-
Herkes İçin Aristo-Felsefe Artık Çok Kolay
Aristoteles, kendinden sonraki herkese mantığı öğreten, bugün dahi kullandığımız felsefi kavramları üreten ve en az bunlar kadar önemli olarak, kendinden önceki bilgi ve düşünce birikimini kitaplarıyla bizlere taşıyan büyük bir düşünür. Ancak onunla aramızdaki zaman farkının yirmi beş yüzyıl olduğunu göz önüne alacak olursak, söylediklerinin anlaşılmasının ne derece zorluklar taşıdığını da kestirebiliriz. Aristoteles, her ne kadar evrensel anlamda yaptığı tartışmalarla doğudan batıya pek çok düşünürü derinden etkilemiş ve onlar aracılığıyla defalarca kendisinden bahsettirmiş de olsa, gerek tartışmalarının derinliği gerekse kullandığı terminoloji bakımından modern okurun yabancı kaldığı bir düşünürdür. Mortimer J. Adler’in Herkes İçin Aristoteles kitabı, bu büyük düşünürün bu kadar eski zamanda yaşamış olmasına rağmen neden bugün bile canlı bir düşünceye sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Adler, ağır felsefi terminolojiden kaçınarak bunun yerine, eğitimli ancak felsefe arka planı olmayan tüm okurların anlayacağı şekilde Aristoteles felsefesini açıklıyor. Felsefeye doğrudan ilgisi olmayan okurun dahi ilgisini çekecek anlatımıyla yazar, Aristoteles’i ve bununla birlikte sonraki filozofları anlamak için bir anahtar sunuyor. Bu kitap, derinliği kaybetmeden Aristoteles felsefesini ve onun günümüzdeki önemini anlatırken herkes için bir felsefeye giriş kitabı olma; aynı zamanda felsefeyi nasıl kullanacağımızı da anlatan bir başucu kaynak özelliğini taşıyor. Düşünen, düşünmeyi seven, kendine vakit ayıran ve kendine ayırdığı vakti değerlendirmek isteyen herkes için... Dr. Yasin Ramazan Boğaziçi Üniversitesi
148.00 ₺ -
Türk Hukuk Tarihi
Milletler söz konusu olduğunda, hukuku tarihsel olarak ele almak adeta bir zorunluluk halini alır. Çünkü hukuk olgusu, insan ve toplumla birlikte değişen ve dönüşen bir yapıya sahiptir. Bu yüzden bir milleti gündelik hayatından inançlarına, insanlarla ilişkilerinden yaptığı savaşlara kadar birçok konuda ilgilendiren hukuk, aynı zamanda değişik dönemlerde ve coğrafyalarda da farklılıklar göstermektedir. Var olduğu ilk günden bu yana birçok milletle komşuluk etmiş, çok çeşitli kültürlerden etkilenmiş ve aynı düzeyde etkilemiş bir milletin hukuka bakışı da şüphesiz aynı düzeyde olmuştur. Türk Hukuk Tarihi, derli toplu, başından sonuna bir milletin hukuktan nasıl beslendiğini, onu hayatına nasıl yansıttığını ve onu nasıl dönüştürdüğünü ele alırken, aynı zamanda ana hatlarıyla da kısa bir Türk tarihi anlatısı ortaya koyuyor. “Sayın Dr. İlhan Akbulut, eserini esasta öğrenci ihtiyaçlarını karşılamak üzere kaleme aldığını belirtiyor; kaynakları geniş ölçüde olmak üzere Türkçe eserlerdir. Ancak bu eserlerden yararlanmak suretiyle tatmin edici bir sentez meydana getirilmiş, öğrencinin Türk Hukuk Tarihi’ne ilişkin temel bilgileri elde edebilmesi için gereken çaba gösterilmiş ve bunda başarılı olunmuştur. Bizim temennimiz yazarın çalışmalarını sürdürmesi ve yukarıda açıklanan biçimdeki kaynak eserleri meydana koyabilmesidir. Kendisinin bu temenniyi gerçekleştirebilecek bilgilere ve vasıflara sahip olduğu bu eserinden anlaşılıyor. Kendisini kutluyoruz.” – Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer
240.50 ₺ -
Gerçeklik Yeniden
“Gerçek aşkın sırrı nedir? Gerçekte renksiz olan gök bize neden mavi görünür? Bir şok yaşadığımızda gerçekliğimizin sarsılması ne anlama gelir? İyimser olmakla gerçekçi olmak arasında nasıl bir ilişki vardır? Gerçekten istediğiniz bir şey için her zorluğa katlanır mısınız? Planların gerçekleşmesi için hangi adımları atmalıyız? Bu sorularda, gerçek, gerçeklik, gerçekte, gerçekçi, gerçekten, gerçekleştirmek gibi pek çok kelimeyi rahatlıkla kullansak da, gerçek ile ne kastettiğimiz çoğunlukla bulanıktır. Ancak yine de sorulsa, gerçek kavramından az veya çok ne anladığımızı söyleyebiliriz. Gerçek, bir yanıyla çok bilindik, hakkında şüphe edilemez bir kavram gibi gelirken, biraz üzerine gidildiğinde