-
Et Tefsirul Vadıhul Müyesser Siraç Yayınevi
et-Tefsîru’l-Vâzihu’l-Müyesser: Muhammed Ali es-Sâbûnî Hoca Efendi’nin tefsir ile alakalı olarak kaleme aldığı çalışmalarından bir tanesidir. Müellifin bu eseri diğer çalışmaları gibi açık, kolay ve akıcı üslubu sayesinde islâm dünyasında pek yankı bulmuş ve birçok medresede ders kitabı olarak okutulmuştur. Şüphesiz yaşadığımız dönem içerisinde, tefsir alanında yazılmış en kıymetli eserlerden olan et-Tefsîru’l-Vâzihu’l-Müyesser; içerisinde tefsir ile alakalı naklî ve aklî ilimler cemedilmiş, âyet-i kerimelerin esbâb-ı nüzûlü beyan edilmiş ve sahih hadîs-i şeriflerden şahidler zikredilmiştir. TEFSİR NEDİR? Tefsir, lügat olarak; “açıklamak, beyan etmek” anlamındaki فَسْر fesr kökünden türeyen bir kelime olup “açıklamak, beyan etmek, ortaya çıkarmak, kelime veya sözdeki kapalılığı gidermek” demektir. Nitekim bir şeyin beyan ve izah edilmesini istemeye de (استفسار) “istifsâr” denilmiştir. Tefsir, terim olarak (Istılahta) ise; “Kur’ân-ı Kerîm’deki kelimelerin manalarını, âyetlerin içeriklerini, hükümlerini, kıssalarını, muhkem ve müteşabih olanlarını, nâsih ve mensûh olanlarını ve inişlerindeki sebepleri kendilerine açıkça delâlet eden lafız ve tabirlerle izah etmek, açıklamaktır.” Başka bir tarife göre de tefsir; “Kur’ân-ı Kerîm’in lafızlarının nasıl okunacaklarını, bunların manalarını Arap lügati ve dil kurallarını, kaidelerini uygulayarak beyan, âyetlerin manalarını, delâlet ettiği anlamlarını, hükümlerini ve içerdiği kıssaları izah, bu âyetlerin muhkem ve müteşabih olanlarıyla, nâsih ve mensûh olanlarını açıklama, aralarındaki irtibat ve uyumu gösterip izhar, bunlardaki nükte ve incelikleri, beşeriyetin gücü ölçüsünde beyan ve izah etmek”ten ibarettir. Tefsirler Başlıca İki Kısma Ayrılır Birinci kısım, seleften (Hazreti Peygamber, sahâbe ve tâbiînden) nakledile gelen rivâyetlere dayalı olan “tefsîr-i naklî”dir ki, buna “bi-tariki’r-rivâye (rivâyet yöntemiyle) tefsir” de denir. Bu kısım tefsirlerde âyetlerin manaları, nüzûl sebepleri, nâsih ve mensûh olanları gösterilir. Böyle rivâyet yöntemiyle yazılan tefsirlerin başlıca kaynakları hadîs-i şerif kitaplarıyla siyer ve tarih kitaplarıdır. Bunlara muhalif, aklın hükmüne ters olan rivâyetlere itibar ve itimat olunamaz. İkinci kısım, sonradan tedvin edilen lügat ilmi, belâgat ilmi gibi dil ilimlerine dayanan tefsirlerdir. Bunlar bir dereceye kadar rivâyet de içerirler. Bunlardan her birine de “bi-tarîki’d-dirâye” (dirâyet yöntemiyle) tefsir” adı verilir. Tenbih: Kur’ân-ı Kerîm’in yorumu hakkında tefsir dışında “te’vil, tebyin, beyan, tâlim, tafsil, tasrif, i‘rab, şerh, tavzih” gibi kelimeler de kullanılmaktadır. Te’vil, lügat olarak; “bir şeyin dönüp dolaşıp vardığı son nokta, sözün neticesi, işin âkıbeti, rüyanın yorumu” gibi anlamlara gelmektedir. “evl” kelimesinden türemiştir. Te’vil, terim olarak (Istılahta) ise; “Allah’ın Kur’ân lafzında açık olmayan muradını kelâmın akışına, Kitap ve Sünnet’e uygun düşecek tarzda ilgili lafzın muhtemel manalarından çıkararak açıklamak” demektir. Tenbih: Celâleddin es-Süyûtî Rahimehüllâh, tefsir ilmini öğrenmenin farz-ı kifâye olduğu konusunda ulemânın icmâ ettiğini bildirmekte ve İslâm’daki üç temel ilimden birini tefsir diye göstermektedir. Tefsirin konusu Allah’ın insanlar için gönderdiği son ilâhî tebliği incelemek, amacı ise bu tebliği her seviyeden insana anlatıp tanıtmak, bununla insanların yolunu aydınlatmaktır. Râgıb el-İsfahânî’ye göre tefsir ilmi, gerek konusu gerek maksadı gerekse insanların ona olan ihtiyacı sebebiyle ilimlerin en şereflisidir. ET-TEFSÎRU’L-VÂZİHU’L-MÜYESSER KİMİN ESERİDİR? et-Tefsîru’l-Vâzihu’l-Müyesser’inin müellifi, hiç şüphesiz ilim dünyasında ilmî şahsiyeti ve güzel ahlâkıyla kendini kabul ettiren ve birçok âlimin övgüsüne mazhar olan Şeyh Muhammed Ali es-Sâbûnî hazretleridir. Şeyh Sâbûnî hoca efendi, rivayet ve dirayet sahibi müfessirlerin güzide tefsirlerini süzerek büyük bir titizlikle Safvetü’t-Tefâsîr eserini hazırladığı gibi et-Tefsîru’l-Vâzihu’l-Müyesser çalışmasına da aynı şekilde ihtimam göstermiş, öyle ki büyük bir ustalıkla günümüze hitap eden ve özellikle ilim yolcularının kolay anlayabileceği bir üslupla ibareleri işleyip dokuyarak kaleme almıştır. ŞEYH MUHAMMED ALİ ES-SÂBÛNÎ HAZRETLERİ’NİN HAYATI Asrımızın önde gelen âlimlerinden biri olan Şeyh Muhammed Ali es-Sâbûnî Rahimehüllâh; 19 Mart 1930’da Suriye’nin Halep şehrinde doğmuştur. Küçük yaşlarda ilme adanmış, ilk tahsilini babası Şeyh Cemîl Efendi’den almıştır. Yanı sıra Suriye’nin ileri gelen âlimlerinden Şeyh Muhammed Necîb Sirâc, Şeyh Ahmed eş-Şemmâ, Şeyh Muhammed Saîd el-İdlibî, Şeyh Râgıb et-Tabbâh, Şeyh Muhammed Necîb Hiyâta ve diğer bazı âlimlerden dersler almıştır. Muhterem Babası Şeyh Muhammed Ali es-Sâbûnî hazretlerinin ailesi, ilim ile