-
Hikaye Anlatıcılığının Bilimi
Hikâyeler, karakterimizden kültürel kimliğimize kim olduğumuzu şekillendirirken yaşamın her alanına da sirayet ediyor: Siyaset, inanç, hukuk sistemi, iletişim, sanat… Uyuduğumuzda bile bir hikâyeyle rüya görüyoruz. Hikâye anlatımı, bizi insan yapan şeyin önemli bir parçası. Hikâye Anlatıcılığının Bilimi, Joseph Campbell’ın mitoloji ve arketip hakkındaki teorilerinden ‘bir best seller nasıl yaratılır’ın şifrelerine kadar iyi bir hikâyeyi nelerin oluşturduğunu anlamak için gereken birçok detaya odaklanıyor. Bunun için nörolojiden edebiyata birçok disiplinden faydalanıyor. Okuru İbranice kutsal metinlerden Booker ödüllü kitaplara ve TV dizilerine uzanan bir yolculuğa çıkararak usta hikâye anlatıcılarının bizi nasıl yönlendirdiğini, psikolojik araştırmalar ve en yeni sinirbilim keşiflerini kullanarak gösteriyor. Dünyanın önde gelen hikâye analistleri ve beyin uzmanlarının yardımıyla, bu bilimi daha iyi hikâyeler anlatmak için nasıl kullanabileceğimizin peşine düşüyor ve bunun yaratıcı çabalarımızdan, kariyerlerimizden, mutluluk ve refahımıza kadar her şey üzerinde sağlayabileceği faydayı ortaya koyuyor. “Beni bu kadar içine çeken; okuduğum, gördüğüm, yazdığım her şeyi sorgulamama neden olan kitap çok azdır. Bu kitap bir başyapıt. Hayran kaldım.” – Bugüne Dek Yaşamış Herkesin Kısa Bir Tarihi’nin yazarı, Adam Rutherford “Hikâye anlatma sanatıyla ilgili okuduğum en iyi kitap.” – Matt Haig “Will Storr’un kitabından kafamı kaldıramıyorum. İnsan davranışlarını tarif eden harika bir kılavuz gibi. Bir şeyler yazan herkese şiddetle tavsiye ediyorum.” – Stuart Heritage “Nasıl hikâye yazılacağını anlatan bir kitaptan çok daha fazlası. Yaşamanın ne anlama geldiğini anlatan bir kitap.” – Tim Lott
103.60 ₺ -
Sensiz Kalan Bu Şehri Yakmayı Çok İstedim
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden. saçların dikildi karşıma bir sokak ötesinde her telinde parmaklarımın izleri parlıyordu benzersiz kokunu alıyordu kıvrımlarından rüzgar gözleri doluyordu saçlarına bakan kedilerin her biri bir kenarda darmadağın çömelip kalıyordu, yutkunuyordu rengi kaçıyordu pencerelerde perdelerin nereye yürüdüysem bakışın, duruşun, sesin anladım; söndürmeyelim tutuşan yüreğimi kendimi yakmış olurum yakarsam bu şehri çünkü sen her şeyinle bendesin
55.50 ₺ -
Mahsur Kadın
Mahsur Kadın, Nobel Edebiyat Ödüllü yazar André Gide’in jüri üyesi olarak yer aldığı ceza mahkemelerinde görülmüş ve toplumda infial yaratmış iki davayı konu alır. Öyle ki bu davaların hikâyesi bugüne kadar taşınmış, efsaneleşmiştir. 22 Mayıs 1901'de Poitiers başsavcısı, elli iki yaşındaki Mélanie Bastian'ın, annesi tarafından yirmi beş yıldır tavan arasına kapatıldığını isimsiz bir mektupla öğrenir. Bakımsız bir odada, çöplerin arasında, yiyecekten uzak yaşamıştır yıllarca. Peki bu dava, failleri apaçık ortadayken nasıl olur da sanığın beraatıyla sonuçlanır? Bu davayı Redureau Vakası izler. Yaşına göre haddinden fazla çalıştırılan, hatta sömürülen genç Marcel Redureau çalıştığı bağın sahibini ve tüm ailesini öldürür. Peki bu katliamın arkasında yatan sebep nedir? Gide, bu iki davayı kanıtların ışığında ustaca parçalara ayırıyor, sorular soruyor ve adaletin tecelli edip etmediğini hem hür bir vatandaş hem de bir yazar olarak izlenimlerini okura aktarırken hukuk ve adalet kavramlarını masaya yatırıyor. “André Gide, sade adı söylendiği zaman bir medeniyeti, bir kültürü en iyi taraflarıyla hatırlatan nadir insanlardandır.” –Ahmet Hamdi Tanpınar
37.00 ₺ -
Keder ve Mutluluk
Martha, onu her şeyden çok seven bir eşe, güzel bir eve ve gözünün içine bakan aile üyelerine sahiptir; öyle ki annesine göre bu, nadiren elde edilebilecek türde bir zenginliktir. Fakat tüm bu zenginliğin içinde hayatı elinden kayıp parçalara ayrılıyormuş gibi hissetmekten kendini alamaz. Belki bunun nedeni yalnızca diğer insanlardan çok düşünmesidir –ya da belki kafasının içinde yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Şimdi, tam da kırklı yaşları kapıdayken Martha ailesinin evine geri dönmeli ve kırılan tüm parçaları tek başına toplamalıdır. Meg Mason, 30’u aşkın ülkede okurla buluşan Keder ve Mutluluk’ta depresyonun yıpratıcı süreçlerini doğal bir mizah, açık sözlülük ve hassasiyetle ele alırken okuru hem kahkahaların hem de gözyaşlarının eşiğine getiriyor. Bu, koşulsuz sevginin ne olduğuna dair yürek burkan bir hikâye, daima baştan başlanabileceğini ortaya koyan bir manifesto. “Bir yazarın mizahla kalbinizi kırabilmesi oldukça istisnai ve güzel bir şey; aynı zamanda bir yazarda en hayran olunası özelliklerden.” –The New York Times “Martha’nın keskin dili iğneleyici biçimde komik ve ikna edici biçimde doğrudan; Phoebe Waller-Bridge’in Fleabag'i ve Ottesa Moshfegh’in çalışmalarıyla yapılan kıyaslamalar yerini buluyor.” –Melbourne Edebiyat Festivali “İnanılmaz derecede eğlenceli, aynı zamanda yıkıcı bir roman... Deli fişek bir enerjiyle sarmalanmış, fakat bunun yanında duyarlı olmayı da başarıyor; değişmeye ve hataları telafi etmeye çalışmanın incelikli bir portresini sunuyor.” –Guardian
92.50 ₺ -
Beni de Kalbinde Götür
Uzaklar mı yakınlaşmış gönlümde, yoksa yakınlar mı değiştirmiş düşüncelerimi, bilmiyorum... Muhal bir çehreyi mi büyütmüşüm yıllardır hayallerimde ben? Cevabı zor ve yitik şu an her şeyin! Vuslat diye tespih ipliğine dizdiğim yılların hançerleşip kalbimde şifa bulmaz yaralar açacağını hesaba katamayışımın şaşkınlığı var kalemin ucunda bugün. Hür yürümelisin dediysem gönül, bu ne cüret? Annesizliğin ve babasızlığın kavurduğu yüreğiyle, gözünü haramın her türünden sakınmaya ant içmiş bir genç: İsa... İsa’nın yıllar boyunca sözünü dahi etmeye çekinerek kalbinde sakladığı bir sevda... Gerçeklerse kavuşma günü geldiğinde ortaya çıkmayı bekliyor. Ahmed Günbay Yıldız’dan aile ve arkadaşlık bağları, maneviyat, dostluk gibi temalar etrafında şekillenen, yıllara ve yozlaşmış ilişkilere direnen masum bir aşkın hikâyesi: Beni de Kalbinde Götür...
