-
Şıh Hasan-Sarı Baba
Ve Hasan babanın gönül gözelerinden dökülen irfan sohbetleri...Ondört sohbet faslından oluşan bu kitabı okumaya doyamayacaksınız.Yâ Selâm!..
126.00 ₺ -
Ümmî Sinan - Sinan Ümmî Ve Seyyîd Seyfullah
Büyük insanlık ailesinin ilim ve irfan babaları olan piran ve arifan, insan+Kur`an ve devran gerçeğini usulünce açıp saçan risalet varisleridir. Hak hukuk üstünlüğünün eğitim ve öğretiminde doruğa çıkan bu velayet elçilerinin ana kaynaktan alıp saldıkları berrak bilgi ve görgü pınarlarından can suyu akar. Bu kamillerden ilim ve irfan içeren ve içtiklerini özümseyerek içine sindiren, iki cihanda da aziz olur. Bu dosyada biz, isimleri ve varidatları birbirine karışan iki aziz: Ümmi Sinan ve Sinan Ümmi Hazretleri konusuna kandil uyandırmak niyetindeyiz. Üçüncü bölümde de birinci bölüme bağlı olarak Sinani Seyyid Seyfullah Hazretleriyle tanışacaksınız. Ya Selam!....
175.00 ₺ -
Vahdet Ve Melamet Gülşeni Hasbahçe
Melâmet, bazılarının sandığı gibi İslâmiyetin şeriat boyutuna isyan veya muhâlefet hareketi değildir. Melâmet üzre muhabbet demleyenlerin nutuklarındaki isyan veya muhâlefet görüntüsü, kuraldan ziyâde kuralcılığa karşı oluşun ifâdesidir. Melâmet, İslâmiyetin, şeriat+tarikat+marifet ve hakikat bütünlüğünde yaşanan aşk+şevk+zevk idrâki ve Muhammedî neşenin taşmasından ibârettir. Evrenin ve devranın çözümsüz gizem dekorları içerisinde dönüp dolaşan gerçeğin gökcek yüzünü görmenin zevk ve şevki içinde coşup taşmanın ifâdesi bu. Böylesi taşmalara isyan denilmez. Kınama ve kınanma kaydından soyunup dökünme denir buna. Melâmet Sultanı Yûnusda ifâdesini bulan ne varlığa sevinme ne yokluğa yerinme hâli bu. Eşyânın esrarıyla tanışan kişinin bu tanışmanın şevki içinde bir miktar şımarması ve kınanma hâletiyle dolup taşması doğal bir haldir. Kınama ve kınanma, yerme ve yerilme anlamına gelen melâmetin özü, özeleştiriye hep açık olması gereken kişinin, eğer illâ da kınama ihtiyacıyla dolup taşıyorsa, salt kendi (nefsi) ni kınaması, yermesi, başka hiç kimseyi kınamaması, yermemesidir. Bu sebeple melâmet erbâbına Melâmiler (yerilenler) de derler. Büyük insanlık ailesinin muhtaç olduğu birlik bütünlük neşesini açıp saçan bu kitab, belirli bir çevreye değil herkese hitabtır Yâ Selâm
210.00 ₺ -
Yahya Efendi
Yahya kelimesi diri ve canlı anlamına geliyor. İslam tarihinde yer alan ve hayatınıza canlılık kazandıracak olan Yahya efendilerin hayatlarından derlenmiş birer buket bulacaksınız bu kitabta. Yâ Selâm!..
112.00 ₺ -
Zarafet Bahisleri
İçinde hiç kimseye karşı olumsuz bir duygu ve düşünce barındırmamaya gücün yeterse bunu yap! Bu benim sünnetimdendir. Benim sünnetimi ihya eden, yaşayan yaşatan, beni ihya etmiş olur. Beni ihyâ eden cennetde benimle beraber bulunur. (Tirmîzî 4/419) Her türlü zarâfetin kaynağı, evrenin erdemi Efendimiz Aleyhisselâm, bu buyruğu ile bize, insanlığın ve İslamlığın özünü duyuruyor. Zarâfet Bahislerinde hedeflenen duruş bu gönül ve zihin berraklığıdır. Gönüller ve zihinler, duygular ve düşünceler berrak ola! Yâ Selâm!..
154.00 ₺ -
Mebsut 31 Cilt
El-Mebsût, İslam Hukukunda, yer verdiği bütün görüşler hakkında tarafsız ve sistemli bir analiz yapan ilk eserdir. Müctehitlerin görüşlerini, dayandırdıkları delillerin senetlerini ve bunlardan hüküm çıkarırken kullandıkları mantığı, karşı görüş sahiplerinin fikirlerine de yer vererek bir arada gösterir. Hanefi mezhebinde genellikle Ebu Hanife (rh.a.)'nin görüşlerinin mantığını ve dayandığı delilleri ortaya koyarsa da, bazı meselelerde kendi görüşlerine yer verdiği de görülmektedir. Ülkemizde özellikle görsel yayıncılığın ön plana çıkmasından sonra, dini konulara ilişkin her türlü görüş halkımıza ulaşmaktadır. Halk içinde ve çeşitli toplantılarda bu görüşlerin tartışmalara konu edildiği görülmektedir. Bu durum; dini konuların canlılığına, araştırılmasına, bilgilerin tazelenmesine neden olması açısından yararlı görülebilir. Ancak bazı çevrelerin, çeşitli nedenlerle halkımızın temiz dini duygularını bulandırdığı da bir gerçek olarak ortadadır. Birçok vatandaşımızın, akla ve mantığa uygun gösterilerek sunulan bu görüşleri, öteden beri sahip olduğu görüşlerle bağdaştıramadığı için rahatsız olduğu, işin aslını öğrenmek istediği bilinmektedir. Ayrıca günümüz insanının, sorgulayıcı bir mantıkla; "Allah (c.c.), Kur'ân-ı Kerim, Kıblemiz ve Peygamberimiz bir olduğuna göre, İslam'da neden çok mezhep var?...", gibi sorularıyla karşılaşılmaktadır. Bu konulara açıklık getirilmesi ve halkımızın bu alandaki bilgi ihtiyacının giderilmesi gerekli olmuştur. Türkler, İslam Dini ile VII. yüzyılın sonunda karşılaştılar. 