-
Sufi ve Sanat
Kâinatın harflerini oku,Çünkü biz de bir zamanlar yüce harfler idik,Şimdi aşağıya indik. Kâinatın harflerini oku,Zira bu harfler sana, Okunmak üzere gelmiş birer mektuptur. Sufi ve Sanat; şiir, kitap, hat, mimari, musiki, çini, tezhip, ciltçilik gibi geleneksel İslam sanatlarının anlamlandırılmasında tasavvufun rolünü anlatan, kâğıda, yazıya, notaya, taşa nakşolunmuş bir düşüncenin kodlarını açmaya çalışan muhtelif konuşmaların bir araya getirildiği, sanat felsefesi bağlamında çok mühim noktalara ışık tutan bir eser. İslam'ın "lübbü'l-lübbünü", yani özünün özünü oluşturan tasavvufî düşünceyi estetize edilmiş ilâhî bir yaşam olarak tanımlayan sahanın uzmanlarından Mahmud Erol Kılıç, kitap boyunca, manevî eğitimle kesret pazarından vahdete, birlik katına yükselen erenlerin dünyasından hayatı ve sanatı yorumluyor. Zaman zaman yüzeysel bir şekilde ilgi duyabilen yahut metodik birer akademik malzeme haline getirilebilen İslam sanatlarının derûnuna, mana âlemine iniyor. Taç kapılarda tevhid sembolizminin, cami kubbelerinde âlem katmanlarının izini süren bu eser, "Ne oldu da dinin metinleri letafete, estetik düşüncelere bağlı latif insan tipi üretemez hale geldi?" sorusunun da cevabını satır aralarında barındırıyor.
245.00 ₺ -
Velayet Mührü
"İsa, İlyas, ldris ve Hızır'dan (as) müteşekkil bu dört resulden biri Kutuptur. Kutup ise Kâbe'de bulunan Hacerü'l-Esved'in zaviyesine tekâbül eden Beytullah’ın temel taşlarından biridir. Diğer ikisi ise imamlardır ve bunların idare ettiği dört unsur dünyayı ayakta tutan direklerin yekpâreliğini teşkil eder. Allah, bu heyeti teşkil eden zevatın biriyle îmanı, biriyle velâyeti, bir diğeriyle nübüvveti, dördüncüsüyle risâleti ve tümü mârifetiyle dinin saffetini muhâfaza eder. Kutup olan zat asla ölmeyecek, yani Kıyâmet gününde Sûr'a üfürüldüğünde tüm mahlûkatın uğrayacağı şuur kaybından muhâfaza olunacaktır. Bu heyette bulunan dört resulden her birine mukabil daima vakti geldiğinde yerine geçmek üzere ona nâip olan ve eli bu resullerden birinin kalbi üzerinde bulunan bir zât bulunur. Tarikat ehli arasında bulunan velîlerin ekseriyeti bu Kutup, iki imam ve dördüncüleri olan vetedin makamına tâliptir. Lakin o makama vâsıl olduklarında kendilerinin sadece kutbun, iki imamın vs. naîbi olduklarını ve hakîkî imamın bir başkası olduğunu görürler; vetedin makamı için de vaziyet böyledir. Az önce bahsettiklerimi hafife alma çünkü bu tarikin sırlarından bahsedenlerden nakledilenler içinde bunları hiçbir yerde bulamazsın.” İbn Arabî’nin Ekberî öğretisi çerçevesinde serdettiği bu düşünceler asırlardır tasavvuf vadilerinde dolaşanlara rehberlik etmiş ve dünyanın manevi çivileri mesabesindeki ulu velilerin dair büyük bir anlatı olarak kabul edilmiştir. İşte Velayet Mührü adıyla Birol Biçer üstadımızın yine büyük bir yetkinlik ve maharetle çevirdiği, meşhur araştırmacı Michel Chodkiewicz’e ait bu kıymetli eser İbn Arabî düşüncesinin temel taşlarını ortaya koyuyor. Sufi Kitap, Ekberî liteatür içerisinde müstesna bir yer işgal eden bu önemli çalışmayı Türk okuruna takdim etmenin sevincini yaşıyor.
192.50 ₺ -
Hacı Bektaşı Veli ve Kamil İnsan Fazıl Toplum Paradigması
Dostumuzla beraber, yaralanır kanarız, Her nefeste aşk ile Yaradan'ı anarız. Erenler meydanına, vahdet ile gir de gör, Kırk budaklı şamdanda kırkımız bir yanarız. Hacı Bektâş-ı Velî Hacı Bektâş-ı Velî ve Kâmil İnsan-Fâzıl Toplum Paradigması, Anadolu İslam anlayışının temelini oluşturan mübarek isimlerin en önemlilerinden biri olan Hacı Bektâş-ı Velî'nin hayatını ve dünya görüşünü inceleyen bir eser olmakla kalmıyor, aynı zamanda bir İslam tarihi, Orta Çağ Anadolu uygarlıkları tarihi, tasavvuf ve dinler tarihi incelemesi olarak Hacı Bektâş-ı Velî ismi çerçevesinde gelişen kemâlat ve fazilet kavramlarını enine boyuna ele alıyor. İslam ve Anadolu tasavvuf tarihinde Hacı Bektâş-ı Velî'nin konumu ve önemi nedir? Anadolu'nun Türk-İslam kültürünün oluşumundaki etkisi nasıldır? Hacı Bektâş Hazretlerinin önce insanı eğitmekle başlayıp sonra insancıl, bütüncül ve aşkın bir toplum oluşumuna giden asıl öğretisinin düsturları nelerdir? Bektâş, Hacı, Velî, Hünkâr ve Seyyid unvanlarıyla gelen karizmatik liderlik vasfının tezahürleri nelerdir? Hacı Bektâş öğretisinin Yesevîlik de dâhil olmak üzere öncül kaynakları nelerdir? Bektâşîlik yolunun kuruluşu, değişimi ve dönüşümü tarihsel olarak nasıl vuku bulmuştur? Kadim kültürümüzün birincil kaynakları ışığında, ilmî esaslar gözetilerek titiz bir çalışma süreci neticesinde tamamlanan bu eser, Anadolu tasavvufu ve özelde Hacı Bektâş-ı Velî çalışmalarına derli toplu bir kaynak ve yeni bir bakış açısı kazandırıyor.
