-
Dersaadette Bayram Sabahları
Bir kitapla eski İstanbul sokaklarında bayram gezmesine çıkmak ister misiniz? “Bayram günü güler yüz göstermek, neşelenmek İslam şiarındandır.” der Muzaffer Efendi İrşad isimli eserinde. Eski bayramların havası ve saray erkânının bayramlaşma törenleri kendilerine has, apayrı şölenlerdi. Mübarek bayram namazı ile başlayan sevinç, ev halkının bayramlaşması, aile büyüklerini ziyaret, çocukların büyüklerin ellerini sevinçle öpüp başlarına koyduktan sonra aldıkları çeyreklikleriyle şekerciye, salıncağa koşmaları ne güzel âdetlerdi. Hele Dersaâdet gibi uzun yıllar dünyaya hükmetmiş bir imparatorluğun başkenti olan bir beldede yaşanan ortamı, kültürü düşünün… • Peygamberimiz ashabı ile nasıl bayramlaşırdı? • Saray erkânının bayramlaşma âdeti nasıldı? • Dersaâdet sakinleri bayram günlerini nerede geçirirdi? • Çocuklar bayram günlerinde hangi semtlerde, nasıl eğlenirdi? • Bayram alışverişleri hangi çarşılarda, kimlerden yapılırdı? • Bu büyülü ve insanı mest eden ortamı şairlerimiz nasıl anlatmıştır? Bütün bu soruların etrafında o günlerin atmosferini âdeta yaşatırcasına anlatıyor Dursun Gürlek… Hepsi ve daha fazlası Dersaâdet’te Bayram Sabahları kitabında.
182.50 ₺ -
Osmanlı Gerçekleri 2
KAYI serisi ile 7’den 70’e herkese ulaşan Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, OSMANLI GERÇEKLERİ dizisinin ikinci kitabıyla da, Osmanlı’nın kuruluşundan yıkılışına kadarki tartışmalı konuları akıcı üslubu, soru cevap usulü ve temel kaynak referansları ile açıklamaya devam ediyor… • Osmanlı padişahları Yavuz Sultan Selim’den evvel halife unvanını kullandılar mı? • Yavuz Sultan Selim mukaddes emanetleri zorla mı alıkoydu? • Yavuz, seferlerinde neden hep doğuyu seçti? • Safevi Devleti’nin hükümdarı Şah İsmail Türk müdür? • Osmanlı fetihlerindeki başarı sırları nelerdir? • Osmanlı’nın yeni fethettiği yerlerde uygulamış olduğu istimalet politikası ne demektir? • Osmanlılar 200 bin kişilik orduların ihtiyaçlarını nasıl karşılıyorlardı? • Osmanlı Devleti’nin resmî dili ne idi? * Osmanlılar Türkleri kötülediler veya ötelediler mi? • Yeniçeriler ile ilgili ilginç detaylar… • Tarihin tartışmalı isimlerinden biri: Şeyh Bedreddin saltanat hırsının kurbanı mı oldu? • Osmanlı sarayında bulunan köle ve cariyelerin akıbetleri ne oldu? Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, OSMANLI GERÇEKLERİ II’de okurlarının zihnine takılan daha pek çok ilgi çekici meseleyi aydınlatıyor… Onu okudukça tarihi daha çok seveceksiniz!
226.30 ₺ -
Muhtasar Osmanlı Tarihi
Dünya tarihindeki en büyük devletlerden biri ve aynı zamanda muazzam bir medeniyetin de kurucusu olan Osmanlı Devleti, altı asır boyunca otuz altı padişahla kıtalara adaletle hükmetmiştir. Osmanlı’yı bilmek, siyasi ve askerî tarihinin yanında, içtimâî, iktisâdî, hukûkî, idârî teşkilâtını; din, tasavvuf, maârif ve fikir hayatının hususiyetlerini; ezcümle yeterli seviyede kültür ve medeniyet tarihini bilmekle mümkün olur. Bugün, bir zamanlar Osmanlı’nın hüküm sürdüğü topraklar üzerinde, kırk beş ayrı ülke vardır ve bu ülkelerde dört yüz milyondan fazla insanın yaşadığını düşünürsek Osmanlılar hakkında bilinenlerin, bilinmesi gerekenler yanında çok az olduğunu görürüz. Ömer Faruk Yılmaz tarafından kaleme alınan Muhtasar Osmanlı Tarihi adlı eserde Osman Gazi’den son padişah Sultan Mehmed Vahidüddin Han’a kadar geçen sürede Osmanlı Tarihi’nin siyasi, sosyal, askeri ve iktisadi durumu; başta padişahlar ve valide sultanlar olmak üzere hanedan mensuplarının ve bazı mühim devlet erkânının hayatları, şahsiyetleri, hizmetleri ve hayrâtı; yabancı devletlerle olan münâsebetler ve teşkilat tarihi gibi birçok mevzû ele alınıyor. Üç kıtada sancak dalgalandıran; vakıflar kurup hayır müesseseleri inşa eden; Müslim, gayrimüslim her insana şefkat ve merhamet kanatları açan Osmanlı Devleti tarihini her yaştan insanın severek ve beğenerek okuyacağı Muhtasar Osmanlı Tarihi, kısa, öz ve akıcı bir üslûpla kaleme alınmıştır. Vekâyinameler, arşiv vesikaları, gravürler, resimler, fotoğraflar ve haritalarla daha da zenginleştirilen çalışma kuru ve sıkıcı bir anlatımdan uzak sade bir dille anlatılıyor. Çamlıca Basım Yayın tarafından her seviyeden okuyucunun alakasına sunulan bu kitap Osmanlı tarihini merak edenlerin kütüphanelerinde bulundurması gereken evladiyelik bir eserdir. Bu muazzam çalışma ile tarihimize ve dolayısıyla İslam tarihine yön veren ecdadımız Osmanlıların tarihini severek okuyacak, anlayacak ve onların hatıralarını yâd etmiş olacaksınız
349.65 ₺ -
Tanınmayan Büyük Çağ