926 yılında Karahanlılar devrinde, içtenlikle ve kendi istekleriyle kitleler halinde İslam'a girdiler. İtikat itibariyle, aşırılıklardan uzak bir yol olan Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat görüşünü; pratik, gerçekçi ve toleranslı olması nedeniyle de Hanefi Mezhebi’ni benimsediler. İslam, kısa zamanda milli bünyeye tamamen uygun bir din durumuna geldi. Devlet ve millet olarak Ehl-i Sünnet'in usanmak bilmez savunucusu oldular. Kısa zamanda aralarından Ehl-i Sünnet görüşlü büyük tefsir, hadis ve fıkıh âlimleri ve tasavvuf erbabı yetişti. Türkler müslüman olduğu zaman İslam Âlemi ve özellikle Ehl-i Sünnet kesimi, kritik bir durumdaydı. İslam Dünyasının yapısı, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat hukuku ve kabulleri üzerine kurulmuşken, bu yapıyı değiştirme ve bu kabullerden uzaklaştırma gayretleri vardı. Bunlar İslam dünyasının altını üstüne getirecekti. Tuğrul Beğ (1040-1063), Alparslan (1063-1072) ve Sultan Melikşah (1072-1092) zamanında Ehl-i Sünnet otoritesi pekiştirilmiştir. Fakat bununla birlikte Türklerde mezhep bağnazlığı yoktur. Melikşah, Şafii mezhebine mensup bulunan veziri Nizâmü'l-Mülk'e ülkenin dört bir yanında “Nizâmiye Medreseleri” adıyla anılacak olan öğrenim kurumlarını kurma görevini vermiş, bu sayede fikirler bilimsel yollarla savunulur olmuş, düşünce özgürlüğü sağlanmış ve mezhep kavgaları önlenmiştir. el-Mebsût'un meydana gelişi şu seyri izlemiştir. Hanefi mezhebinin kurucusu İmam Azam Ebû Hanîfe Numan b. Sâbit'in (m. 699-767), ders halkalarındaki açıklamaları, verdiği fetvalar ve yaptığı ictihatlar seçkin öğrencisi İmam Muhammed eş-Şeybânî (m. 749-804) tarafından yazıya geçiriliyordu. Daha sonra bu notlar yine İmam Muhammed tarafından Kitâbü'l-Mebsût (Kitâbü'l-Asl), el-Câmiu’s-sağir, el-Câmiu’l-kebir, es-Siyeru’s-sağir, es-Siyeru’l-kebir, ez-Ziyadât, Ziyadâtü’z-ziyadât adlarıyla kitap haline getirildi. Tevatür derecesinde nakledilen bu kitaplar zahiru’r-rivâye diye bilinmektedir. Onun bu eserlerinin çok geniş ve hacimli oluşu daha az okunmasına yol açmış, bunun üzerine Hâkim eş-Şehîd el-Mervezî (m. 945), bunları özetleyerek el-Kafi'yi (el-Muhtasar) kaleme almıştır. İmam Serahsî, bu eserin de çok kısa oluşu nedeniyle anlaşılamadığından okunmadığını fark ederek el-Mebsût'u yazdırmıştır. Kitabu'l-Mebsut, güvenilir görüşlere bağlı kalınarak el-Kafi üzerine yapılmış bir şerhtir. es-Serahsî, "talebeyi bıktırmayacak ölçüde", "sağlam ve sünnete dayanan açıklamalarla" eserini meydana getirmiştir. Ancak el-Mebsut, sadece el-Kafi'nin şerhi değildir. Yazar (rh.a.)'ın yaptığı açıklamalar, sanki bizzat İmam Muhammed eş-Şeybani (rh.a.)'nin eserlerine şerh yaptığını göstermektedir. el-Mebsût, İslam Hukukunda, yer verdiği bütün görüşler hakkında tarafsız ve sistemli bir analiz yapan ilk eserdir. Müctehitlerin görüşlerini, dayandırdıkları delillerin senetlerini ve bunlardan hüküm çıkarırken kullandıkları mantığı, karşı görüş sahiplerinin fikirlerine de yer vererek bir arada gösterir. Hanefi mezhebinde genellikle Ebu Hanife (rh.a.)'nin görüşlerinin mantığını ve dayandığı delilleri ortaya koyarsa da, bazı meselelerde kendi görüşlerine yer verdiği de görülmektedir. Yazar, konuları klasik sıralamaya göre ele alır. Bir konuyu işlerken farklı meselelerle ilgi kurarak konuya ilişkin çok değerli prensiplerden de söz eder. Her konunun sonunda o konuyla ilgili problemlerin çözümünde kullanılan genel prensipleri ve bunları kullanarak varılan sonuçları gösterir. Adeta konunun felsefesini yapar. Neden mezhepler var? sorusunun cevabı, eserdeki açıklamalarda yer almaktadır. Ayrıca Ehl-i Sünnet âlimlerinin bilimsel açıklamaları ve Serahsi’nin kişisel görüşleri sayesinde, günümüzde ortaya atılan ilginç fikirlerin durumu, sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmektedir. Türkler Müslüman olduklarından bu yana, büyük çoğunlukla Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat inancına sahiptirler. Hayatlarında Hanefî fıkıh mezhebine uymuşlardır. Osmanlılar devrinde de aynı görüş resmen benimsenmiştir. Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında resmî makamlarca yayımlattırılan Hak Dini Kur’ân Dili tefsiri ile Tecrîd-i Sarîh Tercemesi eserleri aynı inanc doğrultusunda yazılmış eserlerdir. Böylece Anadolu insanı, çağlar boyu aynı çizgide devam etmiştir. Aydın kesim, çeşitli eğilimler ve çalkantılardan etkilenseler de, halkımız bunların dışında kalabilmiştir. Bu kararlılık,.inanç ve pratikte birliktelik kaynaşmış mütacanis bir toplum olmamızda önemli faktör olarak huzur ve bekamız açısından hayati derecede yararlı olmuştur. Biz; çeşitli çevrelerde karşılaşılan sorulara cevap oluşturması, halkımızın her türlü görüşe karşı bilgilendirilmesi, Türk milletinin İslamiyet’i kabul edişinden bu yana sahip olduğu, devlet ve millet olarak savuna geldiği, aşırılıklardan uzak Ehl-i Sünnet görüşünün her yönüyle anlaşılmasına katkıda bulunması amacıyla, El-Mebsut'un Türkçeye kazandırılmasının yararlı olacağına inandık. Eseri halkımızın bilgisine ve değerlendirmesine sunuyoruz. Eserin tercümesine 1999 yılında karar verildi. Kararımızı tercümanlara duyurduk. Çalışmaya katılmak isteyen otuz sekiz kişiden onsekizi seçildi. İslam Hukukunun temel kaynaklarından