şöhret bulmuş soylu ve köklü bir ailedir. Muhterem babası Şeyh Cemil es-Sâbûnî’dir. Şeyh Cemil Efendi Rahimehüllâh, Haleb Emevî Camii Müdürü, belâgat, lügat ve dinî ilimler ile asrının âlimleri arasında şöhret bulmuş seçkin bir zattır. Oğlu (Sâbûnî Hoca Efendi’nin) ilk hocası olup çocukluğundan beri kendisine Kur’ân-ı Kerîm, lügat ve farz olan dinî ilimleri güzel bir şekilde öğretmiştir. Oğluna son derece değer vermiş ve pekçe ilgilenmiştir. Hatta oğlu henüz 17 yaşındayken kendisini evlendirmiştir. Şeyh Cemîl Efendi, âlim-âbid olmakla beraber aynı zamanda çok sağlam bir hafızlığa sahiptir. Öyle ki Kur’ân-ı Kerîm’i ezbere Fâtiha’yı okur gibi okur ve Arap kurrâları arasında şöhret bulmuş olan şu sözü sıkça tekrar etmiştir: “Her gün beş cüz tekrar eden kimsede unutkanlık olmaz.” Nitekim Şeyh Cemîl Efendi vefat edeceği gün ailesi etrafında toplanmış, oğlu Sâbûnî Hoca Efendi de Kur’ân okumaktadır. Hüznünden sebep âyetleri karıştırıyor ve bir sûreden başka bir sûreye geçiyordur. Şeyh Cemîl Efendi, sekerât-ı mevt hâlinde olmasına rağmen oğlunun hatalarını düzeltmiştir. Bu hal devam ederken ruhunu teslim etmiştir. Allah rahmet eylesin. Âmin. Muhterem Annesi Aynı şekilde Muhterem annesi (Esmâ Dervîş) de âbide, müttakî, zâhide, çokça oruç tutan, zikreden, geceyi ihya eden ve şükreden bir hanımefendidir. Çocuklarını takvâ ve Resûlüllâh Sallallâhü Aleyhi ve Sellem’in sevgisi ile yetiştirtirmiştir. Sâbûnî Hoca Efendi’nin annesi son derece rikkat sahibi, kalbi yumuşak olup Resûlüllâh Sallallâhü Aleyhi ve Sellem’in adı anıldığında her defasında gözünden yaşlar gelen, ibadeti ile meşhur olmuş bir kimseydi. Öyle ki 90 yaşında olmasına rağmen ikindiden yatsı vaktine kadar yürüyerek Kabe’yi tavaf ederdi. Son günlerini hastanede baygın geçirmesine rağmen her ezan vakti şehadet parmağını kaldırırdı. Bu durum vefat edene kadar devam etmiştir. Vefat edince Cennetü’l-Muallâ’ya defnedilmiştir. Allah rahmet eylesin. Âmin. Hocasının Duası Sâbûnî Hoca Efendi’nin anlattığına göre sürekli olarak yanında hazır bulunduğu hocası allâme Muhammed Saîd el-İdlibî (kendisini çok sever, ilgi gösterir ve) şöyle derdi: “Hocamın bana buyurduğu duası ile sana dua edeceğim; “Allah’ım! Ali’yi senin dinin üzerinde sabit kıl. Onu ihlaslı eyle.” Sâbûnî Hoca Efendi devamında; o gün için basit bir dua olduğunu düşünmüştüm. Halbuki yaşlanınca o duanın eserini gördüm ve bundan sonra bütün talebelerime bu şekilde dua etmeye başladım. İlmî şahsiyeti Şeyh Muhammed Ali es-Sâbûnî Rahimehüllâh hafızlık başta olmak üzere lügat, ferâiz ve diğer şer‘î ilimleri babasından öğrenmiştir. Öte yandan Suriye’nin ileri gelen âlimlerinden farklı farklı dersler tahsil etmiştir. İlim ve irfan yuvası bir evde yetişen Sâbûnî Hoca Efendi, 16 yaşındayken minbere çıkararak vaaz etmeye başlamıştır. Lise eğitiminin ardından 1952 yılında Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesini bitirmiş, daha sonra aynı üniversiteden İslam Hukuku (Şer‘î Kadâ) bölümünde tahassüs eğitimini de tamamlamıştır. Buradan (Ezher’den) şeref diploması alarak 1954 yılında mezun olmuştur. 1954 yılında Ezher’den, (günümüzde doktora olan) el-Âlimiyye diplomasını almaya hak kazanmış olan Sâbûnî Hoca Efendi, daha sonra tekrar Suriye’ye dönmüş ve 8 yıl tedrisat faaliyetinde bulunmuştur. Suriye’de 8 yıl tedris hayatından sonra Suudi Arabistan’a hicret etmiş ve Mekke-i Mükerreme Üniversitesi Eğitim Fakültesi ve Eş-Şerîa (Şeriat) Fakültesinde dersler vermeye başlamıştır. Burada 28 yıl tedris hizmeti yapmış birçok üniversite hocaları yetiştirmiştir. Aynı zamanda Ümmü’l-Kura Üniversitesi’nde birçok eserin tahkikini yapmıştır. Şunu da belirtelim ki Sâbûnî Hoca Efendi uzun yıllar Suriye Âlimler Birliği başkanlığını da yürütmüştür. Davet ve Nasihatlerindeki Üslubu Hiç şüphesiz bir kimseye hikmet (ince anlayış) verilmişse o kimse büyük bir manevî devlet (kazanç) sahibi olmuş demektir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: «Kime hikmet verilirse o kimse birçok hayra nâil olmuş demektir.» Şeyh Muhammed Ali es-Sâbûnî hazretleri de bu büyük devletle müşerref olmuş kimselerdendir. Zira Sâbûnî Hoca Efendi’nin oturduğu mahallede sesi güzel Cezayir’li olan bir imam vardı. Bu imam namazı çok uzatırdı. Sâbûnî Hoca Efendi’nin en küçük oğlu bu duruma rahatsız olmuş, ancak bu durumu nasıl imama izah edeceğini bilmemişti. Bu sebeple konuyu babasına anlatmış, babası da kendisine şu tavsiyede bulunmuştu: “İmama git ve ‘Sizden biriniz, insanlara namaz kıldırdığı zaman hafif tutsun. Çünkü onların arasında zayıf, hasta ve yaşlılar vardır. Herhangi biriniz kendi başına namaz kıldığında ise dilediği kadar uzatsın.’ hadisinin sıhhatini sor.” Çocuğu babasının kıymetli nasihatini dinleyip dediğini yapmıştır. Bu olaydan sonra imam çocuğun meramını anlamış ve bir daha namazı uzatmamıştır. Mekke’deki Fakirleri Gözetmesi Şeyh Sâbûnî Hoca Efendi her sabah namazından sonra gizlice çıkar, en güzel yemekleri alır Mekke fakirlerine dağıtırdı. Ayrıca harem etrafında bulunan fakirlere de para dağıtırdı. «Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz.» âyeti gereğince eskimiş parayı değil, yeni parayı seçer koku sürer sonra verirdi. İhtiyaç sahibi kimseleri mümkün mertebe gözetir ihtiyaçlarını giderirdi. (Radıyallâh-Rahimellâh). Kur’ân-ı Kerîm ile Münasebeti Babası Şeyh Cemîl Efendi’nin “Her gün beş cüz tekrar eden kimsede unutkanlık olmaz.” nasihatiyle amel ederek bol bol Kur’ân-ı Kerîm’i tekrar ederdi. Nitekim bunun bereketini görmüş, 91 yaşına ulaşmasına rağmen unutkanlık yaşamamış, ilmî meseleleri ve yazdığı kitapların muhtevasını unutmamıştı. Güzel şahsiyeti İlim bakımından son derece bilgili ve insanlarla iletişimi çok sıcak olan Muhammed Ali es-Sâbûnî hazretleri, vakarlı bir kişilik sahibiydi. Peygamber Efendimizin ahlâkını aynen yaşayan bir şahsiyetti. İlmi tercih eden ve bunu da yaşantısına rehber eden birisiydi. İlmiyle âmil, ihlasıyla kâmil, ibadetleriyle âbid, zikriyle zâkir, şükrüyle şâkir ve islamın tervici için kendisini ilme adamış mümtaz bir din âlimiydi. Şunu da belirtmek gerekirse; Şeyh Sâbûnî Hoca Efendi’nin engin ilmi ve güzel şahsiyeti eserlerine de aksetmiş gerek metodu ve gerekse içeriği açısından kıymetli eserleri çok beğenilmiş ve dünyanın birçok yerinde ders kitabı olarak henüz okutulmaktadır. Son olarak; ünlü âlim Muhammed Ali es-Sâbûnî hazretleri, asırlarca Dîn-i Mübîn İslâm’ın bayraktarlığını yapmış olan Osmanlı’ya duyduğu sevginin neticesinde Türkler’e ve Türkiye’ye her zaman ayrı bir sevgi beslemekle tanınmış ve en küçük kızını da Türk olan bir gençle evlendirmiştir. Sâbûnî Hoca Efendi’nin Vefatı İslam dünyasının güzide âlimlerinden Suriye’nin Haleb şehrinde doğmuş, ilim ve irfan sahibi bir ailenin içinde yaşamış, 30 küsur sene ömrünü Mekke-i Mükerreme’de geçirmiş, birçok eser telif ederek özellikle Safvetü’t-Tefâsîr adlı tefsiriyle meşhur olmuş, “Hâdimü’l-Kitâb ve’s-Sünne” olan Şeyh Muhammed Ali es-Sâbûnî hazretleri, Türkiye’nin Yalova şehrindeki evinde 91 yaşında 19 Mart 2021 Cuma günü sabah saat 10:00’da Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Son saatlerinde Dönüş ancak onadır âyet-i kerîmesini tekrar ederek ruhunu teslim etmiştir. Allah Teâlâ, Kıymetli Hocamıza Rahmet Eylesin, Cennetiyle Cemaliyle Müşerref Kılsın. Âmin. ŞEYH MUHAMMED ALİ ES-SÂBÛNÎ HAZRETLERİ’NİN ESERLERİ Şeyh Sâbûnî Hoca Efendi, davet, tedris, fetva, sulh gibi birçok işlerine rağmen, Allah Teâlâ, onun vaktine bereketler vermiş de birçok telif, tahkik ve ihtisar çalışmaları yapmıştır. Arapça ve Şer‘î ilimlere dair birçok kitap telifinde bulunmuştur. Kitapları Türkçe, Farsça, Malayca, Urduca, İngilizce ve Fransızca gibi birçok dillere tercüme edilmiş ve dünyanın birçok yerlerine ulaşmıştır. et-Tefsîru’l-Vâdıhu’l-Müyesser (1 cilt). Safvetü’t-Tefâsîr (3 cilt), en meşhur kitabı budur. el-Mevârîs fi’ş-Şerî‘ati’l-İslâmiyye (1 cilt). Min Künûzi’s-Sünne (1 cilt). Ravâ’i‘u’l-Beyân fî Tefsîri Âyâti’l-Ahkâm (2 cilt). Kabes min Nûri’l-Kur’âni’l-Kerîm (8 cilt). es-Sünnetü’n-Nebeviyye Kısmün mine’l-Vahyi’l-İlâhiyyi’l-Münezzel. Mevsû‘atü’l-Fıkhi’ş-Şer‘iyyi’l-Müyesser. ez-Zevâcü’l-İslâmî el-Mübekkir Se‘âde ve Hasâne (Risâle). el-Hedyü’n-Nebeviyyi’s-Sahîh fî Salâti’t-Terâvîh (Risâle). Îcâzü’l-Beyân fî Suveri’l-Kur’ân (1 cilt). Mevkıfü’ş-Şerî‘ati’l-Garrâ’ min Nikâhi’l-Müt‘a (Risâle). Hareketü’l-Ardi ve Deverânuhâ Hakîkatün ‘İlmiyyetün Esbeteha’l-Kur’ân (Risâle). et-Tibyân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân (1 cilt). ‘Akîdetü Ehli’s-Sünne fî Mîzâni’ş-Şer‘i (Risâle). en-Nübüvve ve’l-Enbiyâ (1 cilt). es-Salât (Risâle). el-Mehdî ve Eşrâtu’s-Sâ‘a (Risâle). el-Muktetaf min ‘Uyûni’ş-Şi‘r (1 cilt). Keşfü’l-İftirâ’ât fî Risâleti’t-Tenbîhât Havle Safveti’t-Tefâsîr (Risâle). Dürretü’t-Tefâsîr (1 cilt). Cerîmetü’r-Ribâ Ahtaru’l-Cerâimi’d-Dîniyye ve’l-İctimâiyye (Risâle). et-Tebsîr bimâ fî Rasâili Bekr Ebû Zeyd mine’t-Tezvîr (Risâle). Şerhu Riyâzi’s-Sâlihîn (1 cilt). Şübühât ve Ebâtîl Havle Teaddudi Zevcâti’r-Resûl (Risâle). Risâle fî Hukmi’t-Tasvîr (Risâle). Me‘âni’l-Kur’âni’l-Kerîm li’n-Nehhâs (6 cilt). el-Muktetaf min ‘Uyûni’t-Tefâsîr li’l-Mansûrî (5 cilt). Muhtasar Tefsîri İbn Kesîr (3 cilt). Muhtasar Tefsîri’t-Taberî (2 cilt). Tenvîru’l-Ezhân min Tefsîri Rûhi’l-Beyân li’l-Bursevî (4 cilt). el-Munteka’l-Muhtâr min Kitâbi’l-Ezkâr li’n-Nevevî (1 cilt). Fethu’r-Rahmân bi-Keşfi mâ Yeltebisu fi’l-Kur’ân li’l-Ensârî (1 cilt). Ve daha buraya sığmayacak kadar başka eserleri de mevcuttur. ET-TEFSÎRUL-VÂDIHU’L-MÜYESSER ESERİN HAZIRLANIŞI Muhakkık Hoca Efendiler tarafından tashih edilmiştir. Güncel imla kurallarına uygun olarak hazırlanmıştır. Yeni mizanpaj yapılmıştır.