İslam Uygarlığının Tanınmayan Büyük Çağını Keşfedin… Prof.Dr. Fuat Sezgin uzun yıllar süren çalışmaları sonucu ortaya koyduğu bu eserle, İslam dünyasının bilim ve teknoloji alanlarında insanlığın gelişmesine yaptığı katkıları incelemekte, bilim tarihi için yeni bir bakış açısına kapı aralamaktadır. Dünya bilim tarihinde İslam biliminin oynadığı rolü çeşitli örneklerle ele alan bu eser, Batı merkezli bilim anlayışına bir alternatif niteliği taşımakla birlikte, İslam dünyası için de bilim alanındaki büyük başarılarını hatırlatan bir kaynak oluşturmaktadır. Prof.Dr.Fuat Sezgin, bilim ve teknolojide Müslümanların insanlık kültür mirasına yaptıkları önemli katkıları gözler önüne sererken, Mimarlık, Savaş Tekniği, Tıp, Denizcilik, Kimya, Coğrafya, Geometri, Fizik ve Astronomi gibi alanlarda İslam Dünyası’ndaki gelişmelerin on asırlık tarihini titizlikle inceleniyor. Renkli görsellerle desteklenen, Avrupa merkezci ve oryantalist olmayan bir gözle kültür tarihimize yeniden bakmak isteyenler için kaçırılmayacak prestij bir kitap… Saklı kalmış geçmişimize bilimsel bilgilerle dopdolu bir yolculuk… Bilimler historiyografsında inatçı bir şekilde tutunan, İslam kültür çevresinin bilimler tarihindeki yaklaşık 800 yıllık yaratıcı dönemini görmezden gelen ve böylelikle de modern insanın temel bilim tarihi bakış açısını daha okul kitaplarından başlayarak perçinleyen ele alış tarzı hâkimdir. Bu yargı sadece Batı dünyası için değil, aynı zamanda en geniş anlamda, okul kitaplarının Amerikan ya da Avrupalı örneklerine göre şekillendirildiği, günümüz İslam kültür bölgesi için de geçerlidir. Ümit ederiz ki bu çalışmayla okurlar, “bilimler tarihinin bütünlüğü” düşüncesine ulaşırlar. Bu düşüncenin ifadesi şudur: İslam dünyası, geç antik dönem ile Avrupa yakın çağı arasındaki devirde, gelişime en müsait ve etkisi en güçlü kültür sahasıdır ve de eski dünya ile oluşmaya namzet Avrupa arasındaki yegâne gerçek bağdır. Ve yine ümid ederiz ki bu eser 800 yıl boyunca İslam kültür çevresinde gerçekleştirilmiş olan başarılara yönelik küçümseyici yaygın kanaati değiştirecektir.
69.35 ₺ -
Selçuklularda Vezirlik
Selçukluların siyasî ve idarî teşkilat yapısı nasıldı? Bu yapıda vezirler nasıl bir öneme sahipti? Selçuklu vezirleri nasıl bir eğitim ve yetiştirilme sürecinden geçerdi? Vezirlerin işlevleri, ayrıcalıkları ve riskleri nelerdi? Selçuklularda vezirlik makamı neden zayıfladı? Selçuklularda sivil idarenin işleyişindeki bozukluklar nelerdi? Sivil ve askeri yapı arasındaki güç ve yetki dengesi nasıl bozuldu? Sivil idarenin etkinliği neden tamamen ortadan kalktı? Carla L. Klausner’ın Arapça ve Farsça birincil kaynakları kullanarak hazırladığı bu çalışma, genelde devlet teşkilâtı ve özelde ise Tuğrul Bey’in 1055’te Bağdat’a girişinden Irak’ta son taht vârisi II. Tuğrul’un 1194’deki ölümüne kadar devletin merkez bölgesindeki (Irak ve İran) vezirlik müessesesi hakkında özgün ve derinlikli bilgiler sunma amacı taşıyor. Batı Asya’da İslamî devlet yönetimi meselesiyle başlayan kitabın ilk bölümünde Selçuklularda merkez ve eyalet yönetimi, ulemânın rolü, kadının işlevi, sultan ve halife arasındaki ilişki derinlemesine inceleniyor. Böylece Selçuklu devlet teşkilatının zayıflıkları ortaya çıkmış oluyor. İkinci bölümde Selçuklu vezirlik makamı tüm teferruatıyla masaya yatırılıyor: İşlevleri, seçimi, eğitimi ve yetiştirilmesi, dinî kökeni, kültürel kökeni, menfaatleri, vezirliğin ayrıcalıkları ve riskleri… Son bölümdeyse Selçuklu tarihinin en hassas meselelerinden birine değiniliyor: Sultanın manipüle edilmesi ve vezirlik makamının zayıflaması, sivil idarenin işleyişine askerî müdahale. Selçuklularda Vezirlik: Sivil İdare Üzerine Bir Araştırma (1055-1194), alanının en önemli kitaplarından biri olarak tarihçilerin başucunda yer alacak bir eser… (Tanıtım Bülteninden)
64.00 ₺ -
Sultan İkinci Abdülhamid Hanın Aile Hayatı
Sultan İkinci Abdülhamid Han, Osmanlı tarihinin en çok dikkat çeken simalarındandır. Siyasi şahsiyetinin yanında şahsi hayatının da ayrıca incelenmeye değer bir husus olduğu, bu mevzuda yazılanların çokluğundan anlaşılmaktadır. Bu yazılanların bir kısmı tamamen hayal mahsulü, bir kısmı da taraflı yayınlardır. Siyasi icraatları hakkında çarpıtılanların daha fazlasını şahsi hayatı hakkında da görmekteyiz. Hiç şüphesiz Osmanlı Sarayı'nın son muntazam harem hayatının yaşandığı devir onun devridir. Saray hayatında yepyeni bir devir açan Sultan Abdülhamîd Han, Yıldız Sarayı'nda kendisine kurduğu küçük dünyasında otuz yılı aşkın bir zaman yaşamış ve bu hayatı bütün hatıraları ile tarihe terketmiştir. Yıldız Sarayı'nda başlayan Harem hayatı denilen hususi hayatı, Selanik'te Alatini Köşkü'ne varan bir sürgünle devam etmiş, Beylerbeyi Sarayı'nda son bulmuştur.
