-
Edep Ya Hu
Allah “Allah yolunda hakkıyla mücâhede edin” (Hacc 22/78) buyurmuştur. Hakkıyla mücâhede etmek, kişinin nefste bulduğu dinî ya da dünyevî her türlü sevinci yok etmesidir. Her türlü iyi amelde lezzet ve eğlenceden bir pay bulunur. Bu durum kişi için iyi bir şey değildir. Bu kimse için uygun olan kendisini lezzetten korumak gayesiyle başka bir amele geçmesidir. Çalışıp çabalayarak elinden geldiğince bunu yaptığı takdirde Allah çabucak ona bunun karşılığını verir. Allah’ın ona vereceği karşılık ise kalbini nurlara açık hale getirmesidir. Bu nur kalbi aydınlattığı zaman nefs kendisine verilen bu güzel şeyler aracılığı ile kendisini dünyanın lezzet ve arzularından alıkoyacak bir şey bulur.Sûfiler, “Bütün yollar edepten ibarettir” derler. Edebin esası Allah’a karşı edeptir. Allah’a karşı edep ise insanı bir şekilde bütün mahlûkata karşı da edepli hale getirir. Yunus Emre’nin “Yaratılanı sev Yaratan’dan ötürü” sözünde ifade edilen de, Allah’a karşı edep neticesinde oluşan merhamet ve tevazunun bütün yaratılmışlara yansımasıdır. Peki Allah’a karşı edep nasıl olacaktır?Hakîm Tirmizî elinizdeki kitapta bu sorunun cevabını vererek dış organlarımızdan kalbimize varıncaya değin her bir azanın Allah’a kulluk derecesine ulaşmak için nasıl yönetilmesi gerektiğini anlatıyor. Gerek bireysel gerekse toplumsal hayatta kulluğun tezahürlerinin neler olduğunu inceliyor. Kişinin bütünüyle nasıl Allah’a yöneleceği; düşüncesini, sözünü, bireysel ve toplumsal bütün davranışlarını nasıl bu yönelişe uygun hale getireceği konusunda rehberlik yapıyor.Kitabın Bölümleri:Birinci Risale: Müritlerin Âdâbı• Giriş: Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla • Kalbin Islahı ve Devası, Fesadı ve Hastalığı Nedir? • Dostluk ve Sevgi (Velayet ve Muhabbet) Nedir? • Akıl ve Kalp Aydınlanması • Kalp: Gizli Hazine • Heva ve Vesvese • Vesvesenin Türleri ve Vesveseden Kurtuluşun Çareleri • Kulluk • Allah’a Ulaşmanın Sırrı: Güzel Ahlak • Hz. Peygamber (sav) ve Ashabının Dünya NimetlerineKarşı Tutumu • Allah’ın “Sizin en değerliniz, Allah’tan en çok sakınanızdır” (Hucurat, 13) Ayeti ve Bilgisi Az Olduğu Halde Takva Sahibi Olan Kimsenin Çok Bildiği Halde Takva Sahibi Olmayan Kimseye Tercih Edilip Edilmeyeceği Hakkında • Farzlarda Gösteriş Olmadığını Söyleyen Kimsenin Sözü Hakkında • Takva ve Vera’ Arasındaki Fark Hakkında • Allah’ın “Evlerde yemek yemek” Meselesinden Bahsettiği Yerde Geçen “Ya da dostlarınız” Şeklindeki İfadesi Hakkında • Allah’ın “Görünen kısımlar hariç ziynetlerini açmasınlar” (Nur 24/31) Sözü Hakkında • “Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız” (Nisa 4/83) Sözü ile Buradaki Azın Kimler Olduğu, İstisnanın Anlamı Hakkında • Kalbinde Küçücük Bir İyilik Bulunan Kimsenin Cehennemden Çıkarılacağı Şeklindeki Söz ile O Kimsenin Allah’ın Dışında Bir İlah Olmaksızın Cehennemden Çıkışının, Kendi İyilikleriyle Cehennemden Çıkışından Evla Olduğu Hakkında • Allah’ın İpine Bağlanmak ile Allah’a Bağlanmak Hakkındaİkinci Risale: Kazancın Açıklaması• Kulluk ve Geçim • Peygamberler Geçim Temini İçin Gayrette Örnektirler • Rızkın Ezelde Takdir Edilmesi ve Rızık Yollarını Arama • Allah’ın Resulü’nün (sav) Rızkı • Allah Neden Rızka Kefil Olduğuna Dair Yemin Etti?
