-
Aşkın Bir Noktası
M. Fatih Çıtlak, muhabbetle yaratılan, külli muhabbetten bir cüz olarak zuhur eden insanı, maksadına ulaştıran, bu uğurda pervane gibi döndüren cazibeyi, aşkı anlatıyor. Aşkın Bir Noktası’nda, zahirin bâtın ile uyumunu, kalbin akıl ile, tarikatın şeriat ile beraber yürümesini, cüz’ün daima küll’ünü istemesini, küll’ün ise her zaman cüz’ünü çekmesini, seyr u sülukun başının ve sonunun tevhid olduğunu, kalbin nur-ı Muhammedî ile buluşmasını hâsılı bir “bir nokta” hikâyesini okuyacaksınız.
219.00 ₺ -
Aşkname
Tüketti sanma hezârân hikâyet-i aşkı O kıssadan dahi söylenmedik neler kaldı Keçecizâde İzzet Molla Aşk, Elest Bezmi’nde hakikatimize gizlenen cevher… Derûnundaki hazinenin farkına varıp iç âlemindeki perdeleri kaldırabilenlere ezeliyet şarabını içiren, onun varlığını hissetmeden yaşayan kalpleri taşa çeviren… Aşk, tasavvufa göre âlemlerin yaratılış sebebi. Şark ve Garp edebiyatlarının biricik mevzusu. Asırlardır kalem erbabının satırlarını süsleyen, ismi malum cismi mevhum bir Anka kuşu. Bu Eser, Sultan Veled’in ilâhî aşkı anlattığı doksan iki beyitlik Farsça Aşknâme şiirine, Edirne Mevlevîhane Dergâhı Mesnevîhanlarından Hasan Halid el-Mevlevî’nin yazdığı şerhtir. Aşknâme, “Yâri Hak olan başkasını nasıl beğenir!” hakikatinden yola çıkarak, nazarlarımızı fani olandan baki olanın Cemaline çeviriyor. Bu kesret pazarında taş kesilen yüreklerimizi gerçek sevginin pınarından yudumlarla serinletiyor.
200.75 ₺ -
Tasavvuf Düşüncesi
“Allah’a giden en güzel yol, Allah’ın mazhar-ı tammı olan insandan geçer.” “Ben insanı yarattım ve ona kendi ruhumdan üfledim.” diyorsa Allah, kul ile Rabbi arasında çok yakın, çok sıcak, birebir ilişki vardır, diyor Mahmud Erol Kılıç, Tasavvuf Düşüncesi’nde. İçimizden sadece seçilmişlerin yaşayabileceği bir derûnî tecrübeden bahsetmiyor. Başlangıcı kendini bilmek, nihayeti Rabbini bulmak olan bu dikey yolculuğa yaratılmış her can’ın talip olabileceğini anlatıyor. Yurt içinde ve yurt dışında sunduğu seminerler ve makalelerden oluşan bu eserde yazar; sosyolojik Müslümanlıktan hakiki kulluğa, felsefe-tasavvuf ilişkisinden gayb problemlerine, insan, kâinat, aşk ve hayata dair geniş bir yelpazede ele aldığı bütün meseleleri, İslâm âriflerinin âyetler, hadisler ve kendi derunî tecrübelerine dayanarak oluşturdukları İslâm tasavvufu penceresinden ele alıyor. Bu kitap modern zamanların kimlik bunalımından nasibini almış, kendini kendi referanslarıyla tanımlayamayan günümüz Müslümanına özüne yerleştirilmiş olan ilâhî cevheri, kalbinden Rabbine ulaşan yol haritasının merhalelerini ve Dost kokusunu hatırlatıyor. Bilme, akletme melekesinin asıl merkezi olan kalbe işaret ederek yitirdiği kimliğini orada bulacağını müjdeliyor. Hz. Ali’nin dediği gibi: “Devası kendindedir insanın…”
284.70 ₺ -
Sufilerin Edepleri
Bu kitap, dünyada huzur içinde yaşamanın ve ölüm korkusunu üzerinden atmanın altın anahtarlarını veren eşsiz bir eserdir. Peygamberimiz aleyhisselâm buyurdular: “Bir kimse, ibadet etmemesine rağmen, güzel ahlâkı sayesinde cennette en üst derecelere erişir. Durmadan ibadet eden kimse de, sırf kötü ahlâkı yüzünden cehennemin dibini boylar.” Bir sûfîye göre güzel ahlâk: “Hem insanlara eziyet etmemek, hem de eziyetlerine katlanmaktır.” Ebubekir el-Kettânî: “Bir müminin gönlünü hoş etmem, bana kabul edilmiş bir hacdan daha sevimli gelir.” Ebu Osman: “Yüce gönüllü özür diler, aşağılık kimse ise böbürlenir.” Sülemî’ye göre sûfîlerin ahlâkı: Yumuşak huyluluk, alçak gönüllülük, cömertlik, dünyaya gönül bağlamamak, dost ve ahbabına edepte örnek olmak, insanların erdemlerini, kendisininse kusurlarını görmek, herkese saygılı olmak, insanlara nasihatte bulunmak, onlar için servetini ve kendisini feda etmek.
124.10 ₺ -
Allaha Dönüş Haris el Muhasibi
Büyük ruhaniyetli âlim Hâris el-Muhâsibî, Hasan-ı Basrî hazretlerinin talebesi Cüneyd-i Bağdadî başta olmak üzere birçok ünlü sûfînin hocasıdır. Abdülkâdir Geylânî ve İmam Gazzâlî gibi maneviyat üstadlarının da ilham aldıkları seçkin bir mutasavvıftır. Bütün İslâmî ilimlerde zamanının en bilgili kişisi olarak kabul edilmiş, ayrıca kendisi ilim çevrelerince de âlimlerin ve sûfîlerin kutbu olarak görülmüştür. İnsan psikolojisini en iyi bilen, nefsin aldatmacalarını ve ruhun hastalıklarını çok iyi teşhis eden ve nasıl tedavi edileceği konusunda son derece yetkin olan Muhâsibî, bu eserinde insanın Allah ile bağını tekrar nasıl kurabileceğinin ve insanın nasıl kendisiyle barışık hâle gelip ruh huzuruna erebileceğinin yolunu gösteriyor.