147.60 ₺ -
Kudüsün Gizemli Tarihi
Üç semavi din için Kudüs neden kutsal? Hz. Muhammed Kudüs’te hangi mekândan semaya yükseldi? Kudüs Hz. İsa ile ilgili hangi sırları barındırıyor? Mesih’in nereden göğe yükseldiğine ve nereye geleceğine inanıyorlar? Yahudiler, Süleyman Mabedi’ni neden yeniden inşa etmek istiyor? Zeytindağı’na gömülmek için neden servet harcıyorlar? Ağlama Duvarı’nda neden gözyaşı döküyorlar? Haçlı Seferleri’ni Kudüs’e yönelten Papa hangi gizli örgüte mensuptu? Tapınak Şövalyeleri, Mescid-i Aksa’da neler yaptı? Yahudi Devleti’nin kurulması için 5 milyon altın teklif edilen Sultan II. Abdülhamid buna nasıl cevap verdi? Osmanlı Kudüs’ü nasıl kaybetti? İsrail Devleti hangi gizli planlarla kuruldu? Yavuz’dan Kanuni’ye, Hürrem Sultan’dan Abdülhamid Han’a Osmanlı, Kudüs’te hangi izleri bıraktı? Kudüs’te mahşer günü neler yaşanacak? Kehanetler Kudüs’ün geleceği ile ilgili neye işaret ediyor?
90.00 ₺ -
Nureddin Zengi Şarkın Kandili
Haçlı istilalarının dünyayı kasıp kavurduğu 12. yüzyılda yaşayan Nureddin Zengi, suyu tersine akıtmayı başaran adam. Bir ayağını Halep'te tutarak müslümanları birleştiren, zillet örtüsünü üstlerinden atan, değerler bağını yeniden yeşerten mücahid ve muttaki bir önder. Müslüman Şarkın kandili, kılıcı, kalkanı. Elliden fazla beldeyi Frenk işgalinden kurtarmasının yanında, inşa ettiği medreseler ve diğer kurumlarla Sünni uyanışa can katan bilge bir yönetici. Yeryüzünü titreştiren güçlü avazıyla, acı ve korku içinde ömür tüketmekten kurtardığı hünerli ve çalışkan kadınlarla, şehirleri ayağa kaldıran yiğit ve onurlu adamlarla benzerine pek rastlanmayan gerçek bir İslâm baharının mimari. Cesareti, adaleti ve merhametiyle herkesin hayranlığını kazanan bu güzide kahraman; yetiştirdiği ve yol gösterdiği Selahaddin'e, fetih minberini bile yaptırdığı Kudüs'ün kapısını aralayan kişi aynı zamanda. Ali Emre, sanki özellikle karanlığa terk edilen, ders kitaplarında adı bile anılmayan bu kıymetli çehreye, yirmi yıllık bir çabanın ürünü olan romanıyla ışık tutuyor. İç içe geçmiş iki anlatıyla ilerleyen romanda; büyük ve karmaşık bir toplumun, farklı aktör ve gelişmelerle çalkalanan zorlu bir dönemin, tarih ile edebiyatın temasıyla yeniden devinen birçok ayrıntının toplu bir fotoğrafını görmek de mümkün.
33.58 ₺ -
Kızıl Elma Peşinde Bir Ömür Fatih Sultan Mehmed
FATİH’İN İÇİNDE YANAN KOR’A DOĞRU BİR SEYAHAT İçinden kayıklar geçiyor bu kitabın, ilim adamlarıyla dolu. Coğrafyaları bir gerdanlık gibi birbirine rapteden altın halkaları tespit ediyor. Harita tutkusuyla iç dünya teknolojisini bir araya getiren engin bir ufka yelken açıyor. Yazar için Fatih’in ve fethinin maddesi kadar, belki de daha fazla, ifade ettiği mana önemli. Ne arıyordu bu genç Sultan, Bizans İmparatoru’nun efsanevi kütüphanesinde? Ya Delfi mabedinin kâhini Plutark’ın biyografi kitabını neden istinsah ettirmişti? Yaptırdığı onlarca Füsûsu’l-Hikem şerhindeki hikmetlerin, içindeki hangi boşluğa deva olacağını bekliyordu? Bunları yeterince bilmiyoruz. Bildiğimiz şey, onun içinde bir korun yanmakta olduğu. Bu kitap, okurunu o kor’a bir adım olsun yaklaştırabilirse vazifesini büyük ölçüde yerine getirmiş sayacaktır.
21.17 ₺ -
Kültürden İrfana
Kültürden İrfana ile on iki ciltlik Cemil Meriç külliyatı tamamlanıyor. Mefhumlar ve meseleler konusunda düşüncenin en ücra köşelerini yoklayan, yalınkat bir bilgi yerine kapsamlı, incelikli bir bilginin peşine düşen Cemil Meriç, Kültürden İrfana’da okurunu önyargıların köleliği yerine düşüncenin yoldaşlığına çağırıyor. “Kültür, Batı’nın düşünce sefaletini belgeleyen kelimelerden biri: kaypak, karanlık, samimiyetsiz. Tarımdan idmana, balıkçılıktan medeniyete kadar akla gelen ve gelmeyen düzinelerce mânâ. Kelime değil, bukalemun. İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime. İrfan kendini tanımakla başlar. Kendini tanımak, önyargıların köleliğinden kurtulmaktır, önyargıların ve yalanların. Kültür, irfana göre, katı, fakir ve tek buutlu. İrfan, insanı insan yapan vasıfların bütünü. Batı, kültürün vatanıdır. Doğu, irfanın.”
423.00 ₺ -
Jurnal 2.Cilt 1966-1983
Cemil Meriç'in Jurnal'inin 2. Cildi, 1960'lardan 80'lere Meriç'in ruh ve düşünce dünyasındaki dalgalanmaları yansıtıyor. Kitaplarına geçmemiş düşünceleri, notları anılarına dönerek çocukluğunu ve gençliğini ele aldığı özyaşam öyküsü değerlendirmeleri. Duygu dünyasını, zaaflarını, tutkularını döktüğü mektuplar. Özellikle yaşatmak-yaratmak ikilemini dorukta yaşadığı aylarda, idealar mektuplar, Jurnal 2'nin en hacimli ve en 'özel' metinleri. "Tekdim ve bütünümle seviyordun, sevmeğe mahkümdun" diyecek kadar iddialı ve özgüvenli ama beri yandan anlaşılmamışıkla, hayal kırıklıklarıyla, zilletlerle yüklü.