62.90 ₺ -
Cemil Meriçin Psikobiyografisi
Bir metnin ya da metinlerin psikanalitik okunması, onları birer semptom olarak okumak demektir. Murat Beyazyüz, Cemil Meriç’in metinlerinin analizini, onun psikobiyografisinin inşasında kullanıyor. Kısaca, bu kitapta, kendi metinlerinden yolaçıkılarak analiz edilen, bizzat Cemil Meriç’in kendisidir. Murat Beyazyüz, Cemil Meriç’i değil, deyiş yerindeyse onun metinlerini, psikanalistin ’Divan’ına yatırmış ve metinlere, birer nesne [obje] olarak değil, ama kendileriyle diyaloga girilebilen birer özne[süje]olarak bakmış. ‘Divan’daki metinler, Türkiye’de büyük bir entelektüelin, modernleşme sürecindeki medeniyet değişikliğini ve kültür krizlerini ne kertede derinden yaşadığını gösteriyor olmak bakımından önemli: Türkçü Hüseyin Cemil, Müslüman Hüseyin Cemil, Materyalist Hüseyin Cemil, Ateist Hüseyin Cemil, Marksist Hüseyin Cemil! Sonuç. ‘Araf’ta olmak! Tanpınar’ın deyişiyle, ‘iki hâd arasında’ ve bu iki hâd’den hangisinin Cennet, hangisinin Cehennem olduğuna karar veremeden, acı veren zihinsel kopuşlarla yaşanan bir entelektüel hayatın psikanalitik arkaplanı: ‘Cemil Meriç’in Psikobiyografisi’ Hilmi Yavuz
96.20 ₺ -
Okuma Notları
Entelektüellerin, kültür adamlarının, yazarların okuma serüvenleri nasıldır acaba? Kitap seçimlerini nasıl yaparlar, raflarda nasıl gezinirler, bir kitabı nasıl okurlar? Sevdikleri cümlelerin altını çizerek mi, sayfaların kenarına notlar alarak mı, yoksa okuduğu metni sorgulayarak mı? Hiçbiri ya da belki hepsi… Okuma Notları bir okur fotoğrafıdır. Entelektüel merakı geniş bir spektruma yayılan bir yazarın, bir aydının okuma uğraşının, merakı takip eden sorgulamalarla kitapların izini nasıl sürdüğünün fotoğrafıdır. Hilmi Yavuz bu okuma yolculuğunda neler bulmuyor ki? Vahim çeviri hatalarından, kimsenin farkında olmadığı yanlışlıklara; kıyıda kalmış, sessiz sedasız metinlerden, incelikli karşılaştırmalara kadar… Okuma Notları bir okur’dan öteki okur’a yollanan notlardır. Okuru edebiyattan felsefeye, tarihten kültüre keyifli ve meraklı bir yolculuğa çıkaracak.
74.00 ₺ -
Yaz Sohbetleri
Yaz Sohbetleri, 'kimselere bırakmam yaz olmayı' diyen üç şairin, Hilmi Yavuz, Aydın Afacan ve Ercan Yılmaz'ın Halikarnassos'ta, iki yaz boyunca süren diyaloglarından müteşekkil bir kitap. Klasik bir söyleşi kitabından ziyade hatıraları, düşleri, hülyâları ve hatta yer yer analitik çözümlemeleri de içeren bir bütün. Doluluk, şiir, sanat, felsefe, hayat, estetik gibi konulara yoğunlaşan üç şair mekânı adeta bir akademiye dönüştürüyorlar. Bu yönüyle günlük hayatın felsefesini de yapan kitabın Ege'nin o sınırları aradan kaldıran havasıyla, Elitis'in şiirinin büyüsüyle ve Dionizyak coşkuyla dolu olduğunu söylemek mümkün. Yaz Sohbetleri aynı zamanda 'gövde'leriyle de yaşayan üç şairin 'yaz'ın hem doğaya hem kültüre ilişkin vurgusunu öne çıkararak kışkırtıcı bir okuma şöleni vaat ediyor okura. Zamanın ve mekânın ara odalarında gerçekleşen bu sohbetler lirik bir tat içermekle birlikte dünyayı şiirle kavramanın yollarını da ima ediyor.
