-
Ehl-i Beyt Risalesi
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gayb-âşinâ nazarıyla görmüş ki, Âl-i Beyti, âlem-i İslâm içinde bir şecere-i nuraniye hükmüne geçecek. *** Âl-i Beytin efradı, itikad ve iman hususunda sairlerden çok ileri olmasa da, yine teslim, iltizam ve tarafgirlikte çok ileridedirler. Çünkü İslâmiyete fıtraten, neslen ve cibilliyeten taraftardırlar. Cibillî taraftarlık zayıf ve şansız, hattâ haksız da olsa bırakılmaz. (...) Ehl-i Beyt, işte bu şiddet-i iltizam ve fıtrî İslâmiyet cihetiyle, din-i İslâm lehinde ednâ bir emâreyi kuvvetli bir burhan gibi kabul eder. Çünkü fıtrî taraftardır. Başkası ise, kuvvetli bir burhan ile sonra iltizam eder. Said Nursî
18.75 ₺ -
Ergenekon’un Şifreleri
17 Mayıs günü Danıştay hâkimi Mustafa Yücel Özbilgin makamında güpegündüz, arkadaşlarının gözü önünde öldürülür, mesai arkadaşları yaralanır. Danıştay’daki kameralar, x-ray cihazları bozuktur, çalışmaz. Katilin yakalanmaması için her tedbir alınmıştır fakat polis katili enseler. Düğmeye basılmış, hükümeti alaşağı edecek bir süreç başlatılmıştır. Hâkimin cenaze töreninde katil hükümet sloganları atılır, bakanlar yuhalanır.Ümraniye’de bir gecekondunun çatısında 27 el bombası bulunur. Sonraki günlerde peş peşe cinayetler işlenir. Trabzon’da Rahip Santoro, İstanbul’da gazeteci Hrant Dink, Malatya’da Tilmann Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel öldürülür. Malatya’da mahkemeye yağan ihbar mektupları, Zirve Yayınevi cinayetinin, jandarma bölüğünde organize edildiği ve azmettirenlerin Albay Mehmet Ülger ve Binbaşı Haydar Yeşil olduğunu ifşa eder. Albay Mehmet Ülger, Binbaşı Haydar Yeşil, Orgeneral Hasan Iğsız, Orgeneral Şener Eruygur, Orgeneral Hurşit Tolon, Tuğgeneral Veli Küçük, Yüzbaşı Muzaffer Tekin içeri atılır. Ülkede kaos çıkarıp darbe yapmak isteyen Ergenekon örgütü üyeleri seri cinayetlerin sanığı olarak tutuklanır...Türkiye tarihinin en karanlık cinayetlerini işleyen örgütün deşifresi. Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Kaos üreterek darbe yapmak isteyen örgütün işlediği cinayetlerin esrarengiz ve nefes kesen hikâyesi… “Derin Çete Serisi”nin 5. kitabında yazar, faili meçhul ve malum cinayetlerin sır perdesini anlatıyor.
9.75 ₺ -
Cehennem Vadisi
“Derin Çete Serisi”nin 4. kitabı olan roman Türkiye’nin derin cinayetlerini anlatıyor. Diyarbakır’da bir öğretmen öldürülür, faili bulunamaz. Cinayet, seri cinayetlerinin habercisi gibidir. İstihbaratçı Yüzbaşı Hüseyin ve polis müfettişi Safa, katilin izini sürmek için Diyarbakır’a giderler. Cinayetin işlendiği sokağa geldiklerinde arabaları havaya uçurulur. Hüseyin ağır yaralanır, müfettiş hafif yaralarla kurtulur ve katili aramaya devam eder. O günlerde efsane Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, Sezai Karakoç Bulvarı’nda çapraz ateşe tutularak korumaları ile birlikte öldürülür. Katillerin peşine düşen müfettiş, pusuya düşürülür ve kaçırılır… Faili meçhul cinayetler, bombalamalar, adam kaçırmalar ve istihbaratçı savaşları… İç ve dış istihbarat örgütleri arasındaki kıyasıya kavga ve bu mücadeleye heyecan katan Hüseyin ve Ela’nın aşkı… Ülke gündemini işgal eden cinayetlerin ve olayların perde arkası… Terör olaylarıyla çalkalanan ülkemizin hazin öyküsünü anlatıyor Kavaklı.
