-
Yahudi Tarihi
Tevrat'da anlatılan Yahudi tanrısı Yahve (Yahova) çocuk doğurur, Yahudilerle birlikte savaşa gider, Mısırlıların evlerini basarak onlardan Yahudilerin intikamını alır, bazen kızıp Yahudileri cezalandırır, sonra yaptığına pişman olur ve göz yaşı döker; karanlık ve kuytu yerlerden korkar, serin ve gölgelik yerlerde dolaşmaktan hoşlanır, pişmiş et kokusunu sever; insanla güreşir... Tevrat'a göre Abrah (İbrahim) karısı Sara'yı Mısır'da kız kardeşi olarak tanıtır; firavunun haremine sokar, ondan büyük paralar alır; Yakub (İsrail) hilekâr, üç kağıtçıdır; o da karısını kız kardeşim diyerek Ebimalik'in haremine sokar, para alır; Davut, tam bir uçkur düşkünüdür, cephedeki askerinin hanımını dikizler ve zorla yatağa atar. Süleyman, bin kadar cariyesiyle oynaşır, onların hatırına putlara tapar... Bunun adı kutsal kitaptır. Bu halk, Tanrı tarafından seçilmiş millettir ve bü seçilmiş milletin apokrif kutsal kitabı Talmud ise Yahudi olmayanlar için şöyle der: "Yahudi olmayanların mezarları İsrail oğullarının kalplerini donduruyor. Çünkü yalnız Yahudiler insandır; diğer halklarsa ancak değişik hayvan türleridir. "Yahudi olmayana et verilmesi doğru değildir; eti köpeğe ver, çünkü köpek gayr-ı Yahudi’den daha üstündür." "Yalnızca seçilmiş millet ebedi hayata layıktır; diğer halklar ise eşektir." "Gayr-ı Yahudinin vahşi domuzdan farkı yoktur... Hamamdan çıkan bir Yahudi kadın, ilk bakışta eğer bir köpek, eşek, mecnun, gayr-ı Yahudi, kuzu, domuz, at ve abraş görürse tekrar yıkanmalıdır. "Allah, gayr-ı Yahudileri Yahudilerin yüzü suyu hürmetine insan suretinde yaratmıştır. Çünkü gayr-ı Yahudiler gece gündüz durup dinlenmeden Yahudilere hizmet etmek için vardırlar. Bir prensin hayvan suratlı bir hizmetkârı olamaz; aksine onun hizmetkârı insan suratlı bir hayvan olmalıdır."
518.70 ₺ -
Türkiye Selçukluları 1075-1308
Kutalmışoğulları kaderlerine boyun eğip akıbetlerini beklemeye başladılar. Babalarını ortadan kaldırıp kendilerini esir eden Sultan Alp Arslan’ın, bilhassa Anadolu’daki siyasi ve askerî faaliyetleriyle kendileri için hayal bile edemeyecekleri bir gelecek hazırladığını bilmeden sessiz sedasız çile doldurdular. Sonra birden, Sultan Alp Arslan’ın ölüm tarihi olan 1072 yılında bugünkü Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye bölgesinde tekrar tarih sahnesine çıktılar. Kaynaklar onları, kendi isimlerinden çok Kutalmışoğulları olarak kaydediyor, hepsini babalarının ve dedelerinin şöhretiyle anıyordu. Henüz kimse farkında olmasa da onlar, çok yakında dedelerini ve babalarını geride bırakacak büyük bir şöhrete kavuşacak, Bizans Anadolu’sunu Selçuklu Türkiye’si yaparak bu coğrafyada ilelebet yaşayacak bir hatıra bırakacaklardı.
