-
GÖNLÜMDE HİKMET PINARININ ARISI
Bu eser, Üstazımız’ın şiirlerini ve çeşitli zamanlarda nota aldırdığı sohbetlerinden az bir kısım içermektedir. Şiirlerinin çoğu Türkçenin bugünkü imlasıyla olmakla beraber, az olarak Osmanlıca olarak imla edilmiş Türkçe, yanısıra Kürtçe, ayrıca Arabca şiirleri de vardır. Eserdeki şiirlerinin bir kısmı, bazı Arabca şiirlerden tercümedir; Erzurumlu İbrahim Hakkı ve Şeyh İsmail Bursevî rahimehumallâhu Teâlâ’dan da birkaç beyt alınmıştır; ve bunlar hepsi belirtilmiştir. Üstazımız bu eserini, vefatından az bir süre önce tamamlamış, hastahanede yoğun bakımda iken ilk baskısı yapılmıştır; ikinci baskısı ise vefatından hemen sonradır. Onun âleminden sesler dinleyebilmek, görüntüler kapabilmek, şiirlerini okurken duyulan sevgiye, o sevgiyle yönelişe bağlıdır; Allah dostlarının hakîkate çeken sıcak tebessümleri, seven ve inananlaradır. Şiirlerinde çok yerde İslam üzere yaşamamız ve istikrarla derinleşmemiz için açık deyişle tavsiyeleri vardır; yüzümüze serpilen soğuk su gibi. Üstazımız’ı sevenler için bu eserin buruk bir tadı var; onun gidişini hatırlatıyor; ve ğaliba hep öyle olacak. Allah Teâlâ minnet ve keremiyle onun tertemiz sırlarını yüceltsin, cesedine ve cesedinin yatağı olan toprağına rahmet ve rızalarını bolca akıtsın, cennetlerinin ortasında iskanlandırsın, ilminden bizi faidelendirsin, ilminin bereketlerini üzerimize akıtsın. Âmîn. Bir kovan var gönlümde adı gönül Akar ondan hikmet çeşmesi adı bülbül Bir de var hikmet arısı adı sünbül Gönül bülbül sünbülün uğultusu Topladım ayetten hadisten trafo müctehidlerimizden Candan bedenden dimağdan Uykudan baygınlıktan uyanıklıktan İsmail, durmaz gelir arı sesi
112.50 ₺ -
GENCİM NEREYE?
Müellif bu eserinde, zamanımızda teknolojideki hızlı gelişmelerin ve dünya lezzetlerine kolayca erişmenin büyüsüne kapılarak gençlerimizin, gün geçtikçe daha fazla ğayri Müslimin örf ve adetlerine uymalarına, şahsi menfeat peşinde koşarak dünya işlerinde rekabet etmekle Dinden uzaklaşmalarına dikkat çekerek, her Mü'mine, özellikle gençlerimize gereken bilgileri soru ve cevab şeklinde vermektedir. Allah Teâlâ en önce neyi yaratmıştır? “Elest Günü”nde Allah Teâlâ'nın kullarıyla yaptığı antlaşma nedir? Bu antlaşmayı biz niye hatırlamıyoruz? Akıl ve kısımları nelerdir? “İlim ve kısımları nelerdir?” gibi sorularla başlayan eserde; ma'rifet, Rabb ile kulu arasındaki haklar, iman, İslam, şartları, rükünleri, şart, rükün gibi Dînî terimlerin manaları beyan edilmekte; Allah'a, peygamberlerine, kitablara, meleklerine, ahiret gününe ve kadere imanın keyfiyetleri; Allah Teâlâ'nın isim ve sıfatları, Peygamberimiz'e nasıl inanmamız gerektiği izah edilmekte, Peygamberimiz'in siyer-i şerîfi özetlenmekte ve bol misallerle mu'cizeleri anlatılmaktadır. Tevhid, itikad, mezheb, amel, din, ibadet, takva, muamele, emanet, miras, ukûbat = cezâlar, âdâb, teklifî hükümler, farz, vâcib, nafile, haram, mekruh, müfsid, mübah, abdest, ğusül, teyemmüm, namaz, zekat, oruç, hac, günah, küfür, şirk, nifak ve bunlara bağlı konular açıklanmaktadır. Günümüzde gençlerimizi bekleyen tehlikeler ve bunlardan kurtuluş çareleri gösterilmekte, bunun yanında her Müslümanın hayatında olan ve dikkat çeken konular izah edilmektedir; mesela: Aile nedir? Evladın ebeveyninin, ebeveynin de evladının üzerindeki hakları nelerdir? Çocuklara öğretilmesi gereken elli dört farz nelerdir? Kabir ziyareti nasıl yapılır? Komşunun komşusu, arkadaşın arkadaşı üzerindeki hakları nelerdir? Cennet ve cehennemlik kimlerdir? Müellifin “İttifak nedir?” sorusuna cevabı, eserin ehemmiyetini gözler önüne sermektedir.
187.50 ₺ -
Müminim
İçinde bulunduğumuz şu bilgisayar asrında Müslümanların çoğu Dîni cehalete kanaat etmektedir. Ana babalar çocuklarına Dinlerini öğretmekten aciz kalmaktadır. Otuz - otuz beş yaşından sonra tevbe istiğfarla Dîne dönen gençlerimiz, utanıp Dîni öğrenmekten çekinmektedirler. Müslümanlar, Allah ve Rasûlü'nü övmek yerine kendilerini, soy soplarını, partilerini övmektedirler, Müslüman olarak bu topraklarını kanlarıyla yoğuran, inandıkları İslam Dîninin emrettiği İman kardeşliği fidanını diken, Allah için sevgi tohumunu eken, sadâkat ve ihlasla sulayıp teslim eden, kendileriyle iftihar etiğimiz ecdadımızın dillerini unuttuk, yollarını, âdetlerini bırakmaktayız. Onlara uymamız gerekirken başkalarına uyuyoruz. İşte müellifimiz, bu eserini kendisinin de ifade ettiği bu yarayı tedavi edebilmek amacıyla kaleme almıştır. Aslen bu eser müellifin "Müslümanım" adıyla bastığı eserinin genişletilmiş halidir. Konuların soru cevab şeklinde başlıklandırıldığı eserde, Allah ve O'nun Rasûlü'nün, ashâb-ı kirâmın tanınması gerektiği, gerçek Mü'minin vasıfları, iman ve inanç esasları, iman ve İslamın tarifleri, şartları, rükünleri, Dînin Müslümana yüklediği vazifeler, ebeveynin çocukları, komşunun komşusu, arkadaşın arkadaşı, öğretmenin talebesi üzerindeki hakları, Dînî ilimlerin nasıl ve kimden öğrenilmesi gerektiği açıklanmış ve zamanımızda çokça konu edilen dinler arası diyalog meselesine yer verilmiştir.