10.50 ₺ -
Kutlu Yolculuk Mekke ve Medine Rehberi
Kâinatın kalbinin attığı kutsal mekânlar… Her mü’minin hasretiyle yanıp tutuştuğu saadet diyarları… Rahmet ve mağfiretin coşup taştığı mukaddes beldeler... “Lebbeyk Allahümme lebbeyk” sedalarıyla koşulacak yerler…Kâbe-i Muazzama, Mescid-i Nebevî, Uhud Dağı, Cennetü’l-Bakî, Cebel-i Nur, Cebel-i Sevr ve daha nice mekân… Her biri kutlu Nebî’nin (s.a.v.) ayak izlerini taşıyor. Hazırlıksız gidilmemeli elbette oralara… Bilmeden gezilmemeli, değeri anlaşılmadan adım atılmamalı; ibadetler daha bir şuurlu yapılmalı.Bu eser, kutlu yolculuğa çıkmak isteyen her mü’mine rehberlik etme sevdası taşıyor. Kitapta belli bir sırayla Medine-i Münevvere ve Mekke-i Müker- reme’deki ziyaret ve ibadet yerleri tanıtılıyor; ardından “Umre ve hac nasıl yapılır, hangi mekânda nasıl hareket edilir, hangi ibadetler yapılır, hangi dualar okunur?” ve bu kutlu yolculuğa dair pek çok detay anlatılıyor.
7.50 ₺ -
İslam’ın Altın Çağında İlim
Hira’da gelen ilk vahyin üzerinden çeyrek asır geçtiğinde bütün Arabistan İslam’a teslim olmuş; yüzyıl geçtiğinde ise İslam Mağrib’den, hatta İspanya’dan Maveraünnehr’e kadar çok geniş bir coğrafyaya yayılmış haldeydi. Asr-ı Saadet’i takip eden bu asırlar, İslam’ın ışığının bir medeniyet suretinde kendisini bütün dünyaya tanıttığı asırlar olageldi. Elbette, Hira’da gelen ilk emrin; ve bir bütün olarak Kur’ân’ın ve hadislerin ışığında… Elinizdeki kitap, ‘İslam’ın Altın Çağı’ diye de tanımlanan bu dönemde, Müslüman dünyanın ilim ve eğitim alanında sergilediği göz kamaştırıcı manzarayı bütün ayrıntılarıyla ortaya koyuyor. Öğrenci merkezli, özgürlükçü, çoğulcu, fırsat eşitliğine dayalı eğitim-öğretim sisteminin esaslarını, kurumlarını, kaynaklarını, müderris ve öğrenci profillerini incelikle ve ustalıkla gösteriyor. İslam’ın Altın Çağında İlim, aynı zamanda modern pedagojiye ve ülkemizin eğitim sistemi arayışlarına cevaplar da içeren bir kitap olarak, öğretici muhtevasıyla vazgeçilmez bir kaynak niteliğinde…
22.50 ₺ -
Memleket Kazan Ben Kepçe
Evliya Çelebi, seyyahlar içinde en eğlencelisi. Elinizde tuttuğunuz kitap ise Evliya Çelebi kitapları içinde bir mizah kapsülü gibi! Evliya nereleri gezmiş, gezmiş de ne görmüş, görmüş de ne düşünmüş diye merak edenler bu kitabı okumalı. Okurken bol bol güldürme ihtimali olduğundan gözünüzden akabilecek yaşlar için yanınızda mendil bulundurmakta; gülerken boğazınıza kaçma ihtimali olduğundan fındık fıstık yememekte fayda var. Haydi bakalım Evliya, anlat bize o günleri!
6.00 ₺ -
Sorularla ve Örnek Vakalarla Öfke Kontrolü
‘Baldan tatlı’ olduğu söylense de, herkese ancak acı tattıran bir duygudur öfke. Onun yaydığı acı sonuçlardan ne öfkeli kişinin iç dünyası uzak kalır, ne de onun öfkelendiği kişiler. Kişi için, aile için, toplum için öfkenin sonuçları, hep olumsuzdur. Durum bu olduğu halde, öfke, hayatın bir gerçeği… Sonuçları ne olursa olsun, insanlar öfkeleniyor; ve hatta bütünüyle bir hayat, o andan itibaren öfkenin güdümüne giriyor. Peki, öfkeli olmak veya öfkeli kalmak, bir alınyazı mıdır insan için? Öfke tarafından yönetilmemek mümkün müdür? Dahası, öfke denilen bu sert ve güçlü duyguyu yönetmenin yolu ve imkânı var mıdır? Elinizdeki kitap öfkenizi tüm yönleriyle tanıyabilmeniz, altında yatan nedenlerin keşfini yapabilmeniz ve bu nedenlerden yola çıkarak öfkenizi kontrol altına alabilmeniz için hazırlandı. Örnek vakalardan ve profesyonel öfke kontrolü eğitimlerinden esinlenerek hazırlanan bu kitabı okuduğunuzda, öfkenin olumsuz sonuçlarından ve sizi tırmalayan yanlarından uzaklaşabilmenin hafifliğini ve huzurunu yaşayacaksınız...
