-
Ferhat ile Şirin
Aşk hû “... vur külüngün şirin’im sinem ferhat dağıdır...” “Ferhat erimişti. Bisütun sanki daha kavi. Ter boşandı sırtından, alnından, şakaklarından...”Koca dağ...” diye soludu. “Dağ seni!” olanca gücüyle bir kez daha vurdu. Pıt! O kadar... “Koca dağ! Dağ seni...” “Oğul nakkaş değil misin.” demişti Behzat, “Ancak incecik nakışlar dökülür ellerinden. Ah oğul...” Sessizce dinlemiş. İçinden ‘aşk!’ demişti. O kadar... Aşk. He mi, aşk için... Aşk hû! Bir kez daha savurdu külüngü Ferhat. Körük gibi soludu: Aşk hû! Bisütun. koca yürek, gözsüz ağlayan yürek bu solukla gümledi. Gözyaşı oldu. Koca bir parçayla düşüverdi oracığa: “Aşk hû! ... ve bisütun yalnız ‘aşk hû’ya ağlamıştı...” Aşinası olduğumuz bir hikayeydi bu. Analar söylemiş, oğullar, gelinler söylemiş. Karşı köyün toprak damlı evinde Ferhat yine bir dağ deler. Anadolu’da söylendiği şekliyle yeniden... Hece oldu. Kelam oldu. ‘Aşk’ dedi. Âşıkların saz ile söylediği bir hikayeydi. Gönüller naz ile dinledi. Katibe düşen yazmaktı. Kalem bitti. Kağıt bitti. Söz bitti... Ne denilse, ne yapılsa olmayacak. ‘Aşk’ hep anlatılmaz olacaktı. Oldu da... Anlatılmazın teline birde Timaş mızrabıyla dokunduk. Aşk Klasikleri Serisi’nin beşinci kitabı Ferhat ile Şirin’de bakalım teller ne söyler. Nasıl anlatır anlatılmazın anlatılmazlığını... Zor olanı…
4.11 ₺ -
Arzu ile Kamber
Gül mevsimine uyanmak Gel ey zair. bu yerde can ü dilden bir niyaz eyle. Tefekkür eyle. ahval-i cihanı keşf i raz eyle. Yatan bu kabr içinde hazret i Arzu ve Kamber’dir. Şehid-i aşk olan iki hasret ulu serverdir. Nice yıllar firak-ı vuslat-ı yarle olup giryan. Akardı gözlerinden yaş yerine daima al kan. Bela-yı aşk. renc-i hasret etti onları cevher Nihayet içtiler cam-ı ecelden şerbet-i kevser “ Arzu. uzun kirpikli sürmeli gözlerini. ormanın yeşilinden alıp ayak uçlarına düşürdüğünde yanaklarının alev alev yandığını hissetti. İçinde. kafesten uçan kuş şaşkınlığı vardı. Ya da henüz tomurcuğa duran bir gülün kaş ile göz arasında koparılış ürpertisi... Yaprağa düşen ilk çiydi bu. Yüreğindeki kıpırtıları duyar gibi oldu. Bütün yıldızları gözlerine taşıdı. Gönlünde binlerce çiçeğin bahara uyanışını farketti. Gökyüzünün başka rengi de varmış. bildi. Vakitsiz gül açar mı? Kendini yokladı; Hayır. bu isyan değildi. öfke değildi! Yendin utandı. kızardı. bencilleşti. Paylaşmaya nefret kıldı. Yüreğinin sesini dili söylemeye varmadı. ‘Kamber’ ismi dudaklarında bir tebessüm olarak kaldı. Arzu. artık dalgın bir kızdı.” * * * Doğu kültüründeki duygusallığın izlerinin yoğun olarak görüldüğü yerlerden biri dilden dile dolaşan aşk öyküleridir.Batı kültüründeki Romeo ve Jülyet’le ağırlıklı olarak sembolleşen aşk hikayelerinin tarihi. doğu kültüründe daha eskilere ve daha derinlere dayanır. Timaş Yayınları tarafından yayınlanmaya başlayan Aşk Klasikleri dizisi de bu değerli öyküleri yeni kuşaklara-yeniden tanıtmayı amaçlıyor. Bu dizinin yayınlanan ilk kitaplarından biri olan Yusuf ile Züleyha, araştırma kitapları ve alegorik yazılarıyla tanınan Nazan Bekiroğlu tarafından hazırlandı. İkinci kitap Leyla ile Mecnun ise Prof Dr İskender Pala’nın kendine has uslubu ile okucusuna sunuldu.
