-
Cenevre Yılları
Deneyimli devlet adamı ve politikacı Kamran İnan, 12 Eylül’ün arifesinde atandığı Cenevre Büyükelçiliği yıllarına ait hatıra ve izlenimlerini anlattığı bu kitapta dönemin siyasi atmosferine ilişkin dikkat çekici anekdotlar aktarıyor. Politikacılarımızda pek alışkanlık olmamasına rağmen, Kamran İnan, düşünen ve yazan bir sima. Politika ve devlet adamlığıyla geçen yıllara ilişkin düşüncelerini, görüşlerini ve hatıralarını sık sık kaleme alan, kitaplaştıran bir isim. Daha önce de; “Hayır Diyebilen Türkiye, Dış Politika, Devlet İdaresi. Olaylar ve Düşünceler” isimli kitaplarla genç kuşaklara engin devlet tecrübesini aktarmayı görev bilen İnan, Cenevre Yılları’nda 12 Eylül askeri darbesine götüren ortama ilişkin gözlemlerine geniş yer veriyor kitabında. Kitabın ilerleyen bölümlerinde Cenevre’de geçirdiği dört yıl zarfında dünya siyasetine, ülke meselelerine ve ülkemizin dışarıdaki temsiline ilişkin konularla ilgili sorumlu bir devlet adamı tavrıyla yapıcı eleştiri ve tekliflerine yer veriyor Kamran İnan.
6.85 ₺ -
Hayır Diyebilen Türkiye
Türk diplomasi lugatında, maalesef “Hayır” kelimesi yoktur. İnsanımız dış ilişkilerde Türkiye’nin gür sesini duymaya hasret kaldı. “Hayır Diyebilen Türkiye” içlerindeki isyanı dışa vuramayan insanlarımızın hislerinin tercümanı. “Hayır diyebilmek gücü Türk milletinde mevcuttur” diyen yazar, uzun yıllar Türk diplomasisinde ve siyasetinde aktif olarak yer almış bir kişi sıfatıyla, çok önemli tespitlerde bulunuyor.
4.11 ₺ -
Senatör
Türk dış politikasının kurmaylarından, tecrübeli devlet ve siyaset adamı Kâmran İnan, Senatörlük yıllarını anlatıyor. Liyakatsiz yöneticiler, doldurulamayan koltuklar, suiistimal edilen vazifeler ve kaçırılan fırsatlar… En önemli anlarda ortadan kaybolan diplomatlar, kişisel menfaatler uğruna feda edilen ulusal çıkarlar… Her geçen gün artan “faili meçhul” cinayetler, ülkede yaratılmaya çalışılan kaos ortamı… Dış politika kulislerinden şimdiye kadar açıklanmamış gerçekler… Adalet Partisi teşkilatı içinde yaşananlar… Amerikan silah ambargosu kaldırılabilir miydi? Demirel ambargonun kaldırılmasını sağlayabilecek açıklamayı neden yapmadı? Malatya olayları üzerine “Şark İstiklâl Mahkemeleri yeniden kurulmalı, idam sehpaları işlemelidir” diyen kimdi? Kâmran İnan bir Moliere piyesine benzettiği Türk siyasetinin neden demokratikleşemediğini veciz bir dille ifade ediyor: “Türkiye′de siyasi partilerde lider değişmez, gerekirse partili, hatta halk değiştirilir, ama lider değişmez!”
10.96 ₺ -
Rusyasız Dünya
Rusya Federasyonu Eski Başbakanı Yevgeni Primakov bu kez güncel dünya politikasının arka planını Türk okuyucusuyla paylaşıyor. Dışişleri bakanlığı yaptığı dönemde bizzat Rus dış politikasına yön veren Primakov, Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle şekillenen yeni dünya düzeninin nereye doğru gittiğini yorumluyor. Enerji savaşlarından İran krizine, Ortadoğu’daki çatışmalardan Obama dönemi ABD’sine dünya jeopolitiğini farklı bir açıdan ele alıyor. Dünya politikasına ilgi duyanların soluksuz okuyacağı bir eser. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte dünya siyasetinin ABD’nin hükmettiği tek kutulu bir düzene dönüştüğü yönünde yaygın bir kanı oluşmuştu. Ancak 11 Eylül sonrası Bush yönetiminin küresel olarak tepki görmesi, Irak ve Afganistan’da yaşanan askeri başarısızlıklar, son krizle birlikte ABD ekonomisinin tökezlemesi, Rusya’nın siyasal istikrara kavuşması, Çin ve Hindistan gibi diğer küresel aktörlerin ortaya çıkışı bize yeni bir denklem kurmamız gerektiğini gösterdi. Yaşanan süreçte özellikle Rusya’nın hafife alınması yapılan tüm hesapları alt üst etti. Rusya’yı süper güçler listesinden çıkarmaya çalışmanın, onun kaynaklarını, dinamiğini, gelişme potansiyelini azımsamanın tek açıklaması siyasi öngörüsüzlüktür. SSCB’nin dağılmasında sonra bile Rusya, yüzölçümü olarak dünyada birinciliği korumaktadır. Gezegende çıkarılan doğal kaynakların % 50’si Rus toprakları altında yatmaktadır. Rusya, yüksek bir entelektüel birikime sahiptir ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi 5 üyesinden biridir. Nihayetinde, nükleer silah ve onun ulaşımı konusunda, ABD ile kıyaslanabilecek seviyededir. Bu kitapta Rusya’yı ABD’den ayıran önemli sorunlar analiz edilmiş, Amerikan dış politika stratejilerinin Moskova’dan nasıl göründüğü gösterilmiş ve oğul Bush’un Devlet Başkanlığı döneminde bu stratejilerin fikir babalarının kimler olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bununla birlikte boru hatları üzerinden yürütülen mücadele, Rusya’nın enerji stratejileri, Ortadoğu sorununa bakış açısı, nükleer anlaşmazlıklar, uluslar arası askeri harekâtlar ve yeni çok kutuplu dünya düzeni değerlendirilmiştir.
