-
Asi Şafak
BEDEL ÖDEMEDEN HİÇBİR ŞEY KAZANILMAZ... Şikigamileri özgürlüklerine kavuşturmak için her şeyi yapmaya hazır olan Kurara, Mikoşima dağlarının derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkıyor. Canavarların köylere uğrattığı felaket ile yer ve gök şehirlerinin arasındaki savaşın getirdiği yıkımsa hâlâ baki. Kurara eğer Yıldız Tohumu'nu filizlendirmenin bir yolunu bulamazsa bu zamana kadar verdiği mücadele heba olacak. Ve Kurara'nın tahmin ettiğinden de çok kaybedecek şeyi var. "Aksiyon dolu, mükemmel bir veda kitabı." -Lauren James, Çok Satan Yazar
266.40 ₺ -
-
Gece Yarısı Tutuklanmayı Beklemek
Çin 2017’de Doğu Türkistan’ı devasa bir açık hava hapishanesine çevirdi. Kitlesel tutuklamalar, toplama kampları ve sözde eğitim merkezleri… Modern Uygur şiirinin en güçlü seslerinden olan Tahir Hamut İzgil, işte bu dehşetin başlamasından hemen önce Doğu Türkistan’dan kaçmayı başaran son aydınlardan biridir. Gece Yarısı Tutuklanmayı Beklemek, bir entelektüelin gözünden Çin devletinin Doğu Türkistan’da yürüttüğü baskı ve yok etme politikalarına tanıklık etme imkânı sunuyor. İzgil’in anlatımı; gündelik korkuları, umutsuzluğu, tükenmişlik duygusunu, sınırlı direniş yollarını ve insanların birer birer ortadan kayboluşunu yalın bir şekilde gözler önüne seriyor. 2023 Amerikan Ulusal Kitap Eleştirmenleri Birliği John Leonard Ödülü ve 2024 Moore İnsan Hakları Kitap Ödülü’ne layık görülen bu eser, soykırım rejimi altında hayatta kalmaya çalışan bir insanın içten, sarsıcı hikâyesi. Tahir Hamut İzgil’in şiirsel duyarlığıyla kaleme alınan Gece Yarısı Tutuklanmayı Beklemek, bir milletin topyekûn yok edilişini çarpıcı bir şekilde resmediyor. Lirik bir anlatım ve derin bir cesaretle kaleme alınan bu eser, kontrolden çıkmış devlet gücüne karşı yapılan edebî bir şikâyet. Harika bir kitap. Philippe Sands (Yazar, avukat ve hukukçu) İnsanı ürperten ve derinden etkileyen bir anlatı. Bu kitap, okuyucuları korku ve şüphenin girdabına sürükleyip; korku romanlarından daha endişe verici tasvirlerle kontrolden çıkmış bir diktatörlüğün gerçek hikâyesini anlatıyor. Ian Johnson (Pulitzer Ödüllü Amerikalı gazeteci)
237.25 ₺ -
Kendi Gölgeni Aşmak
Hızla değişen, belirsizliklerle dolu hayatın içinde insanı ayakta tutan en önemli dayanaklardan biri: sağlam bir karakter. Ferhat Kardaş, Kendi Gölgeni Aşmak’ta sadece teorik bilgi sunmakla kalmıyor, yaşamın içinden çarpıcı örneklerle bizi kendimizle yüzleşmeye çağırıyor. Her bir karakter zafiyetini, yalnızca bireysel bir kusur olarak değerlendirmiyor; aynı zamanda ilişkileri, meslekleri ve hayatları etkileyen birer kırılma anına dönüştürüyor. Öfke kontrolünden dürüstlüğe, gösterişten karamsarlığa, affetme gücünden hayır diyebilme becerisine kadar pek çok temel meseleye eğilen kitap; sabır, şükran, tevazu, irade ve sağlıklı sınırlar gibi erdemlere dayalı çözüm yollarını da sunuyor. Okurun kendine dair cevapsız bıraktığı pek çok soruya içten, sarsıcı ve umut veren yanıtlar sunuyor. Kendi gölgesini aşmak isteyen, iyiliği ve erdemi hayatının merkezine almak isteyen herkes için yol gösterici bir rehber.
182.50 ₺ -
Kendine Yardımın El Kitabı
Kararsızlıklarımız, kırgınlıklarımız, çocukluktan bugüne taşıdığımız izler ve sessizce büyüttüğümüz kaygılar... Klinik Psikolog Meryem Zeynep Çetin, Kendine Yardımın El Kitabı’nda okuru terapi odasına değil, hayatın ta kendisine davet ediyor. Danışan hikâyeleri, gözlemler ve psikolojik çözümlemelerle harmanladığı bu kitapta sınır koyamamak, duyguları bastırmak, ilişkilerde tükenmek, kendine yabancılaşmak gibi pek çok tanıdık meseleyi ele alıyor. Sözcüklerin yanına çizimlerini de ekleyerek anlatıyı hem zihinlere hem gözlere hitap edecek şekilde renklendiriyor. Kendine Yardımın El Kitabı; kendine anlayışla yaklaşmak, geçmişin yüklerini tanımak ve duygularla barışmak isteyen herkes için bir pusula. Çünkü bazı yolculuklar, sadece kendine varmak içindir.
