-
Alemlerin Haritasi
İlk bakışta kısa bir hasbihal gibi görünen Üçüncü Mektup’ta sınırsız ulvi âlemlerin ve sonsuz manevi âlemlerin ne şekilde yer aldığını konu eden Âlemlerin Haritası’nda; Üçüncü Mektup’un yayınlanmayan baş kısmında neler ifade edildiği, bu mektupta yer alan Güneş, ay, dünya ve yıldızların neleri temsil ettiği, Hunnes ve Kunnes yıldızlarına yemin edilmesinin manasının ne olduğu Üçüncü Mektup’un yazıldığı yüz tabakalık irtifa ve fıtri sarayın en yukarı menzilinin neresi olduğu gibi mevzûlar yer almaktadır. Yine Üçüncü Mektup’u takip eden Dördüncü Mektup’ta bulunduğu üzere; Hazret-i Üstadın talebeleriyle hususi manadaki manevi ilişkisinin nasıl olduğu, sıklıkla kullandığı hayalen görüşme tabirinde ne gibi mânalar bulunduğu, Hulusi Ağabey’e açtığı mahrem sırrın ne olabileceği, Hakim, Rahim ve Vedud isimlerine olan mazhariyetinin keyfiyeti, mevcudâtın penceresiyle Vacibü’l-Vücud’a bakma tabirindeki mananın derinliği ile aşk ve şevkin nur meşrebindeki yeri ile acz, fakr, şefkat ve tefekkürün şevk ve şükür ile ilişkisi, ve Dördüncü Mektup’ta yer alan kehkeşanın halka-i kübrâsına mensup meczuplardan maksadın kimler olduğu gibi meselelere yer verilmektedir. Nur derslerinin kendine has ikliminde geçen sohbetlerin kaleme alınmasından vücuda gelen bu çalışma, Nur Külliyatı hususunda bir “ileri okuma” metni örneği olarak değerlendirilebilecektir kanaatindeyiz. “Ben Said’i beğenmiyorum, Said’i beğenenleri de beğenmiyorum” (Mektubat, s. 329) diyen, şahsının nazara alınmasından, kendisine bir makam verilmesinden veya zâtının merci kabul edilmesinden hayatı boyunca şiddetle kaçan ve “nefis cümleden ednâ, vazife cümleden âla” (Şualar, s. 375) esası çerçevesinde “insanların hürmet ve ihtiramından, hüsn-ü zan, ikram ve tahsinlerinden mesleği itibarıyla cidden kaçan” (Emirdağ Lahikası, s. 169) Bediüzzaman Hazretleri’nin pek yüksek manevi hal ve vaziyetlerine dair malumat, hatıralar vasıtasıyla hususi kanaldan nakledilen bazı hususlar dışında ummandan bir katre mesabesinde kalmıştır. Üstad Hazretleri’nin telifatının umumunda Risale-i Nur'un ve talebelerinden oluşan heyet-i nuraniyenin şahs-ı manevisini çokça nazara vermesinde pek çok hikmet ve fayda bulunmakla beraber; kendi manevi şahsiyetini setr adına bir telbisten de bahsetmek mümkündür. Üstad Hazretleri'nin gerek geçmiş hayatına bakışında devamlı bir surette manevi mürşidlerini nazara vermesi (Mektubat, s. 339), gerek istikbale ait beşaretlerinde gelecek mühim bir Zatın müjdecisi olarak kendisini görmesi (Barla Lahikası, s. 104, 162) ve gerekse de bulunduğu güne dair mülahazalarında ısrarlı bir şekilde şahs-ı maneviyi nazara vermesi; hakkı hak sahibine teslim hususunda ciddi birer kadirşinaslık örneği olmakla birlikte, telbise dair şeriat ve hakikat harici suretlerin kullanılmasına ihtiyaç bırakmayan setretme numuneleri olarak da görülebilirler. Ancak Üstad Hazretleri’nin vefatına kadar (hatta kabre girdikten sonra da) hassasiyetle gizlediği, (vazifesinden ziyade velayetine bakan, Rabbiyle halvetine ait bulunan) kendine has manevi hal ve makamatın üzerindeki tenteneli perde eserlerinin satırları arasında yer yer kalkmakta ve ifadeleri içerisinde manevi şahsiyetinin yüceliği kendini görünür kılmaktadır.
5.67 ₺ -
Namaz Risaleleri
Sadık Yalsızuçanlar’ın yayına hazırladığı “Namaz Risaleleri”, namaza ilişkin ayet, hadis ve çeşitli yazılardan oluşuyor. Bediüzzaman’ın namazla ilgili risaleleri ve İşaratu’l-İ’caz’da atıf yapılan İbn Arabî’nin Fütuhat’ındaki namaz bahsi de özet olarak okuyucuya sunuluyor. İbn Arabî’nin zengin dünyasında kısa bir yolculuk yapacak, Bediüzzaman’ın yaşamından namazla ilgili farklı kesitleri, vef lı ve sak talebelerinin dilinden anılarla okuyacaksınız. “Dinin direği olan ve çekilmesi halinde dinin yıkıldığı kuşatıcı bir ibadet olan namaz, ilk insan ve ilk Peygamberden bugüne, bütün semavî öğretilerin emrettiği bir kulluk şeklidir. Namaz, kulun Allah’ın yüceliği karşısında eğilmesi ve alçalmasıdır. İnsan, Allah’ın azameti karşısında ne kadar çok alçalırsa o kadar çok yücelmektedir. Namaz, yaratılmışların kulluklarını bünyesinde toplar, her var olanın tesbih ve zikrini içerir, her şey ve herkes adına insan tarafından gerçekleştirilir. Her şey Allah’ı yücelterek anmakta, zikir ve tesbih etmektedir. Namaz, bütün bu hamdlerin toplamı ve en yetkin örneğidir.”
8.50 ₺ -
Seyr ü Süluk Risalesi
Miladi 936 yılında dünyayı teşrif eden büyük ârif Ebu’l-Hasan Harakanî, yaşadığı çağda İslâm coğrafyasının büyük bir bölümünde etkili olmuş mânevî eksenlerdendir. Ahmed Yesevî’den Hz. Mevlânâ’ya kadar pek çok ârifin yolu onda buluşur. Nebevî irfânın bu büyük vârisi Anadolu’dan cihanın dört bir yanına nur ve feyz kaynağı olmuştur. Harakanî, bugün de Kars’ın kalbindeki dergâhı ile bütün arza nûrânî feyizlerini dağıtmaya devam etmektedir. Elinizdeki kitapta çevirisini sunduğumuz “küçük” ama irfân tarihimiz açısından son derece kıymetli olan eserden de görüleceği üzere, Şeyh Harakānî, hem sûfî geleneğin esaslarını düzenlemiş ve hem de seyr u sülûk yolunun inceliklerini belirlemiştir. Dergâhında yetişen talebeleri ile mânâ âleminde feyiz verdiği ârifler, Hindistan’dan İran’a, Anadolu’dan Balkanlar’a, Kafkas coğrafyasından Batının çeşitli kentlerine bu irfânı taşımışlardır.