7.88 ₺ -
Canpolat
Zülfü Canpolat, Muhsin Yazıcıoğlu'nun Ülkü Ocakları Genel Başkanı olduğu dönemde, Elazığ ve çevresindeki hareketin efsanevi lideri… Bilgeliğin, müziğin, tasavvufun ve bir amaç uğruna hayatı hiçe saymanın içinde gençliğini idrak eder. 12 Eylül, bir karabasan gibi ülkenin üzerine çökünce, kendini bir anda cehennemin ortasında bulur, işkencelerle her gün insanlığına kıyılır. Ancak “milletine hizmet” yolunda bir an geri durmaz. Elazığ'dan Türkiye sathına, giderek Avrupa'ya açılır. Deli Yürek, Kurtlar Vadisi, Pars Narkoterör projelerine katkıda bulunur. Türkiye'nin yakın tarihinin ve siyasal-kültürel yaşamının bir boyutunu oluşturan gelenek içinde ismi ehlince bilinen Zülfü Canpolat'ın, Elazığ'dan Kurtlar Vadisi'nin mimarı olmaya uzanan çarpıcı yaşam öyküsü Sadık Yalsızuçanlar'ın kaleminden bu kitapta… • İhtilal sonrası hapishanelerde neler yaşandı? • Diyarbakır'da 12 Eylül mahşeri nasıl yaşandı ve faili meçhul cinayetler neden hâlâ çözülemedi? • Muhsin Yazıcıoğlu başbuğ varisiyken neden MHP’den ayrılıp BBP'yi kurdu? • Ülkücü camia açısından 28 Şubat ve Abdullah Çatlı ne ifade ediyor? • Avrupa Nizam-ı Âlem federasyonu nasıl kuruldu? • Kurtlar Vadisi dizisi nasıl ortaya çıktı? • Polat Alemdar karakteri gerçek hayatta kim? • Deli Yürek, Kurtlar Vadisi, Pars Narkoterör'ün arkasında kimler var? • Hollywood, Kurtlar Vadisi Irak filmi için kimi tehdit etti?
6.85 ₺ -
Ne Demiş Yunus Emre
Kitap Hakkında Sevginin gücü çepeçevre saracak seni ve seninle birlikte Yunus'a dokunan herkesi. Onun ilahi aşkı, ilahi bir güçle gelip kurulacak kalbine, sevmeyi öğretecek sana karşılıksız... Yunus Emre hakkında sana ilginç gelecek pek çok şey var bu kitapta. Okudukça derin denizlere kulaç atacaksın, belki tadına doyamayacak, tekrar tekrar okuyacaksın... Ne demiş Yunus Emre, "Her gün yeniden doğarız. Bizden kim usansın..."
6.42 ₺ -
İnsanlarla İyi geçinmenin Altın Kuralları
İlk çağda güçlü kişi sağlam, kuvvetli, olan insandı. Orta çağda güçlü kişi, başkalarını hakimiyeti altına alabilendi. Ondan sonraki çağd güçlü, sermaye sahibi oldu. Çağımızdaki güçlü insan, bilgili eşi, çocukları, komşu, dost v.s ile etkili iletişim kurabilendir. Hayvanlar kendi cinsinden olanları, eşlerini, yavrularını, koku duyularını kullanarak bulup anlaşır. Fakat, insanlar birbirleriyle konuşarak anlaşır.
