-
Gül ve Hüzün
Gülü dile düşüren bir divanedir bülbül. Sırları yağmalanmış, utancın mağduru gül… İncinen duygularla kanıyorken yüreği, Böyle bir adanışa onay verir mi gönül? Bülbülün feryadıyla inler gittiği diyar, Bu vuslat efsanesi, sürer mahşere kadar. Sararır goncaları, desenler tutmaz ayar, Derler ki bilmeyenler, gülde vefa ne arar?
8.14 ₺ -
Sabıkalı ve Dul
Sabıkalıya Türkiye'de hayat hakkı yok. Ya dula? Dul olan erkekse, dul olması önemli değil. Ya kadınsa? Peşinen yandı demektir. İnsanlığa sabıkalı olmadığı, çilekeş dulların kalmadığı bir dünya dileğiyle.
15.00 ₺ -
Ne Olur İhanet Etme
Bu kitap, roman tekniğine uygun olmayan, ama konu bakımından -okuyanlara göre- harika bir “Roman” Neden harika? Yazılış hikayesinden de anlaşılır. Birbirini seven iki genç vardır. Erkeğin âilesi kızı istemedi. Gençlerin acısı çok büyüktü. Onların durumuna şahit oluyordum. Müstehar isim kullanayım, erkeğin adı Cemal, kızın ismi Fatma. Cemal’le Fatma’nın hikayeleri çok uzun. Önceleri Fatma Cemal’le evlenmeyi hiç istemiyordu. Fakat Cemal Fatma’nın peşini bırakmadı. Her gün telefon, mektup, hediye haber... Cemal’in gözyaşları Fatma’yı Cemal’e âşık etti. Evlenme teklifini kabul etti. Evlilik günlerini bile kararlaştırmışlardı. Fakat ilginç bir şey oldu. Fatma hiç ummadığı bir günde Cemal’in evlendiğini duydu. Fatma aylarca yıllarca kendine gelemedi. Bu olay beni çok üzmüştü. Romanı yazarken hâlâ o genç kızın yaşadığı şoku unutmamıştım. Başka olaylar hem de iç içe önemli olaylar vardı. Ne olur ihanet etme, aslında bir rutuşla uzun bir dizi olabilecek özellikte bana göre. Tabiî ki, kuzguna yavrusu şahin görünürmüş ata sözünü de gözardı etmiyorum.
22.50 ₺ -
Maria
Bu kitabı romandan daha çok, bir fikir kitabı olarak okumanızı tavsiye ediyorum. Sonradan farkettiğim bir hatamı itiraf ediyorum. O da şu: Romana temiz niyetli, insancıl düşünen Hıristiyanlardan birini almadım. Yaşanmış hayattan aldığım için, bu hikayede bana iyi bir Hristiyan anlatılmamıştı. Ben de ayrıca bir araştırma yaparak iyi bir Hristiyan ilae etmeyi akıl edemedim. Allah'a emanet olun dostlar. Allah'ın emanet aldığı kul, ölüme gider ama ebedi olarak ehenneme gitmez.
15.75 ₺ -
Kelepçeli Kalemimden
Bazen bir umut dünyası kurarsın. Birden yıldırım düşer, onu yıkarsın. Olsun der, yeniden kalkarsın. Bazen zarar, bazen kar olur. Bilir misin bu girdabın ismi nedir? İki ayak birbirinin üstündedir. Ağlayıp güldüğün olur ikide bir. Bazen sonbahar, bazen yaz olur. Boşver başarının yarısı hayalle gelir. Ademoğlu yavaş yavaş yükselir. İnsana hayatın kendisi yük gelir. Bazen derya, bazen dağ olur.
14.25 ₺ -
Mahkum Duygular
Biraz Gayret Her şeye bildirmiş, görevlerini Süslemiş göndermiş çiçeklerini Herkesin ödevi, kendine hastır Gülün gül açması, sünnetullahtır. Allah bize demiyor, "Gül sende açsın" Buzda yaşamaya alışacaksın O ne yapmış ise, güzeldir, haktır Bize verilen sınav, sünnetullahtır.
