-
Gençlerle Tarih Yolculuğu
Delikanlının, yaşadığı hayatla ilgili aklına ciddi sorular geliyordu. Ben kimim? Sadece anne-babamın evladı olmaktan öte, ben kimim? Kimin nesliyim? Birbirine dolaşmış iplik yumakları gibi karmakarışık his ve fikirlerden kurtulup da bu soruların cevaplarını bir türlü bulamıyordu. Delikanlı bu sorularına cevap bulabilmek icin derin düşüncelerle önündeki tarih kitabının sayfalarına bakmaya devam ediyordu. Uyku ile uyanıklık arasında, âdeta bir zaman tüneline girmişçesine bir rüya görmeye başladı.
182.50 ₺ -
Nebiler Silsilesi Ders Kitabı 1
Nebiler Silsilesi Ders Kitabı 1 Kur’ân-ı Kerim’de mübarek isimleri geçen peygamberlerin hayatından hikmet ve ibret tabloları. Nebîler Silsilesi’nden ihtisar edilerek ders kitabı formatında hazırlanan iki cilt ve bunlara ait soru kitapçıkları. Hz. Mevlânâ der ki; “Kur’ân-ı Kerîm peygamberlerin hal ve evsafından ibarettir. Onu huşû ile okuyup tatbik edersen, kendini nebîlerle, velîlerle görüşmüş farz et.” Bu kitaplar Kur’ân kurslarında okuyan, ilim ve irfan yuvalarında tahsil gören gençlerimizle onları eğiten hocalarımızın istifadesi için hazırlandı.
292.00 ₺ -
Hazreti Muhammed Mustafa SAV Ders Kitabı
Hz. Muhammed (s.a.v) Ders Kitabı Memleketimizde ve muhtelif ülkelerde büyük alaka gören "Hz Muhammet Musta" (S.a.v) adlı iki ciltlik eserimizin muhtelif islami eğitim ve öğretim müeseselerinde, üzerindeki emaneti tebliğ edeceğimizin istikbalimizin aynası olan gençlerimize bir ders kitabı olarak okutulması yönündeki tavsiye ve teşfikler bizim eseri yeniden ele alıp bir ders kitabı şeklinde hazırlanmasına sevk etmiştir Eser orta öğretim seviyesi talebeleri ölçü alınarak kısmen kısaltılıp sadeleştirilmiş ve tek cilte toplanmıştır ancak islam ve kuran kültürünün bizden sonraki nesillere aktarılmasını zaruri gördüğümüz kelime ıstılah ve tabirler muhafaza edimiştir eser yedi kısma ayrılmış ve her kısmın sonunda bilgi, ezber, açıklama , yorum karşılaştırma ve dikkat gerektiren "klasik sorular", "boşluk doldurma sorular", "çoktan seçmeli sorular" olarak 50 adet üç tür soru hazırlanmıştır Soruların seçiminde ve hazırlanmasında, talebelerin bilgileri artırmaya yönelik olması; onalrı, hadiselerin hikmetleri üzerinde tefekkür etmeye sevk etmesi ve günümüzle irtibat kurmaya yardımcı olamasına ehemmiyet verilmiştir. Acizlik ve zayıflıktan kaynaklanan bütün kusur ve hatalarımız bağışlanması niyazıyla Rabbimizin sonsuz rahmet ve merhametine irtica ederiz.
544.00 ₺ -
Alemlere Rahmet Hz.Muhammed Ebedi Mucize Kuranı Kerim
Bizleri, lûtf u keremiyle yokluktan varlığa çıkaran, sayısız mahlûkat içinde en mükerrem varlık olan “insan”lardan kılan, ebedî saâdet kapısının anahtarı mevkiindeki îman nîmetine mazhar eyleyen, 124 bin küsur peygamber içinde En Sevgili Rasûl’üne ümmet olma bahtiyarlığını ihsân eden, sözlerin en güzeli, mûcizelerin en büyüğü Kur’ân-ı Kerîm’e muhâtap kılmakla şereflendiren Allah Teâlâ’ya nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun.Câhiliye karanlıklarında, izzet, şeref ve haysiyetini kaybetmiş olan insanoğlunu, İslâm’ın nurlu iklîmine sevk ederek gönülleri ihyâ eden, yarı vahşi bir toplumdan fazîletler medeniyeti inşâ eden ve âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Hazret-i Muhammed Mustafâ r Efendimiz’e, O’nun Ehl-i Beyt’ine ve ashâbına, sonsuz salât ü selâm olsun.Ceddimiz Âdem u’ın aslî vatanı olan Cennet’e dönüş yolu, ancak Cenâb-ı Hakk’ın arzu ettiği kulluk husûsiyetlerinin tahsilinden geçmektedir. Rabbimiz, bu husûsiyetleri bildirmek ve onların nasıl tahsil edileceğini öğretmek üzere, bizlere iki muazzam rehber ihsân etmiştir ki, bunlar; Kur’ân-ı Kerîm ve Hazret-i Peygamber r Efendimiz’dir.Kur’ân-ı Kerîm; vahiyle terbiye edilmemiş zihnî melekeler ve kalbî temâyüllerin, insanoğlunu sürükleyebileceği bâdirelerden kurtulmanın yegâne vâsıtası olarak, Âhirzaman Nebîsi ile insanoğluna lûtfedilen ilâhî bir hediyedir.Peygamber Efendimiz r ise, Kur’ân ahkâmının ve ahlâkının, nasıl ve ne şekilde yaşanacağını, insanoğluna fiilî örnekleriyle sergileyen, İslâm’ın yeğâne huzur ve saâdet dîni olduğunu nezih hayatıyla ortaya koyan, eşsiz bir ikrâm-ı ilâhîdir. Bu sebeple, yaratılış gâyesini ve var oluş hikmetini gerçekleştirmeye, yani Allah Teâlâ’yı doğru bir mâhiyette tanıyıp O’na güzel bir kullukta bulunmaya mecbur olan insanoğlu için en lüzumlu iş, bütün hayatını Kur’ân ve Sünnet’in tâlimatlarına göre tanzim etmektir. Yani Kur’ân-ı Kerîm ve onun canlı bir tefsîri mâhiyetindeki Rasûlullah r Efendimiz’in güzel ahlâkıyla ahlâklanarak, yeryüzünde Cenâb-ı Hakk’ın dînini temsil edebilmektir. Âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere insan, kendisine ihsân edilen her türlü nîmetten, kıyâmet günü tek tek sorguya çekilecektir. Dolayısıyla Kur’ân ve Sünnet gibi iki büyük nîmete nâiliyetle şereflenmişken, onların gösterdiği feyizli istikâmette yürümek yerine -Allah muhâfaza buyursun- onlardan yüz çevirmek, kişinin ebedî hayatını elîm bir azap faslına çeviren, dehşetli bir nankörlük ve kıymet bilmezliktir. Hiçbir zaman unutmayalım ki; Kur’ân ve Sünnet ile meşgûliyetimiz, bizim Allah ve Rasûlü’ne olan muhabbet ve bağlılığımızın da en belirgin ölçüsü durumundadır. Bizler de, Allah ve Rasûlü’ne olan muhabbetimizi muhâsebe etmek, Kur’ân ile yakınlığımızı ve Allah Rasûlü ile beraberliğimizi her geçen gün daha da artırmak arzusuyla, evvelce kaleme almış olduğumuz muhtelif yazılarımızdan bir hulâsa sadedinde, elinizdeki bu mütevâzı kitapçığı derlemiş bulunuyoruz. Cenâb-ı Hak, her vesîleyle gönüllerimizde Kur’ân ve Sünnet’in feyzini ziyâdeleştirsin; bu iki hidâyet nûrundan lâyıkıyla istifâde edebilmeyi lûtfeylesin. Bizler, her ne kadar O Rahmet Peygamberi’nden 14 asır sonra gelmiş olsak da, en büyük arzu ve idealimiz, O’nun buyurduğu “kardeşlerim” iltifâtına nâil olabilmektir. O’nunla yeryüzüne gelen fasl-ı bahârın zamanımıza kadar süregelen rahmet, bereket ve hidâyet yağmurlarında küçük bir damlacık olabilmektir. Nitekim O Gönüller Sultânı r, bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyuruyorlar: “Benim ümmetimin misâli, yağmurun misâli gibidir. Evveli mi daha hayırlıdır, sonu mu daha hayırlıdır bilinmez!” (Tirmizî, Edeb, 81/2869; Ahmed, III, 130) Cenâb-ı Hak cümlemizi, mûcize kelâmı Kur’ân-ı Kerîm’in ve onun canlı bir tefsiri olan Rasûlullah r Efendimiz’in kadr u kıymetini lâyıkıyla idrâk eden, fânî hayatını Kur’ân ve Sünnet’in feyizli iklîminde yaşayıp ebedî kurtuluşa nâil olan bahtiyar kulları arasına lûtf u keremiyle kabul buyursun. Âmîn!.. Osman Nûri TOPBAŞ - Mart 2014 - Üsküdar Alemlere Rahmet Hz.MUHAMMED - Ebedi Mucize Kur'an-ı Kerim - Erkam Yayınları - Osman Nuri Topbaş