9.00 ₺ -
Şifalı Yemekler
Kozmik Bilim ekibi (KOBİK) aralıksız süren çalışmalarını Yaşam Enerjisi dizisinin beşinci kitabı olan “Kozmik Bilim Işığında Şifalı Yemekler”kitabını uzun çalışma ve emekler sonucu siz okuyucularıyla buluşturdu. Kozmik Bilim Işığında Şifalı Yemekler isimli kitabın amacı karın doyurmak değil, sağlıklı beslenmeyi sağlamaktır. Bu hususta Tıp biliminin kurucusu ünlü hekim Hipokrat, “Yemeklerimiz ilaçlarımızdır. İlaçlarımız yemeklerimizdir” diyerek insan için bu çok önemli meseleye ışık tutmuştur. Kozmik Bilim penceresinden bakıldığında yemeklerin sadece karın doyurmak amacıyla yenmediği, yemeklerin bedenimize, ruhumuza verdiği şifaların yanında, tefekkür boyutunu da ortaya çıkarmasıdır. Anadolu insanı olarak şifalı ve zengin bir yemek kültürümüz vardır. Orta Asya’dan başlayan göçlerle Selçuklu, Osmanlı ve Anadolu’ya dayanan bu zengin yemek kültürümüz yemeklerimiz bütün dünya milletleri tarafından da çok beğenilmektedir. Unutmayalım ki bizim yemek kültürümüz dünyada eşi benzeri olmayan Türk-İslam kültürünün meczedilmesiyleortaya çıkmıştır. Zikredilen bilgiler ışığından yola çıkan, Ahmet Maranki ve Elmas Maranki liderliğindeki Kozmik Bilim (KOBİK) ekibi, 19 Mayıs Profesyonel Aşçılar Derneği Başkanı Executive Şef Sedat Çat ustanın yemekleri güzel mutfak uygulamalarıyla da süsleyerek göz ve damak zevkinize uygun hale getirdiği “Kozmik Bilim Işığında Şifalı Yemekler” kitabı, Türk-İslam kültüründe örneği olmayan bir kaynak eser niteliği taşımaktadır. Kitabın önsözünde de görebileceğiniz pek çok tarifin yanı sıra; • Her yaştaki çocuklarımız için Tabii mamaların , çorbaların , yemeklerın , meyve ve sebze sularının , şerbetlerin ve diğer yiyeceklerin hazırlanması. • Hamileler, çocuklar, ihtiyarlar, gençler ve farklı mizaçların neleri yiyip neleri yememesi gerektiğine dair metodtlar. • Meyve ve sebze sularının şifa etkisini kaybetmeden hazırlanması, • Meyve ve sebzelerin sağlıklı pişirilme metodları, • Hangi mevsimde nelerin yenmesinin şifa olacağı, • Bitkilerin içindeki besin değerleri (vitamin, mineral ve enzim vs.), • Hangi besinlerin hangileriyle pişirildiğinde sağlıklı karışımlar meydana getirdiği, • Öğün sayısı, yeme vakitleri, sağlıklı beslenme listeleri bulacaksınız. Satışları milyona varan “Yaşam Enerjisi, Masajla Mucizevî Tedaviler, Noktalarla Mucizevî Tedaviler ve Kozmik Bilim Işığında Şifalı Bitkiler” kitaplarından sonra hazırlanan bu eser, sağlıklı beslenmenize katkı yapması dileğiyle.. “Sizin en hayırlınız insanlara en faydalı olanınızdır “
245.00 ₺ -
Gorki Üçlemesi 1 Çocukluğum
Daha evvel büyüklerin ağladığına hiç şahit olmamıştım. Büyükannemin durmadan tekrarladığı sözlere bir anlam veremiyordum. "Haydi yavrum, babanla vedalaş. Onu bir daha göremeyeceksin, zavallı adam. Ölmek için çok gençti, daha vakti gelmemişti..." Çocukluğum, Rus edebiyatının en güzel otobiyografik romanları arasında sayılan Gorki Üçlemesi'nin ilk kitabıdır. Yirminci yüzyılın başında Devrim'in eşiğine gelmiş Rusya'nın karmaşık hali, baba acısı ve aile içindeki ilişkiler bir çocuğun gözünden anlatılır bu eserde. Hayat bir çocuğun taşıyamayacağı kadar ağırdır. Ama nihayet olayların üzerine bir tül gibi örtülen naif çocuk bakışı ve büyükannenin varlığı onca acıyı katlanılır kılar.
9.03 ₺ -
Doğuda Aşk Böyle Yazılır
Ben bir düş gördüm bu gece. Kulağıma birkaç harf fısıldadı, lisanı lisanıma benzemeyen dudaklar. İlkin anlamadım, anlayamadım harflerin manasını. Gözlerim mavi ile kızıl arası renklere boğuldu. Renkler bir bir silinirken gözümden, bir adam gördüm kızıllıklar arasında. “Sen” dedim, “Sen şairsin.” Ya dudağındaki sözler neden bu kadar kayıp? Bu harfler de ne? “Anlamıyorum.” Gözlerini gözlerime çevirdi. “Okuma, dinle” dedi. Dinlemek için susmak gerekmiş. Sadece sustum. Ah yazabilseydim duyduklarımı! Ah işittiklerimi anlatabilseydim. Hatırımda üç ses kaldı sadece. Üç kayıp harf… Şairler rüyaya yattı o gece. Her birine bir harf nasib oldu. Birine susmak düştü, birine vuslat ve dahi birine yanmak düştü bu rüyadan. “Aşk” diyesi geldi şairlerin. Ama diyemediler. Her biri bir harf yazdı avuçlarımın içine. Rengi kızıldan maviye çalan mürekkeplerle üç harf yazdılar gözbebeklerimin içine… Üç harf işittim o gece. Üç harf; ayn, şın, kaf…
135.00 ₺ -
Hiç Kızmayan Öğretmen
Öğretmenimiz, anne ve babamızdan sonra ilk ciddi eğitimimizi aldığımız, hatta kimi davranışlarını örnek edindiğimiz kişidir.Öğretmenlik, zevkli ve neşeli olduğu kadar zor ve zahmetli bir meslektir aynı zamanda... Öğretmenlik, hiç kızmayan öğretmen olmakla anlam kazanır. Sabırlı, hoşgörülü ve sonunda başaran olmak gerçek öğretmenliktir. BU KİTAP, mesleğini severek ve isteyerek yapan, gayretli, hoşgörülü, sabırlı ve idealist bir öğretmenin uygulayıp güzel sonuçlar aldığı metodlrdan oluşuyor. Eğitim ve öğretim görevi yürüten herkesin ihtiyacı olan bilgi ve tavsiyeler bu kitapta!