12.00 ₺ -
Kadınları Kadınlarda Eziyor
- İşte ben bunun için "milletvekili olacağım" diyorum - Asıllarının düzeltmediğini vekilleri düzeltemez. Kendini kandırma Ayşegül. - Kadınları da ezenlerin sadece erkekler olduğu sanılır. Halbuki kadınları kadınlar da eziyor. Şunu unutma ! Zalimin dişisi erkeği olmaz. Zalim zalimdir. - Ben ömür boyu ağlayacağımı bilsem, onun karısını ağlatmam.
12.00 ₺ -
İnsanlar da Kayar
Galaksi içinde bir yıldız Dünya'mız. Kimimiz çok kalabalık. Kimimiz yapayalnız! Kimimiz jetle gideriz. Gideceğimiz yere Kimimiz söker atarız beynimizi. Çakılı veririz yere! Ağlarız, güleriz ömür an gibi geçiverir. Kimimiz gül diker, Kimimiz biçiverir! Öylesine dönüp durur bu alem böyle İçinde yükselme imkanı varken Neden alçalıyorsun söyle?
5.67 ₺ -
İmamın Manken Kızı
Ahşap evin üzerindeki kar eridikçe içeriye sular damlamış, her taraf ıslanmıştı. Evin genç kızı Fatma, eline aldığı kapları akan yerlere yerleştirirken isyan ediyordu. - Bıktım artık, bıktım. Beni duyuyor musun anne! Söyle şu kocana bizi doğru dürüst bir eve taşısın. Fatma kin ve nefretle isyanına devam ediyordu. - Zaten evimizden iyice utanır oldum. Arkadaşlarımı bile davet edemiyorum. - Kızım, evladım, şükret halimize, bunu bulamayanlar da var. Baban birazda gelir. Sanıyorum son rekatı kıldırıyor. Sesin neredeyse camiden duyulacak. Biraz yavaş konuş.Sesin neredeyse camiden duyulacak. Biraz yavaş konuş.
12.00 ₺ -
İdamlık Genç
Bayrampaşa Cezaevindeyim. “Yeni mahkûm geldi.” dediler. Baktım hüzünlü bir kadın. Cezaevine giriş anında bazı mahkûmlarda görünen şoke olmuş hali sergiliyor. Yanına gittim, birileri daha vardı. “Hoş geldiniz.” filan diyorum ama cevap vermiyor. Sonra Arap olduğunu bizi anlamadığını söyledi. Komşu bir devletten gelmiş. Ona sahte pasaport vermişler. Burda yakalanınca hemen onu hapsetmişler. Arap kadınla samimiyetimiz arttı. Bana 1949 yılında babasının yaşadığı ilginç ama çok ilginç olayı ve hayatını anlattı. İnanılmaz, “Abartı” denilir diye roman yapmakla yapmamak arasında gidip geldim. Cezaevinden çıktıktan sonra öyle insanla karşılaştım ki. O insanlar bana âdeta romanı yaz, dediler. Mektup Dergisi’nde yazdığım bir yazıdan dolayı mahkemem devam ediyordu. Mutlaka ceza alacağım söyleniyordu. Bir candan okuyucum ısrarla suçu üzerine almak istediğini söylüyordu. Benim için ölüme bile seve seve gidebilecek sevgisi vardı ve bir dalkavuk sevgisi değildi bu. Başka olaylarda yaşadım. İnsanların fedakarlıklarını gördüm. Maddi manevi her türlü imkanlarıyla yanımda olanları gördüm. İşte o zaman dedim ki “Bu Roman yazılmayı haketti. Abartı değil, azda olsa bu romandaki insanlar gibi insanlar var. Gözlerim buna şahit oldu.” Romanı yazmaya başladım. Güzelde bir kurgu yakalamıştım. Cezaevinde kışın gece yarısı beni uyandırıp “Ne olur Emine Hanfendiciğim canım dondurma istiyor, sizden rica etsem dondurma getirtebilir misiniz?” diyen sosyeteden bir bayan mahkûm vardı, onu da erkek olarak ilave ettim hikayeye. Gece yarısı romanı yazıyorum başlangıcı beni öyle çok güldürüyordu ki, gülme krizine tutuldum. Kimi okuyucunun hiç gülmediği bu aşırı şişman mahkumun halleri beni ve okuyucumun çoğunu çok güldürdü. Onu anlatıyordum. İdamlık gencin birinci bölümünü yazarken, gece yarısı beni gülme krizi tuttu. Bir de baktım eşim kafasını uzatmış, rengi bembeyaz olmuş bana bakıyor. “Ne oluyorsun? Gecenin bu saatinde neden gülüyorsun.” şeklinde soru sordu. Ben de “kitabın konusu beni çok güldürüyor.” dedim. İdamlık Genç’in son bölümüne geldim. Bu defa çok ağlıyordum. Eşim yine gördü beni; “Allah Allah bu nasıl roman ya. Önce gülüyordun şimdi ağlıyorsun. Bitir şunu da okuyayım.” dedi. İşte böyle bir roman İdamlık Genç.