200.75 ₺ -
Neden İslamın Orta Çağı Yoktu
Orta Çağ kavramı, kullananların düşündüğünden daha fazla hasara neden oluyor. “İslam’ın Orta Çağı” kavramı ise büyük ölçüde tartışılmamıştır. Peki, “İslam'ın Orta Çağı" ifadesi aslında neyi tanımlıyor? Modern Çağ öncesi İslam kültürlerini ele almamızda bu ifadenin ne gibi etkileri var? Kültürlerarası karşılaştırmalarda bu kullanımın sonuçları nelerdir? İslam çoğu zaman Orta Çağ’da takılıp kalmakla suçlanıyor. Peki, ya İslam’ın Orta Çağı yoksa? Thomas Bauer, Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu? -Antik Çağ’ın Mirası ve Doğu- kitabında, “Orta Çağ” olarak adlandırılan dönemde Avrupa’da kayıp kültürlerin yalnızca harabelerine rastlanırken, İslam dünyasında bayındır şehirlerin bulunduğunu ve bilimlerin bütün canlılığıyla gelişmeye devam ettiğini gösteriyor. Almanya’nın en çok satan kurgu dışı kitaplarından biri olan bu kısa başyapıt, reforma ihtiyaç duyan “İslami Orta Çağ” görüşümüzü yerle bir ediyor. Doğu’nun antik kentlerinde hamamlar, camiler, kiliseler ve diğer büyük taş yapıtlar ayakta kalırken, o dönemin Avrupa’sında bunlar birer harabe haline gelmişti. Oysa Doğu’da hekimler Galen’in tıbbını devam ettirmişler; doğa bilimleri ve edebiyatta birbirinden eşsiz eserler kaleme alınmıştır. Doğu’nun günlük hayatında bakır sikke, kiremit, cam gibi gündelik hayatın önemli unsurları yaygın bir şekilde kullanılırken, Avrupalılar bunları ancak Yeni Çağ’ın başında (tekrar) keşfetmişlerdir. Bauer, antik kültürün Endülüs’ten Kuzey Afrika ve Suriye üzerinden İran’a kadar yaşamaya nasıl devam ettiğini, neden 11. yüzyılın Hindukuş’tan Batı Avrupa’ya kadar bütün Avrasya’da, daha sonra Yeni Çağ’da da takip edilecek bir dönüm noktası olduğunu somut bir şekilde anlatıyor. Thomas Bauer bu kitabıyla, alışagelmiş çağ sınırlarını ikna edici bir şekilde yerinden ediyor ve Doğu ile Batı’ya dair klişeleşmiş görüşleri bir bir çürütüyor.
137.75 ₺ -
İran Yahudileri Mana
Dünyanın birçok ülkesinde Yahudi varlığı etkin ve ayni zamanda merak konusudur da. Bir tas atımlık mesafedeki komsumuz İran ve içerisinde yasayan Yahudi azınlığın tarihini en çok bilmesi ve araştırması gereken belki de Türk siyaset ve düşünce dünyasıdır. Arapçadan Türkçeye çevirip okuyucuların beğenisine sunduğumuz bu kitap Yahudi Tarihi konusunda uzman bir yazar tarafından yapılan nadir ve titiz bir çalışma olması yönüyle, bu konuda araştırma yapacak olanlar için önemli bir kaynak niteliğindedir. İran’da Yahudilerin tarihi seyrini, yasal durumunu, örgütlenme ve eğitim çalışmalarını, kültür ve iletişim faaliyetlerini, İran’da Yahudilerin Siyonistleşme sürecini, Filistin Yahudilerini ve Filistin’e göçü; ayrıca Iran, Filistin ve Israil ilişkilerini merak ediyorsanız bu kitabi mutlaka okumalısınız. Dileğimiz, okuyucunun kendi coğrafyasında yaşananları anlamak için ihtiyaç duyduğu bilginin tedarikine küçük bir katkıda bulunmaktır.
171.00 ₺ -
Enokun Kitabı
Tanrı’nın göğe aldığı insan: Enok. Düşmüş melekler, devler (Nefilimler), kıyamet görüleri ve evrenin gizli düzeni... Kanon dışı kalmasına rağmen, hem antik Yahudi hem de erken Hıristiyan topluluklar için kutsal sayılmış bu eser, Tanrı’nın adaleti ve evrensel düzen üzerine çarpıcı anlatılar sunar. Gözcülerin isyanı, meleklerin cezası ve yaklaşan ilahi hüküm; insanlığın yozlaşmış geçmişi kadar, geleceğine dair de derin bir uyarıdır. Enok’un Kitabı, sadece bir dinî metin değil; aynı zamanda insanın kozmik yalnızlığına, bilgi arayışına ve ilahi olanla kurduğu ilişkiye dair güçlü bir anlatıdır. Astronomik gözlemlerden simgesel rüyalara kadar uzanan bu metin, kadim dünyanın evrene ve zamana bakışını ortaya koyar. Etkileyici dili, gizemli anlatımı ve çarpıcı imgeleriyle Enok’un Kitabı, hem tarihsel hem ruhsal bir keşfe çıkmak isteyenler için eşsiz bir yolculuk vadediyor.