273.00 ₺ -
Sufi ve Şiir
Yûnus'un;Bizim sevdiğimiz Hakk’tır Bu halka göz ü kaş gelir beytinde, Muhyiddin İbn Arabî’nin; Ne geldiyse dilime hepsinde O’nu söyledim O’nu mısralarında dile getirdiği gibi, hakikatten haberdar olmak isteyenlere hakikî aşk menbaını gösteren Osmanlı şiirinin ontolojisinin temelinde “din” ve “maneviyat” yatmaktadır. Sufi ve Şiir, işte bu tezden yola çıkarak “şiir” olgusunu, İslam’a özgü metafizik düşünce mekteplerinden biri olan sufilik kavramı penceresinden yorumlamaktadır. Zira asırlar boyunca toplumun irfanını yükselten tasavvuf sembolizmini anlamadan Osmanlı şiirini hakkıyla anlamanın imkânı yoktur. Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, Osmanlı’dan günümüze Türk şiirinin poetikası denemesi olan bu çalışmasında, bir yandan bu şiirin evrensel şiir poetikaları arasındaki yerini irdeliyor, diğer yandan Ebedî ve Ezelî olanın aşkını terennüm eden bu şiirin musikiye, mimariye, sanata ve bütün bir toplumsal hayatın ahengine tesir eden değerler manzumesini, şiir ve hikmet arasındaki derin bağları son derece akıcı bir üslupla ele alıyor.
255.50 ₺ -
Hüseyin (ra) Kerbela Destanı
Hüseyin(ra): Kerbela Destanı, hak yolunda taviz vermeden mücadele etmenin timsali olan Hz. Hüseyin(ra)’in şehit edilişini anlatan manzum bir hikâye. Asaf Durakovic, İslam tarihinin en hazin olaylarından birini, üzerinde tefekkür edilmesi gereken Kerbela hadisesini hem akla hem de kalbe hitap eden bir dille aktarıyor. Bu kitabı okurken kendinizi Kerbela’daymış gibi hissedecek; içinizdeki Hüseyin ve Yezidleri yoklamanız gerektiğini, ihanete karşı sadakati, dünyevi hırslara boyun eğmemeyi, ızdıraplar karşısında direnmeyi ve bunları temsil eden kahramanları yeniden hatırlayacaksınız.
63.00 ₺ -
Sufiyim Halk İçinde: Yunus Emre
Bu güzide kitap Yunus Emre’yi nereden ve nasıl okumalıyım sorusunu soranların cevap bulacağı nitelikte bir eser. Yunus, yaşadığı dönemde türlü olumsuzluklar, savaşlar, yoksulluklar ile adeta kuruyan ve çoraklaşan Anadolu toprağını, neredeyse her biri bir ilahiye dönüşmüş irfan ve hikmet dolu sade ve yalın şiirleri ile sulamış, yeniden yeşertmiştir. Kendinden sonra gelmiş pek çok şaire örnek olmuş olan Yunus Emre, dilindeki sade ve saf Türkçe ile asırlarca canlılığını muhafaza edebilmiştir. Sözü samimiyetle söyleyebilmek, insana, doğaya, hayvana, bitkiye aşkla bakabilmek, her niyetin altına sevgiyi özenle yerleştirebilmek yüce bir gönle sahip olmakla mümkün olur. "Âşık dilin bilmeyen yâ delüdir yâ dehrî/Ben kuş dilin bilürem söyler Süleymân bana" beytiyle kendi dilini kuş dili; yani aşk dili olarak tanımlamıştır. Prof. Dr. Bilal Kemikli, bu hikmete giden yolda bizlere kendi güzel sunumuyla bir yoldaşlık teklif ediyor. Issız bir çölde suya susamış gönüllerin arayıp da bulamadığı bir derya olan Yunus Emre’yi tanıtıcı bu kapsamlı bir kitap, Yunus’u merak edenler için eşsiz bir kılavuz. Bu gönül insanının hayatını daha iyi tanımak, onu anlamak, onun gibi düşünebilmek için keyifle okunacak bir eser "Sufiyim Halk İçinde…"
157.50 ₺ -
Hermesler Hermesi
"Hermes" figürü; dinler tarihi, felsefe tarihi ve bilim tarihi disiplinlerini tarihsel bir şekilde, bir öncelik sonralık ilişkisi (diyakronik) olarak geriye götürdüğümüzde her üç sahanın kesiştiği bir hem-zaman (senkronik) nokta üzerinde karşımıza çıkar. Bu nedenle Hermes, eş zamanlı tarih okumalarında en önemli figürlerden biri olarak karşımıza çıkar. Hermes; Orta Çağ’da, zaman zaman Mısırlıların Thoth’u, Yahudilerin Uhnuh’u, eski İranlıların Hûşeng’i, zaman zaman da Müslümanların İdris’i(as) ile bir tutulmuş, hangi coğrafyada olursa olsun, insanlar onu insanlığa ilâhî bir mesaj getiren ve ilimlerin kurucusu bir peygamber olarak görmüşlerdir. Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, yüksek lisans tezi olarak hazırladığı bu eserde, konunun tarihî zeminini Hermes’in şahsiyeti etrafında inceliyor, bu tarihîliğin günümüze ulaşmış yazılı vesikaları olan Külliyat (Corpus Hermeticum) hakkında detaylı bilgiler vererek bu tarihî zemine dayanan felsefe ve bilimlerin hikemî mahiyetlerini ve konunun hususî olarak Müslüman düşünürler ile irtibatını ele alıyor. Hikmet tarihine bir katkı sunabilmek dileğiyle…
192.50 ₺ -
Rüyalar Alemi