15.75 ₺ -
Hristiyan Gülü
Emine Şenlikoğlu Hıristiyan Gülü adlı eserinde diğer dinlerin erdemlerini vurgular: "Öteki dinin mensuplarıyla amca çocuklarıyız birbirimizi kendi dinimize davet edebiliriz; fakat davete icabet yoksa, birbirimizi olduğu gibi kabul etmek zorundayız"diyor Yazar eserde ayrıca Yahova şahitleri ve çalışmaları da tanıtılıyor Toplumumuzda inanç sorunları yaşayan gençliğin ruhsal durumu da gündeme getiriliyor.
12.00 ₺ -
Geri Tepen Kurşunlar
İlhan Arsel’in yazdığı yalan iftira, seviyesizlikle, Müslümanları, en önemlisi Allah Resulü (elçisi) Hz. Muhammed’i küçümseyen o aşağılık kitabı beni deliye çevirmişti. Onun kitabındaki yalanları hurafeleri ortaya çıkaran bir kitap yazacaktım fakat “Savunmaya geçmiş olursun, muhatap olma.” dediler. Pek katılmasamda acele etmedim. Cenk Koray bir kitap yazmıştı. O kitapta muhteşem güzelliklerle aşırı reformist yazılar atbaşı koşuyorlardı. Sonra da “Allah’ın dinini kimse değiştiremez.” diyordu aynı kitapta. Televizyonda hakkımda konuştu, aslında bana söylüyordu fakat söyledikleri bana değil dinimize gidiyordu. Cenk Koray Bey bir de Kur’ân tefsirine başlamıştı. Bunu duymak beni hepten Karadeniz damarıma götürdü. Çok sinirlendim. Aslında şimdi anlıyorum ki o kadar sinirlenmemeliymişim. İnsan aşırı sinirlenmeden de tepkisini gösterebilir. Tepki söz ise olursa söz ile olur cevabı, kalem ile olursa kalemle, silah ile olursa... Cenk Koray kalemle yanlış yapmıştı ben de ona kalemle cevap vermeliydim. Çıktımı ortaya Bangladeşli Teslime Nesrin. O dönemlerde İslâm düşmanlarının biricik sakızı, biricik İslâm aleyhinde kaynakları, biricik dayanakları durumuna gelmişti. İslâm’ı hiç bilmeyen Teslime İslâm’ı çok iyi biliyormuşta... Çokta iyi müslümanmışda bir zamanlar, sonra İslâm’ı kendi yaşam biçimine uygun bulmamış. Gerçi bu yarısı Arapça yarısı Türkçe olan keferece sözü uyduruk oldu ama boşverin hemen tutacak değil ya, bir kelimede ben uydurayım. Haa, söylemeyi unutuyordum, bu Teslime hanım bizim yerli Ebu Lehebler’den bir ilgi gördü bir ilgi gördü ki; görseniz şaşardınız. (O dönemde çocuk veya doğmamış olanlar hatırlamazlar diye bu ibareyi kullandım.) Gerçekten, görseniz şaşardınız. Kadın adeta kefereler kraliçesi seçildi. Elde Teslime dilde Teslime vardı. Hep İslâm’ın aleyhine “güzel” bir malzeme olduğu için ilgi görüyordu. Elinoğlu, onu kullanıyordu ama o bunun farkında değildi. Gökteki yıldızların birisini kendi sanır hale getirilmişti. Duygu Asena İslâm’ın (i) sini kullanmıyordu ama yazdıkları İslâm’a daima aykırı şeylerdi. İlla bir yerlerden konu gelir İslâm’ın yasağı, indirek yoldan eleştirilirdi. Bir gün oturup düşündüm ne yapayım diye. İlhan Ersel’in İslâm’a hakaret dolu kitabından dolaylı tazminat davası açsam kesin kez kazanırım bunu biliyorum. Bin kişi dava açsa bini de tazminat alır. Bir yürekli kızımız almıştı ama benim mahkemeler de uğraşacak zamanım yok. Olsa dava açar, aldığım parayı da fakir dullarla, fakir yetimlere veya bazı kurumlara dağıtırdım. İhtiyacım varsa kendimde kullanırdım tabiî. Dava açamadım. Geriye kalıyor bir yol, onun hakkında bir şeyler yazmak. Bu arada hemen söyleyeyim. Teslime Nesrin’e bilmeyerek bir haksızlık yaptım, en son baskıda onu düzelttim. Sonra mı? Sonra Geri Tepen Kurşunlar’ı yazdım. Benim istediğim gibi çok hızlı gitmedi. Ama ben, üzerime düşen vazifeyi yaptım bu psikolojisiyle rahat bir nefes aldım. Kişilerin isimleri silinse bile kitaptaki konular her zaman gündemde var olanlardır.