6.12 ₺ -
Tasavvuf Risalesi
“Tasavvuf Risalesi Risale-i Nur’da yer alan ve tasavvufi irfan geleneği içerisinde düşünülebilecek kimi risalelerle, Bediüzzaman’ın tasavvuf ve tarikata ilişkin fikirlerini ortaya koyduğu metinlerin derlenmesinden oluşmaktadır. Risale-i Nur İslam’a çağımızda yönelen pozitivist, rasyonalist vb. tehditler karşısında iman hakika erinin kelamî bir dille yeniden izah edilmesidir. Ne var ki, yaşamı boyunca geceleri süreklikir, vird ve tesbihatla geçiren, kâmil bir veli olarak Rabbine bir ‘abdi külli’nin yapması gereken külli ubudiyetle ibadet eden, günlerini tefekkürle bereketlendiren, Bediüzzaman’ın metinlerindeki örtülü göndermeler, satır aralarına gizlenmiş ifadeler, kullandığı kavramlar, deruni yaşayışı göz önüne alınacak olursa, böylesi bir derlemenin ne denli zorunlu olduğu da görülecektir. Ben bu çalışmayla, gerek Risale’ye muhatap olanların, gerekse ona mesafeli veya eleştirel bakanların zihnini biraz olsun kışkırtmayı amaçladım. Umarım bu amacım gerçekleşir ve Risale-i Nur’un tasavvufî boyutları daha yakından okunur.” Sadık Yalsızuçanlar
6.30 ₺ -
Hikemi Ataiyye Şerhi Sufi
Mutasavvıflar bu kitabı şöyle övdü: “Namazda Kuran’dan başka bir kitap okumak caiz olsaydı ‘Hikem’ okunurdu.” 50’den fazla şerhe konu oldu, 4 kez İngilizceye, 2 kez Fransızcaya, 1 kez İspanyolcaya çevrildi. Büyük Mutasavvıf Ataullah İskenderî’nin 262 hikmetli sözü Merhum Âlim Ahmed Mahir’in açıklamaları ve Tahir Galip Seratlı’nın nitelikli çevirisiyle... “Hikmet müminin yitiğidir bulduğu yerde alır.” Hz. Muhammed (sav) “Günah işlediğinde bile ümidin azalması, amele güvenmenin alametlerindendir.” Hikem-i Atâiyye’den Her sınıftan insanın okuyabileceği ve kabulde zorlanmayacağı hayat gerçekleri Hikem-i Atâiyye’de… Büyük hakîmlerden Atâullah İskenderî Hazretlerinin mârifet ve hakikat taliplerine değerli öğütler içeren eşsiz eseri “El-Hikem” hakkında mutasavvıflar, “Namazda Kur’an’dan başka bir kitap okumak caiz olsaydı, ‘Hikem’ okunurdu.” dediler.
180.00 ₺ -
İlahi İsimler
Günümüzde de ilgi ile okunan Ruhu'l Beyan tefsirinin müellifi İsmail Hakkı Bursevî’nin kaleminden farklı bir esmaü’l-hüsna şerhi ilk defa okurla buluşuyor.İsimlerin şehir ve mekânlarla irtibatı, eşya ve kâinattaki varlık silsilesi içinde kazandığı anlam, ameli noktadaki karşılıkla ı, kişinin bu simlerden faydalanabilmesi için yapması gerekenler, ism-i azam ve daha birçok konu bu eserde ele alınıyor… Aslında her şeyin bir suretten ibaret olduğunu vurgulayan Bursevî, imam kabul ettiği 12 esmayı da bu çerçevede açıklıyor. İlahî İsimler, Allah’ın isimlerini yeni bir tatla okumak ve farklı yönleriyle öğrenmek isteyenleri mana dünyasına çağırıyor… “İmdi, yüzyılların geçmesiyle eskimeyecek olan bu kitapta, kabiliyet sahibi insanların bulunduğu memleketler için defnedilmiş bir mecmua vardır. Esası, hakikî ilimler ve zevkî melekelerdir." “……… ister aba olsun ister kaftan her biri bir sûrettir, maksat ise manaya ulaşmaktır.”
8.50 ₺ -
Mevlid
"Ger Muhammed Olma idi ayan Olmayacaktı zemin ü asuman" diyerek kainatın hürmetine var kılındığı Peygamber Efendimiz için Türk edebiyatının ilk ve en muhteşem Mevlid'ini yazan Süleyman Çelebi, asırlardır Peygambere muhabbetini arzetmek isteyen mümin gönüllere tercüman olmaktadır. Dünya edebiyatında emsaline az rastlanacak bir aşk ve muhabbetle Kainatın Sevgilisinin doğumu, mucizeleri, miracı, hicreti, daveti, vefatı vs.nin anlatıldığı mısralar, aynı zamanda kıymetli bir siyer-i nebi hükmündedir. Elinizdeki Mevlid metni, bu sahada ilk ve en derli toplu araştırmayı yapan A. Neclâ Pekolcay Hanımefendi tarafından kütüphanelerde bulunan bütün Mevlid metinleri tetkik edilerek hazırlanmıştır.
6.12 ₺ -
Dört Halifenin Menkibeleri
İsimleri Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali... Kâinatın Halifesinin eşiğine düşünce yolları, cahiliyye kimliklerinden sıyrılarak dost olmaya adananlar onlar...Adları Allah Resûlünün adıyla yan yana anılanlar... Menakıb-ı Çehar-yar-i Güzin, Allah Resûlünün huzurunda imana eren, ömürlerini onun terbiyesi altında geçirerek Peygamberin en seçkin dostları halkasına dahil olan ve Efendimizin dünyaya veda etmesinin ardından m rasına sahip çıkarak asrı hakkaniyetli idarenin örneklerine şahit kılan dört sahabenin hayatına ayna tutuyor. Nebevi terbiyeye tâbi olan bu ömürler, bütün insanlığın arayışına cevap verecek zengin hayat malzemeleriyle dolu... Kitap'tan (Peygamber Efendimizin Hz. Ali'ye yaptığı nasihatlerden bir bölüm) "... Yâ Ali! Allahu Teala'nın dergahında, insanların en iyisi herkese menfaati olandır. En kötüsü kinli, gammaz ve kötü işli olandır. Allahu Teala'nın en sevdiği kimse, ömrü uzun, ameli iyi olandır. En çok buğz ettiği kimse, dıştan iyi görünüp, içi bozuk olandır. Zahiri salah ile süslü, bâtını günah ile doludur. Yâ Ali! Bundan daha kötüsü şerrinden kurtulmak için kendisine ikram olunan kimsedir. Bundan daha kötüsü, zenginlere ikram edip, fakirleri aşağı tutandır. Bundan daha beteri, yalnız başına yiyip, kimseye bir şey vermeyendir. Bundan daha kötüsü, bir Müslüman kardeşine dostluk gösterip, sonra onu felâkete sürükleyen kimsedir. Yâ Ali! Üstünlük günahları terk etmektir. Allahu Teala Hazretleri'nden korkmanın alâmeti, haramlardan sakınmaktır. Doğru söyleyen kimsenin alâmeti, doğru söylemeyi, kızsa, sevinse, bir ihtiyacı olsa bile âdet edinmektir. Yâ Ali! Beş şey gönlü öldürür: 1- Çok yemek. 2- Çok konuşmak. 3- Çok uyumak. 4- Çok gülmek. 