124.10 ₺ -
Ruhun Hastalıkları ve Çareleri
Ruhları Arındıran Eser Bir müminin bu dünyadaki huzuru ve öte âlemdeki sonsuz saadeti, dupduru bir gönle, yatışmış bir kalbe ve dingin bir ruha sahip olup olmamasına bağlıdır. Bir bakıma uygulamalı psikoloji el kitabı niteliğindeki bu eseri yazar, inananlar her iki dünyada da gerçek anlamda mutlu olsunlar diye kaleme almıştır. Efendimiz aleyhisselâmın “Kendini bilen Rabbini bilir!” sözünden yola çıkan kitap, kendini gerçekten bilmek isteyene, insanın ruh hâllerini bütün yönleriyle gösteriyor. İnsana berrak bir ruh aynası tutuyor. Kişinin benliğini, egosunu, nefsinin dalgalanmalarını bütün çıplaklığıyla gözlerinin önüne seriyor. Ve yazar, kişinin sadece ruhsal hastalıklarını göstermekle kalmıyor, her iki cihanda dingin bir hayatı olsun isteyenlere, uygulaması çok kolay reçeteler de sunuyor. Bu esere imza atan ve 10. yüzyılda yaşamış olan Sülemî hazretleri, maneviyat âleminin Kuşeyrî gibi devlerini yetiştirmiş seçkin bir âlim ve mürşiddir.
112.50 ₺ -
Gelin Tacı Timaş
Bu kitap, Allah’a hakkıyla kulluk edebilmenin yol ve çarelerini gösteren en özlü tasavvuf eserlerinden biridir. Batı dilleri dâhil pek çok dile çevrilen bu değerli eser, kalbi Allah’a bağlamak ve O’nun rızasını kazanmak için neler yapılması gerektiğini ikna edici bir dille anlatır. İnsanoğlunu kendi nefsinin nasıl aldatıp kandırdığını ve onun bu aldatışlarından kurtulmak için ne yapmak gerektiğini misallerle öğretir. İbn Atâullah el-İskenderî tasavvufa sonradan girdiği için, tasavvufa yabancı insanlara nasıl yaklaşmak ve onların yönünü Allah’a tam olarak nasıl çevirmek gerektiğini çok iyi bilir. O yüzden de öğütleri, havada kalan sözler değil, insanın içine işleyen, kalbine dokunan nasihatlerdir. Bu eseri okuyan kişi, kendisini gerçek bir şeyhin, bir mürşid-i kâmilin karşısındaymış gibi hisseder. Eğer Allah yolunda yürümek istiyorsa, bu kitap ona o yolu bütün yönleriyle açar. Kendisine hem dünyasını, hem de âhiretini güzelleştirecek reçeteler sunar.
120.00 ₺ -
Fihi Ma Fih
Gerçek anlamda bir şaheser olan Fîhi Mâ Fîh, Hz. Mevlâna’nın çeşitli ortamlardaki konuşma ve sohbetlerinden, ayrıca kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplardan oluşan gerçek bir maneviyat ve irfan hazinesidir. İngilizcesi, Almancası ve Fransızcasıyla Batılı düşünürleri, Mesnevî kadar derinden etkileyen Fîhi Mâ Fîh pek çok kişinin İslâm’a ısınmasına ve hidayetine vesile olmuş ve olmaya da devam ediyor. Bu kitap, bizim yeterince bilip takdir edemediğimiz eşsiz klasiklerimizin en başta gelenlerindendir. Önsözde yazılanlara göz atan bir okuyucu, Fîhi Mâ Fîh’i neden kitaplığında bulundurması ve dönüp dönüp okuması gereken ölümsüz bir eser olduğunu görecektir.
255.50 ₺ -
Anadolu Tasavvuf Tarihine Notlar 2
Dinler, dış dünyaya yönelik öğretilerinden belki de çok daha fazlasını insanın iç dünyası için söylerler. İslam dini söz konusu olunca, bu içte yatanı, derûnî tarafını anlama üzerinde yoğunlaşan bilim dalına “tasavvuf” adı verilmiş ve bu yönde uzmanlaşanlar da “sûfî”, “mutasavvıf”, “muhakkik” gibi isimler almışlardır. Bu özel ilim dalı, zaman içerisinde kendi müesseselerini kurarak İslam toplumlarını kültür, sanat, edebiyat ve bilim alanında etkileyen en önemli düşünce hareketi haline gelmiştir. Türkler de İslam’a girişlerinden itibaren büyük oranda İslam dininin bu yorumunu benimsemişler ve bu sahada büyük ârifler yetiştirmişlerdir. Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Mevlânâ gibi bu yolun büyük ustalarının Selçuklular ve akabinde Osmanlıların dünya görüşünü etkilemede oynadıkları fevkalade rolün yankıları, Anadolu’nun her tarafından irfan meclislerinin yükselmesi şeklinde olmuş ve bunun neticesinde Yunus Emre, Niyazi Mısrî, Eşrofoğlu Rûmî, Şeyh Gâlib gibi yüzlerce mütefekkir sûfî yetişmiştir. Osmanlı insanının zihniyet dünyası üzerinde düşünce arkeolojisi yapan bütün araştırmacılar derine indiklerinde hep tasavvuf denen bu din felsefesi ile karşı karşıya kalmışlardır. Elinizdeki eser, Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç’ın kaleminden Anadolu ve Rumeli irfanını besleyen tasavvuf ocaklarından Halveti- Uşşakîliğin tarihine ışık tutuyor, gönülde aşk derdine talip olanların eserleri ve hayatlarına günümüz insanını aşina kılmaya çalışıyor.