25.00 ₺ -
Abı Hayat Katreleri
Ab-ı Hayat Katraleri Osman Nûri Topbaş Hocaefendi'nin kaleme aldığı bu eser, rûhâniyet ve huzura ihtiyaç duyan toplumumuza, Hazret-i Mevlânâ'nın Mesnevî'sinden âdeta ikinci "Bir Testi Su" makamındadır. ...Bu vesileyle ifâde etmek gerekir ki, sadece milletimize değil, bütün insanlığa yüzyıllardır ölümsüz bir ilham kaynağı olan.Mesnevî, Cenâb-ı Hakk’ın Mevlânâ -kuddîse sirruh-’ lutfettiği bir mânâ ve sır deryâsıdır. Aynı zamanda Abı Hayat Katreleri - Osman Nûri Topbaş - Erkam Yayınları - 9789756247563
219.00 ₺ -
40 Soru 40 Cevap
40 Soru 40 Cevap 2006 yılında yayın hayatına başlayan GENÇ Dergimizde ilk günden bu yana bir hususu sürekli vurgulamaya gayret ettik: "Popüler kültürün istilası altındayız. Teyakkuz halinde olmalı, zihnimizi ve kalbimizi korumalıyız. Nasıl aldığımız gıdalara dikkat ediyorsak, aynı şekilde okuduklarımıza, dinlediklerimize ve izlediklerimize de dikkat etmeliyiz." Çünkü biliyorduk ki zihin ve gönlümüzü ne ile beslersek zamanla onun kaderinden hisseler alırız. İşittiğimiz, okuduğumuz ve aldığımız bilgiler istikametinde hisseder, düşünür ve akleder hale geliriz. O yüzden her bilgiyi hemen sahiplenmememiz gerekir. Bize düşen, faydalı ya da faydalı hale getirilebilecek olana talip olmaktır. Bunun yolu ise bilgiyi sorgulamaktan geçer. Bir diğer ifade ile doğru soruyu, doğru zamanda sormayı bilmek, bilginin sıhhati ve dolayısıyla gönül ve zihin dünyamızın selameti açısından çok mühimdir. Sorular, hem neyi aradığımızı ifşa eder, hem de aklımızın ölçüsünü ortaya koyar. İnsanlar çok zaman buldukları cevaplarla değil sordukları sorularla temayüz ederler. Soru ve cevap usulü bu anlamda Hak ve hakikatın tevzii hususunda önemli bir eğitim yolu olarak ortaya çıkar. GENÇ Dergimizde bu ihtiyaca binâen Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocamız "Bir Soru Bir Cevap" ser levhası ile kaleme aldığı soru ve cevaplar böyle bir ihtiyacı karşılamanın neticesi olarak sizlerin hüsn ü kabulüne mazhar olmuştu. Bizler, 40 ayı aşkın bir zamandır devam eden ve sadece zihin dünyamızı değil gönül dünyamızı da tatmin eden bu izahların dergi sayfaları ile sınırlı kalmasını istemedik. Siz kıymetli okuyucularımızın abone kampanyası döneminde hediye kitaplarımıza gösterdiğiniz yakın alaka ve özellikle de geçen dönem yapmış olduğumuz anketimizde temel eserler verilmesine dair talebiniz bizi "Bir Soru Bir Cevap" köşesinde yayınlanan soru ve cevapları kitaplaştırarak yeni dönemde hediye kitap olarak takdim etmek noktasında cesaretlendirdi. Elinizdeki kitap bu anlamda sizlerin alâka ve talebinin bir ürünüdür. Muhterem Hocamız`ın "40 Soru 40 Cevap" başlığı ile soru ve cevaplardan müteşekkil bu kitabının modern telakki ve anlayışların insanları suda sürüklenen kütüklere döndürdüğü şu zamanda özellikle genç nesillerimizin zihin ve gönül dünyalarındaki tereddüt ve bulanıklıkları gidereceğini ümit ediyoruz. Muhterem Hocamız`a bu kıymetli eserin GENÇ okuyucuları ile buluşması için gösterdikleri yakın alâkadan ötürü teşekkür ediyor, yeni abone dönemimizin hediye kitabı olan "40 Soru 40 Cevap"ın istifadeye medâr olmasını Cenab-ı Hak`tan niyâz ediyoruz. 40 Soru 40 Cevap - Erkam Yayınları - Osman Nuri Topbaş - 9789944833721
273.75 ₺ -
Gönül Yolculuğu
Muhterem; Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'nin nezih üslubu ile kaleme alınan bu eser, muhabbet ve marifet bağında yaşanacak ihlâs ve takva ile müzeyyen bir kulluk hayatı için kazanılması gereken pek mühim meseleleri ihtiva etmektedir. Gönüllerin bu ölçüleri daha iyi hazmedebilmesi için bütün konular peygamberlerin, sahabe-i kiramın, Hak dostu âlim ve ârif zatların hayatlarından kıssa ve tarihi menkıbe etrafında kısa ve öz bir şekilde ifade edilmeye çalışılmıştır. Bu güzel eserin satırlarına göz attığınızda, ins ve cinin gafilleri dışında, kâinatta yaratılmış ne varsa ‘’Her şeyin O’na Âşık.’’ Olduğunu göreceksiniz. O ki muhabbetin yegane ve mutlak menbâı olan Cenab-ı Hak tarafından sevilmiş ‘’Habibim’’ hitabına ve iltifatına mazhar olmuştur. Bu vesile ile Cenab-ı Hak, varlığı Nûr-i Muhammedi ile başlatmış, nübüvvet takvimini O’nunla hitama erdirmiş, O’nu Fahr-i Alem, Seyydiü’l Beşer, Rasul-i Ekrem ve Rahmeten li’l Alemin eylemiş, hasılı bambaşka bir mahiyette sevmiş ve nasipli gönüllere sevdirmiştir.
200.00 ₺ -
Hakka Adanmış Gençlik
Hakk'a Adanmış Gençlik isimli kitabı,deha çapında zeki olsalar bile,ancak ilim,irfan ve tecrübe ile elde edilebilen bazı nasihatları dinleme ihtiyacındaki genölerimize naçisane bir yardımda bulunmak gayesiyle kaleme alındı...
365.00 ₺ -
Kainat İnsan ve Kuranda Tefekkür
Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin nezih kaleminden hazırlanan bu kitap, Kuran-ı Kerimin istediği şekilde tefekkür anlayışının nasıl olması gerektiğini izah ediyor pkuyucularına. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere, Kainat, İnsan ve Kuran'da tefekkürün nasıl olması gerektiği ortaya konuluyor. Cenab-ı Hak, ilahi isim ve sıfatlarının en büyük tecelli mekanı olan ''Kur'an'', ''insan'' ve ''kainat''ın derinliklerinden nasip alarak oradan hayatını aydınlatacak hakikat incilerini çıkarabilme kabiliyetini, mahlukat içinde kamil bir surette yanlızca insanlara, kısmen cinlere bahşetmiştir. Ki bunu yegane vasıtası da; ''tefekkür'' ve ''tahassüs''tür. Kuran-ı Kerimde geçen tefekkür mahiyetli ayet-i kerimelerin ışığında ele alınan tefekkür konusu, kainatta tefekkür, İnsanda tefekkür, kuranda tefekür konularını müteakip tefekkür adabı konusu ile devam edilmiştir. Netice bölümünde de, yine tefekkürün muhtelif boyutları ele alınmıştır.