14.25 ₺ -
Gençliğin İmanını Sorularla Çaldılar
Yüzlerce soruya yüzlerce cevap verdik. Ve dedik ki, "Nedenler niçinler nedendir bilinmez. Bir şeyi inkar için "yok" diyebilmek yetmez"
18.75 ₺ -
Burası Cezaevi
Burası cezaevi toplatılınca, ceza evinde yazmadığım konular vardı. Toplatılan kitabımın anısına Burası da Cezaevi’ni yazdım. Allah’ın lütfu olsa gerek, okuyanlar “Bu kitap Burası Cezaevi’nden daha güzel olmuş” diyorlar. Çünkü burası da cezaevi’nde dışarıdan da önemli konular var. Kendimden bir tiyo vereyim size. Haksızlığa uğradığım zaman bana acaip bir güç kuvvet geliyor. Dağları delebilcek güçte görüyorum kendimi. Ne? Megolamanca bir söz mü dediniz? Evet, bazen mogolamanca sözler ederim. Fakat burnum havalara Allah’ın izniyle kalkmaz korkmay...
14.25 ₺ -
Çin İşkencesi
İnsanın insana reva gördüğü zulumlerin uzakdoğu kaynaklısını bize gösteren; bilinmeyen Türkistan gerçeğini bir kez daha gündeme getiren bir eser. Çin zindanlarında işgence gören buna rağmen direnerek özgürlüğe kavuşmaya muaffak olan binlerce mahkumdan birinin hayatı. Eserin kahramanı Kaan sorgular adaleti: İslam''da adaletin tanımı hak edene hakkını vermek... İslam sisteminin temelinde bu vardır ve adaleti yasalarda önce kalplere işler. Buna rağmen İslam''ın hakim olduğu sistemlerde bile az da olsa, adaletsizler çıkar elbette ve bunlar yasalardaki adaleti uygulamayabilir. Ancak bu durumda, kalplerine adalet duygusu yerleştirmemişler, yerleştirememeşlerdir. O yüzden de konünizm ve öteki izmlerde hakkını alabilen insana fazla rastlanmaz.um
14.25 ₺ -
Biz Bu Vatanın Nesi Oluyoruz
Elinizdeki bu kitap, güzellikleriyle, hatasıyla kısmen cezavinde kaleme aldığım yazılardan oluşuyor. Biliyorsunuz, Allah (c.c.) biri lütfuydu, cezaevinde yedi kitap yazmıştım. Bunlardan biri de, bu kitaptı. Yani, bizi bu devlet hangi kategoriye koyuyor; turist mi? Vatandaş mı? Yerimizi bilelim şeklindeydi. Bir avukat arkadaşıma kita okuttum, "Sen bu kitapla yanarsın" dedi. Bilerek cezaevire girmenin caiz olmadığını bildiğim içinmecburen biraz çıkartmalar yaptım.