105.00 ₺ -
EDOM Siyonist Planın Hedefindeki Ülke Türkiye
Yahudiler tarihleri boyunca Türklerden gördükleri mürüvvet ve ihsanın bir benzerini, başka hiçbir milletten görmediler. XV. asrın sonundan itibaren kitleler halinde Türk yurduna iltica eden bu kavim, Osmanlı sancağı altında şahane hür yaşadı. Haham Zarfati’nin de dediği gibi Yahudiler, Osmanlı mülkünde, Hristiyan toplumlarda maruz kaldıkları mosmor ve kıpkızıl dövülmelerle muhatap olmadılar, en iyi elbiselerini giydiler, inanç ve ibadetlerini yaşamakta serbest oldular.Buna rağmen tüm dünya Siyonist Yahudileri için Türkler, her daim yok edilmesi gereken gog ve magog yani ye’cüc ve me’cüc olarak görüldü. Onlara göre kuzeyden gelecek ve İsrailoğullarını yok edecek millet şüphesiz Türklerdir, zaman, ihsana vefa zamanı değildir. Türkler, Siyonist Yahudilerin üç aşamalı dünya hâkimiyet planının önündeki en büyük engeldir. Bu yüzden Türkiye kademeli bir şekilde işgal ve yok edilecek olan Edom ülkesidir. Elinizdeki bu eser, Siyonist Yahudi’nin dünya hâkimiyet planının şifrelerini, tarihi bir bakış açısıyla ortaya koymakta ve Müslüman Türk gencine bu manada tarih şuuru aşılamayı amaçlamaktadır.
100.50 ₺ -
Bir Türkleştirme Serüveni
Bugüne kadar yazılıp çizilenler, bir-iki ufak hadise dışında ortamın güllük gülistanlık, herkesin durumdan hoşnut olduğuna işaret ediyordu. Resmî tarihçilerin çizdiği bu “mutluluk tablosu”na cemaatin ileri gelenlerinin katkısı da azımsanamazdı. Lozan Antlaşması’nın kendilerine tanıdığı haklardan feragat etmeye zorlanmşlar, “eğer vatandaşsan Türkçe konuş!” dayatmalarına ses çıkarmamışlar, Trakya’da evlerinin, işyerlerinin yağmalanmasını sineye çekmişler, ihtiyat olarak askere alınmalarına bile eyvallah demişler, Varlık Vergisi’yle servetlerine el konulmasına bile ses çıkarmamışlardı. Ne de olsa bunlar münferit “vaka”lardı !... Rıfat N. Bali uzun, zahmetli bir arşiv çalışmasını titizlikle hazırlanmış bir kitaba dönüştürdü ve bütün bu “münferit” vakaların, elhak kabul edilmiş “hoşgörü” söylemlerinin hiç de gerçeği yansıtmadığını, Tek Parti döneminde Yahudilere karşı uygulamaya konulan politikaların basbayağı sistematik bir “Türkleştirme amacı”nın yapı taşları olduğunu ortaya koyuyor. Üç cilt olarak yayımlanması tasarlanan bu çalışma, Cumhuriyet’ten günümüze Türkiye Yahudilerinin tarihini, “resmî” olanın dışında ve ötesinde “gerçek tarihi”ni gün ışığına çıkarmayı amaçlıyor. Bu kapsamlı çalışmanın 1. cildi 1923-1945 arası dönemini kapsıyor; bu yılın sonlarında yayımlanacak 2. cilt Yahudilerin yeni kurulan İsrail’e göçlerini, son cilt ise çok partili hayata geçiş yıllarından günümüze cemaat-kamuoyu-iktidar ilişkilerini konu alıyor.
477.00 ₺ -
Osmanlılarda Devlet Tekke Münasebetleri
İbn Haldun Üniversitesi Yayınevinden çıkan Osmanlılarda Devlet-Tekke Münasebetleri eserini Maruf Yayınevi olarak sizlerle buluşturuyoruz. Tekkelerin toplum hayatındaki rolü incelendiğinde, bu müesseselerin birer kolej, medrese ve teknik üniversite gibi fâaliyet gösterdikleri, kendi prensiplerine göre kıvama geldiğine inandıkları kimseleri "irşad izni" ile cemiyet içerisine salarak halkla iç içe bir anlayışla toplumu yön¬lendirme ve kendi fikir mihverine mâletmeye çalıştıkları anlaşılmaktadır. Tecanüsten mahrum cemiyetin her kademesine anlayacakları dilden İslâm’ı fısıldayan sözü-sohbeti dinlenir sürükleyici şahsiyetler, devlet ve millet hayatının sevk ve idaresinde en mühim rolü oynamışlardır. İçtimaî hayatın her kademesini kuşatan, her safhasındaki faaliyet¬lere ibadet neşvesi veren bu tutum, hasta ziyaretinden devlet idaresine, çırak yetiştirmeden tutun hudut boylarında nöbet beklemeye kadar uzanan bir çizgi içerisinde toplumu tepeden tırnağa kuşatmıştır. Devletin kuruluş ve yükseliş dönemlerinde tekke ve zaviye demek ak¬siyon ruhu ve vazife şuûru ile dopdolu bir tasfiye ve terbiye ocağı demektir.