59.20 ₺ -
Kuşlar
“Evde bir iz kaldı. Kuş vuruldu, gözlerini yumdu, taşın altına kondu – ancak iz kaldı.” Buz Sarayı’nın yazarı, İskandinav Edebiyat Ödülü sahibi Tarjei Vesaas’tan, nahif olduğu kadar şiddetli, aldatıcı basitlikte, sarsıcı bir roman: Kuşlar... Mattis ve ablası Hege ile Norveç ormanlarının derinliklerinde bir gölün kıyısındaki kulübelerinde yaşar. Mattis bedenen bir yetişkin olsa da hayata çocuk gözleriyle bakar, öyle çalışır onun aklı. Ablası, ördüğü kazaklarla evi geçindirirken Mattis’i de insan içine çıkmaya, çalışmaya teşvik eder. Sonunda kayıkçı olmaya karar veren Mattis’in ilk ve tek yolcusu olan yabancı, hayatlarını hiç ummadıkları şekilde değiştirecektir... XX. yüzyıl İskandinav edebiyatının en önemli isimlerinden Tarjei Vesaas’u zirveye taşıyan romanı Kuşlar, Deniz Canefe’nin kusursuz çevirisiyle... “En iyi Norveç romanı.” – Karl Ove Knausgaard “Bir başyapıt.” – Literary Review “Gerçek bir edebî şaheser.” – Publishers Weekly “Okumaktan büyük zevk aldığım roman.” – Doris Lessing
88.80 ₺ -
Virginia Woolftan Yazarlık Dersleri
Ünlü İngiliz yazar Virginia Woolf’un yazarlık ve yazma sanatı üzerine düşüncelerinden esinlenerek bir atölye kurgulayan Danell Jones, yedi önemli başlıkta, yazarlık için heyecan taşıyanlara yol gösterecek bir rehber sunuyor. Yazar adaylarına disiplinli olmayı öğütleyerek onları motive ediyor. Her bölümün sonunda Woolf’un kendi yazı alıştırmalarından seçtiği örneklerle tavsiyelerini destekliyor. Virginia Woolf’un günlükleri, kurgusal metinleri ve denemelerinden özel alıntılarla, incelikle kurgulanan eser, Woolf’u gerçek bir sınıfta, ders anlatırken hayal etme fırsatı sunuyor okura. Dünya edebiyatına yön vermiş bir kalemin izinde; yazmak ve yaratmak üzerine yol gösteren Virginia Woolf’tan Yazarlık Dersleri, gözden geçirilmiş yeni baskısıyla “kendine ait bir oda”nın kapısını aralıyor. Woolf coşku dolu bir sesle, “Sadece yazın...” dedi. “Saçmalayabildiğiniz kadar saçmalayın. Aptal olun, duygusal olun, Shelley’yi taklit edin. İçinizden gelen her sese kulak verin, dizginleri anlık arzulara bırakın. Dilbilgisi kurallarını, edebi ön kabulleri ve söz dizimine dayalı kuralları boş verin. Kırın, dökün, devirin. Kendi keşfiniz olsun olmasın, her türlü kelimeyi kullanın. Nazım veya nesir biçiminde ya da aklınıza gelen abuk sabuk, anlamsız sözlerle oluşturduğunuz gelişigüzel metinlerle öfkelenin, sevin, alay edin. Ta ki yazmayı öğrenene kadar...”
59.20 ₺ -
Macbeth Venedik Taciri
Efsanevi yazar William Shakespeare'den iki unutulmaz oyun... Yiğitlerin gözdesi Macbeth, Norveç ordusunun isyanını bastırıp ülkesine dönerken yolda kendisini ‘kral’ diye selamlayan üç cadının kehanetlerini eşine anlatır. Gelecekten haber veren cadıların söylediklerinin bir bir gerçekleşmeye başladığını gören Lady Macbeth, kocasını iktidara taşımak için vicdani değerleri hiçe sayan planlarını uygulamaya koyar. İktidar uğrunda yitirilen hayatlar ve erdemler üzerine yazılmış bir tragedyadır Macbeth... Gemileri açık denizlerde dolaşan tüccar Antonio, Venedik’teki itibarını kullanarak, arkadaşı Bassanio’yu sevgilisi Portia’ya gönderebilmek için Yahudi tefeci Shylock’tan borç alır. Bu fırsatı iyi değerlendiren Shylock, imzaladıkları senette Antonio’nun borcu ödeyememesi halinde vücudundan bir parça etini kesmeyi şart koşar. Antonio’nun işleri kötü gider, gemileri batar ve işler düğümlenir. Adalet sisteminin, hukuk felsefesinin yanında aşkın ve sadakatin mizahi mercekten incelendiği bir oyundur Venedik Taciri…
59.20 ₺ -
Ütopya (Timaş)
İngiltere kralı VIII. Henry’nin elçisi olarak ülke ülke dolaşan Thomas More, seyahatleri esnasında tanıştığı filozoflarla uzun konuşmalar yapar. İdeal bir ülkenin nasıl olması gerektiğiyle ilgili bu konuşmalarda Ütopya adındaki bir ülkeden bahsedilir. Elli dört şehirden oluşan bu adada tek dil konuşulur, sınıf ayrımı yoktur, kimse kimsenin dinine karışmaz ve asla diğer ülkelere savaş açılmaz. "Ütopya" tanımını ilk defa ortaya atan Thomas More, siyasetten sosyal hayata kadar her türlü konunun masaya yatırıldığı bu klasikleşen metinde okuru idealindeki dünyaya doğru bir yolculuğa davet eder; Batı düşüncesini şekillendiren aydınlanma felsefesi çerçevesinde ideal devlet ve ideal topluma giden yol haritasını çıkarır.
40.70 ₺ -
Bütün Bir Ömür
Küçük yaşta annesini kaybeden Andreas Egger, uzak akrabası olan zalim bir çiftçinin yanında büyür. Zorlu çocukluğunun ardından az konuşan, fiziken güçlü ve çok çalışkan, ama bir o kadar da kırılgan ve içine kapalı bir adama dönüşür. Dünyanın hızına, insanların hırsına ve öfkesine yetişemez, aslında bunu istemez de. Dağların kocaman boşluğu içinde kaybolmak ona iyi gelir. Avusturya Alpleri’nde kendi dünyasında yaşayan Andreas, günün birinde Marie’ye âşık olur. Marie ilk çocuklarına hamileyken çığ altında kalarak hayatını kaybedince Egger her şeyi bırakıp evini terk eder ve savaşa katılır. Savaşta esir düşer, çalışma kampına gönderilir ve aradan yıllar geçer... Dağlarına, evine döndüğünde kurulan teleferik hattıyla modernizmin o yalın kırsalı nasıl ele geçirdiğiyle yüzleşmek zorunda kalır. Kendini yalnızlığıyla kuşatarak içindeki gerçeğe sığınan bir adamın hikâyesi bu. Basit olduğu kadar çarpıcı ve etkileyici, gücünü yalınlığından alan bir ömür... 2016 yılında Man Booker International Ödülü finalistleri arasına giren Bütün Bir Ömür, Feza Şişman’ın çevirisiyle... “Bütün Bir Ömür - bu kısa ama ihtişamla kurgulanmış romana bayıldım.” - Margaret Atwood “Okumanız iki saat sürse de unutmanız bir ömür alacak.” - Graham Robb “Bütün Bir Ömür, uzak bir vadideki yalıtılmış bir hayatı ve onu yavaş yavaş kuşatan modernizmi ustalıkla işleyen muhteşem bir roman.” - Ian McEwan “Her ayrıntı, her kelime, her cümle - her şey tam anlamıyla yerli yerinde. Böyle kısa bir romanda bunu başarmak, büyük bir yeteneğin göstergesi.” - Die Welt “İçten bir bilgelik ve ölçülü bir şiirsellikle biçimlenmiş anları ortaya çıkaran direkt bir tavır hâkim üsluba. Bu noktada bu romanın Almanya’da neden bu kadar ilgi gördüğünü ve neden bizim de buna ihtiyaç duyduğumuzu anlıyorsunuz: Bütün Bir Ömür, okurunu hayatını en iyi şekilde değerlendirmeye yönlendiriyor, ne olursa olsun.” - Sunday Telegraph