150.00 ₺ -
Geleceğe Dönüş Risale Okumaları 5
Modernite, insanlığın geleceği son nokta değildir, ‘tarihin sonu’nu Batı temsil ediyor değildir, dünyaya bundan sonra hep Batılı anlayış, düşünce ve değerlerin hükmetmesi diye bir alınyazısı sözkonusu değildir, İslâm dünde kalmış bir din değildir, Asr-ı Saadet ‘düne ait’ bir hatıra değildir. Bilakis Asr-ı Saadet, giderek uzaklaştığımız ‘geçmişimiz’ değil, örnek alınmak üzere önümüzde duran ‘geleceğimiz’dir. Gelecek, onu geçmişin dehlizlerine atarak kurulacak değildir. Aksine, yıllar ilerledikçe, Asr-ı Saadetle insanlığa miras bırakılan değerlere olan ihtiyaç daha bir görülür hale gelmektedir. O yüzden, yarına yolculuk, bir açıdan, ‘geleceğe dönüş’ niteliğindedir! Geleceğe Dönüş, Risale Okumaları dizisinin son kitabı olarak, ismini ve ana çerçevesini Bediüzzaman’ın Muhakemat’ının “Sekizinci Mukaddime”sinde dile getirilen bu temel yaklaşımdan alıyor. Modernitenin de sonuna gelinen bir zamanda İslâm’ın insanlığa sunduğu cevaplara dikkat çekerken, yarının dünyasına bir Kur’ânî medeniyet ikram etmenin imkânlarını da gösteriyor.” “İtiraf edelim, her birimiz, dinin şu veya bu derece uzağında olanları, yaşamadığımız bir İslâm’a çağırıyoruz; yaşadığımız hal ise, pek de davete değer bir nitelik arzetmiyor. Halbuki, yanmayı göze almayan bir milyar kibrit çöpü, yanmaya razı olan tek bir kibrit çöpünün ulaştığı fütuhata ulaşamaz. Yanmayan, yakamaz ve aydınlatamaz…”
9.00 ₺ -
Ali İhsan Tola
Ali İhsan Tola, Üstad Bediüzzaman’ın harikulade hallere mazhar, maddî ve manevî ilimlerle mücehhez, çok yönlü, nev-i şahsına münhasır bir talebesidir. Nebatat, madeniyat ve ledünniyat gibi farklı ilimlerin sırlarına vakıftır. Ali İhsan Tola, orman mühendisi olarak zaten bitki ve ağaçlarla ilgili bir bilgi altyapısına sahiptir. Ancak Üstad’la görüşmesi sırasında, bildiklerinin çok ötesinde, Üstad’ın ona yepyeni ufuktbilmediğim çok derin sırlardan bahsederek beni hayrette bırakmıştı” demesi anlamlıdır. Sav’da risaleleri teksir ederken Üstad’ın himmetiyle bitkilerin esrarı kendisine açılır. Lokman Hekim gibi, bitkiler kendi dilleriyle konuşup neye yaradıklarını, hangi dertlere deva olduklarını ona anlatmaya başlarlar. O da birer şifa kaynağı olan bu bitkiler üzerinde çalışır, yanına gelen binlerce insana iman hakikatleriyle birlikte maddî olarak da şifa dağıtır. Soranlara, bu işi kendiliğinden yapmadığını, özel olarak tavzif edildiğini, asıl gayesinin Tıbb-ı Nebevî’yi ihya olduğunu ifade eder.
13.50 ₺ -
Kalpten Kalbe Terapi Mektupları Öğrencime Mektuplar 1-2-3
Vehbi Vakkasoğlu, Sevgi merkezli eğitim projesine gönül verdi. Gençlerle hemhal oldu, kaynaştı, gönüllere girdi. Kalbe giremeyenin kafaya da giremeyeceğine inandı. Yolu gurbete düştüğünde de, gençlerden kopmadı. Yüreğini mektuplara yükledi. Satırlarda paylaştı derdi, hüznü, sevinci... Beraber ağladı, birlikte güldü. Şimdi, yetiştirdikleri yetiştiriyor. Mektep olmuş mektuplar meyvesini veriyor...