biri konumundaki bir eseri tercüme etmekte olduğumuzun bilinci içinde, yüklendiğimiz sorumluluğun ağırlığını düşünerek, titizlikle seçilen her iki tercüman için bir de yanlışları düzeltecek profesör belirledik. Çevirmenlerin profesörlerce yapılan düzeltmelere karşı çıkma haklarının olduğunu açıkladık. Böyle durumlarda tarafları vakfımızda buluşturup tartışmalarını sağladık. Tercümede uyulacak esaslar, ortak bir toplantıda belirlendi. el-Mebsut'un Beyrut, Dâru'l-Ma'rife baskısı esas alındı. Aynı zamanda İstanbul kütüphanelerindeki yazma nüshalardan en uygun görülenin örneği vakfımızca sağlandı. Gerektiğinde tercüman veya düzelticilere gönderildi. Tercümeye esas alınan metinde herhangi bir eksiklik veya yanlışlık olup olmadığı, yazma nüshalarla karşılaştırıldı. Eksik yerlere rastlandıkça, yazmasından tercüme edilerek yerine konuldu. Büyük bir yekün tutan bu eksiklikler bir makale halinde tarafımızdan yayımlandı. Müctehitlerin görüşlerini dayandırdıkları âyetlerin mealleri, tek metinden yararlanılarak yapıldı. Âyet meallerinin hemen yanında parantez içinde sûre adı ve âyet numarası yazıldı. Hadislerin kaynakları ise bilimsel yöntemlerle dipnotlarda gösterildi. Yazara saygı düşüncesiyle tercüme metninin arasına, onun koymadığı bir başlık konulmadı. Ancak konular kolayca anlaşılsın ve bulunabilsin diye, çeviri metni paragraflara ayrıldı. Paragrafın yanına, sayfa kenarında yan başlıklar konuldu. Metnin sağlıklı çevirisinin yapılıp yapılmadığını kontrol etmek isteyenler için, Arapça metnin cilt ve sayfa numarası belirtildi. Bazı kelimelerin tercümesi yanına, parantez içinde Arapça aslı da yazıldı. Teknik terimlerin kısa anlamları, parantez içinde gösterildi. Ayrıntılı açıklamalara ihtiyaç duyulduğunda ise dipnotlarda bilgi verildi. Çevirmenin yaptığı ve kontrol edilen metin; Arapça aslıyla, gerektiğinde yazma nüshasına da bakılarak, satır satır, hatta kelime kelime karşılaştırılmak sûretiyle, yorucu, zahmetli ve uzun bir çalışmayla bir kez daha tarafımdan baştan sona gözden geçirildi. Yan başlıklar ve paragraflar gerektiğinde yeniden düzenlendi. İfade birliğinin sağlanmasına, olabildiğince sade dil kullanılmasına ve kısa cümleler kurulmasına özen gösterildi. Eksik veya yanlış çeviri varsa tamamlandı, düzeltildi. Bazen sadece bir kelime için yurt dışında karşılaştığımız İslam âlimleriyle de görüş alış-verişinde bulunuldu. Gözden geçirdiğimiz I. Cilt, meslek dışı deneyimli ilim adamlarına, memur ve esnaftan bazı kişilere de okutuldu. Metnin anlaşılıp anlaşılmadığı test edildi. Bu son metin, master ve doktora öğrencileri tarafından bilgisayara geçirilirken iki kez daha kontrol edildi. Gözden kaçan yerler tesbit edildiğinde yeniden bir araya gelindi. Birinci cild son şeklini aldıktan sonra düzelticilere ve bazı basım uzmanlarına dağıtıldı. Onlarla toplanılarak eser üzerinde değerlendirmeler yapıldı. Diğer ciltlerin buna göre hazırlanmasına karar verildi. Kısaca İslam Hukukunun temel kaynaklarından biri olan el-Mebsut'u Türkçeye çevirirken, yanlış yapmamak için, elimizden gelen gayreti gösterdik. Ancak insan olarak yanlış yapabileceğimizi de kabul ediyoruz. İyi niyetli okurlarımızın bize ulaştıracakları düzeltmeleri memnuniyetle karşılayarak gereğini yapacağımızı, gösterecekleri ilgi için kendilerine şükran borçlu olacağımızı burada açıkça belirtiriz. Eserin gün yüzüne çıkması için bize cesaret veren, hiç bir maddi ve manevi fedakârlıktan çekinmeyen herkesin, Allah'ın rızasına ermelerini niyaz ediyoruz. Çeviri ve düzeltme kurulundaki tüm değerli ilim adamı meslektaşlarımıza, yazma, bilgisayara geçirme ve hadisleri tahric etme aşamalarında özveri göstererek büyük emek harcayan Doktora öğrencileri Bünyamin Korucu, Harun Abacı, Mahmut Yazıcı ve Serkan Demir’e, Yüksek Lisans öğrencileri Süleyman Özer, Bekir Özüdoğru, Fatih Seyhan ve İbrahim Sainkaplan’a, metinlerin düzeltilmesinde katkıda bulunan tüm değerli dostlarımıza vakfımız adına en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Tercümesini sunduğumuz eserin, halkımızın büyük bir ihtiyacını gidereceğine inanıyoruz. Din görevlilerine, ilim adamlarına ve hukukçulara yararlı olacağını umuyoruz. Hedefimiz; aziz milletimize ve insanlığa hizmet ederek Allahu Teâlâ'nın rızasını kazanmak ve en büyük kurtuluşa ermektir. Tevfik ve hidayet Allahu Teâlâ'dandır.
7619.50 ₺ -
İnternet Fıkhı
Bazısı şaşırılacak, bazısı yadırganacak, bazısı ise aksinin kabullenilmesi zor derecede yaşayışımıza yerleşmiş olan hükümlerle oluşturulmuş bir internet kullanım rehberi. Müslüman olmanın hayatın her alanını, en küçük teferruatıyla kapsadığı hakikati çerçevesinde teknolojiye bakışı dengeleyip şekillendirecek bir kılavuz. İnternet Fıkhı, bir gerçeklik olarak neredeyse eskimeye başlamasına karşın, kullanımındaki çizgiler ve sınırlar konusunda henüz derli toplu yayınların gelişmediği 'internet' için bir fıkıh oluşturma gayretine başlangıç niteliğindedir.
