-
Cevdet Paşa′nın Toplum ve Devlet Görüşü
Her sosyal olay bir başka sosyal olayın eseri olduğuna göre. Türkiye′deki sosyoloki çalışmaları.Türk tarihine dayanmak zorundadır. Bir Türkiye sosyolojisi kurulurken dünkü toplum yapımızı tanımak için elimizdeki başlıca kaynak Osmanlı tarihçilerinin eserleridir. Cevdet Paşa′nın toplum ve devletle ilgili görüşlerini tesbit etmek gayesini güden bu araştırma. tarihle sosyolojinin kavuşma noktasında yer almaktadır.Kitapta Asya ile Avrupa′nın ve Osmanlı Devleti ile Avrupa devletlerinin karşılaştırılması bir XIX. yuzyıl tarihçisinin perspektifinden yapılmakta ve Paşa′nın bir ′′Kurumlar Tarihçisi′′ olarak Osmanlı Devleti′yle ilgili tesbit ve yorumları binlerce sayfalık eserinden derlenerek bir araya getirilmektedir. ′′Milleti ve milletin fertlerini devlete feda etmeyen′′ ancak ′′devleti sokak ihtilalinin karşısında üstün tutan′′ Cevdet Paşa′nın günceliğinin. günümüzde kaybolmak şöyle dursun. artarak devam ettiği inancıyla. eseri dördüncü defa okuyucunun dikkatine sunuyoruz.
5.92 ₺ -
21.Yüzyılın Eşiğinde Sosyoloji Konuşmaları
1993′ten 1998′e uzanan bir dizi konuşmanın yer aldığı bu kitabın ilk ve derunî amacı, 21.yüzyılın eşiğinde, sosyolojiyi emperyalizmin bir keşif kolu olmaktan uzaklaştırıp, onu öncelikle ülkemizin, sonra beşeriyetin emrinde, özel ve genel sorunların, ortak gayret ve işbirliği ile tesbiti ve çözümü için çalışan "halasâr bir ilim" olarak görme arzusudur. Özellikle Türkiye′li bir sosyolog, çoğulcu bir imparatorluğun demokrat torunları olarak, birbirinden çok farklı görüşlere ve değerlere sahip olan insanların. bir bütünün parçaları olduğunu bilerek farklılıkları bütünün parçaları olduğunu bilerek, farklılıkları bütünün sıhhati adına anlamak zorundadır. Orhan Gencebay′dan Nilüfer Göle′ye, Orhan Türkdoğan′dan Recep Tayyip Erdoğan′a kadar uzanan konuşmacılar yelpazesi, dünyayı ve Türkiye′yi sosyolojinin X ışınlarından geçiren sosyoloğun hep değişen, hep genişleyen ufukları konusunda okuyucuya ilgi telkin edecektir umarız.
11.10 ₺ -
Dualar ve Aminler
İbadetler içerisinde özellikle namaz ve hac tecrübesinin kişiye kazandırdığı manevi ve ruhsal açılımlar duadaki yakarış ve samimiyetle birleştiriliyor. Ümit Meriç, bu husustaki duygularını, “Secde namazımın bir ânı değil benim; hayatımın anlamının nihai durağı. Secdeyi öylesine çok, öylesine çok seviyorum ki, namazın diğer rukûnlarından utanıyorum. Affedin beni.” diyerek ifade ediyor. Bu eser insanları tarihleri, kültürleri ve ibadetleriyle bütünleştirip barıştırarak dikkatleri vefa ve duaya çekiyor. Ümit Meriç bu konuda ülkemiz, İstanbul, peygamberler ve atalarımız için ayrı ayrı dua ediyor. İstanbul için ettiği dua da “Allah’ım peygamber müjdesi ile bizim olan bu minare şehrini, kainatın son demine kadar, lütfen ve keremen biz mümin ve Müslim kullarına bağışla.” demektedir. En yalın bir insan tecrübesinin bile her haliyle insanı Rabbiyle beraberliğe yönlendiren bir dua olduğunu bize gösteriyor. İnsanın içinde bulunduğu zamana ve mekana vefa ve sevgi ile bağlanmasının insandaki manevi açılımlar merkeze alınarak dikkat çekiliyor. ÜMİT MERİÇ ile DUALAR ve AMİNLER üzerine… Bu kitap nasıl doğdu? Yıl 1978. Namaza başlayalı henüz bir yıl olmamış. Ama tutamadığım on beş yıllık