7.29 ₺ -
Ben Kimin Kurbanıyım
Hülya Tekel diyor ki; "Yıllardir sorduuum durdum. Ben kimin kurbanıyım?" diye. Benim hayatımı okuyan değerli kardeşlerin, inşaallah siz kimin kurbanı olduğumu hemen anlar ve benim hayatımı nesillere ibret belgesi olarak sunarsınız.
14.25 ₺ -
Efsane Kadın Nene Hatun
Nene Hatun, gerçek bir karakter... Tarihimizin, yani hazinemizin bir parçası... 93 Harbi olarak anılan 187778 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında tarihe adını yazdıran efsane bir kahraman... O sıralarda henüz 20 yaşlarında genç bir gelin olan Nene Hatun, Rusların Erzurum'da Aziziye Tabyası'nı ele geçirmesinden sonra mücadeleye katılmıştı. Düşmanda iyi silahlar vardı, onlarda ise iman... Donanımlı bir orduya karşı, taşlı-sopalı, kazmalı-kürekli gırtlak gırtlağa bir mücadeleye girmişlerdi... Ve kazanmışlardı... Bu mücadeleye, küçük yaştaki oğlunu ve üç aylık kızını evde bırakarak katılmıştı Nene Hatun... Bu romanda, onun şahsında bir kurtuluş destanını okuyacaksınız.
9.80 ₺ -
Moğolların Gölgesinde Sultan ve Emirleri
2000'ler Türkiye'sinde, araştırmaya meraklı bir genç... Bir gün tarih kitabına gömülmüşken hülyalara dalar ve Moğolları düşünürken film kopar... Başındaki müthiş ağrıyla gözlerini açmaya çalışırken hiç tanımadığı bir sesle irkilir: " Sen nerden geldin buralara!" Kahramanımız Selçuklular zamanında Konya'da bir yerde bulmuştur kendini... Etrafı biraz inceler ve yakındaki bir hana gider. Handaki herkesin dikkatini çekmiştir kahramanımız ve meraklı gözlerle süzülmektedir. Çünkü gözlere hiç tanıdık gelmeyen bir kıyafet vardır üzerinde: Pantolon ve belde biten gömlek... Kendisini "çok uzak bir ülkeden gelmiş birisi" olarak tanıtır kahramanımız... Kendisini parasız pulsuz gören hancı bir iş teklifinde bulunur, bu garip giyimli yabancıya... handa kalma ve yemek karşılığında şüphelendiği bir Frenk'i izlemesini, yani casusluk etmesi ister... Selçuklu emirleri, Moğollar, Frenk, Hancı ve kahramanımızın örgülediği olaylar dizisi sizi de bir çırpıda içine çekecek... Heyecanın zirvelerinde macera dolu bir serüvene hazır olun...
6.65 ₺ -
Kayıp Vatan Girit
Üç kıtaya hükmeden Osmanlı, yaşlı bir çınar misali yıldan yıla kurumaya başlamıştı. Sömürgeci ülkelerle işbirliği içerisindeki milliyetçi unsurlar, bu koca çınarı için için kemiriyor, onun uzuvlarının tek tek koparıyordu. Kırım’ın kaybıyla başlayan süreçte Kafkaslar, özelliklede Balkanlar’ın elden gitmesiyle tarihte ender görülen bir insanlık dramı yaşandı. Osmanlı’nın kaybettiği topraklarda yaşayan Müslüman ahali katliama uğradı, zorunlu göçlere tabi tutuldu. İnsanlar, yüzyıllardır yaşadıkları vatanlarından sürüldüler. Kaybettiğimiz ciğerparelerimizden birisi Girit oldu. 250 yıllık Osmanlı adaletini yaşayan bu cennet vatan, sömürgeci baskılar, milliyetçi isyanlar sonucu anavatandan koparıldı. Bu kopuşun hemen öncesinde, ada üzerinde meskun Müslüman ahalinin önüne iki seçenek sunuldu: Ya ölüm ya göç! Kayıp Vatan:Girit, yaklaşık yüzyıl önce Giritli Müslümanların yaşadıklarını anlatıyor. Gördükleri