550.00 ₺ -
Gurre ve Şerhul Gurre fil Mantık
Allâme Seyyid Şerif el-Cürcâni’nin (v. 816/1413) Farsça olarak kaleme aldığı, daha sonra oğlu Nureddin Muhammed b. Ali el-Cürcânî (v. 837/1434) tarafından ilaveler de eklenerek Arapçaya tercüme edilen el-Gurre isimli mantık risalesinin, Kutbüddin es-Safevî (v. 955/1548) tarafından Şerhu’l-Gurre fi’l-Mantık adıyla yapılan şerhidir. Metin, konuları sistematik bir şekilde ele alması, her meseleyi misaller getirmekle anlaşılmasını kolaylaştırması ve muhtasar olması yönüyle mantık ilmine yeni başlayanlar için ders kitabı olma hüviyetine sahiptir. İsmailağa Telif ve Araştırma Merkezi tarafından tahkik edilen bu eser, üç nüshadan mukabele edilmiş olup, önemli görülen nüsha farkları dipnotlarda belirtilmiş, anlaşılması zor veya kapalı görülen yerler dipnotlarda izah edilmiş, ayrıca konuların daha iyi anlaşılması için bölüm sonlarına şemalar eklenmiştir. Dirase kısmında müellif ve şârihin hayatı ve eserleri hakkında bilgiler verilmiş, okuyucunun metinden kopmaması ve zihinde daha kalıcı olması için metin kısmı gerekli başlıklandırma ve paragraflandırma yapılarak kitabın baş tarafına ayrıca konulmuştur.
185.00 ₺ -
-
-
Şerhul Akaidil Adudiyye Yeni Dizgi Tahkîkli
Şerhu’l-Akâidi’l-Adudiyye, hicrî 10. asırda yaşamış Eş‘arî kelamcılardan İmâm Celâlü’d-Dîn ed-Devvânî tarafından kaleme alınan eserdir. Bu eser Adudüddîn el-Îcî’nin Akâidü’l-Adudiyye isimli eserinin şerhidir. Devvânî’nin en meşhur eserlerinden olan bu esere birçok haşiyeler yazılmış ve Osmanlı Medreselerinde uzun yıllar ders kitabı olarak okutulmuştur. Eserin Tahkikinde İzlenen Yollar: • Eser ülkemizin farklı kütüphanelerinden bulunan nüshalardan mukabele edildi. • Birçok yerinde haşiyelerden nakiller ile talikler yapıldı. • Bazı kapalı yerlerde harekelendirmeler yapıldı. • Garip kelimelerin manaları verildi. • Âyetlerin referansları ve hadislerin tahricleri yapıldı. • Eserde ismi geçen âlimlerin kısa hâl tercemeleri yapıldı.
135.00 ₺ -
Manihul Ğana Şerhul Bina Yeni Dizgi Tahkîkli
Sarf ilminin yapı taşlarından kabul edilen ve Arapça bablar hakkında kaleme alınmış olan kadîm “Binâ” metninin en eski şerhlerindendir. İki yüzü aşkın kaynaktan istifade edilerek hazırlanan eser, iki nüshadan tahkik edilerek yayıma hazırlanmıştır. Kitapta metin ve şerh ayrı ayrı iki kütlede olacak şekilde, iki renkle mizanpajlanarak okuma kolaylığı sağlanmıştır.
135.00 ₺ -
Gurre ve Şerhul Gurre fil Mantık
Allâme Seyyid Şerif el-Cürcâni’nin (v. 816/1413) Farsça olarak kaleme aldığı, daha sonra oğlu Nureddin Muhammed b. Ali el-Cürcânî (v. 837/1434) tarafından ilaveler de eklenerek Arapçaya tercüme edilen el-Gurre isimli mantık risalesinin, Kutbüddin es-Safevî (v. 955/1548) tarafından Şerhu’l-Gurre fi’l-Mantık adıyla yapılan şerhidir. Metin, konuları sistematik bir şekilde ele alması, her meseleyi misaller getirmekle anlaşılmasını kolaylaştırması ve muhtasar olması yönüyle mantık ilmine yeni başlayanlar için ders kitabı olma hüviyetine sahiptir. İsmailağa Telif ve Araştırma Merkezi tarafından tahkik edilen bu eser, üç nüshadan mukabele edilmiş olup, önemli görülen nüsha farkları dipnotlarda belirtilmiş, anlaşılması zor veya kapalı görülen yerler dipnotlarda izah edilmiş, ayrıca konuların daha iyi anlaşılması için bölüm sonlarına şemalar eklenmiştir. Dirase kısmında müellif ve şârihin hayatı ve eserleri hakkında bilgiler verilmiş, okuyucunun metinden kopmaması ve zihinde daha kalıcı olması için metin kısmı gerekli başlıklandırma ve paragraflandırma yapılarak kitabın baş tarafına ayrıca konulmuştur.
165.00 ₺ -
Telhisul Miftah Eski Dizgi Siraç Yayınevi
Sekkâkî’nin (ö. 626/1229) kaleme aldığı, Arap edebiyatının meşhur eserlerinden Miftâhu’l-ʿulûm’un belâgata dair üçüncü bölümü, Hatîb el-Kazvînî (ö. 739/1338) tarafından Telhîsu’l-Miftâh adıyla ihtisar edilmiş, Osmanlı medreselerinde de uzun yıllar okutulmuştur. Bu kıymetli eser, asıl nüshasından tıpkıbasım ile neşredilmiş ve okuyucularımızın istifadesine sunulmuştur.