117.25 ₺ -
Benden Vazgeçme Ya Rab
Hava karardıkça bende bir sen başlar, susamayacak kadar dolu konuşamayacak kadar yorgun gönlünü hissederim mesafelere aldanmadan. Acını anlatamazsın ama “acıyla” anlatabilirsin heybenden dökülenleri. Daha konuşmaya başlamadan ne diyeceğini bilen Rabbine açarsın avuç avuç azabını. Gaflet kalkar, şerrin içindeki hayırları görmeye başlar vicdanın. Ve anlarsın. Aslında Allah senin için çok güzel yollar yaratmış… Ve anlarsın Ateş İbrahim’i yakmadıysa Balık Yunus’u yemediyse Bıçak İsmail’i kesmediyse Deniz Musa’yı boğmadıysa Sen de umutlarını “Kün Fe Yekün” ayetiyle büyütmelisin…
201.00 ₺ -
Arifler ve Olağanüstü Hadiselerin Sırları
İbn Sina’nın son dönem eserlerinden biri olan el-İşârât ve’t-Tenbîhât, kapsam, üslup, konu sıralaması ve tahlil gücü bakımından filozofun bilgelik kitabı olarak nitelenmeyi hak eder. Zira İbn Sina bu eserde insan tecrübesinin bütününü dikkate alarak bu bütünü metafiziğin temel ilkeleriyle uyumlu olarak açıklamayı amaçlar. İşte Hayykitap’ın “Herkes İçin Tasavvuf” serisinden yayınladığı Arifler ve Olağanüstü Hadiselerin Sırları kitabı, İbn Sînâ’nın adı geçen eserinin son iki bölümü ile bu bölümlerin Fahreddîn Râzî’ye ait şerhinden oluşmakta. İbn Sînâ bu iki bölümde insanî bilginin en yüksek derecesi olan marifetullaha (Allah’ı bilmek) ulaşma yolunda âriflerin duraklarını ve gerek bu süreçte gerekse sürecin sonunda onlarda gözlemlenen olağanüstü durumların sebeplerini inceliyor. Bir ârifin kendisinden başlayıp Tanrı’ya uzanan ve Tanrı’dan tekrar kendisine ve diğer varlıklara dönen marifet yolcuğunu anlatıyor. Tasavvufun iki büyük ismini bir araya getiren Arifler ve Olağanüstü Hadiselerin Sırları zamanlar üstü bir sohbet tadında akıyor. İbn Sina tembih ediyor, işaret ediyor, nasihat veriyor. Gerçeğin özünü süzüyor, kelimelerin inceliklerinde hikmetlerin değerlisini lokma lokma yediriyor. Fahreddin Razi ise bunları daha iyi anlayabilmemiz için açıklıyor, detaylandırıyor. Konular da alabildiğine ilgi çekici. Allah yolundaki ariflerin makamları, özellikleri ve üstünlükleri. Söz ariflerden açılmışken metafizik alemin derinliklerine dalıveriyor ikili. Ve o berrak suyun gayblarında olağanüstü hadiselerin sırlarıyla, sözgelimi uzun süre gıda almadan yaşayabilmenin, imkânsız gibi görünen güç fiilleri yapabilmenin gizemiyle tanıştırıyorlar bizi.
117.25 ₺ -
Kadere Rıza
Dünyada dertsiz insan yoktur. Ama tesellisi olmayan, kendisini rahatlatacak, gönlünü huzura kavuşturacak bir arkadaşı olmayan çok insan vardır. Bir güzel söze, bir merhametli göze hasret kalıp derdini dökecek kimseyi bulamayan insanlar çoktur. Mevlana der ki: -"Dertli adamın,kararsızlıklarla, dumanlarla dolu bir evi vardır. Derdini dinlersen, o eve bir pencere açmış olursun." Şu kainatta meydana gelen her olay, her hadise en ince teferruatıyla tespit edilen bir plan ve program dahilindedir. Kainatın varoluşundan yokoluşuna kadar sergilenen ve sergilenecek olan her şey ilahi taktirle belirlenmiştir. İnsan hayatı, sırları ve geleceği de hep bu ilahi taktirin cilveleri ile doludur. Yüce Rabbimiz (c.c.) buyurur; "Biz her şeyi bir ölçüye göre (kader ile) yarattık. (Kamer Suresi,49) "Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz, onu yaratmadan önce bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır." Hadid Suresi,22 Selam Huda'ya tabi olanların üzerine olsun...
108.00 ₺ -
Seyru Suluk Risaleleri Adabus Suluk
Seyr ü sülük, Hakk'a doğru giden ve içinde pek çok imtihanlar ve ilâhi mevhibeler barındıran uzun bir yolculu-ğun hikâyesidir. Yola başlamanın, yolda olmanın ve vuslata ermenin ayrı ayrı şartları ve tatları vardır. Necmeddin Kübrâ, bu alandaki manevi tecrübelerini bizimle paylaşan ender sufilerden biridir. Elinizdeki kitapta Şeyh Kübrâ`nın Arapça olarak telif ettiği üç risâlesinin çevirisi yer almaktadır. Bunların ilki Adâbü's-Sülük ila Hazreti Mâliki'l-Mülk ve Meliki'l-Mülük ismini taşımakta ve kalbi-rühâni sefer ile zâhiri-bedeni seferi anlatmaktadır. Risâle Fil-Halve adındaki ikinci risâle, halvet edeblerinden ve halvette yaşanan bazı tecrübelerden bahsetmektedir. Müellifin el-menhec/yol/yöntem adını verdiği ve sekiz kısımdan müteşekkil Minhacii's-Salikin ve Mi'râcii't-Tâlibin adlı üçüncü risâle ise fakr, fakir sâlik, muhabbet, halvet, nefsin tanınması, fakirin nasihati ve irşâdı, fakrın mâsivâya üstünlüğü, dünyanın hakikati ve Allah yolunun vasıfları gibi konuları söz konusu etmektedir.