112.50 ₺ -
Evrad-ı Bahaiyyenin Tercüme ve Şerhi
Müellif'in “el-Envâr-ul-Kudsiyye li Şerh-il-Evrâd-il-Bahâiyye” adıyla Arabcasıyla eş zamanlı olarak yazdığı bu eser, Hicrî 791 tarihinde vefat eden Şeyh Muhammed Bahâeddîn rahimehullâhu Teâlâ'nın müessisi ve İmamı olduğu Nakşibendî Tarîkati'nin esasları, Tarîkatin İmamı Şeyh Muhammed Bahâeddîn kuddise sirruhu'nun tercüme-i hali anlatılarak başlamakta; “Nakşibendî Tarîkatinin Şart ve Rükünleri”, “Zikrin Efdali Kalbî Zikirdir”, “Zikirle Tekarrubun Usulleri”, “Murâkabeyle Tekarrub”, “Nakşibendî Meşâyıhının Hatmesi”, “Evrâd-ı Bahâiyye ve Faideleri”, “İstiğfar ve Tevbe” başlıklarının ardından Şâh-ı Nakşibend'in her sabah namazında okuduğu “Evrâd-ı Bahâiyye” eserinin tercüme ve şerhi yapılmaktadır. Bu eseri okumak: Nakşibendî Tarîkati'nin, tertemiz Sünnet'in ihyâ' edilmesi ve bid'atin terk edilmesinden ibaret, Ehli Sünnet vel'Cemaatin itikad ettiği ashâb-ı kirâmın yolu olduğunu anlamak için önemlidir. Yine bu eseri okumak, kalbin İslamı anlaması bakımından önemlidir. Çünkü bu eser, Şâh-ı Nakşibend'in, Sünnet-i Şerîf'ten derlediği, tertemiz, kalbleri yıkayıp ışıtan, okudukça Dîni tatbîkî kolaylaştıran, Dîni tatbik ettikçe kalbleri yükselten “Evrâd-ı Bahâiyye”sini, manalarının inceliklerini anlayarak okumak fırsatı vermektedir.
187.50 ₺ -
Edell-Ul-Hayrat Hamd Sena Salavat
Bu eser, Müellif'in “Cana Can” adlı eserinin yeniden düzenlenmesi denilebilir; şu kadar ki, “Cana Can”ın başlangıcındaki “Dîni oluşturan unsurlar ve salavât-ı şerîfelerin önemi” üzerine başlıklar halinde yapılan açıklamalar ve diğer bazı başlıklar burada çıkarılmış; bazı başlıkların sıra ve içeriğinde değişiklikler yapılmıştır. Bir Müslümanın yatağından kalkıp tekrar yatağına girinceye kadar yapacağı bütün işlerde ve ihtiyac duyduğu her vakitte dilinden düşürmemesi gereken dualar, istiâzeler ve salavatlar bu eserde toplanmıştır. İntisâbından sonra müntesibin vazifelerinden olarak günlere mahsus en faziletli virdler, yataktan kalkıştan itibaren yapılan günlük işlerde okunacak istiâze ve dualar, zamanımıza kadar büyük tasavvuf imamları tarafından ehemmiyetle tavsiye edilen Ğavs-ı Semedânî ve Kutb-u Rabbânî Şeyh Abdulkâdir Geylânî aleyhi rahmet-ur-Rahmânî'nin senâ, salavat ve virdleri, Rasûlullah sallâllahu aleyhi ve sellem'in ashabına öğrettiği salavat, Ali kerremallâhu vechehu, İbnu Mes'ûd radıyallâhu anhu'nun salavatları, Şeyh Hasen-i Basrî, Cüneyd Bağdâdî, Şeyh Ahmed el-Bedevî, Şâh-ı Nakşibend rahimehumullâhu Teâlâ gibi birçok şerefli insanların salavatları bu eserde yazılmıştır. Unutmayalım ki salih amellerle, duayla, Esmâ'u-l-Hüsnâ ile tevessül meşrû' olduğu gibi Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem'in üzerine salavat okumakla hem tevessül, hem de tevassul = Allah'a kavuşmaya çalışmak meşrû'dur. Bütün bunların yanında eserde; günlere ve vakte bağlı olmayan, hadîs-i şerîflerden seçilmiş mubarek dualar da bulunmaktadır. Vebâ, tâun gibi salgın hastalıklardan korunmak, sihrin bozulması, nazar, rızkın bollaşması, borcun ödenmesi, vesveseden kurtulmak, menfî fikirlere kapılmamak için okunacak dualar da yazılmıştır. Bu eser zorda kalan Mü'mini himayesine alan, kendisine sığınanı zâhiri ve bâtınî bütün kötülüklerden koruyan ve rûha müdhiş lezzetler tattıran numûne bir eserdir. Bu eser her Mü'minin elinde bulunması gereken bir zikir kitabıdır ve ruhların tedavisi hakkında vârid olmuş reçeteleri ihtiva eder. Bu eser, hem Türkce anlamlı hem de sadece Arabca olarak ayrı ayrı basılmıştır.
135.00 ₺ -
Bilgi Üzere İman
Bu eserde: Allah Teâlâ'nın sıfatları, Peygamberlerin sıfatları ve Peygamberimiz'e has sıfatlar, İslam Dîninin beş esası: İtikad, ibadetler, muamele = kullar arasındaki alışverişler, hududlar = cezalar, âdablar, İbadetin manası, Tevhîdin manası Sırât-i müstakîm'in manası, Kul hayr ve şerden hangisini seçerse, Allah Teâlâ'nın da kulunu ona muvaffak edeceği, Rabb'imize, Peygamberimiz'e, ana babamıza, idarecilerimize saygının manası, Akrabalarımızın hakları, Öncelikle sakınmamız gereken Dînî yasaklar öz olarak açıklanmaktadır.