85.00 ₺ -
Abide Şahsiyetleri ve Müesseleriyle Osmanlı
Muhterem Osman Nuri Topbaş Bey'den Osmanlı üzerine mufassal bir eser Büyük rüyalar görmek için muazzam medeniyetleri besleyen damarlardan yararlanmak gerek... İşte Osmanlı; bir büyük sevdanın yaşanmış örneği. Adını tarihe şerefle, şanla yazdıran bir medeniyet. Dörtyüz çadırla kurulan bir beyliği, cihan devleti idealine taşıyan düşünce yapısı neydi? Sultanların rüyasını süsleyen yüce ufuk, devlet adamlarının yüzüne şavkıyan umut neydi? Osmanlı tarihinde herkesin aralayamadığı bir perde var. Bu kitabı okudukça, o perdenin gerisindeki esrara vakıf olabileceğinizi düşünüyorsunuz. İlmî kudreti besleyen irfanı. O mükemmel san'atı ma'mûr eden Muhammedî ahlakı. O ahlakı dokuyan gönül erlerini. Padişahların güç devşirdiği gönül sultanlarını yakından tanıyorsunuz... Devlet adamlarının ve maneviyat büyüklerinin hayatından seçilmiş ibret levhalarını temaşa etmeye hazır mısınız? Bu kitapta cihangir bir devletin dünyaya hükmeden sultanlarının bir kısmını bulacak, onların hâkim oldukları beldelerde rızâ-yı ilâhî için yaptıkları merhamet, şefkat ve muhabbet dolu hizmet ve kahramanlıklarını, topluma yön veren nasihat ve fiillerini, târihe bir armağan olarak bıraktıkları hayat hikâyelerinin hikmetli ve ibretli yönlerini, hulâsa onların örnek şahsiyetlerini sergileyen gönül âlemlerine âit satırları okuyacaksınız. Onların dört yüz atlı ile kurduğu şanlı devlet, ulu bir çınar olmuş, dalları üç kıt’ayı gölgesine almış ve altı asır şerefle yaşamış, sonra da ardında birçok yetim devletçik bırakmış ve târih isimli kabristanda şanlı bir türbe şekline bürünmüştür. Şimdi bize düşen, bu şanlı türbenin lâyık bir türbedârı olmaktır. Abide Şahsiyetleri ve Müesseleriyle Osmanlı - Osman Nuri Topbaş - 9789756736265
547.50 ₺ -
İbret Işıkları
Muhterem Osman Nuri Topbaş Hoca Efendi'nin kaleminden tarihe ibret nazarlarıyla bir yolculuk Tarih okumak, tarih bilincine sahip olmak, olup geçmiş olayları kronolojik sırasıyla tekrar edip durmak değildir. Önemli olan, hadiselere ibret nazarıyla bakabilmektir. Tarihten ibret alınsa, aynı tür hatalar işlenip durur muydu? İnsanlık adına altın sayfalara yazılacak nadide örnekler sergileyen İslam büyüklerini fedakarlık zirvesine taşıyan sebeplerin, hürmetle ve engin bir muhabbetle anıldığı bir kitap okumak ister misiniz? Tarihten Günümüze İbret Işıkları adlı kitap, saadet çağından Osmanlı'ya kadar uzanan zaman diliminde tarihten süzülen ibret ışıklarını gündemimize taşıyor. Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'nin kuşatıcı üslubuyla gönül hanemize misafir ediyor.
255.50 ₺ -
Tarihe Yolculuk
Tarih baba derki : Osman Gazi ve nesli gibi diğergâm, gönül eri ve kendisini cenab-ı hakka adayan abide insanlara sahipsen, Tebaasıyla mahkemeye çıkarak bütün dünyaya örnek bir adalet anlayışı tevzi eden bir Fatih'in varsa, Hazret-i Mevlanalar, Yunuslar ve Hüdâiler gibi yüreklerini dergâh yapan gönül erlerin ve onlardan feyz alarak izlerini takip eden güzel insanların varsa, Bir karıncanın hukukunu düşünen Kanuni Sultan Süleyman'ın varsa, Sinesî Kur'an'la dolmuş analar, arslan yürekli yiğitler doğuruyorsa, Dünya, senin gözünde küçülmüş, âhiret saadeti ve Allah rızası bir ideal haline gelmişse; SEN BÜYÜK MİLLETSİN!..
112.00 ₺ -
Alemlere Rahmet Hz. Muhammed
Bizleri, lûtf u keremiyle yokluktan varlığa çıkaran, sayısız mahlûkat içinde en mükerrem varlık olan “insan”lardan kılan, ebedî saâdet kapısının anahtarı mevkiindeki îman nîmetine mazhar eyleyen, 124 bin küsur peygamber içinde En Sevgili Rasûl’üne ümmet olma bahtiyarlığını ihsân eden, sözlerin en güzeli, mûcizelerin en büyüğü Kur’ân-ı Kerîm’e muhâtap kılmakla şereflendiren Allah Teâlâ’ya nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun.Câhiliye karanlıklarında, izzet, şeref ve haysiyetini kaybetmiş olan insanoğlunu, İslâm’ın nurlu iklîmine sevk ederek gönülleri ihyâ eden, yarı vahşi bir toplumdan fazîletler medeniyeti inşâ eden ve âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Hazret-i Muhammed Mustafâ r Efendimiz’e, O’nun Ehl-i Beyt’ine ve ashâbına, sonsuz salât ü selâm olsun.Ceddimiz Âdem u’ın aslî vatanı olan Cennet’e dönüş yolu, ancak Cenâb-ı Hakk’ın arzu ettiği kulluk husûsiyetlerinin tahsilinden geçmektedir. Rabbimiz, bu husûsiyetleri bildirmek ve onların nasıl tahsil edileceğini öğretmek üzere, bizlere iki muazzam rehber ihsân etmiştir ki, bunlar; Kur’ân-ı Kerîm ve Hazret-i Peygamber r Efendimiz’dir.Kur’ân-ı Kerîm; vahiyle terbiye edilmemiş zihnî melekeler ve kalbî temâyüllerin, insanoğlunu sürükleyebileceği bâdirelerden kurtulmanın yegâne vâsıtası olarak, Âhirzaman Nebîsi ile insanoğluna lûtfedilen ilâhî bir hediyedir.Peygamber Efendimiz r ise, Kur’ân ahkâmının ve ahlâkının, nasıl ve ne şekilde yaşanacağını, insanoğluna fiilî örnekleriyle sergileyen, İslâm’ın yeğâne huzur ve saâdet dîni olduğunu nezih hayatıyla ortaya koyan, eşsiz bir ikrâm-ı ilâhîdir. Bu sebeple, yaratılış gâyesini ve var oluş hikmetini gerçekleştirmeye, yani Allah Teâlâ’yı doğru bir mâhiyette tanıyıp O’na güzel bir kullukta bulunmaya mecbur olan insanoğlu için en lüzumlu iş, bütün hayatını Kur’ân ve Sünnet’in tâlimatlarına göre tanzim etmektir. Yani Kur’ân-ı Kerîm ve onun canlı bir tefsîri mâhiyetindeki Rasûlullah r Efendimiz’in güzel ahlâkıyla ahlâklanarak, yeryüzünde Cenâb-ı Hakk’ın dînini temsil edebilmektir.
60.00 ₺ -
-
Hazreti Muhammed Mustafa sav 1 Mekke Dönemi
Muhterem Osman Nuri Topbaş Bey'in kaleminden bütün peygamberlerin ve insanlığın edebî nûru olarak cihânı şereflendiren O Sonsuz Güneş'in Mekke Devri... Yüz yirmi dört bir peygamber ve onlardaki sayasız zuhurat ve ilahi tecelli akışları, sanki bereketli nisan bulutları gib azami derecede işba (doymuşluk) haline geldikten sonra beşeriyetin gönül toprağına mecburi bir surette boşaldı. Ve bereketli bir hidayet şeraresi halirdeki nebiler silsilesi, alemlere rahmet olarak gönderilen Hazret-i Muhammed Mustafa -sallallahu aleyhi ve sellem-'in zuhura gelmesinin adeta birer ikbal ve bahar müjdesi oldu... Böylece bütün peygamberlerin ve insanlığın ebedi nuru olarak cihanı şereflendiren o sonsuz güneşin Mekke Devri, şirkle kirlenmiş gönülleri tevhid-i İlahi çerçevesinde yüce itikad ile temizlemek, küfürle kurumuş dalları iman ve hakikat pınarıyla yeşertmek, nefsaniyet ve zulümleri dolayısıyla ham meyve haline gelmiş beşeriyeti, ruhaniyet ve Nur-i Muhammedi ile olgunlaştırmak faaliyetiyle geçti. O'nun zahiri terbiyesi ve batıni tesiri gönüllere öyle bir iksir oldu ki, daha evvel yarı vahşi, çoğu insanlıktan bile habersiz bir cahiliye toplumunu, insanlık tarihinin hala gıpta ettiği "sahabe" hüviyetiyle hayal edilmez bir mertebeye ulaştırdı. Onları, dünya tarihinde "fazilette zirve insanlar" haline getirdi. Dolayısıyla adalet, merhamet, muhabbet ve iman dolu bir insanlık hususunda modern bir cahiliye devri yaşayan şu ahir zamanın, yegane kurtuluş yolu da, edebiyet güneşinin Nur-i Muhammedi'sinde tecelli eden ulvi sırlardan nasiplenebilmektir... Şefaat yâ Rasûlallâh!..