108.80 ₺ -
Zübdetül Buhari Tercümesi
Rahmetli Babam Müderris Şeyh Ömer Ziyaüddin "Zübde-t-ül Buhari" adlı eserini ilk kez 1914 (1330) yılında Mısır''da arapça olarak yayınlamıştı. 1919 yılında yurda dönüşünden sonra vatandaşlarının faydalanmaları amacıyla bu eserini bizzat kendisi Türkçeye çevirmiş, ancak yayınlanmasına ömrü müsaade etmemişti. Babamın vefatından (vefat tarihi 18 Kasım 1921) dört yıl sonra 1925-1926 yıllarında arap harfleriyle üç cilt olarak yayınlanan Zübde-t-ül Buhari, daha sonraki yıllarda Jç cildi bir arada olmak üzere yeni Türk Alfabesiyle bir çok kez yayınlanmıştır. Zübde-t-ül Buhari Tercümesinin diğer Hadis eserlerine nazaran farklılığı, peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V.) Hazretlerinin yalnız kavillerine, yani mübarek sözlerine inhisar ettirilmesi, ayrıntılara hiç girilmemesi, yalnız sahih hadisleri kapsaması ve sadeliğidir. Rahmetli babamın genel olarak her hadis tercümesinin sonunda "Mütercim" sözcüğü ile yaptığı bilimsel açıklamalar esere ayrıca bir değer kazandırmaktadır. Son yıllar içinde din eğitimi ve öğrenimi görmemiş gençler arasında Kur''an-ı Kerim ve dini eserler okumaya heveslilerin de çoğaldığını göz önünde bulundurarak peygamberimiz (S.A.V.) Hazretlerinin Hadis ve Sünnetleri hakkında kısaca açıklamada bulunmayı gerekli gördük. SÜNNET VE HADİS NE DEMEKTİR? SÜNNET Bu sözcük, sözlük anlamı bakımından işlek yol demektir. Daha geniş anlamda bir insanın biteviye yapageldiği iyi veya kötü davranışiarını ifade eder. islam Fıkhına göre ise 1) Hz. Muhammed (S.A.V.) tarafından söylenen sözler, 2) Kendi iradesiyle yaptığı hareketler, 3) Bir başkası tarafından yapılan hareketin veya söylenen bir sözün doğru veya yanlış olduğunu sözle cevaplamayıp doğruluğunu sessiz kalarak belirtmiş olmasıdır. Bu üç sünnetten birincisine kavli sünnet, ikincisine fiili sünnet, üçüncüsüne de takriri sünnet denmiştir. Genellikle Hz. peygamberin (S.A.V.) kendi sözlerinden oluşan kavli sünnete HADİS denmiştir. Başka bir deyişle her Hadis, kavli sünnet içinde yer alır. Yukarıda sözü edilen her üç sünnet islam dininin Kur''an-ı Kerim'' den sonra en önemli kaynağıdır. Her müslüman yalnız Kur''an hükümlerine değil, peygamberimizin (S.AV.) sünnetlerine uymakla da yükümlüdür. Her Hadis Sünnet içinde olduğuna göre, sünnete uymak için Hadisin getirdiği hükümlere, gösterdiği yollara, yaptığı uyarılara uymak gereklidir. HADİS Bu sözcük, sözlük anlamı bakımından haber, söz, yol, tebliğ demektir. İslam Şeriatında ise Hz. Muhammed (S.A.V.)''in buyurmuş olduğu sözlerdir. Hadis''in başkaca tanımları da yapılmıştır. Biz yalnız yukarıda belirtilenle yetiniyoruz. Bir hadisin geçerli olabilmesi için, söylenmiş olduğu zamandan itibaren hiç bir kesintiye uğramadan bir dizi halinde sözüne en güvenilir kişiler tarafından tevatüren intikal ettirilmiş olması lazımdır. Peygamberimiz (S.AV.) islamiyetin ilk dönemlerinde hadislerin yazılmasına karşı koymuşsa da sonraları bunların yazılı hale getirilmesine müsaade etmişlerdir. Gerek yazılı metinlerde, gerek söylene söylene bir toplumdan ötekine aktarılan hadis rivayetleri arasında farklılıklar doğduğu, hatta bazı kimseler tarafından uydurmaları da yapıldığı için, hadisler'' değerlendirmelere tabi tutulmuştur. Hadisler önce ikiye ayrılır: Hadis''i Kudsi Hadis''i Nebevi Kudsi Hadis Hz. Peygamberin (S.AV.) kalbine Allah (C.C) tarafından vahy veya ilham olunup Cebrail Aleyhisselam''m aracılığı 0lmadan doğrudan buyurduğu hadislere denir. "Allah buyurdu ki: Oruç benim içindir, onun mükafatını da ben veririm." Hadisinde olduğu gibi. Hadis''i Nebevi ise Kudsi Hadis dışındaki hadislerdir. Hadisler değişik yayılma yollarına göre; 1- Mütevatir, 2- Meşhur, 3- Aziz, 4- Garip Hadisler olmak üzere dörde ayrılır. M��tevatir Hadis: Doğruluğu kanıtlanmış bir toplum tarafından rivayet edilip hiç kimse tarafından red ve inkar edilmeyen hadislere denir. Bir hadis''in "mütevatir" sayılması için kaç kişiden rivayeten gelmesi hususunda tam bir görüş birliği yoksa da kimi görüşe göre en az dört kişi, kimi görüşe göre de yetmiş kişinin o hadis üzerinde ittifakları şarttır. Meşhur Hadis: Bir görüşe göre, islam dininin ilk dönemlerinde yalnız bir kişi tarafından rivayet edilip, sonradan yaygınlaşıp benimsenen hadistir. Başka bir görüşe göre, bir topluluk tarafından rivayet olunandır. '' Aziz Hadis: En az iki kişi tarafından rivayet olunandır. Garip Hadis: Her devirde yalnız bir tek rivayetçi tarafından rivayet edilendir. Hadisler başka bir yönden de 1- Sahih Hadisler, 2- Hasen (Güzel, Uygun) Hadisler, 3- Merdud Hadisler olmak üzere gruplara ayrılabilir. Sahih Hadis: Bir hadisin doğru, sahih olabilmesi için, o hadisi rivayet eden kişilerin hepsinin ahlaki karakterlerinin sağlam olması, üstün bir hafızaya sahip bulunmaları, aralarındaki ilişkinin hiç bir zaman kesintiye uğramaması, rivayet ettikleri hadisin Kur''an hükümlerine aykırı olmaması, islami düşünce ile çelişkisi de bulunmaması gereklidir. Elinizdeki bu "Zübde-t-ül Buhari Tercümesi" işte bu sahih hadisleri kapsamaktadır. Hasen Hadis: Hadisi rivayet edenler arasında tam bir fikir birliği olmamasına rağmen makbul sayılan hadistir. Bu çeşit hadisIerde hadisi rivayet edenler arasında çok ciddi ayrılıklar yoktur. Bu kişiler ahlaken sağlam olmalarından dolayı rivayet edilen hadisler redde mahkum edilmeyip benimsenir. Merdud Hadisler: Bir hadis Kur''an hükümlerine, ''Hz. Muhammed (S.A.V.)''in sünnetine, islam dini''nin temel ilkelerine, islam düşüncesine aykırı olursa veya o hadisi rivayet eden kişiler güvenilir değilse kabul ediiemez, reddedilir. "Mevzu Hadis" sayılanlar da reddedilen hadislerdendir. Bu kısa açıklamayı Peygamberimizin (S.A.V.) hadislerinin onun sünneti içinde yer almış olduğunu belirtmek için yaptık. Yazımızın başında da söylediğimiz gibi her hadis sünnet olduğuna göre her ehlisünnet müslümanın hadis bilgisi ile donatılması kaçınılmazdır. işte elinizdeki bu eserin özlü ve sade üslubu ile bu kaçınılmaz zorunluluğu imkan ölçüsünde yerine getireceğini umut ediyoruz. Bu vesile ile rahmetli babamın ve ahirete intikal eden eşleri ile çocuklarının yüce Allah (c.c.)''nin mağfiretine nail olmasını niyaz ediyorum. Eserin dördüncü kez baskısını yapan ve onu Türk gençlerinin faydalanmalarına sunan Ali Bilici - Salah Bilici Kitapevi''ne de teşekkürlerimi sunuyorum. Kitabın basımı için emeği geçenlerin hepsinden Allah (C.C.) "razı olsun. Amin. Prof. Yusuf Ziya Binatlı Uludağ Üniversitesi İLAHİYAT FAKÜLTESi Emekli Öğretim Üyesi ve Dekanı
110.50 ₺ -
Herkezin Öğretmeni Hz. Muhammed
Çok çeşitli ve çok ağır problemler içinde çırpınan insanlar, bugün her zamankinden daha ziyade Hz. Muhammed’e (a.s.m.) muhtaçtır. Çünkü o her türlü derdin ilacı, devası ve çaresidir.. O, en büyük öğretmen, en büyük eğitimcidir. O, en şefkatli baba, en merhametli eştir. O, en güvenilir insan, en sevilen dosttur. O, en üstün problem çözücü, en mantıklı uzlaştırıcıdır. Bu kitap, herkesin öğretmeni Hz. Muhammed’i anlatmaktadır. Psikolojik dünyasında, aile ve iş hayatında problemlerle baş edemeyenler, Efendimizin öğretmenliğine başvurmalıdırlar.