5.92 ₺ -
Aşkname İskender Pala
Bütün iyi dilekler ve selamlardan sonra...Dilenciden sultana, köleden efendiyeHânım hey!..Sen ki mahabbet gülistanıma revnak bağışlayanım, ejendimsin,Sen ki arzum, emelim, hicranım ve elemimsin,Ayrılığından dolayı yardım dilenmeye takatim yok senden, kapında kendini kaybedenlere gıptayla geçen ömrümde bir takate de ihtiyacım kalmadı artık. Sevgili eşiğinde ölene değil sağ kalana şaşmak gerekir, der bir bilge ama ben senden uzakta, aşkınla hasta, ama aşk sayesinde sıhhatteyim. Araya bunca yılın hasreti girmişken bir gün seni görmeye dayanabilir miyim bilmem, ama her sabah seni görüyor ve yüzünden aldığı güzellik ile insan içine çıkıyor diye güneşe, eşiğini döne dolaşa senden nur çalıyor diye her akşam mehtaba bakıyorum, bilesin. "Bugün nasılsın ey kâinatın başı dönmüş yıldızı?" diyorum ona, hasbıhal ediyorum; "Ne haldedir sevgilim, hoş mudur, sofaca mıdır İstanbullar sultanı bugün?" diye tekrar soruyorum. "Hiç benim bulunduğum yerden daha kederli bir âleme doğdun mu sen; hiç aşkta altüst olmuş bencileyin bir firkatzede üzerine parladın mı?" diye sitem ediyorum bazen... Velhasıl günlerce ve gecelerce güneşlere ve aylara durmadan ve dinlenmeden seni soruyorum, hâlâ bir haberini alamayışımı şikâyetle söylüyor, anlatıyorum. Senin beni unutma ihtimalini hatırlayıp çıldırıyorum bazı günler ve bazı geceler yüzünü eskisi gibi hayal edemeyeceğimden korkup kahroluyorum. Sonra tevbeler ediyorum. Seni unutma ihtimalini düşündüğüm için.
101.47 ₺ -
Duvarsız Odalar
"Yeteri kadar kalın olmalıydı duvarlar ki yıkılmasın." Kayıp resimlerin parçalarını arıyor bu öyküler: kimi zaman bir çocuğun içli suskunluğu örüyor hayatın duvarlarını, kimi zaman içindeki coğrafyanın gezgeni olmaya adanmış bir kadın; hızına yenik düştüğümüzü sandığımız zamandan damıtılmış kelimeler odaların, yolların, sokakların, dağların türküsünü saklıyor satır aralarına; tam da "akıp gidiyor işte hayat" dediğimiz anlarda, gözden kaçmış ayrıntılarla çıkıyor karşımıza anlatıcı; belleğimizin yorgun duvarlarına düşmüş gölgelerin aslına çağırıyor bilincimizi.
6.08 ₺ -
Helya
“Aşk aniden oluverir ve haz yinelenir.” Gün gelir, aşkın öyküsü yazılır; gün gelir, öykü aşkla yazılır, ama gün gelir, sözcükler aşkın kendisi olur. İşte o gün sözler, aşkın coşkusuyla öykünün yapısal kaygılarından uzaklaşarak alıp başını gider. Romantik coşkularla dolu bu uzun öykü bu nedenle çok eleştirilmiş ama Farsçada on sekiz baskı yapmıştır. Sözcüklerin mistik bir toprağa serpilişi, masum bir aşkın, aşkın masumiyetinin sürgün verişinin öyküsüdür Helya! Yıllar öncesinde kalmış bir anının şimdi elle tutulurcasına canlı yaşanışı, geçmişle şimdi arasında gidiş gelişler, geçen zamanda yitirilen ve artık geri gelmeyecek olanlar, yangın yemiş anızlar gibi bir hasretin monologları ve son sayfasında okuru asla terk etmeyecek bir buruk tat. Helya’nın kim olduğunu, ne olduğunu bilmeyeceksiniz belki ama bu adı asla unutamayacaksınız.