77.40 ₺ -
Jurnal 1.Cilt 1955-1965
Cemil Meriç'in Kendini, yakınlarını, etrafındakileri, içinde bulunduğu dünyayı, düşünce tarihini ve tarihimizi kendi açısından ve yalın bir şekilde değerlendirdiği eseri Jurnal, yazarın gündelik düşüncesini, kişisel maceralarını, anı ve itiraflarını, yoğun duygularını, yaratış gücünü, alışılmadık yaklaşımlarını, güçlü sentezlerini, engin kültürünü bir arada yansıtan bir büyülü aynadır. Cemil Meriç'in en doğal çehresi ve olanca çok sesliliğiyle karşımıza çıktığı eser, yazarı olduğu gibi tanımanıza, değerlendirmemize yardım eden zengin biyografik malzeme de içeriyor. İsyankar, acımasız, çoğu zaman duygusal yanlarıyla bir gönül ve düşünce adamına yaklaştırıyor bizi, Jurnal'de Cemil Meriç'in düşüncesi, karakteri, kişiliği çırılçıplak karşımızda. Jurnal, sonsuzla ve ölüm sonrasıyla bir tür hesaplaşma, bir vasiyetname, bir uzun mektup.
62.10 ₺ -
Işık Doğudan Gelir
Işık Doğudan Gelir, siyasî, felsefî, dogmatik herhangi bir inancın peşinde olmayan, başka milletlere, başka fikirlere, başka düşünce ve duyma tarzlarına sonsuz bir tecessüs besleyen bir Cemil Meriç klasiği, tüm diğer eserleri gibi. Medeniyetlerin “defter-i âmâli” olan ansiklopedilerden İslâm’ın kozmolojik dok-trinlerine; İbrani edebiyatından Kitab-ı Mukaddes’e; Herbelot’nun “muhteşem abidesi” Doğu Kütüphanesi’nden, oryantalizmlerin aydınlattığı yeni medeniyetlere; Michelet’nin ve Schuré’nin “her türlü yobazlıktan uzak”, İnsanlığın Kitab-ı Mukaddesi ve Doğu Mabetleri adlı eserlerinden, Erasmus’un Cinnete Methiye’sine, başka bir deyişle Akıl’dan Cinnet’e; hermetizmden “çağdaş düşüncenin kutuplarından biri” olan İbn Haldun’a... kanatlanan ve kanatlandıran emsalsiz bir düşünce serüveni.
279.00 ₺ -
Bir Dünyanın Eşiğinde
İlk telif eseri olan Bir Dünyanın Eşiğinde o, zamana kadar "coğrafyasında tek kıta, kafasında tek yarım küre" olan Meriç'in Asya'yı özellikle "Hint"i keşfidir. Olemp'i ararken Himalaya çıkmıştır karşısına 48 yılını gömdüğünü söylediği bu kitapta, düşüncesi ve şiiriyle, dini, felsefesi, masalıyla Hint edebiyatını ve uygarlığını inceleyen Meriç'e göre, "Çağdaş Avrupa, en aydınlık taraflarıyla Hint'in bir devamıdır."
400.50 ₺ -
Umrandan Uygarlığa
Cemil Meriç'in 21. yüzyıla taşıyacağı anlaşılan batılılaşma çağdaşlaşma uygarlık tartışmalarına çok yıllar öncesinden katkı sağlayan ufuk açan denemeleri, makaleleri iki yol var insanlık için kendi kendini imha veya gerçekten insanlaşmak insanlık tek merkeze yönelen bir tür öteki türler gibi dağılıcı değil. Bu biricik düşünen türün sonu, çözülmüş olamaz. Mekan ve zamanı aşacak insan.
324.00 ₺ -
Mağaradakiler
Aydın mı dersiniz, entelektüel mi dersiniz? İki kavrama farklı anlamlar mı yüklersiniz? Aydınlardan entellektüellerden çok şeyler mi beklersiniz, hiçbir şey beklemez misiniz? Öyle ya da böyle, kültürle derinlemesine alışveriş kaygınız arsa zaman eksenine düşünce mesaisi düşünebiliyorsanız bu kavramlar üzerine kafa yorarsanız bu sorulara cevap ararsınız ufuk ararsınız. Cemil Meriç'in hakikatte içi de, dışı da bir mağarayı anlattığı kitap Mağaradakiler bir geniş ufuk kitabı.
283.50 ₺ -
Bu Ülke
Bu ülkede, Cemil Meriç'in "aynı kaynaktan fışkırdılar" dediği eserler dizisinin önemli bir halkası. "Bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin vicdanı olmak, idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak" isteği Cemil Meriç'in düşünme ve yazma çabasına her zaman yön vermiştir. Elinizdeki kitap bir isteğin belki de en fazla berraklaştığı eseri: "Bu sayfalarda, hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülakata bu kitabı yazmak için geldim:
315.00 ₺ -
Gazi Mustafa Kemale Cevaplar
Milli Mücadele kumandanlarımızdan Kazım Karabekir'in en önemli iddialarını kaleme aldığı bu kitabı, ilk yayınlanma hikayesinden başlayarak tarihî bir vesika gibidir. Yayınlanması engellenen, ilk baskıları yakılan bu kitapta Karabekir, Mustafa Kemal Paşa hakkında radikal suçlamalarda bulunur. Gazi Mustafa Kemal'in Milli Mücadele için istekli olmadığını, Sultan Vahdettin'i başta tutmak için çalıştığını, O'nu Anadolu'ya gönderenin de İngilizler olduğunu yazar. Sonraki yıllarda cereyan eden birçok tartışmanın temelinde bu kitapta yazılan suçlamalar ve yorumlar vardır. Kitap, Karabekir'in yayınladığı belgeler sebebiyle sıradan bir hatıra kitabının ötesinde belgeli bir tarih metnine dönüşmüştür. Ne var ki ortaya atılan iddialar da yine kitabın içindeki bazı metinlerle kendini sorgulamamıza yol açar. Fevzi Paşa'nın Mustafa Kemal Paşa'yı tutuklamak üzere Karabekir'den yardım talep ettiği, Mustafa Kemal'in Fevzi Paşa'ya suikast girişimi, Mustafa Kemal ve çevresinin Bolşeviklik hevesleri gibi iddialara karşılık kitabın son kısmında Mustafa Kemal Atatürk'ün el yazısıyla bu kitaba düştüğü notları da yayınlıyoruz. Ayrıca tarihçi Enver Ziya Karal ile bir araya gelen Kazım Karabekir'in, Nutuk'ta yanlış yazılan kısımlara dair verdiği bilgilere karşılık, Karal'ın Karabekir'e yazdığı cevabı da kitapta okuyabiliyoruz.