98.00 ₺ -
Nefsinin Arzularından Kalbini Temizle Edebun Nefs
Hakim et-Tirmizi, İslam tarihinin gurur duyduğu İslami şahsiyetlerin en büyüklerinden sayılır. İlmin parlak olduğu, uzun süre dünya medeniyetinde etkili olan marifet kaynaklarının açıldığı bir dönemde yaşamıştır. Bu dönemde insanlara yol göstermiş ve nefis eğitimi için bir metot ortaya koymuştur. Hakim et-Tirmizi, hadis ilmi alanında akla gelen en önemli isimlerden biri olmasının yanında, tasavvuf alınında da çok önemli eserler vermiştir. Bunlardan bir olan Edebu'n Nefs'de; kişinin nefsinin hevâ ve arzularını kontrol altına alabilmesinin kalbini temizlemesi ile mümkün olabileceği ayet ve hadislerle desteklenerek, son derece sade ve anlaşılır bir dil ile anlatılmıştır.
70.00 ₺ -
Hidayete İlk Adım Bidayetül Hidaye
Hüccetü'l İslam İmam-ı Gazâli muhteşem eseri İhyâ-u Ulûmi'd-Din'in özü olduğunu söylediği bu eseri için şunları söylüyor: Her şeyden önce şunu bilmelisin ki; ilmin semeresi olan hidayetin eweli ve ahiri, zahiri ve bâtını vardır. Hidayetin nihayetine ancak başlangıçtaki sağlamlıkla ulaşılabilir. Aynı şekilde hidayetin bâtınına da ancak zahirine vakıf olduktan sonra erişilebilir. İşte ben sana hidayetin başlangıcını gösteriyorum ki, onunla nefsini tecrübe edesin, kalbini onunla sınayasın! Eğer kalbini hidayete meylediyor, nefsini de hidayete boyun eğiyor şekilde bulursan ve nefsinin hidayeti kabul ettiğine ikna oluyorsun o zaman hidayetin nihayetine bakmak ve ilim deryasına dalmak için buyur!
72.00 ₺ -
Kuranın Cevherleri Cevahirul Kuran
Ey uğraş olarak Kur’ân ile meşgul olan, ancak bu hususta gevşek davranıp Kur’ân’ın sadece zâhirî mânâlarını ve lafızlarını hızlıca kapan kişi! Sen nereye kadar okyanusun sahilinde gözün kapalı dolaşarak Kur’ân’ın harikulâde ahvâlinden gâfil olacaksın? Artık Kur’ân’ın güzelliklerini görüp de, hoş ve tatlı şeylerini sahile çıkartma zamanı gelmedi mi? Onun derinliklerine dalarak mücevherlerini çıkartıp da, zengin olma zamanı gelip dayanmadı mı? Okyanusun sadece sahillerine ve manzarasına sürekli bakıp da inci ve mücevherlerinden mahrum kaldığın için nefsini kınama zamanın gelmedi mi? Kur’ân’ın engin bir okyanus olduğu haberi sana hiç ulaşmadı mı? Okyanusun sahillerinden farklı farklı nehir ve kanalların oluşması gibi, önceki ve sonraki nesillerin ilminin de Kur’ân’dan bu şekilde çeşit çeşit kol ve türlere ayrıldığı haberi sana gelmedi mi? Okyanusun coşkun dalgalarına dalıp da incileri çıkartan kavme gıpta etmiyor musun? Öyle ki o insanlar o derinliklere dalıp oradan kırmızı yakutlar, ışıldayan inciler ve yeşil zebercedler çıkartmışlardır. Onlar okyanusun sahillerinde yüzüp amber ve altınları toplamışlardır. O kişiler bunları adalarına çıkartarak bunlardan panzehir yapmışlardır. Ben sadece kardeşlik hukukuna istinaden seni uyarıyorum. Onların yüzmelerinin, denize dalmalarının ve yolculuklarının nasıl olduğunu göstererek senin duanın bereketini umuyorum.
174.00 ₺ -
Hüccetül İslam İmam Gazali
Bu eser, her ne kadar Gazâlî gibi sarsılmaz bir ilim dağını anlatıyorsa da, bu bağa giren okuyucu tarihe ün salmış İbn-i Sînâ gibi filozofları, Hallâc-ı Mansûr ve Sühreverdî gibi tasavvuf yolunda can vermiş büyükleri de ziyaret edecektir. Ve burada tasavvufun dereceleriyle beraber Abdülkadir Geylani, Ahmed er-Rufâî, Muhyiddin Arabî, Sâdî-i Şirazî, Ferîdüddin Attâr ve Celaleddin Rumî misali büyüklerle, Ömer Hayyam gibi çok renkli ve tartışmalı kimselerle de tanışacaktır. Sonra bunların karşısında yer almış olan Cebriye, Kaderiye, Mütezile gibi fırkaların yanlışlannı görüp Hanbelinin, Şafii'nin kim olduğunu anlayacaktır. Fakat bütün bunlar arasında yine Gazâlî'nin ve eserlerinin sırlarına vâkıf olmanın zevkini tadacak ve onları yeniden yeniye okumanın zevkini bulacaktır
196.00 ₺ -
Yaratılıştaki Sırlar El Hikmetu Fi Mahlukatillah
Mahlûkatı incelemek, onların harikulâde hâllerini tefekkür etmek, çeşit çeşit mahlûkatın yaratılma hikmetlerini düşünmek, mârifetullah yolunda Allah'a tazim göstermek demektir. Böyle davranmak kişideki yakini kökleştirir. Bu hususta müttakilerin dereceleri de farklı farklıdır. Ben bu kitabı akıl ve basiret sâhipleri için Kuran âyetlerinin birçoğunun işaret etmiş olduğu nimet ve hikmetlerin çeşitlerini târif ederek telif ettim. (Allah celle celâlüh) aklı yarattı ve o akla ahdi göstererek onu tekmil etti, akıl sâhiplerine de mahlûkata bakmalarını, o mahlûkatta bulunan harikulâde hâlleri tefekkür ederek onlardan ibret almalarını emretmiştir. Nitekim Allah (celle celâlüh) şöyle buyurmuştur: "De ki: Göklerde ve yerde neler var, bakın da ibret alın!' Yûnus Sûresi,101. "Her canlı şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmıyorlar mı? Enbiyâ Sûresi, 30. Buna benzer pek çok apaçık âyet ve delil vardır ki, bunları ancak selim akıl sâhibi insanlar idrak eder. İmam-ı Gazali
66.00 ₺ -
Hak Dini Kuran Dili Türkçe Tefsiri 10 Cilt Çanta Boy
Elmalılı M.Hamdi Yazır ,bu eserini muteber ehl-i sünnet kaynak tefsirlerinden alıntılar yaparak,bazen katılmadığı görüşleri tenkid ederek hazırlamış,hüküm ayetlerinde daha çok Hanefi mezhebine uygun bilgiler vermiştir. Prof.Dr.Hamdi Döndüren tarafından günümüz Türkçesine sadeleştirilmiş ve gerekli görülen yerlerde dipnotlarla açıklamalarda bulunmuştur.
