-
Cengiz Hana Küsen Bulut
“Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlak yozlaştırır!” Cengiz Han’a Küsen Bulut, büyük usta Cengiz Aytmatov’un olgunluk döneminin en güzel yapıtlarından biri, belki de en güzelidir. Bir yandan adaletsizliğin, totalitarizmin ve mutlak güç talebinin nihai sonuçlarını ve yarattığı emsalsiz tahribatı, bir yandan da her sonun bir başlangıç olduğunu, umudun direnmek demek olduğunu son derece edebi ve estetik bir biçimde anlatır.
56.94 ₺ -
Dişi Kurdun Rüyaları
Cengiz Aytmatov, ustalık dönemi eserlerinden biri olan Dişi Kurdun Rüyaları’nda insana, yaşama ve doğaya dair etkileyici bir hikâye anlatıyor. İnsan hırsının, acımasızlığının ve açgözlülüğünün doğada ‒ve ruhlarımızda‒ yarattığı yıkımı büyük bir ustalıkla okuruna sunan Aytmatov, romanında yaşamın; doğumla ölüm, sevinçle keder ve iyilikle kötülük arasındaki bitimsiz salınımını dile getiriyor. İdeallerinin peşinden koşan Avdiy’in adanmışlığının, afyon kaçakçıları ve avcıların zalimliğinin, Issık-Göl’ün kıyısında kendilerine sade bir hayat kuran çiftçilerin ve elbette dişi kurt Akbara’nın bozkırın engin topraklarında düğümlenen serüveni bir bakıma insanın yeryüzü tecrübesinin de hikâyesi...
94.90 ₺ -
Miratül Usül Yeni Dizgi Tahkikli
Mir’âtü’l-Usûl, Fatih Sultan Mehmet devrinin büyük âlimi ve müftüsü Molla Hüsrev’in kaleme aldığı usûl-i fıkha dair eseridir. Meseleleri diğer mezheplerin delilleriyle karşılaştırarak getirmesi ve genişçe açıklamasıyla usûl-i fıkıh alanında tercih edilen eser olmuştur. Şüphesiz Osmanlı medreselerinde yüzyıllarca okutulmuş, ilim erbabı tarafından pek ilgi görmüştür. USÛL-İ FIKIH İLMİ TARİFİ Usûl-i fıkıh, kelime anlamıyla fıkhın asılları veya fıkhın kaideleri anlamına gelir. Fıkıh kelimesi sözlükte, bir şeyi derinlemesine kavramak demektir. Istılahta ise İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe, (معرفة النفس ما لها وما عليها) kişinin lehine ve aleyhine olan (hükümleri) bilmesi şeklinde tarif etmiştir. Usûl kelimesi el-asl kelimesinin çoğuludur. Kök, esas, kaide anlamlarında kullanılır. Usûl-i Fıkıh terkibinde ise, esas ve kaide anlamları kastedilebilir. Buradan hareketle Usûl-i Fıkıh ilmi için, fıkıh ilminin delillerini ve bu delillerden hüküm çıkarma yöntemlerini inceleyen ilim, denilebilir. FAYDASI Bu ilimle ictihadların nasıl yapıldığı ve fıkhî/hukuki hükümlerin nasıl elde edildiği öğrenilir. Müctehid imamların helal, haram, mendup, sünnet, sahih, fasid diye ulaştığı hükümlere neden ve nasıl ulaştığını görmemizi ve bilmemizi sağlar. Bu saydığımız faydalar sebebiyle tarih boyunca İslam âlimleri bu sahaya çok önem göstermişlerdir. Metinler yazmış ve onları açıklama sadedinde şerh ve haşiyeler kaleme almışlardır. MİR’ÂTÜ’L-USÛL ESERİ Bu ilmin en önemli metinlerinden birisi de Sultan Fatih devrinin büyük âlimi Molla Hüsrev’in kaleme aldığı Mirkâtü’l-Vüsûl ilâ ‘İlmi’l-Usûl ve şerhi