4.80 ₺ -
Kendinizi ve Başkalarını Motive Etmenin 1001 Yolu
“İnsanların niçin başarmak istediklerini bilmek, onları amaçlarını ulaşmaya motive edebilmek için gereklidir.” Sizi başarıya götürecek ve etkili olduğu ispatlanmış motivasyon yollarını bu kitapta bulacaksınız.
5.48 ₺ -
Hayatın Kalbine Yürü
İnsan kendine inandığı, savunduğu, doğru ve güzel bildiği değerlere, düşüncelere, teşebbüslere yiğitçe ve şerefle katılabilmeledir. İnsan olma sanatının baş döndürücü incelikleri bu katılıştadır. Bu katılış yoksulluk getirebilir, ölüm getirebilir, yanlızlık getirebilir ama şahsiyet abidelerinin yükseldiği kaide budur. Bize düşmanlarınmızı bile haysiyetli, saygıya layık gösteren, onları kendilerini, savundukları şeylere katmış olmalarıdır. Hayata verdikleri anlamın içini gerektirdiğinde canları ile dolduranlar hayatı güzelleştiriyorlar, dünyayı değiştiriyorlar. Hayatın kalbine yürüyenler için her netice bir zaferdir. Çünkü yürüyüş demek zaten zafer demektir. Bu kitap nice hatıra ve olaylarla o büyük yürüyüşü anlatıyor. O ZAFERDEN BAHSEDİYOR....
5.14 ₺ -
Yüksek Yaşama Sanatı
Recep Şükrü Apuhan’dan bir hayat rehberi: Yüksek Yaşama Sanatı Farklılıklar Hukuku, Adalet, İnsanlara Rahmet Olmak, Ahlak, Denge, Huzur… Recep Şükrü Apuhan hayatı adeta cennet haline getirecek eşsiz bir yaşam biçimini, insanoğlunun yaradılışına uygun yaşama sanatını anlatıyor. “Ben”in yerine “biz”i koyan, toplumsal iyiliği tesis edecek değerleri hayatın merkezine oturtan, alışıldık kişisel gelişim kitaplarının çok ötesinde biçalışma. 7’den 70’e herkese yaradılış gayesini hatırlatacak ve yaşama sevinci aşılayacak bir rehber.
6.51 ₺ -
Aşk Yolunda Adım Adım
Aşk Yolunda Adım Adım İstanbul'dan Hz. Mevlana'ya Yürüyerek Yolculuğun Öyküsü 2009 Nisan'ının bir gecesinde Emrah Altuntecim eşi Ceyda'ya heyecanla seslenir: - Yürüyelim Ceyda! Ceyda bir an beklemeden cevap verir: - Yürüyelim! - Uzaklara, çok uzaklara yürüyelim! Hiç bitmeyecek bir yolda yürüyelim… - Yürüyelim ama nereye yürüyelim? - Bilmiyorum Ceyda… Ama çok uzaklara yürüyelim! Heyecan içinde yüreğimin titrediğini hatırlıyorum. Saçlarımdan, sırtımdan ayak uçlarıma kadar tüm vücudumu saran bir cevap o an Ceyda’nın dudaklarından tek tek döküldü: - Hz. Mevlana'ya yürüyelim... Bu ilham dolu geceden sonra genç çift, İstanbul Yenikapı Mevlevihanesi'nden Konya'ya, Hz. Mevlana’ya 49 günlük bir yolculuğun ardından yürüyerek hiç vasıta kullanmaksızın ulaşırlar. Adeta açık havada halvet gibi geçen 49 günlük yolculuk esnasında yaşanan enteresan olaylar, onlara yardım edenler, görülen hikmetler... Ve daha fazlası okuyanlara da ilham olacak nitelikte... İki küçük karınca ve onlara ekmek, su verenlerin hikâyesi: Aşk Yolunda Adım Adım
9.94 ₺ -
Kalite Liderliği Dorukları Düşleyenlerin Kitabı
Toplam Kalite Yönetimi anlayışına göre, örgütün başındaki bir ya da birkaç kişinin zihinsel gücü ve liderliği yeterli değildir. Örgütteki bütün çalışanlarının birikimi ve yetenekleri vazgeçilmez önemdedir.Ve tabii ki üretim sürecinin kalite felsefesine dayandırılması da… Bütün çalışanların katılımıyla ortaya çıkarılacak sinerjik güç, örgütün pazardaki mevcudiyetine daha sağlam temeller oluşturacaktır. Böyle bir katılım, her bir çalışanın potansiyel liderlik vasfını gün yüzüne çıkarmakla mümkündür. Örgüt lideri, çalışanların yeteneklerini göstermelerini sağlayan bir koordinatördür. Ve lider, tam katılımı kabul etmiş, öğrenen organizasyonu sağlamış, vizyon sahibi biri olmalıdır. Kalite Liderliği, Dorukları Düşleyenler için bir kılavuz kitap…