9.10 ₺ -
Nefsin Terbiyesi
"Eğer sen de bu büyük nimetlerden biraz olsun nasip almak istiyorsan aklını başına toplayıp nefsinle mücadeleye çalışmalısın. Dünya fâni, herşeyi de fâni! Bu marifetullah gönülde olursa ona ne ölüm olur, ne de bir şey. Ölüm de ona, bu âlemden diğer bir aleme intikalden başka bir şey değildir." M. Zahid Kotku Yakın tarihimizin manevi büyüklerinden ve abide şahsiyetlerinden merhum Mehmed Zahid Kotku rahmetullahi aleyh Hocaefendinin, nefsin sıfat ve özelliklerini tanıtmak ve menfi tesirlerinden kurtulma yollarını göstermek için kaleme aldığı bir eserdir. Ona göre nefsi terbiye edip ruhun emrine âmâde hale getirmenin ilk şartı günahları tanıyıp onlardan kaçınmaktır. Bu yüzden kitapta büyük ve küçük günahlar çeşitli kaynaklar esas alınarak sayılmış, kendisine has formatla yeniden sunulmuştur. Eserin bir kısmı kendi el yazıları ile ve bir kısmı da ziyaretçilerinin kâtipliği ile meydana getirilmiştir. Daha önce çeşitli baskıları yapılan Nefsin Terbiyesi, bu baskısında ciddi anlamda gözden geçirilmiş; bir takım tashih gerektiren kısımlar düzeltilmiş; âyet, hadis, kelâm-ı kibâr ve şiirlerden kaynağı tespit edilebilenlerin kaynağı gösterilmiştir. Okuyucunun anlamasını kolaylaştırmak için sayfa içerisinden çıkarılan kimi anlaşılması zor kelime ve kavramların o sayfadaki geçtiği yerde ne anlama geldiği, küçük bir sözlük şeklinde hemen sayfanın kenarında verilmiştir. Eserin meydana getirilmesinde yararlanılan kaynaklar tespit edilerek, haklarında kısa bilgiler verilmiştir.
206.50 ₺ -
Damat Tercümesi 4.Cilt
Bu güvenilir eser, Hanefi İslam Hukuk ilim adamlarından merhum İbrahim b.Muhammed el-Halebi'nin "Mültekal Ebhur" adlı değerli ve meşhur eserinin metniyle birlikte, yine Hanefi İslam Hukuk ilim adamlarından olan aynı zamanda necip milletimizin bağrından çıkmış bulunan Abdurrahman b.Şeyh Muhammed b.Süleyman el-Hanefi olan zatın yazmış olduğu "Mecmaul Enhur" adlı şerhin tercümesidir. Bilindiği gibi "Mültekal Ebhur"un metni üzerine merhum Mehmet Efendi tarafından "Mevkufat" adlı çok değerli bir şerh yazılmıştır. Bu şerh, engin ilmi kabiliyetiyle bilinen merhum hocamız üstad Ahmet DAVUTOĞLU tarafından günümüzün Türkçesine çevrilerek sadeleştirilmiştir. Ancak "Mültekal Ebhur" adlı bu eserin üzerine şerh olarak yazılan "Mecmaul Enhur" adlı çok değerli eserin tercümesi bu güne kadar yapılmamıştır."Macmaul Enhur" adlı bu eser yıllarca gerek OSmanlı döneminde ve g erek Cumhuriyet döneminde İslam Hukukunun tüm konularında kendisine fetva kaynağı olarak başvurulan değerli eserlerden biri olmuştur. İşte bu eser, acizane tarafımdan tercüme edilmiş olup; okuyucuların istifadesine sunulmuştur. Bana bu eserin tercümesini yazmada yetenek kazandıran ve onun yardımı olmadan hiçbirşey olamayan Yüce Rabbim'e sonsuz şükürler eder ve bu tercümenin bütün okuyucularıma iki dünya mutluluğunu sağlamasını Yüce Allah(c.c)'tan niyaz ederim. • Alışverişler Bölümü • Yeminleşme Bölümü • Dava Bölümü • Alım Satım Bölümü • Vekalet Bölümü • Şahitlik Bölümü • Miras Bölümü • Tutuklanma Bölümü • Kaza Bölümü • Kefalet Bölümü • Faiz Bölümü
175.00 ₺ -
Mirkatül Vüsul
Bu kitap Molla Hüsrev Hazretleri tarafından hazırlanmış Usûl-i Fıkh'a dair muhtasar bir metindir. Müellif daha sonra bu metne Mir'âtü'l-Usûl diye iki ciltlik bir de şerh yazmıştır. Usûl-ü Fıkh'ın asıl metinlerinden olarak kabul edilmiş ve medreselerde ders olarak okutulmuş ve okutulmaya devam edilmektedir.
9.75 ₺ -
Minberden Gönüllere 2
Minberler İslâm tarihinin en kadim hakikat kürsüsüdür. İlk olarak, “Ben ancak bir muallim olarak gönderildim” buyuran Peygamber Efendimizin (a.s.m.) çıkmış olduğu bir kürsüdür minber. Dolayısıyla hatipler, Peygamberin bu kudsî emanetinin emanetçileri olarak, onun mirası olan Kur’ân ve iman hakikatlerini onun anlattığı şekilde ve üslupta insanlara aktarmakla da yükümlüdürler. Şaban Döğen Hocaefendi’nin çok sevilen eseri Minberden Gönüllere, işte bu yolda bir çabanın eseri. Bu eser, farklı konulardaki hutbelerden oluşan muhtevasıyla, ümmetin dinini ahir zamanda diri tutmak için gayret eden manevî mücahitler için, bir başucu kitabı niteliğinde. “Dinimizi insanlara nasıl anlatırım?” sorusuna samimiyetle cevap arayan hatiplerimizin, bu kitapta bulacakları çok şey var. Dinin hakikatlerini minberden gönüllere aktarmak isteyenler için, bu kitap, hem bir rehber, hem bir reçete sunuyor.
