-
Bir Şehir Kurmak Turgut Cansever'le Konuşmalar
Modern Türkiye kendine özgü ev tipini ve şehir biçimlenmesini oluşturabilmiş midir? Türk kamu idare sisteminin merkezi niteliği şehirleşme serüvenimizde ne gibi sorunlara yol açmıştır? Yeni şehirler hangi kriterler doğrultusunda kurulmalı, mükemmel işleyecek bir şehir modeli nasıl olmalı, şehirler nasıl yönetilmelidir? Halkın bu yönetime doğrudan katılımını sağlamak mümkün müdür? Turgut Cansever'in 1997-1998 yıllarında verdiği "Şehir Yönetim Düşüncesi" seminerlerinden hareketle hazırlanan Bir Şehir Kurmak'ta, Türkiye'de şehirleşme sürecinin meseleleri tartışılıyor, sorunların çözümüne dönük öneriler üzerinde duruluyor ve dahası yeni kurulacak şehirler için bir model ortaya konuyor. Turgut Cansever'in "Diyarbakır Suriçi Eylem Planı"nın taslak metni de ilk defa bu eserde gün yüzüne çıkıyor. Yaşadığımız şehir sanki bize ait değil, oturduğumuz ev yabancı birisinden ödünç alınmış gibi... Bu şehri kim düzenledi, bu evi kim inşa etti ve biz bu yabancı mekânlarda oturmak mecburiyetinde miyiz? Burada bir kimlik sorunuyla karşı karşıyayız. Turgut Cansever iki büyük kimlik kurgulaması yapıyor: Hıristiyan Avrupa’dan miras kalan modernist kimlik ve İslam medeniyeti kimliği. Medeniyet tasavvurunun en önemli görünür öğesi kuşkusuz şehirdir. Bize özgü şehir ve ev, bizim uzmanlarımız ve uygulayıcılarımız tarafından bize ait bir talep üzerine inşa edilecektir. Prof. Sadettin Ökten
306.60 ₺ -
Bir Osmanlı Arap Gazetecinin Anıları
Kürd Aliİ, Osmanlı’nın son döneminde Suriye’de Cemal Paşa’nın yakınında bulunmuş bir Arap gazeteci. Mesleği gereği siyasî olayları yakından izlemiş, dönemin aydınlarının sergiledikleri Osmanlıcılık, Arap milliyetçiliği, Batıcılık gibi akımlar arasındaki çelişkili tutumları bizzat yaşamış bir tanık. Harb-i Umumîden önce Fransız hariciye görevlilerinden birinin, çıkartmakta olduğum el-Muktebes gazetesinin, kendi politikalarına uygun yayın yapması durumunda karşılıksız bırakılmayacağını söylemesi üzerine ona şöyle dedim: “Türklerle aramızda dilden başka bir farkın olmadığını biliyorsunuzdur. Türklerle birlikteliğimiz Osmanlı dönemiyle başlamadı; Türkler bizimle Haçlı ordularına karşı omuz omuza çarpıştılar. Onların ve Kürtlerin sayesinde sizleri Ortaçağ’da topraklarımızdan kovduk. İttihatçılar farklı unsurları dışlayınca Araplar onlara karşı mücadele verdiler. Çünkü Araplar dillerinden ve milliyetlerinden vazgeçmek istemiyorlar. Tarihleriyle övünmekte, medeniyetlerini beğenmektedirler. Bizimle aynı ırk, medeniyet, dil ve dinden olmadığınız halde sizinle birlikte olmamızı nasıl istersiniz?” Fransız görevli teklifinde ısrar edince ona “Biz ancak Osmanlılarla birlikte oluruz” dedim. Bir gazeteci olarak Kürd Ali’nin hatıraları yakın tarihin satır aralarını ortaya çıkarırken kurgulanmış tarihin dışında bir perspektif sunuyor.
284.90 ₺ -
Bilge Yöneticinin Elkitabı
Bilge Yöneticinin El Kitabı İslâm siyaset düşüncesinin en meşhur simalarından biri olan Ebü’l-Hasen el-Mâverdî’nin İslâm medeniyetinin en merkezî kavramlarından birisi olan vezirlik üzerine geliştirdiği görüşleri ele almaktadır. Vezirlik konusunda İslâm tarihi boyunca en kapsamlı ve en yetkin değerlendirmeleri yapan âlimler arasında Maverdî ilk sırada yer alır. İslâm siyaset düşüncesinin önemli kavramlarından birisi olarak öne çıkan vezirlik hakkında onun yaptığı tasnif ve tahliller kendisinden sonraki literatürün yönünü belirlemiştir. Eserde vezirliğin nasıl bir görev olduğu, vezir olmak için gerekli şartların tespiti, vezirlerin sorumluluk ve görevlerinin neler olduğu, ne gibi haklarının bulunduğu ile vezirlik çeşitleri gibi konular ele alınmaktadır.