5- Rızk için çok endişe etmek. Haram yemek imanı sürer, kalbi karartır. Yâ Ali! Allahu Teala'nın rızası, anne babanın rızasında, gadabı da yine onların gadabındadır. Yâ Ali! Komşuna -kâfir de olsa- ikram et. Bunun gibi, kâfir de olsa, misafire ikram et, annene babana, kâfir de olsalar, ikram et. Şüpheli şeyleri yiyenin dini örtülü, kalbi kara olur. Haram yiyenin kalbi ölür, dini köhne olur. Yakîni zaif olur. Duası perdelenmiş olur. İbadeti az olur. Yâ Ali! Allahu Teala bir kulunu severse, o kulun duasını geciktirir. Melekler, 'Yâ Rabbî! Bu mümin kulunun duasını kabul buyur' derler. Allahu Teala, 'Benim kulumu bırakın, siz ona benden çok mu acıyorsunuz? Ben onun dua ve tazarru etmesini seviyorum. Ben Alîm ve Habîr'im' buyurdu. Yâ Ali! Bir kimseye ölüm halleri geldiğinde, azaları birbirine selâm verir. Esselâmü aleyke, ben öldüm, sen de öleceksin, derler. Böylece ak tüyü kara tüyüne, ben öldüm yani ağardım, sen de öleceksin, der. Yâ Ali! Bir işçi tutup çalıştırarak, ücretini tam vermeyenlerin amellerini Allahu Teala mahveder. Kıyamet günü de ben onun hasmı olurum. Cebrail (as), 'İnsanoğlu olsaydım da yedi iş yapsaydım' demiştir: a. Beş vakit namazı cemaatle kılsaydım. b. Âlimler ile beraber bulunsaydım. c. Hastaları ziyaret etseydim. d. Cenaze namazı kılsaydım. e. Su dağıtsaydım. f. İki kimseyi barıştırsaydım. g. Yetimlere şefkat etseydim. Yâ Ali! Sen de bunları yapmaya hırslı ol. Yâ Ali! İlimsiz ibadet edenin zararı faydasından çok olur. Bu, sahrada kendisine yol gösterici olmayan âmâya benzer. Döner dolaşır. Sonunda kendisini bir dikenlik yerde bulur. Yâ Ali! Başkasına ihtiyacı olmayacak kadar dünyayı isteyen, Sırat köprüsünden yıldırım gibi geçer. Allahu Teala ondan razı olur. Haramdan mal toplamak için dünyayı isteyen, Allahu Teala'yı gazaplı bulur. Yâ Ali! Borcun az olsun! Borç, din haraplığıdır. Borçlu, gündüz zelil, gece gamlı, düşünceli olur. Yâ Ali! İhlas sûresini çok oku. Bu sûre Kur'an-ı Kerim'in ışığıdır. Yâ Ali! Sana bir musibet geldiğinde, 'Yâ Rabbî! Senden Resûlün ve Resûlünün akrabası için istiyorum. Beni ancak sen kurtarırsın' diye dua et.
163.20 ₺ -
Kozmos′taki Tek Hakikat
Kozmos'taki tek hakikat Yaratıcı'nın kendisidir... Chittick, İbn Arabi, Hz.Mevlana, tasavvuf ve İslam'ı Batı'ya tanıtan bir mütefekkir yazar. Arapça ve Farsçadan İngilizceye yaptığı çevirileriyle tanınıyor dünyada. New York Stony Brook Üniversitesi'nde Karşılaştırmalı Edebiyat ve Kültürel Araştırmalar profesörü. En derin konuları en sade ve anlaşılır bir şekilde dünya okuyucusuna sunmayı başarıyor. Chittick; 'hakikat' kelimesiyle nitelenmeye sadece Allah'ın kendisinin layık olabileceği, O'ndan gayrısının hepsinin konumlarının muğlak olduğunu savunuyor. Kozmos'taki Tek Hakikat'de bugün, İslam'ın ancak kabuğuyla yaşandığını ortaya koyuyor. İrfani tasavvufi geleneği hayata geçirerek modernitenin putlarından kurtulup 'öz'e nasıl inilebileceğinin ipuçlarını veriyor. "La-makam makamı, evvelemirde kainatın zuhuruna sebep olan o aşkın alemdedir. Hakiki mana dogmalar, doktrinler, teoriler, savlar veya diğer herhangi bir zihni inşa faaliyeti ile asla kavranamaz. Hakiki mana, ancak aklın faaliyetinin ötesine geçerek, aklın ve bütün dünyanın ardındaki ezeli aklın birleyici idrakinin tahakkukuyla ve insan zatını aşkın menşei ile yeniden cem ederek bulunur."
8.50 ₺ -
Yirminci Yüzyılda Bir Veli
Bir bilgenin kaleminden bir veli… Müritlerinin sayısı on binleri bulan ve öğretilerinin gücü İslam’ın Avrupa’da yayılmasında büyük rol oynayan bir Allah dostu, Şeyh Ahmed el-Alavi. Onun irfanının nuruyla feyizlenerek, maneviyatına önem veren tüm dünya insanlarının istifade ettiği kıymetli eserler kaleme alan büyük bilge, Martin Lings. Ve bir bilgenin kaleminden şeyhinin mürşidini ve onun rehberlik ettiği kut yolu anlatan, Allah dostlarına ve onların dostlarına gönlünü adayanların kaçırmak istemeyecekleri nadide bir eser: Yirminci Yüzyılda bir Veli. Ödüllü siret kitabıyla Türk okurunun yakından tanıdığı Martin Lings’in Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika Çalışmaları Enstitüsü’ne sunduğu doktora tezi olan ve daha sonra kendisi tarafından kitaplaştırılan bu eser Türkçeye İngilizce aslından tercüme edildi. Yirminci Yüzyılda Bir Veli’de sadece bir bilgenin kaleminden bir veliyi tanımakla kalmayacak, ruhunuzun tasavvufun ışığında tazelendiğini hissedeceksiniz. “Böyle manevî bir rehberle karşılaşmak yirminci yüzyılın ortasında bir Ortaçağ azizi yahut Sâmi peygamberlerden biriyle yüz yüze gelmek gibidir. Birkaç ay önce Müstaganem’de vefat eden tasavvuf büyüklerinden Şeyh Ahmed el-Alavî ile karşılaştığımdaki intibam da böyle oldu. Kahverengi cellâbesi ve beyaz sarığı, gümüş rengi sakalı ve sanki ondaki mübarekliğin ağırlığıyla aşağı doğru sarkmış uzun elleriyle, Efendimiz Halil İbrahim’in zamanından kalma saf ve kadim bir havayı etrafa yayıyordu.” Frithjof Schuon “Velayeti Ortaçağ sufilerinin altın çağını hatırlatan bir zatın [Şeyh Ahmed el-Alavî] hayatı üzerine bir başyapıt. Belgelere dayalı bu kitapta Dr. Lings pek çok nadir kaynağa başvuruyor… ve önemli bir takım orijinal katkılarda bulunuyor.” A.J. Arberry
112.20 ₺ -
Ehl-i Kitap