182.40 ₺ -
18. Yüzyılda Yahudi Aydınlanma Hareketi Haskala ve Moses Mendelssohn
Haskala on sekizinci yüzyıl Avrupası’nda Yahudi çevrelerde ortaya çıkan aydınlanma hareketidir. Avrupa aydınlanma felsefesine paralel olarak ortaya çıkan bu Yahudi aydınlanmacılığı bir anlamda modern Yahudi kültürünün yapısını da belirlemiştir. Temelinde pek çok siyasal, sosyal ve teolojik gerekçeler yatmakla birlikte Haskala hareketinin bize göre en önemli yanı Yahudi modernitesinin ortaya çıkmasına yaptığı katkıdır. Yahudi modernitesi basitçe daha modern ve rasyonel bir Yahudilik kurma anlamına gelmez; fakat aynı zamanda siyasal bir Yahudilik kurgusunun oluşumuna da kapı aralar. Buradan bakıldığında Haskala hareketi ile modern İsrail devletinin kuruluşu arasında organik bir ilişki vardır. Öte yandan dinsel anlamda bakıldığında Haskala daha liberal ve reformist bir Yahudiliğin oluşumuna zemin hazırlamıştır. Modern dünyadaki reformist veya tam tersi olarak geleneksel Yahudilik Haskala hareketinden diyalektik bir mantıkla doğmuştur. Modern dünyadaki rasyonel Yahudi yorumları (reformistler, reconstructionistler gibi) büyük oranda Haskala hareketinden beslenmektedir.
475.00 ₺ -
Dünyayı Güzelleştirmek
Beşir Ayvazoğlu’nun gözünden Turgut Cansever… Turgut Cansever sadece büyük bir mimar ve şehirci değil, doğru bildiği yolda kavgasına tek başına devam edecek cesarete bir düşünce adamıydı… Yaptığı işi ciddiye alan, başladığı her işi aynı titizlik ve ciddiyetle bitirmek isteyen… Kısa yoldan daha çok kazanmak isteyenlerin birlikte çalışmak istemedikleri bilge mimar… Ayvazoğlu’nun gözünde “bir karakter abidesi”… Turgut Cansever’le sohbetlerini gözden geçirip yeni bir düzenlemeyle tekrar okur karşısına çıkarıyor Beşir Ayvazoğlu. Başta mimari olmak üzere bütün sanatların asli görevinin “Dünyayı Güzelleştirmek” olduğuna inanan Turgut Cansever, hayatı, mücadelesi, dünya görüşü, estetik anlayışı ve İstanbul sevdasıyla yeniden can buluyor bu kitabın sayfaları arasında.
127.75 ₺ -
Dilden Dile Çevirinin Konukseverliği
Bir dili çevirmek, yalnızca kelimeleri değil, bir dünyayı konuk etmektir. Nihayetinde insanlığı bir araya getirmek, kültürler arası bir köprü kurmaktır. 2025 Hervé Deluen Büyük Ödülü sahibi filozof Souleymane Bachir Diagne Dilden Dile: Çevirinin Konukseverliği’nde bu düşünceyle yola çıkarak çeviri eyleminin geçirdiği süreçleri dil-kültür-toplum ilişkisi bağlamında inceliyor. Şiirden bilimkurguya, felsefeden sömürgecilik eleştirisine uzanan örneklerle çevirinin gücünü ve sorumluluğunu düşünmemizi sağlıyor. Çeviri yoluyla farklılıkların nasıl bir araya gelebileceğini, eşitliğin ve karşılıklı anlayışın nasıl mümkün olabileceğini sorguluyor. “Senegalli filozof, çeviriyi diller arasındaki eşitsizlik açısından inceleyerek derinlikli bir çalışma ortaya koyuyor.” –Bibliobs “Çeviri yapmak, dilsel egemenliğe verilen tepkilerin sonuçlarından biridir. Bu görüş, metnin merkezinde yer alıyor. Senegalli filozof, hümanist bir bakış açısıyla çeviri eyleminin etiğini sorguluyor.” –Seneplus
146.00 ₺ -
Kokuların Gücü Adına
Doğanın sunduğu eşsiz hediyelerle şifa bulmaya hazır mısınız? Yüzyıllardır farklı kültürlerde kullanılan mucizevi yağların her biri, fiziksel sağlıktan duygusal dengeye, zihinsel berraklıktan ruhsal huzura kadar geniş bir yelpazede fayda sağlıyor. Doğanın sessiz ama güçlü şifasını hayatınıza dahil edin, sağlığınızı ve huzurunuzu geri kazanın. Doğanın mucizevi güçlerinden ilham alarak yazılan bu kitap, beden, zihin ve duygular üzerindeki şifalı etkileri keşfetmeniz için sizi bir yolculuğa davet ediyor. Uzman Eczacı ve Aromaterapi Uzmanı Hülya Kayhan, uçucu yağların kadim bilgeliğini modern bilimle harmanlayarak, her bir yağın nasıl çalıştığını ve hangi alanlarda fayda sağlayabileceğini sade ve anlaşılır bir dille sunuyor. Her sayfasında sizi iyileştirici bir yolculuğa çıkaracak olan bu eser, doğal sağlık arayışında olanlar için vazgeçilmez bir rehber olacak. Hayatınıza sağlık, huzur ve mutluluk katmak için doğanın şifasına kulak verin.