kastımızdaki bulanıklık açığa çıkmaya başlar. […] Zaman zaman unutsak da bir yolunu bulup gerçeklik yeniden kendini hatırlatır.” Yasin Ramazan, gerçeklik kavramını tartışmaya açıyor; antik çağdaki köklere göz atıp Platon ve Aristoteles’in sistematik felsefelerinden Ortaçağ’ın hararetli tartışmalarına, Kartezyen şüphecilik etrafında şekillenen çalışmalardan Kant’ın günümüze kadar süren etkilerine, Alman idealizminden Wittgenstein’ın ve Nietzsche’nin metafiziğe yönelttiği eleştirilere kadar gerçeklikle ilgili yaklaşımları değerlendiriyor. Metafizikle işimizin bittiğini düşünen filozofların ve bilim insanlarının aksine metafiziğin kaçınılmazlığını dolayısıyla gerçeklik hakkında felsefi sorunun hiçbir yere kaybolmadığını, bugün de canlı bir şekilde her düşüncenin içinde bulunduğunu savunuyor. Kitap gerçeklik üzerinden okurun zihin dünyasını doyurucu bir yolculuğa çıkarırken aynı zamanda felsefeyi öğrenmek için giriş kitabı olma özelliğini taşıyor. Gerçeklik Yeniden, zengin literatürü ve güncel örnekleriyle entelektüel kültüre ve felsefe tartışmalarına katkıda bulunacak ufuk açıcı bir başucu kitabı…
140.60 ₺ -
Öznenin Ölümü
15 Temmuz sonrasında Türkiye'de cemaat ve siyaset düzleminde pek çok tartışma yapıldı. Ancak bu tartışmalarda gözden kaçan bir şey vardı. Meseleleri yerli yerine oturtabilmek için bakışımızı çevirmemiz gereken yerlerden biri de bütün bu olanların kimi zaman faili kimi zaman mağduru durumunda olan özneydi; öznenin olaylarla, düşünceyle, zihniyetle kurduğu ilişkinin niteliğiydi. Gülen Hareketi daha önce bu açıdan incelenseydi, o büyük akıl tutulması belki çok daha önceden öngörülebilirdi. Himmet toplantılarının, dershane ve okulların aslında bir sosyal iktidar alanı örmek için kullanılan ağlar olduğunu, bu ağda tutunabilmek için kişiye kendi aklını ve dahası, benliğini öldürmekten başka bir çare bırakılmadığını, tüm hoşgörü söylemlerine rağmen öznenin tekilliğine küçücük dahi olsa bir alan açılmadığını, Gülen’in adeta bir ilkel kabile şefi gibi grup ruhunu coşturmak ve yönetmek gibi efsunlayıcı bir rol üstlendiğini, gerçekte tüm cemaatlerin/hayır kurumlarının ana amacı olan “hizmet” kavramının bile bir gruba münhasır kılınmasındaki bencilliği görebilseydik ne ile karşı karşıya olduğumuzu çok daha önce anlayabilirdik. Prof. Dr. Ergün Yıldırım sosyolojinin anahtar kavramları ışığında Gülen Hareketinin anatomisini yapıyor ve öznenin söz konusu yapı içindeki durumunu anlatıyor. Gülenciliğin küçük yaşlardan itibaren özneyi nasıl da yok etmek istediğinin hikâyesidir bu. Dava, hizmet, cemaat ve din gibi kutsal değerleri istismar ederek insan hayatına el koymanın hazin hikâyesidir.
51.80 ₺ -
Kutsalın Dönüşü
Aydınlanma çağının düşünürleri, insanlığın modernleştikçe dinden uzaklaşacağını ve dinlerin eninde sonunda öleceğini düşündüler. Hatta bunun için zaman biçenler bile oldu. Aslında bu öngörü bilimsel bir tahmin değil, ideolojik bir temenni idi. Yani tezin ardında “böyle olmalıdır!” iması vardı. Ancak insanoğlunun inanma isteği sona ermedi, hatta dinsel pratiklerde yükseliş gözlendi. Bugün Hıristiyan dünyasındaki kiliseler arasında en güçlü olanlar, sekülerleşme sürecine en çok direnç gösterenler; Evanjelizmin yükselişi ortada. Vaktiyle, kutsaldan kopma macerasının motor gücü olacağı varsayılan Batılı orta sınıflar, her geçen gün Uzakdoğu inançlarına ve yeni dini hareketlere meylediyor. İnsanlık tarihinde inancın tüm izlerini silmeye yönelik belki de en güçlü sistematik teşebbüsün gerçekleştiği eski Sovyet havzasında Aziz Vladimir, Karl Marx’ın saltanatına kısa sürede son verdi. Japonların geleneksel Şinto mabetleri hiç de itibar kaybetmedi. İslam coğrafyasında ise kutsal zaten sahayı hiç terk etmedi, birçok diriliş hareketine hayat verdi. Yani aslında kutsal hiç gitmemişti. Prof. Dr. Ali Köse, din sosyolojisi konusunda dünyaca tanınmış meslektaşları Peter Berger, Rodney Stark, Harvey Cox, David Martin, Robert Bellah, Conrad Ostwalt, Daniel Bell, Grace Davie ve Karel Dobbelaere’i bir araya getirdi.