59.20 ₺ -
Budalalar Okulu
Kahramanımız, romanın anlatıcısı pek de sıradan bir karakter değil: Hayata Budalalar Okulu’ndan bakan bir şizofren ve onun iç sesi, “öteki”si... Lirik ve felsefi dili, şaşırtıcı ve esprili dönüşleriyle Budalalar Okulu, tüm beklentileri yerle bir eden bir roman. Kendini anlamaya / tanımaya adanmış bir arayışın öyküsü bu; yer yer gerçek hayatla kesintiye uğrayan, “öteki”nin müdahaleleriyle odağını kaybeden, ama asla vazgeçmeyen kahramanın, hayalle gerçeğin sınırlarında kaybolduğu macerası. Bir girdap gibi sürekli kendi içine dönen ve etrafındakileri de sürükleyen Budalalar Okulu, bir kaleydoskoptan dünyaya bakmak gibi. – Aklın ve dilin sınırlarını zorlayan, derin ve tutkulu bir bilinç akışı. Rus edebiyatının dönüm noktalarından Saşa Sokolov’un önemli eseri Budalalar Okulu, Sabri Gürses’in güçlü çevirisiyle...“Büyüleyici, trajik ve dokunaklı bir kitap.” - Vladimir Nabokov “James Joyce, Ulysses’in son bölümünü Rusça kaleme alsaydı, sonuç böyle olurdu.” – Vladimir Markov “Saşa Sokolov, Rus edebiyatı tarihinde yeni bir çağın habercisi.” – D. Barton Johnson “Budalalar Okulu, hiç şüphesiz ünlü Rus klasiklerinden biri olarak anılacak.” – Newsweek “Sokolov’un Budalalar Okulu, 20. yüzyıl Rus edebiyatının en önemli eserlerinden biri kabul edilmeli.” – Harvey Pekar, The Washington Post “Uzun zamandır Rusya’dan çıkan en orijinal, en iyi eserlerden biri.” – The Times Literary Supplement “Son 50 yılın Rusça yazan en iyi yazarı.” – Ex Libris Nezavisimaya Gazeta
103.60 ₺ -
Katip Bartleby Billy Budd
XIX. yüzyıl New York’unda, Wall Street’teki hukuk bürosunda çalışan tuhaf kâtip Bartleby’nin yaşamöyküsüdür bu. Huysuz kâtibin hayatını sekteye uğratan “özelliği”, “yapmamayı tercih etmesi”dir. Bartleby’nin kayıtsızlığı gün geçtikçe artarken patronunu da içinden çıkılmaz dertlere sürükler. Absürdizmin ve modernizmin başyapıtlarından Kâtip Bartleby, Amerikan edebiyatının da kült metinlerinden biridir. Herman Melville, bu eserinde özgür iradenin sınırlarını çizer. İyiyle kötünün, medeniyetle cehaletin, toplumla bireyin karşıtlıkları üzerine kurulu Billy Budd ise güçlü, yakışıklı, saf, temiz yürekli, genç bir gemicinin öyküsüdür. Güzelliğin ve masumiyetin sembolü Billy Budd’ın trajik hikâyesi, Herman Melville’in kaleme aldığı son eseridir. “Gökkuşağında morun bitip turuncunun başladığı yere kim keskin bir çizgi çizebilir? Renklerin birbirinden farklı olduğunu apaçık görürüz, fakat tam olarak nerede biri diğerine karışır? İşte akıllılık ile delilik de böyledir. Bazı bariz vakalarda şüphe söz konusu değildir. Fakat öne sürülen bazı durumlarda, farkın nispeten daha belirsiz olduğu bazı durumlarda çok az insan sınır çizgisini çizmeye kalkışır. Ancak işin uzmanları bunu ücret karşılığında yapabilir. Çünkü bazı insanların para karşılığında yapmayacakları iş yoktur.”
37.00 ₺ -
Albüm Yaprağı
“Hayat ne kadar korkunç... Yalnızlık çok güzel görünüyor. Yapraklar gibi savruluyoruz, kimse nereye düştüğümüzü bilmiyor, kimsenin umurunda değil hangi siyah nehrin bizi alıp götürdüğü...” Yalnız bir genç kadın, bunalmış bir anne, ilgiye muhtaç bir çocuk, âşık bir adam, ilgisiz bir koca... Derin bir gözlem gücüyle kahramanlarının iç çatışmalarına odaklanan Katherine Mansfield, bambaşka hayatlardan bambaşka sesleri ustalıkla yarattığı senfoninin bir parçası kılar. Bir yanı şiire bakan özgün üslubuyla öykülerini incelikle işlemiş, öznelleştirmiştir. İroni, zekâ, melankoli, korku, aşk, yalnızlık―insana dair birçok duygu ve durum; en gerçek haliyle eserlerini sarmalayan semboller ve karakterlerde hayat bulur. Yeni Zelanda’daki çocukluğu, Londra’daki okul yılları, ilişkileri, erken yaşta pençesine düştüğü tüberküloz ve tedavi süreci... Virginia Woolf, D.H. Lawrence, Bertrand Russell gibi büyük isimlerin çağdaşı, modern öykücülüğün en önemli temsilcilerinden Katherine Mansfield’ın yaşamındaki dönemeçler, öykülerinin berrak karakterleri üzerinden okunabilir. “Kıskandığım tek yazar.” - Virginia Woolf
70.30 ₺ -
Yarın 20 Yaşında Olacağım
Michel on yaşında. 1970’lerde Kongo’da yaşıyor. Annesi pazarda fıstık satıyor, babası Victory Palace Otel’de çalışıyor. Michel can dostu Lounès’la gökyüzünde süzülen uçakların rotasındaki uzak ülkeler hakkında konuşuyor. Kız arkadaşı Caroline’i, futbol takımının gözdesi Mabélé’den uzak tutmaya çalışıyor. Babasıyla radyoda dinlediği dünya bülteninden tanıdığı devrilen İran Şahı için endişeleniyor. René dayısı yüzünden kafası çok karışık. Kapitalist ve Marksistleri ayırt etmek bazen neden bu kadar zor oluyor? Tüm bunlar yetmezmiş gibi annesinin karnının kayıp anahtarını bulması gerekiyor... Devrim sonrası bir Afrika ülkesinde yaşanan hayat; geleneklerine bağlı halkın alışkanlıkları, sıcak kültürü ve renkli karakterlerle hayat buluyor. Fransızca edebiyatın en yetenekli ve üretken isimlerinden Alain Mabanckou’nun yaşamından öğeler de taşıyan Yarın Yirmi Yaşında Olacağım, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi J.M.G. Le Clézio’nun önsözüyle... “Dünyanın bütün çocukları gibi küçük Michel de bu kötülük, komedi ve umutsuzluk sarmalında kendine bir yer edinmek zorunda. [...] Sadece çocuklar geçmişin utançlarını silebilir ve geleceğin savurduğu tehditlerle savaşabilir. Küçük Michel de J.D. Salinger’ın The Catcher in The Rye (Çavdar Tarlasında Çocuklar) romanının kahramanı Holden Caulfield [...] gibi belleğimizde derin bir yer edineceğe benziyor.” J.M.G. Le Clézio “Tuhaf, muzip, hayat dolu...” Independent Sibel Kuşca'nın Fransızca aslından çevirisiyle...