Mirâtü’l-Usûl isimli eseridir. Molla Hüsrev’in kitabının özelliği, bütün konuları genişçe itirazlarına yer verip cevaplarını vererek anlatmasıdır. Kitabını mantık dili ve kurallarına uygun aklî taksimler ile kaleme almıştır. Görüşlerinde Hanefî mezhebindeki genel kabulünü tercih edip Irak ekolünü takip etse de yer yer kendi görüşlerini ve tercihlerini sebepleriyle birlikte açıklar. Özellikle usûl-i fıkıh ilmine yapılan tarife itirazlar getirmiş kendisi tarifi yenilemiştir. Molla Hüsrev, Pezdevî’nin konu tertibini esas alır. Kitabı iki ana bölüme ayırmış, deliller ve hükümler olarak ele almıştır. MUKADDİME Usulün tanımı Usulün konusu Usulün faydası EDİLLE (DELİLLER) Kitâb bahsinde, lafızların konulduğu, kullanıldığı, delalet ettiği manalardan, hâs lafız, âm lafız, emir, nehiy, mutlak, müşterek, zâhir, nas, müfesser, muhkem, hafî, müşkil, müteşâbih, hakîkat, mecâz, sarîh, kinâye, ibâretü’n-nas, işâretü’n-nas, delâletü’n-nas, muktedâu’n-nas, fâsit istidlâller, mefhûm-i muhâlefet, mefhûm-i lâkab, mefhûm-i sıfat, mefhûm-i şart, mefhûm-i gâye, mefhûm-i istisnâ, mefhûm-i aded, mefhûm-i hasr, beyân ve nesh konularından bahsedilir. Sünnet bahsinde, peygamberimizin kavillerinden, inşa ve ihbar olmasını, râvinin şartlarını, râvinin halini, inkitâyı, cerhi, haberin mahallini, haberin kendisini, peygamberimizin fiilerini, takririni ve şer‘ men kablenâ konularından bahsedilir. İcmâ’dan genel olarak bahsedilir. Kıyâs bahsinde, kıyasın rükünleri, şartları, münâsebet, illetin mûcebi, teznîb, muâraza, tercih ve tezyîl konularından bahsedilir. KISIM HÜKÜMLER VE HÜKÜMLER İLE İLGİLİ KONULAR Bölümde farz, vâcip, sünnetin çeşitleri, haram, illetin çeşitleri, sebep ve şart konularından bahsedilir. Bölümde şâri‘ den yani hükmü koyandan bahsedilir. Bölümde mahkûmun bih yani şeri hükmün taalluk ettiği mükellef fiillerinden bahsedilir. Bölümde mahkûmun aleyh yani kendisine hüküm verilen insanlardan ve ehliyetin çeşitlerinden bahsedilir. Hâtime İctihâd İftâ MOLLA HÜSREV’İN (Ö.885/1480) HAYATI Osmanlı âlimi ve müftüsü Molla Hüsrev, Fâtih Sultan Mehmed’in döneminde yaşamış mümtaz bir şahsiyettir. Asıl ismi Mehmed olup, kaynaklarda Mehmed b. Ferâmuz b. Ali olarak babasının ve dedesinin ismi de zikredilmiştir. Neseb olarak Türkmen kabilesi olan Varsaklar’dandır. NESEBİ VE DOĞDUĞU YER Molla Hüsrev ve ailesi hakkında yeterince bilgi bulunmamakla beraber bazı kaynaklarda, babasının sonradan Müslüman olan Rum veya Frenk asıllı olduğu gibi rivayetler mevcuttur. Aynı şekilde Kürd olduğu iddiası da bulunmaktadır. Ancak bu rivayetler yanlıştır. Nitekim tarihçilerin çoğuna göre Türkmen boyundandır. Aynı zamanda dedesinin isminin Ali olarak geçmesinden dedesinin Müslüman olduğu babasının sonradan Müslüman olması rivayetinin yanlış olduğu anlaşılmaktadır. 843 (1439) yılı başlarına ait bir satış belgesinde Molla Hüsrev’in adı, Mehmed b. Ferâmurz b. Hoca Ali şeklinde geçmektedir. (Bk. Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livası, s. 172). Ayrıca tabakat yazarlarından Şemseddin es-Sehâvî (ö. 902/1497), adını Mehmed b. Ferâmurz b. Ali Muhyiddin Hüsrevî, Kâdı Bursa şeklinde zikrederek, dedesinin adının Ali olduğunu açıkça belirtmiştir (Bk. ed-Dav’ü’l-Lâmi‘, 8/279). Bursa’lı Tahir Efendi, başlık olarak şu ifadeleri kullanmış Hüsrev Mehmed Efendi Sivasî (Molla Hüsrev) hayatını anlatırken ise Tokat civarındaki Türkmenlerden Arsak (Varsak) kabilesindendir, demiştir. (Bk. Osmanlı Müellifleri, 1/292). İsmail Hakkı Uzunçarşılı ise, Molla Hüsrev’in babasının Yozgat civarında Yerköy’de bulunan bir Türkmen aşiretine mensup olduğunu ileri sürmüştür (Bk. Osmanlı Tarihi, 2/656). Refik Ahmed Sevengil de aynı şekilde Molla Hüsrev için Yozgatlıdır, bir Türkmen aşiretine mensuptur, demiştir (Bk. Fatih Devrinde Alimler, Sanatkârlar, s. 48). Zuhuri Danışman Molla Hüsrev hakkında sadece, Rivayete göre Türkmen Varsak kabilesine mensuptur. Kargın köyünde doğmuştur, şeklinde genel bir ifade kullanmıştır (Bk. Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, 5/232). Netice olarak, Molla Hüsrev, Sivas, Tokat ve Yozgat arası bir köyde dünyaya gelmiştir. İLİM TAHSİLİ VE HOCALARI Molla Hüsrev küçük yaştayken babası vefat edince eniştesi Hüsrev Bey’in himayesine verildi. İlk başlarda Hüsrev Kaynı olarak lakap takılmış daha sonra bizzat eniştesinin ismini almış ve Molla Hüsrev olmuştur. Kaynaklarda ilk eğitimini Rum vilayetinde aldığı geçmektedir. Sonrasında Bursa’da Molla Fenâri’nin oğlu Yûsuf Bâlî’den icâzet aldı. Ardından Edirne’ye gitti ve orada Sa‘deddin et-Teftâzânî’nin öğrencilerinden Burhâneddin Haydar Herevî ile Molla Fenarî’nin talebesi Molla Yegân ve Şeyh Hamza gibi Osmanlı âlimlerinden okudu. YAPTIĞI GÖREV VE HİZMETLER Edirne Şah Melek Medresesi’nde ve Çelebi Medresesi’nde müderrislik yaptı. II. Murad’ın tahtını Sultan Mehmed’e bırakmasıyla Kazaskerliğe getirildi. II. Murad’ın tahta tekrardan geçmesiyle Sultan Mehmed ile Manisa’ya dönmediği Edirne’de Kadılık yaptığı rivayet edilmiştir. Taşköprizâde, Sultan Fatih ile Molla Hüsrev’in arasındaki şu konuşmayı nakleder: Sultan Fatih saltanatı babasına bıraktığında onunla beraber görev alanlar onu yalnız bırakır, görevlerine devam ederler. Kazasker makamında olan Molla Hüsrev ise görevini bırakır ve Sultan Fatih’in yanına gelir. Sultan Fatih görevine devam etmesini söylediğinde, Molla Hüsrev, güzel ahlak sahibi olan kimse, sultanlık döneminde beraberken azledildiği zamanda da yanında olur, diye cevap verir. Bu cevap Sultan Fatih’in hoşuna gitmiş, böylelikle sevgisini kazanmıştır. Molla Hüsrev, mihrâbın yanında namazını kılardı. Cuma günleri Ayasofya Camii’ne girdiği zamanda bütün cemaat ayağa kalkar ve yolunu açardı. Sultan Fatih bu manzarayı gördüğünde kendisiyle gurur duyar, vezirlerine, işte zamanın Ebû Hanîfe’si diye