"Uyku rüyaya çağırdığı için güzeldir ama sakınılması gereken elbette 'gaflet uykusu'dur."Ömrümüzün uykuda geçen üçte birlik kısmının kendimizi keşfetmek için bir fırsat olabileceğini hiç düşünmeyiz. Rüya bilincinin, hayatımızın geri kalanını zenginleştirmesine imkân verecek psikolojik ve kültürel mekanizmalardan yoksunuz. Sufiler, "Yaşam bir rüyadan ibaret değil midir?" diye sorarlar. "İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar," hadis-i şerifi, İslam dünyasında rüya tartışmasını büyük bir etki altında bırakmıştır. Rüyalar Âlemi, tasavvufun rüyaya bakışıyla günümüz psikoloji ekollerinin fikirlerini buluşturmayı hedefliyor. Rüyayla ilgili tüm bilinenleri, bilinmeyenlere ulaşmak için bir araya getiriyor. Günümüzde bilimsel olarak da üzerine daha çok düşülen rüyalar ve yorumları mevzusunda tek katman yerine çok katmanlı okunabilirliği göstermeyi ve iki kanatlı kuşun inşasına katkı sunmayı umuyor. Bu minval üzere, M. Fatih Çıtlak tasavvufî perspektiften rüyaya nasıl bakılması gerektiğini, Dr. Mustafa Merter psikoloji ve tasavvufun rüya yorumunda nasıl bir araya getirilebileceğini, Prof. Dr. Necdet Tosun Nakşibendîlikte rüyanın neden önemli olmadığını, Prof. Dr. Reşat Öngören bir Osmanlı sufi âliminin rüya yorum metodunu, Prof. Dr. Dilaver Gürer Hz. Yûsuf’un meşhur "Yûsuf rüyası" üzerinden Muhyiddin ibn Arabî’nin rüyaya bakışını, Dr. Hatice Alibaşoğlu psikoloji ekollerinin rüya ve rüya yorumuna bakışını ve Musa Hûb Bediüzzaman Said-i Nursî'nin rüyalara bakışını ele alıyor.
227.50 ₺ -
Mübârek Vakitler
Şüphesiz Allah’ın yarattığı her şey gibi zaman da mübârektir. Yaratılmış her şey eşsiz ve benzersizdir, ancak bazı kişiler, zamanlar ve mekânlar diğerlerinden fazîletli ve üstündür. Rabb’imiz daha üstün ve fazîletli kıldığı bazı vakitleri, merhameti ve şefkatiyle, bizlere Kitab-ı Kerîm’indeki âyetleriyle, kevnî âyetleriyle, yegâne örneğimiz olan Habîb-i Edîb-i Zîşân’ı vasıtası ile ve velî kullarının nasihat ve tavsiyeleriyle göstermiştir. Ö. Tuğrul İnançer, bu hakîkatlere dikkat çekerek kıymetli izler düşürüyor hayatımıza. Bizleri içinden akıp gittiğimiz zaman hakkında daha şuurlu olmaya, mübârek vakitlerin hakkını verip, onlardan istifadeye gayret ederek, o vakitlerle ihyâ olmaya çağırıyor. Muhabbete, kemâle ve yükselmeye vesile olması temennisiyle…
203.00 ₺ -
Mevlânâ Üzerine Konuşmalar
Herkesî ez zann-i hod şüd yâr-i menVez derûn-i men necüst esrâr-i menHerkes kendi zannınca benim yârim oldu Derûnumdaki sırları kimse araştırmadı Hz. Mevlânâ - Mesnevî-i Şerîf, 6. Beyit Asırlar boyunca herkesin bildiği ama çok az insanın anlayıp sırrına erdiği büyük bilge, sûfî düşünür, eren, irfan okyanusu… Bir ayağı şeriat-i Muhammediyye'de sabit, diğer ayağı şefkat nazarıyla yetmiş iki milleti dolaşan ârif-i billah: Hz. Mevlânâ Celâleddin Rûmî. Onun hikâyesi; terk edişin ve vuslatın hikâyesidir. Asıl gayenin Allah’a ulaşmak olduğu fâni dünyada medreseyi, makamı, şöhreti, talebelerini, varlığını, eserlerini bırakıp Şems-i Tebrîzî Hazretlerinin nazarında gördüğü tecellinin ardına düşmenin, aklın getirdiği rütbelerden arınıp akleden bir kalbin makamlarında ilerlemenin, ilerlerken gönül sırdaşını da karşılıklı olarak irşad etmenin hikâyesidir. Hz. Mevlânâ’nın eserlerini bir seyr u sülûk kitabı olarak okumayı öneriyor Mahmud Erol Kılıç. Zira Hz. Mevlânâ, “Ben kimim? Nereden gelip nereye gidiyorum?” gibi insanlığın en temel varoluş sorusunun da cevabına götürüyor bizi. Mevlânâ Üzerine Konuşmalar, varlığın, nihayetinde “Bir”liğin sırrına eren bu büyük bilgeyi anlamaya bir kapı aralıyor. İşin erbabı bir uzmanın, Mahmud Erol Kılıç’ın kaleminden…
161.00 ₺ -
Bir Neyzen İki Derya
Modern yaşamın yarattığı maddi ve manevi yıkımdan kendine bir kurtuluş yolu arayan insanlara, tasavvuf, çekici ve aydınlık bir kapı olarak gözükmektedir. Kendilerine bir dergâh, bir mürşid arayanlar sadece İslam âleminde değil, tüm dünyada artmakta, bir yere kapılananların çoğu da aslında bilmeden kıyafetlere, merasimlere, yalan yanlış bir-iki söze aldanmakta, -başta Hz. Mevlânâ olmak üzere- maalesef evliyanın halini, sözlerini, tasavvufun manasını, maksadını araştırmadan bu yola koyulmaktalar. Gelenek açısından bakıldığında devamlılık, güzel sanatlarda olduğu gibi, bir mürşidden irfan, edep, erkân, meşrep naklini alabilmek için onunla beraber yaşamayı gerektirir. Dergâhların kapalı olması, geleneğin devamı için gerekli olan bu ortamı ortadan kaldırmıştır. Yani 1925 yılında dergâhta bütün eğitim sürecini, yani seyr u sülûkunu tamamlayıp ‘dede’ unvanını almış olanlar, Cumhuriyet kanunlarının hâlâ en katı şekilde uygulandığı 1970’li yıllarda ahirete göçmeye başlamışlardı. Neyzen Kudsi Erguner bu kopuşa rağmen, son dedeleri yaşarken görmüş, hallerine komşu olmuş biri olarak sözü devralıyor. Elest Bezmi’nde tanışan iki dost, Hz. Mevlânâ ve Şems üzerinden uzantılarını devşiren söyleşi; neyin nefesiyle, tasavvuf musikisi, sır, velilerin halleri, ilk Mevlânâ anma programları gibi duraklardan akıcı ve bir o kadar da manevi neşeyle geçiyor. Bu söyleşide ağzımdan çıkan sözler, gönül kırmak maksadıyla değil, gönül yapmak için söylenmiştir. Sürçülisan ettiysem affımı niyaz ederim. Allah, ölüden diri, diriden ölü çıkarttığı gibi evliyadan eşkıya, eşkıyadan da evliya çıkartabilir. Bu nedenle yapılan tenkit ve şikayet, birbirimizin şu andaki halinin gıybeti değil, arzu edilen kemâlimizin gecikmesinden kaynaklanmaktadır.