262.50 ₺ -
Uzun Yürüyüş
Hayatı üzerine yazılan belki yüzlerce esere rağmen, Bediüzzaman’ın uzun ve bereketli ömrünün birçok safhası hâlâ daha titiz, derin ve kapsamlı bir araştırmayı bekliyor. Onun, ümmetin kaderiyle birebir irtibatlı koca bir ülke saltanat-meşrutiyet-cumhuriyet-demokrasi sürecini yaşarken, İkinci Meşrutiyet’le başlayan ve vefatına kadar devam eden ‘uzun yürüyüş’ünün de, henüz yeterince, derinlemesine incelendiğini söylemek mümkün değil. Bediüzzaman, İkinci Meşrutiyet’in şafağında geldiği İstanbul’da ne gördü? Önce İstanbul’da, sonrasında Doğuda verdiği hürriyet mücadelesi nasıl bir yankı buldu? Birinci Dünya Savaşı’nda Rus işgaline karşı cephedeki mücadelesi ve sonrasında Rusya’da esareti, hangi bilinmezleri içeriyor? Aldığı davet üzere 1922 Kasım’ında geldiği Ankara’da neler oldu, neler gördü? Doç. Dr. Adem Ölmez, elinizdeki kitapta, bu sorulara titiz ve sabırlı bir araştırmanın meyvesi olan ve bizzat yazarı tarafından arşivlerde tesbit edilmiş belgeler ışığında cevap veriyor. Bediüzzaman’ın uzun ve ilham verici hayat yolculuğunun çok önemli bir safhasını, 1907-1922 dönemini daha iyi anlamak için, Uzun Yürüyüş, vazgeçilmez bir başvuru kitabı…
7.50 ₺ -
Kayıp Renk
Ayrı dünyalar ve ayrı hülyalar bir yerlerde kesişir; birbirine değer, birbirini ezer ya da yüceltir. Çok sevdiğimiz bir kokuyu bile hissetmeyiz bazen. Bazen de bir nargile dumanı, yeni ve sisli bir ufuk açar önümüze; şimdiki zaman geçmişle harmanlanır. Kendimizi rahatlatmak için kurduğumuz o müthiş soru iç dünyamızda çalkalanıp durur: "Eğer kararları biz vermiyorsak, yaptıklarımızdan nasıl sorumlu olabiliriz?" Şairin dediği gibi, bizi ‘yakıp yıkan bir nazar' ve ‘kaderin üstünde bir kader' mi vardır? Ak ile kara kadar farklıdır beklentilerimiz: O delikli kayanın ötesinde hazine varmış... Kredi almanın püf noktaları varmış... Bu memlekette güpegündüz adam kaçırılırmış... Bu işler telefonda konuşulmazmış... Çoğu zaman o içindeki enerjinin aslında kendisi olduğunu bilir insan. Kalbinde ona doğruları söyleyecek ikincil bir mekanizmayı arar durur.
13.50 ₺ -
Yandık Elhamdülillah
Rüya görür müsün ey kâri? Rüyalarla yaşar mısın bazı vakitler? Sonra yanaklarından kulaklarına doğru süzülen iki damla yaş ile uyanır mısın gecenin o en ıssız, en sessiz, en kimsesiz vaktinde? Dünyanın bir rüya âlemi olabileceğine inanır mısın? Gel bir başkasının rüyasına dalalım şimdi seninle. Hakikate uyanalım. Pervane olalım. Bedenimizi yakacak ateş arayalım. Evvela Şiraz'a çırpalım kara ipekten kanatlarımızı, ateşi bilen aşk erlerinin yanında konaklayalım. Aşk ateştir diyelim lisansız ve sessiz ve hatta harfsiz kelimelerle. Aşka yanalım, başka yanalım. Sonra Mevlana dergâhına düşürelim kara bedenlerimizi, bizi kavuracak bir şem arayalım. Aşk arayalım. Göğe yükseltelim feryadımızı. Aşka ağlayalım. Bir dağ başında dua eden Yunus'u bulalım sonra. Ona aşkı soralım dilersen, aşkına şahit olalım. Aşkı üç âşıktan dinleyelim biz. Biri; "Aşka uçarsan kanatların yanar" desin bize, diğeri "Aşka uçmazsan kanat neye yarar" diğeri temmet çeksin düşlerimize; "Aşka vardıktan sonra kanatları kim arar" desin, susalım. Açma sakın gözlerini, bu rüya âşıkların rüyasıdır. Uyanırsan rüyaları unutacaksın.