99.90 ₺ -
Yuva
Amazon, Goodreads, Barnes and Noble, The Millions ve Buzzfeed listelerinde 2016'nın Öne Çıkan Romanı Center for Fiction - İlk Roman Ödülü Finalisti Kyung Cho, geçim sıkıntısıyla mücadele eden genç bir babadır. Yıllar içinde evlilikleri bir şekilde ayakta kalmayı başarmıştır. Ancak şimdi, aldıkları kararların sonuçlarıyla yüzleşmek zorundadır: Kyung, ailesi için endişelerine bir çözüm bulabilecek midir? Kyung’un ebeveynleri, Jin ve Mae lüks içinde bir hayat sürmektedir –Kyung’un da ailesi için istediği şeylerdir bunlar. Oysa kendi çocukluğu bu rahatlıktan çok uzak geçmiştir. Pahalı hobiler, özel dersler gibi tüm imkânlar önüne sunulsa da ebeveynlerinin sevgi ve ilgisinden uzak büyümüştür Kyung. Bu yüzden onlara yakın olmak en son istediği şeydir. Ancak bir gün tüm dengeler değişir: Maruz kaldıkları şiddet dolu bir saldırı sonucu Jin ve Mae, oğulları Kyung ve ailesinin yanına taşınmak zorunda kalırlar. Suçluluk duygusu ve öfke, gün geçtikçe herkesi kuşatır ve yıllar sonra ilk defa bir çatı altında toplanan aile, kaçınılmaz sorularla karşı karşıya kalır: Bir ev ne zaman “yuva”ya dönüşür? “Bir arada yaşamak” aile olmaya yeter mi? “Nefes kesici... Yun, yuvanın bir korunak, kan bağının da sevgi için yeterli olmadığını; ebeveynle çocuk arasındaki ilişkinin ne kadar girift olduğunu gözler önüne seriyor. […] Yuva gerçekten büyüleyici bir roman.” —The New York Times Book Review “Jung Yun’un Yuva’sını sadece beş saatlik bir uyku molası vererek aralıksız on dört saatlik bir okumayla bitirdim. Arkadaşlarımla seyahatteydim, ama kitabı bitirene kadar başka hiçbir şey yapmaya fırsat bulamadım! Yun o kadar özel bir roman yazmış ki, hikâye çok güçlü temeller üzerinde yükseliyor ve her sayfada daha zengin, daha muhteşem bir yapıya dönüşüyor; her sahne ustalıkla kurgulanmış...” —The Los Angeles Times Book Review “Jung Yun, Tolstoy’un ‘Her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır,’ fikrini alıyor ve Amerikan Rüyası’nın en tanıdık formuna yerleştiriyor: Bir ev sahibi olmak. Bu romandaki ebeveynlerin ve çocukların keşfettiği şey, ne ailelerinin ne de evlerinin onlar için bir yuva olacağı. Yuva, okuyabileceğiniz en iyi aile hikâyelerinden biri. Sürükleyici kurguya yerleştirilmiş sırlar sizi kitaba bağlıyor, okurken ilk sayfadan sonuna kadar elimden bırakamadım.” ―Viet Thanh Nguyen, Pulitzer Ödüllü The Sympathizer’ın yazarı “Sarsıcı ve dokunaklı... Bu karanlık aile hikâyesi, sorumluluk ve görevlerin ne anlama geldiğini, bunlar bireyin öz benliğiyle çarpıştığında ne olabileceğini katman katman kurgusu içinde açan bir başyapıt.” ―Times Literary Supplement “Nefes kesen bir ilk roman... Yuva, ebeveyn-çocuk ilişkisinin sivri köşelerini ve ‘aile’ uğruna feda ettiklerimizi mercek altına alıyor.” ―BuzzFeed
103.60 ₺ -
Yazarın Odası 2
Yarım yüzyıldan uzun bir süredir dünyanın en prestijli edebiyat dergilerinden The Paris Review’da yayımlanan röportajlar, edebiyat dünyasının gizli kalmış, bilinmeyen sırlarını okurlarla buluşturuyor. Dünya edebiyatına yön vermiş romancılar, öykücüler ve şairler, kendi başlarına bir tür olarak parıldayan bu röportajlarda bir araya geliyor. Edebî tavırları, hayat görüşleri, yazma alışkanlıkları, çevreleri, eserleri ve edebiyata dair görüşleriyle okura kendi dünyalarını aralayan bu muhteşem kadroda kimler mi var?.. Haruki Murakami, Toni Morrison, Orhan Pamuk, Alice Munro, Raymond Carver, Saul Bellow, Philip Roth ve Ezra Pound... Margaret Atwood’un önsözünden: “...Çoğu zaman yalnız olan yazarlar bu röportajlar aracılığıyla yalnız olmadıklarını fark ederler. Başkaları da şüpheye düşüyor, tıkanıyor ve sarpa sarıyordur; başkaları da zavallı ve ihmal edilmiştir; başkaları da amaçsız edebî tartışmalara sürüklenmiş ve basın tarafından karalanmıştır; başkaları da yoluna devam edip engelleri aşmış ve direnmiştir.” “En sevdiğiniz yazarla tanışmak istiyorsanız bir imza gününe ya da okuma etkinliğine gidersiniz. Ama onları gerçekten tanımak istiyorsanız The Paris Review röportajlarını okumalısınız.” —The Times “Hem yazarlar hem de okurlar için bir kutsal kitap niteliğinde. Edebiyat hakkında tutkulu olanların muhteşem sohbetleri.” —Observer “Yazarlar nasıl çalışıyor ve edebiyat nasıl hâlâ var olmaya devam ediyor diye merak edenler için vazgeçilmez bir kaynak.” —Daily Telegraph “Gizli cevherlerle dolu, edebiyata dair muhteşem bir derleme.” —Guardian “Bu röportajlar, edebiyatla ilgilenen her okur ve yazarın vazgeçilmezi olacak. İlham verici...” —Times Literary Supplement “Sahip olabileceğiniz en kapsamlı ve ihtişamlı röportaj projesi.” —New York Times
99.90 ₺ -
Dava
Kendi halinde bir banka memuru olan K. tuhaf bir suçla yargılanmak üzere daha da tuhaf bir tutukluk hali içinde bulur bir gün kendini. Genç adam, nasıl işlediğini anlayamadığı, garip hukuk sisteminin çözmeye çabasına girişir. Ancak olaylar ilerledikçe her şey içinden çıkılmaz bir hale bürünür. Birey ve otorite arasındaki çarpışmayı odağına alan Dava, labirentvari atmosferiyle "Kafkaesk" tanımını tam anlamıyla karşılayan gerçek bir başyapıttır.