192.50 ₺ -
Sohbetler
"Başlayalım gîru bir sûz söz ile Ki od saçılsın ol sözümden sûz ile” Süleyman Çelebi Ö. Tuğrul İnançer’in Eskişehir’de gerçekleştirdiği sohbetleri, günlük hayatımızdaki tasavvuf izlerini gün yüzüne çıkarıyor. Hz. Mevlânâ, Yunus Emre ve Süleyman Çelebi gibi gönül erlerinin yakıcı sözlerinden bahsediyor. Kullandığımız tâbirlerden yüzyıllardır süregelen âdetlerimize, Peygamber Efendimiz’in hicretinin mânâlarından Fahr-i Kâinât’ın âhirete doğumuna varıncaya kadar çeşitli konularda dervişâne bir sohbete davetlisiniz. “Ez sohbet-i dervişân bûy-i Muhammed âmed.” “Dervişlerin sohbetinden Muhammed kokusu gelir.”
182.00 ₺ -
Vakte Karşı Sözler
“Zaman bilincinin zirvesi “ibnü’l-vakt” olmak; mekân bilincinin zirvesi ise “medenî” olmaktır. İbnü’l-vakt, her an yeniden doğandır, akıp giden vakte karşı dâima yeni ve yenileyen sözler söyleyendir. Medenî olmak, insana zimmetlenen yeryüzünü bozmadan, kirletmeden îmâr etme çabasıdır. Ö. Tuğrul İnançer, zaman ve mekân bilincini sözünde ve özünde taşıyan “tek kişilik medeniyet” olan er kişiler zümresindendir. Ağzından çıkan her kelime, onun Türk Mûsikîsi’nin haddesinden de geçen dudaklarından her an tâze ve can tâzeleyen inciler gibi dökülmektedir. Kelimelerin yalama olduğu günümüzde bu incilerin bütün ışıltısıyla yeni muhataplara ulaşması kültürümüze yapılacak önemli bir hizmettir.” Berat Demirci
140.00 ₺ -
Hayatın Satır Araları
"Modern veya çağdaş, Doğulu veya Batılı, erkek veya dişi... Bunların hepsi insana sonradan giydirilen vasıflar. Bir kurgu olarak var olan bu 'modern' insandan gayri bir insan daha var; mekân ve zamanın farklılaştıramadığı ihtiyaçlarda buluşan, aşk ve ölüm gibi konularda benzeşen. Aşk ve ölüm, her yerde aynı duygularla karşılanıyor. Bu, insan olmanın müşterek muhayyilesine, ortak imgelem dünyasına işarettir. 'İnsanın özü' dediğimiz bir hakikatin göstergesi her zaman ve zeminde sâri. Zaman ve zemine göre değişen ise bu'öz'ün ihtiyaçlarının belirlenmesi. Modern insan kalbinden sürgün insandır, kalp gözü olmayan. Madde ile mana arasında makası açan modernizm, insanı tek kanatlı bir varlık kılıyor..."Modern zamanlarda, hele ki günümüzün yüksek teknoloji verilerine maruz kalan hızlı ve bireysel dünyasında hayatı düzenlemek ve anlamlıca yaşamak oldukça zor. Günümüzde Türk ilim ve irfanının en önemli temsilcilerinden Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, "Âlem boşluk kaldırmaz; olması gereken o boşluğu doldurmazsa orası muhakkak menfî bir şeyle dolar," düsturundan hareketle hem şahsî hem içtimaî hayatını düzenlemeye çalışan; Türk tasavvuf ikliminden, edebiyattan, felsefeden, tarihten esinlenerek oluşan manevî iklimiyle okurlarının ve dinleyicilerinin gönül dünyasını zenginleştirmeye çalışan münevver bir isim. Kılıç, Hayatın Satır Araları'nda ""Modern çağın krizlerinden nasıl kurtulabiliriz?", "İnsan, kendi değerini nasıl anlayabilir ve eşref-i mahlukatlığa uygun bir yaşamı nasıl sürebilir?" gibi sorulara modern zamanların anlam arayışına ve kişilik-kimlik krizlerine sıkça giren insanı için bir pusula görevi görecek cevaplar veriyor. Kitabın nüanslarında hayatın satırlarını aralayabilmek üzere...
