-
Hizmet İnsanı
Muhterem Sadık Dana Efendi'den mahlukata hizmet konusunda rehber bir el kitabı. Dünya hayatı, insanın uğradığı duraklardan sadece birisi. Yarın herkes, burada hazırladığı azığı bulacak karşısında... Bu gün Allah'ı gereğince tanıyıp hakkına riayet eden, yarın O'nu öylece bulacak. Unutan, ihmal eden unutulacak.Cennitini buradan götüreceksin öbür aleme... Bir düşün: Aile saadetini Allah dostlarının işaret ettiği nezafette tesis ettin mi? Seni hizmet insanı kıvamına getirecek olgunluğu kuşanmaya gönüllü müsün? Nefsini kötü sıfatlardan arındırmaya, kalbini güzel hasletlerle donatmaya azmettin mi? Tasavvuf terbiyesi ile yoğrulmaya var mısın? Bütün bu sorular ahiret azığını hazır etmeyi hatırlatıyor muhatabına. Hizmet İnsanı, Aile Saadeti, Tasavvuf ve Marifetullah ve Ahiret Hazırlığı adlı dört inci danesini elinize alıyorsunuz. Kapağını açıp bakıyorsunuz ki bunlar; Merhum Üstaz Sâdık Dânâ Hazretleri'nin nezih üslubunun doyumsuz örnekleridir. Gönüllere ışık saçan sohbetlerin, Rehber Kitaplar serisi içinde tertibi daha bir sevimli olmuş. Her yerde hemen açıp okuması kolay olsun diye Cep kitapları ebadında istifadeye sunulmuş. Okuyanlara, okunmasına vesile olanlara ne mutlu.
15.40 ₺ -
Gönül Erleri 1
Seçilmiş makaleler buketi, hayâtını Allah'ın dinini yaşamaya adamış Allah dostlarının gönül fezasından bahar esintileri sunuyor. Örneğe susamış gözlerimizin önüne, yaşanmış örnekler getiriyor. Bir davaya beklentisiz omuz vermek... Yapacağı işte gönlünü ortaya koymak... Gönlünü gönüllerin imârına adamak... Onların hayâtı bu olsa gerek... Elinizdeki kitap, muhabbet ve hassasiyetin buluştuğu nadide bir örnek konumunda.
49.00 ₺ -
Gönül Erleri 2
Gönül Erleri adlı seçilmiş makaleler buketi, hayâtını Allah’ın dinini yaşamaya adamış Allah dostlarının gönül fezasından bahar esintileri sunuyor. Örneğe susamış gözlerimizin önüne, yaşanmış örnekler getiriyor. Bir davaya beklentisiz omuz vermek. Yapacağı işte gönlünü ortaya koymak... Gönlünü gönüllerin imârına adamak. Onların hayâtı bu olsa gerek. Elinizdeki kitap, muhabbet ve hassasiyetin buluştuğu nadide bir örnek konumunda
49.00 ₺ -
Tezkiretül Evliya
Tezkiretü'l Evliya Tezkiretü'l-Evliyâ adlı salihler geçidi, size Allah dostlarının secde ile parıldamış tertemiz alınlarından nurlar yansıtıyor. Allah rızasına ermeyi gayelerin gayesi bilen velîlerin söz ve davranışlarından misk ü anber kokuları sunuyor. Feyze medar olur ümidiyle.
63.00 ₺ -
Süleyman Uludağ Kitabı
Sunuş Süleyman Uludağ’la yolumuzun kesişmesi 1977 yılının ilk ayında öğrencisi, yoldaşımız, dostumuz Mustafa Kara vasıtasıyla oldu. 1966’da başlayan yayıncılığımız tecrübeden ve birikimden yoksundu. İyi niyet, heyecan ve el yordamı ile işe başlamıştık. Yıllar geçtikçe nelere eğilmemiz gerektiğini görebildik. 1970’in ilk yıllarında “İslam Klasikleri” serisine karar vermiştik, ama nasıl, nereden başlayacağımızı kestiremiyorduk. Hasan Ali Yücel’in tek parti döneminde MEB bünyesinde gerçekleştirdiği (bugün dahi önemini koruyan tercüme hareketi içinde yer alan) Şark Klasikleri dizisini kütüphanelerde (bazılarını Sahaflardan temin etmiş) okumuş, ama dizi oluşturmada bunları yeterli bulmamıştık. Gazali’nin İhya ve Kimya-yı Saadet’i o yıllarda parlak yaldızlı ciltler içinde yayınlanıyordu. Bugün pek çoğu meşhur ve tanınmış birer isim olan (şimdi kimisi emekli) o yılların Yüksek İslam Enstitüsü’nün genç öğretim üyelerinin kapısını çalmıştık. Uzun görüşmeler yaptık; doyurucu ve kuşatıcı cevaplar alamadık. Bazıları da böyle bir dizinin “çok büyük bütçeler gerektiğini” söylemişti. 1976’nın son aylarında Kayseri’den gelen mektup benim için sevinç, umut ve ışık kaynağı oldu. Mektup Mustafa Kara’dandı, Süleyman Beyle ilgili idi. “Aranan kan bulunmuştu”. Süleyman Uludağ’la (İsmail Kara’nın da katkılarıyla) önemli eserleri Türk yayın hayatına kazandırdık. Hocanın çalışma hızına uyamayan bütçemiz, bazı çalışmaların başka yayıncılara gitmesine sebep oldu. İpekçilik’teki mütevazi evinde doyumsuz sohbetler yaptık. Yalnız kendi sahasında değil, İslâmî ilimlerin her birinde o sahanın uzmanı kadar bilgi sahibi idi. Sorduğumuz sorulara net cevaplar alabiliyorduk. Süleyman Bey benim için kaynaktı. O yıllar çocukları küçük ve ikisi afacandı. Yanımızdaki yaramazlıklarına yüksek sesle kızdığına hiç şahit olmadık. Hocanın yazısı ve müsvetteleri