26.60 ₺ -
Bir Devrin Bittiği Yer Çanakkale
Etrafında ihtilafsız ittifak edebileceğimiz ortak değerleri öne çıkarmamızı gerektiren günler yaşıyoruz… Tarih ortak değerlerimizden biridir… Özellikle Çanakkale Zaferi, yakın tarih içindeki yeri bakımından, son derece anlamlıdır. Anlamlıdır, çünkü “Osmanlı bitti, bir daha dirilemeyecek şekilde yere serildi” denilen bir zamanda kazanılmıştır. Mahiyeti itibariyle bir diriliş cehdi, aynı zamanda da birlik-beraberlik sembolüdür. Bu itibarla Çanakkale mücadelesini kazanan ruhu keşfetmeye ve kavramaya muhtacız. Hatırlayalım ki, Çanakkale Zaferi, Avrupa’nın “Hasta Adam” damgasını vurduğu bir milletin varlık mücadelesidir. Mücadele kaybedilseydi her şey biter, o moral çöküntüsü içinde İstiklâl Savaşı bile verilemezdi. Ama kazanıldı. Tarihin yolu ve yönü değişti. Bir millet ateşle imtihan olundu Çanakkale’de, tarihle hesaplaştı ve kendi varoluş tarihini yeniden yazdı.
126.00 ₺ -
Siyonizm Ve Filistin Sorunu
Milliyetçi Yahudiler, Siyon Dağı’nın eteklerinde bir Musevi devleti kurmak istediklerinden beri Siyonizm ve Filistin Sorunu sadece Ortadoğu’nun değil, bütün dünyanın gündeminde. Theodor Herzl’in fikir babalığını yaptığı 19. yüzyılın sonlarından bu yana Avrupa ve pek tabi Osmanlı’nın politikasını etkilediği ‘siyasi Siyonizm’, bugünlerin reel politiğine uzanıyor. Çünkü ABD Başkanı Donald Trump’ın Balfour Deklarasyonu’nun 100. yılında Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması, bütün dünyayı ayağa kaldırdı. Peki, nasıl oluyor da üç dinin kutsal kabul ettiği bir şehir, bütün kıtaları harekete geçirmeyi başarıyor? Prof. Dr. Mim Kemâl Öke’nin kaleme aldığı ve mazisi doktora yıllarına dayanan Siyonizm ve Filistin Sorunu (1800-1923) adlı eser, meselenin tarihsel kökenlerini inceliyor. Gelişmeleri, son derece objektif, soğukkanlı ve ‘olması gerektiği gibi’ aktarıyor. Günümüzde sıklıkla karşımıza çıkan Abdülhamid Han, İttihatçılar ve Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili de çarpıcı tespitlerde bulunuyor. Kitaptan Alıntılar İttihatçılar, II. Abdülhamid'in Siyonizm’e karşı tutum ve politikasını devam ettirdiğini bir kez daha gösterdi. II. Abdülhamid Herzl’e Mezopotamya petrolü de dâhil olmak üzere tüm Türkiye madenlerinin işletilmesini Musevi teşekküllerine verebileceğini söylemişti. II. Abdülhamid, Siyonizm’i siyasi bir mesele olarak görmüş ve Musevilerin kitlesel olarak Filistin'e yerleştirilmelerine karşı çıkmıştı. Vatan şairi Namık Kemal Bey'in oğlu Ali Ekrem Bey Filistin'e tayin olur olmaz Siyonizm’le mücadele etmiştir. Unutmamak gerekir ki İttihatçıların İslamcılığı, çağdaş koşullara uygun, hatta çağdaşlaştırıcı bir İslamcılık olacaktı. Bu İslamcılık, Hıristiyan Batı'nın sömürgeciliğine karşı bir savunma mekanizması ya da isyan bayrağı niteliğinde bir hareket olacaktı. Arap aydınlar, Balkan Savaşı sonrası, “Musevi göçüne evet; Türk göçüne hayır!” demişlerdir. İttihatçılar, 1913 Babıâli Baskınıyla Kamil Paşa hükümetini değil, İngiltere’yi devirmişlerdi. I. Dünya Savaşının ilk üç yılı Osmanlı Devleti için zaferler dönemidir. Cemal Paşa’ya göre İslamiyet'in en büyük düşmanı İngilizlerdir. Cemal Paşa, insaniyet adına Musevilerin savaştan zarar görmelerine ne kadar karşıysa siyasi boyutu olduğunu düşündüğü Siyonizm’in de harp gailesinden yararlanıp; Filistin'de bir ayrılıkçı harekete dönüşmesine ve gelişmesine o kadar karşıdır. Mekke şerifi Şerif Hüseyin, “Bizim üzerine titrediğimiz bu manevi zenginlikler Turan ırkı tarafından hayâsızca çalınmaktadır.” diye haberler yaptırıyordu. Filistin Meselesini en az Sultan Hamid kadar, İttihatçılar da savunmuştur. İngiliz Allenby Kudüs’e girdiğinde, “Haçlı Seferleri bugün bitti.” demiştir. Yahudi aydınlara göre Lawrence, ‘gizli bir siyonist’tir. Lawrence’ın amaçlarından biri de Siyonistlerle Arap milliyetçileri uzlaştırmaktır. Sebil-ür-Reşad, Hüseyin'in yolsuzluk ve entrikalarını kapsayan geniş bir yayın yapmış, onun bu özelliğini delillerle vurgulamıştır. Lozan’ın hiçbir yerinde gizli madde yoktur! Filistin'in ‘mesele’ olarak dünya politikasına girişi, Siyonizm’in ürünüdür. Abdülhamid Herzl’le Siyonistlerin lideri olarak değil, Neue Freie Presse gazetesinin yazarı olarak görüşmüştür.