266.45 ₺ -
Anadolu Tasavvuf Tarihine Notlar 1
Her köşesinden ilim, irfan ve sanat fışkıran devâsâ bir dergâh gibidir Anadolu. Asırlar boyunca, gönlü yaratılmıştan Yaratan’a çeviren, halk içinde Hak ile beraber olmanın talimini yaptıran ruhsal tecrübenin ışığında yol almıştır bu topraklarda yaşayanlar. Cihan Padişahı Kanûnî bile; Padişah-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş Bir velîye bende olmak cümleden âlâ imiş diyerek Osmanlı’nın dinî, fikrî ve ilmî varlığını besleyen bu manevî otoritenin önünde diz çökmüştür. Anadolu Tasavvuf Tarihine Notlar, Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’ın Anadolu’nun fethinde bizzat rol alan Alperen dervişlerden Nâzım Hikmet’in şiirine, İbn Arabî’den Aziz Mahmud Hüdaî’ye, İstanbul’un tekkelerinden tasavvuf musikisine kadar pek çok konuda bu coğrafyada yaşanan mistik tecrübeye ışık tutan yazı ve söyleşilerini bir arada okurlarına sunuyor.
266.45 ₺ -
Sufi Ajandan 2021
“Derde derman olan, derdine deva bulur.” “Âlem boşluk kaldırmaz,” der büyükler. Yani bizim iyilikle, müspet meselelerle dolduramadığımız köşeleri, bucakları menfi mevzular doldurabilir. Hepimizin malumudur ki 2020 birçok badireyi el birliğiyle, kolektif olarak atlatmamız gereken bir sene oldu. Günümüzün bireyselliği tetikleyen hızlı dünyasında hem fizikî hem ruhsal sağlığımızı etkileyen durumlara duçar olup Allah’tan bizleri bu zorluklardan halâs eylemesini dilerken yalnızlığımız, büyük bir toplumsal özverinin neticesi olarak vuku buldu. İşte tasavvuf kitapları yayıncılığında bir boşluğu doldurmak ve kadim medeniyetimizin hak ettiği değeri iade etmek üzere yıllardır sizlerle buluşan Sufi Kitap Yayınları olarak hazırlamaya niyet ettiğimiz ilk ajandamızın teması “Derde Derman” da buradan geliyor. Tasavvuf kültüründe dert ve derman, hususen önemli kavramlardır. Buna göre nihaî dert, Mâşuk’un derdi ve derman da yine Mâşuk’un kendisi olmakla birlikte bu derdin ve çaresinin boyutu kişinin istidadına ve hayata bakışına göre değişir. Tıpkı insanların nefesi kadar Allah’a giden yol olduğu gibi… Bu noktada da dertleri kıyaslamak yerine doğru dua ile derman aranmalıdır. Yine ulular, “Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır,” buyururlar. Biz de bu zorlu yılı geride bırakırken hayırlarla vâsıl olmayı niyaz ettiğimiz 2021 senesinde, satırlardan sadırlara akabilecek menkıbelerle, hikâyelerle, sözlerle ve anekdotlarla, gönüllere saplanmış olabilecek dikenleri mübarek isimlerin himmetiyle teker teker çıkarırken sizlerle hemdem olmak istedik. Özümüzü açabilmek, zor dönemlerde derdin dermanlığını hatırlamaya vesile kılınmak niyazıyla…
7.20 ₺ -
Münebbihat Zeynul Kudat El Hicci
“el–Munebbihât ale’l–İsti’dâd li yevmi’l–Mî’âd li’n–Nushi ve’l–Vedâd” ismiyle bilinen bu eser asırlarca medresede okutulan kitaplar arasında yer almış bir ahlak kitabıdır. Dokuz bölüm halinde bazı hadisler, özlü sözler ve kelâm-ı kibardan müteşekkil olup, hıfz kültürünün yaygın olduğu medreselerde ezberlemeyi kolaylaştırmak için ikili (sunâî), üçlü (sülâsî), dörtlü (rubâî) ve sırasıyla ona (uşârî) kadar devam eden söz kalıplarıyla yazıya dönüşmüştür. Senet zincirlerinin verilmediği bu kitapta iki yüzden fazla öğüt yer almakta ve okuyucuyu ahiret âlemine yönelik teyakkuza sevk etmekte. Okunduğunda görüleceği üzere, her biri uzun bahisleri kapsayacak özlü sözler insanın kalbinde derin bir tesir ve heyecan uyarmakta. İnsanın özüne dönmesine vesile olacak hakikatleri adeta kalpten kalbe nakşetmekte. Bu metne önem kazandıran bir özellik de muhtevası yönüyle medrese ve tekke arasında kurmuş olduğu sağlam bağdır. Bu yönüyle “zühd asrının” önde gelen tasavvuf ricaline ait pek çok veciz söz medresede tedrisat gören talebenin dolaylı bir şekilde tasavvuf dünyasından beslendiğini gözler önüne serer. Medrese ve tekke arasındaki ilişkiler göz önünde tutulduğunda bukitabınkalp hayatına yönelik uyarıcı hususiyeti âlim ve ârif arasındaki yakınlığı elbette ziyadeleştirmiştir. Münebbihât adlı eserin tasavvuf klasikleri arasında neşredilmesi işte bu açıdan gayet mühimdir. Kâmil Özay bu Arapça eseri tercüme etmek suretiyle irfan hayatımıza takdim etmekte.