yayıncıyı yorar, ama onunla çalışma zevki herşeyi unutturur, ortaya çıkan netice, kitap, benzersiz bir sevinç kaynağı olurdu. Benim bildiğim hiçbir işe para, maddî kazanç için başlamadı; düşünmedi. Yaradan onun bu halis tavrını da karşılıksız bırakmadı, pek çok şeyi tattırdı; verdi. Bilhassa son iki asırda Müslüman toplumların düşünür ve yöneticileri Batı karşısında yaşadıkları açmazlar ve ikilemlerde, kâh teslimiyeti, kâh sertliği (fikirde “kökdendincilik”, eylemde şiddet), kâh de sentez adına, yaşaması nerede ise imkânsız ucube fikir ve yapıları seçtiler. Halka ve yöneticilere yol gösterecek, meselelerini çözecek ulemâ ve düşünürler gündemdeki meseleleri çözemedi. Askerî alanda başlayan yenilgiler iktisadî ve sosyal hayatta da devam etti. Batının kurum ve düşünceleri Müslüman ülkeleri istila etti. “Yenilikçi”lerin karşısında “gelenekçi”ler oluştu. İslâm 9. ve 10. asırlarda geniş coğrafyalara yayıldığında, değişik toplum ve kültürlerle karşılaşmıştı. İran, Bizans, Mısır, İspanya gibi yabancı ve güçlü/yerleşmiş kültürlerle karşılaşmanın getirdiği sıkıntıları, problemleri devrin ulemâsı çözebilmiş; İslamın o coğrafyalarda uzun seneler üstün gelmesini sağlamışlardı. 19. ve 20. yüzyılda Müslümanlar, düşünürleri ve yöneticileriyle; karşılaştıkları yeni yapı ve problemleri çözemediler. Çözmek adına yapılan ıslahat/reform hareketleri başarılı olamadı. Günümüzde dine yeniden bakmak, yorumlamak, özünü değiştirmeden meseleleri, problemleri asırların çaresizliğini geride bırakacak şekilde çözmek için cesaret ve inançla çalışmak, düşünmek gerekiyor. Süleyman Uludağ’ı bu yaklaşımda bulduk. İslâm Düşüncesinin Yapısı, İslâm’da Faiz Meselesine Yeni Bir Bakış, İslâm Siyaset İlişkileri ve İran’a ve Turan’a Seyahat kitapları bu gayenin eseridir. Bazıları, hâttâ bazı arkadaşları onu fazla radikal ve pratik bulabilir. Biz Hoca’nın bilgi birikimini, cesaretini, gönül zenginliğini, hoşgörüsünü ve hâlâ devam eden çalışma aşkını çok önemli buluyoruz. Süleyman Uludağ, bürokratik işlem itibariyle “emekli” olmuştur. Bu kelime ona yakışmaz. Unvan, nüfus cüzdanı, bürokratik işlemler onun sahasına girmez. İnci Enginün gibi kendisinden de “emekli”liğinde önemli eserler, çalışmalar bekliyoruz. Sağlık ve mutlulukla. Yazı vererek bu kitabı meydana getiren herkese teşekkür ederiz. Başta Mustafa Kara olmak üzere ilgilerini esirgemeyen İsmail Kara’ya, Hasan Basri Öcalan’a, Salih Çift’e, Abdurrezzak Tek’e müteşekkiriz. EZEL ERVERDİ
21.90 ₺ -
Abdülbaki Baykara Dede Hayatı Şahsiyeti Eserleri ve Şiirleri
"Mevlevî şeyh ve dervişlerinden İstanbul'da bir alay teşkil olundu. Bütün Mevlevîlerin bu alaya kaydolunması bildirildi. Dervişler nefer, onbaşı, çavuş oldular. Şeyhler de muhtelif rütbelerde subay. Maamâfih bu alaya diğer tarikatlerden veya hiçbir tarikata intisabı olmayanlar da yazıldı. Fakat hepsinin başına bir Mevlevî sikkesi giydirilerek Mevlevî addolundular. Başlarına o zaman Konya'da bulunan Hazret-i Mevlânâ Dergâhı Şeyhi ve Mevlevîlerin en ulusu sayılan Veled Çelebi (İzbudak) alay kumandanı tayin olundu. Teşkil olunan alayı ve sancağı alarak Konya'ya, alay kumandanına, Veled Çelebi'ye vermek vazifesi, Çelebi efendinin İstanbul'da kapı çuhadarı yani vekil-i umûru olan Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi Abdülbâkî Efendi'ye tevdi olundu. Harbiye Nezâreti (Şimdiki üniversite merkez binası) önünde yapılan merasim ve edilen duaları müteakip alay sancağı, Şeyh Abdülbâkî Efendi'ye verildi ve onun riyasetinde kafile Konya'ya hareket etti. Konya'da diğer yerlerden gelen Mevlevîlerle kadrosunu tamamlayan alay, Hazreti Mevlânâ türbesi önünde yapılan merasimden sonra, Veled Çelebi'nin kumandası altında Şam'a hareket etti."
33.58 ₺ -
Kısasül Enbiya Arapça Türkçe
Hz. Adem, Hz Nuh, Hz İbrahim, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. İsa Aleyhiselamların hayatı özetle ve basit cümlelerle anlatılmıştır. Ayrıca Her arapca sahifenin karşısına Türkce tercümeleri verildi. Arapçasını Eşvak Behjet hoca tarafından hazırlanmıştır.
24.50 ₺ -
Tanıdığım Ünsüzler
Yazar bu eserde; Kişisel hayatı bakımından pek kimsenin tanımadığı ama islama hizmetleri açısından başkalarına örnek olabilecek amelleri olan ve de kolay, uygulanabilir pratik hizmet çeşitlerinin yaşanabilirliğini gösteren, bizim içimizden bizden insanların bazılarını anlatıyor.