365.00 ₺ -
Babam Sultan Abdülhamid
“Otuz üç sene millet ve devletim için, memleketimin selâmeti için çalıştım. Elimden geldiği kadar hizmet ettim. Hâkimim Allah ve beni muhakeme edecek de Resûlullah’tır.” “Günün birinde umumî bir harbin çıkacağına hiç şüphe yoktu. Fakat bizim bu işe atılmamız büyük bir cehalet ve tedbirsizlikti. Selâmetimiz tarafsız kalmaktaydı.” Sultan Abdülhamid Meşrutiyet’le başlayan, 31 Mart ile devam eden ve tahttan azille son bulan çalkantılı bir devrin padişahı: Sultan II. Abdülhamid. İstanbul’da Yıldız Sarayı’nda başlayan, Selânik’te Alâtini Köşkü’ne uzanan ve yine İstanbul’da Beylerbeyi Sarayı’nda sona eren bir ömrün hikâyesi… Osmanlı Devleti’nin ve dahası dünyanın talihini değiştiren bu devrin en yakın şahitlerinden biri: Sultan II. Abdülhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu. Sultan olarak sarayda doğan, özenle yetiştirilen, sonra ülkesinden kovulan, gurbette hayata tutunmaya çalışan bir kadının, unutulmasın diye yazdığı ve Türk milletine yadigâr bıraktığı hatıraları… Elinizdeki bu hatırat, Abdülhamid’i sadece padişah olarak değil; bir oğul, eş ve baba olarak okuyucuyla buluşturuyor. Unutulmuş saray âdetlerinden bayram sofralarına; Abdülhamid’in kişisel yaşamından, döneme dair başka hiçbir yerde bulunamayacak bilgilere yer veren eserde dedikodu ve rivayetler üzerinden aktarılan bir dönem, o zamanları bizatihi yaşamış birinin kalemiyle aydınlatılıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleriyle ilgilenen okurlar, hakikatin peşine düşen tarihçiler ve tarihseveler için bir başucu eseri!
255.50 ₺ -
Türklerin Tarihi 2
“Türkler tarihin her safhasında görünen, tarihi inşa eden kavimlerden biridir. Bugünkü medeni dünyada hiçbir eski dünya kavmi ve ülke yoktur ki Türkler olmadan tarihini yazabilsin. Mutlaka, Türkleri ve Türk tarihini bilmek zorundadır ki kendi tarihini anlayabilsin.” İLBER ORTAYLI Türklerin Tarihi kitabında Marmara’da küçük bir beylik olarak doğan, gelişen ve kuruluşunun üzerinden 150 yıl geçmeden Balkanlar’da ve Ege’de hâkimiyet tesis eden, Akdeniz dünyasının son muhteşem imparatorluğu olan Türk İmparatorluğu’nun üç kıtaya yayılmasına şahitlik edeceksiniz. Sultanü’l-Berreyn ve Hakanü’l-Bahreyn (İki Karanın ve İki Denizin Hükümdarı) olan Fatih Sultan Mehmed gibi bir Rönesans hükümdarının dünyasına eşlik ederek; Türk tarihinin büyük asrı, dünya tarihinde birçok değişime neden olan 15. yüzyılın bilinmeyenlerini öğreneceksiniz… Bugün Avrupa, Balkanlar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da, sayıları yirmiyi aşan çeşitli dil, din, ırk ve siyasal rejime sahip ülkenin ortak tarihini okuyacaksınız… Hepsi birbirinden değerli Türk sultanların başarılarını görecek; harp teknikleri Rönesans kadar Asyai Türk tekniklerine de dayanan dünyanın en güçlü ordusunu tanıyacak ve kısa sürede Üçüncü ve son Roma İmparatorluğu’nun nasıl kurulduğuna şahitlik edeceksiniz. Anadolu’nun bozkırlarından Avrupa’nın içlerine, İlber Ortaylı’nın satırları arasında dolaşmak isteyen her yaştan okurun zevkle okuyacağı bir başucu kitabı…
51.10 ₺ -
Osmanlıyı Kuran Şehir
Hepimizin içinde ara sıra sebebini bilemediğimiz bir ‘Bursa’nın daveti’ çınlar. ‘Kalkıp Bursa’ya gitsem, onun diriltici çeşmesinden kana kana içsem ve yenilensem’ deriz sıkıntılı anlarımızda. Aslında hatırlanması bile başlı başına bir kurtuluş reçetesi olarak boy veren boşluğunu hissettiğimiz bir şehirdir o. Daha doğrusu, içimizdeki şehir hasretinin belli başlı parçalarının yeryüzüne hünerle nakşedilmiş bir suretidir Bursa’da aradığımız. Kendi yüzümüzdür. Kaybettiğimiz yüz.. Aslında Abdülaziz döneminden itibaren Osmanlılar da bu ‘kayıp yüzü’ aramışlar ve onu Bursa’da bulmuşlardı. Bursa onlar için Osmanlı kudretinin sırrını muhafaza eden bir ‘kara kutu’ydu; kuruluş devrinin saflığını, enerjisini, heyecan ve coşkusunu kubbe ve minarelerine içirmiş bir ‘iç deniz’ gibiydi o. Bu kaynağa ulaşmak ve onun diriltici atmosferinde yıkanmak, 1,5 asırdır rüyamız olmuş. Bu "rüya" devam ediyor olmalı ki, içinde Bursa fokurdayan nesiller onda hâlâ bir şeyler (ne acaba?) bulmak için bir sabah uyanıp ‘Ben Bursa’ya gitmeliyim’ diyebiliyorlar. Bursa, tarihte mühürlediği mektupları onların önüne açacakmış gibi bir tutku ile gidiyorlar. Çanakkale gibi tıpkı... Mustafa Armağan da Bursa’nın cazip davetine koşanlardan biri. Onun için Bursa, tüketilecek ve eskitilecek turistik bir gezi objesi olmaktan fersahlarca uzakta gülümseyen keşfedilmeyi bekleyen bir kıta. Bursa’yı ‘Osmanlıların ilk başkenti’ olarak değil, ‘Osmanlı’yı kuran şehir’ olarak dünyamıza dikmeye çabalaması bu yüzden. Osmanlı’nın 3 kıtada çınlayan görkeminin sırları, Bursa’nın önüne diktiğimiz asırlık surların arkasında, bizi sabırla bekliyor diyor yazar ve ekliyor: Osmanlı’ya bir de Osmanlı’yı kuran şehrin penceresinden bakın!