203.50 ₺ -
İslam ve Batı
Zor anlaşılan bir düşünür olarak bilinen Derrida, bazılarının gözünde bir muamma, bazıları içinse Batı medeniyetinin son dehası idi. Derrida’nın yapı-söküm (deconstruction) hakkında yazıp söyledikleri, siyasetten edebiyat tenkidine ve hatta mimariye kadar çok çeşitli alanlara uygulandı. Bu yüzden Derrida’nın geride bıraktığı miras, yazdığı kitapların ve yapı-söküm konusunda ileri sürdüğü görüşlerin ötesinde bir etkiye sahip. Derrida’nın bu bölgede bile titizlikle okunduğu gerçeğini göz önüne alırsak, onun etkisinin sanıldığından daha derinlere gittiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Derrida’ya göre, “Klasik Batı, Yahudi-İslam-Hıristiyan ve Yunan-Arap olduğu halde biz onun Yunan-Roma ve Yahudi-Hıristiyan geleneğine ait olduğuna inandırıldık. İbrahim’in oğulları birlikte yaşamaları gereken bir anda birbirleriyle karşı karşıya gelmek gibi bir tuzağa düştüler.” İslam ve Batı, Derrida’nın felsefi yolculuğunda hayati önem taşımasına rağmen hep göz ardı edilen Kuzey Afrika’yı, yani onun doğduğu toprakları konu edinerek Derrida’nın politika, din ve inancın karşılıklı bağlılıkları üzerine yaptığı yorumları yepyeni bir ışık altında okuyucuya sunuyor.
88.80 ₺ -
Nazife Kadın
Yüzyıllık bir hikâye… Bir annenin düşman işgalindeki memleketini korumak için bugün bile insanın inanamadığı, ölümün öldüremediği büyük cesaretini artık herkes bilecek. Fedakâr bir kadının kararlılığını gözyaşları içinde okurken, asla değerini tartamayacağımız başka bir kahraman gözümüzde canlanacak. O, taşıyabileceği en ağır yükün altına girerken düşmana yakalanmamayı planlıyordu. Her gece yeniden 'bu kez yakalanırım' kaygısıyla yollarını değiştiriyordu. Korkusu yakalanmaktan çok kendisinden başka kimsenin buralara kadar gelemeyeceğini bilmesinin verdiği vicdani kaygıydı. Kendisinden sonra kim taşırdı askere ekmeğini. Gecenin kör karanlığında keçinin zor yürüyebileceği patikalardan geçiyor; geçerken nefessiz kalıyordu. Ufak bir çıtırtıda onlarca merminin kendisini delik deşik edeceğini bilerek her bastığı yaprağı hesaplıyordu. Gecenin ayazında üzerine ağırlık olmasın diye kalın giyinmiyor; taşıdığı ekmeğin sıcaklığıyla hem yürüyor hem mırıl mırıl dua ederken gözünün önünden bakmaya doyamadığı evladı geçiyordu.