157.50 ₺ -
Ramazan Güzellemeleri
Oruç, tıpkı kurban gibi, maddî yönünün maneviyata tahavvül etmesi beklenen, bu şekilde insanın da aslına rücu etmesine vesile kılınan bir ulu ibadettir. Ramazan ise muhteviyatının merkezindeki oruç farîzasının fertten topluma, toplumdan kâinata inkişafını gerektiren bir mübarek aydır. Kadim coğrafyamızda Mevlid okumaları, salâ, salavat, cerre çıkmak, diş kirası, gölge oyunu gibi pek çok güzel gelenekle idrak edilen Ramazan ayı, kalp coğrafyamızda ise zikr-i daim ile nesilden nesile aktarılagelen bir gönül iklimi oluşturmuş; bu iklimler de oruç ayının her bir gününde eşref-i mahlukat olan insana birer hediye mahiyetinde gönül hallerine, mevsimlerine dönüşmüştür. Huzur, buluşma, dertleşme, öğrenme, sükût, idrak, uzlet, dua, neşe mevsimleri...İşte Ramazan Güzellemeleri, Bilal Kemikli'nin edebiyatla buluşan sıcacık anlatımıyla Ramazan-ı Şerif'in manevî arınma vesilesi kılınmasına dair bir "mevsim"ler manzumesi olarak okurunu selamlıyor. Şehr-i Ramazan'ın her bir günü bu satırlarda, mü'minin hatırlaması ve hatırlatması gereken çeşitli idrak seviyeleriyle karşımıza çıkıyor. Ramazan, âdeta bir mürşid; otuz gün boyunca süren ve akabinde de bir ömür sürdürülmesi beklenen bu serencam, bir dervişin seyr u sülûk mertebeleri oluyor ve öze dönüşü Üftâde Hazretlerinin nutku nezdinde muştuluyor:Âşıklar edin salâOruç ayı geldi yineRahmet denizi cûş edipÂlemlere doldu yine
84.00 ₺ -
Tasavvuf Bize Ne Söyler?
Bir vakıa hakkındaki yanlış algıların asırlardan beri farklı dil, kültür, ırk ve coğrafyaya ait milyonlarca insan tarafından benimsenmesi, kalplerde ve zihinlerde yer edinmesi, çok sayıda insanın yanılması veya yanlış yapması ve asırlarca bu konuda ısrar etmesi olanaklı değildir. Tasavvuf Bize Ne Söyler?, Prof. Dr. Ömer Yılmaz'ın kendisiyle yapılan nehir söyleşide "Tasavvuf, bazı müntesiplerinin cehâletinden, düşmanlarının zulmünden çok çekmiştir" tezinden hareketle; tasavvufun mahiyetine kendi bakış açısından cevaplar bulmaya çalıştığı bir tasavvuf psikolojisi ve sosyolojisi kitabıdır. Bir akademisyen olarak yazarın, medyada hâlen güncelliğini koruyan tasavvuf konusundaki samimi inancı, yapılan hata ve istismarlara rağmen sahih geleneğin günümüz etik sorunlarına çözüm üretebilecek alternatif yollardan biri olduğuna dair düşüncesidir. İlmî, dinî, ahlâkî, felsefî ve kültürel kodlar eşliğinde yeri geldikçe kendi alanına eleştiriler de yönelterek meseleye yaklaşan Yılmaz, Doğu’dan ve Batı’dan birtakım argümanlarla konuya dair açılımlar ve açıklamalar getiriyor. Tahsilinin önemli bir kısmını Almanya’da ikmal eden, dünyaca ünlü tasavvuf uzmanı Annemarie Schimmel (Bonn, 2003) ile yakından tanışıp derslerine katılan Prof. Dr. Ömer Yılmaz kitapta, farklı başlıklar altında Anadolu insanının dinî ve kültürel kimliğinin bileşenlerinden biri olan tasavvuf disiplininin toplumumuzda hak ettiği yeri alması gerektiğini belirtirken bu husustaki temel kıstasları geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki köprülerle ortaya koyuyor.
262.50 ₺ -
Kalb-i Selim
Sanma ey hâce senden zer u sîm isterler Yevme la yenfe‘uda kalb-i selîm isterler Bağdatlı Ruhî Akıl büyük bir nimettir. İnsan, aklı kalbin hizmetine vermekle ruh semasında kanatlanır ve pervaz eder. Kalbî hayatta tezahür eden aşk, akla akıl ile veda etmektir. Aklın yetersizliğini akılla anlamak vahye muhatap olmanın da vesilelerinden biridir. Vahiy ise doğrudan doğruya bu aklın fonksiyonunu kavramış kalbe; daha teknik ifadeyle “akleden kalbe” hitap eder. İşte Cenab-ı Hakk’ın nazar ettiği bu kalptir ki marazlardan ve hastalıklardan kurtulduğu ölçüde “beytullah” haline gelir. Ömer Tuğrul İnançer bu önemli kitabında aşk yolunda yükselmeye müheyya olan insan kalbinin “selîm” bir mahiyet kazanabilmesinin yollarını gösteriyor. Kalbin kibir, benlik, gurur, ucb, haset ve gıybet gibi tehlikelerden korunması, bu menfi hisleri daha müspet ve pozitif davranışlara dönüştürerek sırat-ı müstakim hattında kalabilmenin ayrıntılarını ortaya koyuyor. Muhterem İnançer, her zamanki selis ve akıcı üslubuyla izah ettiği bu hayati meselelerin anlaşılmasında hem akılda hem de gönülde itminan hasıl ediyor.