26.60 ₺ -
Beyrut Şehremininin Hatıraları
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Batılı devletlerin siyasi ve iktisadi etkilerinin en yoğun hissedildiği yerlerin başında hiç kuşkusuz Lübnan gelir. Lübnan bu dönemlerde fikri ve siyasi açıdan son derece canlı bir merkez konumundadır. 1868-1938 yılları arasında yaşamış olan Selim Ali Selam, Beyrut şehreminiliği ve Osmanlı Meclis-i Mebusan azalığı yapmış bir siyasetçi, iş adamı ve entelektüeldir. Bir Arap aydını olarak Selim Ali Selam’ın mücadelesi ve düşünceleri, yaşadığı dönemde, özelde Lübnan, genelde Arap coğrafyasındaki yönelişler hakkında muhatabının ufkunu açmaktadır. Selim Ali Selam’ın bir Fransız yetkiliye söyledikleri şu sözler dönemin Lübnanlı Arap önderlerinin tavrını ve psikolojisini özetler mahiyettedir: “Ülkemizin gidişatı hakkındaki hakiki his ve düşüncelerimizi anlamanız bizim için önemlidir. Bizler adem-i merkeziyetçiliği ve elimizden alınmış olan haklarımızı talep ediyor olsak da, yüce halifemiz emiru’l-müminin hazretlerinin saltanatına sıkı sıkıya bağlıyızdır. Onun hâkimiyetinden ayrılmak ve sizin korumanızı talep ederek ülkemize gelmenizi istemek aklımızın ucundan bile geçmez…”
19.60 ₺ -
Beşerî Bilimler İslâm’ın Klasik Çağında ve Hıristiyan Batı’da
Ortaçağ Avrupası’nın iki ana düşünce hareketi olan skolastisizm ve hümanizmin temellerini İslâm’ın klasik çağında arayan ve iki medeniyet arasındaki kültürel alışverişin izlerini süren George Makdisi, Ortaçağ’da Yüksek Öğretim’de medrese-üniversite bağlantısını incelerken, daha sonra yazdığı Beşeri Bilimler’de ise İslâm’daki edeb ile Rönesans dönemi hümanizmi arasındaki irtibatı ele alıyor. Skolastisizm ve hümanizm İslâm âleminin doğusunda başlamış, Irak’tan batıya doğru Suriye, Mısır, Kuzey Afrika üzerinden İspanya ve Sicilya’ya ve oradan da Hıristiyan Batı’nın diğer kısımlarına yayılmıştır. Bu iki hareket Hıristiyan Batı’ya aşağı yukarı aynı zamanlarda, XI. yüzyılın ikinci yarısında ulaşmıştır. Makdisi’ye göre, mevcut deliller ağırlıklı olarak her iki hareketin İslam dünyasından Latin Batı’ya intikal ettiği yönündedir. Sözkonusu iki hareketin köklerini açıklamada, farklı bir cepheden bakan Makdisi’nin nazariyesi, Avrupa-merkezli modernist bakış açısına veya “Akdeniz ruhu” yaklaşımına nisbetle hakikate daha yakın duruyor. Bu eser, iki medeniyetin tarihî-kültürel köklerine ve aralarındaki kültürel ilişkiye ilgi duyan herkes için önem taşıyan tespitler ve yorumlar içermektedir.
343.00 ₺ -
Suverun Min Hayatüs Sahabe 2
Suver min Hayati's-Sahabe 2 صور من حياة الصحابة (2)ـ Abdurrahman Rafet Paşa - عبدالرحمن رأفت باشا Sayfa Sayısı: 588 Yayıncı: Darül Edebil İslami Baskı Yılı: 1431, 2018 Cilt Türü: Ciltli Kitap Ebadı: 17.00x24.00 cm. Yayın Yeri: Kahire
280.00 ₺ -
Behcetül Fetava
Hazırlayanlar: Süleyman Kaya, Betül Algın, Zeynep Trabzonlu, Asuman Erkan Ehil kimselerin fıkhî meselelere verdikleri cevaplardan oluşan fetvalar zaman zaman konu, müftü ya da kurum bazında derlenerek fetva mecmuaları vücuda getirilmiştir. Osmanlı dönemi sözkonusu olduğunda şeyhülislam fetvalarını içeren mecmuaların yanı sıra devletin muhtelif bölgelerinde görev yapan müftülere ait mecmualar da görülmektedir. Fetva mecmualarının, başta hukuk tarihi olmak üzere Osmanlı tarihi çalışmalarının hemen her alanında birinci el kaynak olarak önemli bir yeri olduğu aşikâr. Buna rağmen günümüzdeki akademik çalışmaların bu mecmualara gereken ilgiyi gösterdiğini söyleyemiyoruz. Bunun başlıca sebebi olarak tarihçilerin bu mecmuaların sistematiğine ve diline yabancı olmalarını zikredebiliriz. Dolayısıyla fetva mecmualarının geniş bir dizinle ve ilmî esaslara uygun biçimde yayınlanması bir ihtiyaç olarak tezahür etmektedir. Bu ihtiyacı gidermek amacıyla Lale Devri’nin meşhur şeyhülislamı Yenişehirli Abdullah Efendi’nin (v. 1156/1743) fetvalarını neşrediyoruz. Yenişehirli Abdullah Efendi’nin kendisi henüz görevdeyken bir araya getirilen fetvaları başka fetva mecmualarında da sıkça iktibas edilmiştir. 18. ve 19. yüzyıllarda en çok kullanılan mecmualardan olan Behcetü'l-fetâvâ Fetvahane tarafından muteber kabul edilen dört mecmuadan biriydi.