Molla Hüsrev’i överdi. Sultan Mehmed’in ikinci defa tahta geçmesiyle Kazaskerliğe dönmedi. İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’in vefat etmesiyle İstanbul kadılığına getirildi, Galata ve Üsküdar kadılıkları ve Ayasofya Medresesi müderrisliği kendisine verildi. Sultan Mehmed Han, bu dönemde bir velime düzenlemişti. Molla Gürânî’ye bir haberci gönderdi ve onun nerede oturmak istediğine dair izin istedi. Molla Gürânî kendisine gelen kişiye, bizim için oturmak lazım değildir, hizmet bizimdir. Bize layık olan odur ki, ol mecliste cülus itmeyüp ikamet-i hizmet mevkıfında kıyam iderüz, dedi. Bu cevap Sultan Mehmed Han’a ulaşınca, o da sağını Molla Gürânî, sol tarafını da Molla Hüsrev için ayırdı. Molla Hüsrev bu duruma razı olmadı ve Fâtih’e bir mektup yazarak şöyle dedi: Benim ol meclis-i hümâyuna varmaduğum gayret-i ilmiyyemin iktizâsıdır. Molla Hüsrev bu mektubu Dîvân-ı Âli’ye gönderdi. Gemiye bindi ve Bursa’ya gitti. Burada bir medrese inşa etti ve orada ders verdi. Aynı zamanda Molla Hüsrev, İstanbul’da birçok camii ve medrese yaptırmıştır. Fatih Sultan Mehmed, Molla Hüsrev’i tekrardan İstanbul’a davet etti ve Fetva makamına getirdi. Yaklaşık olarak 10 sene İstanbul’da ikamet ettikten sonra 885 (1480) yılında İstanbul’da vefat etti, cenazesi Bursa’ya götürülerek Hüsrev Medresesi’nin hazîresine defnedildi. Kabri, Emir Sultan hazretlerinin kabrine 5 dakikalık mesafededir. Allah Teâlâ Rahmet Eylesin, Sevdikleriyle Haşreylesin. Âmin. MOLLA HÜSREV’İN KİŞİLİĞİ Molla Hüsrev orta boylu ve büyük sakallı bir kimseydi, maddi durumu iyi olmasına rağmen kendisine çok hizmet edilmesini istemez kendi işini kendi görürdü, her gün bir miktar yazmayı âdet edinmişti, yazısı çok iyiydi. Aynı zamanda ağırbaşlı, mütevazi ve vakur bir kimseydi. Kendisini ilme adamış gündüzünü halk ve talebelere, gecesini eserlerine ayırmış gerçek bir ilim adamıydı. Molla Hüsrev, İstanbul’un Fatih ilçesine ait Vefa semtinde bulunan Molla Hüsrev Camii (Vefa/Eminönü), yine Fatih ilçesinde bulunan Molla Hüsrev Camii (Küçük Mustafa Paşa Mescidi) ve Molla Hüsrev Camii (Sofular Mescidi) ile Bursa’da Zeynîler Camii’nin güneyinde bulunan Molla Hüsrev Medresesi’ni kendi şahsi imkanlarıyla yaptırmıştır. Adı geçen bu camiler ve medresesi için, İstanbul’un ticaret bakımından önemli merkezleri olan Beyazıt ve Mahmut Paşa gibi semtlerinde, 179 dükkân, 42 hücre (oda), Bursa’da 2 dükkân ve 9 ahır vs. olmak üzere toplam 72.603 akçe gelirli vakıf bırakmıştır. Molla Hüsrev’in vakfettiği dükkanlarından 160 tanesi Beyazıt’taki Kapalıçarşı’da (Büyük Çarşı/Bedestan) bulunmaktaydı. TALEBELERİ Muhyiddin Mehmed Efendi (ö. 888/1483). Fenari Hasan Çelebi (ö. 891/1486). Hasan b. Abdussamed es-Samsunî (ö. 89 1/1486). Yusuf b. Cüneyd et-Tokadî (ö. 902/1496-97). Kemaleddin İsmail Karamanî (ö. 920/1514). Zenbilli Ali el-Cemali Efendi (ö. 932/1526). ESERLERİ Mir’âtü’l-Usûl