zulümleri, maruz kaldıkları baskıları, tarifsiz haksızlıkları aktarıyor. Kayıp Vatan: Girit romanında göç etmek zorunda bırakılan Müslüman ahaliyle birlikte, ölüm sekeratını yaşayan Girit’in hazin hikayesini okuyacaksınız. Girit’in şahsında kaybedilen tüm vatan topraklarının hüzün dolu serencamına şahit olacaksınız. Kulaklarınızda kalleş kurşunlarla şehit edilen kadınların, çocukların, ihtiyar dede ve ninelerin gökleri inleten feryatları yankılanacak. Yüzyıllar boyu yaşadıkları topraklardan koparılan Girit insanının bitmeyen ağıtlarına sizde katılacaksınız…
4.90 ₺ -
Şahidim Kılıcımdır
Onlar ki bugün yaşadığımız toprakları bizlere vatan kıldılar. Onlar ki “İlâ-yı Kelimetullah” yolunda can verip canandan vaz geçtiler. Onlar ki sıcak yataklarını terk edip at sırtında, serhad boylarında basılmadık yer bırakmadılar. Onların tek sevdası ilahî rızaya nail olabilmek, ellerindeki İslâm sancağını serhadlere dikebilmekti. Onların yegâne şahidleri kılıçları oldu, küffarın üzerine şimşek gibi çakan kılıçları… Karanlıkları yarıp geçen, ardından gelenlerin önünü aydınlatan, kapalı kapıları sonuna kadar aralayan çelik kılıçları… Gözleri hep ufuklardaydı; hep ileriye, hep ötelere at koşturdular. İşte o akıncı beylerinden birisiydi Bora Bey. Yiğit ve esmer bir çehre, kor ateş gibi bir yürek, hançer gibi bir bakış… Adı gibi boraydı; akından akına koşan bir serdengeçtiydi. Bütün dünyaya nam salam Muhteşem Süleyman’ın akıncı beyiydi. Tarih ona kâh Drava’nın deli dolu çağlayan sularını aşarken, kâh Mohaç Meydanı’nda düşman saflarını yalın kılıç yararken şahid oldu. Tarih kılıcına, kılıcı da kendine şahid oldu.
84.00 ₺ -
Gönül Bahçesinde MEVLANA
Tadadoşi Takahashi dünyanın elli büyük şirketinden biri olan Electrics Company’nin genel müdürüdür. Bir iş gezisi vesilesiyle İstanbul’a gelir. Görüşmelerde bulunduğu şirket yetkilileri, Tadadoşi ve arkadaşlarını Konya’daki Mevlâna’yı anma programına götürürler. Bu gelişme Tadadoşi için bir yol ayırımı olmuştur. Gördükleri ve rehberin anlattıkları onun iç dünyasında fırtınalar estirir. Bitmek bilmeyen merakı ve Mevlânâ’yı daha fazla tanıma şevkiyle rehberi soru bombardımanına tutar. Öyle ki, gördükleri bu tablo hem mesai arkadaşlarını, hem rehberi şaşkına çevirmiştir. Tadadoşi bir süre sonra Japonya’ya döner. Yaptığı ilk iş, ülkesindeki Müslümanlarla irtibat kurmak olur. 30 yıldır Japonya’da yaşayan ve imamlık yapan Mısırlı Yahya Şerif ile tanışır. Yahya Şerif de bir Mevlâna aşığıdır. Tadadoşi ile Mevlâna’nın eserlerinden sohbetler ve dersler yapar. Mevlâna’yı tanıdıkça İslâmı da yakından tanımayan Tadadoşi bir süre sonra Müslüman olmaya karar verir. Tadadoşi Müslüman olduktan kısa bir süre sonra Konya’ya tekrar gelir. Ve roman, bu geri dönüşle birlikte noktalanır. Elinizdeki bu eser, sadece bir roman değil. Eserin kahramanı Tadadoşi’yle birlikte, Mevlâna’yı kolayca ve etraflıca tanıma imkânı bulacaksınız. Belki siz de Tadadoşi gibi, o büyük mânâ erini, Mevlânâ’yı keşfetme hazzını tüm zerrelerinizle hissedeceksiniz.