31.50 ₺ -
Dört Halifenin Menkibeleri
İsimleri Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali... Kâinatın Halifesinin eşiğine düşünce yolları, cahiliyye kimliklerinden sıyrılarak dost olmaya adananlar onlar...Adları Allah Resûlünün adıyla yan yana anılanlar... Menakıb-ı Çehar-yar-i Güzin, Allah Resûlünün huzurunda imana eren, ömürlerini onun terbiyesi altında geçirerek Peygamberin en seçkin dostları halkasına dahil olan ve Efendimizin dünyaya veda etmesinin ardından m rasına sahip çıkarak asrı hakkaniyetli idarenin örneklerine şahit kılan dört sahabenin hayatına ayna tutuyor. Nebevi terbiyeye tâbi olan bu ömürler, bütün insanlığın arayışına cevap verecek zengin hayat malzemeleriyle dolu... Kitap'tan (Peygamber Efendimizin Hz. Ali'ye yaptığı nasihatlerden bir bölüm) "... Yâ Ali! Allahu Teala'nın dergahında, insanların en iyisi herkese menfaati olandır. En kötüsü kinli, gammaz ve kötü işli olandır. Allahu Teala'nın en sevdiği kimse, ömrü uzun, ameli iyi olandır. En çok buğz ettiği kimse, dıştan iyi görünüp, içi bozuk olandır. Zahiri salah ile süslü, bâtını günah ile doludur. Yâ Ali! Bundan daha kötüsü şerrinden kurtulmak için kendisine ikram olunan kimsedir. Bundan daha kötüsü, zenginlere ikram edip, fakirleri aşağı tutandır. Bundan daha beteri, yalnız başına yiyip, kimseye bir şey vermeyendir. Bundan daha kötüsü, bir Müslüman kardeşine dostluk gösterip, sonra onu felâkete sürükleyen kimsedir. Yâ Ali! Üstünlük günahları terk etmektir. Allahu Teala Hazretleri'nden korkmanın alâmeti, haramlardan sakınmaktır. Doğru söyleyen kimsenin alâmeti, doğru söylemeyi, kızsa, sevinse, bir ihtiyacı olsa bile âdet edinmektir. Yâ Ali! Beş şey gönlü öldürür: 1- Çok yemek. 2- Çok konuşmak. 3- Çok uyumak. 4- Çok gülmek. 5- Rızk için çok endişe etmek. Haram yemek imanı sürer, kalbi karartır. Yâ Ali! Allahu Teala'nın rızası, anne babanın rızasında, gadabı da yine onların gadabındadır. Yâ Ali! Komşuna -kâfir de olsa- ikram et. Bunun gibi, kâfir de olsa, misafire ikram et, annene babana, kâfir de olsalar, ikram et. Şüpheli şeyleri yiyenin dini örtülü, kalbi kara olur. Haram yiyenin kalbi ölür, dini köhne olur. Yakîni zaif olur. Duası perdelenmiş olur. İbadeti az olur. Yâ Ali! Allahu Teala bir kulunu severse, o kulun duasını geciktirir. Melekler, 'Yâ Rabbî! Bu mümin kulunun duasını kabul buyur' derler. Allahu Teala, 'Benim kulumu bırakın, siz ona benden çok mu acıyorsunuz? Ben onun dua ve tazarru etmesini seviyorum. Ben Alîm ve Habîr'im' buyurdu. Yâ Ali! Bir kimseye ölüm halleri geldiğinde, azaları birbirine selâm verir. Esselâmü aleyke, ben öldüm, sen de öleceksin, derler. Böylece ak tüyü kara tüyüne, ben öldüm yani ağardım, sen de öleceksin, der. Yâ Ali! Bir işçi tutup çalıştırarak, ücretini tam vermeyenlerin amellerini Allahu Teala mahveder. Kıyamet günü de ben onun hasmı olurum. Cebrail (as), 'İnsanoğlu olsaydım da yedi iş yapsaydım' demiştir: a. Beş vakit namazı cemaatle kılsaydım. b. Âlimler ile beraber bulunsaydım. c. Hastaları ziyaret etseydim. d. Cenaze namazı kılsaydım. e. Su dağıtsaydım. f. İki kimseyi barıştırsaydım. g. Yetimlere şefkat etseydim. Yâ Ali! Sen de bunları yapmaya hırslı ol. Yâ Ali! İlimsiz ibadet edenin zararı faydasından çok olur. Bu, sahrada kendisine yol gösterici olmayan âmâya benzer. Döner dolaşır. Sonunda kendisini bir dikenlik yerde bulur. Yâ Ali! Başkasına ihtiyacı olmayacak kadar dünyayı isteyen, Sırat köprüsünden yıldırım gibi geçer. Allahu Teala ondan razı olur. Haramdan mal toplamak için dünyayı isteyen, Allahu Teala'yı gazaplı bulur. Yâ Ali! Borcun az olsun! Borç, din haraplığıdır. Borçlu, gündüz zelil, gece gamlı, düşünceli olur. Yâ Ali! İhlas sûresini çok oku. Bu sûre Kur'an-ı Kerim'in ışığıdır. Yâ Ali! Sana bir musibet geldiğinde, 'Yâ Rabbî! Senden Resûlün ve Resûlünün akrabası için istiyorum. Beni ancak sen kurtarırsın' diye dua et.
83.20 ₺ -
Muhyiddin İbn Arabi
Kendisi de İbn Arabi’nin peşinde bir yolcu olan Claude Addas, “Marifet Sultanı”nı anlattı. Uzmanlarca “İbn Arabi çalışmaları içinde bir köşe taşı” olarak nitelenen kitapta Addas, İbn Arabi’nin iki yolculuğunu temel alıyor; Endülüs’ten Şam’a yaptığı seyahat ve manevî seyahati. İbn Arabi’yle yola çıkmak isteyenler için… ̶ ;Vakıamda bir meleğin beyaz bir nurla beraber bana geldiğini gördüm. Bu sanki güneş ışığından bir parçaydı. ‘Bu nedir?’ diye sordum. Bana şöyle cevap verildi: ‘Bu Eş-Şuara suresidir.’ Onu yuttum ve o zaman sanki bir tüy göğsümden boğazıma, boğazımdan da ağzıma çıkıyormuş gibi hissettim. Bu, başı, dili, gözleri ve dudakları olan bir hayvandı. Başı Meşrık ve Mağrib ufuklarını kaplayıncaya kadar genişledi, sonra yeniden küçüldü ve göğsüme geri döndü. O zaman bildim ki sözüm Meşrık’a da Mağrib’e de ulaşacak.” Bu rüya sadık çıkmış ve İbn Arabi’nin söylediği gibi olmuştur. Şeyh-i Ekber’in vefatını takip eden asırlar boyunca Ekberî irfan sürekli yayılmış, genellikle birbirinden müstakil silsilelerle ve sessiz sedasız nakledilmiş, en uzak ülkelere kadar ulaşarak Doğu’yu ve Batı’yı kaplamıştır. Dünyanın saygın İbn Arabi uzmanlarından Claude Addas’ın bu eseri, Şeyh-i Ekber hakkında yazılmış en kapsamlı biyografik çalışmadır. “Kibrit-i Ahmer’in Peşinde” bugüne kadar Batı dillerinde İbn Arabi’nin hayatı üzerine kaleme alınmış en içerikli ve sağlam incelemedir. Eserin ayırt edici özelliklerinden biri, akademik bir üsluptan ziyade bir kurgu içerisinde gayet akıcı bir dille büyük sufinin hayatını anlatmasıdır. Marifet Sultanı ya da Şeyh-i Ekber olarak da bilinen İbn Arabi’nin son sekiz asırdır tasavvufta derin manevi tesirini göz ardı etmek mümkün değildir. Ancak birkaç uzmanın çalışması dışında bu büyük sufinin hayatı hakkında nitelikli eser çok azdır. Claude Addas’ın bu başucu eseri İbn Arabi’nin eserlerinin ayrıntılı bir