1950.00 ₺ -
Yasini Şerif Kuranı Kerimden Sureler Orta Boy
Yasin-i Şerif Kuranı Kerimden Sureler Hafız Osman Hattı Orta Boy
36.00 ₺ -
Yasini Şerifin Meal Tefsiri Esrar ve Havassı
Bütün gün ve saatlerinin dolu olduğunu bildiğimiz kıymetli insan Melih Yuluğ Beyefendiye yapması için teklife cür'et ettiğimiz zaman "Tasavvuf âşıkı münevver Türk halkına böyle bir eser kazandırılmalıdır" fehvâsınca sâdeleştirme görevini üzerine alarak, birçok remizler hâlinde verilen meseleleri de açıklığa kavuşturmak ve aynı zamanda şerh ve ilâveler yapmak suretiyle bu kitap bugünkü şekline gelmiştir. Bunu söylemekle kitap kusursuz oldu demek istemiyoruz. Elimizden gelenin esirgenmediğine işaret etmek istiyoruz.
330.00 ₺ -
Kuranı Kerim Meali ve Muhtasar Tefsiri Orta Boy
ÖNSÖZ Elmalılı Muhammed Hamdi 1878 yılında Antalya’nın Elmalı İlçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimi ile hafızlığını Elmalı’da tamamladı. Tahsilini ilerletmek için dayısı Mustafa Efendi ile birlikte İstanbul’a gitti ve Küçük Ayasofya Medresesi’ne yerleşti. Beyazıt Camii’ndeki derslerine devam ettiği Kayserili Mahmud Hamdi Efendi’den icazet aldı. Bundan sonra hocası Büyük Hamdi, kendisi Küçük Hamdi diye anılır oldu. Bu sırada devam ettiği Mekteb-i Nüvvâb’ı birincilikle bitirdi. Kendi gayretiyle edebiyat, felsefe ve mûsiki öğrendi. Avrupaî tarzda bir meşrûtiyet yerine İslâm’a uygun bir meşrûtiyet modeli geliştirmek için çalışmalar yaptı. Beyazıt Medresesi’nde iki yıllık ders-i âmlık görevinden sonra II. Meşrûtiyet’in ilk meclisine Antalya mebusu olarak girdi. Daha sonra Şeyhulislâmlık Mektûbî Kalemi’nde görev aldı. Mekteb-i Nüvvâb ve Mekteb-i Kudât da fıkıh, Medresetü’l-mütehassısîn’de usûl-i fıkıh, Süleymaniye Medresesi’nde mantık ve Mülkiye Mektebi’nde vakıf hukuku dersleri okuttu. Israrlı teklifler üzerine Damad Ferit Paşa’nın birinci ve ikinci hükümetlerinde Evkaf nâzırı olarak görev yaptı. 15 Eylül 1919’da âyan heyeti üyeliğine tayin edildi. İlmî rütbesi de Süleymaniye Medresesi müderrisliğine yükseltildi. Milli Mücadele sırasında İstanbul hükümetlerinde görev yaptığı gerekçesiyle İstiklal Mahkemesi’nce gıyabında idam kararı verildi ve Fâtih’teki evinden alınarak Ankara’ya götürüldü ve kırk gün tutuklu kaldı. Muhtemelen İttihad ve Terakki Cemiyeti üyesi olduğu için suçsuz bulunarak serbest bırakılınca İstanbul’a döndü. Bu arada Metâlib ve Mezâhib adlı eseri Türkçe’ye çevirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir tefsir hazırlatma kararı alınca, Diyanet İşleri Reisliği bu işi Elmalılı’ya teklif etti. Elmalılı bu teklifi kabul ederek yazmaya başladı ve “Hak Dini Kur’an Dili” adını verdiği eserini vefatından önce bitirmeye muvaffak oldu. Uzun süre müptelâ olduğu kâlp yetmezliğinden 27 Mayıs 1942’de vefat etti ve Erenköy Sahrayıcedid mezarlığına defnedildi. Elmalılı, bu eserini muteber ehl-i sünnet kaynak tefsirlerinden alıntılar yaparak, bazen katılmadığı görüşleri tenkid ederek hazırlamış, hüküm âyetlerinde daha çok Hanefi mezhebine uygun bilgiler vermiştir. Aklî bir zaruret olmadıkça âyetlerin mutlaka açık anlamlarını esas almıştır. Meselâ; Muhammed Abduh’un Fil sûresini tefsir ederken ebabil kuşlarının attığı taşların kızamık veya çiçek mikrobu taşımış olabileceğini ileri sürmesi örneğinde olduğu gibi, zorlama te’villeri Kur’an’ı tahrif olarak değerlendirmiştir. İlk defa Diyanet İşleri Reisliği tarafından yayımlanan Hak Dini Kur’an Dili adlı eserinin (İstanbul 1935-1938) daha sonra birçok baskısı yapılmıştır. Tefsirin sadeleştirmeleri de yapılmıştır. Biz kendi üslubumuz çerçevesinde sadeleştirdiğimiz meale, çoğu Elmalılı tefsirinden, başka tefsir ve hadis kaynaklarından özlü dipnotlar ekledik. Özellikle hüküm âyetlerinde ve gerekli gördüğümüz bazı yerlerde bir sayfayı bulan açıklamalar ekledik. Şunu hemen belirtelim ki Elmalılı, Türkçe diline hakim olduğu halde, meal ve tefsirinde Arapça ve Farsça kelime ve terkipleri önemli ölçüde muhafaza