105.00 ₺ -
-
Hallül Meakıd Siraç Yayınevi
Şemseddin es-Sivâsî (ö. 1006/1597) tarafından, İbn Hişâm en-Nahvî’nin (ö. 761/1360) “el-İ‘râb ‘an Kavâ‘idi’l-İ‘râb” adlı eseri üzerine kaleme alınan bu güzide şerh; müellif nüshasından tahkik edilerek yayıma hazırlanmış ve ilim talebelerinin istifadesine sunulmuştur.
125.00 ₺ -
İşaratül Meram Şerhu El Usülül Münife
İşârâtül-Merâm, Osmanlı âlimlerinden Beyâzîzâde Ahmed Efendi’nin Ebû Hanîfe’nin itikadî görüşlerini ele aldığı el-Usûlü’l-Münîfe adlı eserine yine kendisinin yazdığı şerhtir. Beyâzîzâde Rahimehüllâh, Mâtürîdîler ile Eş‘arîler arasındaki görüş farklarının 50 civarında olduğunu ikrar etmiş ve bunlardan 36 tanesini İşârâtül-Merâm’ın da zikretmiştir. Beyâzîzâde Ahmed Efendi, el-Usûlü’l-Münîfe eserinin ilâhiyyât, kader ve nübüvvet bahislerini içeren kısmını -İşârâtü’l-merâm min ‘İbârâti’l-İmâm- adıyla şerh edip dördüncü Mehmed’e arzetmiştir.
195.00 ₺ -
-
Şerhül Emali Yeni Dizgi
Molla Ali el-Kârî’nin (rahimehullâh), kadim akide manzumelerinden “Bed’ü’l-Emâlî” üzerine yazdığı “Dav’u’l-Me‘âlî” ismindeki meşhur şerh, üç yazma nüshaya mukabele edilerek hazırlanmıştır. Ömer Faruk Korkmaz hocaefendi tarafından önemli dipnotların eklendiği eser
100.00 ₺ -
Sarf Yeni Dizgi Tahkikli
Sarf Kitabı Yeni Dizgi Tahkikli Osmanlı medreselerinin ve klasik müfredatın vazgeçilmez eserlerinden Emsile, Bina, Maksud ve İzzî kitaplarını cem eden kadîm “Sarf Kitabı” asıl nüshadaki haşiyeleriyle birlikte yeniden dizilmiş ve yayıma hazırlanmıştır.
110.00 ₺ -
Nahiv Arapça Yeni Dizgi
Osmanlı medreselerinin ve klasik müfredatın vazgeçilmez eserlerinden Avâmil, İzhâr ve Kâfiye kitaplarını cem eden kadîm “Nahiv Kitabı”nın Tahkikinde izlenilen yol: Mecmu içerisindeki herbir kitap dört ayrı nüshaya mukabele edilerek hazırlanmıştır. Metin, mahtûtlardaki imlâî farklılıklara işaret edilmeksizin bu dört nüshadan yeni yazım kurallarına göre ispat edilmiştir. Nüshalardaki yan kayıtlar dipnot olarak eklenmiştir. Gerek görülen yerlerde rakamlandırma yapılmıştır. Avâmil metninin tamamı, İzhâr metninin tamamına yakın bir kısmı, Kâfiye metni ve hâşiyelerin sadece müşkil yerlerinde hareke koyulmuştur.Hâşiyelerin içerisinde geçen metin çift parantez » « ile belirtilmiştir. Metinde birden fazla i‘râbı olan bir kelime zikredildiğinde en meşhur olan i‘râb ile harekelendirilmiştir. Metinde geçen âyetler ayet parantezi ?? içerisine alınmıştır. Ayrıca sûre ismi ve âyet rakamı vermek suretiyle âyetlerin Kur’ân’dan yerlerini belirtilmiştir. Metinde geçen hadisler çift parantez (tansîs) içerisine » « alınmıştır. Metne yaptığımız ilaveleri köşeli parantez içerisinde belirtmekle birlikte dipnotta ilavenin nerden yapıldığı bildirilmiştir. Talebeye kolaylık olması için, köşeli parantez içerisinde konularla ilgili başlıklar eklenmiştir. Mukabelede kullanılan ve medreselerde meşhur olan iki matbu nüshanın orijinal sayfa numaraları sayfa kenarlarında yazılmıştır. Kitabın sonuna içerik fihristi eklenmiştir.
155.00 ₺ -
-
Mektubatı İmamı Rabbani Tek Cilt
Yeni Dizgi ve Tahkikli Mektubatı Rabbani; İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû)’nun en geniş hacimli olan ve inciden daha değerli marifetleri barındıran üç ciltlik Farsça eseridir. Eser genel olarak Ehl-i Sünnet inancının vazgeçilmez sabiteleri ekseninde kelâmî, fıkhî ve tasavvufî çok önemli bilgiler içermektedir. MEKTUBATI RABBANİ KİMİN ESERİDİR? İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû)’nun farklı zamanlarda müridlerine, dostlarına ve yakınlarına yazdığı mektuplar derlenerek bu kıymetli eser (Mektubatı Rabbani) oluşturulmuştur. İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû), mektuplarında yer yer sorulan sorulara cevap vermiş; bazen gördüğü bir hatayı ikaz etmiş, kimi zaman da İslâm’ın o dönemde bulunduğu durum hakkında Müslümanları uyarıcı ve bilgilendirici bir dil kullanmıştır. Dolayısıyla asırlardır başta mutasavvıflar olmak üzere kelâmcılar, fıkıhçılar, hatta tarihçiler bu eser (Mektubatı Rabbani)’den istifade etmişlerdir. Mektubatı Rabbani Birinci cilt; on yedi yıl içerisinde yazılmış olan 313 mektubun 1025 (1616) yılında Yâr Muhammed Cedîd Talekânî tarafından derlenmesiyle meydana getirilmiştir. Mektubatı Rabbani İkinci cilt; 1028 (1619) yılında Mevlânâ Muhammed Masum (Kuddise Sirruhû)’nun emriyle Abdülhay Hisârî tarafından Esmâ-i Hüsnâ’ya muvafık olarak 99 mektuptan oluşacak şekilde derlenmiştir. Mektubatı Rabbani de bu zata gönderilmiş olan birkaç adet mektup bulunmaktadır. Mektubatı Rabbani Üçüncü cilt; 1031 (1622) yılında Berekât-ı Ahmediyye sahibi Muhammed Haşim Kişmî tarafından derlenmiştir. Bu ciltte de 124 mektup bulunmaktadır. Mektubatı Rabbani (Mektûbât), Arapça ve Türkçe’ye de kazandırılmıştır. 