incelemesine ve çok çeşitli Arapça ve Farsça ikincil kaynak eserlere dayanmaktadır. Bu kitap İbn Arabi’nin hayatındaki iki boyutlu yolculuğu merkeze almaktadır: Bir yanda doğum yeri Endülüs’ten Şam’a seyahati, diğer yanda ise onu zühd ve zikir yollarından geçirip keşf ve tevhid makamına taşıyan Mirac’ı. İbn Arabi, kendisinden sonraki tasavvufta hem en temel atıf noktası ve mesnet hem de bugüne kadar kesilmemiş bir feyzin, bir bereketin kaynağıdır. Nitekim kendisine “Muhammedi velayetin hatemi” ünvanı verilmiştir. Ancak İbn Arabi’yi sanki dahi bir metafizikçiden ya da büyük bir sufiden ibaretmiş, hiçbir köke, tarihe, vatana sahip değilmiş gibi incelemek büyük bir hatadır. Çünkü onun düşüncesi şahsi tecrübesinden ayrı değerlendirilemez. Oysa İbn Arabi üzerine yazılmış bütün kaynaklar, bu noktada ciddi bir boşluk taşımaktadır. Bu eserler, hiçbir zaman İbn Arabi’nin içinde yaşadığı kültürel, toplumsal ve siyasi manzarayı tasvir etmeyi denemez, onun dünyaya geldiği ve öldüğü bu çok hareketli, çok önemli çağı aktarmazlar. Oysa bu çağ, Batı’da Reconquista’ya (Endülüs topraklarının Müslümanların elinden alınması), Doğu’daysa Haçlı seferlerine ve kısa bir süre sonra da Moğol istilasına sahne olmuştur. Ne yazık ki bu dönem üzerine yapılan çalışmalar fazlasıyla yetersizdir. İbn Arabi’nin Endülüs’ü bugüne dek hiçbir müstakil incelemenin konusu olmamıştır. Bu durumda İbn Arabi’nin hayatını inceleyecek araştırmacı dönemin tarihçilerini tarayarak Endülüs toplumu hakkında bilgi toplamalıdır. Asıl itibarıyla biyografi niteliği taşıyan “Kibrit-i Ahmer’in Peşinde”, her şeyden önce İbn Arabi’nin manevi ve fikri yolculuğunu okuyucuya aktarmakta ve mümkün olduğu ölçüde, bu güzergahı devrinin dini ve tarihi bağlamı içine yerleştirmektedir. Bu çerçeve dahilinde, İbn Arabi irfanının derinlemesine bir tahliline girilmemiştir. Ancak onun hayatı incelenerek bu irfanın oluşumu aydınlatılmış ve İbn Arabi’nin bizzat tecrübe ettiği “haller” ve “makamlar”la ilişkisi vurgulanmıştır. Aslında İbn Arabi’nin bütün eseri, bir manada onun manevi tecrübesinin bir alametinden ibarettir: vakıalar, alem-i misalde gerçekleşen görüşmeler, miraclar, yedi kat semadaki mucizevi seyahatler… İster Asin Palacios’un düşündüğü gibi bir ruh hastasının fantezileri, ister Corbin’in söylediği gibi has manevi idrakler sözkonusu olsun, herhalükarda bütün bunlar İbn Arabi nazarında üzerine basmış olduğu Endülüs toprağından çok daha gerçektir. Biyografi, düşünce tarihi ya da başka herhangi bir noktadan Şeyh-i Ekber’i inceleyecek olan kimsenin bunu asla unutmaması gerekmektedir. “Kibrit-i Ahmer’in Peşinde” İbn Arabi çalışmaları içerisinde bir köşe taşıdır. Yazarın anlatı becerisi ve alanındaki yetkinliği tasavvufla ilgilenen herkes için bu eserin okunmasını zorunlu kılmaktadır. “Bu mükemmel biyografi, alanında bir ilk.” L’événement du Jeudi
89.60 ₺ -
Mevlana İle Bir Ömür
“Doksan küsur yıllık bir mazi ve bu maziye sığdırılmış, aşkla, heyecanla geçmiş bir ömür... Şefik Can Dede’nin, babasından tevarüs eden Mevlânâ sevgisi ile başlamış eğitim-öğretim hayatı ve geçen yıllar yoluna daima Mevlânâ ve Mevlânâ’ya ömür ve gönül vermiş kimseleri çıkarmış. İstanbul başta olmak üzere bu toprakların yetiştirdiği ilim-irfan sahibi kim varsa gitmiş, görmüş, ziyaret etmiş. Şefik Dede’nin sohbetleri, bu ülkenin irfan meclislerinin yeniden canla rıldığı bir yer idi…” Sezai Küçük Mevlânâ ile Bir Ömür, 2005 yılında kaybettiğimiz, ülkemizin değerli gönül insanlarından ve son “mesnevihan”larından Şefik Can ile yapılan kapsamlı bir söyleşi. Aynı zamanda bir Mevlevî dedesi olan Şefik Can Dede ile haftalarca süren görüşmelerin neticesi olarak ortaya çıkan söyleşi, bir taraftan Tasavvuf Bilim Dalı Öğretim Üyelerinden Sezai Küçük’ün farklı alanlardaki sorularıyla git gide genişliyor, diğer taraftan kendisi için “Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir” diyen bu mütevazı ve kıymetli gönül insanının doksan küsur yıllık mazisine uzanıyor. Şefik Can’ın dilinden Mevleviliğin temel esasları ve Mesnevi çevirileriyle ile ilgili önemli bilgiler, Mehmet Akif, Tahirü’l-Mevlevi, İbnü’l-Emin Mahmut Kemal, Mahmut Sami Ramazanoğlu, Bediuzzaman Said Nursi, Münevver Ayaşlı, Hasan Âli Yücel gibi Türk ilim ve kültür dünyasına katkıda bulunmuş birçok kişiyle ilgili atıflar…
41.60 ₺ -
İçtihad Hattında Mevlana ve Bediüzzaman
Mevlana ve Bediüzzaman. Biri Celâleddin-i Rumî'nin sıfatı, diğeri Said Nursi'nin. 13. asırda yaşayan Mevlana'nın Konya'da tutuşturduğu ilim ve hikmet ışığına pervane misal binler, on binler, milyonlar teveccüh etti. Mevlana için sultanlardan, vezirlerden, paşalardan daha ferahlı ve debdebeli bir hayat yaşayabilme kapısı sonuna kadar aralanmıştı. Ama o medresenin mütevazı bir köşesinde ailesi ile birlikte iktisat ve kanaat içinde yaşamayı tercih etmişti. 15 yıllık vaaz, nasihat ve telif döneminde yedi ciltten meydana gelen 25.618 beyitlik Mesnevî Külliyatı vücuda geldi. "Dün, dünle gitti cancağızım. Şimdi yeni şeyler söylemek lâzım" diyen Mevlana'dan 7 asır sonra, mücedditlik ve müçtehidlik misyonu Bediüzzaman ve Risale-i Nur Külliyatı'nda makes buldu. Mesnevî-i Şerif'teki mesaj, sanki ete-kemiğe bürünmüş, 20. asrın insanına Risale-i Nur olarak sunulmuştu. Tıpkı Mevlana gibi zamanın yeni şeyler söyleme zamanı olduğu gerçeğinden hareketle hep yeni şeyler söyledi Bediüzzaman. Çağın problem ve hastalıkları için isabetli teşhisler ortaya koydu. Doğru içtihatlar yaptı ve hayatını "İslam âlemi'nde bin senedir biriken" yanlışlıkları düzeltmeye adadı. Bu kitabı okuduğunuzda aralarında 7 asırlık fark olmasına rağmen, müceddit ve müçtehitlik sıfatlarıyla Mevlana ve Bediüzzaman'ı yan yana göreceksiniz. Tıpkı Bediüzzaman gibi, "Mevlana eğer bu asırda gelseydi Risale-i Nur'u yazardı" diyeceksiniz.