9.10 ₺ -
Minberden Gönüllere 1
Minberler İslâm tarihinin en kadim hakikat kürsüsüdür. İlk olarak, “Ben ancak bir muallim olarak gönderildim” buyuran Peygamber Efendimizin (a.s.m.) çıkmış olduğu bir kürsüdür minber. Dolayısıyla hatipler, Peygamberin bu kudsî emanetinin emanetçileri olarak, onun mirası olan Kur’ân ve iman hakikatlerini onun anlattığı şekilde ve üslupta insanlara aktarmakla da yükümlüdürler. Şaban Döğen Hocaefendi’nin çok sevilen eseri Minberden Gönüllere, işte bu yolda bir çabanın eseri. Bu eser, farklı konulardaki hutbelerden oluşan muhtevasıyla, ümmetin dinini ahir zamanda diri tutmak için gayret eden manevî mücahitler için, bir başucu kitabı niteliğinde. “Dinimizi insanlara nasıl anlatırım?” sorusuna samimiyetle cevap arayan hatiplerimizin, bu kitapta bulacakları çok şey var. Dinin hakikatlerini minberden gönüllere aktarmak isteyenler için, bu kitap, hem bir rehber, hem bir reçete sunuyor.
9.10 ₺ -
İki Şehveti Dizginlemek
İmam-ı Gazâlî’nin en büyük eseri olan İhyâu Ulûmi’d-Din, her dönem Müslümanlar için ilk akla gelen başvuru kaynağı olmuş ve bu esere büyük güven duyulmuştur. İhyâu Ulûmi’d-Din, dört ana bölümden ve her bölüm de onar konudan oluşmaktadır. İhyâu Ulûmi’d-Din içinde yer alan konuların her biri, eserin orijinal anlatımı asla bozulmadan, akıcı ve duru bir dil kullanılarak çevirisi yapıldı ve başlı başına birer kitap haline getirildi. İhyâu Ulûmi’d-Din’in üçüncü bölümü olan Helak Edici Şeyler Bölümü’nün üçüncü konusu İki Şehveti Dizginlemek’tir. İmam-ı Gazâlî bu eserinde; açlığın fazileti, faydaları, mide şehvetini dizginleme, açlığın hükmü ve insanların ahvaline göre onun fazileti, şehvetin terkinde riyazetin önemi ve evlenme hususunda yapılması gerekenler gibi önemli konular hakkında bilgiler verir. Sonuçta ise mide, göz ve tenasül organının şehvetine muhalefet eden kimsenin ulaşacağı yüksek faziletler hakkında geniş izahat yapar ve bu noktaya ulaşmak için nasıl bir yol takip edilmesi gerektiğini izah eder.
66.00 ₺ -
-
Batıniler ve Karmatilerin İç Yüzü
Batiniler ve Karmatilerin İç Yüzü isimli bu eser, tarih boyunca islam' a karşı irtikab edilen ihanetlerin en evvel ve en korkuncu üzerine ilim ve iman şuuru projeksiyonu tutmakta ve size onun aydınlığında ürpertici gerçekleri sunmaktadır. Zamanımızda "Hoşgörü" aldatmacasıyla başlayıp "Diyalog" ihanetinde karar kılan yeni ve müthiş tahrip cereyanını layıkı ile anlayabilmek için elinizde tuttuğunuz bu ilmi eser, size ciddi bir rehberlik ve irşad vazifesi ifa edecektir!...
11.25 ₺ -
İslamda İktisadi Nizam
İslam nizamının bir parçası olan iktisadi meselelere Kur'ani bir perspektiften bakan ve en selahiyetli bir kalemden çıkmış olan elinizdeki eseri yayınlamaktan şeref duyarız.
8.50 ₺ -
Riyazüs Salihin Tercümesi 8 Cilt Sempatik Boy
Riyazüs Salihin - Hadis-i Şerif Tercümesi - Sempatik Cep Boy- (8 cilt ) Yeni 15x11 cm Ebatlarında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlileri Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Prof. Dr. İsmail L. Çakan ve Doç Dr. Raşit Küçük'ün 6 yıllık emeğinin sonucu meydana gelen, İmam-ı Nevevi'nin meşhur eseri Riyazü's-Salihin'e yaptıkları tafsilatlı şerh çalışması. Türkiye'de bir çığır açmak.Var olan bir güzel yolu genişletmek. Sâlihler Bahçesine varan güzergahın kullanılırlığını arttırmak... Bu sözler Erkam Yayınevi'nin yeniden şerh ve tercüme ettirip yayınladığı Riyazü's-Sâlihîn hakkında söylenirse, bir gerçeğin teslimi olur. Yayınevimizin ricası üzerine Prof. M. Yaşar Kandemir, Prof İ. Lütfi Çakan ve Prof. Raşit Küçük beyler, Huzûr-ı Risâletpenâhîye sunulacak kıvamda bir esere omuz verdiler. İnsanımızın severek okuduğu Riyazü's-Sâlihîn'i büyük bir titizlikle yeniden tercüme ettiler. Hemen herkesin azami derece istifade edebileceği bir üslupla konuları açıkladılar. Bu eser hazırlanırken her yönüyle en iyisi, en güzeli olsun arzu edildi. Hoca efendiler, talebeler belli başlı konulardaki hadis-i şerifleri ve açıklamalarını, güvenilir bir tercüme ve şerhte kolayca bulabilsinler diye düşünüldü. Dost meclislerinde, evlerde okunup istifade edilsin istendi. Hadis-i şerifler, ilgili ayet-i kerimelerle ve diğer hadislerle izah edildi. Her hadis-i şeriften sonra; hadisten alınan dersler maddeler halinde sıralandı. Bu ümmet hadis-i şeriflerin sahibidir. Bu millet Riyâzü's-Sâlihîn'e sahip çıkmıştır. Camilerde, okullarda, kütüphanelerde, evlerde onu baş tacı etmiştir. Okumak, dinlemek ve anladığı ile amel etmek üzere onu benimsemiştir. Ümmetin ittifakla sahiplendiği şeyde hayır vardır. Riyâzü's-Sâlihîn okumalar sünnete sarılmanın canlı örnekleridir. Bu sofrada sizin de nasibiniz olsun.
2360.00 ₺ -
-
Kur'an'da Sosyal Dayanışma ve Vakıflar
Sosyal dayanışma ve yardımlaşma, sömürülmemek, fakirleşmemek ve yoksulluğa mahkum olmamak için Kur'ân'ın, üzerinde ısrarla durduğu bir kavramdır. Bu kavramı canlandırmak, çağımızın şartlarınıda göz önüne alarak, daha teferruatlı hale getirmek, insanlar için bir mecburiyettir. Bu gün globalleşme, bir tür kapital ve patronlar diktatörlüğü çizgisinde yürümektedir. Bu sistem, kârı ana değer tüketimi adeta ibadet, insanı ise bir eşya gibi görmektedir. Bu yüzden vahşi kapitalizmin etkilemediği hemen hemen hiç bir alan kalmamıştır. Eserde sosyal dayanışma ve yardımlaşma kavramıyla, vakıf sisteminin kaynaşması, hem medeniyet hemde tarih merkezli anlatılmaktadır.