fî Şerhi Mirkâti’l-Vüsûl. Dürerü’l-Hükkâm fî Şerhi Gureri’l-Ahkâm. Haşiye ‘ale’t-Telvîh. Hâşiye ‘alâ Envâri’t-Tenzîl li’l-Beyzâvî. Hâşiye ‘alâ Hâşiyeti’l-Muhtasar li’s-Seyyid Şerîf. Şerhu Usûli’l-Pezdevî. Risâle fi’l-Velâ. Nakdü’l-Efkâr fî Reddi’l-Enzâr. Hâşiye ‘ale’l-Mut Vasiyetnâme. Esâsü’l-İktibâs Tercümesi. MİR’ÂTÜ’L-USÛL’ÜN HAZIRLANIŞ ŞEKLİ Köprülü Ktp., bulunan hicrî 850 tarihli yazma nüsha ve 1317 tarihli meşhur matbu nüshayla mukabele edilerek hazırlanıldı. Âyetlerin referansları verildi, süslemeli parantez arasına konuldu. Hadis ve diğer rivayetlerin tahrîci verildi. Beyit ve şiirlerin kaynağı verildi. Nassa dokunulmayıp ancak tadil gereken yer dipnotta belirtilerek düzeltildi. Gerekli yerler dipnotta belirtilerek köşeli parantez ile metne ziyade yapıldı. Anlaşılmayan kelimler, kapalı ibareler ve terimler şerh edildi. Kendisinden nakil yapılan kitaplardan imkân oldukça kaynağı verildi. Konuların içeriğine göre diğer kitaplardan ve haşiyelerinden açıklamalar dipnota konuldu. Özellikle meşhur İzmirî haşiyesinden çokça faydalanıldı. Müellifin hal tercümesi yapıldı. Kitabın ve bu ilmin öneminden bahseden mukaddime eklendi. Âyet, hadis ve konu fihristi eklendi.
490.00 ₺ -
Cennetle Müjdeli 10 Sahabe
Bir insanın Allah’a güvendiğinin alâmeti, fedakarlığı ölçüsündedir. Cennetle müjdelenen on sahâbe Allah’a olan güvenlerini canlarını, mallarını, sevdiklerini feda ederek göstermişler ve bunun neticesinde de bu bahtiyarlığa erişmişlerdir. Zira Allah’a güvenene Allah kâfidir. Kitapları ve videolarıyla milyonlara ulaşan Mehmet Yıldız bu eserlerinde Aşere-i Mübeşşere üzerinde duruyor, o mübarek hayatlara daha yakından bakmamızı sağlıyor. Kitaplar: 1)Hz. Ebû Bekir (R.A.) - Resulullah’ın (S.A.V.) Sadık Yol Arkadaşı 2)Hz. Ömer (R.A.) - Adaletin Şaşmayan Terazisi 3)Hz. Osman (R.A.) - Meleklerin Hayâ Ettiği Sahabe 4)Hz. Ali (R.A.) - İlim Şehrinin Kapısı 5)Talha bin Ubeydullah (R.A.) - Yaşayan Şehit 6)Zübeyr bin Avvâm (R.A.) - Resulullah’ın (S.A.V.) Havârisi 7)Sa’d bin Ebî Vakkâs (R.A.) - Dualarına İcabet Edilen Sahabe 8)Abdurrahmân bin Avf (R.A.) - Ahiretin En Kârlı Tüccarı 9)Ebû Ubeyde bin Cerrâh (R.A.) - Dünyanın Değiştiremediği Adam 10)Saîd bin Zeyd (R.A.) - Kabul Olunmuş Dua
584.60 ₺ -
Ahi Bir Ahi Evran Romanı
Bu kez sana, bütün bu derdime bir dert daha katıp birini anlattım. Hatta şöyle bir cümle kurdum kitabın içinde; “Kitaplar bazen birilerini hatırlatmak için değil başka birilerini unutturmak için yazılır ama biz bilmiyoruz diye onlar yok mânâsına gelmez ki.” İşte bu sefer öyle birini anlattım sana; Ahî Evran’ı. Elbette ismini duydun ve biliyorsun. Ama o kadar. Aslında kimdi? Neden önemliydi ve neden unutturuldu? Pek çoğuna cevap verebilirim belki ama hepsine değil. Zira dedim ya “söylemediklerim de var.” … Zamanı aşacak bir hikâyem var sana anlatacağım. Bugünü, dünü ve maziyi bir arada bulacağın bir hikâye.