4.90 ₺ -
Nur Bahçesinden Çiçekler
Yaşantısıyla, hizmetiyle, olaylara bakışıyla, sözleriyle, insanları etkilemesi ve kitleleri yönlendirmesiyle örnek bir insan. O hem azametli, hem tevazu sahibi bir insandı. İnanılmaz şefkatliydi ama yeri geldiğinde hiddetini de gösterirdi. Davası için üstün fedakarlıklar gösteren bir şahsiyetti. Her şeyini arkada bırakarak canından çok sevdiği Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine hem talebe, hem hizmetkar olmuş, tahliye edildiği halde Üstadından ayrı kalmamak için tekrar hapse girmenin yolunu bulmuştu. Her insana değer verir, iman halkasına dahil edebilmek için elinden geleni yapardı. Kısacası Risale-i Nur camiasının ve hizmetlerinin kilometre taşlarından biriydi Zübeyir Gündüzalp. Üstadından ve Risale-i Nurlar'dan çıkardığı prensiplerle yaşıyordu. Çok iş yapıyor, ama az ve öz konuşuyordu. Nur Bahçesi'nden Çiçekler, Zübeyir Gündüzalp'in az ve öz hayat prensiplerinden bir buket.
4.20 ₺ -
Sahabiler Ansiklopedisi İki Cilt Bir Arada
Dağınık, vahşi, cehalet bataklığında kıvranan bir toplum. Kötülüklerin, inkâr ve isyanların ruhlarına işlediği, cahiliye âdet ve huylarından asla taviz vermeyen inatçı; bu uğurda birbirinin kanını akıtmaktan perva etmeyen bir millet. Onlar Resulüllah'a (a.s.m.) tabi oldular. Resûlullah'ın (a.s.m.) nur halkasına dahil oldular. Ve tarihte eşi görülmemiş bir inkılabı yaşadılar. Yavrusunu diri diri toprağa gömen birer canavarken karıncayı dahi incitmekten sakınan birer merhamet ve şefkat timsali haline geldiler. Çünkü onlar doğrudan doğruya peygamberlik güneşinden ışık almışlardı. Bu yüzden onlar kıyamete kadar kendine tabi olanlara yol gösterecek birer "yıldız" oldular. İnsanlığın en faziletlileri olan Sahabîlerin sayısı hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, 100 binin üzerinde olarak zikredilir. Daha önceden iki cilt halinde neşredilen ve yeni bir düzenlemeyle tek ciltte toplanan bu eserde, 5 ana bölümde, 210 Sahabî hakkında bilgi sunuldu. İslamî kaynaklardan yapılan geniş ve titiz araştırmalar neticesi elde edilen bilgiler, sadece ansiklopedik malumat verme yerine, okunup istifadeyi kolaylaştırıcı bir üslupla kaleme alındı.
176.40 ₺ -
Said Nursi (Nur Dede – Almanca) Die Biographie Eines Modernen Helden
Der islamische Gelehrter Said Nursi (1876 – 1960) wurde in Europa lange Zeit allein unter der Perspektive der türkischen Revolution der zwanziger Jahre und ihres Vorlaufes gesehen. Dabei übersah man dessen enormes Werk, das während seiner Verbannung und in den Jahren seines Gefängnisaufenthaltes entstanden ist, und Generationen von türkischen Muslimen zu einer lebendigen Auseinandersetzung mit ihrem Glaube anregte. Hierüber entstand nicht nur eine Schülergemeinschaft, die in Said Nursi ihren Lehrer sah, sondern zugleich eine Art Bewegung, die Jama´at-un Nur, deren Zentrum das von ihm hinterlassene Werk, das Risale-i Nur, ist. In dieser Biographie wird das Leben dieses Gelehrten durchleuchtet.
8.40 ₺ -
Türk Düşünürlerin Gözüyle Said Nursi
İnsanlığın ömrünün son dönemini yaşadığı bir zamanda dünyaya gelen ve dinin hayattan bütünüyle çıkarılmaya çalışıldığı bir dönemde bir iman hareketi başlatan Bediüzzaman Said Nursi, geçmişteki tüm engelleme çabalarına rağmen, bugün dünyanın konuşulan insanı konumunda ve eserleri de fikirlere yön veren işaret aşları hükmünde. Onun için artık rahatlıkla, "Dünya Bediüzzaman`ı ve eserlerini konuşuyor" diyebiliyoruz. İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından düzenlenen ve sayısı altıyı bulan "Bediüzzaman Said Nursi" sempozyumları, Bediüzzaman`ın düşünce dünyasının ne kadar geniş ufuklu ve derinlikli olduğunu gözler önüne seriyor. Bu çalışma, "Batılı Düşünürlerin Gözüyle Said Nursi", "Müslüman Düşünürlerin Gözüyle Said Nursi" yle devam eden serinin üçüncü kitabı... Eserde, on bir Türk düşünürün çalışmasına yer verildi.