238.00 ₺ -
Hz Ali Diyor ki
Bütün ilimlerin kapısı olarak Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından övgüyle bahsedilen Hz. Ali (r.a.)’ın yazdığı bu eserde, yöneticilere öğüt ve tavsiye niteliğinde ciddi mesajlar vardır. Bu eser, her ne kadar devlet adamlarını muhatap alıyor gibi görünse de, toplumun en küçük birimi olan ailenin reisinden, idarecilere ve bürokratlara kadar insan yönetimine talip olan, sorumluluk üstlenen herkesin ve her kesimin faydalanacağı çok önemli bir bilgi hazinesidir. Hz. Ali (r.a.)’ın Mısır’a vali olarak atadığı Malik b. Eşret’e gönderdiği mektupta yer alan tavsiyeler 14 asır önce bir idarecinin uyması gereken kuralları ifade ederken bugünkü idarecilerin de bu tavsiyelere ne kadar muhtaç olduklarını ortaya koymaktadır. Zaman ne kadar geçmiş olursa olsun, insanlığın bu tavsiyeler doğrultusunda yönetilmeye ihtiyacı vardır. Millî şairimiz Mehmed Âkif Ersoy tarafından hazırlanan bu kitabı, YÖNETEN ve YÖNETİLEN herkese tavsiye ediyoruz.
108.80 ₺ -
Namaz Akılları Durduran Mucize
Namaz, hürriyetin ifadesidir. Namaz, bağımsızlığın sembolüdür. Namaz, kula kul olmak değil, Allah’a kul olmaktır. Namaz, İslâm’ın nişanıdır. Namaz, Allah’a kulluğun beratı ve senedidir. Namaz, huzurun ve mutluluğun kaynağıdır. Namaz, bir ilkbahar yağmuru, bitmeyen bir meltemdir. Namaz, kardeşliğin parolasıdır. Namaz, İmandır. Namaz, akılları durduran mucizedir. Namaz, insan hayatını düzene sokan takvimdir. “Allah bana sizin katınızdan üç şeyi sevdirdi. Güzel koku, kadın ve namaz. Ancak namaz gözümün aydınlığıdır.” Hz. Muhammed (s.a.v.)
149.60 ₺ -
Kadına Kitabi Bir Bakış
Şüphesiz insanı en iyi tanıyan, en iyi bilen, bütün hal ve hareketlerini kontrol eden, Allah Teâlâ’dır. Çünkü insan, Allah Teâlâ’nın eseridir. Allah Teâlâ’nın sanatı, kudreti, celâl ve azameti maddeten küçük fakat manen dünyalar kadar geniş olan insanın zatında tecelli etmektedir. Bu çerçevede düşünüldüğünde, kadını en iyi tanımanın ve en iyi tarif etmenin ancak Kur’ân’ın beyanları ile mümkün olacağı şüphe götürmez bir gerçektir. Yaratılışta, üreme ve çoğalmada hayatın merkezinde olan kadın, tarih boyu hep sosyal hayatın içinde ve merkezinde yer almıştır. İnsanlığın ve bütün toplumların ihyasına, gelişmesine, huzur ve saadetine hayat suyu veren kadındır. Aile kurumunun inşasında ve gelişmesinde aslî unsur olan kadına annelik imtiyazı lütfedilmiş, insanoğlunun nesli, onun zatına emanet edilerek ona üstün paye ve makam verilmiştir. Kadın, hem aile hem de toplum için bir rahmettir. Nesillerin yetişmesinde en büyük emek ve çabayı o, sergilemektedir. Cemiyetin hamurunu yoğurup şekillendiren, cemiyetin fidanını sulayan odur. Onun soluğu ile cemiyet dirilmektedir. Bu özelliğinden dolayı İslâm, kadını baş tacı etmiş ve onu erkeklerden daha hürmete layık görmüştür. Hz. Havva’nın işlediği hatanın, bütün kadınlara sirayet ettiği şeklindeki Hıristiyanlık telakkisine, sanal özgürlükler adı altında kadının nazik ve narin yapısını sömüren insafsız anlayışa, eşit haklar ve eşit şartlar sloganı ile biyolojik yapılarının üstünde onlara ağır işler yükleyen merhametsiz zihniyete karşı, “Kadına Kitâbî Bir Bakış”, büyük önem arz etmektedir. Kur’ân ve Sünnet ışığında, kadını tanımak ve tanımlamak, onu konumunu tayin etmek, en doğru ve en adil yaklaşımdır.
149.60 ₺ -
Ahiret İbn Sina Gazzali İbn Rüşd Düşüncesinde
Din, insan için bir hayat rehberidir. İlahî bir lütuf olan akıl ise dini [İslâm’ı] anlamak için vazgeçilmez bir vasıtadır. İnsanı konu edinmeyen hemen hiçbir inanç ve düşünce sistemi kendine sağlam bir temel kuramaz. İslâm düşünce tarihinde insanın mebde’ ve meâdına ilişkin en ciddi meselelerden biri de ahiret ve onun keyfiyeti olmuştur. Bu çalışmada düşünce tarihimizin mühim sîmalarından İbn Sînâ, Gazzâlî ve İbn Rüşd’ün, ahiret hayatının nasıllığı ve ölüm sonrası insanı nelerin beklediğine dair görüşleri, asıl kaynaklara inilerek incelenmiştir. Bundan yaklaşık 800–1000 yıl öncesinde adı geçen düşünürlerimiz ahiret konusunda hangi esaslara dayanarak neler düşünmüş ve söylemiştir sorusu hepimizi yakından ilgilendirir. İnsan ve ölüm nedir, bir inanç olarak ahiret hayatından ne kastedilir, konuya dair dinî veriler nasıl anlaşılır, yeniden diriliş ruhanî mi yoksa beden-ruh ile birlikte mi olacaktır, bu dünya ile ahiret hayatının farklılığı nelerdir gibi önemli sorular eser boyunca cevaplandırılmaya çalışılmıştır. Tarihî mirasımız eğer hayata anlam vermemize ve geleceğimizi kurmamıza yarayan büyük bir hazine olarak kabul edilirse bize ait değerlerimizi yeniden günyüzüne çıkarmak ve gündeme getirmek konuya ilgi duyan her ehil kişinin vazifesi olsa gerektir.