328.50 ₺ -
Hazreti Muhammed Mustafa sav 2 Medine Dönemi
Muhterem Osman Nuri Topbaş Bey'in kaleminden bütün peygamberlerin ve insanlığın edebî nûru olarak cihânı şereflendiren O Sonsuz Güneş'in Medine Devri... Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Hak katındaki kadri o kadar yücedir ki; Cenâb-ı Hak, Habîbi'ne itaati, kendine itaat saymış; O'na karşı yapılacak en küçük hürmetsizliği, amellerin boşa çıkmasına sebep kılmış ve O'na tazimi, gönüllerin takva imtihanı eylemiştir. Rasulü'ne uygunsuz hitapta bulunmayı büyük bir cehalet eseri olarak kabul etmiştir. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e çokça salat ü selam getirerek O'nu hiçbir zaman gönlümüzden ve hatırımızdan çıkarmamamız gerektiğini beyan etmiştir. Hatta namaz kılarken her Tahiyyat'ta Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e selam vermemizi namazın vacip bir rüknü kılmıştır. Bu derece kadri yüce olan Peygamber Sultanı'nın Medine Devri, Allah'ın dinini ikame ile geçmiştir. Gönülleri Cennet'e döndüren yüce esasları, sarsılmaz temeller üzerinde muhteşem saraylar misali inşa etmiştir. O güller gülü, Medine'de oluşturduğu münevver iklimde, hayatının sonuna kadar güzelliğin ve doğruluğu rehberi olmuş ve şerefli hayatı; her türlü yanlış, kötülük, terör ve zulme karşı mücadele içinde geçmiştir. Böylece ardında, insanlığa sonsuz kurtuluş ve vuslatın yegane yolu olan bir din, bir sırat-ı müstakim ve insanlık semasının yıldızları olan örnek bir nesil bırakmıştır. Ne mutlu dünyada, Allah Rasulü'nün izini takip ederek o sırat-ı müstakim'den, yani dosdoğru yoldan yürüyüp de ahiretteki kıldan ince sıratı geçecek olanlara!.. Acizane böyle bir saadete vesile olabilmek maksadıyla kaleme alınan bu eserde, Nebiler Nebisi'nin bütün beşeriyete numune-i imtisal ışığında ilahi tecelli akışlarıyla dolu kıssalarını bulacaksınız. Esasen O'nu tasvirde lisanlar mutlak bir acziyet içindeyken, bizim lisanımızdaki ifadesi de okyanustan bir katre misali idrakimize damlayan şebnemler mesabesindedir. Dahîlek yâ Rasûlallâh!..
328.50 ₺ -
Asr-ı Saadet Toplumu
O yüce Peygamber, ümmi bir toplumda yetişti. Lakin getirdiği Yüce kitap ile dünya kütüphanelerine ışık kaynağı oldu Gönülleri hikmet, sır ve marifetle doldurdu. O’nun ve getirdiği Mübarek Kitab’ın ruhaniyet, mihraplar, kürsüler, Hakk’ın hakikat derslerini okutmaya başladı. Kendisi (s.a.v.) “Bütün alemlere rahmet” kılındı; getirdiği Kitap da iki cihan saadetinin rehberi oldu. Asrı Saadet Toplumu - Erkam Yayınları - Osman Nuri Topbaş - ISBN:9789944831932
75.00 ₺ -
Haccı Mebrur ve Umre Cep Boy
Hac ve umre, gönüllerdeki imanı kemale erdiren ve mahşerin bir benzerini daha bu dünyada yaşatarak; "İlahi mahkemede hesaba çekilmeden evvel kendinizi hesaba çekiniz!" sırrına ermeye vesile olan mühim ibadetlerdir. Nice müstesna tecellilere nailiyet kapısı olan hac ve umre ibadetleri, herkes için manevi bir arınma, durulma ve dirilme hadisesidir. Öyle ki bu ibadetler, varlık ve nefs engelinden sıyrılarak ruhani bir hayata adım atmak mahiyetindedir. Layıkıyla ifa edilen hac ve umreler, insan ruhunun asli rengini, ahengini ve iklimini bulduğu, feyz yağmurlarıyla yıkanıp arındığı, ruhaniyet tezahürleriyle dolu ibadetlerdir.
100.00 ₺ -
Manevi Zirvelerin Ulvi Basamağı HİZMET
Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin nezih kaleminden hazırlanan bu kitap, her hizmet ehlinin taşıması icab eden vasıfları ve riayet etmesi gereken edep ölçülerini ele almaktadır. Müellif, Hizmeti, ''manevi zirverele ulaştıracak ulvi bir basamak'' olarak tarif ediyor. Kitabın muhtevasında; Hizmet şuuru, Peygamberimizin hayatında hizmet, Ashabın ve Allah Dostlarının hayatında hizmetin nasıl olduğunu izah ederek kitaba giriş yapılıyor. Vakıf Hizmetleri ve Hizmette Edep ve Ölçüler başlığı altında, Hizmetin ehemmiyeti ve kalbi manevi hasletlerle zinetlendirmek konuları ele alınıyor. İhlası muhafaza etmek, Şefkat ve merhamet sahibi olmak, istişare ile hareket etmek gibi konulara da yer verildikten sonra, hizmette örnek olmaya çalışmak ve hizmette heyecanı yitirmemek ve sebatkar olmak gibi hizmetle ilgili konular güzel bir üslupla anlatılıyor. İnsanlığa ve yaratılana hizmet kaygısı olan her insanın okuması gereken bu kitap Erkam Yayınlarından, Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin kitapları arasında çıktı.
85.00 ₺ -
Sohbet ve Adabı
Mânevî eğitimde insanın rûhuna ve kalbine tesir maksadıyla başvurulan vâsıtaların başında “sohbet” gelir. Sohbet, Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in en mühim terbiye ve tezkiye metotlarındandır. O, ashâbını sohbetle yetiştirmiştir. Dolayısıyla ibâdet vecdiyle îfâ edilen, feyz ve rûhâniyet dolu her sohbet; tıpkı bir mumdan diğer mumların yanışı gibi, esas itibariyle Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in sohbet meclislerinden günümüze ulaşan bir rahmet esintisi ve asr-ı saâdet neşvesidir.Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin nezih kaleminden hazırlana bu güzel eser, gönlünü sohbet meclislerinde diriltmek isteyen salikin bir el kitabı mesabesinde. Sohbetin manevi feyzinden azami derecede istifade edebilmek için dikkat edilmesi gereken hususlar geniş bir şekilde ele alınmış.Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi eserinde,, nebevî bir terbiye metodu ve dolayısıyla mühim bir sünnet olan sohbetin ehemmiyeti, lüzûmu, mâhiyeti ve edepleri üzerinde durmuş. Gerçek bir tasavvufi eğitimdeüzerinde durulması gereken konuları kısaca aşağıdaki gibi özetleyen Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi bu konuları şöyle sıralamış:Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye’nin gösterdiği istikâmet üzere yaşamak Bilhassa seher vakitlerinde Allâh ile beraberliğin feyz ve rûhâniyetini yaşamak, gönlümüzü Hakk’a açıp duâ, istiğfar, zikir ve murâkabeyle meşgul olmak. Mânevî hizmetlere koşmak.