37.50 ₺ -
Bedu-l Emali Şerhi
Bu risâlenin giriş kısmında Müellif, eseri tanıtmaktadır: “Allah Teâlâ Zülcelal Hazretleri'ne hamd-u senâ olsun. Rasûlü'ne, âline, ashâbına ve ardınca gidenlere salât-u selamlar olsun. Zamanımızda itikadlar son derece sarsıldığı için kadın olsun erkek olsun bir Mü'minin, her şeyden evvel itikâdını Ehli Sünnet vel'Cemaate göre tashih etmesi, sonra çocuklarına da talim etmesi farzdır, hatta her farzdan önce farzdır. İmam-ı A'zam'dan itibaren zaman zaman Ehli Sünnet'ten büyük âlimler, Ehli Sünnet itikadını özetlemektedirler; Hicrî 569'da vefat eden İmam Sirâceddîn Ali bin Osman el-Ûşî el-Ferğânî de onlardan biridir. Çocuklarımıza ezberlemesi kolay olur umuduyla İmam Ûşî'nin “Bed'u-l-Emâlî Manzûmesi”ni terceme ve şerhetmeyi vazife gördüm. Tashîh-i itikad için “Şübheden Hakîkate”, “Tek Çare” ve “Şuur” adlı eserlerimizde ortalama teferruatla bilgiler yazmıştım. Bu risâlede ise bu üç eserin özetini, tashîh-i itikad için tayin edilen, İmam Ûşî'nin “Bed'u-l -Emâlî Manzûmesi = Kâside-i Lâmiye”sinin Arabîsinin kalıbında tekrar yazarak terceme ve şerhettim ve iki kere de tashîh ettim. Ayrıca Mekteb-i Sultâniyye'nin bidâyetinden itibaren nihayete kadar maarifin düstur tayin ettiği, Hicrî 1320'de vefat eden Yanya'lı Şeyh Hâfız Refi' Efendi'nin Türkçe manzum tercemesini de başına ekledim. Ehli Sünnet vel'Cemaatin itikadını öğretmeye tekeffül eden Refi' Efendi, Mekteb-i Sultâniyye'nin bidayetinde bu manzumeyi çocuklara ezberletiyordu; Rüşdiye ve A'dâdiyye mekteblerinde dahi Hâfız'ın yazmış olduğu “Kasİde-i Emâlî Türkçe Terceme-i Manzûmesi ve Şerhi” risâlesi ezberletiliyordu. Daha önce Sevgi Bağı'yla birlikte neşrettiğimiz “Bed'ul-Emâlî Şerhi” risâlesini şimdi de müstakil olarak basıyoruz. Tevfîk Allah Teâlâ'dandır.” Daha geniş olarak Müellif'in “İttibâ' Ehli Sünnete'dir” eserinde şerhedilen Bed'-ul-Emâlî Manzûmesi'nin içerdiği inanç meselelerini iyice bellemek, anlamak için bu küçük risâlenin, her zaman yanımızda bulundurup boş kaldıkça okuyabileceğimiz bir cep kitabı olarak çok faideli olacağına inanıyoruz.
37.50 ₺ -
AŞK 2 Cilt
Aşkı anlatan bu eser, aşkı tanımlayıcı bilgilerin yanında: “Allah Teâlâ'nın ruhlarla antlaşması”, “İlâhî sevginin alâmetleri”, “Allah Teâlâ'nın ismi, sıfat ve fiiliyle tecellî etmesi”, “Vahdet-i Mutlaka”, “Vahdet-i Vücûd”, “Vahdet-i Şuhûd”, “Fenâ fil'İhvan”, “Fenâ fiş'Şeyh”, “Fenâ fir'Rasul”, “Fenâ Fillah”, “Bekâ Billah”, «Cemi'», “Fark”, “İlâhî vâridat”, “Vecd”, “Cezbe”, “Tevâcüd”, “Cehrî zikir”, “Semâ' ve şartları” ve daha birçok meselede bizleri aydınlatmaktadır Girdim kafese, esir oldum, Nefis idim, ben ğarîb oldum, Heder oldu aşkım, keder buldum, Şu diyâr-ı ğurbete düşe geldim... Aşkın ateşi yeşertir insanı, Ruhu besler verir iz'anı, Takvayla parlar çoğaltır imanı, Âşığa gelen melek, kovar şeytanı. Her insanda İlâhî sevgi vardır, fakat küfür, İlâhî sevgiyi söndürür; âsîlerin telkîni de aşkın ortaya çıkmasını engeller. İnsan, İlâhî sevgiye ancak Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem'e uymakla erişir. İlâhî aşk, Allah Teâlâ'nın kuluna verdiği bir armağan ise de, İlâhî aşka giden yol ve İlâhî aşktan sonrası.... ilâhî aşkı safha safha bu eserde tanıyacaksınız. Üç şey Tevhîdin akidlerindendir: Havf = Allah Teâlâ'dan korkmak, recâ = rahmetini ummak, muhabbet = Allah Teâlâ'yı sevmek. Allah Teâlâ'dan korkan, her şeyden Allah'a kaçmasından aslâ yorgunluk hissetmez. Allah Teâlâ'nın rahmetini uman, dua ve dilekten bıkkınlık duymaz. Allah Teâlâ'yı seven, sevgilisinin ismini söylemekten vazgeçmez. Korkunun parlak bir ateşi vardır. Recânın nûrânî bir ışığı vardır. Sevgi ise nurların nurudur. Ayrıca bu eserde sunulan bilgilerin ve çözümlerin, böylesine kolay, hülâsa ve düzenli sunuluşunun nâdirliğini eseri okurken farkedeceksiniz. Okurken hiç bitmesini istemeyeceğiniz bir duyguyla karşılacak ve aşkın yolunu bulmanın sevinciyle gözünüzü ve kalbinizi bu kitabdan ayıramayacaksınız. Zâtı'nın nurunu ruhunda görürsen Sıfatıyla sıfatın görmez olursen Her işinde fi'lini hâkim görürsen Yüce Zâtı'ndan bağış alırsın Zâtı'nın güneşi doğarsa içinden Ayrılmaz ziyâsı senin ruhundan İsmail, Ezelî nurudur seni kuşatan Nurundan kendini görmez olursun
450.00 ₺ -
MUFASSAL MEDENİ AHLAK TERMO DERİ
Eser, nefsin sorumluluğundan, irade ve akıl mefhumlarından haberdar ettikten sonra insanın şekillenmesini morfolog bir tıb doktoru edasıyla her yönüyle izah eder ve bedenî vazifeleri kemâliyle açıklar. Eser, satır satır İslamın yüce hayat nizamının titizlikle açıklanmasından ibarettir. Dolayısıyla eserde her türlü ferdî ve ictimâî meseleyi detaylarıyla, soru payı bırakılmaksızın bulabileceğiz. Tabiîdir ki, bunun böyle olabilmesi, eserin samimî ve berrak bir zihinle, ilme teslim olmuş bir kalble okunması şartıyladır. Cahilin cehaletinden daha korkunç olan şey, ilme ve âlime inkarıdır. Yirmi yıllık bir çalışma ve binlerce eserin mütâlaası bu eser zannediyoruz ki elinizden düşmeyecektir. Ahlakı ahlaksızlardan değil, Allah'ın has dostlarından; benliği bencillerden değil, benliğini Hakk yolunda yok etmişlerden; ruhu ruhsuzlardan değil, «Kâlû Belâ» gerçeğinden; kadını canavarlardan değil, can severlerden; devleti dev illetlilerden değil, İslam izzetinden; vazifeleri vazgeçmişlerden değil, Kur'an ve hadisten; iktisadı, iki paraya satandan değil, İki