47.45 ₺ -
Şehirleri Süsleyen Yolcu
"Sanat, insan ile Allah arasında bir gizdir" diyor Sadık Yalsızuçanlar. Karanlığın ortasında başlayan yolculuğunda karşılaştığı ışıltılı hakikatin göz kamaştıran güzelliğini anlatma tutkusu kalemini asla terk etmedi. Şark edebiyatının alegorik tahkiye geleneği ile modern öykünün yenilikçi tekniklerini tasavvuf irfanında buluşturan imgesel ve açık uçlu metinler yazdı hep. Bu öyküler, hem bir sufinin hayatın sırlarını keşfeden mesellerini dinletiyor, hem de dünyaya çevrilmiş bir objektifin sanki bir sinema perdesine düşürdüğü rengârenk imgelerini seyrettiriyor okuruna. Onun yazdıklarını okumak dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmak, hakikatin peşinde bir yolcu olmaktır. Şehirleri süsleyen yolcu ve Gerçeği inciten papağan bu yolculuğun ilk adımlarıdır.
4.73 ₺ -
Azizenin Son Günü
Sadece küçeler bilirdi bazı soruların cevaplarını; Gizli bahçelere açılan dar, sessiz, serin loş küçeler. Hikayenin has kalemi Cihan Aktaş, zamanın solgun aynasına düşen hayatların dokusuna sinmiş güçlü bir mekan duygusunu sımsıkı tutunulmuş ülkelerin, sokakların, odaların, kalelerin diliyle anlatıyor bu kitabında. İnsan ve zaman terk etse de mekanları sevda türkülerinin bilge sesinin susmayacağını, tarihi yazan hiçbir gücün hiçbir zaman ve mekanda insanın hayata olan inancını, sevdalara bağlanan kalbini, kedere ve hasrete kardeş direncini yıkamayacağını söylüyor her hikayede. Gün olur bir insanın kaderi bir ülkenin kaderiyle birleşir, gün olur bir hasretin ateşi bir türkünün avazına düşer, ama sevda sürüyorsa umut hep var demektir, sıla varsa yalnızlık hep umutsuz değildir.
4.75 ₺ -
Kuş Uykusu
Sadece modern öykünün değil geleneksel hikâyenin de sınırlarını zorluyor Yalsızuçanlar. İnsana, hayata ve dünyaya bakarken damıttıklarını zamanın ve mekânın bilindik kalıplarının ötesine taşıyıp sözün özünü sorguluyor. Olan biteni onun gözünden seyreylemek şeylerin biçimi ve özü arasındaki metafizik uyumu her kelimede yeniden keşfetmektedir. Şiir ile masal arasındaki söz vadisinde hakikati mecazlara tutunarak arayan bir gezgindir onun kalemi. Kanatlarının altında kelamı saklayan kuşlar misali yaşar âlemde ve der ki meramını soranlara:"Bizimkisi rüyada rüyasını anlatan naim meseli…"
8.11 ₺ -
Suya Düşen Dantel
Ustasının elinde kalem bir dantel gibi işler hikayeyi, en ince ayrıntıları gösterir kelimeler okuruna, kimi soldun bir hayatın kuytuluklarında saklı kederleri, kim yitip giden hayallerin geride bıraktığı ümitleri, ister ki turnalar aksın başımızın üstünden ,aşsın engin denizleri, yalçın dağları, ister ki aşka ve ayrılığa, hasrete ve hüzne dair ne varsa unutulan, anlatsın usul usul sevenlere, ayrı düşenlere, yitip gidenlere.. Cihan Aktaş�ın kalemi, bir turna misali, akıp gidiyor hayatımızın ortasından.