124.10 ₺ -
Herkes Seni Terk Etse Aşk Terk Etmez
Korkma, herkes seni terk etse O terk etmez! Herkes seni yalnız bıraksa O bırakmaz! O yokluktadır, O yokluktan doğandır. O her şeyi bilir. O Latif’tir, Emin’dir, Mülk ve Saltanat sahibi bir Emir’dir. O sığınaktır, cümle günahkârın sığınağıdır. Eşi ve benzeri olmayan bir Nur’dur. Gönüldeki her türlü acıyı, ıstırabı teskin edendir. Sen gizlesen de O senin bütün derdini bilendir. Herkes seni terk etse de O terk etmez. Hiçbir yerde seni yalnız, çaresiz bırakmaz. Gel, O’nun yüce gölgesine gir. Korkma, herkes seni terk etse AŞK terk etmez. Hz. Mevlânâ Hayat Nur Artıran Herkes Seni Terk Etse AŞK TERK ETMEZ’de Kur’an hükümlerinden, Sevgili Peygamberimiz’in hadislerinden ve başta Hz. Mevlânâ olmak üzere Allah dostlarının, manevi büyüklerimizin sözlerinden, kıssalarından yola çıkarak AŞK’ı anlatıyor: Allah aşkını, Peygamber aşkını, Ehl-i Beyt aşkını, evliyaullah aşkını. Bütün güzellere duyulan aşkı… Okura, “Onlara tutun ki düşmeyesin” diyor. Şekil ve surette gizlenen ilahi sırlardan bahsediyor. Herkes Seni Terk Etse AŞK TERK ETMEZ aydınlığın içine yeni bir aydınlık, karanlığın içine yeni bir ışık uyandırabilmek gayesiyle kurulmuş bir sohbet meclisi. Sözünü “aşk”la söyleyen bir gönül dostunun okurla samimiyetle söyleşmesi…
219.00 ₺ -
Aşk ile An Seyretmek
Bu toprağın manevi mimarlarından Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, ilim ile irfanı, akıl ile kalbi, zahir ile bâtını kendisinde birleştirmiş bir ulu kişidir. İki kanatlıdır; bu yüzden uçar, uruc eder, başka yerlerden haberler getirir. Maneviyat âleminde bir yıldızdır, şiirleri okuruna ruh üfler, Marifetname’si şaşırtıcı bir evrendir. Aşk ile An Seyretmek’te, Türk hikâyesinin önemli isimlerinden Melek Paşalı soruyor, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, büyük dedesi Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’ni anlatıyor. Kitapta, sadece aile içinde kalmış anlatılara, kitaplara girmemiş menkıbelere değil, kuşaktan kuşağa geçen bir Hazret sevgisine de şahit olacaksınız.
164.25 ₺ -
Gölgeler Koridoru Bir Sufinin Günlüğü
“Şayet benim kulağa tatlı gelen fısıltılarımı işitemiyorsan, o hâlde hayat öğretsin sana öğrenmen gerekenleri…” Amerika'da doğan, orada İslam'la tanışan, çeşitli Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde psikolojik danışmanlık dersleri veren ve şu anda misafir öğretim üyesi olarak Türkiye’de bulunan Muhyiddin Şekûr’un yıllardır beklenen kitabı; Gölgeler Koridoru. Şekur’un tasavvufla tanışma serüvenini anlattığı ilk kitabı Su Üstüne Yazı Yazmak bugüne kadar yüzbinlerce kişiye ulaştı. Okuyan herkesi derinden etkiledi. Yaşadığımız hiçbir şeyin tesadüf olmadığını, her tecrübenin bizi bir hâlden başka bir başka hâle hazırladığını hissettirdi. Muhyiddin Şekûr, uzun zamandır beklenen Gölgeler Koridoru’nda, aynı akıcı üslupla hakikatte hepsi birer hikmete işaret eden hayat derslerine devam ediyor. İsmi Furkan Suresi’ndeki “Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Eğer dileseydi, onu elbet hareketsiz kılardı” ayetinden mülhem olan Gölgeler Koridoru’nda görünmeyen dünyayı keşfetme tecrübelerini daha ileriye taşıyor. Görünene odaklanıldığında kolayca üzerinden atlanıp geçilebilen sıradan olayların, görünenin ötesine nüfuz edildiğinde hakikate uzanan bir nişaneye dönüştüğünü gösteriyor. Gölgeler Koridoru, insana önce kendi bâtınına, enfüsî âlemine, sonra dış dünyadaki olayların iç yüzüne, yani aslında hakikate dair bir kavrayışa nasıl ulaşılabileceğine dair küçük ama etkileyici denemeler yaptırıyor. Bazen bir gece yürüyüşünden, bazen bir ateşböceğinden, bazen bir veranda inşaatından, bazen insanlığı tarif edilmez acılara sürükleyen savaşlardan yola çıkarak bakışımızın nereye odaklanması gerektiğine yönelik hatırlatmalarda bulunuyor. Gölgeler Koridoru, hakikat yolcularının kaçırmaması gereken bir roman. Âdeta karanlıkta kalan insana yolunu gösteren bir “altın iplik”…
255.50 ₺ -
Bir Muhammedi Aşık Hz Mevlana
“Benim Peygamberimin yolu aşk yoludur. Ben aşk çocuğuyum ve benim anam aşktır.” Hz. Mevlânâ Bir muhabbet velîsi Hz. Mevlânâ’nın aşk hakkındaki en önemli sözlerinden biridir bu beyit. Allah Resûlü’nün yolunun toprağı olmakla en büyük şeref sahibi olduğunu anlatan Hz. Mevlânâ Muhammed Celâleddîn-i Rûmî ile Hz. Peygamber arasındaki irtibatı öne çıkarıyor bu kitabında Ö. Tuğrul İnançer. “Allahu Teâlâ ‘Müminler Allah’ı şiddetle severler’ buyuruyor. Şiddetle sevmenin adına ‘aşk’ derler yâhu. ‘Eşeddü hubben lillah.’ İşte Kur’ân-ı Kerîm’deki aşkın târifi. Hz. Peygamber ise ‘Sevdiğinin adı geçip de depreşmeyen mürüvvetsizdir’ buyuruyor. Tasavvuftaki unsurlardan biri olan aşkta, sembol şahsiyet Hz. Mevlânâ'dır. Bütün tasavvuf ekollerince ‘Âşıkların Sultânı’ olarak kabul edilir. Ötekiler peki? Onlar da öyledir ama sembol odur. Ve Hz. Mevlânâ’nın aşkı, Resûlullah Efendimizin aşkından asla farklı bir şey değildir...” Ö. Tuğrul İnançer kendine has, açık ve dikkat çekici üslubuyla Hazreti Mevlânâ: Bir Muhammedî Âşık’ta Mevlevîlik, Hz. Mevlânâ ve Hz. Peygamber hakkındaki sorular yelpazesine muhabbet vurgusuyla sıra dışı cevaplar veriyor. Hz. Mevlânâ’nın Şems-i Tebrizî’den önceki mürşidleri kimlerdi? Hz. Şems’i anahtar yapan özellik nedir? Hz. Mevlânâ’nın ilkeleri nelerdir? Hz. Mevlânâ hakkında faaliyette bulunmak için onu sevmiş olmak yetmez mi? Bunun için Mevlevî olmak, icâzet almak mı gerekir? Mevlevî olmak için nasıl bir yol izlenmeli? “Bir ayağım merkezde, bir ayağım yetmiş iki millette” sözünün anlamı nedir? Nefs nedir, seyr u sülûk ve mârifet ne anlama gelir? İbn Arabî ile Hz. Mevlânâ karşılaştırılabilir mi?