9.60 ₺ -
Başarı Bedel İster
İşte ekonomik hayatın üç önemli anahtar kavramı: İşletme, yönetim, organizasyon!... İşletme nedir ve hangi unsurlardan meydana gelmektedir? İşletme demek başarı mı demektir? Başarı için işletmenin varlığı yeterli değilse, tamamlayıcı olan nedir? İşletme dendiğinde ayrılmaz bir parça gibi akla gelen yönetimin, işletmenin başarısındaki fonksiyonu nedir? Organizasyon nedir? İşletme, yönetim, organizasyon... Bu üç kavramın birbirleriyle olan ilişkisi nasıl izah edilebilir? Bu ve benzeri soruların artırılması mümkündür. Ancak bu soruları sormaktan daha önemli olan, uygun cevapları verebilmektir. Bu kitap, sözü edilen cevaplara ulaşabilmek için atılmış adımlardan birisidir. Kitap üç bölümden oluşmaktadır: İşletme, Yönetim, Organizasyon... Her bölüm ilgili temel kavram ekseninde olmak üzere kavramsal fenomenler analiziyle başlamaktadır. Yönetim ve Organizasyon Anabilim dalında lisans ve doktorasını tamamlayan Prof. Dr. Nurullah Genç’in Akademik çalışmalarının yanı sıra edebi çalışmaları da bulunmaktadır. Hiçbir plan, organizasyon olmadan yaşayamaz...
10.28 ₺ -
Ali Emirinin İzinde
Millet Kütüphanesi’nin müessisi Ali Emîrî Efendi’nin emanetlerini gözü gibi koruyan, bunun için mücadele etmekten hiç yılmayan bir kültür adamının, Mehmet Serhan Tayşi’nin hatıraları, İstanbul Millet Kütüphanesi’nde geçen uzun seneleri, o senelerde tanışılan insanları, edinilen tecrübeleri anlatıyor… Elbette, Türkiye’nin geçen yüzyılında İstanbul’un kültür muhitlerinin gündemlerini, önemli şahsiyetlerinin çalışmalarını, yer yer eleştirileri, ama son derece sahicii bir üslupla o dönemin kendine has yapısını da anlatıyor… Millet Kütüphanesi’nde memurluk, uzmanlık, müdür yardımcılığı ve müdürlük yapan Mehmet Serhan Tayşi, çocukluğundan ve ailesinden başlayarak, Dolmabahçe Sarayı’nda sekiz yıl boyunca Mustafa Kemal Atatürk’ün muhafızlığını yapan polis babası Ahmet Râsih Tayşi’nin hatıralarını da ekleyerek, sizi bir devrin şahitliğine, şimdilerde örnekleri giderek yok olan farklı hayatlara çağırıyor… II. Dünya Savaşı’nın netameli günlerindeki Adana’dan, İzmir Bayındır’ın Melamî, Nakşî manevî iklimine, oradan da İstanbul’un çok renkli ilim ve kültür hayatına doğru akan keyifli bir hikâye.
296.00 ₺ -
Sultan Vahdeddinin San Remo Günleri
Sarayın Abhaz kökenli baş nedimelerinden Rumeysa Hanım, saraya kaç yaşında girdiğini, harem hizmetine ne zaman dahil edildiğini hatırlamıyor. Aklından çıkaramadığı tarih ise 10 Mart 1924: Altı yüzyıl boyunca bu toprakları idare eden Osmanoğullarının ve saray halkının ülkeden çıkarılışı, İstanbul’dan San Remo’ya gidiş ve sürgün günleri… Hanedan üyelerinin Villa Nobel’de geçirdiği zor günlerin en hazini belki de Sultan Vahdettinin ki… Saltanatı sona eren bir hükümdarın uzaktan memleketini ve yöneticilerini seyretmesi... San Remo’da yakınları ile sohbet eden sabık sultan Vahdettin Türkiye Cumhuriyeti ve kurucuları hakkında şöyle diyordu: “Devletimi kurtarabilecek tek adam Mustafa Kemal’di. Vazifelendirdim, cebine de nakit koydum ki müşkül duruma düşmesin, iyi de nasihat ettim. Ama ah vefasız bizi sırtımızdan vurdu ah... Millet huzura kavuştu inşallah, fakat hanedan perişan oldu”. Sultanın sadık hizmetlilerinden Cenaniyar Kalfa ise “Her devrime bir kurban gerek, biz kurban olduk o da cellat...” diyordu.