Cihan Serveri'nden; hakları haltperestlerden değil, Hakperestlerden öğrenmek istiyorsanız, lütfen kana kana, sindire sindire okuyun bu pırlanta eseri. Ne güzeldir bilmeyenin öğrenmek istemesi! Ve ne güzeldir güzeller güzeli İslam güneşi!.. Eser, «ben» kelimesinden girişle sinir sisteminin içinde iç duyguları tesbit eder, vazifelerini tayin eder, ferdin şahsiyetinin oluşması macerasını anlatır; ardından kişiliği oturmuş Müslüman genci cemiyete kazandırır. Ona aile kurmasını, sokak, mahalle, şehir ve devlet nizamında İslamî düsturlarla yaşayabilmesi yollarını beyan eder. Eser, adından da anlaşıldığı üzere özellikle temeli iman, kanadı vicdan, düsturu Kur'an olmak üzere ahlâkî konulara önem verir; felsefeyi din sananlara gereken cevabları tatlı bir dil, ikna edici bir üslubla bildirir. Ruh ve nefs ile ilgili her mesele Biiznillah eksik bırakılmaksızın eserde yer bulduktan sonra, ictimâî hayatın her unsuru tafsilatıyla yerli yerinde aktarılır ve insanın insanla en uyumlu yaşayabilmesi yolları, derin hakîkatler ve hikmetler dahilinde kalblere şifa bir reçete olarak sunulur. Bu eser hadîs-i şerîfler için kaynak gösterilerek ve içeriğini etkilemeyen bazı düzenlemeler yapılarak yeniden basılmıştır.
750.00 ₺ -
Felsefe ve Ölüm Ötesi İbn Sînâ - Gazzâlî - İbn Rüşd - Fahreddin Râzî
Hayat ve ölüm, bir hakikatin iki yüzü ya da bir bütünün iki parçası. Birbirini çağrıştıran bu kavram çiftinden hayat, varlık sahnesine önce çıkmakla birlikte doğumdan itibaren ölümün tehdidi altındadır ve bu yüzden de ölüm insanoğlu için daima korku ve endişe kaynağıdır. Özellikle ölmek için doğduğuna inandığı halde bir başka hayata doğmak üzere öldüğüne inanmayanlar açısından ölüm, gerçekten korkunç bir olaydır. Âdeta gölge gibi insandan hiç ayrılmayan ya da amansız bir hafiye gibi gece gündüz onu adım adım takip eden bu korkunç gerçeğin nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıkacağının bilinmeyişi, ölüm karşısında duyulan kaygıyı daha da artırmaktadır. Felsefe ve Ölüm Ötesi adlı bu çalışma, İslâm düşüncesinin ikisi felsefe, ikisi kelâm geleneğine mensup dört büyük isminin, İbn Sînâ (ö. 1037), Gazzâlî (ö. 1111), İbn Rüşd (ö. 1198) ve Fahreddin Râzî’nin (ö. 1210); ruhun mahiyeti, bedenle ilişkisi ve âhiret hayatı hakkındaki görüşlerini yansıtan toplam dokuz metnini ve tercümelerini içermektedir.
28.00 ₺ -
Fahreddin Râzî Sonrası Metafizik Düşünce Kâtibî Örneği
İbn Sînâ’dan (ö. 428/1037) sonra pek çok düşünce geleneği bu filozofun felsefî mirasıyla bir şekilde ilişkiye geçmek durumunda kalmıştır. Bu noktada bir mütekellim olarak Fahreddin Râzî (ö. 606/1210) ve onun İbn Sînâ felsefesiyle ilgili çalışmalarının ayrı bir yeri vardır. Râzî’nin, eserlerinde kullandığı kendine özgü tasnifi, meseleleri ele alış tarzı ve ulaştığı sonuçlar ile farklı entelektüel disiplinler arasında kurduğu yakın ilişki, kendisinden sonra hâkim bir yaklaşıma dönüşmüştür. Râzî sonrasında bu yaklaşımı sürdüren isimlerin başında ise medrese müfredatının vazgeçilmez klasikleri arasında yer alan er-Risâletü’ş-Şemsiyye ve Hikmetü’l-ayn’ın müellifi Necmeddin Kâtibî (ö. 675/1277) gelmektedir. Kâtibî’nin ilmî kişiliğini tanıtmaya ve metafiziğe dair görüşlerini, miras aldığı entelektüel gelenekle mukayeseli bir şekilde ortaya koymayı hedefleyen bu çalışma, İbn Sînâ’dan Râzî’ye ve oradan Osmanlı’ya uzanan nazarî düşüncenin serüvenine, Kâtibî bağlamında ışık tutmaktadır.
31.50 ₺ -
Eski Metinlere Yeni Bağlamlar Osmanlı Edebiyatı Çalışmalarında Yeni Yönelimler
GİRİŞ Selim S. Kuru Metinlerle yaşayanlar I METİNLERE YAKLAŞIRKEN Walter Andrews Osmanlı metin çalışmaları: geçmişe meydan okuma, geleceği tasarlama LeRoy Searle Estetik, filoloji ve sensus communis II METİNLER ARASINDA İLİŞKİLER Guy Barak Sansür, kanonizasyon ve Osmanlı imzâ-takrîz pratikleri üzerine düşünceler John Curry Bir kütüphanede ne olabilir ki? Osmanlı metinlerine bireysel eserlerdense derlemeler merceğinden bakış Meredith Quinn On yedinci yüzyıl İstanbulu’nda ucuza okumalar III BAŞKA METİNLER Rachel Goshgarian “Her kim tutmaz Hak buyruğu, onun helâli haramdır” Ermeni Türkçesi'ne giriş ve Kefe'den bir örnek incelemesi Jocelyn Sharlett Her şey kimi tanıdığınızla ilişkilidir: Abbasî edebiyatında yaratıcı yazarlık ve konuşma özgürlüğü IV METİNLERİN DÜZENİ Burcu Karahan Mentor Efendi olmak: on dokuzuncu yüzyılda Osmanlı’da yapılan Lesaventures de Télémaque tercümeleri Zeynep Seviner Geri Dönüştürülebilir Transkripsiyon Sistemi ve on dokuzuncu yüzyıl metinleri: Nâmık Kemâl'in İntibah romanı Hatice Aynur Osmanlı Kitabeleri Projesi: sorunlar, imkânlar, sonuçlar KAYNAKÇA
26.60 ₺ -
Ebû Yûsuf'un Hadis Anlayışı
Hanefi mezhebinin hadis anlayışı ve hadisleri değerlendirme metodu, geçmişte olduğu gibi günümüzde de en çok tartışılan konular arasında yer almaktadır. Hadisler konusunda Hanefi bakış açısını doğru bir şekilde tahlil edebilmek için mezhebin temellerinin atıldığı ve hadis-re’y tartışmalarının yoğun bir şekilde yaşandığı hicri ikinci asra ait temel kaynakların incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu çalışma, Ebu Hanife’nin en önemli öğrencilerinden olan Ebu Yusuf’un günümüze ulaşan eserlerinden hareketle Hanefi mezhebinin hadise bakışını tespit etmeyi ve Ebu Yusuf’un hadis ve sünnet konusundaki yaklaşımlarını tahlil etmeyi hedeflemektedir.