4.38 ₺ -
Halvet Der Encümen
Beni karakola görürdüler. İfademi alırlarken ismini bilmediğim bir görevli bana soru sordu. Soruyu anlamadığımı söyleyince, görevli ayağa kalktı. Bir anda karnı boşluğuma tekme attı. Darbe sonucu düştüm. Düştükten sonra aynı kişi tarafından yine tekmelendim. Tekmelerden sonra kan kokusu hissettim. Ardından beni nezarete attılar ve ısrarlarıma rağmen doktora göt Örmediler. Olaydan dört saat sonra fenalaştım. Ancak bunun üzerine doktora götürdüler. Doktora oruçlu olduğumu ve yemek yemediğim için fenalaştığımı söylememi istediler. Öyle yaptım. Ama ağrım geçmiyordu. Hastanede sabaha kadar kıvrandım. Ağrılar dayanılmazlaşınca nöbetçi doktora gittim. Gerçeği anlattım. Bayılmışım. Dalağım patlamış tekmelenme anında.
54.75 ₺ -
Kaplumbağa Terbiyecisi
Tablo bittiğinde Osman Hamdi başyapıtına baktığını hemen anladı. Sonuçtan hayli memnundu. Ama resmi görenler tabloda ne anlatıldığını anlamakta zorlanmışlardı. Birbirlerine kaplumbağa terbiyecisi diye eski bir mesleğin olup olmadığını soruyorlardı. En okumuş yazmışlar bile böyle bir meslekten söz edildiğini hiç duymamışlardı. Nerede çalışırlardı bu adamlar? Sirklerde mi? Yoksa saray bahçesinde mi? Kimse bilmiyordu. Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında! Kaplumbağa Terbiyecisi, -Osman Hamdi Bey'in Romanı- çok çalışmış ve bu topraklara aydınlama düşüncesinin tohumlarını serpmiş bir adamın hayatını son derece açık ve akıcı bir dille anlatıyor.
142.35 ₺ -
Ramazan Hediyesi
Mahver Kalfa telaşla salona girdi. Sesi titriyordu:Ramazan'ın keyifsizliğiyle başlayan hikâyemiz, on bir kardeşinin onu mutlu etmek için hazırladıkları hediyelerden oluşmaktadır. Kardeşleri, Ramazan'ın üzüntüsünü, sıkıntısını azaltmak için onun ne denli sevildiğini, ne kadar düşünüldüğünü göstermeye çalışırlar.Tüm ayların bir aileye, Ramazan'ın ise bu ailenin üzerine titrenilen küçük beyine dönüştüğü Ramazan Hediyesi -hikâye kurgusuyla Ramazan'ı anlatan diğer pek çok kitaptan ayrılıyor.Ramazan Hediyesi, Ramazan'ı sıkılmadan geçirmek, bu ayın kültür ve edebiyat hayatımızdaki önemini eğlenceli metinler okuyarak kavramak isteyenlere...
76.65 ₺ -
İstanbul Hikayeleri
İstanbul Hikâyeleri'nin kahramanları halktan kişiler, bazen de IV. Murat yahut musahibi olan Meddah Tıflî Efendi gibi gerçek karakterlerdir. Bu hikâyelerde, gerçek üstü öğeler kullanılmaz, her şey neredeyse neden-sonuç ilişkisi içinde gelişir. İstanbul Hikâyeleri klasik romanslara benzeseler de genellikle gündelik, sıradan olayları anlatır okuyucuya.Sipahi Şadan ve Acuze'nin Kızı Hikâyesi, Evhad Çelebi Hikâyesi, Cevrî Çelebi Hikâyesi, Hançerli Hanım Hikâyesi, Tayyarzade Hikâyesi, Tıflî ile İki Biraderler Hİkâyesi'nin sadeleştirilmiş ve orijinal biçimlerinin bulunduğu kitapta, Hançerli Hanım Hİkâyesi'nin resimlerine de yer verilmiştir.