74.00 ₺ -
-
Rasullullah SAVin Muhammed ve Ahmed İsmi Şeriflerinin Hususiyetleri
Allâh-u Te‘âlâ şöyle buyurmaktadır: ﴿ وَاِذْ قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اِنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُٓ اَحْمَدُۜ ﴾ “Hani Meryem oğlu Îsâ (peygamber olarak gönderildiği Yahûdî milletine hitâben): ‘Ey İsrâîloğulları! Gerçekten de ben, kendimden önceki Tevrât’ı doğrulayan ve ismi Ahmed olup benden sonra gelecek olan pek kıymetli bir Rasûl’ü müjdeleyen biri olarak Allâh’ın size elçisiyim.’ demişti.” (es-Saff Sûresi:6’dan) Cübeyr ibnü Mut‘ım (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre; Fahr-i Kâinât Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur: عَنْ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ رَضِيَ اللّٰهُ تَعَالٰى عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «... أَنَا مُحَمَّدٌ، وَأَحْمَدُ...» “… Ben Muhammed’im ve Ahmed’im…” (el-Buhârî, es-Sahîh, el-Menâkıb:15, rakam:3532, 4/185; Müslim, es-Sahîh, el-Fezâil:34, rakam:6254, 7/90; Mâlik, el-Muvatta’, rakam:844, 5/1461; )
99.00 ₺ -
Şeriat ile Kanun Arasında Ebussuud Efendi
Osmanlı İmparatorluğu’nun, Batı’da ismi en çok bilinen sultanı, “Muhteşem” adıyla meşhur olan I. Süleyman’dır. Batılılar için “Muhteşem” nitelemesi her şeyden önce sultanın ordularının ezici gücüne, maddi zenginliğine ve hâkim olduğu toprakların genişliğine işaret etmektedir. Osmanlılar da Süleyman’ı sultanlarının en büyüğü olarak görmüşlerdir. Vefatını izleyen yıllar içinde onun iktidarda olduğu döneme, kaybedilmiş bir altın çağ olarak özlemle bakmaya ve Süleyman döneminde oluşmuş normların yeniden kurulmasının siyasal aygıttaki tüm hastalıkların ilacı olduğunu düşünmeye başlamışlardır. Ancak Osmanlılar Süleyman’ı “Muhteşem” nitelemesiyle değil, restore etmeye çalıştıkları şeyin onun iktidarı sırasındaki hukuki düzen olduğunu vurgulamak için, kanun koyucu anlamına gelen “Kanunî” adıyla hatırlamışlardır. Bu düzenin temsilcisi olarak özellikle bir şahsiyet öne çıkmaktadır: Hukukçu Ebussuûd Efendi. Bu kitap, Şeyhülislam Ebussuûd Efendi'nin Hanefi fıkhına ve Osmanlı hukuk sistemine getirdiği yenilikler üzerinden Ebussuûd'a modern tarihçilerin atfettiği "kanun ile şeriatı birleştiren" şeyhülislam iddiasını sorgulamaktadır. Colin Imber, Ebussuûd'un hem hukuk işleyişine getirdiği yenilikleri hem de Hanefi fıkhında yaptığı yeni yorumları Ebussûd'un biyografisi, fetvaları ve risaleleri üzerinden incelemektedir.
152.57 ₺ -
Hayatım Kazım Karabekir
Herkesin hayatı, mükemmel bir tarihin parçasıdır. Özellikle çocukların ibret alacağı güzel bir kitaptır. Şahsının ehemmiyetine göre böyle bir kitap, bütün vatan evlatlarının da istifade edebileceği hakiki bir rehber olabilir. Ne idik, ne olduk? Mutlak bilinmelidir. Bu dünyada herkesin hayatı, kendi hatırasında bir resimli kitaptır. Eğer bunu yazmazsa kendisiyle beraber silinip gidecektir. Kalacak üç beş mühim hatıra da yakınları tarafından mahiyeti değiştirilmiş birer masal olacak, kimseye faydası değil, belki de zararı dokunacaktır. Herkes kendi kitabını yazmalı, okunması herkes için faydalı görülenler ise mutlaka basılmalı ve yayımlanmalıdır. Medeni âlemde bu yapılıyor. Bu âleme girdiğini iddia edenler de bunu yapmalıdır. Kâzım Karabekir
112.00 ₺ -
Ayet Ayet Hayat
Bizim ninelerimiz, dedelerimiz miydi Akdeniz’i “Türk gölü” haline döndüren? Bizim ninelerimiz, dedelerimiz miydi “Dünya bir padişaha çok, iki padişaha az” diyerek otuz Türkiye büyüklüğünde bir devlet inşa eden? Bizim ninelerimiz, dedelerimiz miydi, yeri geldiği zaman hem kâinata, hem de hayata meydan okuyan? Bizim ninelerimiz dedelerimiz miydi, farklı dinden, farklı dilden, farklı kılık kıyafetten olanlara hoşgörü içinde bakan… “Öteki”yi “ötekileştirme”den içselleyip “inanç, ibadet, kıyafet, seyahat, ticaret özgürlüğü” tanıyan? Bizim ninelerimiz, dedelerimiz miydi her meydana ebedî abideler diken? Bizim ninelerimiz, dedelerimiz miydi aç kalan Hollanda’ya, Fransa’ya ve Yunanistan’a ekmek veren? Bizim ninelerimiz dedelerimiz miydi Açe’ye (Endonezya) yardım gönderen? Acaba bu kendine güveni, bu cesareti, bu cüreti, bu hoşgörüyü nereden alıyorlardı? Aynı millet olduğumuz halde bizde neden aynı cesaret, aynı cüret, aynı beceriklilik, aynı hoşgörü yok? Acaba genlerimiz de mi bozuldu? Genlerimizi bilemeyeceğim, ama biz bozulduk! Ninelerimizin, dedelerimizin kudret kaynağından koptuk. “Hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir.” İspatı ortada. Ceddimizin yaptığı tarih, “Kâinata meydan okuma” tarihidir.