121.50 ₺ -
Yahudi Tarihi
Tevrat'da anlatılan Yahudi tanrısı Yahve (Yahova) çocuk doğurur, Yahudilerle birlikte savaşa gider, Mısırlıların evlerini basarak onlardan Yahudilerin intikamını alır, bazen kızıp Yahudileri cezalandırır, sonra yaptığına pişman olur ve göz yaşı döker; karanlık ve kuytu yerlerden korkar, serin ve gölgelik yerlerde dolaşmaktan hoşlanır, pişmiş et kokusunu sever; insanla güreşir... Tevrat'a göre Abrah (İbrahim) karısı Sara'yı Mısır'da kız kardeşi olarak tanıtır; firavunun haremine sokar, ondan büyük paralar alır; Yakub (İsrail) hilekâr, üç kağıtçıdır; o da karısını kız kardeşim diyerek Ebimalik'in haremine sokar, para alır; Davut, tam bir uçkur düşkünüdür, cephedeki askerinin hanımını dikizler ve zorla yatağa atar. Süleyman, bin kadar cariyesiyle oynaşır, onların hatırına putlara tapar... Bunun adı kutsal kitaptır. Bu halk, Tanrı tarafından seçilmiş millettir ve bü seçilmiş milletin apokrif kutsal kitabı Talmud ise Yahudi olmayanlar için şöyle der: "Yahudi olmayanların mezarları İsrail oğullarının kalplerini donduruyor. Çünkü yalnız Yahudiler insandır; diğer halklarsa ancak değişik hayvan türleridir. "Yahudi olmayana et verilmesi doğru değildir; eti köpeğe ver, çünkü köpek gayr-ı Yahudi’den daha üstündür." "Yalnızca seçilmiş millet ebedi hayata layıktır; diğer halklar ise eşektir." "Gayr-ı Yahudinin vahşi domuzdan farkı yoktur... Hamamdan çıkan bir Yahudi kadın, ilk bakışta eğer bir köpek, eşek, mecnun, gayr-ı Yahudi, kuzu, domuz, at ve abraş görürse tekrar yıkanmalıdır. "Allah, gayr-ı Yahudileri Yahudilerin yüzü suyu hürmetine insan suretinde yaratmıştır. Çünkü gayr-ı Yahudiler gece gündüz durup dinlenmeden Yahudilere hizmet etmek için vardırlar. Bir prensin hayvan suratlı bir hizmetkârı olamaz; aksine onun hizmetkârı insan suratlı bir hayvan olmalıdır."
518.70 ₺ -
Türkiye Selçukluları 1075-1308
Kutalmışoğulları kaderlerine boyun eğip akıbetlerini beklemeye başladılar. Babalarını ortadan kaldırıp kendilerini esir eden Sultan Alp Arslan’ın, bilhassa Anadolu’daki siyasi ve askerî faaliyetleriyle kendileri için hayal bile edemeyecekleri bir gelecek hazırladığını bilmeden sessiz sedasız çile doldurdular. Sonra birden, Sultan Alp Arslan’ın ölüm tarihi olan 1072 yılında bugünkü Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye bölgesinde tekrar tarih sahnesine çıktılar. Kaynaklar onları, kendi isimlerinden çok Kutalmışoğulları olarak kaydediyor, hepsini babalarının ve dedelerinin şöhretiyle anıyordu. Henüz kimse farkında olmasa da onlar, çok yakında dedelerini ve babalarını geride bırakacak büyük bir şöhrete kavuşacak, Bizans Anadolu’sunu Selçuklu Türkiye’si yaparak bu coğrafyada ilelebet yaşayacak bir hatıra bırakacaklardı.
162.45 ₺ -
Şecerei Türk
Ebulgazi Bahadır Han, başarılı bir asker ve yönetici olmasının yanı sıra, döneminin tarihçiliğini de yapmak durumunda kalmıştır. Kendisi bu durumu, “Harezm halkının kayıtsızlığından, hiçbir zaman olmayan bir iş oldu. Uygun bir kişi bulamadık. Mecbur kaldık, ol sebepten kendimiz anlattık.” sözleriyle ifade etmektedir. Ebulgazi Bahadır Han’ın, kendisinden önce yazılan 17 adet Cengizname’den ve diğer şecere kitaplarından faydalanarak kaleme aldığı ve Türk’ün Soyağacı olarak günümüz Türkçesine tercüme edilen Şecere-i Türk kitabında, Oğuzlar da dâhil olmak üzere tüm Türk boylarının kökeni, Eski Çağ ve Orta Çağ tarihi, tüm önemli hükümdarları, gelenek görenekleri ve bazı önemli efsaneleri üzerine kapsamlı bilgiler verilmektedir. Türk’ün Soyağacı, döneminde yazılmış nadir eserlerden olması ve içeriğinin genişliğiyle bugün bile tarih araştırmalarında önemli bir kaynak olarak görülmektedir. Türk tarihi konusunda birincil kaynaklardan bilgi almak isteyen herkesin faydalanabileceği bu eser, ilk kez eksiksiz olarak Türk okurların dikkatine sunuluyor.
207.10 ₺ -
İlk Müslüman Türk Devleti Samaniler
Türklerin İslâmlaşması oldukça uzun bir süreci kapsamasına rağmen, özellikle X. yüzyılda önemli bir yoğunluk görülmektedir. Bunun en büyük sebebi, söz konusu dönemde Mâverâünnehir ve Horasan coğrafyalarına hâkim olan Sâmânîler Devleti’dir. İran asıllı olduklarına dair birtakım görüşler olmasına rağmen, kaynaklar dikkatlice incelendiğinde, bu devletin Türk menşeili olduğu açıkça ortadadır. Türkler, onların varlığı sayesinde, ihtida ettikleri yeni dini kendileriyle aynı etnik kimlikten gelen bir unsurdan öğrenme fırsatını bulmuşlardır. Bu ise çok kısa bir süre içerisinde Türk ve İslâm kelimelerinin bütünleşmesi sonucunu doğurmuştur. Ayrıca Sâmânîler, çağdaşları ve kendilerinden sonra gelen İtil Bulgarları, Gazneliler, Karahanlılar ve Büyük Selçuklular gibi devletler için de idari ve askerî yapı, kültür ve mezhepsel anlamda örnek teşkil etmişlerdir. Aydın Usta tarafından kaleme alınan İlk Müslüman Türk Devleti Sâmânîler (847-1005) adlı çalışmada, devletin siyasi tarihi ve ailenin etnik kimliğiyle alakalı kaynaklarda aktarılan bilgilerin yanı sıra onların sosyokültürel, ekonomik ve ilmî anlamda İslâm Dünyası’na sundukları katkılar da anlatılmaktadır.