38.50 ₺ -
Suverun Min Hayatüs Sahabe 1
Suver min Hayatis-Sahabe 1 - صور من حياة الصحابة (1)ـ Abdurrahman Rafet Paşa - عبدالرحمن رأفت باشا Sayfa Sayısı: 572 Yayıncı: Darül Edebil İslami Baskı Yılı: 1418, 2020 Cilt Türü: Ciltli Kitap Ebadı: 17 x 24 Yayın Yeri: Kahire
302.40 ₺ -
Batı Gözüyle Tecdid
Tecdid, Müslümanların dinin aslî kaynaklarına sadık kalarak yenilenme ve kendiliklerini kaybetmeden güncele uyum sağlayabilme çabalarını ifade eder. İslâm tarihinin muhtelif dönemlerinde, özellikle de buhran anlarında yaşanan gelişmelere paralel olarak öne çıkan bu kavramın muhtevası, dönemlere ve kavramı kullanan kesimlerin yönelimlerine göre farklılık arz etmiştir. Modernizmin İslâm dünyasına girişinin hemen öncesi, tecdid arayışlarının en çok yoğunlaştığı dönemlerden birisi olmuştur. Bu dönemde Batı Afrika’dan Yemen’e, Güneydoğu Asya'dan Hint alt-kıtasına kadar birçok bölge, daha sonraları “tecdid hareketleri” olarak adlandırılacak ıslah arayışlarına sahne olmuştur. Batı Gözüyle Tecdid, tecdid olgusunun ve önde gelen tecdid hareketlerinin Batı akademyasında algılanış tarzlarını göstermeyi hedefleyen bir derlemedir. Tecdid hareketlerine dair muhtelif yönelimleri temsil edecek şekilde seçilen bu metinlerle söz konusu olgu ve hareketlerin “dışarı”dan nasıl görüldüğü ve değerlendirildiği ortaya konmak istenmiştir. Eser boyunca tecdid hareketlerinin kökeni, aralarındaki irtibatlar, tecdid önderlerinin ilmî ve fikrî yönelimleri, tecdidin modern Batı düşüncesinin öne çıkan kavramlarıyla mukayesesi gibi konular ele alınmaktadır. Bu derleme, İslâm dünyasının diğer bölgelerinde olduğu gibi ülkemizde de güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen tecdid ve ihyâ hareketleri hakkındaki tartışma ve çalışmalara yeni bir perspektif kazandıracaktır.
36.40 ₺ -
Nurul İzah Şehru Merakıl Felah Arapça
Ebü’l-İhlâs Hasen b. Ammâr b. Alî eş-Şürünbülâlî el-Vefâî el-Mısrî (ö. 1069/1659)’in Nûrü’l-îzâh ve necâtü’l-ervâh isimli eseri üzerine yazdığı “İmdâdü’l-fettâh” şerhinin ihtisarıdır. Nûrü’l-îzâh, tahâretle namaz ve oruç ibadetlerine dair olup müellifin önsözde kaydettiği üzere eserde mezhepte ehl-i tercih sayılan âlimlerin sahihliğini kesin bir şekilde belirttiği görüşler esas alınmıştır. Fıkha yeni başlayanların kolayca anlayabilecekleri bir üslûpla kaleme alınan bu özlü eserde hükümlerin dayandığı delillere ve diğer mezheplerin görüşlerine yer verilmemiştir. Üzerine “İmdâdü’l-fettâh” ismiyle bir şerh yazmıştır. İmdâdü’l-fettâh’ı ihtisar ederek “Merâkı’l-felâh” ismini vermiş ve sonuna zekât ve hac yer almadığından Şürünbülâlî bu konulara dair muhtasar bilgileri sonuna eklemiş, bazı çağdaş müellifler de Nûrü’l-îzâh’a yazdıkları şerhlere bu kısımları kapsayan ilâveler (tekmile) yapmışlardır.
330.00 ₺ -
-
Ana Meseleleriyle Kelâm ve Felsefe
Fahreddin er-Râzî (ö. 606/1210) kelâm, felsefe, tefsir ve usûl-i fıkıh alanlarına dair çalışmalarıyla felsefî ve dinî ilimlere yeni bir yön vermiş ve bu nedenle “el-İmâm” olarak tanınmıştır. Bu çalışmada orijinal metniyle birlikte tercümesine yer verilen el-Muhassal Râzî’nin yaşadığı döneme nispetle önceki ve sonraki âlimlerin, filozofların ve kelâmcıların görüşlerinin özetini veren, başka bir ifadeyle kelâm ve felsefenin temel meselelerini karşılaştırmalı inceleyen bir eserdir. Râzî eserde farklı düşünce grupları tarafından ileri sürülen iddiaları gerekçelendirme ve açıklama güçleri ile tutarlılıkları açısından incelemekte ve böylece “tahkîk” denilen araştırma tarzının en güzel örneklerini vermektedir. el-Muhassal bu özellikleriyle İslam düşünce tarihinde vazgeçilemeyen “klasik” bir eser olmuş, üzerine birçok âlim tarafından şerh ve haşiyeler kaleme alınmış ve XII. yüzyıldan sonra yazılan kelâm ve felsefe kitaplarının meselelerini büyük ölçüde belirlemiştir. el-Muhassal klasik kelâm ve felsefenin temel meselelerini karşılaştırmalı olarak ele almakla birlikte İslam inancının ana meselelerini içermesi bakımından ayrıcalıklı bir öneme sahiptir. Eser, İslam düşüncesindeki bilgi, yöntem, varlık ve fizik dünya tartışmalarını bütünüyle içerdiği gibi Allah’ın zatı, sıfatları ve fiilleri ile nübüvvet, âhiret ve imâmet konularını da ele aldığı için okuyucu bu eserde İslam inancının ana ilkelerinin aklî ve naklî delillerle nasıl temellendirildiğini ayrıntılı bir şekilde görebilecektir.