62.05 ₺ -
Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler
Eserin tarihte incelenmesi gereken pek çok konuya dikkat çekmesi ve araştırmacıları bu alanlara teşvik etmesi, yazarın tarihi tahlil etmedeki “üçüncü göz” yaklaşımı ve olayları değerlendirirken takındığı “tarihe doğru soruları sorma” tutumu elbetteki övgüyü hak ediyor. Üstelik Osmanlı toplumunda Zındıklar ve Mülhidler kendi alanında önemli bir boşluğu doldurduğu gibi şimdiden klasik bir eser niteliğinde. Tufan Gündüz, Virgül, 56- 1999 Bu esaslı ve zihin açıcı çalışma gösteriyor ki zındıklık ve mülhidlik ile itham olunan çok az kişi kendilerine yöneltilen suçlamalarla hayatlarından olmuşlardır. Yine de ortaçağ Hıristiyan dünyasında ortadan kaldırılan heretiklerin veya engizisyon kurbanlarının sayısı ile karşılaştırıldığında ölüm miktarlarının ne kadar küçük olduğu dikkat çekicidir. Ocak birçok açıdan imparatorluğun imajını sergileyen önemli bir kitap yazmıştır ve ümit ediyorum ki bu kitap, Osmanlı İslamı alanında yeni çalışmalara ilham kaynağı olacaktır. Gottfried Hagen, (Archivum Ottomanicum 18- 2000) Yazar bir defa daha, orijinal araştırmalarla ve kitabın ekinde ilk defa yayınlanan veya tercüme edilen muhtelif anahtar belgelerle alana ciddi bir katkıda bulunmuştur. Her şeyden önce, Zındıklar ve Mülhidler, Ocak’ın çoğu zaman birbirleriyle ilişkisiz veya türdeş olmayan Osmanlıca, Arapça ve Farsça kaynaklar üzerindeki etkileyici hâkimiyetinin sağladığı avantajdan tam olarak faydalanmaktadır. Aynı şekilde eser, yazarın hem çağdaş Türklerin çalışmaları hem de oryantalist literatür ile kurduğu eleştirel ilişkiyi de sergilemektedir. Profesör Ocak Osmanlı toplumunda herezinin sosyal tarihinin ustaca ve zihin açıcı bir sentezini ortaya koymaktadır ki yakın zamanda bu nitelikte bir çalışma görülmeyecektir. Stefan Winter, University of Chicago (The Turkish Studies Association Bulletin, 242-2000)
365.00 ₺ -
Tarih Konuşuyor Seti 8 Kitap
Geçmişimizi ayakta tutan manevi dinamikleri bilmek, onları güçlü yapan unsurları göz önünde bulundurmak bugünkü başarımızın yegâne sebebidir. Onları en iyi şekilde anlamak hem tarih kitaplarını okumaktan hem de yaşadıkları ve mücadele verdikleri yerleri ziyaret etmekten geçer. Televizyon ve gezi programlarıyla 7’den 70’e herkese tarihi sevdiren Talha Uğurluel’in kaleminden, bilinmeyen birçok bilgiyle dolu, yüzlerce fotoğraf, minyatür ve harita eşliğinde, Osmanlı Tarihi’ne muhteşem bir yolculuk… Dünyaya Hükmeden Sultan Kanuni Kanuni’nin Akıl Oyunları Tarih Tıbbı Konuşturdu-1 Tarih Tıbbı Konuşturdu-2 Sarayın Kutsalları Çanakkale Savaşları Ve Gezi Rehberi Mekânlar ve Olaylarıyla Hz. Muhammed’in(sas) Hayatı Osmanlı’nın Kalbini Bekleyenler
135.19 ₺ -
Vurun Osmanlıya
“Hükümet-i mutlaka devrine ait tuğralar ve halkını tutsak eden hükümdarların methedilmelerini havi levhalar bulunmaktadır. Ekserisi en hasis bir çıkar amacıyla yazılmış ve kazdırılmış olan bu levha ve tuğraların bu haliyle bırakılması ve mesela Cumhuriyet fikriyle beslenen bir okulun kapısının üzerinde bir padişahın armasının ve methiyesinin bulunması kadar garip bir manzaraya, Cumhuriyetle idare olunan başka ülkelerin hemen hiçbirisinde tesadüf edilemez. Yetişecek neslin fikirlerinde istibdadın en ufak bir eserini bile bırakmamak azminde bulunduğumuza nazaran bu gibi methiyelerin hâlâ mebânî-i resmiye ve milliyede kalması kabul edilemez.” TBMM II. Dönem Rize Mebusu Ekrem Rize Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün hemen ardından Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk Büyük Millet Meclisi tutanaklarında millet olarak mazimize ve atalarımız olan Osmanlı İmparatorluğu’na karşı kin ve nefretini kusan bazı mebusların hitaplarına rastlanır. Bu olaylar arasında en utanç verici olanı; II. Dönem Milletvekilliği yapmış olan Ekrem Rize’nin hazırlayıp, muhtelif celselerde savunduğu ve yasalaşmasını sağladığı 1057 sayılı: “Türkiye Cumhuriyeti dahilinde bulunan bilumum mebânî-i resmiyye ve milliyye üzerindeki tuğra ve methiyelerin kaldırılarak yerine Cumhuriyet armasıyla Cumhuriyetin tarih-i kabulünün hakkettirilmesine dair” kanun olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun Türklüğü yok ettiğine inanan Ekrem Rize’nin, resmen uygulamaya girmesine neden olduğu bu yasa ile,Türkiye’de Osmanlı İmparatorluğu’ndan intikal eden tüm millî ve resmî binalardaki tuğra ve kitâbeler ağır tahribata maruz kalmış, kazınıp yok edilmiştir. Osman Öndeş, Vurun Osmanlı’ya kitabıyla hâlâ yürürlükte bulunan, benzeri hiçbir medeniyette görülmemiş bu kanunun tarihî sürecini, sonuçlarını ve örneklerini pek çok fotoğrafla birlikte ilk defa anlatıyor.