1302 (1887) yılında Muhammed Murad Kâzânî tarafından iki cilt olarak Arapça’ya çevrilmiştir. Bu tercüme 1316 (1901) yılında Mekke’de basılmış, 1963 yılında da İstanbul’da tıpkıbasımı yapılmıştır. Gulam Mustafa Hân’ın Farsça olarak neşrettiği nüshanın da 1977 yılında İstanbul’da tıpkıbasımı gerçekleştirilmiştir. Mektubatı Rabbani’nin Osmanlıca tercümesi Mehmed Emin Tokadî’nin halifelerinden Müstakimzâde Süleyman Efendi (v. 1202/1788) tarafından gerçekleştirilmiş olup İstanbul’da (1277) basılmıştır. Mezkûr zat, Muhammed Masum (Kuddise Sirruhû)’nun mektuplarını da tercüme etmiştir. Ayrıca, Mektubatı Rabbani günümüz Türkçesine de kazandırılmıştır. Mektubatı Rabbani İmam-ı Rabbani Hazretlerinin El yazısı İMAM-I RABBANİ (KUDDİSE SİRRUHÛ)’NİN HAYATI Mektubatı Rabbani’nin müellifi, Silsile-i Tarîkat-ı Nakşibendiyye büyüklerinden ve aktâb gülşeni’nin kutublarından, hakîkat rumuzlarının kâşifi, evliyanın önderi, ilâhî feyizler masdarı, muhakkık ulemanın umdesi, ilâhî ilimler hazinesi, ulaşanların gavsı, ariflerin kutbu, velâyet-i Muhammediyye’nin burhanı, Şerîat-ı Mustafaviyye’nin hücceti, ikinci bin yılın müceddidi, Mevlânâ Ahmed el-Fârûkî es-Serhendî İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) hazretleridir. Silsile-i Aliyye-i Nakşibendiyye’nin yirmi dördüncü altın halkasıdır. İMAM-I RABBANİ (KUDDİSE SİRRUHÛ) KİMDİR? İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) aşûrâ günü 10 Muharrem 971 (m. 1563)’de Serhend (Sirhind, Serhind)’de dünyayı teşrif etmiş olup, Emîrü’l-Mü’minîn Ömer el-Fârûk (Radıyallâhü Anh) hazretlerinin mübarek nesebindendir. Nesebinin tamamı sâlih ve fazıl kimseler olup, zamanlarının büyük âlimleriydi. Babası Şeyh Mahdûm Abdulehad (Kuddise Sirruhû) yüksek makamlar ve aklî-naklî ilimler sahibi, devamlı seyahat eden, iyiliği anlatıp kötülükte men eden bir zattı. Şeyh Mahdûm (Kuddise Sirruhû), Hindistan’ın Skendere kasabasında bir müddet kalmaya ve ilim neşrine niyetlendi. Bir gün kendisine o memleketin asil ailelerinden sâliha bir hanım için nikâh talebi iletildi. İlk önce bu talebe bir özürle birlikte olumsuz cevap verse de daha sonra kabul etti ve bu hanımı kendisine nikâhladı. Bu ziyadesiyle sâliha ve iffetli hanımdan da İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) gibi büyük bir zat dünyaya geldi. İmam Rabbani (Kuddise Sirruhû) Şeyh Mahdûm’un yedi oğlundan dördüncüsüdür. Şeyh Mahdûm’un diğer oğulları da nisbet sahibi, sâlih kimselerdi. Nâm-ı meşhûr İmam-ı Rabbani, İzn-i Hak ile tecdid etti bu dini. Yetmiş bin velînin serdarı olan (Mektubatı Rabbani müellifi) İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) hazretleri ikinci bin yılın müceddidi addedilmiştir. Müceddid, “tecdîd” mastarından müştak (türemiş) olup, “yenileyen” anlamına gelir. Ebû Hüreyre’den (Radıyallâhü Anh) rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: » إِنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ لِهَذِهِ الأُمَّةِ عَلَى رَأْسِ كُلِّ مِائَةِ سَنَةٍ مَنْ يُجَدِّدُ لَهَا دِينَهَا « Şüphesiz ki, Allah (Celle Celâlühû) bu ümmete her yüz sene başında ümmet için din(işlerin)i yenileyecek zatlar gönderir. İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû), Mektubatı Rabbani de şöyle buyurmuştur: “Her yüz (sene) başında bir müceddid gelip geçmiştir. Lakin yüz (senenin) müceddidi bin (senenin) müceddidi gibi değildir. Aralarındaki fark yüz ile bin arasındaki fark gibidir; hatta daha da fazladır. Müceddid olan zat, o müddet içerisinde ümmete gelen varidâtın kendisi vasıtasıyla geldiği kimsedir. İsterse o vaktin kutupları, evtâdı, ebdâli ve nücebâsı bulunmuş olsun.” Mustafa İsmet Garibullah Büyük Şeyh Efendi (Kuddise Sirruhû) Risâle-i Kudsiyye’de İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin tecdid makamı hakkında şöyle buyurmuştur: Husûsa elf-i sânîde müceddid, Ahmedü’l-Fârûki’s-Serhendî ceyyid. Turuk usûlini tasfîye ve tecdîd, O etti feyzi zâhir hem de şâhid. Bu feyzi bul azîz Hakk’a gidelim, Cemâl-i bâ kemâle seyr idelim. İMAM-I RABBANİ (KUDDİSE SİRRUHÛ) ÇOCUKLUĞU VE İLİM TAHSİLİ İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) daha çocukken kendisinde olağanüstü haller müşahede ediliyordu. Menkuldür ki, çocukluk zamanında kendisine büyük bir hastalık isabet etti. Öyle ki, hanelerinde büyük bir üzüntü meydana gelmiş, neredeyse hayatından ümidi kesmişlerdi. Bu rahatsızlığından dolayı babası Şeyh Mahdûm (Kuddise Sirruhû)’nun senelerce sohbetinden istifade ettiği Şâh Kemâl (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin yanına götürülüp dua istendiğinde şöyle buyurdu: “Hiç üzülmeyiniz! Bu çocuk uzun yaşayıp, ilmiyle amil olan büyük bir âlim, eşsiz bir ârif olacak.” Bununla birlikte Şâh Kemâl (Kuddise Sirruhû) birçok kere İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) hakkında Şeyh Mahdûm’a (Kuddise Sirruhû) büyük müjdeler vermiştir. Ahmed el-Fârûkî (Kuddise Sirruhû) hazretleri ilk eğitimini babasından aldı. Müthiş bir zekâ ve muhakeme kabiliyeti bulunan Ahmed el-Fârûkî (Kuddise Sirruhû) küçük yaşına rağmen Kur’ân-ı Kerîm hıfzını tamamladı. Dönemin birçok muhakkık ulemasından çeşitli ilimlerde dersler aldı. İlimde bir hayli ilerledikten sonra Siyâlkût’e giderek orada Allâme Abdülhakîm es-Siyâlkûtî’nin de (Kuddise Sirruhû) hocası olan Şeyh Kemâlüddîn el-Keşmîrî (Kuddise Sirruhû)’den ilim tahsil etti. Mezkûr zat mantık, kelâm ve usûl-i fıkıh alanlarında çok mahir bir müderristi. Daha sonra İbn Hacer el-Heytemî (Rahimehullâh)’ın talebelerinden olan Şeyh Yakub es-Sarfî (Kuddise Sirruhû)’dan bazı hadis metinlerini okudu. İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû), aklî-naklî, usûlî-furû’î ilimleri tamamladıktan sonra ilim kürsüsüne oturarak talebelere ders verdi. Bu arada Arapça ve Farsça olmak üzere Risâle-i Tehlîliyye ve Redd-i Şî‘a gibi bazı risaleler kaleme aldı. Babası, henüz on yedi yaşına geldiğinde ilimleri cem etmiş ve ulema arasında belirli bir mekaneti elde etmiş olan Mevlânâ Ahmed el-Fârûkî (Kuddise Sirruhû) hazretlerine Kâdiriyye, Sühreverdiyye ve Çeştiyye tarikatlarından icâzet verdi. Bundan sonra ilim-irfanın