369.60 ₺ -
Âmirî ve Felsefesi
Günümüzde İslâm felsefesi araştırmalarının yoğunluk noktasını Kindî, Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Rüşd gibi isimler oluşturmaya devam etse de bu felsefe geleneğinin mahiyetinin tam anlamıyla ortaya çıkabilmesi için bu gelenek içinde eser vermiş bütün isimlerin katkılarının gün yüzüne çıkartılması bir gerekliliktir. Bu çerçevede “gölgede kalmış” filozoflardan biri de Âmirî’dir (ö. 381/992). Kindî ekolünün bir temsilcisi olarak değerlendirilebilecek olan Âmirî’nin bütün eserleri günümüze gelmese de mevcut çalışmaları, ilerleyen süreçte İslâm felsefe geleneğini temsil edici nitelikte görülecek pek çok öğretinin izlerinin Âmirî’de bulunduğunu göstermektedir. O, bir yandan Aristotelesçi ve Yeni-Eflâtuncu yaklaşımları harmanlayan bir felsefî tutum sergilerken diğer yandan da başta irade hürriyeti olmak üzere kelâmî problemlerin felsefî çözümü noktasında yoğun mesai harcamış, sarih aklın hükümleriyle sahih dinin hükümlerinin birbirine zıt olamayacağı ilkesi etrafında uzlaştırmacı bir çaba ortaya koymuştur.
270.20 ₺ -
Âlimler ve Sultanlar Erken Modern Osmanlı İmparatorluğu’nda
Osmanlı İmparatorluğu’nda ulema sınıfının oluşumunu ve imparatorluk idaresiyle ilişkisinin dönüşümünü anlamak isteyen araştırmacılar için önemli bir kitap… Karen Barkey, University of California, Berkeley Abdurrahman Atçıl sultanın gücü ile ulemanın maharetini perçinleyen Osmanlı idari mekanizmasının oluşumunu özlü bir şekilde anlatıyor. […] âlim-bürokratları Osmanlı sisteminin en güçlü yönlerinden biri hâline getiren sosyo-politik düzenin özelliklerine odaklanarak şimdiye kadar bildiğimizi zannettiğimiz ama esasen varsayımlarımıza dayalı olarak hakkında konuştuğumuz olguları kesin ve tutarlı bir şekilde anlamamızı sağlıyor. Heather Ferguson, Claremont McKenna College Osmanlı siyasi teşebbüsünün başlangıcından imparatorluğun yeni bir dönüşümü tecrübe ettiği 1600’lere uzanan dönemde ulema sınıfının gelişimine odaklanan bu eser literatürde önemli bir boşluğu dolduruyor. M. Talha Çiçek, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Âlim-bürokratların tayinlerini ve farklı kariyer tariklerinin karşılıklı ilişkilerinin karmaşıklığını kapsamlı bir şekilde ele alan bu kitap lisansüstü öğrencilerinin okuma listesi için vazgeçilmez olacak. Cihan Yüksel Muslu, University of Houston Atçıl’ın kitabı bize ilmiye sınıfının devlet içindeki konumunu ve değişimini kolay izlenebilir bir çerçeve içinde anlatıyor. Naci Cem Öncel, Hürriyet Gazetesi
35.70 ₺ -
Ahlak-ı Alai
On altıncı yüzyıl Osmanlı dünyasının en velud müelliflerinin başında gelen Kınalızâde Ali Çelebi, özellikle başyapıtı olan Ahlâk-ı Alâ’î isimli eseri ile tanınmaktadır. Bir ahlak kitabı olan Ahlâk-ı Alâ’î ile Kınalızâde, bir yandan döneminin düşünce dünyasını tafsilatıyla resmederken öte yandan bireylerin kendileriyle, aileleriyle, içinde yaşadıkları toplumla ve devletle ilişkilerini ne şekilde kurmaları gerektiğine dair önemli bilgiler verir. Bu noktada özellikle aşırılıklara dikkat çekerek hem bireysel, hem de toplumsal hayatta bir orta yol arar. Üç ana bölümden oluşan eserin birinci bölümümde bireysel ahlak ele alınır ve erdemler ve bunun zıddı olan “rezilet’ler incelenir. İkinci bölüm “İlm-i Tedbîrü’l-Menzil” başlığını taşır ve aile ahlakı ve muaşeret kurallarına dair oldukça zengin bilgiler verir. “İlm-i Tedbîrü’l-Medine” başlıklı üçüncü bölüm ise, esas itibariyle bir siyasetname özelliği taşır. Kendinden önceki ahlak kitaplarını ikmal etme iddiasında olan Ahlâk-ı Alâ’î, bu iddiasını gerçekleştirmiş, aradan geçen asırlara rağmen Şark ahlak literatürü içerisindeki önemini muhafaza etmeyi başarmıştır.