Dostlar arası diyalog bile bazen tadını kaçıracak mecralara kayarak, münâkaşaya, oradan da ağız kavgasına dönüşebilir. Dinler arası diyalog da, elbette ki, şeyh ile müridi arasındaki, birinin üst perdeden verici diğerinin de itirazsız alıcı olacağı bir tarz ve muhtevada olmayacaktır. Yer yer itirazlar, münâkaşalar, delil istemeler, hüccet göstermeler, bunları çürütmeler vs. şekiller araya girecektir. Yani bu, bir bakıma bir “ mücadele” olabilecektir. Dolayısıyla Kur’an’da geçen “Ehl-i Kitap’la mücadele” tabirini de diyalog manasında anlayabiliriz. Meseleye bu geniş çerçeveden yaklaştığımızda, “dinler arası diyalog” kavramına, bazı farklı yorumlar da getirilebilir. Bu yorumlara eksik bilgiler veya bilgilendirmelerin, siyasî ve ideolojik garazların müdâhale ve gölgesi düşünce, -diğer bâzı meselelerimizde olduğu gibi- konu çığırından çıkarak, bir kör dövüşü hüviyetine bürüne(bile)cektir. Nitekim son zamanlarda ortaya çıkan tablo bu değil mi? Bir kısım düşünce gruplarının, çok ciddi, müşahhas sebeplere dayanmadan birbirlerine karşı kuşku üretip, sonra da bu vehimlere dayanarak tatsız ve kırıcı ithamlara girişmesi, başka nasıl izah edilebilir? Biz burada, işaret ettiğimiz tatsız gerçekten hareketle çok fazla teferruata girmeden, son yarım asırdır, insanlığın gündemine düşen “dinler arası diyalog” meselesinde, bizim için “en güzel örneğin kaynağı olan Resûl-ü Ekrem”in (Ahzab 33/21) hayatına eğileceğiz. Böylelikle, günümüzde “Ehl-i Kitap”la yapabileceğimiz diyaloğun temel mesele ve metotlarını tespite çalışacağız. Çünkü mü’minin davranışı, Hz Peygamber’in sünnetine uyduğu nispette güzeldir, meşrudur, müessirdir ve Allah’ın mağfiret ve muhabbetini kazanmaya bir vesiledir (Âl-i İmrân 3/31). İhtilaf ettiğimiz meselelerde Allah ve Resulünün hakemliğine başvurmak dinimizin temel bir düsturudur (Nisa 4/59). Bu açıdan, diyalog meselesindeki ihtilafı gidermek veya ona daha faydalı ve yapıcı bir muhteva kazandırmak için, Ehl-i Kitap’la ilgili sayfanın aydınlatılması sadece önemli değil, aynı zamanda zaruridir.
5.78 ₺ -
Sonsuz Kulluk
18 yıl Londra’da modern dans dersleri aldıktan sonra New York’ta bir sufi merkezinde İslamiyet’le tanışan Rabia Christine Brodbeck, “İslam diniyle tanışmadan önce hayatımın bir amacı, bir gayesi yoktu. Duanın özü, ibadetlerin ruhu ve zikrin bereketi sayesinde tüm hayatım tükenmez bir zenginliğe kavuştu. Her gün ibadet yoluyla Yaratıcıya yönelirken keşfettiğim en büyük hikmet şuydu; içimizde ilahi bir cemal hazinesi var” diyor. Rabia Brodbeck, “Sonsuz Kulluk” kitabında namaz, oruç, hac ve zekatın ruhundaki manalara ayna tutuyor ve bizleri varlığımızın derinliklerinde Allah’a duyduğumuz iştiyakı ibadetler yoluyla keşfe çağırıyor. Bir mühtedinin ihlas ve samimiyet hisleriyle kaleme alınmış olan bu kitabı okuduktan ilahi yasayı bir külfet değil rahmet olarak görmeye başlayacaksınız.
9.13 ₺ -
Kırk Mektup
Ankâzâde Halîl Efendi... Ve Tûti İhsan Efendi... Kaf Dağı’nın ardındaki “ankâ” ve ondan beslenen “ankâzâde” misali. Mürşidler, bildiğimizi zannettiğimiz âlemlerin ötesinden hakîkatleri naklediyorlar. Hakk’a âşık, Resûlullah’a müştak olanlara hakîkî yâr oluyorlar. Halîl misali. Mürîdler mürşidlerini dinleyerek ve ilk başta taklid ederek mânevî mirâca kanat açıyorlar. Tûtîler gibi. Cenâb-ı Hakk, kendisine hakîkî talep ile müracaat edenleri reddetmiyor, istenileni veriyor. İhsan gibi. Kırk Mektup, iradesiyle gelip talepte bulunan mürîd ile ona hizmet eden mürşidin remizleri olmuş bu iki isim üzerinden edep, erkân, tasavvuf, tarîkat, intisab, derviş çeyizi, derviş ıstılahları, halîfelerin halleri, tasavvufta yol katettiğini düşünüp de yol katedemeyenlerin durumu gibi hususların aktarıldığı, esasında birçok mektubun ve mürşidâne sohbetin hulâsası niteliğinde. Muhtevasıyla bugünün meselelerine ve mânevî müşküllerine de çözümler getiren eser, kendisi bir kaynak olmasının ötesinde pek çok eser için de ilham kaynağı olacak.
231.20 ₺ -
Evvele Yolculuk
Hikmetin dili, sembol ve sükuttur lakin “aşk söyletir/dert ağlatır” sırrından hareketle, Muhammedî nurun çeşitli düzeylerdeki tecellilerinden söz açan böylesi bir konuşmanın ülkemizin nadide bilgin ve araştırmacılarından Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’la yapılması kaçınılmazdı. İrfan düşünce tarihinin en yetkin araştırmacılarından Kılıç’la özellikle Mağripli büyük bilge Muhyiddin İbnü’l-Arabî’yi eksene alarak ve sufilik düşüncesi merkezinde felsefe, edebiyat, sanat, politika konuştuk. İlahî aşkın sırlarından, Efendimiz’in (sav) hakikatinden, hermetik bilgelikten, kadim Yunan’daki “sophia”dan, nazarî tasavvufun tarihinden, Şeyh-i Ekber’in zengin dünyasından, Kur’an’ın tevil ve tefsirine ilişkin yöntemlerden ve sırlardan söz ettiğimiz bu sohbette Kılıç, tasavvufun bütün semavî öğretilerin bâtınî boyutu olduğunu söylerken, irfan ve hikmet gelenekleri arasındaki farkı da vurgulamayı ihmal etmiyor.
119.00 ₺ -
Gönül Gözü
Geçtiğimiz yılın Ramazan ayında, İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu Müdürü Ömer Tuğrul İnançer ve Galatasaray Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kenan Gürsoy’un TRT İstanbul Televizyonu’nda birlikte yaptıkları sohbetlerden oluşan bu kitap, adından da anlaşıldığı gibi gönül iklimimize açılan bir kapı mahiyetinde.Kitapta içinde bulunduğumuz hayata gönül cihetinden bakmamız ve onu bu ccedil;ıdan yorumlamamıza ışık tutan tevhid, hürriyet, ahlâk ve gelenek gibi kavramlara dikkat çekilerek İslâm’ın estetik boyutları var mıdır, tasavvufun gönül dünyamıza etkisi nasıldır, ilim ve kültür mirasımızın temelleri nelere dayanır gibi sorulara cevaplar da aranmaktadır. İlim, irfan, tasavvuf, kültür, medeniyet gibi konularda bilgi dağarcığımıza katkı sağlayacak kolay okunur eserlerden biri olan bu kitap, bir gönül kılavuzu olarak hayatımızdaki yerini alacaktır.