18.90 ₺ -
Doğu Batı Arasında İslam
Çağdaş dünya, uzun zamandır süregelen ve sonu kestirilemeyen kesif bir ideolojik çatışmanın sahnesidir. Hepimiz bir şekilde bu çatışmalarla yüz yüzeyiz. Bu mücadele İçinde acaba İslâm’ın yeri neresidir? Bugünkü dünyayı şekillendiren süreçlerdeki rolü nedir? Doğu Batı Arasında İslâm tüm bu konuları geniş bir entelektüel ufuk içinde ele alıp cevaplandırmaya çalışıyor. İnsanın yolculuğunun ilham ve hayret verici bir seklide bütünleştirilmiş bir analizi. Gücünün etki alanı, İslam'ın evrenselliğine ve güzelliğine canlandırıcı bir anlam veriyor. Robin Woodsworth Carisen Avrupa yüzyıllardır İslam’dan faydalanıyor, çoğunlukla da onay almadan ve karşılığında hiçbir sey vermeden. Simdi, Doğu Batı Arasında İslâm’ın yayımlanmasıyla İslam’a borcunu ödemeye başladı. Rasyonel, fakat duygulara hakaret etmiyor, bedeni kötülemeden ruhu yüceltiyor. Ancak onu bir sınır tası olarak ayrı tutan şey, tüm soylu fikirlerin doğasında bulunan bir tarzda ifade edilen doğaüstü bilgeliğidir. Şüphesiz, onun çağrısı zamanının ötesine geçecek, çünkü hayatı içine alıyor; ve hayattan daha mükemmel bir mevzu yok. M. Tariq Quraishi Aliya İzzetbegovic kendi rotasını çiziyor; cüretkâr ama büyüleyici. D. S. Balic Bir başyapıt; zaman, içindekileri teyit edecek. Prof. İsmail R. Al-Faruqi
23.10 ₺ -
Doğa ve Öznellik Câhız’ın Ahlâk Düşüncesi
Bu kitap öznenin ahlâkî açıdan kendisini inşa etmesini konu edinmektedir. Elbette ki böyle bir inşayı gerçekleştirmek de onu ele almak da zordur. Çünkü öznenin ahlâkî bir yaşam biçimini edinmesini izah etmek için; beslenme, cinsellik, arzu, öfke ve düşünmek gibi insanı özne kılan bir çok etken hakkında düşünmek ve bu etkenlerin ilişki ağını ve çevreyle olan ilişkisini çözümlemek gerekmektedir. Dahası özneyle barışık olan bir yaşam biçimini sıradanlaştıran birtakım kendilik pratikleri örnekleri ortaya koymak gerekmektedir. Doğa ve Öznellik bu sorunu IX. yüzyıl düşünürü Câhız’ın eserleri ve düşünceleri üzerinden tartışmaktadır. Genellikle hayat hakkında yazan Câhız, şarkıcı cariyelerin hâlet-i rûhiyelerini, mizansenlerin meziyetini, cebinden bir şey verirken iç çekişmesi yaşayan cimrileri, körleri ve topalları, konuşmanın erdemini, müziğin katkısını ve daha pek çok farklı yönde hayata dokunan konuları yazmıştır. Câhız, hayatta gösterdiğimiz tüm davranışların, dahası korkaklık, cesaret ve kıskançlık gibi ahlâkî durumların; doğamızın derinliklerinde yer alan cinsellik ve beslenme eğilimlerinden kaynaklandığını düşünmektedir. İslâm ahlâk felsefesinin ilk eserlerini yazmış olmasına rağmen Câhız’ın bu yönü pek dikkate alınmamıştır. Câhız’ın ahlâk düşüncesini ele alan ilk eserlerden olan bu çalışmada klasik metinler güncel bir yoruma tabi tutulmakta olup fizik, insanın doğası, zihinsel durumlar ve bilgi gibi birçok konunun ahlâkla ilişkisi kurulmaktadır.
37.80 ₺ -
Dîvân’dan nağmeler Farklı boyutlarıyla edebiyat-mûsikî ilişkileri
GİRİŞ Mûsikî ile söz arasında I Ersu Pekin Müzik şiirden bağımsızlaşacak mı? Okan Murat Öztürk Makam nazariyatı, nazîre ve cantus firmus:müzikte ‘model alarak besteleme’yle ilgili üç yöntem arasındaki muhtelif bağlantılar üzerine Bülent Aksoy Shakespeare’den “İncesaz”a “İncesaz”dan Shakespeare’e Zeynep Yıldız Abbasoğlu Müzisyen ya da râviyân-ı şâirândan olmak: müzik risaleleri ve Âdâb Literatürü bağlamında on birinci-on beşinci yüzyıllarda müzisyenlerin meclis âdâbı üzerine II Ali Yıldırım - Serda Türkel Oter Dede Efendinin yürük semâî formunda aynı vezin ile bestelenmiş eserleri üzerinden usûl-vezin münasebetine bir bakış Mustafa Çıpan Klasik Türk Mûsikîsi eserlerinin güfteleri /mûsikîmizin şiiri Ayşe Yıldız Nedîm’in murabbalarından hareketle edebiyat ve müzik ilişkisini yeniden düşünmek Beyhan Kesik Cenâbî Dîvânı’nda mûsikî III Özge Öztekin Edebiyatta müziğin erganun tonu Cenk Güray Osmanlı’dan kalan bir şiir ve müzik mirası: “Gazi Murâd Reis’ten IV. Murâd’a ‘vakanüvislik’ örneği olarak Yeniçeri âşıkları” Savaşkan Cem Bahadır Meclisin olmazsa olmazı: mûsikî âletleri IV Franklin Lewis Hâfız ve mûsikî Kaynakça
40.60 ₺ -
Elif Gibi Sevmek 2 Dem
Çayı deminden anlarsın, yâri ise ayrılık vakti boğazında bıraktığı düğümden... Beklemek değil bizimkisi, demlenmek... Demlenmek yavaşlamaktır biraz. Durmak, bakmak, koklamak, anlamak, öğrenmektir. İçine kazımak, silinmez bir kalemle aklına yazmaktır. Hatırlamak için değil, unutmamak içindir. Peki ya sevmek? Kısmete açılan bir kapı mı, yoksa büyük bir imtihanın başlangıcı mı? Bu kitapta birbirine kavuşanların değil, ancak muhabbetle demlenenlerin aşka ulaşabileceğine şahit olacaksınız. Ve bazı şiirlerin hatırlamak için değil unutmamak için yazıldığını göreceksiniz...