104.50 ₺ -
İbn Fadlan Seyahatnamesi
“Şu Türk sana şöyle diyor, Tanrımız bizden ne istiyor da bizi soğuktan öldürüyor? Ne istediğini bilsek verirdik ona…” Ben de “De ki şuna, o, Allah’tan başka ilah yok, demenizi istiyor,” dedim. İbn Fadlan İslam’ı tanıtmak için gittiği Türk topraklarında yaşamıştır bu diyaloğu. Türk âdetleri karşısında şaşkına düşen İbn Fadlan, dönemin Türk dünyası hakkında başka hiçbir kaynakta yer almayan eşsiz bilgiler sunar seyahatnamesinde. Halife Muktedir-Billâh devrinde Bulgarlara İslam’ı öğretip bölgede cami yapacak heyette yer alan İbn Fadlan, halifenin mektubunu ve 4000 dinarlık hibesini Türk hükümdarına bizzat vermiş, bu yolculukta yaşadıklarını Bağdat’a döndükten sonra kaleme almıştır. Başkurtlardan Oğuzlara, Peçeneklerden Bulgarlara kadar bölgenin tüm kadim Türk halklarıyla ilgili ilk elden gözlemler barındıran İbn Fadlan Seyahatnamesi adlı eser, Mehmet Şayir tarafından en güncel tahkikler dikkate alınarak Arapça aslından çevrildi.
61.75 ₺ -
II.Abdülhamitin Muhafızı
Sultan II. Abdülhamid'in muhafızı Vasıf Bey; Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde İttihatçı, mason bir subay ve bürokrat; Cumhuriyet Döneminde Malatya milletvekilidir. Hatıraları sayesinde; İttihatçılık, masonluk, Sultan II. Abdülhamid'in sürgün hayatı gibi mühim konuların İttihatçı bir subay gözüyle nasıl değerlendirildiğini öğreniriz. Döneminde yaşadığı menfur olayların yanısıra Ermeni tehciri, İstanbul'un işgaline kadar pek çok siyasî ve sosyal olay da bizzat şahidinin ağzından bize sunulur. İttihatçı bir subayın anlattığı hususların; idareye ve halka bakışı, Osmanlı'nın son döneminde bürokrasi içindeki hizipleşme, idaredeki çapraz kadrolaşma gibi pek çok konuda okuyucuya farklı fikirler vereceği açıktır. Bu hatırat ile Sultan II. Abdülhamid'in sürgün hayatına dair şimdiye kadar Ayşe Sultan'ın, Doktor Hüseyin Atıf Bey ile Ali Fethi Bey'in şahitliklerine ilave olarak Vasıf Bey'in şahitliği de listeye eklenmiş bulunmaktadır. Eşiyle birbirlerine yazdıkları mektuplar; İttihatçı bir subayın özel hayatı ile dönemin sosyo-ekonomik yapısı hakkında iyi bir fikir verecektir.
190.00 ₺ -
Büyük Selçuklular 1040-1157
1040’ta Dandanakan Savaşı’nda Gazne Devleti’ni mağlup eden Selçuklular, sadece siyasi ve askeri başarılarıyla değil, müessese, kültür ve teşkilat tarihi bakımından da Türk tarihinin seyri içerisinde önemli bir yere sahiptir. Selçuklular, Türkistan’da doğan Türk devlet geleneğini, Horasan, İran ve Orta Doğu tecrübesiyle zenginleştirerek 1071’te Malazgirt zaferiyle beraber Anadolu’ya kadar taşımak ve bu geleneği, bütün bu coğrafyalarda icra etmek gibi önemli bir tarihî misyon edinmişlerdir. Erkan Göksu, Büyük Selçuklular (1040-1157) başlıklı eserinde Selçukluların bir yandan kendilerinden önceki Türk-İslâm devletlerinden miras aldıkları “eski” Türk devlet geleneği ve müesseselerini hüküm sürdükleri “yeni” coğrafyalarda hâkim kılarken, diğer yandan da karşılaştıkları “yeni” imkân ve şartlara hızlı bir şekilde uyum sağlayarak son derece başarılı ve düzenli bir devlet mekanizmasını hangi koşullarda inşa ettiklerini gösteriyor. Büyük Selçuklular (1040-1157), Selçuk Bey, Tuğrul ve Çağrı Beyler, Sultan Alp Arslan, Sultan Melikşâh, Nizâmülmülk, Sultan Sencer, Hasan Sabbah, Romanos Diogenes, Arslan Yabgu ve Terken Hatun gibi Selçuklu tarihindeki önemli kırılmaların aktörlerini merkeze alarak Dandanakan Savaşı’ndan Sultan Sencer’in vefatına kadarki dönemi akıcı bir üslupla gözler önüne seriyor.