8.91 ₺ -
Politika Galerisi
Gazeteciliğin duayenlerinden Cihad Baban’ın aktif siyasette bulunduğu yıllardan tanıdığı İsmet İnönü, Celal Bayar, Fevzi Çakmak, Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Ekrem Hayri Üstündağ, Ahmet Tahtakılıç ve Osman Bölükbaşı’nı anlattığı “Politika Galerisi”nin sayfalarını çevirerek 1945 sonrası demokrasi tarihimize tanıklık edebilirsiniz. “Politika Galerisi”ndeki siyasilerin karakter tahlilleri, aile yaşantıları, eğitimleri, siyasi kararlarını hangi kriterlere göre aldıkları, insani zaafları ve gündelik yaşamdaki halleri tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilirken; çok partili hayata geçiş süreci, seçim propagandaları, kabine hikayeleri ile Demokrat Parti ve icraatları, askeri darbeler ve Yassıada mahkumları hakkında pek çok nokta da aydınlanacak. Ve belki de, “Aslında İnönü prensiplerinin, Menderes heveslerinin adamı idi...” cümlesindeki yalınlıkla Demokrat Parti ile CHP genelinde, Menderes ile İnönü arasındaki çekişmenin arka planını keşfetme imkânı bulunacak. Cihad Baban’ın güzel Türkçesi ve nefis üslubuyla bir çırpıda okuyacağınız Politika Galerisi, siyasete ve yakın dönem Türkiye Cumhuriyeti tarihine bakışınızı değiştirecek...
222.00 ₺ -
Teşkilatı Mahsusadan Kuvayı Milliyeye
İhsan Aksoley, I. Dünya Savaşı’na Muhabere Teğmeni rütbesiyle katılmış bir Türk subayıdır. Enver Paşa’nın emriyle, Fizan’da telsiz telgraf istasyonu kurmakla görevlendirilmiş, Kuzey Afrika’ya bir Alman denizaltısıyla gitmiş, Mondros Mütarekesi’nden sonra beraberindeki subaylarla İtalyan kuvvetlerine teslim olmuş ve elimizdeki kitabın ilk bölümünde esir bir Türk subayının Kuzey Aika’daki yaşadıklarını anlatmıştır. 1919 Eylül’ünde İstanbul’a dönen İhsanAksoley kitabın ikinci bölümünde İstanbul’da kurdukları gizli bir teşkilat ile Anadolu’ya insan, silah ve malzeme kaçırdığını, kimliğinin ortaya çıkmasını müteakip Anadolu’ya geçişini kısacası Milli Mücadele döneminde yaşananları, göze alınan riskleri verilen zorlu mücadeleyi anlatmaktadır.
133.20 ₺ -
Türk Yurdunun Bilgeleri
1940’lardan 1980’lere, üniversite, edebiyat ve basın tarihimiz açısından son derece kıymetli on iki bilgenin portresini okuyacağınız bu kitapta, Meclis’te, edebiyatta, üniversitede ve basında yaşanan, Türkçülük, milliyetçilik hareketleri, tartışmaları, milliyetçi-muhafazakâr kesimin komünizmle mücadeleleri anlatılmıştır. Özellikle 1961 Anayasası’nın getirdiği kısmî özgürlük ortamının farklı ideolojilerin meydanlara dökülmesini sağlaması ve bu arada Marksizm ivme kazanması; buna mukabil muhafazakâr milliyetçi görüşün genç nesle aktarılabilmesi için üniversite, basın ve dernekler kanalıyla yapılan faaliyetler… Darbelerle geçen bu tarih aralığında, vatanın en az zararla çıkması için gösterilen çabaları, Erol Güngör, Ahmet Kabaklı, Necmeddin Hacıeminoğlu, Muharrem Ergin, Sabahaddin Zaim, Muammer Kemal Özergin, Zeki Velidî Togan, Sadi Irmak, Ayhan Songar, Cemal Kutay, İzzeddin Şadan ve Ziyad Ebuzziya’nın hayat öykülerinde okuyoruz…
140.60 ₺ -
Yalnız Demokrat
Ferruh Bozbeyli’nin Pazarcık’tan İstanbul Hukuk Fakültesine, oradan genç bir avukat olarak Yassıada’ya, ardından Ankara’da siyasete ve TBMM başkanlığına uzanan hayat hikayesi demokrasi tarihinin yaralı yıllarının da izlerini taşıyor kuşkusuz. Darbeleri, muhtıraları gördü. Türkiye’nin en genç Meclis başkanı seçildi. On altı senelik siyasi hayatında demokrasinin savunucusu oldu. İhtilalden demokrasiye Türk siyasî tarihini, İhsan Dağı ve Fatih Uğur’un sorularına Bozbeyli’nin verdiği cevaplarla, bir kez daha tahlil etme şansını yakalıyoruz…
13.70 ₺ -
Halife II Abdulhamidin Hac Siyaseti