6.30 ₺ -
Yıldız ve Ateşböcekleri
Tarihimizin en tartışmalı şahsiyetlerinden biridir II. Abdülhamid. Bazısı ondan “kızıl sultan” bazısı “ulu hakan” bazısı da “son imparator” olarak bahseder. Nasıl bahsedilirse bahsedilsin modern Türkiye’nin oluşumunda en çok pay sahibi olanlardan biridir. Meşhur 93 Harbi, meşrutiyet, Ermeni sorunu, İttihatçılar, Siyonizm, modernleşme, Jön Türkler gibi konular Abdülhamid’le birlikte anılan konuların başında gelir. Bu sebeple bugünümüzü anlamak, Abdülhamid’i anlamayı zorunlu kılar. Yıldız ve Ateşböcekleri, bu dâhi sultanı, insanî yönüyle, acısı ve sevinciyle, sevgisi ve nefretiyle, vefası ve uğradığı ihanetleriyle, umudu ve hayal kırıklıklarıyla ele alıyor.Kanser hastası çocuğu, gözlerinin önünde eriyip gitmekte olan bir babanın çaresizliği içerisinde; ülkesi, yıldan yıla avuçlarının içinden kayıp gitmekte olan bir sultandır o. Hayırsız bir evlat gibi kadir kıymet bilmeyenler, çok değil, daha kendisi hayattayken pişman olacak, onu anlamaya başlayacaklardır. Ama çok geçtir artık… Ateşböceklerine inat, Yıldız, tüm haşmetiyle parlamaya ve aydınlatmaya devam ediyor
5.95 ₺ -
Kara Kasırga
Orta Asya’dan gelip İran yolunu takip eden boylar, kendilerine yeni bir yurt olarak Anadolu’yu gördüler. Alparslan komutasındaki Selçuklu ordusu, Malazgirt’te Anadolu’nun kapılarını sonuna kadar araladı. Ordunun yolunu açanlar ise at sırtında, kelle koltukta bir kasırga misali Anadolu illerinde esen serdengeçtiler oldu. İşte o gözü pek, korkusuz kahramanlardan birisiydi Kürşat, namı diğer Kara Kasırga. Adıyla, namıyla küffarın tozunu atıyordu. Korkudan girecek delik arayan düşmanlar, onun bıyıkları yeni terlemiş genç bir akıncı olduğunu hayal bile edemezlerdi. Deli dolu, cihad aşkıyla yanan, kabına sığmaz bir kahramandı Kürşat. Kılıçların kesmediği, okların işlemediği yüreği vardı. Ama o yürek gün oldu Aspasya’ya vuruldu. Ardından Asiye oldu Aspasya. Fâni aşk ile ilâhi sevda, küfr cihadı ile nefis mücadelesi arasında bir sarkaç gibi sallanıp Hakk noktasında, tekbir nidasıyla zamanı orta yerinden vurdular! Durdular estiler, estiler durdular… Kara Kasırga, sizin de gönül dünyanızda önce kasırgalar estirecek, ardından yerini derin bir sükûnete, tarif edilmez bir sürura bırakacak.
5.25 ₺ -
Sibel
'Bu kitap, Minyeli Abdullah kadar ses getirecek'' diyen Hekimoğlu İsmail'den 30 yıl sonra bir roman daha, Ankara-Paris hattındaki kadının. Sibel'in hayat hikayesi. Kahramanın kendi içindeki çelikilerine çıkış yolu araması ile bir çoğumuzun yaşadığı serüveni farklı bir pencereden yansıtan yazarın bu romanı da uzun yıllar konuşulacak.