etmiştir. Özellikle mealde uzunca âyetlerin parçalarını birleştirmeden parçalar halinde ve ayetteki sırayı koruyarak vermekle yetinmiştir. Ayetlerin büyük ölçüde birleştirilmemiş parça anlamı mealde yer almıştır. Biz mümkün oldukça bu parçalı meal metodunu korumaya çalışmakla birlikte, günümüz insanının Türkçe olarak o âyetin bütününden alması gereken mesajı vermeye çalışan bir üslup gözettik. Umarız okuyucu Türkçe bakımından bir üslup birliği ve bir insicam içinde meydana gelen akıcılığı fark edecektir. Aşağıda konu ile ilgili birkaç örnek verilmiştir; Elmalılı asıl metin: “Senden evvel de rasûl olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehl-i zikre sorun bilmiyorsanız! Beyyinelerle ve kitaplarla… Sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni nâsa anlatasın ve gerek ki tefekkür edeler!” (Nahl, 16/43-44). Sadeleşmiş metin: “Biz, senden önce de, ancak kendilerine vahyettiğimiz erkekleri, elçi olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun! Onları açık delillerle ve kitaplarla gönderdik. Sana da bu Kur’an’ı indirdik ki, kendilerine indirilenleri insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar!” (Nahl, 16/43-44). Elmalılı asıl metin: ‘Haydi’ buyurdu; ‘erdirildin dileğine yâ Musa! Şanım hakkı için, biz lutfeylemiştik sana diğer bir defa daha..’ Sadeleşmiş metin: -(Allah) dedi: “Ey Musa! İstediğin sana verildi.” - “Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk.” (Tâ-hâ, 20/36-37). Elmalılı asıl metin: “Biz dediler, bunun başına devam edip durmaktan asla ayrılmayız, ta dönünceye kadar bize Musa.” (Tâ-hâ, 20/91). Sadeleşmiş metin: -Onlar dediler: “Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyiz!” (Tâ-hâ, 20/91). Elmalılı asıl metin: O halde dediklerine sabret de Rabbine hamd ile tesbih eyle güneş doğmadan evvel ve batmadan evvel; gece saatlerinde de tesbih et, gündüzün etrafında da ki rızaya erebilesin.” (Tâhâ, 20/130). Sadeleşmiş metin: O halde onların söylediklerine sabret; güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamdederek tesbih et. Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbih et ki, hoşnutluğa eresin. (Tâhâ, 20/130). Burada, metin tashihi, ayet ve dipnot kontrollerini dikkatlice yapan kızım Fatmanur (Döndüren) ve eşi Bayram Andak'a teşekkürü bir borç bilirim. Böyle bir çalışma yapmaya muvaffak kıldığı için Yüce Allah’a hamd eder, eksik ve kusurlarımızın bağışlanmasını dilerim. Çalışma bizden, başarı ve sonuç Yüce Allah’tandır. Sadeleştiren ve Dipnotlar Ekleyen: Prof. Dr. Hamdi Döndüren 2012 -Bursa
354.00 ₺ -
Kuranı Kerim Türkçe Meali ve Muhtasar Tefsiri Rahle Boy
ÖNSÖZ Elmalılı Muhammed Hamdi 1878 yılında Antalya’nın Elmalı İlçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimi ile hafızlığını Elmalı’da tamamladı. Tahsilini ilerletmek için dayısı Mustafa Efendi ile birlikte İstanbul’a gitti ve Küçük Ayasofya Medresesi’ne yerleşti. Beyazıt Camii’ndeki derslerine devam ettiği Kayserili Mahmud Hamdi Efendi’den icazet aldı. Bundan sonra hocası Büyük Hamdi, kendisi Küçük Hamdi diye anılır oldu. Bu sırada devam ettiği Mekteb-i Nüvvâb’ı birincilikle bitirdi. Kendi gayretiyle edebiyat, felsefe ve mûsiki öğrendi. Avrupaî tarzda bir meşrûtiyet yerine İslâm’a uygun bir meşrûtiyet modeli geliştirmek için çalışmalar yaptı. Beyazıt Medresesi’nde iki yıllık ders-i âmlık görevinden sonra II. Meşrûtiyet’in ilk meclisine Antalya mebusu olarak girdi. Daha sonra Şeyhulislâmlık Mektûbî Kalemi’nde görev aldı. Mekteb-i Nüvvâb ve Mekteb-i Kudât da fıkıh, Medresetü’l-mütehassısîn’de usûl-i fıkıh, Süleymaniye Medresesi’nde mantık ve Mülkiye Mektebi’nde vakıf hukuku dersleri okuttu. Israrlı teklifler üzerine Damad Ferit Paşa’nın birinci ve ikinci hükümetlerinde Evkaf nâzırı olarak görev yaptı. 