129.20 ₺ -
Gönül Sohbetleri Tuğrul İnançer
Ö. Tuğrul İnançer ile Gönül Sohbetleri hayatın temel açmazlarını gönülle aşmayı öneriyor. Akıl ve kalp dengesini önceleyen İnançer, mükellefiyetleri eda ederken muhabbeti de beraber yaşamak gerektiğine dikkat çekiyor. Gönlün bir muhabbet divanı olduğunu vurgulayarak, şeriat, tarikat, hakikat ve marifet gibi mertebeleri de örneklerle açıklıyor. Hz. Âdem’i ilk mutasavvıf diye tanımlayan İnançer, başt Efendimiz olmak üzere, Ashab-ı Suffe, Şeyh Abdulkadir Geylânî, Mevlâna, Necmüddin el-Kübrâ, Eflâkî, Selahattin Zerkûb-i Konevî, Ebu Necîbi Suhreverdî, Ömerü'l Lahcî, Ahmed Yesevî, Ebul Vefa-i Kürdî gibi tasavvuf pirlerinden seçtiği menkıbelerle tasavvuf hayatını, terbiye sistemini aktarıyor. Nefs tezkiyesi, kader, tedbir, fal, dua, nefsin mertebeleri, himmet, zikrullah, halvet, celvet, seyr-i sülûk, rüya, sadr, çile, devrân, sûfî terapi, kalp ve akıl gibi günümüz insanının kafasında soru işaretleri doğuran konularla ilgili yapılan sohbetler, okuyanlara gönül kapısını aralayacaktır. Tarikat neden gereklidir? Mutmain olmak ne demektir? Kader elimizde mi? Tedbiri terk etmek ne demektir? Nefs tezkiyesi mümkün müdür? Kimler himmet eder? Adl-i İlâhî ne zaman tecelli eder? Rüyayla amel edilir mi? Levh-i mahfûz sabit midir? Gönül Sohbetleri, bütün bu soruların cevabını ve daha fazlasını, bir gönül mimarı olan Ö. Tuğrul İnançer’in dilinden size aktarıyor. Kitap'tan "'Sadece' akıl, olmaz; 'sadece' gönül, olmaz; 'sadece' kalp, olmaz. Allah hiçbir şeyi 'sadece' yaratmamıştır. Yaratılış hikmetine muhaliftir. Her şeyin bir hududu vardır. Bir kişinin manevi yolculuğuna çıkarken kendisinde asgari bulunması gereken şey, akıl’dır. Akıl olmadığı zaman mükellefiyet bile söz konusu olmaz. Manevi yolculuk, seyr ü sülûk, aklın mükellefiyetlerini eda ettikten (farzlar) sonraki muhabbetin izharıdır. Kuş çift kanatla uçar, insanlar normalde iki adım üzerinde yürürler. İki adımla beraber yürüyemiyorsa o topaldır, aksaktır. Keza kuşun bir kanadı olmadı mı uçmaz. Mükellefiyet ve muhabbet kanatları beraber çırpılırsa uçup bir yerlere varabilir insan; tek kanatla bir yere gidilmez...."
102.00 ₺ -
Şarkılar Seni Söyler
“Bana o kadar yakınsın ki, Sen’i ben sandım, Sana o kadar yakınım ki, beni Sen sandım”. diyerek başlıyorlar söze; Ö. Tuğrul İnançer ve Ahmet Özhan. Musikî ile açıyorlar perdeleri, tasavvuf-irfan iklimlerinden süzdükleri beyitlerle, kültür ve medeniyet menbalarına akıyorlar. Sohbete sığmaz dediğimiz manâları şarkıların dilinden bizlere yansıtırken, aslında bütün bir fikir-estetik dünyamızı da keşfe çıkıyorlar. Şarkılar Seni Söyler, musiki ve şiir dünyamızın en çok sevilen beyitlerinin bir sohbet ortamında yorumlanması neticesinde oluşuyor. Bir mutasavvıf olan Ö. Tuğrul İnançer ve bir musikişinas olan Ahmet Özhan’ın haklı şöhretlerinin bir yansıması olan kitap; onların bu birikimlerinden doğan muhabbete bizleri de ortak ediyor. Tasavvuf ilminin incelikleri merkezinde olgunlaşan manâlar, bizlere öylesine sade ve yalın ifadelerle ulaşıyor ki, kendimizi bir anda varılamaz zannedilen hakikatlere yakın hissediyoruz. Şarkılar Seni Söyler’deki ‘Sen’, aslında tek bir hakikat olan Rabbimize işarettir. Her şey onu ifade etmek için vardır; şarkılar da böylesi güzel esmâ ve sıfatlara sahip olan Allah’ı tesbih ettirir bizlere. Değil mi ki O; “Benim konuşulduğum meclise ben yağarım” demiştir, bir kutsi hadisinde. Bizim medeniyet ve ilmimiz de hep bu anlam üzerine kurulmuştur zaten. Farklı açılarla Allah’ı anmak istersek, bu eser tatlı üslubuyla bize hoş vesileler sunuyor. Mimarîden bahsederken tevhidi; tezhibin o sanatvarî kıvrımlarında Allah’ın Bedi‘ sıfatını; şarkıların nağmelerinde Elest’in huzurunu aramıyor muyuz, zaten? Aşk uçsuz bucaksız bir ummandır. Bu kitapla birlikte aşkın, muhabbetin tadına varıyor ve gönülden gönüle giden bir yol buluyoruz. Şarkılar Seni Söyler, bizleri sıradan yaşantımızın seyrinden alıp farklı bir bezme intikal ettiriyor. Aşk bezmine, muhabbet bezmine, edeb bezmine…
136.00 ₺ -
Ariflerin Halleri
İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî’nin (ö. 1034/1624) Ma‘ârif-i Ledünniyye isimli eseri, seyr u sülûk, tasavvufta mânevî mertebeler, varlık (vücûd), Allah’ın zâtı ve sıfatları gibi konuları ele alan Farsça bir eserdir. “Ma‘rife” başlığını taşıyan 41 parça yazıdan oluşur. Bu eserin hicrî 1015-1016 (1606-1607) yılları arasında yazıldığı söylenir. İmâm-ı Rabbâni farklı zamanlarda yazdığı notlarını bir araya getirmek sûretiyle bu eseri oluşturmuş olmalıdır. Eser farklı zamanlarda yazıldığı için içinde konu bütünlüğü bulunmamaktadır. Bununla birlikte eserin ilk kısımları Allah’ın zâtı, sıfatları ve bunların dünyâ ile ilişkisi gibi hem kelâm, hem de felsefenin temel konuları hakkında yazarın tasavvufî yorumlarını ihtivâ eder. İmâm-ı Rabbânî bu eseri yazarken çoğunlukla kendisine gelen ilhâmları esas aldığı için esere Ma‘ârif-i Ledünniyye (Allah katından gelen bilgiler, ilhâmlar) adını vermiştir.