164.25 ₺ -
Huzur Defteri
İstanbul’da bulunan Karagümrük Cerrahi Âsitanesi, Osmanlı’nın son zamanlarında, birçok önemli zâtın hayatını değiştiren olaylara tanıklık etmiştir. Ama bu tanıklıklar genelde sözlü kültür içinde kalmış, dilden dile nakledilmiş ve çoğunlukla sıradan okura kapalı kalmıştır. M. Fatih Çıtlak, Huzur Defteri’nde, bizi bu dergâh ve çevresinde yaşananlara götürüyor, Safer Efendi’nin huzurunda tuttuğu notları ve dinlediği sohbetleri bizimle paylaşıyor. Huzur Defteri’ne irfanî güzelliklerimizin kaynakları ve abide şahsiyetlerin hatıraları eşlik ediyor. Hz. Pîr Nûreddîn-i Cerrâhî ve halifeleri; Şeyh Fahreddîn Efendi, Celal Ökten Hocaefendi, Gönenli Mehmed Efendi, İskilipli Atıf Efendi, Neyzen Tevfik, Hüseyin Sîret, dönemin padişahları ve meşhur birçok zât… Kitap, huzur yolunda ilerlemek isteyen okura, bu yolun hem güzelliklerini hem de talep ettiği bedelleri hatırlatıyor. Güzel ahlak nasıldır, vefa nedir, nefs nasıl arınır, kalp nasıl aydınlanır… Tüm bunları bu çok önemli üstatların hayatlarından süzerek huzurumuza taşıyor. Kitapta bulunan hatıraları okudukça, medeniyetimizin birçok unsuru, Osmanlı mahalle hayatı, Osmanlı insanı, tekkelerin toplum içindeki fonksiyonları gibi birçok önemli konuda yepyeni bilgiler ediniyoruz. Şeyh olarak nitelendirdiğimiz bir kişi nasıl yetişiyormuş, nasıl eğitiliyor ve aile hayatını nasıl kuruyormuş, çocukluk döneminden yetişkinliğe kadar uzanan hayat safhalarını nasıl yaşıyormuş, rüya tabirinin derinliklerinden güncel hadiselere bakış nasıl şekilleniyormuş… Cumhuriyetin ilk zamanlarında tekkelerin kapatılması beraberinde neler getirmiş, toplumda ve tekke hayatında ne gibi değişikliklere yol açmış, bugün bize inanılmaz gibi gelen fakat yaşanmış bu zorluklar nasıl aşılmış… İşte bunların hepsini bu kitapta bulmak mümkün. Huzur Defteri sadece tasavvuf okurunun ilgisini çekecek bir kitap değil, aynı zamanda yakın tarih meraklılarının, kültür tarihine ilgi duyanların da ilgisini çekecek bilgilerle dolu.
255.50 ₺ -
Tasavvufa Giriş
"Tasavvufa Giriş", adı üzerinde bir giriş kitabı. Tasavvuf nedir, nasıl bir ilimdir ve hatta bir ilim midir, bugünün insanına neler söyler, sorularının cevaplarını arayan, bu soruları soranlarla söyleşen bir kitap. İçeriden bakan bir kitap "Tasavvufa Giriş". Bu yönüyle okuru bekleyen, akademik mesafesi olan, bilimsel bir ölçülülük içinde ilerleyen (ve hadi itiraf edelim) sıkıcı bir kitap değil, aksine sıcak, çarpıcı, kana karışan, kalbe dokunan bir eser. "Tasavvufa Giriş", özellikle modern eğitimden geçmiş, kafası haliyle bir parça karışık okur için sürprizlerle, beklenmedik yeniliklerle dolu. Niyazi-i Mısri’den bahsederken, aynı hızla kuantum fiziğine geçebilen, psikiyatriden dem vururken fenâ makamını söz konusu edebilen kıvrak, disiplinlerarası bir çalışma. Bu yönüyle, bütün insani ilimleri, bütün beşeri disiplinleri aynı potada eritmeyi deneyerek tasavvuf mektebinin tevhid ilkesini, üslubuyla da hatırlatan bir kitap. Tasavvufi bilginin mahiyeti nedir, seyrü süluk nasıldır, mürşid kimdir, ledünni bilgi nedir gibi, tasavvufun ana konularını bir de, hem maddi hem manevi dünyamızın dinamiklerini yorumlamada istisnai bir isim olan Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’tan okuyun.