15 Eylül 1919’da âyan heyeti üyeliğine tayin edildi. İlmî rütbesi de Süleymaniye Medresesi müderrisliğine yükseltildi. Milli Mücadele sırasında İstanbul hükümetlerinde görev yaptığı gerekçesiyle İstiklal Mahkemesi’nce gıyabında idam kararı verildi ve Fâtih’teki evinden alınarak Ankara’ya götürüldü ve kırk gün tutuklu kaldı. Muhtemelen İttihad ve Terakki Cemiyeti üyesi olduğu için suçsuz bulunarak serbest bırakılınca İstanbul’a döndü. Bu arada Metâlib ve Mezâhib adlı eseri Türkçe’ye çevirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir tefsir hazırlatma kararı alınca, Diyanet İşleri Reisliği bu işi Elmalılı’ya teklif etti. Elmalılı bu teklifi kabul ederek yazmaya başladı ve “Hak Dini Kur’an Dili” adını verdiği eserini vefatından önce bitirmeye muvaffak oldu. Uzun süre müptelâ olduğu kâlp yetmezliğinden 27 Mayıs 1942’de vefat etti ve Erenköy Sahrayıcedid mezarlığına defnedildi. Elmalılı, bu eserini muteber ehl-i sünnet kaynak tefsirlerinden alıntılar yaparak, bazen katılmadığı görüşleri tenkid ederek hazırlamış, hüküm âyetlerinde daha çok Hanefi mezhebine uygun bilgiler vermiştir. Aklî bir zaruret olmadıkça âyetlerin mutlaka açık anlamlarını esas almıştır. Meselâ; Muhammed Abduh’un Fil sûresini tefsir ederken ebabil kuşlarının attığı taşların kızamık veya çiçek mikrobu taşımış olabileceğini ileri sürmesi örneğinde olduğu gibi, zorlama te’villeri Kur’an’ı tahrif olarak değerlendirmiştir. İlk defa Diyanet İşleri Reisliği tarafından yayımlanan Hak Dini Kur’an Dili adlı eserinin (İstanbul 1935-1938) daha sonra birçok baskısı yapılmıştır. Tefsirin sadeleştirmeleri de yapılmıştır. Biz kendi üslubumuz çerçevesinde sadeleştirdiğimiz meale, çoğu Elmalılı tefsirinden, başka tefsir ve hadis kaynaklarından özlü dipnotlar ekledik. Özellikle hüküm âyetlerinde ve gerekli gördüğümüz bazı yerlerde bir sayfayı bulan açıklamalar ekledik. Şunu hemen belirtelim ki Elmalılı, Türkçe diline hakim olduğu halde, meal ve tefsirinde Arapça ve Farsça kelime ve terkipleri önemli ölçüde muhafaza etmiştir. Özellikle mealde uzunca âyetlerin parçalarını birleştirmeden parçalar halinde ve ayetteki sırayı koruyarak vermekle yetinmiştir. Ayetlerin büyük ölçüde birleştirilmemiş parça anlamı mealde yer almıştır. Biz mümkün oldukça bu parçalı meal metodunu korumaya çalışmakla birlikte, günümüz insanının Türkçe olarak o âyetin bütününden alması gereken mesajı vermeye çalışan bir üslup gözettik. Umarız okuyucu Türkçe bakımından bir üslup birliği ve bir insicam içinde meydana gelen akıcılığı fark edecektir. Aşağıda konu ile ilgili birkaç örnek verilmiştir; Elmalılı asıl metin: “Senden evvel de rasûl olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehl-i zikre sorun bilmiyorsanız! Beyyinelerle ve kitaplarla… Sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni nâsa anlatasın ve gerek ki tefekkür edeler!” (Nahl, 16/43-44). Sadeleşmiş metin: “Biz, senden önce de, ancak kendilerine vahyettiğimiz erkekleri, elçi olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun! Onları açık delillerle ve kitaplarla gönderdik. Sana da bu Kur’an’ı indirdik ki, kendilerine indirilenleri insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar!” (Nahl, 16/43-44). Elmalılı asıl metin: ‘Haydi’ buyurdu; ‘erdirildin dileğine yâ Musa! Şanım hakkı için, biz lutfeylemiştik sana diğer bir defa daha..’ Sadeleşmiş metin: -(Allah) dedi: “Ey Musa! İstediğin sana verildi.” - “Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk.” (Tâ-hâ, 20/36-37). Elmalılı asıl metin: “Biz dediler, bunun başına devam edip durmaktan asla ayrılmayız, ta dönünceye kadar bize Musa.” (Tâ-hâ, 20/91). Sadeleşmiş metin: -Onlar dediler: “Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyiz!” (Tâ-hâ, 20/91). Elmalılı asıl metin: O halde dediklerine sabret de Rabbine hamd ile tesbih eyle güneş doğmadan evvel ve batmadan evvel; gece saatlerinde de tesbih et, gündüzün etrafında da ki rızaya erebilesin.” (Tâhâ, 20/130). Sadeleşmiş metin: O halde onların söylediklerine sabret; güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamdederek tesbih et. Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbih et ki, hoşnutluğa eresin. (Tâhâ, 20/130). Burada, metin tashihi, ayet ve dipnot kontrollerini dikkatlice yapan kızım Fatmanur (Döndüren) ve eşi Bayram Andak'a teşekkürü bir borç bilirim. Böyle bir çalışma yapmaya muvaffak kıldığı için Yüce Allah’a hamd eder, eksik ve kusurlarımızın bağışlanmasını dilerim. Çalışma bizden, başarı ve sonuç Yüce Allah’tandır. Sadeleştiren ve Dipnotlar Ekleyen: Prof. Dr. Hamdi Döndüren 2012 -Bursa