81.60 ₺ -
Yol Bilgi Ve Varlık
Sufi Kitap’ın İmam Gazâlî Kitaplığı’nın ilk kitabı olan Yol, Bilgi ve Varlık’ta İmam Gazali’nin üç risalesi yer alıyor. Öğrencilerinden birinin sorduğu bazı sorulara cevap olarak kaleme alınan Hak Yolcusuna Öğütler (Ey Oğul), yüzyıllarca elden düşmemiş sade dilli bir yol gösterme kitapçığıdır. Bu kitapçıkta Gazâlî “Ey oğul! Amelsiz ilim bir mecnunluk, ilimsiz amel ise hiçbir şeydir.” diyerek ilim yolunun kılavuzlarını sunmuştur. hlâk temelli pek çok nasihatin yer aldığı risalede Gazâlî “Ey oğul! Sana sekiz şey tavsiye ediyorum. Bunları kabul et ki kıyamet gününde ilmin senin düşmanın haline gelmesin. Bunlardan dördüyle amel etmen, dördünü ise terk etmen gerek.” Der ve görüşlerini sıralar.Tasavvuf ehlinin keşif ve ilham yoluyla elde ettikleri ilmin mümkün olduğunu ortaya koymak üzere kaleme alınan Ledünnî İlim Risalesi de Gazâlî’nin tasavvufî düşüncelerini anlamak için iyi bir anahtardır. İlimlerin sadece çalışılıp öğrenilerek elde edileceğini savunan bir kişiye cevap olmak üzere istenen bu risalede Gazâlî, bilgi teorisi ve psikolojiyle ilgili birçok önemli çıkarımda bulunur. İmam Gazâlî’nin Kur’an-ı Kerim’deki Nur Suresi’ne adını veren ve “Allah, göklerin ve yerin nûrudur.” İfadeleriyle başlayan 35. ayetin tefsirinden hareketle kaleme aldığı Nur Metafiziği (Mişkâüt’l-Envâr)ise hem içeriği hem de bakış açısı bakımından büyük önem arz eder. Bu risale tasavvufî ve felsefî bakış açısını bir ayetin tefsirinde birleştirmesi ve “nur-zulmet” ayrımına dayanan bir metafiziği temellendirmesi açısından yazıldığı tarihten itibaren çok etkili olmuştur. Nur Metafiziği İşrâkî filozof Sühreverdî’nin de ilham kaynaklarından birisini teşkil etmiştir. Yol, Bilgi ve Varlık kitabını asıl metinden Arapça, Türkçe ve tasavvuf alanında birikimli bir isim A. Cüneyd Köksal çevirdi. Hem ilim birikimi, hem de manevi derinliği günümüz Türkçesiyle okuyucuya taşıyan Sufi Kitap, İmam Gazâlî Kitaplığı’yla yine ilim ve irfan dolu okuma saatleri sunuyor. Anlatılamayan pek çok şey bu okuma anlarında okuyucuyla buluşacak. İmam Gazâlî’nin dediği gibi: “Her sır ifşâ edilmez, her hakikat açığa çıkarılmaz. Hürlerin kalpleri sırların mezarıdır.”
6.12 ₺ -
Füsusul Hikem Hikmetlerin Özü
İslam irfan tarihinin en mühim şahsiyetlerinden birisi olan Şeyhü’l-Ekber Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin, en çok tartışılan eseri Füsusu’l-Hikem (Hikmetlerin Özü)’dir. Peygamberimiz’den aldığı talimat üzerine, “ne bir harf noksan ne de bir harf fazla” olmamak üzere nakledilen bu hikmetlerin her biri, bir Peygamber’in hakikatinden süzülüp gelmiştir. Eserleri ile İslam irfanının zenginliğini ve enginliğini ortaya ymuş olan bu büyük bilgenin, mühim eseri Füsusu’l-Hikem’in yeni bir tercümesini sizlerle paylaşıyoruz. Füsus’un Türkçe okuyup yazanlar açısından sarih, temiz ve duru bir tercümesi olma niyazıyla sunduğumuz bu kitabın Şeyhü’l-Ekber’in irfan dünyasındaki derinliğini aksettirmesi dileğimizdir.
122.40 ₺ -
Muhyiddin İbn Arabi
Kendisi de İbn Arabi’nin peşinde bir yolcu olan Claude Addas, “Marifet Sultanı”nı anlattı. Uzmanlarca “İbn Arabi çalışmaları içinde bir köşe taşı” olarak nitelenen kitapta Addas, İbn Arabi’nin iki yolculuğunu temel alıyor; Endülüs’ten Şam’a yaptığı seyahat ve manevî seyahati. İbn Arabi’yle yola çıkmak isteyenler için… ̶ ;Vakıamda bir meleğin beyaz bir nurla beraber bana geldiğini gördüm. Bu sanki güneş ışığından bir parçaydı. ‘Bu nedir?’ diye sordum. Bana şöyle cevap verildi: ‘Bu Eş-Şuara suresidir.’ Onu yuttum ve o zaman sanki bir tüy göğsümden boğazıma, boğazımdan da ağzıma çıkıyormuş gibi hissettim. Bu, başı, dili, gözleri ve dudakları olan bir hayvandı. Başı Meşrık ve Mağrib ufuklarını kaplayıncaya kadar genişledi, sonra yeniden küçüldü ve göğsüme geri döndü. O zaman bildim ki sözüm Meşrık’a da Mağrib’e de ulaşacak.” Bu rüya sadık çıkmış ve İbn Arabi’nin söylediği gibi olmuştur. Şeyh-i Ekber’in vefatını takip eden asırlar boyunca Ekberî irfan sürekli yayılmış, genellikle birbirinden müstakil silsilelerle ve sessiz sedasız nakledilmiş, en uzak ülkelere kadar ulaşarak Doğu’yu ve Batı’yı kaplamıştır. Dünyanın saygın İbn Arabi uzmanlarından Claude Addas’ın bu eseri, Şeyh-i Ekber hakkında yazılmış en kapsamlı biyografik çalışmadır. “Kibrit-i Ahmer’in Peşinde” bugüne kadar Batı dillerinde İbn Arabi’nin hayatı üzerine kaleme alınmış en içerikli ve sağlam incelemedir. Eserin ayırt edici özelliklerinden biri, akademik bir üsluptan ziyade bir kurgu içerisinde gayet akıcı bir dille büyük sufinin hayatını anlatmasıdır. Marifet Sultanı ya da Şeyh-i Ekber olarak da bilinen İbn Arabi’nin son sekiz asırdır tasavvufta derin manevi tesirini göz ardı etmek mümkün değildir. Ancak birkaç uzmanın çalışması dışında bu büyük sufinin hayatı hakkında nitelikli eser çok azdır. Claude Addas’ın bu başucu eseri İbn Arabi’nin eserlerinin ayrıntılı bir incelemesine ve çok çeşitli Arapça ve Farsça ikincil kaynak eserlere dayanmaktadır. Bu kitap İbn Arabi’nin hayatındaki iki boyutlu yolculuğu merkeze almaktadır: Bir yanda doğum yeri Endülüs’ten Şam’a seyahati, diğer yanda ise onu zühd ve zikir yollarından geçirip keşf ve tevhid makamına taşıyan