204.00 ₺ -
Nurul İzah Yeni Dizgi
Nûrü’l-Îzâh ve Necâtü’l-Ervâh, Hanefî fakihi Şürünbülâlî’nin tahâretle namaz ve oruç gibi temel ibadetleri konu edinen muhtasar eseridir. Müellifin önsözde kaydettiği üzere eserde mezhepte tercih ehli olan âlimlerin doğruluğunu kesin bir şekilde belirttiği görüşler esas alınmıştır. Fıkha yeni başlayanların kolayca anlayabilecekleri bir üslûpla kaleme alınan bu özlü eser Nûrü’l-Îzâh, yazıldığı günden günümüze değin çok rağbet görmüştür. NÛRÜ’L-ÎZÂH VE NECÂTÜ’L-ERVÂH Hanefî fakihi Şürünbülâlî’nin (ö. 1069/1659) temel ibadetleri konu edinen muhtasar eseridir. Eserde zekât ve hac yer almadığından Şürünbülâlî bu konulara dair muhtasar bilgileri diğer bir eseri olan Merâkı’l-Felâh’ın sonuna eklemiştir. Müellif Rahimehüllâh, Nûrü’l-Îzâh eserini 14 Cemâziyelevvel 1032 (16 Mart 1623) tarihinde tamamlamıştır. Eserde mezhepte ehl-i tercih sayılan âlimlerin doğruluğunu kesin bir şekilde belirttiği görüşler esas alınmıştır. Fıkha yeni başlayanların kolayca anlayabilecekleri bir üslûpla kaleme alınan bu özlü eserde hükümlerin dayandığı delillere ve diğer mezheplerin görüşlerine yer verilmemiştir. Şürünbülâlî’nin Üç Güzide Eseri Nûrü’l-Îzâh: Şürünbülâlî’nin temel ibadetlerle alakalı kaleme aldığı eseridir. İmdâdü’l-Fettâh: Şürünbülâlî’nin Nûrü’l-Îzâh’taki kapalı ifadeleri açıklamak, görüşlerin delillerini ve hükümlerin illetlerini beyan etmek gayesiyle kaleme aldığı (şerh) eseridir. Merâkı’l-Felâh: Şürünbülâlî’nin şerh sadedinde kaleme aldığı İmdâdü’l-Fettâh’ı muhtasar ederek hazırladığı eseridir. MÜELLİF ŞÜRÜNBÜLÂLÎ (ö. 1069/1659) RAHİMEHÜLLÂH Hanefî fakihi Şürünbülâlî, 994 (1586) yılında Mısır’ın Menûfiye bölgesinde bulunan Şübrâbilûle beldesinde doğmuştur. Bu belde halk arasında Şürünbilâle-Şürünbülâle şeklinde telaffuz edildiği için nisbesi böyle anılmıştır. Künyesi ile birlikte tam olarak ismi, Ebü’l-İhlâs Hasen b. Ammâr b. Alî eş-Şürünbülâlî el-Vefâî el-Mısrî’dir. İlmi Kişiliği Şürünbülâlî Rahimehüllâh, altı yaşındayken babası tarafından Kahire’ye götürülmüş ilk eğitimini orada almıştır. Kahire’de Nûreddin İbn Gânim el-Makdisî, Muhammed b. Hüseyin el-Hamevî, Abdullah en-Nahrîrî, Muhammed b. Mansûr el-Muhibbî, Ahmed b. Muhammed b. Ahmed eş-Şelebî ve Abdurrahman el-Mesîrî gibi meşhur hocalardan ders almıştır. Ayrıca Şâzeliyye tarikatının Vefâiyye kolunun şeyhi Ebü’l-İs‘âd Yûsuf b. Ebü’l-Atâ b. Vefâ’ya da intisap etmiştir. İlim tahsil hayatından sonra Ezher’e müderris olarak tayin edilmiş gerek verdiği dersler ve eserleriyle gerekse örnek şahsiyetiyle devrinin en gözde âlimlerinden biri olmuştur. Yanı sıra devlet adamları ve halk nezdinde büyük itibar kazanmıştır. Allâme Şürünbülâlî Rahimehüllâh, ilmi tahsilinden sonra birçok değerli talebe yetiştirmiştir. Elinde yetişen öğrencilerden bazıları şunlardır: (Oğlu) Hasan eş-Şürünbülâlî, Ahmed b. Muhammed el-Acemî, Ahmed b. Muhammed el-Hamevî, İsmâil b. Abdülganî en-Nablusî, Şâhîn b. Mansûr el-Ermenâvî, Muhammed b. Sâlih et-Timurtâşî, Hasan b. Ali el-Cebertî, Abdülhay b. Abdülhak eş-Şürünbülâlî, Sâlih b. Ali es-Safedî, Ali b. Ali es-Sivâsî ed-Darîr ve Abdürrahîm b. Ebü’l-Lutf el-Hüseynî el-Makdisî gibi âlimlerdir. Vefatı Müteahhirîn Hanefî fakihleri içinde seçkin bir konuma sahip olan Şürünbülâlî Rahimehüllâh, gayet düzgün konuşan, güzel ahlâklı, mütevazi, sûfî meşrepli, mezhep taassubundan uzak ve diğer mezheplerin görüşlerine son derece saygılı rabbanî âlim bir kimseydi. Gerektiğinde Hanefî mezhebine ait görüşleri eleştirmiş, çelişkili veya yanlış nakillere dikkat çekmiş ve kendi indî görüşlerini ortaya koymuştur. Çeşitli kütüphanelerde eserlerine ait kaleme alınan yazma nüshaların binleri bulması; ayrıca son dönem Hanefî ulemâsından İbn Âbidîn’in Reddü’l-Muhtâr’ın da ve Ali Haydar Efendi’nin de Dürerü’l-Hükkâm’ın da ondan çokça nakilde bulunmaları kendisinin ve eserlerinin ne kadar itibarlı olduğunu yansıtmıştır. Şürünbülâlî Rahimehüllâh, 21 Ramazan 1069 (12 Haziran 1659) tarihinde Kahire’de vefat etmiştir. Kabri Karâfetülkübrâ’da Türbetü’l-Mücâvirîn’de dir.
220.00 ₺ -
Aşk Onu Yaşamaktır
Aşk; O’nu bilmektir. O’nu sevmektir. O’nu tanımaktır. O’nu solumaktır. O’nu anmaktır. O’nu anlamaktır. O’nu yaşamaktır. Aşk; O’nu örnek almaktır. O’nu hayata taşımaktır. Aşk; O’nun rahmet kıblegâhını bulmaktır. O’nun yedieminine tutunmaktır. O’nun hayatını hayatımıza uygulamaktır. O’nun iman ummanına dalmaktır. Aşk; O’na bağlanmaktır. O’na tutulmaktır. Aşk; O’nun yatağına Ali gibi korkusuzca girebilmektir. O’nun Levh-i Mahfuzdaki ismini Âdem gibi okumaktır.
136.00 ₺ -
Ravi
“Bana hocam, ona da onun hocası, ona da onun hocası… şöyle rivayet etti…” Bir ilim yolcusunun Semerkant’tan başlayıp Buhara’ya, Merv’e, Basra’ya, Rey’e, Haremeyn’e ve daha nice merkeze uğrayarak kâh ferahlık kâh meşakkat içerisinde geçen rihlesi ve tek tanığı kendi derlediği risale hacmindeki bir günce. Ömür, macera, ilim… Her şey biter, yazı kalır. Elinizdeki kitapta yazar “gerçekten kurmacaya” uzanan post-modern bir anlatı ortaya koyuyor. Kimi zaman hâkim bakış açısıyla isimsiz kahramanın bir gününe ve hayat akışına, kimi zaman bizzat genç ilim tâlibinin kendi gözünden hadis halkalarına, derslerin işleniş usullerine, dönemin âlimlerine, birbiri ile temas eden farklı çevrelere tanıklık ediyoruz. Kimi zaman da risalenin bitmeyen serüvenine ortak oluyoruz. Romanla akademik bir araştırma arasında gidip gelen bu melez metin, sadece hadis tarihine ilgi duyanlar için değil, İslami ilimler ve ortaçağ İslam kültür tarihiyle ilgilenenler için de dönemin ruhuna dokunmaya imkânı sunuyor.
181.77 ₺