44.10 ₺ -
Abdülhamid’in Valileri Osmanlı Vilayet İdaresi 1895-1908
Modern bir merkezi devlete dönüşüm sürecinde İmparatorluğun taşra idaresinde yaşanan değişimi hikaye eden bu kitap, Birinci Meşrutiyet devrinin son 13 yılının vilayet idaresine valiler perspektifinden yaklaşıyor. II. Abdülhamid’in Yıldız Sarayı’nda güç temerküzünü tamamladığı 1895 yılından, muhalif İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin idareyi ele geçirdiği Temmuz 1908 İhtilali’ne kadarki dönemde 29 vilayette 90’ın üstünde vali görev yaptı. Osmanlı Devleti’nin son dönemindeki bu idare modelini önceki dönemlerin reformlarına atıfla kesif bir incelemeye tabi tutan yazar; valileri, güncel olaylar ışığı altında emperyal ve yerel düzeyde çeşitli kurumlarla, gruplarla ve kişilerle boğuşurken resmediyor. Osmanlı Devleti’nin yüksek idarecilerinin zihniyetine, iki yüzyıl arasındaki geçiş zamanının ruhuna ve merkezle vilayetler arasındaki güç mücadelelerine ışık tutuyor. Devlet işleyişini taşra gözlüğünden inceleyen bu çalışma, vilayetlerle merkezin karşılıklı bağımlılığını devletin merkezileşmesi bağlamında ele alıyor. Yoğun bir arşiv çalışmasına dayanan bu kitap; sadece bir idare sistemi olarak Hamidiye otokrasisinin doğasını değil, zengin bir tarihi olan Türk bürokrasi kültürünü de daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. “Osmanlı taşrasının tarihi yazılmamıştır. Asıl önemlisi, Sultan Abdülhamid dönemi taşrası, 33 yıla layık bir biçimde incelenmemiştir. Oysa Hamidiye dönemi taşradaki değişiklik demektir. Anadolu halkı Hamidiye dönemindeki uzun barış, alt yapısal yatırımlar ve zenginlikler dolayısıyla II. Abdülhamid’e merbutturlar. (...) Osmanlı taşrasının modernleşmesi “Geç Tanzimat” diyebileceğimiz 19. asrın son çeyreğine ait bir vakıadır. Onu iyi incelemek zorundayız. Önümüzdeki bu çalışma Sultan Abdülhamid devri taşra bürokrasisi üzerine bize önemli bilgiler getiriyor.” Prof. Dr. İlber Ortaylı
270.20 ₺ -
Abbâsîler Döneminde Vezirlik (295-530/908-1136)
Siyasi ve idari açıdan gerçekleştirdikleri faaliyetlerle kendilerinden sonraki pek çok İslâm devletinin kurumsal yapısında kalıcı bir etki bırakan Abbâsîler, Emevîler’den tevarüs ettikleri kurumların bir kısmını geliştirerek bir kısmına ise yenilerini ekleyerek devleti daha merkezî ve bürokratik bir yapıya kavuşturmuşlardır. Bu yöndeki çabaların en önemlisi kuşkusuz İslâm tarihinde resmî bir kurum olarak ilk defa vezirlik müessesesinin tesis edilmesidir. Kurulduğu ilk dönemlerde idari açıdan nispeten basit bir görümüm arz eden vezirlik müessesesi, sekizinci yüzyılın sonlarından itibaren tam teşekküllü bir yapı haline gelmiş, dokuzuncu yüzyılın sonlarından itibaren ise çeyrek asır boyunca hemen hemen son kudretli dönemini yaşamıştır. Abbâsîler Döneminde Vezirlik vezirlik kurumunun son parlak dönemini yaşadığı Muktedir-Billâh’ın halifeliğinden Abbâsîler’de Selçuklu nüfuzunun sona erdiği Muktefî-Liemrillâh’ın halifeliğine kadar iki asrı aşkın bir zaman dilimini kapsamaktadır. Kitapta bu süre zarfında halifenin ve onun vekili olarak vezirin güç ve otoritesindeki değişim dikkate alınarak vezirlik kurumunun tarihî gelişimi ve işleyişi üzerinde durulmuş, vezirlerin birbirleriyle mücadeleleri, siyasi ve idari faaliyetleri, halife ve sultanla ilişkileri derinlemesine incelenmiştir. Ayrıca vezirlik kurumunun ortaya çıkışı ve mahiyeti, Abbâsî bürokrasisinin temelini oluşturan divanlar, vezirlerin tayin merasimleri, görevleri, kıyafetleri, lakapları, gelirleri, azledilme gerekçeleri ve nâibü’l-vezirlik gibi vezirlik kurumunun işleyişine dair konular da kitabın ele aldığı temel meselelerdir.