127.75 ₺ -
Tutunma
"... ulaşacak ve kendini yenileyecekti. Göremediği Kabe'ye doğru koşmaya başladı yeniden. Nefes nefeseydi, ha bayıldı ha bayılacak. Ayağı takıldı ve sendeledi. Tam düşecekti ki acı acı ıslık çalan silah sesleri geldi kulağına ve düşmeyi unutarak dimdik ayakta durdu. Bir kez daha baktı çevresine: Ne bir kimse vardı, ne de Kabe.. Ve demir perdeler indi, demir perdeler kalktı: Gözünün gördüğünü gönlü onayladı.Zaten Kabe olamazdı burada. Kabe'nin bulunduğu yerde silah sesinin işi yoktu. Bu durumda burası Mekke olamazdı. Şimdi bir tek ihtimal kalmıştı: İstanbul. Hedef gözetmeksizin yeniden koşmaya başladı. İnşaat, hep inşaatın yanında dönenip duruyordu. Silah seslerinin ardından motor homurtuları ve insan çığlıkları duyuldu.Marks, Engels, Lenin... Görünürlerde kimseler yoktu ama sesler vardı. Büzülen ve küçülen bir kent. Peygamber adları sayamayan ya da Buda: Konfiçyüs filan diyemeyen bir kent. Ne kendisi ne de başkası olabilen bir kent..."
65.70 ₺ -
Motorlu Kuş
Bir kırlangıca bazı yaratıklar tarafından bir küçük motor takılır. Kırlangıç çok sevinir buna. Zamanla kırlangıçlığını unutur. Kanatları güdükleşir, bedeni motoru etiyle kavrar. Motorun kuvvet levhasını gagalamaktan dolayı gagası özelliğini kaybeder. Günün birinde kırlangıç ölmesin diye son çare olarak motorun çıkarılmasına karar verilir. Kırlangıça motoru takanlar kimlerdi. Amaçları ne idi? Kırlangıç sonunda kurtulabildi mi? "Motorlu Kuş" bu serüveni anlatan ilginç bir kitap.
40.80 ₺ -
Küçük Şehzade
"Sarayın bahçesindeki fıskiyeli havuzun su sesleri dalga dalga meyve ağaçlarının üzerine dökülüyor. Koşmaktan yorulan çocuklar ağaç diplerine, gölgelere sığınmışlar. Kimi halıların üzerine başlarını koymuş çoktan uyumuşlar. Lalaları onların yüzlerine konan sinekleri ipek bir tülbentle kovalıyor. Ve kendi gözlerini kapamaya çalışan uykuya karşı direniyorlar."
40.80 ₺ -
Kuşların Dili Cahit Zarifoğlu
Gülücük Çocuk Kitapları Dizisi içinde kültürümüzün temel klasik eserlerini sadeleştirerek yayınlamayı amaçlıyoruz. Mantuku't Tayr, Feridüddin Attar'ın en bilinen eseridir. Kuşların bir yolculuğa çıkmaları ve yaşadıkları ilginç olayları anlatıyor bu kitap. Şiirimizin ve çocuk edebiyatımızın önde gelen yazarlarından Cahit Zarifoğlu'nun "Kuşların Dili" adıyla yeniden yazdığı bu kitabı çocuklarımızın severek okuyacağına inanıyoruz.
136.00 ₺ -
Hikayelerden Seçmeler
Ömer Seyfettin, halk irfanını önemseyen bir yazardır. Hikayelerinden çoğunun başına bir atasözü ya da özlü söz koyarak, vermek istediği mesajı hissettirmeye çalışır. Hikayeleri beklenmedik bir sonla bitirmek suretiyle okuyucuyu etkilemeyi dener. Çoğu zaman basit bazı olaylardan yola çıkar. Akıcı anlatımla Hikayelerine bir zenginlik kazandırır. Kullandığı sade dil, akıcı ve duru anlatım onun bugün de zevkle okunmasını sağlamaktadır.