9.00 ₺ -
Yirminci Asrın Başlarında Alem- i İslam ve Japonya'da İslamiyet'in Yayılması
“Ben çoktan beri bu kadar samimi, bu kadar tesirli bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum.” Mehmet Akif Ersoy Abdürreşid İbrahim, Osmanlının son döneminde önemli izler bırakmış, Mehmed Akif gibi birçok isme ilham kaynağı olmuş, Müslüman dünyanın ufkunu Uzak Doğuya kadar genişletmiş, İslâm’ın Japonya’da tanınması ve yayılması yolunda çok büyük emek sarfetmiş bir isim… Elinizdeki kitap, Tatar topraklarından başladığı hayat yolculuğunda Asya’nın neredeyse tamamını gezmiş, İslâm dünyasının birçok diyarını bizzat görmüş bu ismin, 1907-1910 yılları arasında Asya’da yaptığı seyahatların notlarını içeriyor. Aynı zamanda hem bir seyahat kitabı, hem de hatırat niteliği taşıyan kitapta, Orta Asya, Moğolistan, Japonya, Çin, Kore, Endonezya, Malezya, Singapur, Hindistan ve Hicaz intibaları anlatılıyor. Özellikle o günlerin Japonyası, bugün dahi benzeri olmayan usta bir gazetecilik diliyle tanıtılıyor. Uğradığı her beldede Müslüman arayan ve onların problemlerini, dertlerini araştıran yazar, çok çarpıcı tesbitlerde bulunuyor. İslâm dünyası ve Doğunun yüzyıl önceki haline ışık tutan kitapta, bugünün insanlarının, özellikle genç dimağların alacağı çok ders var…
75.00 ₺ -
Sufi Bir Aşk Yolcusu
O ana kadar her şey sıradandı onun için...Bütün bir hayatı öylesine yaşıyor, dünya deyince sadece kendisini, kendi hazlarını ve tutkularını biliyordu.Ama bir gün, bir insan çıktı karşısına ve her şey değişti. Bir sûfî miydi acaba onu değiştiren, yoksa Rahmân’ın bir lütfu muydu onu gerçeklerle tanıştıran?Bilmiyordu...Bildiği tek şey, artık bambaşka bir insan olduğuydu.Gönül denizine bir yol açılmıştı artık nihayet.Dur yoktu, durak yoktu...İbrahim Baz’ın kaleminden Sûfî, işte bu yolculuğun öyküsünü anlatıyor...
26.25 ₺ -
İnsanlar Uyurlar Ölünce Uyanırlar
Pek çok insan dünya hayatının geçici ışıltısına aldanıp istek ve arzularının peşinde yok yere tüketir ömrünü. Tıpkı bir yaprak misali savrulur durur yaşam içinde. Bir gün öleceği gerçeğini unutup ölüm sonrası için kayda değer bir hazırlık yapmadığı gibi, değersiz ve anlamsız bir şekilde yaşar hayatını. Oysa ölüm, yaşamın ikiz kardeşidir. Yaşamla birlikte var edilmiştir. Alınan her bir nefesin yarısı yaşam, yarısı ölüm için alınır. Ölüm bize bu kadar yakındır. Ömür, anne karnı ile toprak altındaki iki karanlık arasında yakılan bir kibrit alevi gibidir. Alev almasıyla sönmesi an meselesidir. Göz açıp kapar gibi geçecek ve bir gün son bulacaktır. Uyanmak için uyumak gerekiyordu önce. Ölmek için yaşamak. Ve biz yaşıyorduk. Yaşıyorken de uyuyorduk. Derin bir uyku içindeyken kendimizi, yaşıyor sanıyorduk. Bu gerçek ile yüzleşmeye, dünya uykunuzdan uyanmaya ve yaşamınızı sorgulamaya cesaretiniz var mı? Eğer yok ise bu kitabı elinizden bırakabilir, yaşantınıza kaldığınız yerden devam ederek sizin için ayrılan sürenin sonuna gelebilir ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp, hiç yaşamamış gibi ölebilirsiniz. Kaçınılmaz olan ölüm ile yüzleşmeden önce, yüzleşin kendinizle. Bir zamanlar, bir adam bir yandan buz satıyor, bir yandan ‘Sermayesi eriyen şu adama yardım ediniz’ diye bağırıyordu. Bir zât, bu sözleri duyar duymaz, yolun ortasına öylece yığılıp kaldı. Kendisine geldiğinde, sebebini sordular. Dedi ki: ? Satıcının eriyip giden buzları, bana eriyen ömür sermayemi hatırlattı.
9.00 ₺ -
Mehmed Kayalar (Zulme Boyun Eğmeyen Kahraman)
Bediüzzaman’ın küfrün tahripkâr hücumlarına karşı cepheye sürdüğü kahramanlardan biri de “Nur’un muallimi”, “Nur’un kahramanı” ve “hayatını Nur’a vakfeden” Yüzbaşı Mehmed Kayalar’dır. Her kabiliyeti yerinde istihdam etmesini bilen büyük deha, Kayalar gibi bir kahramanı Doğu’nun en zorlu cephesi Diyarbakır’a gönderir. Küçük yaştan itibaren İslam’ın derdiyle dertlenen Kayalar ise, aradığı kumandanı bulmuş olmanın şevkiyle yerinde duramaz. Manevî kumandanından aldığı emir ve direktiflerle küfre ve zulme meydan okur. Üstad, zihninden ne zaman Doğu ve Diyarbakır geçse, cansiperane hizmet ve faaliyetleriyle Kayalar hayaline gelir ve gözünü uzaklara dikerek, “Aslan Kayalar’ım!” demekten kendini alamaz. Bu kitapta Mehmed Kayalar’ın yakın tarihimizde gerçekleştirdiği fedakârane ve cesurane hizmetleriyle karşılaşacaksınız. Sağlam bir irade, büyük bir hamiyet, kuvve-i kudsiyeyle birleşen bir cesaret, zalimlerin yüreklerine korku salan bir heybeti temaşa edecek ve bu büyük fedakâr-ı İslam’ın kalbinizde yer ettiğini hissedeceksiniz.