Mirac’ı. İbn Arabi, kendisinden sonraki tasavvufta hem en temel atıf noktası ve mesnet hem de bugüne kadar kesilmemiş bir feyzin, bir bereketin kaynağıdır. Nitekim kendisine “Muhammedi velayetin hatemi” ünvanı verilmiştir. Ancak İbn Arabi’yi sanki dahi bir metafizikçiden ya da büyük bir sufiden ibaretmiş, hiçbir köke, tarihe, vatana sahip değilmiş gibi incelemek büyük bir hatadır. Çünkü onun düşüncesi şahsi tecrübesinden ayrı değerlendirilemez. Oysa İbn Arabi üzerine yazılmış bütün kaynaklar, bu noktada ciddi bir boşluk taşımaktadır. Bu eserler, hiçbir zaman İbn Arabi’nin içinde yaşadığı kültürel, toplumsal ve siyasi manzarayı tasvir etmeyi denemez, onun dünyaya geldiği ve öldüğü bu çok hareketli, çok önemli çağı aktarmazlar. Oysa bu çağ, Batı’da Reconquista’ya (Endülüs topraklarının Müslümanların elinden alınması), Doğu’daysa Haçlı seferlerine ve kısa bir süre sonra da Moğol istilasına sahne olmuştur. Ne yazık ki bu dönem üzerine yapılan çalışmalar fazlasıyla yetersizdir. İbn Arabi’nin Endülüs’ü bugüne dek hiçbir müstakil incelemenin konusu olmamıştır. Bu durumda İbn Arabi’nin hayatını inceleyecek araştırmacı dönemin tarihçilerini tarayarak Endülüs toplumu hakkında bilgi toplamalıdır. Asıl itibarıyla biyografi niteliği taşıyan “Kibrit-i Ahmer’in Peşinde”, her şeyden önce İbn Arabi’nin manevi ve fikri yolculuğunu okuyucuya aktarmakta ve mümkün olduğu ölçüde, bu güzergahı devrinin dini ve tarihi bağlamı içine yerleştirmektedir. Bu çerçeve dahilinde, İbn Arabi irfanının derinlemesine bir tahliline girilmemiştir. Ancak onun hayatı incelenerek bu irfanın oluşumu aydınlatılmış ve İbn Arabi’nin bizzat tecrübe ettiği “haller” ve “makamlar”la ilişkisi vurgulanmıştır. Aslında İbn Arabi’nin bütün eseri, bir manada onun manevi tecrübesinin bir alametinden ibarettir: vakıalar, alem-i misalde gerçekleşen görüşmeler, miraclar, yedi kat semadaki mucizevi seyahatler… İster Asin Palacios’un düşündüğü gibi bir ruh hastasının fantezileri, ister Corbin’in söylediği gibi has manevi idrakler sözkonusu olsun, herhalükarda bütün bunlar İbn Arabi nazarında üzerine basmış olduğu Endülüs toprağından çok daha gerçektir. Biyografi, düşünce tarihi ya da başka herhangi bir noktadan Şeyh-i Ekber’i inceleyecek olan kimsenin bunu asla unutmaması gerekmektedir. “Kibrit-i Ahmer’in Peşinde” İbn Arabi çalışmaları içerisinde bir köşe taşıdır. Yazarın anlatı becerisi ve alanındaki yetkinliği tasavvufla ilgilenen herkes için bu eserin okunmasını zorunlu kılmaktadır. “Bu mükemmel biyografi, alanında bir ilk.” L’événement du Jeudi
217.60 ₺ -
Şeyh-i Ekber
İrfan geleneğinin en büyük temsilcisi ve batıni ilimlerin üstadı İbn Arabi hakkında beklenen eser çıktı. Ülkemizin önde gelen tasavvuf araştırmacılarından ve dünyanın saygın İbn Arabi uzmanlarından Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç’ın kapsamlı çalışması “Şeyh-i Ekber: İbn Arabi Düşüncesine Giriş”, tasavvuf araştırmaları için bir başvuru kaynağı niteliğinde. 1995 yılında tasavvuf bilim dalında yapılan ilk doktora tezi olan ve geçen on dört yılda yüz erce teze öncülük eden bu eser, tasavvuf literatürümüzde büyük bir boşluğu dolduracak. İnsanoğlunun sorduğu en temel sorulara büyük bilge Muhyiddin İbn Arabi’nin verdiği cevapları araştıran kitap genel olarak Şeyh-i Ekber’in tefekkür dünyasına özel olarak da onun varlık düşüncesine ışık tutuyor.
193.80 ₺ -
Dinle Neyden
Allah’ın sırlarını Kur’an açıklar; Kur’an’ın sırlarını Mesnevi. Bu kitap ise Mesnevi’nin sırlarını açıklıyor. Asırlardır gönüllere, dimağlara, akıllara nurlar saçan, hakikatler öğreten Mesnevi-i Şerif, söz eri ve muhabbet ehli bir arifin himmetiyle kapılarını okura aralıyor. Kitabın yazarı Ömer Tuğrul İnançer, İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu müdürü olmanın yanı sıra akılla kalbi harmanlayan, dünle bugnü buluşturan çağdaş muta savvıflarımızdan. TRT’de yayınlanan programları, söyleşileri ve kitaplarıyla Türk okurunun gönlünde taht kuran yazar, hikmet ve hakikat dolu satırları, Mesnevi’den incilerin yanı sıra divan şiirimizden beyitlerle süslüyor, ayetler ve hadislerle taçlandırıyor. “Dinle Neyden” kitabı, dinlemeyi bilene, Mesnevi’nin gizemli hikayeleri üstündeki perdeleri aralıyor, tasavvufun inceliklerine dair yol haritaları sunuyor, yolun erkanı ve edebini anlatıyor. Neyzenin “hu” sadasıyla yakıcı bir ateş haline gelen neyden, Allah nidasıyla inleyen kudüme, ölüleri diriltip, padişahı kul eden aşktan, dehrin (geçici âlem) bağından kurtulmak olan gerçek zühde kadar tasavvufi kavramların ve tarikat kültürüne ait unsurların sembolik manalarından dem vuruyor. Bu kitapla Mesnevi’nin anladığımızı sandığımız beyitleri ve hikayelerindeki katman katman manalar bir bir önümüze seriliyor. Örneğin, “Padişah ve Cariye” hikayesindeki padişahı ruh, cariyeyi nefs ve hekimleri de şeyh ve mürşidler olarak görmeye başlıyoruz. Kitap, Mevlana ve Mesnevi hakkındaki bilgilerimizi tazeliyor ve bunlara yenilerini ekliyor. Ö. Tuğrul İnançer, kendine has şairane üslubuyla adeta kelimeleri sema ettiriyor, sözü nakış nakış işliyor. Aslında hiç geçmeyen geçmişten beslenerek maneviyat ve edebiyattan marifet ve hakikate uzanan yollar açıyor.