66.60 ₺ -
Şato
Otoriteyle birey arasındaki güç çatışması, bürokrasi ve yabancılaşma kavramları üzerine odaklanan Şato; edebiyat tarihine damgasını vuran Franz Kafka’yı tüm yönleriyle yansıtır. Yazarın ölümünün ardından arkadaşı Max Brod tarafından yayımlanan kült roman, modern dünya edebiyatının öncü metinleri arasında yer alır. Tepedeki görkemli ve tuhaf şatonun kontu tarafından çağrılan genç mesahacı K., karlarla kaplı, isimsiz bir köye varır. Gizemli şatonun sakinleri şato kadar tuhaf ve kuralcı memurlardan oluşur. Köy halkının da bu memurlardan geri kalır yanı yoktur. Garip, insana yolunu şaşırtan, dışlayıcı ve tehditkâr tavırları, sadece K. değil, bütün köy halkı için hayatı yaşanmaz hale getirir. Tek istediği işini yapabilmektir K.’nın. Ama ne olduğunu anlayamadan kendini bürokrasinin çarkları arasında, gizemli bir labirentin ortasında bulur. K. yılmadan şatoya ulaşmaya, otoritenin merkeziyle yüzleşmeye çalışır; ancak her defasında köylülerle ve memurlarla karşı karşıya gelir. Son cümlesi dahi yarım bu hikâyede, K. kendi sonunu tayin edebilecek midir?..
74.00 ₺ -
Hayvan Çiftliği
Yaşlı Major bir rüya görür: Acımasız insanlar iktidardan düşer, zulüm yerini adalete ve eşitliğe bırakır, sömürü son bulur, özgürlük geri kazanılır. Devamında iyi yönetilmiş bir Ayaklanma ile hayal gerçeğe dönüşür. Beşer Çiftliği’nde eşitliğe dayalı bir hayvan cumhuriyeti kurulur. Ancak baştaki temel ilke ve idealler yalnızca bir süre için geçerliliğini koruyabilir… Zamanının ötesinde metinler kaleme alarak distopya türünün öncü isimlerinden biri haline gelen George Orwell, insanı ve onun egemenliğini sağlayan araçların eleştirisinden yola çıkarak baskıcı rejimleri, yozlaşmış siyasetçileri, güç ve iktidar arasında sıkışmış çelişkili insan doğasını sorgulayan politik bir parodi inşa ediyor. Tiranlığın manipülasyonlarına, idealizmin dönüşümüne, el değiştirse de cazibesini yitirmeyen otoriteye dair bir portre çiziyor. Hayvan Çiftliği, sömürüye, özgürlüğe ve kavramdan öteye geçmeyen adalete dair zamansız bir başyapıt. “Hayvan Çiftliği tarihin karanlık yüzüne dair büyük bir hiciv olma özelliğini hâlâ koruyor.” ―Malcolm Bradbury “Orwell’ın hicvi kapsamlı, zekice tasarlanmış ve incelikle kaleme alınmış.” ―San Francisco Chronicle “Hayvan Çiftliği, tüm politikaların trajikomedisini merkeze alıyor, aslında iktidarın yolsuzluğunun trajik komedisi.” ―The Guardian
27.75 ₺ -
Dolunay Kadınları
Umman'ın bir köyünden üç kız kardeşin hikâyesi bu: Kırık bir kalple evlenen Meyye, bir görevi yerine getirircesine evlenen Esma, her şeye rağmen sevdiği adamla evlenmeyi seçen Havle… Bu üç kadın ve ailelerinin hikâyeleri üzerinden hızla değişen Umman’ı, en zengininden en fakirine servet dağılımının alaşağı ettiği hayatları da okurla buluşturuyor Jokha Alharthi. Üç kız kardeşin aynı kader dokusundaki hikâyesi, farklı yollara doğru ilerlerken bu döngüyü kırmak için bambaşka hayatlar kurmaya çalışan çocukları, aynı göbek bağıyla bağlanmış gibi çemberi yeni baştan döndürüyor. Booker Uluslararası Ödülü’nü kazanan ilk Arapça roman olan Dolunay Kadınları, Jokha Alharthi’nin uluslararası arenadaki varlığına işaret ediyor. “Aklı da kalbi de ele geçiren bir roman… Yazarın titizlikle işlenmiş sanatı, okuru zengin bir hayal dünyasına davet ediyor – zaman ve ölümle ilgili derin soruları ve ortak tarihimizin rahatsız edici yönlerini ele alıyor. Irk, kölelik ve cinsiyet gibi toplumsal klişelere direnirken, üslubunu bir metafor olarak ustaca kullanıyor. Dolunay Kadınları, bizi kısıtlayan ve özgürleştiren güçler üzerine düşünmemiz için çağrıda bulunuyor.” ―Bettany Hughes, 2019 Booker Uluslararası Ödülü jüri başkanı “Bu romanın başarısı, toplumsal değişimi eskiden yeniye istikrarlı bir ilerleyiş olarak göstermekten ziyade çok daha karmaşık ve ufak çaptaki geçişler dizisi olarak yansıtmasında yatıyor. İnsana dair mücadeleler ve çelişkilerle dolu, Umman tarihine büyüleyici bir bakışa olanak sağlayan zengin, katmanlı ve iddialı bir çalışma.” ―Kirkus Reviews “Dolunay Kadınları’nın kuşaklara yayılan bir roman olduğunu söylemek Alharthi'nin yaptıklarını basitleştirir. Hikâye aynı zamanda geçen yüzyılda geleneksel, kırsal ve ataerkil Umman toplumunun nasıl değiştiğini ve dünyada köleliği kaldıran son ülkelerden birinin şehirli, petrol zengini bir Körfez devletine nasıl dönüştüğünü resmediyor. Yazar bunu sesten sese, düşünceden düşünceye, on yıldan on yıla, bazen tek paragraf bazense bir cümle içinde değişen bir biçemle yapıyor.” ―Aida Edemariam, The Guardian
74.00 ₺ -
Biz Beş Kişiyiz