144.00 ₺ -
Kuranı Kerim Renkli Kelime Meali ve Muhtasar Tefsiri
Elmalılı Muhammed Hamdi 1878 yılında Antalya’nın Elmalı İlçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimi ile hafızlığını Elmalı’da tamamladı. Tahsilini ilerletmek için dayısı Mustafa Efendi ile birlikte İstanbul’a gitti ve Küçük Ayasofya Medresesi’ne yerleşti. Beyazıt Camii’ndeki derslerine devam ettiği Kayserili Mahmud Hamdi Efendi’den icazet aldı. Bundan sonra hocası Büyük Hamdi, kendisi Küçük Hamdi diye anılır oldu. Bu sırada devam ettiği Mekteb-i Nüvvâb’ı birincilikle bitirdi. Kendi gayretiyle edebiyat, felsefe ve mûsiki öğrendi. Avrupaî tarzda bir meşrûtiyet yerine İslâm’a uygun bir meşrûtiyet modeli geliştirmek için çalışmalar yaptı. Beyazıt Medresesi’nde iki yıllık ders-i âmlık görevinden sonra II. Meşrûtiyet’in ilk meclisine Antalya mebusu olarak girdi. Daha sonra Şeyhulislâmlık Mektûbî Kalemi’nde görev aldı. Mekteb-i Nüvvâb ve Mekteb-i Kudât da fıkıh, Medresetü’l-mütehassısîn’de usûl-i fıkıh, Süleymaniye Medresesi’nde mantık ve Mülkiye Mektebi’nde vakıf hukuku dersleri okuttu. Israrlı teklifler üzerine Damad Ferit Paşa’nın birinci ve ikinci hükümetlerinde Evkaf nâzırı olarak görev yaptı. 15 Eylül 1919’da âyan heyeti üyeliğine tayin edildi. İlmî rütbesi de Süleymaniye Medresesi müderrisliğine yükseltildi. Milli Mücadele sırasında İstanbul hükümetlerinde görev yaptığı gerekçesiyle İstiklal Mahkemesi’nce gıyabında idam kararı verildi ve Fâtih’teki evinden alınarak Ankara’ya götürüldü ve kırk gün tutuklu kaldı. Muhtemelen İttihad ve Terakki Cemiyeti üyesi olduğu için suçsuz bulunarak serbest bırakılınca İstanbul’a döndü. Bu arada Metâlib ve Mezâhib adlı eseri Türkçe’ye çevirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir tefsir hazırlatma kararı alınca, Diyanet İşleri Reisliği bu işi Elmalılı’ya teklif etti. Elmalılı bu teklifi kabul ederek yazmaya başladı ve “Hak Dini Kur’an Dili” adını verdiği eserini vefatından önce bitirmeye muvaffak oldu. Uzun süre müptelâ olduğu kâlp yetmezliğinden 27 Mayıs 1942’de vefat etti ve Erenköy Sahrayıcedid mezarlığına defnedildi. Elmalılı, bu eserini muteber ehl-i sünnet kaynak tefsirlerinden alıntılar yaparak, bazen katılmadığı görüşleri tenkid ederek hazırlamış, hüküm âyetlerinde daha çok Hanefi mezhebine uygun bilgiler vermiştir. Aklî bir zaruret olmadıkça âyetlerin mutlaka açık anlamlarını esas almıştır. Meselâ; Muhammed Abduh’un Fil sûresini tefsir ederken ebabil kuşlarının attığı taşların kızamık veya çiçek mikrobu taşımış olabileceğini ileri sürmesi örneğinde olduğu gibi, zorlama te’villeri Kur’an’ı tahrif olarak değerlendirmiştir. İlk defa Diyanet İşleri Reisliği tarafından yayımlanan Hak Dini Kur’an Dili adlı eserinin (İstanbul 1935-1938) daha sonra birçok baskısı yapılmıştır. Tefsirin sadeleştirmeleri de yapılmıştır. Biz kendi üslubumuz çerçevesinde sadeleştirdiğimiz meale, çoğu Elmalılı tefsirinden, başka tefsir ve hadis kaynaklarından özlü dipnotlar ekledik. Özellikle hüküm âyetlerinde ve gerekli gördüğümüz bazı yerlerde bir sayfayı bulan açıklamalar ekledik. Şunu hemen belirtelim ki Elmalılı, Türkçe diline hakim olduğu halde, meal ve tefsirinde Arapça ve Farsça kelime ve terkipleri önemli ölçüde muhafaza etmiştir. Özellikle mealde uzunca âyetlerin parçalarını birleştirmeden parçalar halinde ve ayetteki sırayı koruyarak vermekle yetinmiştir. Ayetlerin büyük ölçüde birleştirilmemiş parça anlamı mealde yer almıştır. Biz mümkün oldukça bu parçalı meal