291.20 ₺ -
Hulasatül Beyandan Seçme Sureler
Hulasatül Beyandan Seçme Süreler" adlı eser, Mehmet Vehbi tarafından kaleme alınmış ve Maruf Yayınevi tarafından yayımlanmıştır. Kitap, Türkçe dilinde yazılmış ve Tefsir kategorisine dahil edilmiştir. Bu eser, "Hulâsatü'l-Beyan fî Tefsîri'l-Kur'an" isimli tefsir eserinden seçilmiş sûreleri içermekte ve bu tefsir, Konyalı Mehmet Vehbi Efendi tarafından dirayet metoduyla hazırlanmıştır. Yazar, eserini hazırlarken Fahreddin er-Râzî'nin "Mefâtîhu'l-ğayb" ve Ebu's-Suûd Efendi'nin "İrşâdü'l-Akli's-Selim ilâ Mezâya'l-Kitâbi'l" adlı eserlerinden yararlanmıştır. Kitabın teknik detaylarına bakacak olursak, barkod numarası 9786056958151 olarak belirtilmiş. Ayrıca kitap, ciltli bir şekilde tasarlanmış ve boyutları 17.00x24.00 cm olarak belirtilmiştir. Sayfa sayısı 520 olarak kaydedilmiş ve kitabın basım yeri İstanbul'dur. Basım tarihi ise Temmuz 2020 olarak belirtilmiştir. Önemli kavramlar Yazar: Mehmet Vehbi Yayınevi: Maruf Yayınevi Kategori: Tefsir Eser Adı: Hulasatül Beyandan Seçme Süreler Temel Eser: Hulâsatü'l-Beyan fî Tefsîri'l-Kur'an Metod: Dirayet metodu Referans Eserler: Mefâtîhu'l-ğayb (Fahreddin er-Râzî), İrşâdü'l-Akli's-Selim ilâ Mezâya'l-Kitâbi'l (Ebu's-Suûd Efendi) Barkod Numarası: 9786056958151 Cilt Durumu: Ciltli Boyutlar: 17.00x24.00 cm Sayfa Sayısı: 520 Basım Yeri: İstanbul Basım Tarihi: Temmuz 2020 Kitap, İslam'ın kutsal kitabı Kur'an'ın tefsiri bağlamında önemli bir kaynak olarak değerlendirilir ve bu alanda daha derinlemesine bilgi edinmek isteyen okuyucular için kapsamlı bir içerik sunar.
187.50 ₺ -
Pratik Tecvit
Tecvit, Kur'an-ı Kerim'i hatasız okumayı öğreten bir ilimdir. Kur'an-ı Kerim'i usulüne uygun olarak güzel bir şekilde okumak isteyen her Müslüman'ın tecvit ilmini öğrenmesi gerekir. Günümüzde tecvit ilmi öğrenmek isteyenler bazı zorluklarla karşılaşmaktadır. Bu sıkıntılarında onlara yardımcı olmak ve tecviti daha kolay anlayabilmeleri için çalışmamızı olabildiğince Türkçeleştirerek şemalar ve renkli örneklerle görselleştirerek hazırladık. Pratik tecvit şeması şu bölümlerden oluşmaktadır. 1. Harf-i med ve sebeb-i medden meydana gelen kaideler 2. Tenvin ve sakin nundan meydana gelen kaideler 3. İdgamdan meydana gelen kaideler 4. Sakin mimin üç hali 5. Harflerin mahreçleri 6. Vakıflar ve işaretler 7. Harflerin sıfatları Umarız Pratik tecvit şemamızdan faydalanırsınız.
24.50 ₺ -
Kuran Okuma Esasları Tecvid
Müslümanlar, Kur'ân-ı Kerîm’i korumakla yükümlüdür. Onu koruma yollarından birisi de okumaktır. Bunun içindir ki, Kur'ân okumak, dinimizde ibâdet olarak kabul edilmiştir. Ancak bu, gelişigüzel bir okuyuş değil, usûlüne uygun bir okuyuştur. Yüce Allah, Kitabının "tertîl" ile okunmasını buyurmuştur; bu da yavaş yavaş, tane tane, kurallarına uygun olarak okumak demektir. Kur’ân’ı, kurallarına uygun olarak okumasını öğreten de Tecvîd’dir. Bu bakımdan tecvîd, bir fantezi ve lüks değildir; Kur’ân’ın Allah tarafından indirildiği şekilde okunmasını sağlayan bir ilim ve sanattır. Tecvîdin, ilmî ve amelî iki yönü vardır. Tecvîdin ilmî (teorik) yönünü bilmeden -kulaktan dolma şekliyle- Kur'ân okumak mümkün ise de, asıl ve ideal olanı, tecvîd bilerek okumaktır. İşte bazı İlahiyat Fakültelerinde ders kitabı olarak da okutulan bu eser, bu hedefe varmak isteyenlere yardımcı olmak maksadıyla hazırlanmıştır. Eserde klasik tecvîd konularının yanında, Kur’ân kıraatıyla ilgili daha pek çok konuya da yer verilmiştir.
350.40 ₺ -
Min Künuzis Sünne
MİN KÜNÛZİ’S-SÜNNE من كنوز السنة Muhammed Ali Sâbûnî Hocaefendi tarafından kaleme alınan ve seçilmiş hadis-i şerifleri lügat, nahiv, belâğat, râvî ve edebî şerh yönünden inceleyen eserdir.