140.00 ₺ -
Tahura
Elinizdeki kitap çağımızda tasavvufa gönül vermiş ve sekiz asırdır sönmeyen Mevlevî çerağını dünyaya tanıtmaya azmetmiş gayret ve hizmet ehli bir kadın sûfîye, eğitim sürecine ve onun zihniyet dünyasına ışık tutuyor. Mesnevîhân Sertarîk Şefik Can Dede’nin rahle-i tedrisinde bulunmuş Hayat Nur Artıran Hanımefendi ile yapılan yurt dışı ve yurt içi röportajları kapsayan bu kitap, tasavvuf hayatının merkezinde olan bir kadın sûfînin tecrübelerine dair sıra dışı ve ilk elden bilgileri ihtiva ediyor. Hz. Mevlânâ’nın zengin irfân dünyasından istifade eden H. Nur Artıran, İslam, din, ibadet, tevhid, vahdet, tasavvuf, tarikat, tekke, Mevlevîlik, Mesnevî-i Şerif, semâ, musiki, İslam’da kadının yeri, Mevlevilik tarihinde kadınların konumu, Aşk-ı İlahî, İslâm Ahlâkı, Ramazan-ı Şerif, sevgi, muhabbet, merhamet, barış gibi pek çok önemli kavrama açıklamalar getirirken verdiği cevaplar; Hz. Pir’in yolunun, terbiyesinin ve irfânının ince detaylarını yansıtıyor. Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Vakfı’nın yurt içi ve yurt dışına uzanan bilimsel, sosyal ve kültürel faaliyetleri Hz. Mevlânâ’ya olan ilginin küresel boyutlarını ortaya koymakta. Divân-ı Kebir ve Mesnevî-i Şerif’den getirdiği misaller ve meseller ile “kesrette vahdeti” “ikilikte biri” ve “nefsin karşısında ruhun yüceliğini” yansıtan cevaplarıyla bu kıymetli eser bireysel ve toplumsal düzeyde psikolojik ve sosyolojik sancılar çeken günümüz insanına maveradan kutsi soluklar taşıyor. Ayrıca, bu eser sayesinde Sayın Artıran’ın Şefik Can Dede ile “sırlı” buluşması ve dedemizin son yedi yılında bir nevi asistanı olarak müşahede ve tecrübe ettiği vakaları ilk defa kamuoyu ile paylaşması yönüyle çağdaş tasavvuf tarihine çok önemli bir not düşülmekte. Sufi Kitap, daha önce Aşk Bir Davaya Benzer ve Herkes Seni Terk Etse Aşk Terk Etmez adlı eserlerini neşrettiği Saygıdeğer Hayat Nur Artıran Hanımefendi’nin külliyatına bir kitap daha eklemenin mutluluğunu yaşıyor.
262.50 ₺ -
Gönül Gözü
Ömer Tuğrul İnançer ve Prof. Dr. Kenan Gürsoy’un TRT İstanbul Televizyonu’ndaki sohbetlerinden oluşan bu kitap, gönül iklimimize açılan bir kapı... Kitapta, içinde bulunduğumuz hayata gönül cihetinden bakmamız ve onu bu cihetten yorumlamamıza ışık tutan tevhid, hürriyet, ahlâk ve gelenek gibi kavramlara dikkat çekilerek İslâm’ın estetik boyutları var mıdır, tasavvufun gönül dünyamıza etkisi nasıldır, ilim ve kültür mirasımızın temelleri nelere dayanır gibi sorulara cevaplar da aranmaktadır. İlim, irfan, tasavvuf, kültür, medeniyet gibi konularda bilgi dağarcığımıza katkı sağlayacak kolay okunur eserlerden biri olan bu kitap, bir gönül kılavuzu olarak hayatımızdaki yerini alacaktır.
77.00 ₺ -
Derviş Sokağı
Osmanlıların Hz. Peygamber'e olan hürmetinin en müşahhas timsali olan surre alaylarının geçtiği bir cadde... Zaman içerisinde her yıl halkın, sokak satıcılarının, kadınların, çocukların, ulemanın, meşayihin, dervişlerin, memurların, katiplerin, nazırların ve saray ağalarının uğurladığı bu alayların geçtiği Menzilhane Yokuşunda sağlı sollu cami, mescit, tekke, zaviye, imaret, hamam, çeşme, medrese, hazire ve sadaka taşına kadar pek çok bina inşa edilmiştir. İstanbul'da Üsküdar'ın Osmanlıları temsil ettiği kadar, bu sokağın da Osmanlı Üsküdar'ını temsil ettiği söylenebilir. Büyük mutasavvıf İsmail Hakkı Bursevî'nin vaaz ettiği Ahmediye Külliyesi, Karacaahmet'te hasta çocukların şifa için getirildiği türbe ve sancılı hayvanların iyileştirildiği Ebuderda makamı, dünyanın dört bir yanından gelen seyyahların İstanbul'da muhakkak ziyaretine gittiği Rifâî Âsitânesi, Celvetîlik içinde muhafaza ettiği Bektâşiliği ile meşhur Haşim Baba'nın Bandırmalızade Tekkesi gibi daha birçok yapının mevcut olduğu bu açık hava müzesini, bir gezi rehberi kıvamında kaleme alan Erkan Övüç okurları bugünkü Gündoğumu Caddesine götürerek tasavvufi hayatın bir Osmanlı mahallesine ne derece nüfuz ettiğini gösteriyor.