162.45 ₺ -
Şecerei Türk
Ebulgazi Bahadır Han, başarılı bir asker ve yönetici olmasının yanı sıra, döneminin tarihçiliğini de yapmak durumunda kalmıştır. Kendisi bu durumu, “Harezm halkının kayıtsızlığından, hiçbir zaman olmayan bir iş oldu. Uygun bir kişi bulamadık. Mecbur kaldık, ol sebepten kendimiz anlattık.” sözleriyle ifade etmektedir. Ebulgazi Bahadır Han’ın, kendisinden önce yazılan 17 adet Cengizname’den ve diğer şecere kitaplarından faydalanarak kaleme aldığı ve Türk’ün Soyağacı olarak günümüz Türkçesine tercüme edilen Şecere-i Türk kitabında, Oğuzlar da dâhil olmak üzere tüm Türk boylarının kökeni, Eski Çağ ve Orta Çağ tarihi, tüm önemli hükümdarları, gelenek görenekleri ve bazı önemli efsaneleri üzerine kapsamlı bilgiler verilmektedir. Türk’ün Soyağacı, döneminde yazılmış nadir eserlerden olması ve içeriğinin genişliğiyle bugün bile tarih araştırmalarında önemli bir kaynak olarak görülmektedir. Türk tarihi konusunda birincil kaynaklardan bilgi almak isteyen herkesin faydalanabileceği bu eser, ilk kez eksiksiz olarak Türk okurların dikkatine sunuluyor.
207.10 ₺ -
İlk Müslüman Türk Devleti Samaniler
Türklerin İslâmlaşması oldukça uzun bir süreci kapsamasına rağmen, özellikle X. yüzyılda önemli bir yoğunluk görülmektedir. Bunun en büyük sebebi, söz konusu dönemde Mâverâünnehir ve Horasan coğrafyalarına hâkim olan Sâmânîler Devleti’dir. İran asıllı olduklarına dair birtakım görüşler olmasına rağmen, kaynaklar dikkatlice incelendiğinde, bu devletin Türk menşeili olduğu açıkça ortadadır. Türkler, onların varlığı sayesinde, ihtida ettikleri yeni dini kendileriyle aynı etnik kimlikten gelen bir unsurdan öğrenme fırsatını bulmuşlardır. Bu ise çok kısa bir süre içerisinde Türk ve İslâm kelimelerinin bütünleşmesi sonucunu doğurmuştur. Ayrıca Sâmânîler, çağdaşları ve kendilerinden sonra gelen İtil Bulgarları, Gazneliler, Karahanlılar ve Büyük Selçuklular gibi devletler için de idari ve askerî yapı, kültür ve mezhepsel anlamda örnek teşkil etmişlerdir. Aydın Usta tarafından kaleme alınan İlk Müslüman Türk Devleti Sâmânîler (847-1005) adlı çalışmada, devletin siyasi tarihi ve ailenin etnik kimliğiyle alakalı kaynaklarda aktarılan bilgilerin yanı sıra onların sosyokültürel, ekonomik ve ilmî anlamda İslâm Dünyası’na sundukları katkılar da anlatılmaktadır.
104.50 ₺ -
İbn Fadlan Seyahatnamesi
“Şu Türk sana şöyle diyor, Tanrımız bizden ne istiyor da bizi soğuktan öldürüyor? Ne istediğini bilsek verirdik ona…” Ben de “De ki şuna, o, Allah’tan başka ilah yok, demenizi istiyor,” dedim. İbn Fadlan İslam’ı tanıtmak için gittiği Türk topraklarında yaşamıştır bu diyaloğu. Türk âdetleri karşısında şaşkına düşen İbn Fadlan, dönemin Türk dünyası hakkında başka hiçbir kaynakta yer almayan eşsiz bilgiler sunar seyahatnamesinde. Halife Muktedir-Billâh devrinde Bulgarlara İslam’ı öğretip bölgede cami yapacak heyette yer alan İbn Fadlan, halifenin mektubunu ve 4000 dinarlık hibesini Türk hükümdarına bizzat vermiş, bu yolculukta yaşadıklarını Bağdat’a döndükten sonra kaleme almıştır. Başkurtlardan Oğuzlara, Peçeneklerden Bulgarlara kadar bölgenin tüm kadim Türk halklarıyla ilgili ilk elden gözlemler barındıran İbn Fadlan Seyahatnamesi adlı eser, Mehmet Şayir tarafından en güncel tahkikler dikkate alınarak Arapça aslından çevrildi.