310.00 ₺ -
0 6 Yaş Dönemi Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural
Türkiye’nin en çok okunan pedagoji kitapları yazarı Pedagog Dr. Adem Güneş, bu kez çocukluk döneminin en kritik çağını ele aldı. Çocuğun kişiliğinin ana hatlarının oluştuğu 0-6 yaş dönemi ve bu dönemde kaçırılmaması gereken 100 Temel Kural’ı kısa, öz ve sade bir dille bu eserde topladı. Bir Hint atasözü; “Çocuklarınızı 6 yaşına kadar bana verin, 60 yaşına kadar sizin olsun…” der… Pedagojik açıdan doğrudur bu söz… Zira çocukluk dönemi, his edinim dönemidir… Ve hangi his yerleşirse 6 yaşına kadar çocuğa; o, huya dönüşür… İncecik sızı bırakır duyguda, sökülüp atılması kolay olmayan… Kiminde, uğursuz bir iç ses gibi fısıldar durur, bütün bir ömür değersizlik hissettirir insana iliklerine kadar… Kiminde ise cıvıl cıvıl bir iç kıpırtısı verir, dinmek bilmez yaşama sevinci… Ve en zor anlarda çocukluğun tebessümü koşar gelir yardıma… Her insanın sadece bir kez çocuk olma hakkı vardır… O da anne babasının çocukluğunu yaşamasına izin verdiği kadardır…
211.70 ₺ -
Gelin Tacı Timaş
Bu kitap, Allah’a hakkıyla kulluk edebilmenin yol ve çarelerini gösteren en özlü tasavvuf eserlerinden biridir. Batı dilleri dâhil pek çok dile çevrilen bu değerli eser, kalbi Allah’a bağlamak ve O’nun rızasını kazanmak için neler yapılması gerektiğini ikna edici bir dille anlatır. İnsanoğlunu kendi nefsinin nasıl aldatıp kandırdığını ve onun bu aldatışlarından kurtulmak için ne yapmak gerektiğini misallerle öğretir. İbn Atâullah el-İskenderî tasavvufa sonradan girdiği için, tasavvufa yabancı insanlara nasıl yaklaşmak ve onların yönünü Allah’a tam olarak nasıl çevirmek gerektiğini çok iyi bilir. O yüzden de öğütleri, havada kalan sözler değil, insanın içine işleyen, kalbine dokunan nasihatlerdir. Bu eseri okuyan kişi, kendisini gerçek bir şeyhin, bir mürşid-i kâmilin karşısındaymış gibi hisseder. Eğer Allah yolunda yürümek istiyorsa, bu kitap ona o yolu bütün yönleriyle açar. Kendisine hem dünyasını, hem de âhiretini güzelleştirecek reçeteler sunar.
120.00 ₺ -
Fihi Ma Fih
Gerçek anlamda bir şaheser olan Fîhi Mâ Fîh, Hz. Mevlâna’nın çeşitli ortamlardaki konuşma ve sohbetlerinden, ayrıca kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplardan oluşan gerçek bir maneviyat ve irfan hazinesidir. İngilizcesi, Almancası ve Fransızcasıyla Batılı düşünürleri, Mesnevî kadar derinden etkileyen Fîhi Mâ Fîh pek çok kişinin İslâm’a ısınmasına ve hidayetine vesile olmuş ve olmaya da devam ediyor. Bu kitap, bizim yeterince bilip takdir edemediğimiz eşsiz klasiklerimizin en başta gelenlerindendir. Önsözde yazılanlara göz atan bir okuyucu, Fîhi Mâ Fîh’i neden kitaplığında bulundurması ve dönüp dönüp okuması gereken ölümsüz bir eser olduğunu görecektir.
255.50 ₺ -
Ayaklı Kütüphaneler
Dursun Gürlek, Ayaklı Kütüphaneler isimli eserinde bize, hakiki kitap âşıklarını ve “ayaklı kütüphane”, “canlı kitap” gibi deyimlerin hakkını veren, kafasında kütüphane taşıyan, kitapların kadrini kıymetini bilen âlimlerin hayatlarını ilginç anekdotlar eşliğinde anlatıyor. Bu kitabı okuduktan sonra “yıldızları konuşturan âlim”le, “kafasının içi müdürlüğünü yaptığı kütüphane kadar zengin olan hoca efendi”yle, “ölüleri dirilten ve mezarlıklara hayat veren biyografi bilgini”yle, “kahvelerde ders veren ünlü tarihçi”yle, “Osmanlı arşivi belgelerini Bulgarların elinden kurtarmak için çırpınan, akmayan çeşmeleri görünce gözyaşı akıtan muallim”le, “Fransız işgal komutanını kütüphanesinden kovan Hafız-ı Kütüp”le ve “kitapların ve kitapçıların şeyhi kabul edilen sahhaf”la tanışacaksınız. Bu çalışmayla kitabın, kütüphanenin ve kültür tarihimizdeki “ayaklı kütüphaneler”in gizemli dünyalarına yolculuk yapma fırsatını yakalayacaksınız…
255.50 ₺ -
Allaha Koşan Genç