9.10 ₺ -
Müslüman Düşünürlerin Gözüyle Said Nursi
(Derleyen) Kur`an`ın ilk emri: "Oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku!" Bu emri alan Resulullah (a.s.m.) okudu. Kur`an`ı okudu, kainatı okudu. İnsanlara nasıl okunacağını öğretti. Onun verdiği dersle, asırlar boyu nice salihler, veliler, alimler, müçtehidler hep okudular. 19. asrın sonlarında, ömrü okumayla ve okutmayla geçecek bir kişi dünyaya geldi. Din ilimlerinden fen ilimlerine, felsefeden fizik, kimya, matematik ve astronomi ilimlerine kadar bir çok ilmi tahsil etti. Yüzlerce kitap okudu. Eritiği ilmi seviye ve sahip olduğu harika meziyetlerle kendisine "Bediüzzaman" denildi. Her dönem ve şartlarını çok iyi okudu. Her dönemde, çözümsüzlüğe düşen insanlara çözüm üretti. Çareler sundu. Ümit aşıladı. Umut oldu. Çok ağır şartların ve dayanılmaz zorlukların ürünü olan Risale-i Nur, ilk ortaya çıktığı andan itibaren imana susamış gönülleri etrafında topladı. Köylüsünden kentlisine, cahilinden alimine herkes onu okudu, onu yazdı.Onu okuyanların sayısı her geçen gün arttı. Okuyan bir başkasına okutma telaşı ve gayretiyle harekete geçti. Önce "Said`ler, Hamza`lar, Osman`lar, Tahir`ler, Ahmed`ler" idi Risale-i Nur`u okuyanlar. Sonra "Ahmet Behçet`ler, Ruşdi Ubeyd`ler, Abdulvedud Çelebi`ler ve daha pek çok ilim erbabı" bu halkadaki yerlerini aldılar. Bediüzzaman`ın iki kitabı vardı: Birisi Kur`an, diğeri kainat. Her ikisini de çok iyi okumuş, okuduklarını çok iyi aktarmıştı. Bu yüzden Risale-i Nur Külliyatı çok okundu, okunuyor. Ve tüm insanlık tarafından okunmaya da devam edecek.
9.80 ₺ -
Batılı Düşünürlerin Gözüyle Said Nursi
(Derleyen) Bediüzzaman`ın o çok istediği ve kurulması için çalışıp didindiği Medresetü`z-Zehra gerçi vücuda gelmedi; ama şimdi bütün dünya Medresetü`z-Zehra`ya dönmüş durumda. Profesörlerin ilkokul mezunlarıyla diz dize oturup ders aldığı görünmez bir üniversite dünyanın her yanında artık. Bir Hristiyanın dahi rahatlıkla gelip talebe olduğu, sınırları aşan bir üniversite. Bu üniversite insanlığın ortak üniversitesi: Risale-i Nur Külliyatı. Öğrencilerine "İman" diplomasını veriyor. Bu evrensel üniversitenin öğrencileri, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı`nca düzenlenen ve ilki 1991 yılında gerçekleştirilen altı uluslararası sempozyumda, Risale-i Nur`dan okudukları dersleri sunmaya geldiler. Beş kıt`adan, 27 ülkeden, 70 üniversiteden 327 ilim adamı... Sempozyumlarda tebliğ sunma imkanı bulamayanlarla birlikte sayıları 700`ü bulan profösör, doçent, öğretim üyesi ve araştırmacı... Her biri önemli tebliğler sundu, farklı yaklaşımlar gösterdi. Bu kitap, uluslararası çapta isim yapmış Batılı Düşünürlerin Bediüzzaman ve Risale-i Nur hakkındaki görüşlerini kapsıyor. Bu seriyi, "Doğulu Düşünürlerin Gözüyle Said Nursi" ile "Türk Düşünürlerin Gözüyle Said Nursi" isimlerini taşıyan eserler takip edecek. Ufkumuzun daima açık olması dileğiyle...
6.65 ₺ -
Altın Sayfalar
Altın Sayfalar`da birbirinden değerli pek çok ideal insanın hayatından kesitler yer alıyor. Asr-ı Saadet`in aydınlık ikliminden İslam büyüklerinin örnek yaşantılarına, Allah dostlarının hikmetli davranışlarından ahlaklı ve erdemli insanların yaşam tarzlarına, adil yöneticilerden İslam`ın büyüklüğü karşısında ihtida eden insanlara kadar pek çok sahne satır satır işleniyor. Yazarın kendine özgü anlatımıyla geçmişte yaşananlar o günlerde kalmıyor, bugüne gelerek capcanlı sahneler şeklinde ruh dünyamızı aydınlatıyor. İbret verici, düşündürücü ve hikmet dolu bu hikayelerin her biri “altın” kıymetinde…
9.80 ₺ -
Mişkatu’l Envar Nurlar Alemi - İmam-ı Gazali
MİŞKATU’L ENVAR Nurlar Alemi İmam-ı Gazalî Tarihin kaydettiği en büyük İslam âlimlerinden biri hiç şüphesiz İmam-ı Gazalî’dir. Selçukluların son döneminde yaşayan Gazalî, geride bıraktığı yüzlerce eser ile gerek İslam âleminde, gerekse insanlık âleminde çok derin izler bıraktı ve bırakmaya devam ediyor. Çok iyi bir Kelamcı, derin bir Felsefeci, öncü bir mantıkçı, müçtehid bir Fıkıhçı, mümtaz bir Tasavvufçuydu. İslam âlimlerince kendisine “Hüccetü’l-İslam” yani, “İslamın delili” denildi. Her asırda bir müceddidin geleceğini bildiren hadisten hareketle, yaşadığı asrın müceddidi olarak kabul edildi. “Mişkatu’l-Envar” isimli eserinin tercümesi olan bu kitap, İmam-ı Gazalî’nin tasavvufi eserlerinden birisidir ve ömrünün sonlarına doğru telif etmiştir. Esas olarak, Nur Suresinin 35. ayeti olan “Allah göklerin ve yerin nurudur” âyetinin yorumudur. Sadece mealine bakmakla, hatta bazı tefsirlere müracaatla bu âyetin ne demek istediğini anlamak gerçekten zordur. Gazalî, “Mişkat”ında bu âyetle ilgili yorumlarıyla muhataplarının ufkunu açmakta, onlara “nurlu bir seyahat” yaptırmaktadır.
4.20 ₺ -
İlim Şehrinin Kapısı Hz. Ali (r.a.)