255.50 ₺ -
Payitahtta Bir Şazeli
Beşiktaş’tan Balmumcu’ya doğru çıkarken sağdaki metruk ve harap haldeki binayı görmeyenimiz yoktur. Buradan gelip geçenler acaba bir zamanlar bu büyük konakta Trablsugarp’tan İstanbul’a davet edilmiş ve çeyrek asır burada padişahın daimî misafiri olmuş bir Şâzelî şeyhinin kaldığını bilirler mi? 1903 yılında Dâr-ı Bekâ’ya irtihal eden bu meşhur şeyh, konağın az aşağısında Osmanlıların kurucu ismi adına kendisine tahsis edilen tekke ve caminin haziresinde zarif bir türbede ebedi istirhatgâhındadır şimdi. Şeyh Muhammed Zâfir el-Medenî; Sultan II. Abdülhamid’in son derece hürmet ettiği ve arada sırada Cuma selamlıklarına katılmak suretiyle ziyaretine geldiği bir Şazelî-Medenî şeyhidir. Libya, Tunus, Fas ve Cezayir bölgelerinde muteber bir isim ve haklı şöhrete sahip bu âlim ve fâzıl şeyh adına kurulan tekkede 1925’e kadar Şâzelî usûlü ile zikirler yapıldı ve virdler okundu. Mağrip ve Maşrık Arap bölgelerinden gelen; Cemaleddin Efgânî, Muhammed Abduh, Muhyiddin el-Cezâyirî ve Mekke Şerifi Abd-i İlah Paşa gibi daha nice önemli şahsiyet burada misafir edildi… Mağrip memleketlerinde Fransız sömürgesine karşı Şâzelî-Medenî tarikatı mensupları aktif bir direnişi organize etti, Tunuslu Hayreddin Paşa gibi İslam âleminde şöhret bulmuş ilim ve siyaset adamı bir zât Şeyh Zâfir sayesinde İstanbul’a geldi ve kısa sürse de Osmanlı payitahtının en zirve noktasına; sadrazamlık makamına getirildi. Siyaseten bu derece önemli misyonlara sahip olan şeyh, mistik şahsiyeti ile sarayı da etkilemiş ve saygın bir konum kazanmıştı. İşte, Şâzelî şeyhi Zâfir Efendi ve Osmanlı hizmetindeki faaliyetleri hakkındaki Neslihan A. Kaya’nın bu kitabı konu hakkındaki ilk kapsamlı monografi olma özelliğini taşıyor.
157.50 ₺ -
Ne Varsa Sende Var
Kendini ucuza satma, çünkü değerin pek fazla senin. Sen değerinle ve düşüncenle iki âleme bedelsin. Ama ne yapayım ki kendi değerini bilmiyorsun. Yüce Allah buyuruyor ki: “Sizi de, soluklarınızı da, vakitlerinizi de, mallarınızı da, zamanınızı da satın aldım Ben. Bana harcarsanız, Bana verirseniz karşılığı ölümsüz cennettir.” Değerin budur işte. Fakat sen, tutar da varlığını cehenneme satarsan kendine zulmetmiş olursun. Hani o yüz dinarlık bıçağı duvara saplayıp ona bir kabak yahut bir testi asan kişi gibi… Yazıktır denize varıp da bir parçacık su içmeyi, yahut bir testi su almayı yeter bulmak! Denizden inciler, mücevherler, kuvvet veren yüz binlerce şeyler elde ederlerken, su alıp götürmenin ne değeri vardır ki? Aklı olanlar bununla övünür mü hiç? Ne yapmıştır ki bu işi yapan?.. Fîhi Mâ Fîh Mevlâna’nın sohbetlerinden oluşur ve düz yazı formundaki tek eseridir. Eserde, Hz. Mevlânâ’nın üslup sadeliği, mantık kudreti, çağrışım üstünlüğü, örnek verişteki erişilmez yeteneği hemen göze çarpmaktadır. Mevlânâ, tasavvufun soyut ve kompleks konularını bu özelliğiyle, anlaşılır ve somut bir hale getirir. Değerli akademisyen Osman Nuri Küçük, Mesnevî’yi anlamak için anahtar kabul edilen Fîhi Mâ Fîh bağlamında Hz. Mevlânâ’nın tasavvufî görüşlerini irdeliyor.
14.00 ₺ -
Kalp Nefs ve Ruh
Robert Frager “Aşk, tasavvufun özüdür ve aşkın mekânı kalptir.” Tasavvufun ele aldığıen önemli kavramlardan olan kalp, nefs ve ruh; günümüz psikoloji ekollerinin en önemlilerinden olan benötesi psikolojinin kurucusu Prof. Dr. Robert Frager’ın kaleminden meraklısıyla buluşuyor. Kalbin arındırılmasını, nefsin terbiye edilmesini ve ruhun tekâmülünü esas alarak bu üç kavramı çeşitli evliya menkıbeleri, hikâyeler, anekdotlar ve ilahiler eşliğinde, birer gelişim haritası sunarak aktaran bu eser, bölüm sonlarında okuruna sunduğu çeşitli gelişim egzersizleri ile de yirmi birinci yüzyılda manevî açlık içinde bulunan ruhlara seslenmeye çalışıyor. Birçok mürşid-i kâmilin, dervişin ve mutasavvıfın üzerinde en çok durduğu kavram olan “aşk” kapsamında şekillenen Kalp, Nefs ve Ruh: Tasavvuf Psikolojisinde Gelişim, Denge ve Uyum,aşkın neşet ettiği merci olan kalbin katmanlarını, bu katmanların tasavvuftaki seyr ü sülûk ile aşılan nefsin yedi mertebesinde hangi kısımlara tekabül ettiğinin derûnî boyutlarını detaylı bir şekilde ele alarak, günümüzde eksikliği duyulan manevî rehberliği vurguluyor.
210.00 ₺ -
Ben Sağırım Efendim
Hz. Mevlânâ’nın “birlik dükkânı” olarak tanımladığı, içinde birbirinden hikmetli hikâyelerin, kıssaların, mesellerin ve beyitlerin bulunduğu Mesnevî-i Şerîf‘in günümüze kadar birçok tercümesi ve şerhi yapıldı. Mesnevî‘deki bazı uzun hikâyeler de birçok dilde muhtelif girişimlerle derlenerek yayımlandı. Fakat Ben Sağırım Efendim: Mesnevî’den Hikmetli Hikâyeler, Fars dünyasının yerel ve hikemî eserler ile edebiyat alanındaki en itibarlı isimlerinden biri olup bu alanda hatırı sayılır bir ağırlığı bulunan, yıllarını özellikle gençleri ve çocukları kadim hikmete yönlendirmeye adamış Mehdi Azer Yezdî tarafından yayına hazırlanmış olması hasebiyle oldukça önem arz ediyor. Bu çalışmadaki hikâyeler, günümüzde unutulmaya yüz tutmuş kıssadan hisse ve mesel geleneği ile tekniğini belirli bağlamlar içinde, en gencinden en olgununa geniş bir okur kitlesine sunuyor. Fars dilinin özgünlüğü ehli tarafından korunarak hazırlanmış olan bu eser, geçmiş ile gelecek arasında, başta Hz. Mevlânâ’nın zamansız ve çağlar aşan dili ile bir köprü kuruyor. Çalışma, aynı zamanda barındırdığı seçkinin özgünlüğü ile de bir başucu kitabı olma niteliğinde.