Bu kitabın muhatabı, “Asım’ın Nesli”, “Diriliş Nesli”, “Davası Allah olan adanmış nesil”, “Ateşte ama yanmayan zamanın İbrahimi”, zamanın Mus’ab’ı, Ammar’ı, Fatıma’sı, Zeyneb’i ve cennetin özlediği elmas nesil… Ahmet Bulut, sade dili, kıskıvrak yakalayan üslubuyla seni bir yolculuğa davet ediyor, sonu cennete varan bir yolculuk… Bu yolda, hedefini belirlemişsin, yoldaki engellerden azadesin… Gençlik nimetlerini, Allah’a yürürken bir nimet biliyorsun… Tuttuğun yola arkadaşlarını da davet ederek yeryüzünde bir müjdeci gibi ferahlıkla dolanıyorsun… Çünkü sen Allah’a Koşan Genç’sin! Kitaba Allah’a Koşan Genç ismini verdim. İstedim ki Allah’a koşasın. İstedim ki nefsin ve şeytanın kışkırtmalarından Allah’a kaçasın. İstedim ki seni cennet yurduna davet eden Rabbine, “Buyur Allahım emrine amadeyim,” diyesin. İstedim ki Rahmet Peygamberi’nin(sav) özlediği ve “Kardeşimdir,” buyurduğu sen olasın. İstedim ki insanlığın kurtuluşu için kendine harap edercesine adanmış yüreğin kardeşi sen olasın. İstedim ki ateşler içinde ama yanmayan İbrahim, bıçağın kesmediği İsmail, suyun boğmadığı Musa, kuyunun yutmadığı Yusuf sen olasın. İstedim ki bir şehrin imarına adanmış yürek Mus’ab sen olasın. İstedim ki ıssız çöllerde yalnız kaldığında, ümitlerin tükendiği anda, “Allah bana yeter,” diyen Hacer, karnındaki bebeği Allah’a adayan Hanne, sudaki bebeğe sahip çıkan Firavun’un sarayındaki Asiye sen olasın. İstedim ki sadakatin, sevginin ve fedakârlığın simgesi Hatice sen olasın. İstedim ki ilmin, ferasetin ve muhabbetin zirvesi Âişe sen olasın. İstedim ki iffetin, edebin ve hayânın membaı Fatıma sen olasın…
160.60 ₺ -
Dersaadette Bayram Sabahları
Bir kitapla eski İstanbul sokaklarında bayram gezmesine çıkmak ister misiniz? “Bayram günü güler yüz göstermek, neşelenmek İslam şiarındandır.” der Muzaffer Efendi İrşad isimli eserinde. Eski bayramların havası ve saray erkânının bayramlaşma törenleri kendilerine has, apayrı şölenlerdi. Mübarek bayram namazı ile başlayan sevinç, ev halkının bayramlaşması, aile büyüklerini ziyaret, çocukların büyüklerin ellerini sevinçle öpüp başlarına koyduktan sonra aldıkları çeyreklikleriyle şekerciye, salıncağa koşmaları ne güzel âdetlerdi. Hele Dersaâdet gibi uzun yıllar dünyaya hükmetmiş bir imparatorluğun başkenti olan bir beldede yaşanan ortamı, kültürü düşünün… • Peygamberimiz ashabı ile nasıl bayramlaşırdı? • Saray erkânının bayramlaşma âdeti nasıldı? • Dersaâdet sakinleri bayram günlerini nerede geçirirdi? • Çocuklar bayram günlerinde hangi semtlerde, nasıl eğlenirdi? • Bayram alışverişleri hangi çarşılarda, kimlerden yapılırdı? • Bu büyülü ve insanı mest eden ortamı şairlerimiz nasıl anlatmıştır? Bütün bu soruların etrafında o günlerin atmosferini âdeta yaşatırcasına anlatıyor Dursun Gürlek… Hepsi ve daha fazlası Dersaâdet’te Bayram Sabahları kitabında.
182.50 ₺ -
Oğlum Hz Muhammed
Oğlumun doğumunu beklerken rüyalar görüyorum her birine bir nebinin konuk olduğu. Göz ve gönül aydınlığı olan bir rüyamda veriliyor ismi kalbime. Uyandığımda kelamların en güzeli dilimde. “Muhammed (asm)!” Allah’ım, bu ne güzel bir isim! “Muhammed (asm)!” Dilim “Muhammed” (asm) diye zikrediyor, kalbim “Muhammed (asm), Muhammed (asm)” diye atıyor. Anlıyorum Muhammed’im (asm) varlığın aşk sırrı. İçimde tarifi mümkün olmayan bir huzur saklı… Aşk, “Mim!” dedi. Tüm varlık aşkla “Mim”lendi. Aşk-ı Sükûn, İffet-i Kalp ve Hay Sultan gibi gönüllerde taht kurmuş kitapların yazarı Nuriye Çeleğen, Babam Hazreti Muhammed (asm) ile başladığı “Kenz-i Aşk” yürüyüşüne Aşk-ı Hüzün ile devam ediyor. “En Sevgili”yi annesi Hz. Âmine ve sütannesi Hz. Halîme’nin dilinden anlatıyor. İki mübarek annenin Son Peygamber'e annelik edişini duygu dolu ve ustalıklı bir anlatımla bugüne taşıyor. Ta ki O, kalplere ulaşsın, ulaşsın da o aşkın sırrından bir tutam kalplere atılsın. Çünkü her kalbin sırrı Aşk-ı Muhammedî’dir (asm). Ve Aşk-ı Muhammedî’ye (asm) ulaşamayan her kalp eksiktir.
200.75 ₺