57.80 ₺ -
Hikayeler
Cahit Zarifoğlu'nun Hikâyeleri, özellikle İns anlatısı, edebiyatımızda kendine özgü, özgün bir çizgidir. Sanatsal olgunun, anlatı türünde bu denli yoğun öne çıktığı nadirdir. Bu tatla okunabilen eser sayısı da sınırlıdır. Şiirin hemen yanıbaşında yer alan öyküleri de, şiiri gibi güç anlaşılır. Okundukça intibak edilen ve sevilen bir tarzı vardır.
81.60 ₺ -
Gülücük
Cahit Zarifoğlu büyük bir şairdir. Çocuklar için yazdığı ve "Gülücük" adını verdiği şiir kitabı çocukluk çağını anlatan en güzel şiirlerden oluşuyor. Güler yüzlü bir şairin çocuklarla oyun oynar gibi yazdığı sıcak, sımsıcak şiirlerini okudukça şiiri seveceksiniz. Çünkü Cahit Zarifoğlu çocuklara gülücüklerini sunuyor.
40.80 ₺ -
Dağların Sırrı
Bu kitap, dağlaın sadece birkaç tanesinin hikayesini, serüvenini konu edindi.Okuyucular bu dağ öykülerini okudukça,"dağcı tarihçi"yle beraber o dağlara tırmanacak, uçurumlarında laleler devşirecek, yamaçlarında nevruzlar toplayacak; o dağlarla kokacak, onlarla düşünecek, onlarla tebessüm edecek ve bazen de onlarla ağlayacaktır belki.. Bu yolculukta öyle şeyler göreceksinin ki, yorulduğunuzun farkına bile varamayacaksınız.. Dağların çiçeklerini derecek; meyvelerinden nasiplenecek; geyiklerinin sütüyle beslenecek; ormanlarının, her nefesi sadece oksijen kokan rüzgarlarını bronşlarınıza dolduracak; toprakları altında sizin için sakladığı kengerleri soyup yiyecek; hiçbir hormonun ulaşamadığı böğürtlenlerin şifasını bulacak; vadilerinde, uçurumlarında, kayalıklarında, yamaçlarında nice hikmetlere şahit olacak, ve bütün bunları sizin için dağlara vermiş olan Yüce Allah'a şükredeceksiniz.. Haydi, alın bastonunuzu, düşün dağların yoluna; tırmanın patikalardan geçerek yüce zirvelerine..
91.80 ₺ -
Çocuklarımızla Atlara Biniyorduk
Cahit Zarifoğlu'nun çocuk yazarlığı, psikolojik ve psikanalitik derinlik açısından yorumlandığında çocuğa yönelişi farklı düzlemlerde açıklanabilir. Ancak onun çocuk yazarlığının belirleyici göstergesi çocuk bakışıdır. Hangi yaşta olursa olsun her insanı çocuk kabul edebilen bir çocuk bakışına sahip olması, çocuk yazarlığının asıl eksenini oluşturur. Çocuk kitaplarında kullandığı iç sezgi, hayal gücünü bir çocuk dürbününe dönüştürür. Aktüel fantastik çocuk kitapları ve kısa sanat masallarının hemen hepsinde egemen olan psikolojik ve sinematografik anlatımı bu çocuk dürbünü ile sağlar. Çocuk kitaplarını okurken onların muhayyilenizde canlanması ve size sinema duygusu vermesinin nedeni de budur...
170.00 ₺ -
Balıkçıl Kuşu ile Yengeç
Kelile ve Dimne Hintli Beydaba'nın hikmetli hikaye kitabıdır. Hükümdar Debşelem'in sorularını, Beydaba hayvan hikayeleri anlatarak açıklar. Beydaba da bir anlamda Debşelem'e öğüt veren bilge bir kişidir. Bu yönüyle Kelile ve Dimne, insanlığın mutluluğunu masal diliyle anlatan klasik bir eserdir. Kelile ve Dimne'deki hikayeleri "Kelile ve Dimne" ve "Balıkçıl Kuşu ile Yengeç" adlı iki kitap halinde okurlarımıza sunuyoruz.