33.00 ₺ -
Dil, Söz ve Fesâhat Abdülkâhir el-Cürcânî’nin Sözdizimi Nazariyesi
Abdülkâhir el-Cürcânî bilim hayatının ilk dönemlerinde sesbilimden cümle yapısına dilbilimin her alanında eserler veren uzman bir dilbilimci iken, sonraki dönemlerde iktidar ve bilim çevrelerindeki gelişmelerin de etkisiyle edebî eleştiri, belâgat ve dil felsefesi alanlarına yönelmiştir. Onun bilim kariyeri dikkat çekici gelişim ve dönüşümlere sahne olmuştur. Fakat geldiği son noktadan geriye dönüp bakıldığında bu kariyerin sanki tek bir şeye adandığı gözlenir: sözdizimi nazariyesi. Cürcânî’nin ilk dönem eserleri sözdizimi nazariyesini içten içe hazırlamış, sonraki eserleri ise bu nazariyenin ortaya konarak geliştirilmesine hizmet etmiştir. Bu çalışmada, Abdülkâhir el-Cürcânî’nin dil, söz ve fesahate dair görüşleri sözdizimi nazariyesi çerçevesinde ele alınmıştır. Eserde dil ve sözün mahiyeti, dil-düşünce ilişkisi, dilsel delalet, edebî değerin kaynağı gibi dil felsefesi ve belâgatin temel meseleleri Cürcânî’nin metinlerinden hareketle derinlemesine incelenmiştir. Kavramsal ve tarihsel derinliğe sahip bu eser, İslam düşüncesinin çağdaş dönemde ihmal edilmiş olan dil felsefesi ve belâgat alanlarında önemli bir boşluğu doldurmaktadır.
31.50 ₺ -
Çekirge Yılı Kudüs 1915-1916
Sahibinin, vazifesi bittikten sonra, geceleyin mum ışığında kaleme aldığı bu günlüğün önemi, Filistin’deki en mühim tarihî dönüşüm kavşaklarından birisine Kudüslü sıradan bir asker ve vatandaşın dünyasını yansıtmasından kaynaklanmaktadır. Söz konusu dönem, dört asırlık Osmanlı idaresinin sona erişi ve o zaman için kimliği belirsiz bir geleceğin başlangıcıdır. Bu, Gazze ve Bi’rüsseb’den akın eden İngiliz ordusunun Kudüs’e girmek üzere olduğu ve İngiliz donanmasının Yafa ve Hayfa’yı denizden bombalamaya başladığı bir vakittir. Bu dönemden elimize ulaşan tüm otobiyografi ve anıların siyasî liderlere, komutanlara veya fikir önderlerine ait olduğunu ifade edebiliriz. Tercüman’ın günlüğü bu yönüyle türünün tek örneğidir. Basit bir askerin, muhasara altındaki şehrine dair gözlemlerini ve samimi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazar, günlüğünü başkalarının görmesinden çekinerek gizli bir şekilde kaleme almıştır. Bu nedenle bu günlük, Osmanlı döneminden bize ulaşan, halkın bastırılmış seslerinin nadide bir kaydıdır. Günlüğün önemini daha da arttıran diğer bir husus, yazarın günlük hayatında aralarında gidip geldiği iki dünyayı, günlük vazifesi dolayısıyla çalıştığı askerî daireler dünyası ile her günün sonunda döndüğü Kudüs sokaklarının dünyasını birleştirmesidir. Eser bu özelliklerinin yanında, 1915-1916 yılları arasında savaş sırasında fakirlerin çektiği yokluk, çekirge istilasına eşlik eden felaket ve açlıklar, ordunun mahsül, hayvan ve nakliye vasıtalarını müsadere etmesi gibi Filistin’in yaşadığı olaylara dair pek çok gözlem ve değerlendirmeyi de içermektedir.
32.20 ₺ -
Çağdaş İslami Akımlar
Batı’nın Müslüman toplumlara yönelik siyasi, askeri ve kültürel tehdit ve işgaliyle ortaya çıkan kriz, farklı tepkileri doğurmuş ve bu tepkiler, İslam coğrafyasının merkezi bölgelerinden başlamak üzere birçok ülkede farklı vurgulara sahip çözümler ve programlar geliştiren dini oluşumların ve hareketlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bir ders kitabı olarak hazırlanan Çağdaş İslami Akımlar, son iki asırda ortaya çıkan İslami oluşum ve hareketleri sadece tanıtmakla kalmayıp onların tepki ve tavırlarını anlamak üzere kuşatıcı bir teorik çerçeve ve tasnif sunmakta, nasların yorumundan siyasete, fıkıh ve mezheplerden tasavvuf ve tarikatlara, eğitim ve bilime kadar birçok konuda ortaya koydukları görüş, tavır ve uygulamalara yön veren temel yaklaşımlarına işaret etmektedir.
61.60 ₺ -
Çağdaş Dünyada Ulema Değişimin Muhafızları
M. Kasım Zaman, elinizdeki çalışmada çağdaş İslam dünyasında beklenenin aksine daha görünür ve etkin hale gelen ulemanın sosyal ve dinî değişimdeki rolünü ve onların, hızla değişen dünyanın getirdiği tehditler karşısında nasıl bir yol izlediklerini ele alıyor. Bu manada, diğer bölgelerle karşılaştırmalı bir çerçeve içerisinde 1850’lerden bu yana Hint altkıtasında hukuk ve eğitim alanında ortaya çıkan dönüşüm ve değişimlere âlimlerin tepkisini, ilmî, siyasi, sosyal alanlardaki faaliyetlerini ve medreselerdeki değişim çabalarını inceliyor. Diyobendileri merkeze almakla birlikte Hint altkıtasındaki farklı akım ve hareketler ile Suudi Arabistan, İran, Mısır gibi diğer bazı ülkelerdeki âlimleri de inceleyen Zaman, günümüz Müslüman toplumlarını kavramada İslamcı hareketler kadar ulemanın rolüne de dikkat çekiyor. Ona göre ulema sadece değişen zamanın tehditlerine karşı koymakla kalmamış, günümüzdeki birçok Müslüman toplumda etkilerini artırarak, kitlelere önderlik ederek ve kamu alanına yönelik söylemlere önemli katkılar sağlayarak başarılar da elde etmiştir. Ulemanın önemi, –geçmişi ve bugünü birleştiren, sürekliliğe sahip olmasının yanısıra çeşitli şekillerde sürekli güncellenen canlı bir miras olarak– dinî geleneğin muhafızlığını yapmalarına dayanmaktadır.