77.00 ₺ -
Tedbiratı İlahiyye
İbnü’l-Arabî, Mevrûr şehrini ziyâreti sırasında Ebu Muhammed Şeyh Salih’in elinde Hakîm-i Zülkarneyn’in kaleme aldığı Sırru’l-Esrâr isimli bir kitap görür. Şeyh Salih kendisine, “Sırru’l-Esrâr müellifi, eserinde dünya şehrinin nasıl idâre edilmesi gerektiğini konu edinmiştir. Buna mukâbil, senden insanlık şehrinin siyasetini konu alan ve saadetimizi temîn edecek olan bir kitap yazmanı isterim” der. İbnü’l-Arabî, onun bu isteğine müsbet cevap verir, sadece dört günlük bir zaman zarfında Sırru’l-Esrâr kitabına karşılık et-Tedbîrâtü’l-İlâhiyye fi Islâhi’l-Memleketi’l-İnsâniyye adlı bu eseri vücûda getirir. Sırru’l-Esrâr’ın çerçevesi, İbnü’l-Arabî tarafından tasavvufî bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Bu bakımdan Tedbîrât, İbnü’l-Arabî ve eserleri etrafında teşekkül eden vahdet-i vücûd anlayışının siyaset-tasavvuf ilişkisine etkisini tespit etmeye matuftur. Kısacası İbnü’l-Arabî’nin ilk eserlerinden biri olan Tedbîrât’ta tasavvuf, hilâfet, siyaset, insân-âlem arasındaki ilişkinin metafizik temelleri, onun perspektifiyle ele alınır.
100.74 ₺ -
Gaybın Önünde
Mustafa Sabri Efendi, Osmanlı’nın son devrindeki en önemli İslâm âlimlerinden biri olarak Batı medeniyeti karşısında yaşanan fikri ve itikadî bocalamayı engellemek için tüm hayatını mücadele içerisinde geçirmiştir. Bilhassa günümüzde olduğu gibi o dönemde de İslâm âlemini zehirleyen ve toplum üzerinde nüfuzu yüksek bazı kişilerin benimsediği pozitivist görüşlerle mücadele etmiştir. Görüşlerini savunurken ilmî arka planı ve güçlü kalemi sayesinde etkili birçok eser ortaya koymuş ve temel İslâmî esasları ustalıkla müdafaa etmiştir. Mustafa Sabri Efendi’nin el-Kavlu’l-Fasl eseri, Peygamber’in (sav) dâhîliğini vurgulayarak nübüvvet makamını âdeta ilâhî elçilik bağlamından koparan Ferîd Vecdî, Muhammed Abduh, Muhammed Mustafa el-Merâgî, Mahmud Şeltût, Muhammed Hüseyin Heykel gibi isimlere bir karşı çıkıştır. Batılılaşmanın etkisinde kalıp İslâm dinini Batılılaşmanın getirdiği yeni değerlere ve düşünce kalıplarına göre yorumlayan bu isimlerin fikirlerini sertçe eleştiren kitap, Mustafa Sabri Efendi’nin Mısır veliahtının iltifatına mazhar olmasına neden olmuştur. Nübüvvet, mucizeler ve ölümden sonra yeniden dirilme konularında pozitivist düşünceye sahip kişilerin yarattığı kafa karışıklığını gideren ve bu düşünceleri bertaraf eden Mustafa Sabri Efendi’nin bu eseri çağdaş Müslümanların sorunlarına da derman oluyor.
122.64 ₺ -
Osmanlı İnsanlığın Son Adası Ketebe
Tarihle birlikte düşünme ilkesi doğrultusunda eser veren Mustafa Armağan, Osmanlı tarihini yeni bir gözle okuma serüvenini bugüne kadar onlarca kez basılan bir eserle taçlandırıyor; Osmanlı: İnsanlığın Son Adası. Bugün ancak su üstündeki kısmını çözebildiğimiz Osmanlı buzdağının derinlerinde bilmediğimiz nice yönlerini yeni bir bakışla gündeme getiren Armağan, böylece Osmanlı tarihindeki klişeleşmiş hüküm ve anlatıları sorgulamaya girişiyor: Kapitülasyonlar iyi bir şey miydi? Osmanlı toplumu erkek egemen miydi? Harem gerçekten de bir haz mekânı mıydı? Patrona Halil bir eşkıya mıydı yoksa halk kahramanı mı? Osmanlı’da demokrasi var mıydı? Osmanlı: İnsanlığın Son Adası bu ve benzeri merak uyandıran soruları cevaplandırmaya yönelik kışkırtıcı bir okuma girişimi.