Biz Beş Kişiyiz’in kahramanı Tormod, çılgın gençlik yıllarının ardından güvenilir bir aile babasına ve kendini bilim adamı olarak gören yetenekli bir marangoza dönüşür. Tormod ve karısı Siv’in iki çocuğu vardır, ancak Tormod aileyi genişletmek istediğinde Siv üçüncü çocuğa karşı çıkar. Ailenin sevgili köpeği Snusken de ortadan kaybolunca, geride doldurulması gereken kocaman bir boşluk kalır. İçine kapanan Tormod, kırmızı Norveç kiliyle deneyler yaptığı atölyesinde giderek daha fazla zaman harcar, yarattığı balçık yeni oyuncağıdır artık. Ne var ki Tormod’un geçmişinden canlanıp gelen hayaletleri bu denklemin dinamiklerini altüst eder: Ailenin beşinci üyesi olan balçık, artık hayatlarını tehlikeye atan bir canavar mıdır? Matias Faldbakken, Biz Beş Kişiyiz’de korku ve bilimkurguyu ham ve kırsal bir gerçekçilikle harmanlıyor ve kontrolümüz dışındaki güçlerle boğuştuğumuzda neler olabileceği hakkında son derece orijinal, inanılmaz derecede komik, ama aynı zamanda ürkütücü bir roman ortaya koyuyor. “Kırsal roman ve psikolojik gerilimi karıştırıp Mary Shelley’nin Frankenstein romanıyla birleştirin. Şaşırtıcı derece muhteşem bir sonuç. Gerçekten her şeyiyle çok orijinal bir kurgu.” –Jo Nesbø “Faldbakken, Stephen King, H.P. Lovecraft ve Haruki Murakami’nin bir kombinasyonu olan özgün kurgusu ve berrak anlatımıyla okurunu grotesk idealine çekiyor.” –Lamoer “Faldbakken hâlâ bir çekiçle yazıyor, ancak darbeleri gittikçe daha sert vuruyor. Sınırsız hayal gücü, mizah ve nihilizm –Faldbakken sınırları zorlamaya devam ediyor.” –Dusken “Başarılı bir yazar ve aynı zamanda ülkesindeki en önemli sanatçılardan biri olan Matias Faldbakken, şaşırtıcı olduğu kadar ilginç, nefes kesici olduğu kadar eğlenceli bir roman yazdı. Gerilim, fantezi ve kurgu –hepsi bir arada. /…/ Faldbakken, Stanislaw Lem’den eski Yahudi efsanesinde Haham Löw’ün bir toprak yığınından yarattığı Golem’e, Goethe’nin Sihirbaz Çırağı’nın 4.0 versiyonuna kadar uzanan tuhaf parçaların şahane karışımıyla okuyucuyu büyülüyor.” –Rhein-Zeitung “Bir kitap boyunca bu şekilde mırıldanmayalı, ritmine eşlik etmeyeli ve nefes nefese kalmayalı uzun zaman olmuştu. Biz Beş Kişiyiz, /…/ tıpkı Garson gibi, gerçekten aklınızı başınızdan alacak, tanıdığınız herkese anlatmak için sabırsızlanacağınız bir kitap.” –Dagens Næringsliv
88.80 ₺ -
Mansfield Park
Fanny Price, amcası Sir Thomas Bertram’ın himayesinde yetişmiş içe kapanık, ürkek, sessiz bir kızdır. Mansfield Park’ta şımarık kuzenleri Julia ve Maria’nın alaylarına katlanarak, ilgisiz Lady Bertram’ın ve işgüzar Bayan Norris’in bitmek bilmeyen isteklerine hizmet ederek büyür. İçten içe sevdiği Edmund Bertram ise en büyük destekçisi, öğretmeni ve sırdaşıdır. Kırılgan aile dengesi, Londralı Henry ve Mary Crawford kardeşlerin gelişiyle iyice sarsılır. Fanny Price bir yandan kendi duygularıyla yüzleşecek, diğer yandan çevre baskısıyla mücadele etmeyi öğrenecektir. Gençliğin hayal kırıklıkları, yürek çarpıntıları ve sıkıntılı büyüme sancılarıyla örülü roman genç bir kızın gerçek bir kahramana dönüşme yolculuğunun hikâyesi... Kıvrak zekâsı, gerçekçi tarzı ve klişeleri yıkan kahramanlarıyla hem kendi döneminde hem de günümüzde birçok yazara ilham olan Jane Austen’ın olgunluk dönemi eserlerinden Mansfield Park aileye, bağlılığa ve değerlere dair unutulmaz bir edebiyat klasiği…
111.00 ₺ -
Silah Adası
Bundook. Silah. Sıradan bir kelime, ta ki Deen Datta’nın dünyasını altüst edene kadar... Nadir kitaplarla uğraşan bir sahaf olarak Brooklyn’de münzevi hayatı süren Deen, dünyaya sarsılmaz bir rasyonellikle bakmaktadır, fakat çocuk yaştan aşina olduğu bir Bengal efsanesi onu tesadüf eseri tekrar bulunca, inandığı her şeyi sorgulayacağı sıra dışı bir yolculuğa çıkmak zorunda kalır. Bengal’deki eski bir tapınaktan Los Angeles’a ve Venedik’e kadar kadim bir mitin izini sürdüğü bu serüven, yol boyunca karşılaştığı kişilerin anıları ve tecrübeleriyle şekillenir: Bu yolculuğun başlamasına aracılık eden Piya; Deen’in gözlerini günümüzün dünyasında hayatta kalmaya çalışmanın gerçeklerine açan Tipu; muhtaç birine yardım etmek için çaresizce uğraşan Rafi ve bütün bu karakterlerin bir parçası olduğu hikâyenin eksik halkasını tamamlayan Cinta... Son On Yılın Öne Çıkan Düşünürleri arasında yer alan Amitav Ghosh, mitle tarihi, gerçekle kurguyu, geçmişle şimdiyi ustaca harmanladığı Silah Adası’nda iklim değişikliğini ve göçü merkeze alıyor; okuru, dünyanın durumu üzerine düşünmeye davet ediyor. “Coşkulu stili ve olağanüstü dil becerisiyle Ghosh, bizi çaresiz mültecilerin eriyen buzdan süzülen su damlaları gibi sınırlardan süzüldüğü, ancak yığınlar halindeki hayvanların kaçış yolu bulamadığı bir dünyaya götürüyor. Efsaneler ve mitler bu