85.00 ₺ -
Huzurlu Aile Yuvası
Eserde hulasa olarak İslami ölçüler üzerinde oluşacak huzurlu bir aile için lüzumlu bilgiler yer almaktadır. Evlilikteki yüce maksatların gerçekleştirilmesi için gerekli kaide ve prensipler anlatılmış ve bunlarla ilgili gerekli açıklayıcı misaller de aktarılmıştır. Bilhassa Efendimiz -sallallahü aleyhi ve sellem- başta olmak üzere İslam büyüklerinin de hayatlarından örnekler verilmiştir. Böylece değerli okuyucularımıza daha belirgin bir görüş ve kavrayış berraklığı sağlamak maksadı, her halükarda göz önünde bulundurulmuştur. Nelere dikkat etmeli ki, evlerimiz birer huzur ve saadet cenneti olabilsin? Nasıl yaşamalı ki, ailece hayat yolculuğumuz sonsuz vuslatta noktalansın? Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'nin sevgi damlayan kalemiyle resmedilen Huzurlu Aile Yuvası'nı evlerimizde tekrar tekrar okumaya ihtiyacımız var. Merhamet büyükten küçüğe, sevgi kalpten kalbe yayılır.
65.00 ₺ -
İmandan İhsana Hak Yolculuğu
Hak dostları ömürleri boyunca -tâbir câizse benliğe iptal damgası vurup hiçliğe varabilmenin Gayreti İçinde olmuşlar ve:“Bir kişide benlikten bir harf kalırsa, o Allah dostu olamaz.” buyurmuşlardır. Zira Hakk’ın dergâh-ı izzetine yol bulabilmek için evvelâ benlik perdesini aradan kaldırmak gerekir. Bunun içindir ki ârif gönüller; “Sen çıkınca aradan, kalır seni Yaratan.” demişlerdir.
75.00 ₺ -
Bir Nasihat Binbir İbret
Fazîlet dolu gönüllerini insanlığa sergileyerek toplumlara rehberlik eden Hak dostlarının ömürleri, fânî hayatlarından sonra da devam eder. Onların kabirleri, insanlığın sînesindedir. Onların rûhâniyet ve nasihatleri varlığımıza karıştıkça, sefih kimselerin zehirleri bizlere zarar veremez. Onların rûhânî dokusundan mahrum gönüller ise çorak çöller hâline gelir.Ne mutlu, günümüzde Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ve O’nun sevgili ashâbının muhabbet çağlayanından bir nasip alarak gönüllerine îmânın vecdini, sadırlarına Kur’ân’ın rûhâniyetini, ruhlarına hizmet ve gayretin heyecanını, vicdanlarına güzel ahlâkın letâfetini yerleştirip ebedî saâdetin bitip tükenmez mânevî hazzı içinde ömür süren mü’minlere… Bu kitap da, huzurlu bir hayat için gerekli olan pek mühim İslâmî ölçülerin bir kısmını ihtivâ etmektedir. Hemen hemen bütün konular, peygamberlerin, sahâbe-i kirâmın, Hak dostu âlim ve ârif zâtların hayatından bir kıssa veya tarihî bir menkıbe etrafında, kısa ve öz bir şekilde ifâde edilmeye çalışılmıştır. Böylece mücerred hakîkatlerin müşahhas misaller yardımıyla daha kolay idrâk edilmesi hedeflenmiştir. Osman Nuri Topbaş - Bir Nasihat Binbir ibret - Erkam Yayınları - 978994483179
220.00 ₺ -
Faziletler Medeniyeti 1
Özellikle İslam tarihinin Hz.Muhammed (s.a.v.)'in döneminden günümüze kadarki zaman diliminde yaşanmış fazilet örenklerini içeren bu eser, aynı zamanda bu örneklerin günümüze bakan yönünü ele almaktadır. İki cilt halinde hazırlanan eser, fazilet tablolarının güzelliklerini günümüz insanının idrakine sunmaktadır. Bu fazilet örnekleri, başta Hazret-i Peygamberin yüce şahsındaki misallerden, sonra da o misallere birer pürüzsüz ayna durumunda olan ashabın, velilerin, alimlerin ve salihlerin numune davranışlarından oluşmaktadır. Ayrıca, sadece peygamberlerin ve takva yolunda yürüyen Hak dostlarının menkıbeleriyle yetinilmemiş, zaman zaman idari ve ictimai hadiseler içinde yoğrulan tarihi şahsiyetlerin ve cihana yön veren insanların gerçekleştirdiği birçok fazilet örnekleri de sunulmuştur. İşte o fazilet örnekelerinden birisi: Mekke Fethi’ne doğru yapılan yolculuk esnasında bütün bir beşeriyete ibret olacak muazzam bir hadise yaşanmıuştır; Bu hadise Allahın nazarı ile yaratılana bakış tarzının bir eseridir. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ordusu sel gibi akıyordu. Arabistan’ın dört bir tarafından yeni müslüman olmuş kabîleler kâfile kâfile İslâm ordusuna katılıyorlardı. Deyim yerindeyse bir mahşer ortamı yaşanıyordu. Hz. Muhammed (s.a.v.) ordusuyla Arc mevkiinden hareket edip Talub’a doğru yol alırken, yolda yavrularının üzerine gerilmiş ve onları emzirmekte olan bir köpek gördü. Hemen ashabından Cuayl bin Süraka’yı yanına çağırarak onu bu köpek ve yavrularının başına nöbetçi dikti. Anne köpeğin ve yavrularının, fetih coşkusu içinde geçen İslâm ordusu tarafından ürkütülmemesi husûsunda tembihte bulundu. İşte islam medeniyetinin insana kazandırdığı fazilet numunesi bir hadise... Bu eserde bütün faziletlerin kendisinde toplandığı Hz. Muhammed (s.a.v.) in en güzel şekilde anlatabilme gayreti vardır.
547.50 ₺ -
Faziletler Medeniyeti 2
Özellikle İslam tarihinin Hz.Muhammed (s.a.v.)'in döneminden günümüze kadarki zaman diliminde yaşanmış fazilet örenklerini içeren bu eser, aynı zamanda bu örneklerin günümüze bakan yönünü ele almaktadır. İki cilt halinde hazırlanan eser, fazilet tablolarının güzelliklerini günümüz insanının idrakine sunmaktadır. Bu fazilet örnekleri, başta Hazret-i Peygamberin yüce şahsındaki misallerden, sonra da o misallere birer pürüzsüz ayna durumunda olan ashabın, velilerin, alimlerin ve salihlerin numune davranışlarından oluşmaktadır. Ayrıca, sadece peygamberlerin ve takva yolunda yürüyen Hak dostlarının menkıbeleriyle yetinilmemiş, zaman zaman idari ve ictimai hadiseler içinde yoğrulan tarihi şahsiyetlerin ve cihana yön veren insanların gerçekleştirdiği birçok fazilet örnekleri de sunulmuştur. İşte o fazilet örnekelerinden birisi: Mekke Fethi’ne doğru yapılan yolculuk esnasında bütün bir beşeriyete ibret olacak muazzam bir hadise yaşanmıuştır; Bu hadise Allahın nazarı ile yaratılana bakış tarzının bir eseridir. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ordusu sel gibi akıyordu. Arabistan’ın dört bir tarafından yeni müslüman olmuş kabîleler kâfile kâfile İslâm ordusuna katılıyorlardı. Deyim yerindeyse bir mahşer ortamı yaşanıyordu. Hz. Muhammed (s.a.v.) ordusuyla Arc mevkiinden hareket edip Talub’a doğru yol alırken, yolda yavrularının üzerine gerilmiş ve onları emzirmekte olan bir köpek gördü. Hemen ashabından Cuayl bin Süraka’yı yanına çağırarak onu bu köpek ve yavrularının başına nöbetçi dikti. Anne köpeğin ve yavrularının, fetih coşkusu içinde geçen İslâm ordusu tarafından ürkütülmemesi husûsunda tembihte bulundu. İşte islam medeniyetinin insana kazandırdığı fazilet numunesi bir hadise... Bu eserde bütün faziletlerin kendisinde toplandığı Hz. Muhammed (s.a.v.) in en güzel şekilde anlatabilme gayreti vardır.
600.00 ₺ -
Gönül Bahçesinden Son Nefes
Son Nefes, Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'nin seçilmiş makalelerinden oluşuyor: Yangında ilk kurtarılacak metaı söylercesine; hayat gailesi arasında yitirilmemesi gereken kıymetleri işaret ediyor. O telaş ânı gelip çatmadan, size yol gösteren bu iki samimî rehberi okumalısınız.