104.50 ₺ -
Buhara Hanlığı 1500-1920
Moğolların Türkistan’ı ele geçirmesinden sonra Cengiz Han’ın oğlu Çağatay tarafından kurulan Çağatay Hanlığı, akabinde Timur’un kurduğu Timurlu Devleti ve ileriki yıllarda yine aynı coğrafyada kurulan birçok devlet, tarih sahnesinden çekilseler bile onları var eden toplumlar yok olmamış, bilakis yeni siyasî yapılar kurarak günümüze kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Bu siyasî yapılardan birisi de adını Altın Orda Hanı Özbek’ten alan Özbek ulusunun kurduğu Buhara Hanlığı’dır. 1500-1920 yılları arasında bölgede hüküm süren Buhara Hanlığı (Buhara Emirliği), Türkistan coğrafyasında Türk-İslam kültürünün kök salmasına büyük katkı sağladı. Buharalıların, kuruluşundan Rus işgaliyle yıkılışına kadar dört asırdan biraz daha uzun bir süre hayatta kalan hanlıkları, Mâverâünnehir hâkimiyeti için Safevîlere, Babürlülere, Çarlık Rusya’ya ve Sovyetler Birliği’ne karşı mücadele ettiği gibi, zaman zaman Hive ve Hokand Hanlıkları gibi kendi soydaşlarıyla da mücadele etmek zorunda kaldı. Murat Özkan’ın Buhara Hanlığı (1500-1920) başlıklı bu kısa ama yoğun çalışması, Mâverâünnehir bölgesinin en önemli kültür ve bilim merkezlerinden birisi olan Buhara ve adını verdiği Buhara Hanlığı’nın tarihini siyasî, iktisadî ve kültürel veçheleriyle ele alıyor.
104.50 ₺ -
II .Mahmudun Gölgesinde
Yakınçağ Türk tarihyazımında uzun zamandır bir Tanzimat hayaleti dolaşıyor. Tanzimat-ı Hayriye nice vakittir kendisini/hüviyetini unutan zihinlerin tahayyüllerinde yaşayan hayaletimsi bir şeydir. Onun hatırlanma ve unutulma arasındaki bu hayaletimsi hâli esasında musallat olduğu zihinlerin/tarihçilerin kendi yarattıkları bir hortlaktır; kendi ideolojik, hissî, geçmiş ve gelecek üzerine var olan kaygılarının ve mevzilenişlerinin ürünü bir hayalet. Mevcudiyet ile nâmevcudiyet arasında müphem bir yere karşılık gelen bu kavram, musallat olduğu zihinlerin geçmiş ve gelecek arasındaki trajik şimdilerine müteveccihtir. Dolaşımda olan hayalet geçmişle ilintili olduğu kadar, şimdi ve gelecekle de alakalıdır. Fakat esas nokta şimdiki zaman aralığında olan tarihçilerin bu karabasanla biteviye karşılaşmalarıdır. Tanzimat hayaletinden bahsetmek, esasında Yakınçağ Türk tarih yazımında veya daha doğru ifadesiyle Yakınçağ Türk tarih yazımını inşa edenlerin zihinlerindeki tarih panteonunda hâlâ ölmesi gereken ölülerin mevcudiyetinden bahsetmek demektir. Ancak bu hayalet öldüğünde Tanzimat’ın hakiki ruhu çağrılabilecek ve böylelikle onun hak ettiği yas tutulabilecektir.
392.00 ₺ -
Emir Abdülkadir El Cezairi
Emir Abdülkadir b. Muhyiddin el-Cezâirî el-Hasenî, 19. yüzyılda yaşamış önemli bir komutan ve devlet adamı, bir sûfî ve mütefekkirdir. Fransızlara karşı cihad ve direniş hareketinin liderliğini üstlenmiş ve on beş yıl kadar süren mücâdele hayatında kırk kadar muhârebeye komuta etmiştir. Yine bu süreçte bağımsız bir devlet kurmuş, ancak gerekli iç ve dış desteği göremediği için daha fazla direnemeyip Fransızlara teslim olmak zorunda kalmıştır. Kâdirî bir ailede yetişmiş; daha gençlik yıllarından itibaren tasavvufî muhitlerde bulunmuş ve Kâdiriyye’nin dışında Nakşibendiyye, Mevleviyye ve Şâzeliyye gibi tarikatlara da intisâb edip icâzete nâil olmuştur. Tasavvufî düşüncenin hemen her meselesinde görüşlerini açıklamış, rûhî ve mânevî tecrübeleriyle meselelere ışık tutmaya çalışmıştır. Bir Ekberî temsilcisi olarak İbnü’l-Arabî’yi şerh edip yorumlamıştır. el-Mevâkıf adlı eseri, onun bu yönünü ortaya koyan önemli bir çalışmadır. Ona göre, tasavvuf yoluna sülûk etmeyen ve tasavvufî hakikatlere nüfûz ederek nefsini tanımayan bir kişinin gerçek ihlâsı elde etmesi mümkün değildir. O kişi isterse insanların en verâ sahibi, en zâhidi, en âbidi, insanlardan kaçma ve uzlete sığınma konusunda en dikkatlisi veya nefsin desîselerini ve ince kusurlarını araştırmada en hassas olanı olsun, Allah’ın rahmetiyle nefsini tanımadıkça gerçek ihlâsa eremez.