dünyada yeni anlamlar kazanıyor. [...] Uçak yolculukları, cep telefonları, uzaklarda yaşayan arkadaşlar, ukala ergenler, hayat sigortası, para ve yatırım kaygılarıyla dolu gündelik hayatımız orman yangınları, sel ve fırtınalarla kesişiyor. Bu dikkate değer roman, yalnızca birkaç yazarın yüzleşmeye cesaret edebildiği günümüzün dünyasına dair bir panorama…” –Annie Proulx, Kurgu dalında Pulitzer Ödüllü yazar “Bir yazar, romanını didaktik bir derse dönüştürmeden iklim değişikliği meselesini nasıl ele alabilir? Amitav Ghosh, ustalıklı bir hamleyle konuyu Umberto Eco tarafından popüler hale getirilen türden cazip bir akademik gizem kisvesinde sunuyor. Kahraman, yapbozun parçalarını bir araya getirdikçe gerçekler açığa çıkıyor –ki bu da çağımızın tastamam bir tasviri.” –Sam Sacks, The Wall Street Journal “Silah Adası günümüzün en büyük iki sorununu konu ediniyor: iklim değişikliği ve göç. [...] Silah Adası, tam da çağımızın romanı.” –Rumaan Alam, The Washington Post
96.20 ₺ -
Son Senfoni
Gustav Mahler, New York’tan Avrupa’ya giden bir geminin güvertesinde oturuyor. Dünyanın en ünlü, en büyük müzisyeni, ama vücudu artık dünyanın yükünü taşıyacak güçte değil, ağrıları her zamankinden de güçlü şimdi. Mürettebat onun el üstünde tutmaya çalışırken, o kendini bir ömrün hatıralarına teslim ediyor: Son yıllardan kalanlar, dağlardaki yazlar, hayaline düşen kızı Maria’nın ölümü, New York Filarmoni macerası, onu bekleyen diğer kızı Anna, besteleri, hastalıkları, onu çılgına çeviren hayatının aşkı Alma... Herkes, her şey -hem burada onunla, ama aslında bir o kadar da uzakta: Bu onun son yolculuğu. Son Senfoni, geçmişle yüzleşen yorgun bir sanatçının, kristal berraklığındaki dokunaklı portresi. “Onun özel bir üslubu var… Seethaler, cümleleri süsleyip püslemeden fazlalık gibi görünecek ne varsa soyup atıyor ve özü ortaya çıkarıyor.” ― Der Spiegel “Robert Seethaler, hayatın bir insandan talep ettiği ama büyük bir meziyet gerektiren şeyi tarif ediyor: İnsanoğlu önüne bakarak yaşarken bugünü sıkıntılı, dünü ise kasvetli olarak algılar. Ama geriye baktığında aslında ne çok güzel anlar da olduğunu şaşkınlıkla fark eder. İşte bu noktada o anları daha yoğun yaşamamış olmaktan pişmanlık duymaya başlar -yani kendi yasını tutmaya.” ― WDR “Son Senfoni, Seethaler’in son iki kitabını, Bütün Bir Ömür ve Toprak’ı ölüm üzerine yazılmış bir edebiyat zaferi üçlemesi mertebesine yükseltiyor. Bestseller listelerinde yerini alacağı tartışılmaz. Üstelik edebî değeriyle gurur duyulacak bir bestseller olarak.” ― Frankfurter Allgemeine “Bir veda senfonisi.” ― Süddeutsche Zeitung
44.40 ₺ -
Bir Katilin Güncesi
Yetmişine basmış Byıonğsu Gim eski bir seri katildir. En son kırklı yaşlarında cinayet işleyen ve hayatına sıradan bir vatandaş olarak devam eden Byıonğsu, yaşadığı kentte bir katil birbiri ardına kadınları öldürmeye başlayınca, bu katilin kurbanlarından biri olmasından korktuğu kızı Inhi’yi korumak için fiziksel olarak hazırlanmaya başlar. Ancak hayat ona kızını koruma yolunda kötü bir sürprizle karşılık verir. Byıonğsu, Alzheimer’a yakalanmıştır ve hafızasını her geçen gün kaybetmektedir. Üstelik şüphelendiği adam, kızının evlenmeyi planladığı Cute’dir. Güney Kore edebiyatının çağdaş yıldızlarından Kim Young-ha’nın kaleminden karanlık, keskin, parlak ve sürprizli bir roman: Bir Katilin Güncesi. “Koreli yazar Kim Young-ha’nın öyküleri şimşek gibi çarparak sinirlerinizi yakacak, heyecan verici, çarpıcı metinler. Bir Katilin Güncesi, son iş olarak kızını öldürmeye kararlı bir adamı hedef alan seri katili konu alıyor. Kim’in neden Kore’deki tüm edebiyat ödüllerine layık görüldüğünü ve neslinin en iyi yazarı olarak kabul edildiğini anlamak hiç zor değil.” —NYLON “Kim, ‘öteki’nin içindeki insanlığı, trajedinin içindeki komediyi ve görünüşte normal olanın içindeki çarpıklığı bulma konusunda uzman. Bir Katilin Güncesi, […] O. Henry düzeyindeki ironinin, Italo Calvino tarzı hümanizmle muhteşem karışımı.” —CrimeReads “Kim Young-ha, gerçeği çarpıtmada ve gerçekliğin gerçekten ne kadar anlamsız olduğuna dair hikayeler anlatmakta son derece başarılı. Bu keskin kenarıyla gündelik sürrealizmin en iyi örneklerinden. Yazdıkları ne kadar karanlık olsa da güçlü bir ışık parlıyor içinden. İşte bu ışığa ‘yetenek’ denir, Kim Young-ha çok ünlü olmayı hak eden bir yazar.” —New York Journal of Books “Bu saplantılı hikâye, Güney Kore’nin çok yönlü yazarlarından birinin sert, havalı ve muzip sesiyle yankılanıyor. Yükselen kaygı ve Kafkaesk mizah, aldatıcı biçimde karmaşık romanda birleşiyor... [Kim’in] eklektik sanatına canlı, büyüleyici bir davet.” —Kirkus Reviews
59.20 ₺