12.00 ₺ -
Matarama Kan Doldu
Cenneti canlarıyla satın alanların hayatı... Her şeyden vazgeçenlerin, geçebilenlerin imanları sayesinde kazandığı zafer. Birkaç dakika sonra rahmet-i Rahman’a ulaşacakları umuduyla, abdest alıp Kur’ân okuyarak düşman üzerine yürüyenlerin inanmışlık destanı. Nice ana kuzularının canlarına, cananlarına, memleketlerine doyamadan ötelere kanatlanışının hikâyesi. Çanakkale’nin neden geçilemediğini, Çanakkale’deki ruhun ne olduğunu anlamak isteyenlere bu romanın söyleyeceği çok şey var... Çanakkale Savaşı onurlu bir var oluşun mücadelesi... Bu mücadeleyi bizzat yaşayanların anılarından, hikâyelerinden okumak ise duygusal bir yolculuk yaptırıyor insana. Geçmişini ve yüklendiği mirası hatırlatıyor. Gelecek nesillere daha anlamlı şeyler bırakmak isteyenler için okunması gereken bir kitap Matarama Kan Doldu. Çünkü içinde bin destan saklayan bir savaşın yaşanmış öykülerini aktarıyor.
30.00 ₺ -
Hz. Ali İlk Üç Halife İle Kavgalı mıydı?
İslam dünyasının genelinde Sünnîlik-Şiîlik, Türkiye özelinde ise Sünnîlik-Alevîlik ayrımı üzerinden süren tartışmalarının kökeni, ilk dört halifenin aralarındaki ilişkilere dayandırılır. Tartışmaların merkezinde ise, ilk halifenin o olması gerekirken Hz. Ali’nin mağdur edildiği iddiası yer alır. Bu iddiaya güç vermek üzere de, Hz. Ali ile ilk üç halife arasında daha Hz. Peygamber hayattayken varolan bir gerilim olduğu, üçünün de Hz. Ali ile ‘kavgalı’ olduğu söylenir. Bu, doğru mudur? Halifeler arasında bir gerginlik, geçimsizlik, kavga, siyasî mücadele var mıydı? Hem, Hz. Peygamber kedisinden sonraki halifeyi tayin etmiş miydi? Değilse, halifeler nasıl seçildi? Halifelik sırasının bu şekilde olmasının hikmetleri nelerdi? Neden Hz. Ali dördüncü halife oldu? Elinizdeki kitap, bugün de ağızdan ağıza yayılan bu ve benzeri sorulara, tarihî gerçekler ışığında cevap ararken, ilk üç halifenin Hz. Ali ile olan ilişkilerini anlatıyor. Hilafetin gaspedildiği yönündeki iddiaların arkaplanını deşifre ediyor ve bu iddiaların geçersizliğini delilleriyle ispat ediyor. Ve en önemlisi, ilk dört halifenin aralarındaki dostluğu ve dayanışmayı ortaya koyduğu gibi, halifelerin Ehl-i Beyt sevgisini örnekleriyle anlatıyor…
120.00 ₺ -
Çağın Vicdanı Bediüzzaman
Vicdan için, ‘ne yapmak gerektiğini söyleyen iç ses, yanlış yapmaktan koruyan iç bekçi, hiçbir şey yapmama yanlışından koruyan iç ölçü, nasıl yapacağını anlatan bir iç eğilim’ denilir. Vicdanın doğru tanımı buysa, ‘çağın vicdanı’dır Bediüzzaman. Çünkü, doğup büyüdüğü topraklar, İslâm dünyası ve bütünüyle dünya büyük acılar yüklü zorlu bir sınanmadan geçerken, maddî-manevî her türlü savrulma ve bunalımın yaşandığı bir dönemde, bunca kargaşa ve gürültüye rağmen vicdanının sesine kulak vererek çağın ‘vicdanî normlarını’ belirlemiştir. Onun akıl ile kalbi buluşturan düşünce sistemi ve akıldan kalbe yolculuğu içeren yaşama modeli ise, bu vicdanî değerleri herkes için yaşanabilir hale getiren bir yol haritası niteliğindedir. Çağın Vicdanı Bediüzzaman, ‘çağın vicdanı’ olabilmiş bir düşünürü, hayatı ve tefekkürüyle gündeme taşıyor… Bu çağda kelimenin tam anlamıyla ‘insan’ olmak ve ‘insan’ kalmak isteyenler için, elinizdeki kitap çok şey söylüyor… Bediüzzaman kadar yanlış anlaşılmış bir insana tarihte çok az rastlanır. Onun hakkında kalem oynatmak mayınlı araziye girmek gibiydi. Türkiye’mizin tarihinde ‘Psikolojik Savaş’ın kurbanı olan bu değere sahip çıkmazsak tarih bizi ayıplar diye düşündüm. Balık okyanusta doğar, büyür, yaşar ve ölür; fakat okyanusu bilemez. Bunun gibi, hakikatin kölesi olmuş hür adam Bediüzzaman’ı bilememişiz. Sahici bir insan, şefkatli bir üstad, yoksul ama kanaat zengini bir hoca, müthiş bir bellek, keskin bir zekâ, şaşırtıcı bir muhakeme gücü ile karşı karşıyaydım. Bu bilgileri okuyup kendime saklayamazdım, çünkü kendimi borçlu ve sorumlu hissediyordum. Gerçekleri arayanlara vasıta ve vesile olmam gerekir, diye düşündüm.