118.26 ₺ -
Osmanlının Kayıp Atlası Ketebe
Mustafa Armağan tarihte ender rastlanan tarihî kavşakta kaleme aldığı Osmanlı’nın Kayıp Atlası’nda kaybettiğimiz büyük haritayı elimizdeki parçalarından yola çıkarak tasvir çabasında. Kuruluş, yükselme, duraklama, gerileme ve çöküş... Üç kıtaya yayılmış, onlarca kültür, din, dil ve millete sahip halkları 6 asır huzur içinde yaşatmış bir cihan devletinin kitaplarımızda içine sıkıştırıldığı kalıp bu. Bu kalıptan çıksa çıksa karikatür çıkabilirdi, nitekim çıkan o olmuştur. Peki neden yapılmıştır bu beyin ameliyatı? Bir daha bu topraklarda “Osmanlı” benzeri bir oluşumun ortaya çıkması istenmemişti de ondan. Bu tehlikeli ‘millet’in, ecdadının bir zamanlar neler yaptığını öğrenirse sıkıştırıldığı kalıpları kırmak gibi bir alışkanlığı olur, bu da kurulmak istenen düzenin altına bomba koymak anlamına gelirdi. Onun içindir ki, Osmanlı bu ülkede yıllar yılı kötülendi, aşağılandı, küçük görüldü, artıları bile eksiye dönüştürüldü. Lakin Türkiye asırlık kalıpları birer birer kırarken, tarihinin buna eşlik etmemesi düşünülemezdi. Böylece hem ülke olarak çıktığımız noktada Osmanlı güneşini daha eksiksiz görebilecek bir donanıma kavuşuyoruz, hem de tarih, kafamızdaki kalıpları yıkarak bizi özgürleştiriyor.
72.27 ₺ -
Kızılelma 1 Kayı Boyundan Cihan Devletine
Osmanlı askerlerini vermiş olduğu söze rağmen diri diri toprağa gömen Timur, nasıl bir mutasavvıf olarak kabul edilebilir? Mülkiyette ortaklığı savunan ve buna kadınları da dahil eden Şeyh Bedreddin kime ve hangi ölçülere göre kahramandır? Tarih ne hikâye ne masal ne de efsanedir. Tarih hamasetle de anlaşılamaz. İnsan tarihi ile kavgalı olduğu müddetçe gerçek kimliğini ve aidiyet duygusunu oluşturması hiçbir zaman tam anlamıyla mümkün değildir. Kişi tarihini inkâr ile entellektüel olamayacağı gibi yanlışların üzerinin örtülmesi ile de gerçekçi olamaz. O halde tarihe bakış nasıl olacaktır? Doğruların doğru kaynaktan alınması ve gerçeklerle yüzleşmekten korkmayarak ama bizi aslımızdan koparmadan özümüzle buluşturarak. Bu şimdi olmayacaksa ne zaman olacak?
130.00 ₺ -
İskilipli Atıf Hoca
“Âlim İskilipli Atıf Hoca’nın idamı; İslam’la olan bağını sürdüren Osmanlı bakiyesi toplumu, Kemalist devlet eliyle idam, sürgün, cezaevleri ve hukuksuz yargılamalarla Batılılaştırma kâbusunun sebep olduğu trajik vakıalardan yalnızca birisidir. Ulusçuluk, laiklik ve Batıcılık değerlerinden yükselen Kemalist ideoloji, Müslüman halkların seküler ulus kimlik doğrultusunda yeniden inşa edilmesi amacıyla önce âlim, kanaat önderi ve muhalif tüm şahsiyetleri etkisizleştirmeyi ve tasfiye etmeyi hedefledi. ‘Tek Adam’ tarafından atanmış ikinci Meclisin sağladığı siyasi güçle acımasız, tedrici ve planlı bir şekilde “Frenkleştirme” kanunları uygulamaya konuldu. Cumhuriyet’in “Terakki/Frenkleştirme” politikaları önündeki en büyük engel İslam ve İslamcılardı. 1925 tarihli İstiklal Mahkemeleri, Takrir-i Sükûn ve Hıyanet-i Vataniye Kanunu ile İslamcılar, muhalif siyasiler ve gazeteciler yasaklamalara tabi tutulup susturulacaktı. Ülke halkının da içine dahil edildiği bu ideolojik süreç “İnkılapların ruhu adına” işletildi. Halk tenkil, taktil, inkâr, asimilasyon ve tehcirlerle “tedip” edildi! Atıf Hoca, ‘Şapka İnkılabı’ndan çok önce yazmış olduğu “Frenk Mukallidliği ve Şapka” risalesi başta olmak üzere, geçmişe dönük sorgularla hukuksuzca yargılandı. Dün olduğu gibi, bugün de iftiralarla karalanmaya devam edilmekte. Bu çalışmada ona yönelik hadsiz suçlamalar ve karalamalara reddiyeler delilleriyle ortaya konduğu gibi, İstiklal Mahkemelerinin tarihi misyonu ve Şapka İnkılabı da mercek altına alınmaya çalışıldı. Kitap, Şehid Âtıf Hoca’nın eserlerinin kritik edilip değerlendirilmesi hususunda da bir ilki oluşturmaktadır.”