133.00 ₺ -
Sufilerin Sırları
Bu eser, Hz. Mevlâna’nın Mesnevî’sinin çok veciz ve muhteşem bir özetidir. Bu eser, Hz. Mevlâna’nın o şaheserindeki sırların ve verdiği mesajların özlü bir açıklamasıdır. O yüzden mânevî etkisiyle okurun içine işler, yüreğine dokunur. Bu kitap, başta Hz. Mevlâna olmak üzere büyük velilerin Allah aşklarını dillendiren ve sûfîlerin bu dünya ve öte âlemle ilgili sırlarının bir kısmını okuyucularıyla paylaşan bir sırlar hazinesidir. Bu eser, insanı dünyaya ve geçici dünya zevklerine taparcasına bağlanmaktan kurtarıp, Allah aşkıyla coşturan bir irfan hazinesidir. Bu eser, insanları gafletten uyandırıp Hakk’a yönelten eşsiz bir rehber, çok değerli bir kılavuzdur. Bu eser, dünya hayhuyundan yakasını kurtarıp kalbini Allah’a yöneltmek isteyenlere kapılar açar. Bununla da kalmaz, okuruna öte dünyayı eliyle tutacak ve gözüyle görecek şekilde capcanlı olarak tasvir eder.
262.50 ₺ -
Neyin Feryadı
“Her an insana tesir eden nağmeler ortaya koyan nay, gerçekte neyzenden dem vurmaktadır.” Ney’in Feryâdı (Naynâme), İran tasavvufunun ve tasavvuf edebiyatının büyük isimlerinden Molla Abdurrahman Câmî Hazretlerinin Şerh-i Dü Beyt isimli Mesnevî-i Şerîf şerhininDivan şiirinin önemli isimlerinden Hoca Neş’et Efendi tarafından yapılmış tercümesidir. Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî‘sindeki ney metaforu üzerinden ilerleyip Mesnevî-i Şerîf‘in ilk iki beytini baz alan bu eser, 115 beyite ek olarak mensur parçalardan oluşur. Molla Câmi, Naynâme‘de Mesnevî‘nin ilk on sekiz beytindeki Elest Bezmi’ndeki zâhirî ayrılık ve bu ayrılıkla birlikte dünyada başlayan hakikat arayışı üzerinden bir kâmil insan portresi çizer. İnsan, Allah’ın “Kün” emri ile yaratıldıktan sonra o güzel meclisten ayrılıp dünyaya gelmiş olsa da kendisine üfleyen o Ulu Yaratıcı’dan bir an bile ayrı değildir. Dünyadaki kesretin (çokluğun) içinde her daim vahdettedir (birlik halindedir), yeter ki o arayışta ve o yolda olsun. Bu anlamıyla Ney’in Feryâdı, Türkve İran tasavvufedebiyatının muhteva ve şekil bakımından birleşimini sunan bir ilahî arayış ezgisi olarak okuruyla buluşuyor.
42.00 ₺ -
Ben Dervişim Diyene
Ben Dervişim Diyene, usulü, erkanı, adâbı dervişlere tâlim etmek için cemal vasfıyla yazılmış iki risâlenin şerhini istifademize sunuyor. Mürşid-i Dervişan ve Terbiyename isimlerini taşıyan bu risâlelerin sâhipleri 18. asırda Osmanlı payitahtında mürîdlerini irşad ve terbiye eden iki mübarek zat: Hz. Pîr Muhammed Nureddin Cerrahi(ks) ve Şeyh Mehmed Sadık Erzincani Nakşbendi(ks). Kim bilir nice dervişler, pîrlerinin, mürşidlerinin tavsiyelerini bu eserlerden okudular, er meydanında da tatbik ettiler... Kim bilir nice canlar bu risâlelerden yolun edeplerini öğrendiler... Kimileri Cerrahi dergâhlarında, kimileri Üsküdar Sâdık Efendi Tekkesi’nde, kimileri şair zaviyelerde... O şeyh efendilerin hilmiyyetini ve sadece dervişlerini eğitmek için kaleme aldıkları bu eserlerin tadı, sıcaklığı ve rıfkını; o tâliplerin de samimiyet, gayret ve ciddiyetle yola sarılışını M. Fatih Çıtlak’ın anlatımıyla hissedecek, tarîkat âdâbına dâir açıklamaları okuyacaksınız.‘Ben dervişim’ diyene aşk olsun, vesselam.
255.50 ₺ -
Nefislerin Terbiyesi
Nefislerin Terbiyesi/Müzekki’n-Nüfus, Anadolu evliyasının büyüklerinden Eşrefoğlu Rûmî’nin duru bir Türkçeyle kaleme aldığı, bir nevi Müslüman şahsiyet eğitimi denilebilecek nefis terbiyesini bütün kavramlarıyla ele alan, seyr ü sülûk yollarında rehberlik eden pratik bir İslam ahlak kitabı. Yazıldığı 15. yüzyıldan bu yana, asırlar ve nesiller boyu hem âşıkların, âriflerin hem de geniş halk kitlelerinin irfanını besleyen, Türk toplumunun iman ve ahlak anlayışına tesir eden Müzekki’n-Nüfus, günümüz insanının derunî açmazlarına da manevî merhem sunmaya devam ediyor. Dosta gidenin yolu gönüller içre geçer, diyen Eşrefoğlu Rûmî Hazretleri, okurlarına Ezelî ve Ebedî olanın rızasını kazanma yolunda rehberlik ediyor. Elinizdeki eser, Nihat Dağlı’nın özenli çalışmasıyla, 15. yüzyılda yazılmış, asırlarca okunmuş, hayat olmuş bir metnin 21. yüzyılda yeniden hayata çağrılmasıdır.
280.00 ₺