metodunu korumaya çalışmakla birlikte, günümüz insanının Türkçe olarak o âyetin bütününden alması gereken mesajı vermeye çalışan bir üslup gözettik. Umarız okuyucu Türkçe bakımından bir üslup birliği ve bir insicam içinde meydana gelen akıcılığı fark edecektir. Aşağıda konu ile ilgili birkaç örnek verilmiştir; Elmalılı asıl metin: “Senden evvel de rasûl olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehl-i zikre sorun bilmiyorsanız! Beyyinelerle ve kitaplarla… Sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni nâsa anlatasın ve gerek ki tefekkür edeler!” (Nahl, 16/43-44). Sadeleşmiş metin: “Biz, senden önce de, ancak kendilerine vahyettiğimiz erkekleri, elçi olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun! Onları açık delillerle ve kitaplarla gönderdik. Sana da bu Kur’an’ı indirdik ki, kendilerine indirilenleri insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar!” (Nahl, 16/43-44). Elmalılı asıl metin: ‘Haydi’ buyurdu; ‘erdirildin dileğine yâ Musa! Şanım hakkı için, biz lutfeylemiştik sana diğer bir defa daha..’ Sadeleşmiş metin: -(Allah) dedi: “Ey Musa! İstediğin sana verildi.” - “Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk.” (Tâ-hâ, 20/36-37). Elmalılı asıl metin: “Biz dediler, bunun başına devam edip durmaktan asla ayrılmayız, ta dönünceye kadar bize Musa.” (Tâ-hâ, 20/91). Sadeleşmiş metin: -Onlar dediler: “Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyiz!” (Tâ-hâ, 20/91). Elmalılı asıl metin: O halde dediklerine sabret de Rabbine hamd ile tesbih eyle güneş doğmadan evvel ve batmadan evvel; gece saatlerinde de tesbih et, gündüzün etrafında da ki rızaya erebilesin.” (Tâhâ, 20/130). Sadeleşmiş metin: O halde onların söylediklerine sabret; güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamdederek tesbih et. Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbih et ki, hoşnutluğa eresin. (Tâhâ, 20/130). Burada, metin tashihi, ayet ve dipnot kontrollerini dikkatlice yapan kızım Fatmanur (Döndüren) ve eşi Bayram Andak'a teşekkürü bir borç bilirim. Böyle bir çalışma yapmaya muvaffak kıldığı için Yüce Allah’a hamd eder, eksik ve kusurlarımızın bağışlanmasını dilerim. Çalışma bizden, başarı ve sonuç Yüce Allah’tandır. Sadeleştiren ve Dipnotlar Ekleyen: Prof. Dr. Hamdi Döndüren
414.00 ₺ -
Evrensel Çağrı Kur'an-ı Kerim
Kur’an’ı harfi harfine başka dile çevirmek mümkün olsa bile, böyle bir çevirinin, anlam zenginliğini yansıtmada yetersiz kalacağında şüphe yoktur. Çünkü, Kur’an’da, bütün sözcüklerin anlamı açık ve net olmadığı gibi, kimi sözcükler birden çok anlam taşır. Bütün Kur’an âyetleri muhkem ve müteşabih diye ikiye ayrılır. Muhkem sözcükler; hükme delâleti açık olan, te’vil, tahsis ve nesh’e ihtimali bulunmayan lafızlardır. Biz, mümkün olduğunca, yüce kitabımızın anlam zenginliğini aktarabilmek amacıyla, böyle bir çalışma yapmaya karar verdik. Toplumun her kesiminin kolay anlaması için, sade bir üslup ve açık bir dil kullanmaya çalıştık. Ayetlerin nüzul sebebi, başka âyetlerle olan bağlantısı ve o âyetle ilgili hadisler, verilmeye çalışılmıştır. Diğer yandan ilgili âyetin dipnotunda; inanç, ibadetler, muameleler, ceza, kefaret vb. yüzlerce terim, ansiklopedik açıklamalı olarak mealimizde yer almıştır. Diğer yandan, Avrupa ülkeleriyle ilişkilerin giderek gelişmesi dikkate alınarak karşılaştırma amacıyla, yer yer Kitab-ı Mukaddes (K.K. kısaltması ile) bağlantıları kurulmuştur. Böylece araştırıcı ve okuyucu için, pratik temel bilgileri de içeren rehber bir çalışma hedeflenmiştir. Baş tarafa eklenen, alfabetik, kapsamlı “karma konu, isim ve terim indeksi” ile mealden yararlanma kolaylaştırılmıştır. Fıkhî tefsirli ve ansiklopedik dipnotlu mealimizin, her branşta üniversite öğretim üyeleri ve öğrencilerine, müftü, vaiz, Kur’an kursu öğreticileri ile din bilgisi öğretmeni meslektaşlarımıza ve okumayı sevenlere, bir çeşit “Kur’an ilimleri Rehberi” vazifesi göreceğini umarız.
105.00 ₺