292.00 ₺ -
Bayezid-i Bistami (R.a)
Biz âciz kullarını lûtf u keremiyle yoktan var eden, varlıklar içinde insan, insanlar içinde de ümmet-i Muhammed’den kılan; İslâm, îman ve Kur’ân nîmetleriyle şereflendiren Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd ü senâlar olsun! Bu dünyada istikâmet rehberimiz, kıyâmette ise şefâat melceimiz, Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’ya, O’nun mübârek ehl-i beytine ve ashâbına sonsuz salât ü selâmlar olsun!.. Ebedî saâdet yolunda ilâhî hakîkatleri öğrenip hayatımıza tatbik edebilmek için, vahyin tebliğâtına ve peygamberlerin rehberliğine tâbî olmamız zarurîdir. Peygamberlerin fiilen ve zâhiren mevcut olmadığı zamanlarda ise onların mânevî terbiye vazifesini istîdat ve iktidarları nisbetinde devam ettiren Hak dostlarının irşâdına gönül vermek îcâb eder. Zira Hak dostları, Hazret-i Peygamber’i ve ashâbını görme şerefine nâil olamayanlar için örnek alınacak zirve şahsiyetlerdir. Onların, rahmet lisânıyla gönülleri ihyâ eden irşad ve nasihatleri, esâsen nebevî menbâdan süzülüp gelen rûhâniyet şebnemleri mâhiyetindedir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte: “Âlimler, peygamberlerin vârisleridir.” buyrulmuştur. (Ebû Dâvûd, İlim, 1) Burada kastedilen âlimler ise, ilmini irfâna, yani mârifetullâha bir basamak yapabilmiş olan ârif kullardır. Zira onlar; “…Kulları içinden ancak âlimler, Allah’tan (gereğince) korkar…” (Fâtır, 28) âyet-i kerîmesi muktezâsınca, Allah korkusuyla yürekleri titreyen, Hakk’a yakınlığın gönül hassâsiyeti içinde bir “takvâ” hayatı yaşayan, müttakî kullardır. Yani Kur’ân ve Sünnet’te “âlim” sayılan zâtlar, Allâh’ı bilen, O’nu kalpte tanıyan ve O’nu sevip sevdiren kullardır. Bütün bu vasıflar ise Hak dostlarını târif etmektedir. Nitekim Hak dostları; Dînin zâhir ve bâtınını lâyıkıyla mezcederek şahsiyetlerine nakşetmiş; takvâ yolunda kalben merhaleler katederek davranış mükemmelliğine ve “peygamber vârisliği” şerefine nâil olmuş; idraklerinin ihâtasını her iki cihan ufkuna genişleterek îman lezzetine ve duygu derinliğine kavuşmuş; bütün gayretleri, insanlığı kötü hâl ve davranışlardan, nefs ve şeytanın tuzaklarından kurtararak fazîlet zirvelerine ulaştırmak olan, örnek şahsiyetlerdir. Bu yüzden o gönül sultanları, -istifâde etmesini bilenler için- büyük bir rahmet vesîlesidirler. Nitekim Süfyân bin Uyeyne Hazretleri ve nice büyük âlim: “Sâlihlerin zikredildiği meclislere rahmet iner.” buyurmuşlardır. Zira Hak dostları anıldığı zaman onların hayatlarındaki ibretli kıssalar ve hikmetli hâtıralar, gönülleri ihyâ eder. O örnek hâllere karşı rağbet artar, ruhlar bu ulvî hâllere meyleder. Bu şekilde bir rahmet, bereket ve sekînet tecellîsi meydana gelir. Allâh’ın velî kulları esmâ-i ilâhiyye tecellîlerine kâmil mânâda mazhar olup, cemâlî sıfatları ahlâka inkılâb ettirdiklerinden, etrafındakilere dâimâ Allâh’ı hatırlatırlar. Nitekim ashâb-ı kirâm: “–Allâh’ın velî kulları kimlerdir?” diye sorduklarında, Allah Rasûlü r Efendimiz: “–(Allâh’ın velî kulları) yüzlerine bakıldığında Allah Teâlâ’yı hatırlatan kimselerdir.” buyurmuştur. (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, X, 78; İbn-i Mâce, Zühd, 4) Hak dostlarının gönül âlemleri, nefsin hevâ ve heveslerini bertaraf etmek sûretiyle Hakk’a teslîmiyette âdeta bir ney hâline gelmiştir. Bu sebeple onlardan duyulan bütün sadâlar, ilâhî nefhanın feyzinden birer akis mesâbesindedir. Nitekim ârif zâtlar; “Sen çıkınca aradan, kalır seni Yaratan.” buyurmuşlardır. Yani bir kul, nefsinin hevâ, heves ve ihtiraslarını bertaraf edip rûhânî istîdatlarını inkişâf ettirdiği zaman, Hakk’a râm olur, ilâhî ahlâk ile ahlâklanır, Cenâb-ı Hakk’ın dostu olur. Bu hâl, âdeta Sakarya’nın Karadeniz’e döküldükten sonra artık Sakaryalığının kalmaması gibidir. Zira o, artık Karadeniz’de kaybolmuştur. Böyle kâmil mü’minlerin görüşleri, duyuşları, düşünüşleri ve ifadeleri, hep ilâhî nûrun cereyânı hâlindedir. Yine onlar, sadece Cenâb-ı Hakk’ın murâdına muvâfık hâl ve davranışlar sergiler, her şeye Rahmânî bir nazarla bakarlar. Tasavvufî tâbiriyle “fenâfillâh”a ererek Hakk’ın dostluğuna nâil olan bu mü’minlere dâir, hadîs-i kudsîde şöyle buyrulur: “…Kulum, Bana en çok kendisine emrettiğim farzları îfâ ederek yaklaşır. Farzlara ilâveten işlediği nâfile ibadetlerle de yaklaşmaya devam eder; nihayet Ben onu severim. Kulumu sevince de Ben, âdeta onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Ben’den ne isterse mutlaka veririm, Bana sığınırsa onu korurum.” (Buhârî, Rikàk, 38) Hak dostları, tıpkı nûrunu Güneş’ten alan Ay gibi, ilâhî ve nebevî ahlâkın güzelliklerini yansıtan berrak bir ayna mevkiindedirler. Bunun içindir ki, onların hâl ve tavırlarını kalbî bir rikkat ve muhabbetle seyredenler, onların âleminde İslâm ahlâk ve irfânının en müstesnâ tecellîlerini müşâhede ederler. Dolayısıyla Hak dostlarının irşad ve nasihatlerinden hisseler almak, hepimiz için büyük bir mânevî kazanç vesîlesidir. Muhterem okuyucularımız! Uzunca bir süredir Altınoluk Dergimizde bâzı Hak dostlarının hikmetli sözlerinin şerh ve îzâhı sadedinde yazılarımız yayınlanıyor. Bu yazılar belli bir hacme ulaştığında, kitap hâlinde siz okuyucularımıza takdim ediliyor. Ancak gelen talepler üzerine, bu yazılarımızı her bir Hak dostu için ayrı bir kitapçık şeklinde yayınlamamızın daha faydalı olacağı kanaati hâsıl oldu. Biz de bu maksatla Altınoluk yazılarımızın başına, o Hak dostunun hayatıyla ilgili bir girizgâh da eklemek sûretiyle, ilk olarak elinizdeki kitapçığı hazırlamış bulunuyoruz. İnşâallah bu serîde, gönül dergâhlarına misafir olduğumuz diğer Hak dostlarıyla ilgili yazılarımızı da müstakil kitapçıklar hâlinde, siz kıymetli okuyucularımızın istifâdesine takdim etmeyi arzuluyoruz. Rabbimiz, velî kullarının gönül ikliminden gönüllerimize hisseler nasîb eylesin. Sevdiklerinin sevgisini yüreklerimizden eksik etmesin. Cümlemizi, sevdiklerinin irşâdı istikâmetinde yaşatsın ve sevdikleriyle haşreylesin. Âmîn!.. Osman Nûri TOPBAŞ - Temmuz 2015 - Üsküdar Bayezid-i Bestami (R.a) - Erkam Yayınları - 9789944838078
85.00 ₺ -
Altın Silsile Osman Nuri Topbaş