33.60 ₺ -
Çağdaş Dönemde Kur'an ve Tefsire Ne Oldu?
Mehmet Paçacı’nın son on yıllık çalışmalarının sonuçlarını ihtiva eden bu eserde, okuyucu, yoğun olarak çağdaş dönemde Kur’an ve tefsir bağlamında gerçekleşen tartışmalara ve gelişmelere dair kelami anlamda tespit, karşı çıkış, çözümleme, eleştiri ve sonunda teklif biçeminde metinlerle karşılaşacak. Eserde bir araya getirilen makaleler, meseleyi yöntemsel olmanın yanı sıra, belki de daha temelde kelami bir sorun olarak görüyor ve ele alıyor. Kitapta okuyacağınız çalışmaların temel problemini, düşünce dünyamız ve geleneğimiz üzerinde biriken çağdaş bir tortunun, yazarın uzmanlık alanı olan Kur’an ve tefsir üzerinden temizlenmesi oluşturuyor. Ayrıca özgün İslami bilimler geleneğini kendine has özellikleriyle olabildiğince ortaya çıkarmak, bu yazıların bir başka amacıdır. İki yüzyılı aşkın bir süredir katman katman biriken bu tortunun bir çırpıda temizlenmesi mümkün olmasa da, elinizdeki çalışma, söz konusu sorunumuz hakkında okuyucularında bir farkındalık yaratmayı hedefliyor.
37.10 ₺ -
Cerîde-i İlmiyye Fetvaları
Meşîhat makamının resmî dergisi olarak 1914-1922 yılları arasında yayınlanan Cerîde-i İlmiyye’de, dönemin şeyhülislamları tarafından verilen fetvalar düzenli bir biçimde neşredilmiştir. Cerîde-i İlmiyye’nin birinci dereceden resmî bir kaynak nitelişi taşıması, yayınlanan fetvaların, halkın farklı kesimlerinden gelen sorulara cevap olarak verilmesi ve derginin sosyal, siyasî, kültürel deşişme ve gelişmelerin ve savaşların yaşandığı bir dönemde yayınlanmış olması dergiye ve içindeki fetvalara ayrı bir önem kazandırmaktadır. Fıkıh, hukuk tarihi ve Osmanlı tarihi çalışmalarının hemen her alanında birinci el kaynak olarak önemli bir yeri bulunan bu fetvaların derlenmesi, tasnif edilmesi ve bir fetva mecmuası şeklinde, geniş bir dizinle ve ilmî esaslara uygun biçimde yayınlanması bir ihtiyaç olarak kendini hissettirmektedir. Bu kitap, Meşîhat makamının Cerîde-i İlmiyye’de yayınlanan fetvalarının, özellikle fıkıh, hukuk ve tarih araştırmacıları tarafından daha kolay bir şekilde incelenebilmesi amacıyla hazırlanmıştır.
26.60 ₺ -
Cemaleddin Afganî’nin Hatıraları
19. yüzyılın sonlarında İslam dünyasının sorunları üzerine kafa yoran bir düşünce, siyaset ve eylem adamı olarak Afgani’nin hayatı ve kişiliği sadece tarihçilerin inceleme konusu olmaktan daha fazla bir anlama sahiptir. Afganî’nin düşüncesi ve siyasi faaliyetleri çağdaş İslam dünyasının hem siyasal hem de düşünsel süreçleri üzerinde önemli izler bırakmıştır. Afgani, üzerinde hala tartışılan çok yönlü kişiliği ile hem taraftarları hem de karşıtları nezdinde önemli etkiler bırakan nadir insanlardan biridir. Gizemli olduğu kadar tartışmalı hayat hikayesinin Osmanlı payitahtında geçirdiği dönemine ilişkin notlar, onun kişiliğine ve düşüncelerine ışık tutacak ayrıntılarla dolu. Cemaleddin Afgani’nin İstanbul’da zorunlu olarak ikamet ettiği hayatının son beş yılında, Muhammed Mahzumi Paşa tarafından derlenen hatıralar Türkçede ilk defa yayınlanıyor. Çağdaş İslamcılık düşüncesinin en önemli ve renkli figürü olan Afgani’nin hatıraları, onun din, tarih ve siyasete ilişkin görüşlerinin yanı sıra Osmanlı ve Mısır’a ilişkin değerlendirmeleriyle de yakın dönem tarihine ışık tutuyor.
27.30 ₺ -
Celâlikıran Kuyucu Murad Paşa
Osmanlı Devleti 16. yüzyılın sonlarında, kudretinin zirvesindeyken bütünlüğünü bozmaya yönelik; dahası, büyük çapta göçlere ve iktisadi durgunluğa sebep olan bir tehditle karşılaşmıştı. Farklı vasıflarda ve ancak birbirlerinin doğurduğu şartlarda zuhur eden tehditler “Celâli İsyanları” olarak adlandırılmış; Osmanlı devlet ve toplumunda oldukça endişe yaratan bu tehlike, Sultan I. Ahmed’in ihtiyar veziriazamı Murad Paşa tarafından bastırılmıştı. Dört yıl veziriazamlık yapan Murad Paşa, isyanları bastırmada gösterdiği muvaffakiyet sebebiyle Osmanlı devlet adamları arasında mutena bir yer edinmiş; Osmanlı toplum ve siyaset nezdinde kendisinden her zaman sitayişle bahsedilmiştir. Suçlulara uygulanan cezalarda dini delillerin kullanılması onun dindar ve sert kişiliğine oldukça münasip düşmüş, isyancılara karşı tutumu günümüze kadar tartışılagelmiştir. Bu kitap, devşirmelikten devletin zirvesine çıkan Murad Paşa’nın hayatı, ailesi, şahsiyeti, Celâlilerle mücadelesi ve ıslahat gayretlerini ele alırken, bir devlet adamının nasıl insanüstü vasıflara sahip bir şahsiyete dönüştüğünü de gözler önüne seriyor.