Mekke`de doğdu. İsmini bizzat Resulullah (a.s.m.) koydu. Beş yaşından itibaren Hz. Peygamber`in terbiyesinde yetişti. Henüz on yaşındayken İslâmla şereflendi. Hz. Hatice`den (r.anha) hemen sonra Müslüman olmakla ilklerin ilkleri arasına girdi. Bu yüzden ona “Kerremallâhu vecheh” denildi. Bir cesaret ve kahramanlık timsali oldu. Hicret gecesi Resulullah`ın hayatına kastedenlere karşı hayatını koydu, Efendimiz`in yatağına yattı. 622 yılında Medine`ye hicret etti. İki yıl sonra Hz. Fatıma (r.anha) ile evlendi. İki Cihan Serveri`nin damadı oldu. O, iyi kılıç kullanan bir cengâver, İslam`ı iyi bilen ve yaşayan samimî bir Müslüman`dı. Hayattayken Cennetle müjdelendi. Savaşlarda Hz. Peygamber`in sancaktarıydı, antlaşmalarda katibi. “Esedüllâhi`l-Ğâlib”, “el-Murtaza” ve “Ebu Türab” unvanlarıyla anıldı. Efendimiz ona olan sevgisini hep dile getirdi. “Ben ilim şehriyim, Ali de onun kapısıdır” buyurdu. “O Allah`ı ve Resulü`nü çok sever, Allah ve Resulü de onu çok sever” diyerek muhabbetini dile getirdi. Resulullah`ın vefatından sonra görev yapan Dört Raşit Halife`nin sonuncusu oldu. Kısa süren halifeliği döneminde, ortalığı kasıp kavuran fitne ateşini söndürmeye çalıştı. Bir Harici suikastçı tarafından yaralandı ve “Şehidlerin Efendisi” oldu. Hz. Ali`nin tüm hayatının ana kaynaklara inilerek, geniş ve büyük bir titizlikle yürütülen araştırmalarının güzel bir meyvesi olan elinizdeki kitapta Haydar-ı Kerrâr`ın hayatını sade ve akıcı bir üslupla okuyacaksınız.
14.00 ₺ -
İki Sultan İki Kurban
İslam ümmeti Hz. Ömer`i, Hz. Osman`ı ve Ehl-i Beyt`in en parlak yıldızı Hz. Ali`yi fitne ateşine kurban verdi. Aynı ateş peygamber torunlarını da yaktı. Hz. Hasan fitnenin dinmesi için halifelikten vazgeçti. Hz. Hüseyin fitne ateşine ölümüyle meydan okudu. Onlar dünyevî geçici değil, parlak ve daimî bir saltanata talip oldular. İslam ümmetinin selameti için kendilerini kurban ettiler. Onlar dünya sultanlığından mânâ sultanlığına ulaştılar. Onlar arkalarında Şeyh Abdülkadir-i Geylânî gibi kutupları, Zeynelâbidin ve Cafer-i Sadık gibi her biri “birer mânevî mehdî hükmüne geçen” varisleri bıraktılar. Bu kitapta gönülleri birer gülistana çeviren iki peygamber torununun “Cennet Gençlerinin Efendileri” oluş serüvenini okuyacaksınız.
9.10 ₺ -
Hayâ Timsali Hz. Osman (r.a.)
Genç yaşta Kureyş`in sayılı zenginleri arasına girdi. Otuzlu yaşlarda İslamla şereflendi. Mekke müşriklerinin tüm baskılarına, tehdit ve işkencelerine rağmen davasından vazgeçmedi. Elindeki tüm imkanları İslama adamaktan çekinmedi. Cennetle müjdelenen on kişinin arasında o da vardı. Hz. Peygamber`in (a.s.m.) damadı oldu ve “Zi`n-Nûreyn = İki Nur Sahibi” unvanını aldı. Resulüllah`ın (a.s.m.) “Gerçekten Osman pek hayâlı bir adamdır” iltifatına mazhar oldu. Hz. Ömer`den (r.a.) sonra toplanan şûra meclisi tarafından halife seçildi. Ne yazık ki, ihtilalle şehid edilen ilk devlet başkanı olarak tarihe geçti. Bu kitapta örnek bir Müslüman, örnek bir devlet adamı ve hayâda zirveye ulaşan örnek bir insan portresiyle karşılaşacaksınız.
8.40 ₺ -
Sahabenin Ateşle İmtihanı
Allah Resûlü (a.s.m.) ve beraberindeki Müslümanlar Asr-ı Saadette müşriklere karşı amansız bir mücadele verdiler. Her gün ölümle burun buruna geldiler. Kimi zaman dışlandılar. Tehditlere, hakaretlere, alaylara maruz bırakıldılar. Psikolojik baskıya maruz bırakıldılar. Evlatlıktan çıkarıldılar. Aleyhlerinde şeytanın bile aklına gelmeyecek planlar, hileler, tuzaklar ve suikastlar düzenlendi. Kimi zaman nefse hoş gelecek mal-mülk, şan-şöhret teklifleriyle dinlerinden vazgeçmeleri istendi. Bu bir iman mücadelesiydi. En tesirli silahları iman dolu göğüsleriydi. Kadın-erkek, genç-ihtiyar, hattâ çocuklara kadar o güzide insanlar imanları uğruna canlarını ortaya koydular, sabrettiler, metanetlerini asla kaybetmediler. İmanları uğruna vatanlarından, yurtlarından hicret ettiler. İmanları uğruna en sevdiklerinden vazgeçtiler. Nemrud`un ateşinden daha yakıcı alevlere atıldılar. Ama kalplerindeki imanla o yakıcı zulüm ve karanlık inkâr ateşleri içinde gülistanı yaşadılar. Önlerinde örneklerin en yücesi, en güzeli, en hayırlısı, en seçkini vardı. “Vallahi güneşi sağ elime, ayı sol elime koysalar ve bunun karşılığında davetten vazgeçmemi isteseler, Allah galip getirinceye ya da bu uğurda ölünceye kadar davamdan vazgeçmeyeceğim” diyerek meydan okuyan Resulüllah (a.s.m.) vardı. İşte bu kitapta Hz. Ebu Bekir`den Hz. Bilal`e, Ammâr b. Yâsir`den Habbâb b. Eret`e, Lübeyne Hatun`dan Ümmü Gülsüm binti Ukbe`ye inkâr ve şirkin yakıcı kıvılcımları arasında imtihanların en büyüğünü, en şiddetlisini veren Sahabe-i Kiramın örnek ve ibretlerle dolu iman mücadelelerine şahid olacaksınız.
8.40 ₺ -
İstanbul Semalarını Aydınlatan Bir Yıldız Eyüp Sultan (r.a.)