oruçların kazasına başlamışım. Gecelerden bir gece uyuyacağım. Birdenbire aklıma “karanlığa altın harflerle yazılan” bir cümle düştü. Hazırlığın sonucu olmayan bir şathiyat ve sekr halinde söylenebilecek bir cümle. Uykum var, uyumak istiyorum. Cümle aklımda dönüp dolaşıyor ve beni bırakmıyor. Sonunda kalktım ve yazdım. O gece arka arkaya yıldız işaretiyle birbirinden ayrılabilecek olan otuz kadar cümle geldi. Uyumak niyetiyle yatıyorsunuz, bir cümle daha geliyor. Onu yazıyorum. Uyuyacağım. Tekrar cümle geliyor. Bu durum dokuz ay sürdü. Sonra bitti. Ben o dönemde bana ilham edilen bu cümleleri bir defterde topladım. Bu deftere “Don Kişot’un Defterleri” dedim. Bu ilham bir dönem kesildi. Fakat yine zaman zaman uzun secdelerimde iken yine bir bütün halinde zihnime düşen secdeden kalktıktan sonra yazdığım cümlelerim de oldu. Bunlar bazen ajandalarda, bazen kitapların iç kapaklarında, bazen küçük kağıt parçalarında dağınık vaziyette kaldı. TRT’de ramazan programı hazırlayan eski bir öğrencim, Mustafa Demirci üç yıl önce bir Ramazan programında okunmak için benden dua istedi. Ben de toplumsal boyutu kuvvetli olan on, on beş kadar dua hazırladım. Dua aniden geliyor ve tek kelimesini bile değiştiremiyordum. Emine Eroğlu toplum, “Secdeden önce ve secdeden sonra, geçirdiğiniz değişimleri merak ediyor.” dediğinde duaları kitap haline getirelim dedim. Şu anda öyle bir hal içerisindeyim ki konuşmacı olarak beni çağıranlara, “Artık ben konuşma yapamıyorum ama dua edebilirim.” diyorum. Şimdi dua etmek için yaşıyorum ve ancak dua edebiliyorum. Demek ki hayatınızın merkezinde dua var ve her tecrübenize duayı aktarabiliyorsunuz. Bu çerçeveden bakarsak niçin bu kitabın yayınlanmasını istediniz? Kuantum fiziğinde bir kural var. Mayalanmayla ilgili bir kural bu. Bir örnekle açıklarsak diyelim ki bir rafta on reçel kavanozu yan yana duruyor. Bu kavanozlardan en soldaki şekerlenmeye başlıyor. Uzun bir zaman sonra ikincisi, üçüncüsü vs. şekerleniyor. Beşincisi şekerlendikten hemen sonra ise diğer beş kavanozda bir anda şekerleniyor. Ben bugün beşeriyetin Cenab-ı Zü’l-Celal ve’l-İkram’a karşı yeterince kulluk görevini yerine getirmediğini, ibadet ve dua etmediğini zannediyorum. İstiyorum ki dua eden ve ibadet eden beşeriyet çoğalsın. Yani beşinci kavanoza gelinirse onuncu kavanoza kadar giden yol çok hızla aşılacak ve en sevdiğim duam bir anda gerçek olacak. En çok yaptığım ve tabir maruz görülsün otomatiğe bağladığım duam şudur: “Ya Rabbi beni Müslüman yarattın ve beni İslam’a layık et. Ve bütün beşeriyeti İslam ile müşerref et.” Bana öyle geliyor ki ben bu duayı etmek için yaşıyorum. İnşallah bu kitap insanlara hangi duayı etmek için yaşadığını idrak ettirir. Bu kitap organik bir kitap…Zaman içinde dallanıp budaklandı. Meyvelerinin okuyucularımız tarafından ramazan-ı şerifte afiyetle yenmesini temenni ediyorum. Bu kitabı yazma amacınız nedir? Babam bu ülke için şöyle derdi: Dünya denen mülakata ben bu eseri yazmak için gelmişim. “Dualar ve Aminler” kitabı da bana benzer bir duyguyu ilham ediyor. Hayatı çok seviyorum. Ve hayırlı olur ise daha uzun zaman yaşamak için dua ediyorum. Ama bu kitapta o kadar kendimi buldum ki bundan sonra “ölsem bile gam yemem” kabadayılığını yapabiliyorum.
6.85 ₺