yayılması ve saliklerin terbiyesiyle meşgul oldu. Fakat Tarikat-ı Nakşibendiyye-i Aliyye nisbetini elde etmek için ruhunda büyük bir arzu vardı. Çünkü Nakşibendiyye nisbetinin faziletinin farkındaydı. Nakşibendiyye büyüklerinin vasıflarını özellikle babasından dinler, devamlı onların risalelerini okurdu. Haremeyn’i ve Hazret-i Risâlet-penâh Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’i ziyaret etmek için çok arzulu olan İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) yaşlı olan babasını hasrette bırakmak istemediğinden bu ziyaretlerini bir zaman gerçekleştiremedi. Ancak İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû), 1007 senesinde babası vefat ettikten bir sene sonra Mekke ve Medine’ye kavuşmak üzere Serhend’den yola çıktı. Hindistan’ın en meşhur şehirlerinden olan Delhi’ye geldiğinde Şeyh Hasen el-Keşmîrî (Kuddise Sirruhû) onu Mevlânâ Muhammed Bâkî (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin huzuruna götürdü. İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) hazretleri şeyhiyle tanışmasına ve inabe almasına vesile olan Şeyh Hasan el-Keşmîrî’ye (Mektubatı Rabbani’den) bir mektubunda şu şekilde teşekkürde bulunmuştur: “Bu fakir, rehberlik iyiliğinizin teşekkürü konusundaki kusurunu itiraf, iyiliğinizin karşılığını vermekteki acziyetini ikrar etmektedir. Nasıl etmeyebilir ki! Zira bütün bu işler o nimete mebni, bütün bu haller o ihsanınıza bağlıdır. Güzel vasıtalığınız sayesinde bana, az kimseye nasip olan şeyler verildi; bereketli aracılığınız sebebiyle çok az kimsenin tattığı zevkleri yaşadım. Bana, çoğu kimseye müyesser olmayan özel bahşişler ve bunların ilimleri verildi. Haller, makamlar, zevkler, vecdler, ilimler, marifetler, tecelliler, zuhuratlar… bunların hepsi benim için yükselme basamakları kılındı. Hak Sübhânehû’nün yardımıyla bu basamaklarla kurb (yakınlık) derecelerine ve vusûl (ulaşma) menzillerine ulaştım. Kurb ve vusûl kelimelerini seçmem ibare darlığındandır. Yoksa bu makamda ne kurb, ne vusûl, ne ibâre, ne işâret, ne şuhûd, ne müşâhede, ne hulûl, ne ittihâd, ne keyfiyet, ne neredelik, ne zaman, ne mekân, ne ihâta, ne sereyân, ne ilim, ne marifet, ne cehâlet, ne hayret… hiçbiri yoktur. Şiir: Kuşumdan ne alâmet ibrâz edeyim sana? Kendisi Anka kuşu gibi mevhûmdur. Anka’nın insanlar arasında bir ismi vardır, Benim kuşumun isminde bile istikrar yoktur. İMAM-I RABBANİ (KUDDİSE SİRRUHÛ) YÜKSEK HÂLLERİ VE KERAMETLERİ İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) gece-gündüz huzur üzere ibadet ederdi. Tam bir itmi’nân, huzûr ve cem’iyyetle teheccüd namazı kılardı. Teheccüd namazından sonra tam bir huşû’ ve istiğrâk ile murâkabeye otururdu. Sabah namazının sünnetini evde kıldıktan sonra zikre oturur, mescide gidene kadar bu hal üzere devam ederdi. Sabah namazını müridanıyla birlikte kıldıktan sonra işrak vaktine kadar zikirle meşgul olur, işrak namazını kıldıktan sonra evine giderdi. Oruç tutmaya ve nafile ibadetlere çok önem verirdi. İMAM-I RABBANİ (KUDDİSE SİRRUHÛ) MANEVİ MİRASI İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) hazretleri Müslümanlara iki harikulâde miras bırakmıştır. Birisi eserleri diğeri ise oğullarıdır. İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin başta Silsile-i Aliyye’nin yirmi beşinci halkası olan Mevlânâ Muhammed Masum (Kuddise Sirruhû) olmak üzere oğullarının hepsi kâmil ve fazıl zatlardı. Oğulları dışında birçok fazilet sahibi zatlar yetiştiren İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) Horasan, Bengal, Medine-i Münevvere, Sehârenfûr, Lâhor, Kâbil, Belh ve Tâlekân gibi önemli merkezlere halifeler göndererek bu bölgelerde İslam’ın tervicine vesile olmuştur. Mevlânâ İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin bir bölümünü mücerreden İslam müdafaasına hasrettiği Farsça ve Arapça dilde yazmış olduğu eserleri vardır. İMAM-I RABBANİ (KUDDİSE SİRRUHÛ) VEFATI Altmış üç seneye harikulâde marifet ve mertebeleri sığdıran Hazret-i İmam-ı Rabbani Ahmed el-Fârûkî (Kuddise Sirruhû) 1034 (1624) yılı Safer ayında vefat etti. Kabri Serhend’de aile mezarlığındadır. Allah (Celle Celâlühû) bizleri şefaatine nâil eylesin… Âmîn MEKTUBATI RABBANİ ESERİNİ NASIL HAZIRLADIK? İmam-ı Rabbani’nin (ö. 1034/1624) dostlarına gönderdiği mektuplarından derlenen, en kapsamalı ve en meşhur mektup külliyatı olan, tasavvufun başlıca kaynaklarından, aslı Farsça olup, Kazanlı Muhammed Murad Minzelevî (1855-1934) tarafından Arapçaya çevrilmiş olan “Mektubatı Rabbani”, asıl nüshadaki haşiyeleriyle birlikte yeniden dizilerek okuyucuların istifadesine sunulmuştur. Mektubatı Rabbani’nin hazırlanmasında izlenilen metot: Metnin müşkil yerleri, âyetler, hadisler ve şiirler tam bir şekilde harekelenmiştir. Ayet-i Kerîmelerin ve Hadîs-i Şerîflerin tahric ve referansları yapılmıştır. Asıl nüshadaki bazı yan kayıtlar dipnot olarak eklenmiştir. Metinde geçen âyetler, çiçekli parantez () içine alınmıştır. Metinde geçen hadisler tırnak «» içine alınmıştır. Okuyucuya kolaylık sağlaması açısından metinde paragrafladırma ve noktalama işlemi yapılmıştır. Sayfa numaralandırmasında mukabelede kullanılan ve medreselerde meşhur olan eski matbu nüshanın orijinal sayfa numaralarına muvafık kalınmıştır. Metinde Arapça olmayan isimler bizzat o dile mensup bilginler tarafından tetkik edilerek zabtı tespit edilmiştir. Metinde geçen kitap isimleri tırnak «» içine alınmıştır.