9.00 ₺ -
Sensin
“Herkes tevhid halkasında olduğu halde, sadece bazıları kapıları aralayabiliyor. Kapıların aralanması ve açılması, ancak bu işi yaşayacak olan talibin kendi talebi, gayreti ve Rahmân’ın hidayeti ile gerçekleşiyor. Kullukta değer üretmedikçe, telkinleri kendinde talime dönüştürmedikçe, aşk-ı Sübhân ile kendi Kaf Dağı’nı aşmadıkça; sırf okumakla, duymakla hiçbir talip istikamet alamaz. Zümrüdüanka olamaz. Kendin başaracaksın. Bunun için gerekli olan bütün malzeme zaten sende mevcut. Sadece sıcaklığını soğutmadan, sevgini zayi etmeden salih duygularla ve sabırla sevgini ve kulluğunu ziyadeleştireceksin.” … Tasavvufî sohbet üslubuyla doğmuş olan elinizdeki kitap, insanın önce kendi benliğini aşması, sonra masivayı aşmasının ve bütün varlığını Hakk’a teslim edip Hakk’ta ebed olmanın yollarını anlatıyor.
90.00 ₺ -
İkindi Zamanı Hüzne Çağrı
“Yusuf’u zindana attıran Züleyha, Zindana kendisi girmişti de farkında değildi. ... O Züleyha ki, geçen zamanın farkında olmayarak. Yusuf’u ikindi zamanını bekler gibi bekledi. İstedi ki, Yusuf’u gelsin; isterse ikindi zamanı gelsin. Yüreği Yusuf’un hasretiyle yanan Züleyha. O’nun bu kadarcık bir gelişine bile razıydı. Heyhat! Yusuf geldiğinde... Züleyha gecenin karanlığına girmişti bile. Züleyha bu kadarını hiç aklına getirememişti. Çünkü o, herkesin zamanı aynı işler sanmıştı. Oysa herkesin günü aynı değildi ki... ... Nice sevdalar gün ışığında tohumunu çatlatıp filizlenirken, Nice aşkların üzerine göz göre göre kezzap dökülüyordu. Tıpkı nisan yağmurunun sedefin karnında göz kamaştırıcı inciye dönüşürken yılanın kesesinde zehre dönüşmesi gibi...”
8.25 ₺ -
Düşte Kördüğüm
Rektörün ancak kendine yetecek kadar yayınları vardı. Fakat çevresinde bülbül gibi şakıyan, kalabalık “Sayın”ları vardı. Hepsi birden fark edilmese de üniversitenin kadrosu epeyce kalabalıktı. Uzağındakiler. Yakınındakiler. Göze girenler. Gözden düşenler. Katılanlar. Atılanlar. Satılanlar. O yıllarda üniversite gerçek hüviyetini yitirdiği için bunlar adeta anabilim dalları vazifesini görüyordu.