61.75 ₺ -
II.Abdülhamitin Muhafızı
Sultan II. Abdülhamid'in muhafızı Vasıf Bey; Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde İttihatçı, mason bir subay ve bürokrat; Cumhuriyet Döneminde Malatya milletvekilidir. Hatıraları sayesinde; İttihatçılık, masonluk, Sultan II. Abdülhamid'in sürgün hayatı gibi mühim konuların İttihatçı bir subay gözüyle nasıl değerlendirildiğini öğreniriz. Döneminde yaşadığı menfur olayların yanısıra Ermeni tehciri, İstanbul'un işgaline kadar pek çok siyasî ve sosyal olay da bizzat şahidinin ağzından bize sunulur. İttihatçı bir subayın anlattığı hususların; idareye ve halka bakışı, Osmanlı'nın son döneminde bürokrasi içindeki hizipleşme, idaredeki çapraz kadrolaşma gibi pek çok konuda okuyucuya farklı fikirler vereceği açıktır. Bu hatırat ile Sultan II. Abdülhamid'in sürgün hayatına dair şimdiye kadar Ayşe Sultan'ın, Doktor Hüseyin Atıf Bey ile Ali Fethi Bey'in şahitliklerine ilave olarak Vasıf Bey'in şahitliği de listeye eklenmiş bulunmaktadır. Eşiyle birbirlerine yazdıkları mektuplar; İttihatçı bir subayın özel hayatı ile dönemin sosyo-ekonomik yapısı hakkında iyi bir fikir verecektir.
190.00 ₺ -
Hicazda Yıkım ve Kıyamet Karmatîler
Sene 930… Mekke ahalisi ve hacılar için kıyameti andıran bir hac dönemi… Bahreyn’den yola çıkan Ebû Tâhir el-Cennâbî önderliğindeki Karmatî ordusu, önce binlerce hacıyı ve Mekkeliyi kılıçtan geçirdi, ardından da Müslümanlar için en mukaddes nesnelerden Hacerülesved’i çalarak Bahreyn’e götürdü. Bu, Karmatîlerin Hicaz’da yarattığı tek korku faaliyeti değildi. Karmatîler, temelde İslâm dünyasına zulüm ve adaletsizliğin hâkim olduğunu iddia ediyor, eşitlik ve adalet vaadiyle mülkiyeti bile paylaşmayı öngörüyordu. Bu yolda atacakları her adım, işleyecekleri her cürüm, alacakları her can mübahtı. Bazı dönem yazarları, onların namaz ve oruç gibi ibadetleri terk ettiğini, cünüp gezdiklerini, içkiyi helal kıldıklarını aktarıyor, Mekke’de taş üzerinde taş bırakmadan tüm camileri yerle yeksan ettiklerini söylüyorlardı. Karmatîlerin faaliyetlerinin aşırılığı, dönem kaynaklarının abartılı üslubuyla katmerlenmiş, Karmatîliğin esas doktrinleri, siyasi hamleleri ve politikaları efsanelerle örülü bir sis perdesi ardına çekilmiştir. Bu perdenin ardına elini ilk uzatan, ünlü İslâm tarihçisi ve müsteşrik Michael Jan de Goeje’dur. Bu eseriyle konuyu akademik bir zemine taşıyan Goeje, her ne kadar bu konuyu 100 seneden uzun bir süre evvel akademik bir hüviyete kavuştursa da konu hâlâ yeterli ilgiyi görmemiş durumda. Türkiye’deki Karmatî çalışmaları da istisnaları saymazsak Goeje’un çok daha gerisinde. Halil Kaya’nın Fransızcadan mahirane bir şekilde Türkçeye kazandırdığı Hicaz’da Yıkım ve Kıyamet: Karmatîler başlıklı bu kitap, Türkiye’de Karmatîler hakkında yapılacak çalışmalarda mihenk taşı olacak.
83.60 ₺ -
Büyük Selçuklular 1040-1157
1040’ta Dandanakan Savaşı’nda Gazne Devleti’ni mağlup eden Selçuklular, sadece siyasi ve askeri başarılarıyla değil, müessese, kültür ve teşkilat tarihi bakımından da Türk tarihinin seyri içerisinde önemli bir yere sahiptir. Selçuklular, Türkistan’da doğan Türk devlet geleneğini, Horasan, İran ve Orta Doğu tecrübesiyle zenginleştirerek 1071’te Malazgirt zaferiyle beraber Anadolu’ya kadar taşımak ve bu geleneği, bütün bu coğrafyalarda icra etmek gibi önemli bir tarihî misyon edinmişlerdir. Erkan Göksu, Büyük Selçuklular (1040-1157) başlıklı eserinde Selçukluların bir yandan kendilerinden önceki Türk-İslâm devletlerinden miras aldıkları “eski” Türk devlet geleneği ve müesseselerini hüküm sürdükleri “yeni” coğrafyalarda hâkim kılarken, diğer yandan da karşılaştıkları “yeni” imkân ve şartlara hızlı bir şekilde uyum sağlayarak son derece başarılı ve düzenli bir devlet mekanizmasını hangi koşullarda inşa ettiklerini gösteriyor. Büyük Selçuklular (1040-1157), Selçuk Bey, Tuğrul ve Çağrı Beyler, Sultan Alp Arslan, Sultan Melikşâh, Nizâmülmülk, Sultan Sencer, Hasan Sabbah, Romanos Diogenes, Arslan Yabgu ve Terken Hatun gibi Selçuklu tarihindeki önemli kırılmaların aktörlerini merkeze alarak Dandanakan Savaşı’ndan Sultan Sencer’in vefatına kadarki dönemi akıcı bir üslupla gözler önüne seriyor.