Yayına Hazırlayan: Gülden Sarıyıldız - Ayşe Kavak XIX. yüzyılın ikinci yarısında hacıların sayısının 300 binlere varması, dünyanın dört bir tarafından gelen Müslümanların Hicaz’da buluşup kardeşliklerini pekiştirmesi Batılıları, özellikle Osmanlı birliğini bozmaya yönelik politikalar izleyen İngiltere’yi rahatsız etmektedir. Bu nedenle, dünya kamuoyuna, hacıların sıhhi olmayan şartlarda hac yaptıklarını, Hicaz̻a giden Hintli müslümanlar ve dilencilerin, buradan Avrupa’ya pek çok hastalığı ve o dönemde şiddeti gittikçe artan kolerayı taşıdıkları şayiasını yayar. Bu şayia İslam dünyasında Osmanlı Devleti ve halife alayhinde bir propaganda unsuru olarak kullanıldığı gibi, Batılı devletlerde yaşayan Müslüman tebaanın Hicaz’a gitmesi de engellenir. Batının hac üzerinden yürüttüğü bu siyasetle mücadele etmek üzere, Dr. Mehmed Şakir Bey konuyla ilgili pek çok neşriyatta bulunur. 1890 yılında ilahi bir işaretle, hacca gitmek üzere Seraskerlik’e başvuran Şakir Bey İstanbul’dan gemiyle Mekke’ye doğru yola çıkar. Yolculuğu boyunca uğradığı yerleri, gördüklerini en ince detaylarına kadar not alır. Cidde, Mekke, Taif, Arafat, Müzdelife, Mina, Medine ve Yenbuğulbahr’da yaptığı incelemelerde müspet ve menfi tüm yönleriyle haccı değerlendirecek verilere ulaşır. Hacı olup döndüğünde de Halife Abdülhamid bunları kendisine bir rapor olarak sunmasını ister. Bu rapor II. Abdülhamid’in hac siyasetinin bir parçası olarak hıfzıssıhhasının esaslarını oluşturacaktır. Bu bağlamda Osmanlı Devleti’nin hac siyaseti, “siyaset-i tıbbiye” denilen bir kavramla birlikte yeniden şekillenir. Hadimü’l-Haremeyn olan Halife II. Abdülhamid’in kutsal topraklarda hacıların huzurlu bir şekilde ibadetlerini yapabilmeleri için aldığı önlemler, yaptırdığı hastane, misafirhane vb. yapılar bu raporun verileri ışığında vukubulan hadiselerdir. İşte elinizdeki eser, bu seyahatname-raporun tab’a bürünmüş halidir.
218.30 ₺ -
Tekkeden Meclise
Veled Çelebi’nin Konya’dan İstanbul Bahariye Mevlevîhanesi’ne varan yolu… Galatasaray Mevlevîhanesi’nde ve Sultan Reşad tarafından getirildiği Konya Mevlâna Dergâhı postnişinliği… Konya postnişinliği esnasında I. Dünya Savaşı Suriye Cephesi’ndeki askerlerin maneviyatını artırmak üzere kurulan Mücahidîn-i Mevleviyye Taburu’na padişah iradesiyle kumandan tayin edilmesi… İttihat ve Terakki’nin hükümetten uzaklaştırılmasıyla Sultan Vahdeddin’in “post”a Abdülhalim Çelebi’yi getirmesi ve Veled Çelebi’nin görevden alınması… Şura-yı devlet azalığına seçilmesi… Millî Mücadele hareketine katılması… Ve nihayet yeni hükümette bilfiil yirmi yıl milletvekilliği yapması… Saray ve tarikat çevreleri arasında geçen çalkantılı seneler ve şeyhlikten mebusluğa giden bir “seyr-i sülük”… Bu sıra dışı “Meşrutiyet devri Çelebisi”, İttihatçıların, Sultan Reşad, Yusuf İzzeddin, Abdülmecid ve Selim’in izzet u ikramına, “Mevlana’dan başka hiçbir çelebinin mazhar olmadığı iltifata” nail oldu. Yakın dönem Türkiye’sinin siyaset ve tasavvuf hayatına Şeyh Efendi’nin penceresinden bakmak için buyurun…
51.80 ₺ -
Pir Aşkına
“Nûr-ı aynım Feridun Nâfiz Beyefendi; Bugün sabahleyin masamın başında işle meşgul iken odacı geldi. Elindeki bir paketle mektubu verdi. Üzerindeki yazısından bunun pek sevdiğim bir zâttan geldiğini tahmin ettim. Zarfları açtım, mazrûfu görünce öptüm başıma, yüzüme sürdüm…” Bahariye Mevlevîhanesi son postnişîni Midhat Bahârî, tekkeleri kapatılıp, “meydan”lar boşaldıktan sonra derviş Feridun Nafiz Uzluk’la yılarca mektuplaşır. Bu mektuplar, bir yandan, Şeyh Efendi’nin Mevlevîliğin eski günlerini yâd edip, “Ne zaman gönlüme gelse inanın/Değişir zevke döner âlâmım./Bana en canlı birer hâtıradır/Mevlevîlikte geçen eyyâmım” diyerek, teselli bulduğu bir “meydan” vazifesi görür.Bir yandan da, tekke mensuplarının sıkı takibata uğradığı o yıllarda aktif-siyasî bir direniş göstermek yerine, dervişliği nasıl sürdürebileceklerine dair alternatif bir “meydan” önermektedir: “Ardında eser bırakan, halef bırakmış olur” düsturunca Mevlevîliği kitaplarda, gazetelerde, mecmualarda hasılı matbuatta yaşatmak… Mektuplar adresine ulaşmıştır! Pîr aşkına, Hû.