212.80 ₺ -
Dersaadette Ramazan Akşamları
Kültür dünyamızın önemli simalarından Dursun Gürlek'in süzgecinden geçen ve yine kültür dünyamızın canlı tablolarından olan yazarların, şâirlerin, edebiyatçıların ramazanlarla ilgili hâtıraları... Kendisinin Dersaâdet'te Ramazan Akşamları adını verdiği bu kitapta, Refi'i Cevad Ulunay, Münir Süleyman Çapanoğlu, A. Râgıp Akyavaş, Ercüment Ekrem Talu, Safiye Ünüvar, Ayşe Osmanoğlu, Mehmet Kaplan ve Süheyl Ünver gibi İstanbul yazarlarının yanı sıra daha birçok kalem erbabının yazısı bulunuyor. Ramazan piyasası ilk akşamın terâvihinden sonra başlardı. Galata Köprüsü'nden boşalan arabalar, muhteşem faytonlar, kupalar, landonlar, konak ve saray arabaları katar hâlinde Beyazıt'a çıkarlar, Mürekkepçiler önünden kıvrılarak Vezneciler'e girerler, Unkapanı Köprüsü'nden geçenler Zeyrek'ten Vefâ'ya tırmanırlar, Şehzâde Câmii'nin yanından Direklerarası'na dökülürlerdi. Her yaştan, her sınıftan genç ihtiyar, kadın erkek birbiri üstüne yığılmış, yanaşık nizamda binbir ayak bir ayak hâline gelmiş, nefesleri birbirlerinin ensesini sıcak sıcak okşamakta. Elhâsıl velkelâm sökülmez, geçilmez bir izdiham. Bu hâtıralar yığını olanca çeşnisiyle, bol malzemesiyle, renkli levhalarıyla bir nevi ramazan edebiyatı diyebileceğimiz bir edebiyat türünü ortaya çıkarıyor. Ramazan medeniyeti, Ramazan edebiyatıyla daha canlı, daha heyecanlı bir hâle geliyor.
185.00 ₺ -
16. Yüzyıl Osmanlı Düşüncesinin Kaynakları
Elinizdeki kitap, Osmanlı tasavvur dünyasına katkı sağlamış üç büyük isim olan Çivizâde, Ebussu’ûd ve Birgivî’nin ortak tartışma alanlarından hareketle 16. yüzyıl Osmanlı düşüncesine dair bir kesit sunmaktadır. Hususen 16. yüzyıl Osmanlı fıkıh ve tasavvuf düşüncesi üzerinden ilerleyen eser, ilk bölümünde ‘aklın teorik örgütlenmesi’ başlığıyla zihniyet kavramı üzerinde durmaktadır. Dâru’l-hadîslerin, aklî tasavvur imkânını nasıl etkilediği Kanunî devrinde açılan Süleymaniye Dâru’l-hadîsi etrafında tartışılmaktadır. İkinci bölümü oluşturan ‘ahlakın pratik yansıması: tasavvuf’ başlığı altında üç âlimin ortak münakaşa konuları olan raks-devran, sema ve vahdet-i vücud gibi konular yer alırken üçüncü bölümde ise her üç bilgine ait, ‘adaletin fıkhî biçimlenmesi’ olan fetvalara yer verilmiş ve adaleti inşa tarzları tahlil edilmeye çalışılmıştır.
30.66 ₺ -
Küller Altında Yakın Tarih Seti 6 Kitap Takım
Öncesi ve sonrasiyla tek parti devri Küller altinda yakin tarih 1 Yakin tarihin karadelikleri Yakin tarihte efsaneler ve gerçekler Korku duvarini yikmak Paşalarin hesaplaşmasi
135.78 ₺ -
Yakın Tarihte Efsaneler Ve Gerçekler
Mustafa Armağan yakın tarihi sorgulamaya devam ediyor. Armağan, bir yandan Cumhuriyetin Altın Çağı kabul edilen 1930’lu yıllarda Türkiye’nin Hitler Almanya’sına ekonomik yönden bağımlı hale geldiğini gösterirken, diğer yandan İstiklal Savaşı’nın başlangıcında bir ABD Başkanından yardım istenmesi hadisesine ışık tutuyor ve bu sorgulamalar kitap boyunca temposu hiç düşmeden devam ediyor. Kitabın satırlarında ilerlerken yakın tarihin örtülerinden sıyrılışına tanık olacaksınız. Kitaptan bazı ilginç başlıklar: * Musul defterini nasıl ucuza kapattık? * M. Kemal hangi karikatürcüye “artık çizme” demişti? * Hangi Cumhurbaşkanı darbecilere silah çekmişti? * Kim Amerikancı: Menderes mi, İnönü mü? * Mevhibe İnönü başını nasıl açmıştı? * CHP gençliği hangi Çanakkale rezaletine imza atmıştı?