104.50 ₺ -
Buhara Hanlığı 1500-1920
Moğolların Türkistan’ı ele geçirmesinden sonra Cengiz Han’ın oğlu Çağatay tarafından kurulan Çağatay Hanlığı, akabinde Timur’un kurduğu Timurlu Devleti ve ileriki yıllarda yine aynı coğrafyada kurulan birçok devlet, tarih sahnesinden çekilseler bile onları var eden toplumlar yok olmamış, bilakis yeni siyasî yapılar kurarak günümüze kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Bu siyasî yapılardan birisi de adını Altın Orda Hanı Özbek’ten alan Özbek ulusunun kurduğu Buhara Hanlığı’dır. 1500-1920 yılları arasında bölgede hüküm süren Buhara Hanlığı (Buhara Emirliği), Türkistan coğrafyasında Türk-İslam kültürünün kök salmasına büyük katkı sağladı. Buharalıların, kuruluşundan Rus işgaliyle yıkılışına kadar dört asırdan biraz daha uzun bir süre hayatta kalan hanlıkları, Mâverâünnehir hâkimiyeti için Safevîlere, Babürlülere, Çarlık Rusya’ya ve Sovyetler Birliği’ne karşı mücadele ettiği gibi, zaman zaman Hive ve Hokand Hanlıkları gibi kendi soydaşlarıyla da mücadele etmek zorunda kaldı. Murat Özkan’ın Buhara Hanlığı (1500-1920) başlıklı bu kısa ama yoğun çalışması, Mâverâünnehir bölgesinin en önemli kültür ve bilim merkezlerinden birisi olan Buhara ve adını verdiği Buhara Hanlığı’nın tarihini siyasî, iktisadî ve kültürel veçheleriyle ele alıyor.
104.50 ₺ -
Bedeviler ve Vehhabiler
John Lewis Burckhardt tarafından kaleme alınan "Bedevîler ve Vehhâbîler" adlı eser, Arap Yarımadası’nın çeşitli bölgelerinde yaşayan bedevî kabilelerin ve Vehhâbîlerin detaylı bir incelemesini sunarak, bedevî topluluklarının yaşam tarzı, sosyal düzeni, gelenek ve görenekleri ile Vehhâbî hareketinin siyasi ve dinî yapısını ele alır. Eserde ayrıca Vehhâbî hareketinin kuruluşu, yargı yönetimi, gelir kaynakları, askerî işleri ve Osmanlı İmparatorluğu’yla mücadeleleri ele alınır. Vehhâbîlerin Mekke ve Medine’yi nasıl ele geçirdikleri, Mehmed Ali Paşa’nın Bedevî ve Vehhâbî kabilelere karşı seferleri ve bu süreçte yaşanan diğer önemli olaylar ayrıntılı olarak anlatılır. Suriye Çölü’nde yaşayan bedevî kabilelerin sınıflandırılmasını yapan Burckhardt, bu kabilelerin mevsimlik göçlerini, sosyal yapılarını, yaşam biçimlerini ve Vehhâbîlikle ilişkilerini de gözlemler. Dahası, bazı önemli kabilelerin yaşam tarzları, giyim kuşamları, silahları, beslenme biçimleri, sanatları, dinî ibadetleri, evlilik ve boşanma âdetleri, idare ve yargı usulleri gibi konuları da detaylarıyla ele alır. Bu yönüyle eser, okuyucuya, Arap Yarımadası’nın zengin kültürel mirası ve tarihi hakkında da doyurucu bilgiler verir.
247.00 ₺