Onlar Allah`ın Resulü (a.s.m.) ile birlikte, Rahman`ın gönderdiği Kur`an`ı bizzat yaşayarak, her konuda bize eşsiz örnek oldular. Birer ayna misali Saadet Asrı`nı sonraki asırlara yansıttılar Bizzat Kur`an`ın ifadesi ile “Usve-i Hasane – En Güzel Örnek” oldular. Tıpkı Resul-ü Kibriya`nın (a.s.m.) buyurduğu gibi. “Kıyamet günü sahabemden her biri, vefat ettiği yerin belde halkı için önder ve nur olarak dirilecektir.” Peki ya “Sen aralarında bulunduğun sürece, Allah onlara azap edecek değildir. ve af diledikleri sürece de, Allah onlara azap edecek değildir.” ayetinin sonraki asırlara ve içinde bulunduğumuz zaman dilimine bakan yönü yok mu? Onlar asırlar boyu hayatları ile olduğu gibi, dünyanın dört bir yanında bulunan kabirleri ile de bulundukları beldeleri nurlandırdılar, aydınlattılar. Birer yıldız gibi nur saçtılar, hidayet rehberi oldular. Kendilerini ziyaret edenlere hep Allah`ı ve Resulü`nü, hak ve hakikati, rahmet ve merhameti, sevgi ve şefkati hatırlattılar. Ne mutlu bize ki, Peygamberi bir müjdeye nail olan İstanbul`umuz otuz civarında Sahabe kabrine ev sahipliği yapıyor. Ne mutlu bize ki, Mihmandar-ı Nebi`yi, Medine`deki evinde Resulullah`ı yedi ay süreyle misafir eden Ebû Eyyûp el Ensârî`yi ağırlayan bir beldemiz var. Bu eser, böylesi önemli bir Sahabeyi, İstanbul semalarını aydınlatan bir yıldızı bütün yönleriyle tanıyabilmek ve tanıtabilmek gayesi ile kaleme alındı. Onun aracılığıyla bize ulaşan misyona bir nebze olsun hizmet edebilme gayesiyle neşredildi.
5.95 ₺ -
Cananın Can Dostu HZ. Ebu Bekir (r.a.)
O, henüz gençlik yıllarında canından çok sevdiği, cananı ve geleceğin peygamberi Hz. Muhammed`in (a.s.m.) arkadaşıydı. Yıllar sonra can dostu kendine İslamı tebliğ ettiğinde tereddütsüz Müslüman oldu. Çünkü o Muhammedü`l-Emin`e güveniyordu. İslamiyet onu Resulullah`a kopmaz bir bağla bağladı, onun sağ kolu oldu. Kendini İslam`a adadı. Canıyla malıyla İslam`ın tebliğine çalıştı. Resulullah, kayıtsız şartsız bağlılığı ve sadakatinden dolayı kendisine `Sıddık` unvanını verdi. Onu cennetle müjdeledi, `Atikullah` dedi, `Cennetliklerin Seyyidi` olarak vasıflandırdı. Alemlerin Efendisine kayınpeder olma lütfuna erişti. O, en tehlikeli ve sıkıntılı zamanlarda Hz. Peygamber`in hep yanı başındaydı. Ona hicret arkadaşı oldu. Kur`an lisanıyla `İkinin ikincisi` oldu. Medine döneminde gerçekleşen bütün savaşlara katıldı. Hilafeti döneminde dinden dönme hareketlerine korkusuzca müdahale etti. Onun halifeliği pek çok ilklere sahne oldu. Kur’an ayetlerinin `Mushaf` halinde bir araya getirilmesi onun döneminde gerçekleşti. Hz. Ebu Bekir, Habibullah`ın can dostuydu. Ömrünün her anı bu yüce dostluğun benzersiz örneklerine sahne oldu. Bu eserde tarihte benzeri olmayan ebedi bir dostluğun canlı örneklerini bulacaksınız. Bu eser size Canan`ın dostluğunu kazanma yolculuğunuzda rehberiniz olacak.
9.80 ₺ -
Üç Bilal (r.a.)
O iman ve hürriyet sembolü. İmanın kalbin en derinlerine indiğinde dışarıya nasıl aksedeceğinin en canlı örneği. Kölelikten hürriyete geçişin simgesi. Zalimlere karşı sivil direnişin sembolü. O, İslam`ın şiarı ezanla anılan. On dört asır boyunca günde beş defa okunan her ezan, onun yanık sesinin yankılanan sadâsı. “Allahu Ekber” nidası ile tüm kâinat çınlarken, dinin temeline ezanla birlikte zerrelerden yıldızlara bütün varlıklar şahitlik etmekte. O, Hazin-i Beytü`l-Mal. Diğer ifadeyle İslâm devletinin adı konmamış Maliye Bakanı. O, uğruna nice canların verildiği nice güzel vasıflara mazhar bir sahabe. Defalarca cennetle müjdelenen, En Sevgili`nin (a.s.m.) kendisini sevdiğini müjdelediği bahtiyar sahabelerden. Bilallerin ebediyete kadar hakikati dünya semalarına haykırmasının yolu, onu tanımak, ona tanış olmakla mümkün. “Üç Bilal” kitabı, hayatından pek çok ders çıkaracağımız, yaşamının her bir karesine dönüp dönüp yeniden bakacağımız ve her seferinde üzerinde bir daha düşünmeye ihtiyaç duyacağımız nadide bir hayatı daha fazla tanımak, daha fazla tanıtmak gayesiyle kaleme alındı.
5.25 ₺ -
Şehid Sahabiler Şehadet Yıldızları
Şehadet, Tuba ağacına benzer. Allah ve Resul aşkından beslenir. Din, vatan ve millet sevgisi ile neşv-ü nema bulur. Şehadet, ölümsüzlüğe açılan kapının ta kendisidir. Şehadetin manasını en iyi kavrayanlar, şüphesiz sahabelerdir. Tarih şehitlik için baba-oğulun nasıl kura çektiğini ilk onlarda gördü. Onlar Resul-ü Kibriya’nın (a.s.m.) tırnağına zarar gelmemesi için göğüslerini ona siper ettiler. Şehadeti Cennete açılan bir kapı olarak gördüler ve cihada düğüne gider gibi gittiler. Şehadet şerbetini içerken yaşadıkları tarif edilmez mutluluğu bizimle paylaşarak ölümsüzlüğe yelken açtılar. “Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Bilakis onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız” İlahî fermanındaki derin hakikatin canlı birer örneği oldular. İslam’ın ilk şehitleri ölmediler. Ölümsüzlükleri ile kendilerinden sonra gelen şehitlere örnek oldular. Bedir’de, Uhud’da, Bi’ri Maûne’de, Rec’i’de, Mûte’de hakkı hâkim kılmak için canlarını verip cenneti satın aldılar. Şehadetleriyle ve akan kanlarıyla bu ölümsüzlüğü tarihe satır satır yazdılar. “Sahabelerin Şehadet Anları” bu satırları bize yaşatarak aktaran, elinizden bırakamayacağınız bir kitap. O kutlu insanların, o yıldız şahsiyetlerin şehadet makamına nasıl çıktıklarını, birbirinden değerli örnekleri sunan bir çalışma.
8.40 ₺