111.00 ₺ -
Firavunun Öldüremediği Musadır
Hazreti Musa Kur’an-ı Kerim’de adından en çok söz edilen peygamber. Hayatı hakkında ayet ve hadislere dayanarak teferruata varıncaya kadar çok şey söylenebiliyor. Fakat üzerinde ısrarla durulması gereken bir şey var ki. o da Kur’an-ı Kerim’deki kıssaların salt tarihi bir bilgi olarak ele alınamayacağı.Bu hakikati hareket noktası olarak kabul eden Hekimoğlu İsmail yeni romanı Firavunun Öldüremediği Musa'dır’da Hazreti Musa’nın hayatını geçmişi değil şimdiyi baz alarak hkayeleştiriyor. Kitabın satırları arasında gezinirken milattan önceyle milenyum. Mısır’la Anadolu toprakları arasında gidip gidip geliyor. hatta tarihi birikiminizi de bu şablona oturtarak yeniden değerlendirebiliyoruz. Çünkü zaman ve mekan değişse de değişmeyen bir insan hakikati var. Bunun için tarihin tekerrürden ibaret olduğu söyleniyor. Arif Nihat bunun için “Ebu Lehep ölmedi ya Muhammed / Ebu Cehil kıt’alar dolaşıyor” diyor. Değil midir ki kainat zıtlar alemidir. iyiyle kötünün. küfürle imanın. zulmetle nurun mücadelesi Hazreti Adem’le başlamış. kıyametle dek sürecektir. Musa’yla Firavun da bu zıtlar aleminin iki temsilcisi. Musa yed-i beyzanın. âsânın ve Kıptîleri canından bezdiren daha nice mucizenin sahibi; Kelamullah’a mazhar. Firavun Mısır’ın efendisi. İsrailoğulları’nı köle olarak çalıştıran. Ehramlar yaptıran. Taht sahibi. Musa davet eden. firavun reddeden. Musa inanan. Firavun inkar eden. Musa Rabbine dayanan. Firavun saltanatına güvenen... Ve inananların zaferiyle nihayetlenen bir tarihi tablo daha. Fakat insanın hamken olması. pişip yanması kolay değil. Çöle düşüp nice imtihanlardan geçen. mucizelere şahit olan. ama yine de onca hata işleyen insanlığın değişmez dramı. Hekimoğlu İsmail sade. akıcı bir konuşma diliyle kaleme aldığı ve Kur’anî kaynaklara dayanarak hazırladığı Firavunun Öldüremediği Musa'dır’da ümmet olma sorumluluğu üzerinde duruyor. Eseri bir roman diliyle okumanın rahatlığı içerisinde hem Hazreti Musa gibi ulu’l-azm yani beş büyük peygamberden birinin hayatını İsrailiyat’tan arındırılmış olarak öğreniyor. hem de değişmeyen insan hakikatini yaşadığınız zaman ve mekana uyarlıyorsunuz. İşte bu noktada Kitabın adı bir şifre gibi çözümleniyor: Firavun’un öldüremediği Musa’dır.
92.50 ₺ -
Çeçenya Zaferin Bedeli
Bu kitap mücahidlerin “Şehirlere İnme” mevsimini, yeni şehirleri “Moskof’tan temizleme”lerini konu alıyor. İçinden kendinizi alabilmeniz, bu heyecan girdabından kurtarabilmeniz çok zor. Gözler kitabın peyki haline gelecek ve satırların arasında dönüp duracaktır. Bir milletin öyküsü... Dava, ideal, müacedele, çile, şehadet, aşk ve feda edilenler... Dökülen kanların üzerinde doğan "Kıyam Gökkuşağı"... Dedik ya bir milletin hayatı... Öyle üç-beş olay birkaç tipleme, sadece bir tarafını anlatır sizlere.Oysa duygular içinde boğulmalı,olay içinde yoğrulmalısınız. "Dört gün sonra Gudermes'i vuracağız arkadaşlar! Aynı gece Argun ve Gudermes'i vuracağız arkadaşlar!Aynı gece Argun ve Gudermes de vurulacak. Ne pahasına olursa olsun sabaha kadar olmalıyız Gudermes'i. Sizleri, fikir danışmak ve bir plan üzerinde ittifak edebilmek için topladım.Buyrun herkes söylesinfikrini".Kararlı bir adamdı Ahmed Zakayev.Bir görev üstlendi mi "Ya o beni alır, ya ben onu" der, başarmak için herşeyini seferber ederdi. Şimdi hedef Gudermes'ti... Yayınlandığı 2000 yılından beri onbinleri yutan bu heyecan girdabına, kapağı açtığınız kapılmaktan kendinizi alamayacaksınız.
100.00 ₺ -
Huzur Sokağı
Huzur Sokağı bir klasik... Satış rekorları kırmış, her yaştan ve her kesimden onbinlerce insanımız tarafından aynı ilgi ve heyacanla okunan bir eser olarak haklı şöhret kazanmıştır. Birleşen yollar adıyla da sinemaya uyarlanmış ve halkımızın büyük yine büyük ilgi ve teveccühünü kazanmıştır. Huzur Sokağı özlenen huzur için
222.00 ₺