102.00 ₺ -
Mevlana İle Bir Ömür
“Doksan küsur yıllık bir mazi ve bu maziye sığdırılmış, aşkla, heyecanla geçmiş bir ömür... Şefik Can Dede’nin, babasından tevarüs eden Mevlânâ sevgisi ile başlamış eğitim-öğretim hayatı ve geçen yıllar yoluna daima Mevlânâ ve Mevlânâ’ya ömür ve gönül vermiş kimseleri çıkarmış. İstanbul başta olmak üzere bu toprakların yetiştirdiği ilim-irfan sahibi kim varsa gitmiş, görmüş, ziyaret etmiş. Şefik Dede’nin sohbetleri, bu ülkenin irfan meclislerinin yeniden canla rıldığı bir yer idi…” Sezai Küçük Mevlânâ ile Bir Ömür, 2005 yılında kaybettiğimiz, ülkemizin değerli gönül insanlarından ve son “mesnevihan”larından Şefik Can ile yapılan kapsamlı bir söyleşi. Aynı zamanda bir Mevlevî dedesi olan Şefik Can Dede ile haftalarca süren görüşmelerin neticesi olarak ortaya çıkan söyleşi, bir taraftan Tasavvuf Bilim Dalı Öğretim Üyelerinden Sezai Küçük’ün farklı alanlardaki sorularıyla git gide genişliyor, diğer taraftan kendisi için “Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir” diyen bu mütevazı ve kıymetli gönül insanının doksan küsur yıllık mazisine uzanıyor. Şefik Can’ın dilinden Mevleviliğin temel esasları ve Mesnevi çevirileriyle ile ilgili önemli bilgiler, Mehmet Akif, Tahirü’l-Mevlevi, İbnü’l-Emin Mahmut Kemal, Mahmut Sami Ramazanoğlu, Bediuzzaman Said Nursi, Münevver Ayaşlı, Hasan Âli Yücel gibi Türk ilim ve kültür dünyasına katkıda bulunmuş birçok kişiyle ilgili atıflar…
68.00 ₺ -
Hz. Muhammed - Risale-i Hamidiyye
Bediüzzaman Said Nursi’nin “hem-asrımız ve fikren biraderimiz” ifadeleriyle zikredip Risale-i Nurların çeşitli yerlerinde eserine yönlendirmede bulunduğu Allame Hüseyin Cisrî’nin başyapıtı… Manastırlı İsmail Hakkı’nın en mühim tercüme eseri… Sünneti terk edip Kur’an bize yeter diyenlere cevap… İslam kılıçla yayılmıştır diyenlere cevapæ decilere ve evrim teorisine cevaplar… Hakiki din alimleriyle günümüzdeki kötü alimler arasındaki fark… Namaz, oruç, zekat, hac vs ibadetlerdeki hikmetler… Tesettür, izdivaç, kısas, had cezaları vs bazı muamelat hükümlerindeki hikmetler… İslam ile günümüzdeki Müslümanlar arasındaki ayrılık sebepleri… İslam’ın günümüze uymadığını iddia edenlere cevap… Hazreti Muhammed’in peygamberliğine dair aklî burhanlar… Hazreti Muhammed’i müjdeleyen peygamberlerin muştuları ve Kitabı Mukaddes’ten ayetler… Hazreti Muhammed’in sözlü ve fiilî rehberliği olmaksızın Kur’an ve dolayısıyla İslam anlaşılamaz… Hazreti Muhammed’in ve İslam’ın daha iyi anlaşılması için bir kaynak eser… “Tevrat, İncil ve Zebur’un ibareleri; Kur’an gibi i’cazları olmadığından, hem mütemadiyen tercüme tercüme üstüne olduğundan, pek çok yabanî kelimeler içlerine karıştı. Hem müfessirlerin sözleri ve yanlış tevilleri, onların âyetleriyle iltibas edildi; hem bazı nâdanların ve bazı ehl-i garazın tahrifatı da ilâve edildi. Şu surette o kitablarda tahrifat, tağyirat çoğaldı. Hattâ Şeyh Rahmetullah-i Hindî (allâme-i meşhur) kütüb-ü sâbıkanın binler yerde tahrifatını, keşişlerine ve Yahudi ve Nasara ulemasına isbat ederek, iskât etmiş. İşte bu kadar tahrifatla beraber, şu zamanda dahi meşhur Hüseyin-i Cisrî (Rahmetullahi Aleyh) o kitablardan yüz ondört delil nübüvvet-i Ahmediyeye dair çıkarmıştır. “Risale-i Hamîdiye”de yazmış. O risaleyi de, Manastırlı Merhum İsmail Hakkı tercüme etmiş. Kim arzu ederse, ona müracaat eder, görür.” (Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, 19. Mektub) Şu son zamanlarda Mevlâna Hüseyin Cisrî, Suriye’nin en büyük hakîmi, en meşhur uleması olduğu gibi, Manastırlı da bu diyarın en mütebahhir bir âlimi ve muharriri idi. (Mehmet Akif) Bu kitabı mütalaa eyledikçe müellifine muhabbetim ve mükemmel karihasına hayretim ziyadeleşmektedir. (Manastırlı İsmail Hakkı)
68.00 ₺ -
Muhabbet Peygamberi Hz.Muhammed (sav)
O(sav) bir aynaydı. Hakk kendini O’ndan gösterdi. “Mısırlı kadınlar Hz. Yusuf’un güzelliği ile mest olup ellerini kestiler. Ama benim Efendimin güzelliğini görselerdi ellerini kestikleri bıçakları kalplerine saplarlardı da yine acı duymazlardı.” Hz. Ayşe “Resulullah Efendimizin yeri başımızın üstü değildir. O iki cihan serveri pek sevgili Efendimizin yeri canımızın taaa içidir.” “Hz. İbrahim Halilullah, ‘isteği geri çevrilmeyen’; Hz. Muhammed (sav) ise Habibullah, ‘istemeden kendisine verilen’dir.” “Muhammed’den muhabbet oldu hâsıl / Muhammed’siz muhabbetten ne hâsıl?” Efendimizi daha çok sevmek için, O’nu tanımak ve bilmek gerekiyor. Tuğrul İnançer’in kaleminden MUHABBET PEYGAMBERİ HZ. MUHAMMED(sav)...
129.20 ₺ -
İslam Dini Esasları Ciltli
İtikadın temeli Kelime-i Tevhiddir. İbadetin kaynağı da Kuran-ı Kerim ve sünnettir. Dinimizin itikadı düsturlarına tamamına gönülden inanmak ve teslim olmak şarttır. İşte bu İslam Dini Esasları kitabımız; İtikat, ibadet, ahlak ve siyer-i mevzu etmektedir. Yüce Rabbimizden bu çalışmayı kıyamete kadar Müslümanlara faydalı kılması dileğiyle... (Fatma Temir)
129.60 ₺ -
Kur'an Okumaları - 4
Sözlerin en güzeli, insan için söylendi. İnsanlık, o sıralar Cahiliye karanlığında idi oysa. Ama alemlerin Rabbinin insana itimadı vardı. İnsanı yaratan O'ydu çünkü. İnsanın, hakkı arar ve bulunca da kabul eder bir kıvamda yaratıldığını O'ndan iyi kim bilebilirdi ki? Nitekim sözlerin en güzeli olarak, çağlar boyu nice hayatlara yol gösterdi, nice akla klavuz oldu, nice kalpleri aydınlattı. Nice hayatlar, sözlerin en güzeline muhatabiyetle güzelleşti. Elinizdeki kitap, 'okumalarıyla'dikkat çeken Metin Karabaşoğlu'nun yazdığı 'Kur'an Okumaları' dizisinin 4. kitabı. Dizideki bütün kitaplar gibi, bu kitap da, 'sözlerin en güzeli' olarak Kur'an'dan alınmış dersler, mesajlar, hakikatler sunuyor. Yaratılmışların en şereflisi insanı, sözlerin en güzeli Kur'an ile buluşturuyor. Ve bizi Kur'an'la düşünüp Kur'an'la yaşamaya çağırıyor.
7.00 ₺