185.00 ₺ -
Bir Ermeni Komitecinin İtirafları
Bu kitap, XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin geçirmiş olduğu süreci gerçekleri ile ortaya koyuyor, Balkanlarda yaşanan süreç yanında Ermenilerin bağımsızlık yolundaki çalışmalarında nasıl düşündüklerini ve harekete geçtiklerini ele alıyor. İstanbul’dan başlayan kimi zaman Venedik’e kimi zaman Atina’ya kimi zamanda Muş ve Kahire’ye uzanan bir yaşam hikayesi bu. Ermeni Meselesi’nin ve Doğu Anadolu’daki karışıklıkların kim tarafından ve nasıl başlatıldığını olayların içerisindeki bir komitecinin ağzından dinleme fırsatını okuyucularına sunan bu çalışma sadece XIX. yüzyıl ile sınırlı kalmayıp Milli Mücadele dönemindeki Ermeni-Fransız faaliyetlerini ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde Ermeni faaliyetlerinin ve hayallerini da akıcı bir şekilde anlatmaktadır. İngiltere ve Rusya’nın bu olayların başlaması konusunda Ermeni komitecilerini nasıl yönlendirdiklerini de bu itirafnamelerde bulabilirsiniz. Mihran Damadyan’ın 23 Şubat 1894 tarihinde Yıldız Sarayı’nda verdiği itirafname, Ermeni meselesinin doğuş kaynağı ne idi? Osmanlı Devleti’nin Ermenilere karşı kötü davranması mı? Avrupa’nın büyük devletlerinin Osmanlı Devleti’nin stratejik ve ekonomik açıdan değerli topraklarında üstünlük elde etmek istemeleri mi? Yoksa Ermenilerin bağımsız bir devlet kurmak arzusu mu? sorularının tüm cevapları ile Hınçak cemiyetinin kuruluşu, tarihe “Ermeni patırtısı” olarak geçen Kumkapı hadisesini, Sason olaylarını, Osmanlı Bankası baskını ve Abdülhamid’e suikast girişiminin detaylarını kapsıyor… Sakarya Üniversitesi, Ermeni Araştırmaları Merkezi Müdürü Haluk Selvi gibi alanında uzman son derece yetkin bir kalem tarafından yayına hazırlanan bu eser zevkle okuyacağınız, bir komitecinin hayat öyküsüdür… “Bağımsız Büyük Ermenistan” kurma düşü gerçekleşebilir miydi? Avrupa’da tahsil gören bütün genç Ermeniler, Yunanistan’ın, Sırbistan’ın, Romanya’nın ve Bulgaristan’ın Osmanlı Devleti’nden kopuşuna şahit olmuşlardı. Bu kopuşun yöntemini de kavramışlardı. Rusya’nın ve İngiltere’nin bu milletlere nasıl yardım ettiklerini görmüş, Osmanlı ülkesinde karışıklık çıkarmanın kendileri için yeni bir takım çözümler getireceğine inanmışlardı… Mihran Damadyan’ın hayatında aslında bütün Ermeni komitecilerinin yaşam tarzını görmemiz mümkün. Zira hepsi aynı düşünce ile Türklere karşı düşmanca davranmışlar ve onlardan can almışlardı. Barış ve kardeşlik adına harekete geçen tüm ihtilalcılar gibi onlar da gördükleri düşü kanla sulamışlardı. Tarihte yaşanmış olan bu üzücü olayların Ermeni Milleti’nin temsilcilerine ibret olması dileğiyle yayınladığımız bu kitap, Kilikya’dan Hazar’a “Büyük Ermenistan” düşüyle yaşayan Mihran gibi Ermeni komitecilerin Osmanlı coğrafyasındaki faaliyetlerini kendi ağzından bize anlatmaktadır.
10.28 ₺ -
Osmanlı Ordusunda Bir Nefer
Elinizdeki kitabın asıl önemi ve tadı, tarihe tuttuğu ışık ve yaşanmışlığın çıplak resmi oluşudur. 1915'te Çanakkale'de, 1916'da Galiçya'da, 1917-19'de Filistin'de yani Birinci Dünya Savaşı'nın, en kanlı cephelerinde ve 1918-20 yıllarında Osmanlı'nın çöküşüyle beraber İngiliz esareti altında geçen yıllar... Hatıralarında, bulunduğu cephelerde yaşadıklarını ayrıntılı bir şekilde anlatır İbrahim Arıkan. Ayrıntılı olmasını da asker olduğu andan itibaren günlük tarzında bir not defteri tutmaya başlamasına borçludur. Bu hatıralar, bizzat İbrahim Arıkan tarafından dikte ettirilip daktiloya yazdırılmak suretiyle meydana getirilmiştir. Hatıralarını kronolojik metotla anlatan İbrahim Arıkan'ın yaşadıklarından ve gördüklerinden alınacak o kadar çok ders var ki... Bunlar kimi zaman hüzünlü, kimi zaman acılı, kimi zaman insanı donduracak kareler halinde resmediliyor.
185.00 ₺