4.50 ₺ -
Hünkâr Yolu
Tarihin gördüğü en büyük yürüyüşten biriydi onlarınki. Orta Asya’dan başladı, Anadolu içlerine, hatta Ege kıyılarına kadar varıp dayandı. Bu yolculuk, ülkeler, beldeler arasında bir yürüyüş değildi yalnızca. Bilakis, hem sosyolojik, hem manevî düzlemde bir büyük dönüşümün ifadesiydi. Selçuklular, asırlar süren bu büyük yürüyüşleri esnasında, İslâm’ın diriltici nefesiyle bir ‘aşiret’ten ‘devlet’ ve ‘devlet’ten de ‘medeniyet’ çıkardılar. Onların Maveraünnehr’den Anadolu’ya uzanan yolculuğu, bu açıdan eserleri ve hatırası bugün bile taptaze duran İslâmî bir ‘medeniyet’e yolculuk niteliğindeydi aynı zamanda… Hünkâr Yolu, insanlık tarihinin en çarpıcı ‘yolculuk’larından birini, Selçukluların büyük yürüyüşünü anlatan, sürükleyici bir roman. Tarihî gerçeklere dayalı kurgusuyla da, ‘aşiret’ten ‘medeniyet’e bu büyük yürüyüşün dinamiklerini başarıyla ortaya koyuyor…
30.00 ₺ -
Tatil Sürecinde Çocuk Eğitimi
Tatil, hayatımızın bir gerçeği. Ama, nedense amaçsızlık ve aylaklıkla özdeşleştirildiği için, bir süre sonra ‘can sıkıntısı’ üreten; geliştirmeyi bırakın, gerileten acı bir gerçeği de… Peki, bu mudur olması gereken? Tatil, eğitime ara verilen, verilmesi de gereken bir zaman dilimi midir? Yoksa tatil, eğlenceli, harikulade bir eğitim imkanı mı demektir? Eğer öyleyse, özellikle de ailenin bütün fertlerinin tam zamanlı olarak bir araya geldiği bir tatil dönemi, sevgi ve neşe dolu bambaşka bir eğitime nasıl imkân verebilir? Uzman pedagog Adem Güneş, Tatil Sürecinde Çocuk Eğitimi’nde bu soruların cevabını veriyor. Öğrenmenin ömür boyu, eğitimin de yıl boyu sürdüğü gerçeğinden hareketle, tatili mücevher kıymetinde, keyif ve keşif dolu bir eğitim sürecine dönüştürmenin yolunu anne babalara gösteriyor.
131.25 ₺ -
Sürgün Sultan
“Hamidiye Camii’nin şerefesinde yavaşça dolanan bir müezzin salâ veriyordu. Süvari ve piyadeler cami avlusunda saf tutup Padişahı beklemeye başlamışlardı. Her hafta Padişahı görmek için İstanbul’un değişik yerlerinden gelen insanlar yine gelmişti ve oldukça kalabalıktılar. Namaz saatine yakın kalabalığın içinde fısıltılar dolaşmaya başladı: – Cuma selamlığı olmayacakmış. – Padişah gitmiş. – Vahdettin İngilizlere sığınmış. – Padişah yaban illere gitmiş. Ezan okundu, cemaat sessizce camiye girip namaza durdu. Cuma selamlığı için dışarıda bekleyen görevliler ne yapacaklarını bilmez bir vaziyette öylece kala kaldılar. Abdülmecid Han oğlu Sultan VI. Mehmet Vahdettin artık yoktu! Bulutlar son Osmanlı Padişahının kara bahtına gözyaşı döküyordu.”
7.50 ₺ -
Ufuktaki Müjde
Hak, adalet, insaf, şefkat, insan hak ve özgürlükleri bütün insanlığın muhtaç olduğu ortak değerler. Gün geçtikçe vahiy eksenli olan bütün bu evrensel değerlerin yükseldiği küresel bir dünyada yaşıyoruz. Gelecekte haksızlığın yerini hakkın, zulmün yerini adaletin, acımasızlığın yerini şefkat ve merhametin alacağı bir dünyada yaşamak, sanıldığının aksine hayal değil. İslamın temel değer ve dinamiklerinin umum insanlığın akıl, kalp ve vicdanında makes bulduğu bir dünyaya her gün daha da yaklaşıyoruz. Bediüzzaman’ın yıllar önce bütün âleme ilan edip haykırdığı gibi, ufuktaki müjde belki de çok yakın: “Evet, ümitvâr olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada, İslamın sadası olacaktır!” Ufuktaki Müjde, çeşitli konulardan mürekkep bir dizi yazı değil sadece. Dünyaya farklı bir gözle bakmanızı da sağlayacak ufuk açıcı bir çalışma.
5.25 ₺ -
Risale-i Nur Hizmetkarları Ağabeyler Anlatıyor-5
Bediüzzaman Said Nursî çilelerle dolu hayat yaşadı. En büyük gayesi, çevresinde toplanan Nur pervanelerini iman nurunun aydınlığına ulaştırmaktı. Aynı gaye ve gayret Nur`un ilk halkalarında da kendisini gösterdi. Risale-i Nur`daki hakikatleri onlar da etraflarına yaymak için var güçleriyle çalıştılar. İman ve Kur`an kahramanı olmaya liyakat kazandılar. Ağabeyler Anlatıyor serisi, bu mümtaz hizmet ve dava erlerinin doğrudan birinci ağızdan hatırlarını aktarmaya devam ediyor. Ayrıca bu seri, yakın tarihimize aynalık yaptığı gibi, gelecek nesillere bir miras ve belge olma özelliğine sahip. Uzun ve yorucu çalışmaların neticesinde tespit edilen hatıralar tamamen orijinal, teyitli ve tashihlidir. Tamamına yakını geniş kitleler tarafından daha önce ya duyulmamış veya hiç neşredilmemiş bilgi ve belgeleri ihtiva ediyor... İşte bize ve gelecek nesillere Nur`un ilk kahramanları ve onların dilinden Nur`lu hatıralar...
270.00 ₺