216.00 ₺ -
Barbar Modern Medeni
Adab-ı muaşeretten şehir hayatına, mimariden müziğe, mutfak kültüründen uluslararası siyasete kadar her alanda karşımıza çıkan medeniyet, son iki asırdır gündemden düşmeyen ve bir o kadar da örselenen ve tüketilen bir kavram. Savaş çıkartmak isteyenler de barış yapmak isteyenler de aynı kelimenin arkasına sığınıyor. “Medenîleştirme misyonu” adı altında yapılan barbarlıklar, modernitenin karmaşık tarihini yeniden ele almamızı zorunlu kılıyor. Barbarlığın, modernliğin ve medenîliğin aynı anda tecrübe edildiği bir çağda Batı, medeniyet hakkındaki sözünü tüketiyor; İslam dünyası ise söyleyecek sözünü arıyor. Elinizdeki kitap bu arayışın izlerini sürerken akla ve erdeme dayalı bir medeniyetin ancak belli bir varlık tasavvuru, dünya görüşü, bilgi anlayışı ve estetik duyuş ile mümkün olabileceğini savunuyor. “Medenî olmayı ve günümüz medeniyetini evrensel olduğu kadar millî (Türk, Osmanlı, İslam) ve tarihî bir çerçeve içinde, Doğu-Batı kaynaklarına dayanarak, felsefî bir görüş ile inceleyen bu kitap, modernitenin iyi ve kötü her yönünü irdelemiştir. Varlığın değerini vurgulayan bu değerli çalışmayı herkesin okumasını ısrarla tavsiye ederim.”
304.00 ₺ -
Alimler Meclisler Raviler
Klasik dönem İslam dünyasında bir kitap nasıl telif ediliyordu? Yazmak dediğimiz fiil bugün anladığımız şekliyle yazarın tek başına üstlendiği bir iş miydi? Klasik düşüncede metin ve yazar birbirine sıkıca bağlı mıydı, yoksa metnin yazardan bağımsız olarak ihtiyaca ve zamana göre değişmesi de hedeflerden biri miydi? Klasik bir esere yoğunlaşan dikkatli bir okuma bizzat metne değil fakat metnin kenarlarına köşelerine alınmış notların bir başka hikâye anlattığını gösteriyor, bir telif hikâyesini… Âlimler, Meclisler, Râviler, bu sorulardan bazılarını 9./15. asır Memlük’ünün belki de en önde gelen âlimi olan İbn Hacer’in Lisânü’l-Mîzân adlı ansiklopedik eseri çerçevesinde cevaplamayı hedefliyor. Telif zamanından müellifinin vefatına kadar gelişim gösteren bu eser, her biri İbn Hacer’in yakın talebeleri olan beş âlim-müstensihin nüshaları çerçevesinde analize tabi tutuluyor. Böylece yazma eser kültürü bağlamında ilk kez, farklı talebeler tarafından muhtelif zamanlarda kopyalanan ve her biri hocanın kontrolünden geçen nüshalar bir kitabın gelişim seyrini gözlemlemek üzere kullanılıyor ve yazma eserlerin dünyasına, metinlerin canlılığına, hayatlarına dair bir pencere aralanıyor…
189.07 ₺ -
Anadolu Türk Tarihi 1 Büyük Selçuklu Devleti
Kitapları, televizyon programları ve gezileriyle binlerce insana tarihi sevdiren Talha Uğurluel, sürükleyici üslubuyla, seyahatleriyle, fotoğraflarla ve zengin görsel kaynaklarla süslediği bu çalışmasında Büyük Selçukluları anlatıyor! * Türkler tarih sahnesine ne zaman çıktı? * Orta Asya’daki Türkler, İslamiyet’i, kimlerden ve nasıl öğrendi? * Çinliler ve Abbasiler arasındaki mücadelede Türklerin rolü neydi? * Türk tarihinde yaygın olarak kullandığımız “Türkmen” tabirinin Oğuzlarla bir ilgisi var mıydı? * Selçuklular kendilerinden önceki diğer Türk devletleri gibi neden Asya’da kalmadılar? * Selçukluları tam bağımsız hâle getiren Dandanakan Savaşı ve tarihçilerin “Dünyanın Gelini” dediği Rey hakkında bilinmeyenler... * Yıllardır aranan Malazgirt Savaşı alanı ve şehitlerin mezarları… * Bütün bilinmeyenleriyle Türklerin Romalıları ilk kez yendiği Pasinler Savaşı alanı... * Sultan Alparslan’ın kabrinin nerede olduğuna dair son bilgiler ve değerlendirmeler... * Unutulan Türkler: Suriye ve Irak Selçukluları... * Şam ve Kudüs tarihinde Selçukluların rolü... * Selçukluların Altın Çağı: Sultan Melikşah dönemi... * Nizamiye Medreseleri ile başlayan dillere destan eğitim seferberliği... Anadolu Türk Tarihi: Büyük Selçuklu Devleti, tarihseverleri şehir şehir gezdiren yepyeni bir kitap… Eseri okurken Cend’den yola çıkacak, Nişabur’dan Merv’e, İsfahan’dan Rey’e, Ani’den Ahlat’a, Antakya’dan Halep’e, Kudüs’ten Kahire’ye seyahat edeceksiniz. Büyük Selçuklu medeniyetin izini sürerken bir devrin sanatına ve tarihine şahit olacaksınız. Selçuklu’nun sanatına, insanına, ilmine-irfanına, günümüzde bile karanlıkta kalmış hayranlık uyandıran yönlerine çok şaşıracaksınız...
310.25 ₺