37.23 ₺ -
Sultan Vahideddin Han
Yüreği Yangın Yeri Bir Mazlum… Ülkeyi Terk Etmesi Söylendiğinde Bile Hazineye Ait Hiçbir Şeye Dokunmayacak Kadar Namus Timsali… Kendisini, Memleketinin Siluetinden Kopartan Malaya İsimli Gemiden Minareler Şehri İstanbul’a Bakarken, Vatani Zarar Görmesin Diye Bildiği Tüm Hakikatleri Unutan Ve Ömrü Boyunca Da Hatırına Getirmeyen Mert İnsan… Üzerine Haciz Konmuş Tabutu, Vefatından 47 Gün Sonra Şam’a Götürülen İbretlik Mazlum… Tarih Araştirmacısı/Yazar Ahmet Anapalı, 36. Osmanlı Padişahı Ve 101. İslam Halifesi Vi. Mehmet Vahideddin Han’ın Hayatına Dair Doğru Bilinen Yanlışları Aydınlatıyor.
340.00 ₺ -
İşgal Stratejik İşgalin Perde Arkası
Düşmanı tanımaya hazır mısınız? Gerçekleri öğrenmeye dayanabilecek misiniz? Bilmek, insana en ağır yüktür. Bize göre, görünen köy de kılavuz ister. Çünkü o köy hiç göründüğü ve gösterildiği gibi değil! Ülkelerin merkez bankalarını elinde tutan güç ve kurum, küresel güçlerin iç savaş çıkarıp darbe yaptırdığı ülkeler ve liderler, Siyonist lobinin birçok ülkede kurdurduğu güçlü örgütler, şirketler, yapılar, isimleri ve mekânları... ABD-Çin savaşının perde arkası ve amaçları, koronavirüs olayının ürpertici arka planı, petrolün ilginç tarihi, petrol için yapılan suikastlar, darbeler ve işgaller… Sultan Alp Arslan'ın Anadolu'ya girmesindeki stratejik amaç, Malazgirt Savaşı'nın perde arkası, Türkiye'nin ideolojik olarak şekillendirilmesinde rol alan gizemli bir Yahudi ve faaliyetleri, Fransa'nın Cezayir, Tunus, Libya işgali ve Türkiye bağlantısı, sigara şirketlerinin ülkeleri nasıl esir aldığı ve Türkiye faaliyetleri… Zihinleri kontrol etmek için geliştirilen korkunç yöntem ve teknolojiler, siyonistlerin Türkiye, Irak ve Suriye'de şu an uyguladıkları kirli plan, PKK-PYD ve DEAŞ ile gerçekleştirilmek istenen büyük proje, ABD'nin üzerinde çalışıp gerçekleştirdiği dünyayı esir eden gizli teknoloji ve gizli ordular, ASELSAN cinayetlerinin bilmediğiniz arka planı… Hepsi ve daha fazlası bu kitapta!
126.00 ₺ -
Heyet 4 Türklerin Kutsal Hikayesi
Tarihte adı geçen iki Türk peygamber kimdi, Oğuz Kağan neyi simgeliyordu, Kur’an’da bahsedilen Zülkarneyn’in (a.s.) Oğuz Kağan’la bağı neydi, Türklerin ilk kitabı Ulu Han Ata Bitiği’nde neler yazıyordu. Hazırsanız sizi sıra dışı bir yolculuğa çıkarıyoruz. Yada taşının esrarından Altın Elbiseli Adam’ın gizemine, Alp Er Tunga’nın sır dolu hayatından Yecüc ile Mecüc’ün Oğuz Kağan’la ilişkisine, kuruluşun kutsal hikâyesinden Türklerin anlatılmamış serüvenine uzanan, kaynaklara ve bulgulara dayalı olağanüstü bir yolculuk. Akıcı üslubu ve sıra dışı anlatımıyla beklenen kitap HEYET 4, bildiğiniz Türk Tarih tezlerini sarsacak. Sorularınıza cevap buldukça çok daha fazla soruyla karşı karşıya kalacaksınız. Bunun için ilk sayfayı açmanız yeterli. Kitabın başından bir daha kalkamayacaksınız.
126.00 ₺ -
IV. Murat
On bir yaşında tahta geçti. Annesi Kösem Sultan’dan iktidarı zor devralabildi. Rüşveti, adam kayırmayı engelledi. Tütünü, alkolü yasakladı. Düzeni hem devlete hem sokaklara getirdi. Tarihin en muktedir liderlerinden oldu. “Bağdat’ı almaya çalışmak, Bağdat’ın kendinden daha mı güzeldi ne!” sözü tarihi geçti. Ordusunun başında sefere çıktı, “Bağdat Fatihi” oldu. Üstelik hayallerinin hepsini gerçekleştiremeden, yirmi sekizinde hayata veda etti. O; Osmanlı’nın son fatihi IV. Murat’tı. Türkiye’nin en çok okunan tarihî romanlarının yazarı, okurları tarafından “günümüzün Peyami Safa’sı” olarak anılan ödüllü yazar Okay Tiryakioğlu’nun; Kumandan, Kuşatma 1453, Yavuz ve Kanuni’den sonra beşinci tarihî romanı; IV. MURAT/Gürz ve Zafer. Osmanlı’nın her anı olaylarla dolu dönemini okumaya hazır mısınız?
222.00 ₺