21.00 ₺ -
Câmiu’l-icâreteyn
Câmiu’l-icâreteyn Bilim ve Sanat Vakfı’nın fetva mecmuaları neşir atölyesinin dördüncü kitabı olarak okuyucularla buluşuyor. Bu mecmua az sayıda fetva hariç şeyhülislam fetvalarından yapılan bir derleme olup derlemeye son halini, 19. yüzyılın ilk yarısında henüz kadılık yaptığı dönemde Şeyhülislam Meşrebzâde Mehmed Arif Efendi (1275/1858) vermiştir. Mecmuada icâreteyn, mukâtaa ve tapu ile ilgili yürürlükte olan fetvalar yer almaktadır. Bunların birleştikleri ortak nokta üçünün de bir tür icâreteyn yani çift bedelli kira akdi olmasıdır. Yani üçünde de “icâre-i muaccele” denilen peşin bir kira bedelinin yanı sıra “icâre-i müeccele” denilen ve belli periyotlarla düzenli tahsil edilen bir kira bedeli daha vardır. İcâreteyn daha ziyade vakıf binaların kiraya verilme usulü iken mukâtaa vakıf arsaların kiraya verilme usulüdür. Tapu ise mîrî arazinin çiftçilere kiralanma usulü olup geliri vakıflara tahsis edilen araziler de çiftçilere bu usulle kiralanmaktaydı. Her üç konunun da Osmanlı hukuku çalışanların yanı sıra farklı alanlarda çalışan tarihçiler için de önem arz ettiği, izahtan varestedir.
28.00 ₺ -
Biz Osmanlı'ya Neden İsyan Ettik?
“Arap isyanı” yakın tarihimizin en önemli kırılma noktalarından biridir. Kurgulanmış tarihin toplumsal hafızamıza işlemeye çalıştığı “Arapların ihaneti” algısı, aslında bizim geçmişimizle kurduğumuz ilişkinin travmatik boyutunu sergiler. Osmanlı’nın parçalanış sürecinde Arapların kopuşu etrafında geliştirilen söylem, tarihî bir olgudan çok ideolojik bir tutumu yansıtır. Gerçekten Araplar Osmanlı’ya ihanet ettiler mi? Ya da isyan sadece bölgeye ilişkin sömürgeci amaçları olan büyük devletlerin kışkırtmasından mı ibaretti? Kesin olan şu ki, Arapların Osmanlı’dan kopuşu, ulus-devlet sürecinde Türk kimliğinin yeniden inşası amacına hizmet eden ideolojik bir söyleme dönüşmüştür. “Türklere ihanet” söyleminin Araplardaki karşılığı Arapları sömüren, İslâm’a ihanet eden Türklere dönüşecektir. Aslında bu iki zıt söylem, Osmanlı bakiyesi Müslüman uluslarda inşa edilmeye çalışılan modern ulus kimliğinin ortak tarihî ve kültürel bağlamdan koparılarak “öteki” üzerinden tanımlanmasına hizmet etmiştir. Bu kitap, “Arap isyanı” olarak bilinen gelişmelerin en önemli aktörünün yaşadığı olayları anlatan belge niteliğinde bir hatırattır. İngiliz istihbaratının marifetiyle Hicaz’da başlatılan isyanın nasıl gerçekleştiği anlatılırken aynı zamanda bu hareketi meşrulaştırma çabalarının nelere yaslandığını da okuyabiliyoruz. Elinizdeki eser, sembolik olarak başlatılan ve İngiliz politikasının uzantısı olan isyan hareketinin başaktörü durumundaki bir ismin gözlemlerine, niyetlerine ve en önemlisi bu hareketin dayandırıldığı siyasî ve kültürel gerekçelere aşina olmak isteyenlerin gözardı edemeyecekleri bir metin. Şerif Hüseyin’in İttihatçılarla ilişkisi ve İngiliz yetkilileriyle isyandan çok öncelere dayanan teması yakın tarihe ışık tutacak nitelikte.
25.20 ₺ -
Bir ve Çok Âmirî Felsefesinde Tanrı ve Âlem
Felsefenin bilinen tarihindeki temel problemlerin başında “bir” ile “çok” arasındaki ilişki yer almaktadır. Antik-Helenistik felsefe birikiminin sekizinci yüzyılın ortalarından itibaren tercüme hareketi yoluyla sistematik bir tarzda İslam dünyasına aktarılması sonucunda bir-çok ilişkisi ilk defa “yaratıcı” tanrı tasavvurunun hâkim olduğu bir coğrafyada felsefî olarak tartışılmaya başlanmıştır. Bu yeni felsefî ortamda yetişen filozoflar, “yaratıcı” tanrı anlayışını, gelişme sürecindeki kelamî bakış açısından farklı bir şekilde yorumlayarak bir ve çok ilişkisine dair dikkat çekici ve etkili teoriler ortaya koymuşlardır. Hiç şüphesiz bu filozoflar içinde Fârâbî ve İbn Sînâ’nın teorileri kavramsal dakiklikleri ve kapsayıcı tabiatları sebebiyle ön plana çıkıp meşhur olsa da bunlar dışında da pek çok ismin bir ve çok ilişkisini çeşitli düzeylerde ele alıp tartıştıkları bilinmektedir. Bu çerçevede Fârâbî ile İbn Sînâ arasındaki dönemde yaşamış isimlerden biri olan Âmirî, bu meseleye yönelik özel ilgisi sebebiyle zikredilmeyi bilhassa hak etmektedir. Bir ve Çok, Âmirî’nin bir ile çok, bir başka ifadeyle Tanrı ile âlem arasındaki ilişkiye dair görüşlerini, yeni keşfedilen bir metin, el-Mecâlisü’s-seb‘ beyne’ş-Şeyh ve’l-Âmirî üzerinden incelemektedir. Ragıp Paşa Kütüphanesi’nde kayıtlı bir mecmua (no. 1461) içinde yer alan bu metin, 980-985 tarihlerinde Buhâra’da görüşmüş olmaları muhtemel olan genç İbn Sînâ ile Âmirî arasındaki felsefî tartışmanın kaydından ibarettir. Yedi oturum ve kırk bir soru/yorum-cevaptan oluşan bu metin, bir yandan Âmirî ile İbn Sînâ’nın görüşmüş olduklarına dair tarihî bir kayıt olduğu gibi, bundan daha da önemlisi, Âmirî’nin felsefesini anlamak ve yorumlamak için de yeni bir kaynak olma özelliğine sahiptir
26.60 ₺