İnsanoğlunu bütün mahlûkat içinde zirve teşkil edecek bir sûrette “ahsen-i takvîm” üzere yaratan, ona rûhundan üfleyerek ulvîliklere yükselme istîdâdı bahşeden, gönderdiği hidâyet rehberi kitap ve peygamberlerle bizleri hakka ve hayra istikâmetlendiren; peygamber vârisi âlim ve âriflerle de mânevî irşad silsilesinin kesintisiz devâmını lûtfeden Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd ü senâlar olsun! Kâinâtın Fahr-i Ebedîsi, enbiyânın serveri, âlemlere rahmet, emsalsiz örnek şahsiyet, bu cihanda en büyük rehberimiz, kıyâmet gününde ise şefâat melceimiz, Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’ya, O’nun pâk ehl-i beytine, ashâbına ve etbâına sonsuz salât ü selâmlar olsun! Yüce Zât’ını en çok “Rahmân” ve “Rahîm” isimleriyle bizlere tanıtan Rabbimiz, nihâyetsiz merhametinin bir eseri olarak, biz kullarıyla “dost” olmayı istiyor ve bizleri Dâru’s-Selâm’a / saâdet ve selâmet yurdu olan Cennet’e dâvet ediyor. Bu dâvetin icâbet şartı ise, Hakk’a dostluk ufkunda, takvâ üzere bir kulluk hayatı yaşayabilmek... Allâh’ın Habîbi r Efendimiz’in mübârek dilinde; “Refîk-ı A‘lâ / En Yüce Dost” diye ifâdesini bulan “Hakk’a vuslat” iştiyâkı, Allah ve Peygamber âşığı mü’minlerin de en büyük arzusu olagelmiştir. Bu cihanda, kimin daha güzel ameller işleyeceğinin imtihanını vermek üzere bulunuyoruz. Bu zâhirî gurbet âleminde, gerçek bir dostluğun gerektirdiği gibi Rabbimizle kalben ve rûhen beraber olabilmek, O’nu hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmamak ve dâimâ O’nun rızâsını aramak, en büyük kulluk edebimizdir. Öyle ki, ebedî âlemde Hakk’ın cemâline vuslatımız da, Hakk’a dostluğumuzun seviyesi nisbetinde gerçekleşecektir. Yani her iki cihandaki huzur ve saâdetimiz, Rabbimizle beraberliğimize bağlıdır. Dolayısıyla Hikem-i Atâiyye adlı eserde buyrulan: “Yâ Rabbî! Sen’i bulan neyi kaybetti? Sen’i kaybeden neyi buldu?” hikmetini gönüllerimize nakşetmeli, kalplerimizin ancak Allâh’ı hatırlayıp anmakla huzûra kavuşacağını unutmamalıyız. Cenâb-ı Hak, her zaman ve mekânda bizimle beraberdir. Mühim olan, bizim ne kadar O’nunla beraber olduğumuzdur. Bir gönül, Allah ile beraberlik zirvesine ne nisbette yakınsa, ibadetleri de o nisbette seviye kazanır. Allah ile beraberlik şuuruyla yapılan küçücük bir amel, kıymet bakımından dağlar misâli bir hacim kazanırken, Hak’tan gâfil olarak yapılan amellerden ise bir hayır gelmez. Böyle gâfil bir gönlün kıldığı namaz ruhsuzdur, insanı fahşâ ve münkerden, yani edepsizlik ve günahlardan koruyamaz. Verdiği sadaka; riyâ ve ucub gibi nefsânî hesaplarla bulanık olduğundan, boşa çıkar. Ettiği duâlar ve işlediği ameller karşılıksız, yaptığı tevbe ise yeni bir tevbeye muhtaçtır. Bu sebeple Hakk’ın yüce dergâhına yol bulabilmek için evvelâ benlik perdesini aradan kaldırmak gerekir. Nitekim ârif gönüller; “Sen çıkınca aradan, kalır seni Yaratan.” demişlerdir. Bu şuur, mü’mini dâimî bir “Maiyyet / Allah ile beraberlik” ufkuna ulaştıracak bir mânevî tekâmül / olgunlaşma ihtiyacını da zarurî kılmaktadır. Zira ham ve hantal bir gönülle mânevî zirvelere çıkılamaz. Kalbî kesâfet içinde, letâfet iklimlerine yol alınamaz. Bunun içindir ki Hak dostu ârifler nazarında insanın yaratılış gâyesi; “kesb-i kemâl ile seyr-i cemâle vuslat”tır, yani mânen olgunlaşmak sûretiyle Hakk’ın cemâlini müşâhede nîmetine kavuşabilmektir. Bu itibarla mânevî terbiye, yani menfîliklerden arınma ve rûhen tekâmül faaliyeti, bütün insanlığın ortak ihtiyacıdır. Zira canlılar içinde terbiyeye muhtaç olarak doğan tek varlık, insanoğludur. Cenâb-ı Hak, insanoğlunu akıl, idrak, iz’an ve vicdan gibi ulvî hasletlerle tezyîn ederek yaratmış olsa da, bunlar, hakka ve hayra ulaştırmada tek başına kâfî değildir. Nitekim Rabbimiz, bu nîmetlerin nasıl kullanılacağını bildirmek üzere bir de kitaplar ve peygamberler göndermiştir. Peygamberler, ilâhî kitaplardaki hakîkatleri bizzat kendi yaşayışları üzerinde şerh ve tefsîr ederek tebliğ eden, en büyük “insan terbiyecileri”dir. Peygamber Efendimiz r; zulüm, vahşet, haksızlık ve bâtıllara gömülmüş olan bir “câhiliye toplumu”nu ıslah ve terbiye ederek ondan, ahlâk, fazîlet ve medeniyette zirve bir “asr-ı saâdet toplumu” meydana getirmiştir. Böylece câhil ve cânî insanlar, kültürlü; vahşî kimseler, medenî; mücrim ve süflî karakterli kişiler, müttakî, yani Allah sevgisi ve korkusuyla yaşayan fevkalâde sâlih ve rikkat-i kalbiyye sahibi kimseler hâline gelmiştir. Bir insan düşünün ki, kız çocuğunu diri diri toprağa gömebilecek kadar kalbi taşlaşmış ve vahşî tabiatlı… Sahip olduğu köleyi, herhangi bir maddî eşyâ gibi basit bir mal olarak telâkkî edip ona insanlık dışı muâmeleleri revâ görecek kadar zâlim!.. İşte bu kaba ve câhil insanlar, Allah Rasûlü’nün kalbî dokusundan hisse alıp nebevî terbiyeden geçtikten sonra, ilimde, ahlâkta, edepte, hulâsa insanlıkta bir “fazîletler medeniyeti” meydana getirdiler. Ruhlarda bu muazzam inkılâbın nasıl gerçekleştiğini tam olarak anlayabilmek için nebevî terbiye metodlarını yakından incelemek gerekir. Sahâbeyi sahâbe yapan, onların hâlis bir îman ile Peygamber sohbetinin feyz ve rûhâniyetinden nasîb almış olmalarıdır. Efendimiz r, ashâbını en çok “sohbet” ile yetiştirmiştir. Zira sohbet, yüz yüze ve sadır sadıra gerçekleşen bir eğitimdir. Bu eğitimde Efendimiz r’in söz, fiil ve takrirlerinin yanı sıra bir de, güzel yüzüyle birlikte dışına yansıyan, hissedilen fakat sözle ifâde edilemeyen “hâl”lerinin de mühim bir tesiri vardır. Sahâbe-i kirâm, sohbet yakınlığı içerisinde Efendimiz r’in mübârek sözlerinden istifâde ettiği gibi, O’nun bu nevî “hâl”lerinden de istîdatları nisbetinde istifâde etmişlerdir. Bu istifâde ise, sadırdan sadıra bir feyz akışıdır. Sohbet ve yakınlıktaki in‘ikâs ve insibağ neticesinde, Efendimiz r’in hâlleri ashâb-ı kirâma intikal etmiş, Efendimiz’le aynîleşme istikâmetinde muhtelif derecelerde nasipler almışlardır. İşte bu yüce nasipler, ehil kimseler vâsıtasıyla nesilden nesile aktarılarak zaman ve mekânlar üstü bir teselsül bereketine mazhar olmuştur. İlâhî hakîkatleri öğrenip tatbik etme hususunda nasıl ki peygamberlere ihtiyacımız zarurî ise, peygamberlerin fiilen ve zâhiren mevcut olmadığı zamanlarda da onların mânevî terbiye vazifesine istîdat ve iktidarları nisbetinde vekâlet eden irşâd ehli âlimler, ârifler, sâlih zâtlar ve Hak dostları bu vazifeyi sürdürmüşlerdir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte: “(Zâhir ve bâtınını ikmâl etmiş, ilmini irfan hâline getirmiş) âlimler, peygamberlerin vârisleridir.” buyrulmuştur. (Ebû Dâvûd, İlim, 1) Hak dostu mürşid-i kâmiller de: Dînin zâhir ve bâtınını lâyıkıyla mezcederek şahsiyetlerine nakşetmiş; zühd