255.50 ₺ -
Aşk Bir Davaya Benzer
. Nur Artıran, “Aşk Bir Davaya Benzer”de Mesnevî’den yola çıkarak Peygamber Efendimiz (sav), Şems-i Tebrizî, zikir, şükür, sabır, ibadetlerimizdeki asıl gaye, gözyaşlarımız acı ve ıstıraplarımızda gizlenen neşeli müjde, az yemenin-az konuşmanın-az uyumanın hikmeti, Efendimize sevdirilen koku, geçmiş ve geleceğimiz, ölüm ve ötesi gibi tüm hayatımızı şekillendiren çok önemli bahisleri kaleme alıyor. Mesnevî’nin ışığında yapılan yorumlar; ayet ve hadislerle teyit edilerek Kur’an ile Mesnevî arasındaki bağ açık bir şekilde gözler önüne seriliyor. “Adını A’raf sûresi 172. ayetten ve Hz. Mevlânâ’nın bir Mesnevî beyitinden alan Aşk Bir Davaya Benzer isimli eser, kul olmanın temelini teşkil eden on sekiz bölümden oluşmaktadır. İlâhî olan bu ezel davasının kazanılması ‘AŞK’ kelimesinin içinde sırlanmıştır. ‘Kâf, Hâ, Ayn, Sad’ harflerinin ifade ettiği ledün mânâsı ile de kelama, sese, söze getirilip değerli okuyuculara armağan edilmiştir.”
310.25 ₺ -
Kelâm-ı Azîz
Hazırlayan: Mustafa Tatcı 1645 senesinde Kastamonu'da doğup İstanbul'da tahsil gören ve yine burada Halvetî/Şa'bânî azizlerinden Karabaş-ı Velî'nin rehberliğinde tasavvuf tahsil ederek Aydınoğlu Dergâhı’nda postnişîn olan Hasan Ünsî, vefat ettiği 1723 senesine kadar bu tekkede yaşamış ve irşâd ile uğraşmıştır. Sohbetleri talebesi İbrahim Hâs tarafından “Kelâm-ı Azîz” ismiyle derlenmiştir. "Kelâm-ı Azîz", bir sûfînin manâ yolunda nasıl davranması ve düşünmesi gerektiği hususunda ince noktalara temas etmekte, tasavvuf tarihinde sıkça rastlanan ledünnî ve evrensel sırları çözümlerken dikkat edilmesi gereken noktalara işaret etmektedir. Eser, tasavvuf tarihinde önemli bir yeri olan Halvetîyye/Şa'bâniyye ekolüne mensup gönül insanlarının XVII-XVIII. asırdaki düşünce, üslûp ve davranışlarını yansıtması açısından da son derece önemlidir. Derleyen: İbrahim Has
6.76 ₺ -
Şifaül Esrar
Osmanlı tasavvufunun XV-XIX. asırlar arasındaki en büyük mektebi olan ve kırktan fazla kolu ile bütün Osmanlı coğrafyasına yayılan Halvetiyye’nin ilk merkezi Bakü, Pir-i Sânisi Seyyid Yahya Şirvanî idi. Anadolu’dan akın akın Seyyid Yahya’nın hankâhına gelen hakikat âşıkları, buradan aldıkları ilim ve irfanı, yeni bir Yesevî ruhu ile yıllar boyu Anadolu’ya taşıdılar. Edebî ve tasavvufî kültürümüzün şaheserlerinden Şifaü’l-Esrar’ın yolculuğu böyle başladı. Aldatmayan saf hakikatten bahseden Şifaü’l-Esrar, ruhumuzu, kalbimizi ve düşüncemizi temizleme, arıtma ve arındırma yollarını gösterir; beşeriyete kurtuluş müjdeleri gönderir. Ruh medeniyetimizin manevî şifreleri onun satırlarında gizlidir. Şifaü’l-Esrar, Kur’an ve Hz. Muhammed’in(sav) nurlu yolunda dosdoğru giderek, İmam Buharî’den İmam Ebu Hanife’ye, Hz. Ali’den Cafer-i Sadık’a, Nizamî Gencevî’den Mevlâna’ya, Ahmed Yesevî’den Yunus Emre’ye, Sühreverdî’den Şems-i Tebrizî’ye uzanan sağlam ve sahih bir medeniyet dünyasını resmeder. “Aşk perdeyi yırtmak, sırları açmaktır. Aşk âşığı öldüren derttir, ancak âşık bununla iftihar eder. Aşk, hastalıktır ve onun devası kendisindedir. Aşk şaraptır. Mecnunlar onu sevgi kadehi ile içerler de sonra köyler ve şehirler onlara dar gelir. Aşk muhabbetin en son derecesidir.” Kitabı yayına hazırlayan: Doç. Dr. Mehmet Rıhtım
273.75 ₺ -
Anadolunun Ruhu Tasavvuf
Anadolu’nun Ruhu, Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’la tasavvuf, felsefe ve siyaset üzerine yapılmış söyleşilerden oluşuyor. Kılıç, söyleşi-kitap türündeki eserde genel manada ezoterizmin, hususi manada irfani geleneğin felsefi referans arayışındaki modern Türkiye’ye sunduğu imkânları ortaya koyuyor. Dünyada tasavvuf düşüncesi alanında söz sahibi olan Kılıç, gelenekteki dört katmanlı din anlayışının dinî tefekkür dünyasındaki sığlık ve yüzeyselliğin terapisinde nasıl önemli bir yere sahip olduğunu örneklerle anlatıyor. Peygamber dilinden söylenen "Rabbim bana şeylerin hakikatini göster" düsturunu insani hayatın her alanına taşıyarak suretten manaya, kılıftan öze doğru bir yolculuğa çıkmanın “anlama”daki önemini vurguluyor. Osmanlı ariflerinin "Biz iki anneden süt emdik" sözlerinin izini sürerek İbn Arabî ve Mevlânâ'dan Anadolu insanının aydınlanmasındaki iki büyük kurucu figür olarak bahsediyor. Bu söyleşiler bütününden çıkan mesaj çok çarpıcı. Kılıç, tarihte hiçbir kurucu rolü olmamış marjinal grup ve düşünüş tarzlarının dahi imtiyazlar elde edebildiği günümüzde mazlum "tasavvuf"a hakkının ne zaman teslim edileceğini soruyor, soruşturuyor, sorguluyor...