20.08 ₺ -
Malta Kuşatması Kanuninin Amirali Turgut Reisi
Malta Kuşatması sırasında Büyük Üstad Jean Parisot de la Valette katedrale toplanan şövalyelere şöyle seslenmişti: “Yaklaşan istila tehdidi, Haçile Hilal’in amansız boğuşması olacaktır. Bu savaş Haç ve Hilal’in ölüm kalım mücadelesidir.” “Akdeniz’de Hristiyanlık Âleminin Başbelası”, “Sultanların Amirali”, “İslâm’ın Kılıcı”…Turgut Reis adına yazılmış Batı kaynaklı eserlerde hemen hemen her tarihçi aynı kanaati ortaya koyar. Onu anlatan satırlar, yiğit bir düşmana, zeki ve cesur bir korsana armağan edilmiş gerçek övgülerdir. Batılı tarihçilerin kaleminde Turgut Reis, Kapudân-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa’ya denk, ünlü Venedik Amirali Andrea Doria’dan üstün, Timurlenk kadar usta, Fatih Sultan Mehmed kadar zeki ve ünlü, kendini beğenmiş Şarlken’in en büyük komutanlarını perişan edecek kadar askerî dehası olan bir kişilik şeklinde tanımlanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında, 1565 yılında Akdeniz’de hakimiyet sağlamak üzere Türk levendleriyle Malta üzerine sefere çıkan Turgut Reis, diğer bir deyişle Osmanlı filosu, Haçlı şövalyeleriyle karşı karşıya gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu ile Hıristiyan Birliği arasındaki rekabetin doruk noktasını teşkil eden bu sefer Osmanlı Tarihi için çok önemli ama maalesef detayları göz ardı edilmiş bir kuşatmadır. Genç yaşta levend olarak korsanlığa başlayan, kısa sürede Kapudân-ı Derya olan Turgut Reis’in şehid olduğu Malta Kuşatması, aile geleneği ve kökeni bahriye zabitliğinden gelen araştırmacı yazar Osman Öndeş’in kaleminden okurlarla buluşuyor.Belli bir süre Malta’da yaşayan ve kuşatmanın geçtiği yerleri tek tek gezerek notlar alan, yeni bilgilere ulaşan Öndeş, bu büyük Türk denizcisini ve Malta Kuşatması’nı birçoğu ilk defa yayınlanan belge ve fotoğraflarla okuyucusuna sunuyor.
14.60 ₺ -
Abdülhamidi Deviren Kurşun
"Hakan Özdemir ilk defa gün yüzüne çıkan kaynaklarla sadece Şemsi Paşa suikastı değil, Jön Türk ‘İhtilâli’ hakkında bildiklerimizi de ustaca hesaba çekmiş ve tarihimizin bu önemli kesitinin sorunlu kronolojisini düzeltmiştir. Bunu yaparken olağanüstü çalışkanlığı ve titizliğiyle mühendis kökenli tarihçi olmanın kendisine sağladığı avantajlardan yararlanmıştır. Ezberleri bozacak bir kitap!" Doç. Dr. Abdülhamit Kırmızı Fransız İhtilâli’nin “hürriyet”, “eşitlik” ve “kardeşlik” sloganlarına “vatan” ve “adalet”i de ekleyen 1908 İhtilâli kuşkusuz, Osmanlı tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir. Reval Buluşması’yla başlayıp Meşrutiyet’in ilanı ile sonuçlanan ihtilâl süreci, Abdülhamid rejiminin çöküşünün en önemli sebeplerinden olduğu için büyük öneme sahiptir. Resneli Niyazi isyanını bastırmak için görevlendirilen Şemsi Paşa, Teğmen Atıf’ın düzenlediği suikast ile Manastır’da öldürülürken, Enver Paşa’nın da içinde olduğu İttihatçıları yok etmek amacıyla Firzovik’te topladığı Arnavut birlikler kısa bir süre sonra isyancıların safına geçmiştir. Bu kitap, dünya tarihinin belki de en sıkıntılı döneminde, otuz üç yıl gibi oldukça uzun bir süre Osmanlı Devleti’ni yönetme başarısını gösteren Sultan II. Abdülhamid’in fiilî olarak devrilişini incelemektedir. Hakan Özdemir, Şemsi suikastını dedektif titizliğiyle araştırmış; suikastla ilgili belgeleri, soruşturma raporlarını ve resmî yazışmaları sistematik bir analize tabi tutmuştur. Arşiv belgelerinin yanında, dönemin canlı tanıklarının hatıratları ve çok sayıda araştırmadan faydalanmıştır. Ayrıca Rumeli Genel Müfettişi Hüseyin Hilmi Paşa’nın özel evrakını ilk defa, ihtilâl sürecindeki olayları ortaya çıkarmak için detaylı bir şekilde kullanmıştır. Şemsi Paşa’nın ölürken dilinden dökülen, “Beni zabitler bitirdi” sözü, sadece kendisinin değil; âdeta Abdülhamid’in de son sözü olmuştur… Drahor kıyısında Atıf’ın tabancasından çıkan kurşun, Manastır’da Şemsi Paşa’yı; İstanbul’da ise son imparator Sultan II. Abdülhamid’i devirmiştir.
200.75 ₺