37.40 ₺ -
Ağaçkakanlar
Anne ve baba ağaçkakanlar yıllar sonra dünyaya gelen yavruları Upuy'u korumak için uğraşırken garip olayları yaşamak zorunda kaldılar. Upuy afacan bir çocuk gibi aklına ne geldiyse yaptı. Bir türlü söz dinlemedi. Cahit Zarifoğlu bu kitapla kendi çocukluğunun acı tatlı günlerini anlatmış oluyor dolaylı olarak. Her çocuğun yaşayabileceği bir çocukluğu usta anlatımıyla önümüze seriyor. Çocukluğunuzun filmini seyreder gibi "Ağaçkakanlar"ı okumanızı tavsiye ederiz.
40.80 ₺ -
Ağaç Okul
"Afganistan olayı sessiz kalınacak bir olay değil. Fakat bu biraz da mizaç işidir diyebilirim. Bir heyecan işi. Bir şairin binlerce kilometre uzaktan bir heyecanı duyması ise oldukça kolay. Ben ilgilendim, onda enteresan dinamikler yakaladım, zaman zaman şiirleştirdim bunu."
40.80 ₺ -
Tarık
Abdülhak Hâmid, Endülüs fatihi Tarık bin Ziyad’ın kahramanlık hikâyesinden kesitler aktardığı eserde aslında bir tür ütopya koyar ortaya. Aşk, ihanet, başkaldırı, ölüm ve cinayetlerin fonunu oluşturduğu hikâyede, dönemin bütün sosyal ve politik meselelerine dokunulduğu görülür. Böylece siyasî idareyi eleştirmenin imkânsız olduğu bir dönemde, tarihî karakterler üzerinden siyaset eleştirisi de yapılmış olur. Samimi ve sürükleyici bir üsp ile süslenmiş olan Tarık, edebiyat tarihindeki ayrıcalıklı yerini çoktan almıştır. Birçoklarının dediği gibi “Endülüs bir defa fethedilmiş, Tarık bir defa yazılmıştır.”
6.75 ₺ -
Bin İkinci Gece Masallardan Ardakalan
Sıkı durun! İnsan ruhunu bir coğrafya belleyen ve yazıyı onun sularında, dağlarında, ormanlarında, kayalıklarında, uçurumlarında arayan bir yazarla karşı karşıyasınız. Ruh denizinde duyguların gelgitlerini okşarken ıslanan ellerini sayfalarla kuruluyor Teoman Hekimoğlu… Yatağını arayan düş nehirlerinde akıntıya kapılan kalplerle konuşuyor… “Bin İkinci gece”yi okurken anlıyorsunuz ki, insan kalbi bir adadır. Aşk bir göçmen kuştur bu adada konaklayıp yeniden uçan. Ama yine de kül ıslağı tüyleriyle “bir yangından artakalan martılar”dır adanın gerçek sahipleri. Akgün Akova
75.00 ₺ -
Son Yaprak
“Sue ertesi sabah bir saatlik uykudan uyandıktan sonra Johnsy’nin kapalı perdeye dalmış olduğunu gördü. ‘Pereyi aç, görmek istiyorum’ dedi Johnsy fısıltıyla. Yorgun Sue emre itaat etti. Ama hayret! Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen upuzun gece boyunca aralıksız yağan yağmur ve şiddetle esen rüzgârdan sonra, bir asma yaprağı hâlâ yerinde duruyordu. Asma ağacının son yaprağıydı. Sapına yakın tarafları hâlâ koyu yeşil kalmakla birlikte, testere ağzı gibi tırtıllı kenarlarına ölümün ve çürüyüşün sarı rengi gelmiş olan yaprak, yerden beş altı metre yükseklikteki bir dala cesurca asılmış duruyordu.” Kısa öykü dalının büyük ustası, “beklenmedik sonlarla” biten öykülerin yazarı O Henry, hemen her öyküsünde hayatlarımızın ne kadar ironik olduğunu vurur yüzümüze. Aslında öykülerinin şaşırtıcı finalleriyle olduğu kadar kurduğu karakterlerin insani duyarlılıklarıyla da hatırlanmaya değerdir.
45.00 ₺