266.45 ₺ -
Aşka Yolculuk
Mânevî yaşamı bugün âdetâ bir çöle dönüşmüş günümüz Türkiye’sinde, bir modern zamanlar Rabia’sı olan Cemâlnur Sargut Hanımefendi, tasavvuf irfanına olan derin vukûfiyeti, tükenmez aşkı ve bilgisi ile karşımıza çıkmaktadır. Elinizdeki kitap, tasavvufî geleneğin, Ahmed Rifâî, Kenan Rifâî, Meşkure Sargut ve Samiha Ayverdi tezgahlarından geçerek, zikir ve sohbetl kemâle ermiş bir Allah âşıkı, bir Resul sevdalısı ve dört büyük yol’un sadık bir izleyicisi olan bu bilge hanımefendiyle yapılan ve saatler süren bir söyleşinin meyvesidir. Cemâlnur Sargut’la gerçekleştirilen bu sohbetlerde, Efendimiz’den, tevhidin sırlarından, semânın hakikatinden, Ahmed Rifâî Hazretlerinin o muazzam dünyasından, Rifâîlik, Kadirîlik, Şâzelîlik ve Mevlevîliğin gürül gürül çağlayan inisiyatik ırmaklarından, Kenan Rifâî ve sadık izleyicilerinden, yol’un esaslarından, kavram ve olgulardan bahsedildi…
8.03 ₺ -
Aşkı Meşk Etmek
Aşk Meşk Etmek Günümüzde tasavvuf yaşanabilir mi? Aşkı Meşk Etmek’te bu sorunun cevabını arıyoruz. İlahiyatçı ve mutasavvıf Emin Işık, tasavvufun; ritüelleriyle, erkânıyla olmasa bile edebiyle, kaynağını Hz. Peygamber’den alan ahlak, değerler ve davranışlar sistemiyle metropollerde yaşanabileceğine "evet" cevabını veriyor Emin Işık ve "Bir Müslüman, şehrin en çok okuyanı, en kültürlüsü, en şık giyineni, en kibar... insanıdır." diyor. Kendine has sevilen üslubuyla Emin Işık, Aşkı Meşk Etmek’te tasavvufun özüne dair anlatımları, sohbetleri ve sıra dışı hikâyeleriyle aşk özünün nasıl meşk edileceğinin, yani hayatın damarlarına nasıl nüfuz ettirilebileceğinin ipuçlarını veriyor. “Buhranın devası tasavvuftur.” “Yükselmek isteyen tırmanmak zorundadır.” “Batı insanı, ancak Mevlânâ ve Muhyiddin Arabî gibi tasavvuf ehlinin fikirlerine ilgi duyabilir.” “Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı...” Mehmet Akif
18.59 ₺ -
Kamil Mürşidlerin Mirası
1996 yılında Üsküdar'da Bir Attar Dükkânı isimli eseriyle Türkiye Yazarlar Birliği tarafından hatırat dalında yılın sanatçısı ödülüne lâyık görülen, ilmi ve edebi alanda yazdığı otuzun üzerinde tercüme ve telif eseriyle Türk okurunun yakından tanıdığı Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre’nin sohbetlerinden oluşan Kâmil Mürşidlerin Mîrâsı, tasavvuf konularında önemli tespitleri ve ufku gösteren açılımlarıyla tüm tasavvuf ilgilileri için güzel bir kaynak.Sohbet geleneğinde sohbeti yapan kadar “sohbet pişekârı”nın yani sohbete vesile olan, soruları soran zatın da önemi büyük. Bu sohbetlerde sohbet pişekârlığını Hoca’yı ve bilgisini yakından tanıyan ve sorularını isabetle soran Necmettin Şahinler yapıyor. Son derece akıcı ve rahat takip edilebilir bir üslupla yazıya dökülen sohbetler, artık mazi olmuş tekke hayatının ne olduğuna, nasıl olması gerektiğine, insanı kâmillerin vasıflarına, kuruluşundan bugüne tekke hayatının seyrine, insanda manevi tekamül basamaklarına dair okuyucunun fehamet ve idrakini artıracak derinlikli mevzular üzerinde önemle duruluyor. Kâmil Mürşidlerin Mîrâsı, Kavramların birbirine karıştığı, sahte ile gerçeği birbirinden ayırt etmenin güçleştiği, Mevlânâ’nın “Mide ayranla, kulak yalanla dolu. Kaçıp kurtulmak için bir himmet lazım.” dediği bir zaman kesitinde aslını arayış içinde olan ruhumuza bir ab-ı hayat çeşmesi. İşte Kâmil Mürşidlerin Mîrâsında yer alan başlıklar: • İnsanda manevi değişimin seyri • İnsan-ı kâmil ve tarikatler • Mürşid-i manevi nasıl olmalı? • Çağımızda tasavvuf • Kader ve sabır • Tekkeler neden yozlaştı? • Beden nefs ve ruh • Vehim ve manevi seyir • Hayatı ibadet kılmak • Toma’ya göre İncil • Tevhid mertebeleri
10.95 ₺ -
Alemlerin Haritasi
İlk bakışta kısa bir hasbihal gibi görünen Üçüncü Mektup’ta sınırsız ulvi âlemlerin ve sonsuz manevi âlemlerin ne şekilde yer aldığını konu eden Âlemlerin Haritası’nda; Üçüncü Mektup’un yayınlanmayan baş kısmında neler ifade edildiği, bu mektupta yer alan Güneş, ay, dünya ve yıldızların neleri temsil ettiği, Hunnes ve Kunnes yıldızlarına yemin edilmesinin manasının ne olduğu Üçüncü Mektup’un yazıldığı yüz tabakalık irtifa ve fıtri sarayın en yukarı menzilinin neresi olduğu gibi mevzûlar yer almaktadır. Yine Üçüncü Mektup’u takip eden Dördüncü Mektup’ta bulunduğu üzere; Hazret-i Üstadın talebeleriyle hususi manadaki manevi ilişkisinin nasıl olduğu, sıklıkla kullandığı hayalen görüşme tabirinde ne gibi mânalar bulunduğu, Hulusi Ağabey’e açtığı mahrem sırrın ne olabileceği, Hakim, Rahim ve Vedud isimlerine olan mazhariyetinin keyfiyeti, mevcudâtın penceresiyle