hareketi değil de, münhasıran zekâ meselesinden ibarettir. * Roma İmparatorluğu bütün mağlup milletleri soymak suretiyle yaşadı. Tâ ki imparatorluk MS 4. yüzyılda, dış istilalardan daha ziyade iç çöküntüler ve general ve tâbilerinin isyanları yüzünden son nefesini verinceye kadar… * Düşüncelerimizin, hayallerimizin ve arzularımızın sessizliği içinde keşfettiğimiz mutlak Gerçeklik (Tanrı), âlemin üstünde, âlemden kopuk bir Gerçeklik değildir, çünkü var olan yalnızca O’dur, onun için de bize birliği buldurarak kendi kuruntularımızdan kurtarır. * Kutsal Kitap Kur’ân’ın İslâm’da işgal ettiği merkezî yerden ötürü, İslâm resmi her şeyden önce hüsnühat, tezhip veya minyatürdür. * Matematik bilimlerinde Müslümanlar, bir yandan Grekler’in geometrisini alırken, diğer yandan cebire ağırlık verdiler ve sonludan ziyade sonsuzun üzerinde durdular. Şair Ömer Hayyam (1050-1123), üç bilinmeyenli denklemleri Descartes’tan beş asır önce çözer. * Müslüman tabipler, 8. yüzyıldan itibaren, içi oyuk bir iğne kullanarak emme yoluyla katarakt ameliyatı yapıyor, yaraları dağlama ve dikmesini biliyor, diş cerrahîsiyle uğraşıyorlardı. * Din değiştirmek fert için ne ise, bir devrim de bir toplum için her şeyden önce odur: Hayatın gayesini ve anlamını değiştirmek. * Hakikî medeniyetler diyaloğu, ancak herkes diğer insanı, kendisinin tam anlamıyla insan olması için, kendisinde bulunmayan taraf olarak görüp buna kesinlikle inandığı zaman var olur. * Bilimin üstünde, bilimi inkâr eden değil, aksine bilimi tamamlayan, hikmet vardır.
66.60 ₺ -
Amerikan Efsanesi
“Dikkat! Amerika kudurmuştur. Bizi Amerika’ya bağlayan bütün bağları derhal koparmalıyız. Yoksa, biz de ısırılacak ve biz de kuduracağız” diye yazıyordu Jean-Paul Sartre 1953’te, Liberation gazetesine yazdığı “Hasta Hayvanlar ve Kuduz” başlıklı makalesinde. Bu eser, o ünlü filozofun teşhisindeki isabeti gözler önüne seriyor. Yalnız Avrupa’nın değil, ABD’nin etki alanına giren bütün ülkelere Amerikancılık hastalığının ne derece bulaşıp bulaşmadığını sorguluyor. Bu kitap, sadece ülkesini değil, bütün dünya insanlığının kaderini ve geleceğini düşünenlere sesleniyor. Bilhassa “Antiamerikancılık” ile yabancı düşmanlığını birbirine karıştırmak niyetindeki kimselere karşı daha da açık ve net olması bakımından hemen belirtelim ki: Ben bir hayat tarzını ve bir dünya anlayışını ifade eden “Amerikan / Amerikalı” kelimesiyle, Amerika’da doğmuş veya 1620’den itibaren “Mayflower”la Amerika’ya göç etmiş ve orada bu hem sömürgeci hem de kökenlerine göreırkçı, tarihlerine göre de hükmedici ve bezirgân sistemi kurmuş olan kimselerle alakalı her türlü coğrafi veya etnik anlamı kastetmiyorum; tam aksine ben, dünya ülkelerinde bu “model”i halka dayatmak isteyen bütün kimselere “Amerikan / Amerikalı” adını veriyorum. Bu modelin temel özelliği, ekonomi ve pazarın toplumun hizmetinde olması değil de, toplumun tamamının ekonominin ve pazarın gereklerine boyun eğmesidir. Kitaptan Alıntılar Bilhassa “Antiamerikancılık” ile yabancı düşmanlığını birbirine karıştırmak niyetindeki kimselere karşı daha da açık ve net olması bakımından hemen belirtelim ki: Ben bir hayat tarzını ve bir dünya anlayışını ifade eden “Amerikan / Amerikalı” kelimesiyle, Amerika’da doğmuş veya 1620’den itibaren “Mayflower*”la Amerika’ya göç etmiş ve orada bu hem sömürgeci hem de (kökenlerine göre) ırkçı, (tarihlerine göre de) hükmedici ve bezirgan sistemi kurmuş olan kimselerle alakalı her türlü coğrafi veya etnik anlamı kastetmiyorum; tam aksine ben, dünya ülkelerinde bu “model”i halka dayatmak isteyen bütün kimselere “Amerikan / Amerikalı” adını veriyorum. Bu modelin temel özelliği, ekonomi ve pazarın toplumun hizmetinde olması değil de, toplumun tamamının ekonominin ve pazarın gereklerine boyun eğmesidir. Bizim tahlilimizin konusu, Amerikancılığın doğuşunu, gelişme safhalarını araştırıp ortaya koymaktır. Ayrıca, şayet sapmalarını durdurmanın yollarını bulamazsak –ki burada biz bunu deneyeceğiz– kırılmış bir dünyanın çatışmaları arasında, bizi uçuruma sürükleyecek olan bu sistemin şimdiki safhasını gözler önüne sermektir. Bütün siyasetlerin en kanlısı olan Amerikan siyasetinin ilk efsanesi işte bu bizler “seçilmiş halkız” efsanesidir. Bu efsane, üstün ırklar ve aşağı ırklar arasında bir hiyerarşi kurarak, bütün milliyetçi ve sömürgeci zulümleri mazur göstermeye yarar. Bu efsaneden hareketle (diğer milletlere) hükmetme “hakkı”nın ancak kendilerinde olduğunu savunurlar. Ayrıca, o (iddia ettikleri) Tanrı tarafından görevlendirildikleri bahanesiyle, kendilerini sadece insan iradesiyle ortaya konmuş olan her türlü milletlerarası kanunun (meselâ Birleşmiş Milletler kararlarının) üzerinde görürler.
48.10 ₺