ve takvâ yolunda kalben merhaleler katederek davranış mükemmelliğine ve “peygamber vârisliği” şerefine ermiş; idrak ve ihâtalarını her iki cihan ufkuna genişleterek îman lezzetine ve duygu derinliğine kavuşmuş; bütün gayretleri insanlığı kötü huylardan ve nefsin karanlık gayyâsından kurtararak güzel ahlâk zirvelerine ve mânevî olgunluk semâsına yükseltebilmek olan, ârif, sâlih ve kâmil mü’minlerdir. O mübârek zâtlar, nebevî irşad ve davranış mükemmelliğinin âdeta zamanlar üstü temsilcileridir. Yani onlar, Hazret-i Peygamber ve ashâbını görme şerefine nâil olamayanlar için örnek alınacak, rehberliğine tâbî olunacak zirve şahsiyetlerdir. Onların, rahmet lisânıyla gönülleri ihyâ eden irşad ve nasihatleri de, esâsen nebevî menbâdan süzülüp gelen rûhâniyet şebnemleri mesâbesindedir. Yani onların tavsiye ve nasihatleri, Rasûlullah r’in sohbetlerinden akseden bir feyz tecellîsidir. O sohbetlerdeki mânevî istifâdenin merkezi, yine Peygamber Efendimiz r’dir. Zira Hak dostları, tıpkı nûrunu Güneş’ten alan Ay gibi, nebevî ahlâkın güzelliklerini yansıtan berrak bir ayna mevkiindedirler. Bunun içindir ki, onların hâl ve tavırlarını kalbî bir rikkat ve muhabbetle seyredenler, onların âleminde nebevî ahlâkın zarif tecellîlerini müşâhede ederler. Rabbimize nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun ki, Rasûlullah r Efendimiz’in kalp tasfiyesi ve nefs tezkiyesi vazifesinin, mânevî verâset yoluyla nesilden nesile intikàli neticesinde 14 asır zarfında şekillenmiş olan “Altın Silsile”nin feyz ve rûhâniyetinden, bu âhir zamanda bizleri de müstefid kıldı. O mânevî teselsül bereketiyledir ki gönüller, asr-ı saâdetin gül râyihasını alabiliyor, o günden bugüne ulaşan rahmet esintilerinden feyiz-yâb olabiliyor. “Altın Silsile”, ilâhî kudretin asr-ı saâdetten bugüne kadar sadırlardan sadırlara âdeta görünmez bir muhabbet hattı çekerek lûtfettiği, mânevî bir enerji cereyânını ifâde ediyor. Sâlihlerle beraberliğin kazandırdığı zaman ve mekân üstü gönül vecdini, mânevî dirilik ve zindeliği dile getiriyor. İnsan idrâkinin, mücerred hakîkatleri kavramakta zorlandığı, çok açık bir gerçektir. İnsan, dâimâ müşahhas misallere, elle tutulup gözle görülebilen örneklere ihtiyaç duyar. Yine bunun içindir ki insan, mânevî hakîkatlerin, hâl ve davranışlarında hayat bulduğu örnek şahsiyetlere daha çok hayran olur, onları taklit ve takip eder. İşte “seyr u sülûk”lerini, yani mânevî terbiye yolculuklarını tamamladıktan sonra irşadla vazifelendirilen mürşid-i kâmillerin hayatları da, gerek kendi yetişme dönemleri, gerekse de müntesiplerini yetiştirme devreleri itibârıyla, örnek alınabilecek pek çok derslerle doludur. Onların ibretli kıssalarından istifade etmek, hikmetli nasihatlerine gönül vermek, derûnî hâllerinin tefekküründe yoğunlaşmak, şüphesiz ki İslâm’ın zühd, ihsan, huşû, takvâ, rabbânîlik ve rûhâniyet cihetinin, kısacası gerçek “TASAVVUF”un da doğru bir şekilde kavranmasına büyük fayda sağlayacaktır. Zira gerçek tasavvuf, Rasûlullah r Efendimiz’in güzel ahlâkının ve ulvî hâllerinin, kıyâmete kadar gelecek asırlara ve nesillere aynı feyz ve rûhâniyetle intikàlini sağlayacak olan berrak bir gönül aynasıdır. Bu yönüyle elinizdeki eser, İslâm şahsiyetinin âdeta ete kemiğe büründüğü bir “insan-ı kâmil” modelini târif edebilmek yolunda mütevâzı, fakat mühim bir adımdan ibârettir. Yine bu eserde, en büyük örnek şahsiyetimiz Fahr-i Kâinât r Efendimiz’den başlamak üzere “Altın Silsile”nin halkalarını teşkil eden meşâyıh-ı kirâm efendilerimizin hayatlarına dâir kronolojik ve akademik bilgilerden ziyâde, herkes tarafından imkân nisbetinde örnek alınması gereken, irfânî, ahlâkî ve hikemî hususlara ağırlık vermeye gayret edildi. Eserdeki bütün feyz ve güzellikler, Peygamber Efendimiz r ve O’nun gerçek vârisleri olan ehlullâh’ın gönül âlemlerinden bizlere ulaşan ulvî akislerdir. Bizim vazifemiz, tıpkı peteğini bal ile doldurmak için sayısız çiçeklerin özlerini toplayan bir arı gayretiyle, bu hikmetleri derleyip siz kıymetli okuyucularımıza takdîm etmekten ibâret olmuştur. Bu vesîleyle eserimizde isimleri zikredilmiş ehlullâh’a hâlisâne hürmet, muhabbet ve duâlarımızı arz ederiz. Yine bu eserin hazırlanmasında emeği geçen Dr. Murat Kaya, M. Akif Günay ve İ. Hakkı Uzun başta olmak üzere bütün akademisyen kardeşlerimize ve talebelerimize teşekkür eder, bu hizmetlerinin kendileri için bir sadaka-i câriye olmasını niyâz ederiz. Şunu da unutmamak gerekir ki Hak dostlarının hayat düsturları, bizler için âdeta yıldızlardaki ölçüler mesâbesindedir. Onların yaptıklarını tam olarak yapabilmek, herkesin kârı değildir. Fakat “Bir şeyin tamamı elde edilemiyorsa, elde edilebilen kısmından da vazgeçmek gerekmez.” düstûrunca, “Onların hâllerine ne kadar yaklaşabilirsek kârdır.” mülâhazasıyla hareket etmeliyiz. Onların menkıbe ve nasihatlerini okurken yalnızca takdir ve hayranlık noktasında kalmayıp, bir adım daha ileri giderek, kendi hâlimizi onların aynasında seyretmeliyiz. Gördüğümüz noksanlıklarımızı telâfîye çalışmalı, hatâlarımızı tashih etmeli, varsa benzerliklerimizi o zirve şahsiyetlerin yüksek seviyesine çıkarabilme gayreti içine girmeliyiz. Ayrıca; “Sâlihlerin anıldığı yere rahmet iner.”1 buyrulmuştur. Fakat sâlih zâtların sadece dil ile anılmış olması, rahmet-i ilâhiyyenin kâmil mânâda tecellîsi için kâfî gelmez. Asıl bu anmakla birlikte, gönüllerde onlara benzeme arzusuyla bir gayret hâsıl olursa, işte o vakit lûtf-i ilâhî ve feyz-i nâ-mütenâhî tecellî eder. Bizler de eserimizde zikrettiğimiz ehlullah hazarâtının kıssa ve nasihatlerini böyle bir ruhla ve gönül gözüyle okuyabilirsek -inşâallah- o sonsuzluk kervanında bizim de bir yerimiz olur. Zira hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere: “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96) Bu beraberliğin en büyük delîli ise; hâl, tavır ve davranış benzerliği; hissiyat, fikriyat ve istikâmet beraberliğidir. Bu muhtevâda bir beraberliğe götürmeyen bir muhabbetin doğruluğu şüphelidir. Rabbimiz, kalplerimize sevdiklerinin sevgisini lûtfeylesin! Onlarla kalbî irtibâtımızı dâim kılsın! Onların gönül âlemlerinden sadırlarımıza bol bol feyz ve inşirah şebnemleri bahşeylesin! Sâlihlerle beraber yaşayıp yine onlarla beraber haşrolunmayı cümlemize nasip ve müyesser eylesin... Âmîn! Osman Nûri TOPBAŞ - 2012 - Üsküdar Altın Silsile - Erkam Yayınları - 9789944834360
547.50 ₺