250.00 ₺ -
Min Künuzis Sünne
MİN KÜNÛZİ’S-SÜNNE من كنوز السنة Muhammed Ali Sâbûnî Hocaefendi tarafından kaleme alınan ve seçilmiş hadis-i şerifleri lügat, nahiv, belâğat, râvî ve edebî şerh yönünden inceleyen eserdir.
105.00 ₺ -
Muribül Kafiye Yeni Dizgi
MURİBÜL-KAFİYE الفوائد الشافية على إعراب الكافية (معرب الكافية) Mu‘rib edebiyatının en önemli isimlerinden Zeynîzâde Hüseyin Efendi’nin (rahimehullâh), İbnü’l-Hâcib’in (rahimehullâh) “el-Kâfiye” isimli eserine yazdığı “el-Fevâidü’ş-Şâfiye alâ İ‘râbi’l-Kâfiye” adındaki mu‘ribdir. Çalışmanın en önemli özelliği Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Atıf Efendi, nr. 2608) bulunan müellif hattından tahkik edilerek yayıma hazırlanmış olmasıdır. Tahkikte izlenilen usûl: Müellifin yazdığı ve tashih ettiği nüsha asıl olarak alındı. Eser, müellifin kabul ettiği imlâî noktalar olduğu gibi bırakılmakla birlikte yeni imlâ kaidelerine göre düzenlendi. Asıl nüshanın kenarında yazan ve müellife ait olan haşiyeler dipnot olarak eklendi. Asıl nüshada kısa olarak yazılan kelimeler açıkça uzun bir şekilde yazıldı. Asıl nüshanın varak numaraları eklendi. Kâfiye metni tam bir şekilde harekelendi. Ayet-i kerîmelerin, hadîs-i şerîflerin ve istişhad edilen şiirlerin tahric ve referansları yapıldı. Manası kapalı kelimeler şerh edildi. Eserde geçen âlimlerin kısa tercümeleri verildi. Çalışmanın sonuna ayet-i kerimelerin, hadis-i şeriflerin, âlimlerin ve şiirlerin fihristleri ile kaynakça eklendi.
250.00 ₺ -
Kasasun Nebiy Siraç
Kasasu’n-Nebiyyin Yeni Dizgi Tahkikli - قصص النبيين Kur’an kıssalarının büyük bölümünü Peygamberlerin kıssaları oluşturmaktadır. Bu kıssalar, müslümanlara Hz. Adem’den (Aleyhisselâm) itibaren gelen din tasavvuru başta olmak üzere, birtakım amelî ve ahlâkî ilkeleri öğretmektedir. Ebu’l-Hasan en-Nedvî 1914-1999 yılları arasında yaşamış olan Hindistanlı bir âlimdir. Bazı kuruluşlara ve ilim meclislerine başkanlık eden ve İslâm âleminde büyük bir etki oluşturan Nedvî geriye birçok çalışma bırakmıştır. Öyle ki, yazdıklarından ve konuşmalarından da derlenen kitap ve risalelerinin sayısı yedi yüzü bulmaktadır. Tamamı dört cilt olan Kasasu’n-Nebiyyîn li’l-Etfâl isimli eserinin ilk bölümünü –ki yaygın olan bu kısımdır- yeğenine hediye etmiş ve eserin mukaddimesinde de bulunan şu ifadeleri kullanmıştır: “Kıymetli yeğenim! Kıssa ve hikâyelere düşkün olduğunu görüyorum. Senin yaşındaki diğer çocuklar da öyleler. Bu kıssaları tam bir rağbetle dinleyip, okuyorsun. Ancak elinde kedilerin, köpeklerin, aslanların, kurtların ve maymunların hikâyelerini gördüğüm için üzülüyorum. Bu konudaki mesuliyet de bize aittir; nitekim senin basılı olarak bulabildiklerin bunlardır. Arapça’yı öğrenmeye başladın. Zira o, Kur’an’ın, Resûl’ün ve dînin dilidir. Bu dili öğrenme hususunda çok arzulusun. Ancak hayvan hikâyeleri, uydurma masallar ve hurâfelerden başka yaşına uygun Arapça hikâyeler bulamamandan dolayı mahcup oluyorum. Bu yüzden, sen ve senin gibi olan diğer müslüman çocuklar için yaşına ve zevkine uygun, kolay bir üslupla Peygamberlerin (Aleyhimüsselâm) kıssalarını kaleme almayı düşündüm ve bu düşüncemi gerçekleştirdim. İşte bu, Kasasu’n-Nebiyyîn li’l-Etfâl (Çocuklar İçin Peygamberlerin Kıssaları) serisinin ilk kitabıdır. Sana bunu hediye ediyorum.”
95.00 ₺ -
Telhisul Miftah Arapça Yeni Dizgi
Hatîb Kazvînî tarafından kaleme alınan ve Miftâhu'l-Ulûm'un belağata dair yazılmış üçüncü kısmının ihtisarı mahiyetinde olan "Telhîs" kitabı, asıl nüshadaki haşiyeleriyle birlikte yeniden dizilerek okuyucuların istifadesine sunulmuştur.
100.00 ₺