Vacibü’l-Vücud’a bakma tabirindeki mananın derinliği ile aşk ve şevkin nur meşrebindeki yeri ile acz, fakr, şefkat ve tefekkürün şevk ve şükür ile ilişkisi, ve Dördüncü Mektup’ta yer alan kehkeşanın halka-i kübrâsına mensup meczuplardan maksadın kimler olduğu gibi meselelere yer verilmektedir. Nur derslerinin kendine has ikliminde geçen sohbetlerin kaleme alınmasından vücuda gelen bu çalışma, Nur Külliyatı hususunda bir “ileri okuma” metni örneği olarak değerlendirilebilecektir kanaatindeyiz. “Ben Said’i beğenmiyorum, Said’i beğenenleri de beğenmiyorum” (Mektubat, s. 329) diyen, şahsının nazara alınmasından, kendisine bir makam verilmesinden veya zâtının merci kabul edilmesinden hayatı boyunca şiddetle kaçan ve “nefis cümleden ednâ, vazife cümleden âla” (Şualar, s. 375) esası çerçevesinde “insanların hürmet ve ihtiramından, hüsn-ü zan, ikram ve tahsinlerinden mesleği itibarıyla cidden kaçan” (Emirdağ Lahikası, s. 169) Bediüzzaman Hazretleri’nin pek yüksek manevi hal ve vaziyetlerine dair malumat, hatıralar vasıtasıyla hususi kanaldan nakledilen bazı hususlar dışında ummandan bir katre mesabesinde kalmıştır. Üstad Hazretleri’nin telifatının umumunda Risale-i Nur'un ve talebelerinden oluşan heyet-i nuraniyenin şahs-ı manevisini çokça nazara vermesinde pek çok hikmet ve fayda bulunmakla beraber; kendi manevi şahsiyetini setr adına bir telbisten de bahsetmek mümkündür. Üstad Hazretleri'nin gerek geçmiş hayatına bakışında devamlı bir surette manevi mürşidlerini nazara vermesi (Mektubat, s. 339), gerek istikbale ait beşaretlerinde gelecek mühim bir Zatın müjdecisi olarak kendisini görmesi (Barla Lahikası, s. 104, 162) ve gerekse de bulunduğu güne dair mülahazalarında ısrarlı bir şekilde şahs-ı maneviyi nazara vermesi; hakkı hak sahibine teslim hususunda ciddi birer kadirşinaslık örneği olmakla birlikte, telbise dair şeriat ve hakikat harici suretlerin kullanılmasına ihtiyaç bırakmayan setretme numuneleri olarak da görülebilirler. Ancak Üstad Hazretleri’nin vefatına kadar (hatta kabre girdikten sonra da) hassasiyetle gizlediği, (vazifesinden ziyade velayetine bakan, Rabbiyle halvetine ait bulunan) kendine has manevi hal ve makamatın üzerindeki tenteneli perde eserlerinin satırları arasında yer yer kalkmakta ve ifadeleri içerisinde manevi şahsiyetinin yüceliği kendini görünür kılmaktadır.
6.09 ₺ -
Namaz Risaleleri
Sadık Yalsızuçanlar’ın yayına hazırladığı “Namaz Risaleleri”, namaza ilişkin ayet, hadis ve çeşitli yazılardan oluşuyor. Bediüzzaman’ın namazla ilgili risaleleri ve İşaratu’l-İ’caz’da atıf yapılan İbn Arabî’nin Fütuhat’ındaki namaz bahsi de özet olarak okuyucuya sunuluyor. İbn Arabî’nin zengin dünyasında kısa bir yolculuk yapacak, Bediüzzaman’ın yaşamından namazla ilgili farklı kesitleri, vef lı ve sak talebelerinin dilinden anılarla okuyacaksınız. “Dinin direği olan ve çekilmesi halinde dinin yıkıldığı kuşatıcı bir ibadet olan namaz, ilk insan ve ilk Peygamberden bugüne, bütün semavî öğretilerin emrettiği bir kulluk şeklidir. Namaz, kulun Allah’ın yüceliği karşısında eğilmesi ve alçalmasıdır. İnsan, Allah’ın azameti karşısında ne kadar çok alçalırsa o kadar çok yücelmektedir. Namaz, yaratılmışların kulluklarını bünyesinde toplar, her var olanın tesbih ve zikrini içerir, her şey ve herkes adına insan tarafından gerçekleştirilir. Her şey Allah’ı yücelterek anmakta, zikir ve tesbih etmektedir. Namaz, bütün bu hamdlerin toplamı ve en yetkin örneğidir.”
9.13 ₺ -
Tasavvuf Risalesi
“Tasavvuf Risalesi Risale-i Nur’da yer alan ve tasavvufi irfan geleneği içerisinde düşünülebilecek kimi risalelerle, Bediüzzaman’ın tasavvuf ve tarikata ilişkin fikirlerini ortaya koyduğu metinlerin derlenmesinden oluşmaktadır. Risale-i Nur İslam’a çağımızda yönelen pozitivist, rasyonalist vb. tehditler karşısında iman hakika erinin kelamî bir dille yeniden izah edilmesidir. Ne var ki, yaşamı boyunca geceleri süreklikir, vird ve tesbihatla geçiren, kâmil bir veli olarak Rabbine bir ‘abdi külli’nin yapması gereken külli ubudiyetle ibadet eden, günlerini tefekkürle bereketlendiren, Bediüzzaman’ın metinlerindeki örtülü göndermeler, satır aralarına gizlenmiş ifadeler, kullandığı kavramlar, deruni yaşayışı göz önüne alınacak olursa, böylesi bir derlemenin ne denli zorunlu olduğu da görülecektir. Ben bu çalışmayla, gerek Risale’ye muhatap olanların, gerekse ona mesafeli veya eleştirel bakanların zihnini biraz olsun kışkırtmayı amaçladım. Umarım bu amacım gerçekleşir ve Risale-i Nur’un tasavvufî boyutları daha yakından okunur.” Sadık Yalsızuçanlar
6.76 ₺