165.00 ₺ -
Kuran Elifbası Huzurlu Gönüller
Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfının hazırlamış olduğu; Medrese Usulü Kuran Elifbası
87.50 ₺ -
Hafızlık Not Defteri Çanta Boy
Hafızlık Not Defteri, Hafızlık Not Çizelgesi, Günlük Takip Çizelgesi, Kitap Kalbi Yayıncılık
10.50 ₺ -
Lemezatı Hulviyye
Şâir, edib, devlet adamı, hattâ hükümdarlar gibi pek muhtelif ma rifet ve meslek erbabını sinesinde toplayan, 40 küsur şu besi, binleri aşan halife, onbinleri bulan muakkib ve muhibleriyle geniş Osmanlı coğrafyasına yayılan, Tîcâniyye kolu ile Sudan, Hartum, Tunus, Cezayir ve Fas a, Gülşeniyye, Rûşeniyye ve Demirdâşiyye kolları ile Mısır, Habeşistan ve Yemen e, Rûşeniyye kolu ile Azerbaycan, İran, Türkistan, Afganistan ve Hindistan a, diğer sayısız kol ve şu beleri ile bütün Anadolu ve Rumeli ye yayılan Halvefî liğin meşhur şeyhlerinin menkıbelerini derleyip toplaması bakımından bu eser, gerçekten mühimdir ve temel eser itibârına layıktır. Hulvî Efendi, hâl tercümelerine dair 50 ye yakın muteber kitabı tarayarak, Lemezâtı vücuda getirdiğini zikr ile, faydalandığı eserlerin adlarına da işaret etmektedir.
18.76 ₺ -
Mızraklı İlmihal
Birtakım modernist ve reformistlerin ismini duyunca dudak büktükleri ve halk arasında Mızraklı İlmihal ismiyle ün kazanmış olan bu eserin asıl orjinal unvanı Miftâhü'l-Cenne yâni Cennet'in Anahtarı'dır. Asırlardan beri geniş halk kütleleri arasında çok tutunmuş, çok tanınmış, çok okunmuş bir temel ilmihal kitabıdır. On binlerce benzer kütüb ve resâil içinde birkaçı nedense halkın büyük rağbetine mazhar olmuşlardır. Bu sadece akılla fikirle anlaşılabilecek bir husus değildir, sırlı tarafları da vardır. İhlâslı büyük âlimlerin, Allah ve Peygamber dostlarının irşad, eğitim ve terbiyeleri ölümlerinden sonra da devam etmektedir. İşte bu kitap da onlardan biridir. Herkesçe tanınan bir risâle olduğu için mâhiyeti hakkında daha fazla bilgi vermemize, hele reklam yapmamıza lüzum yoktur.
72.00 ₺ -
-
-
-
Şuruhul İzhar
Osmanlı'nın önde gelen âlimlerinden İmam Birgivi'nin (ö.981/1573) Arap gramerine dair yazmış olduğu meşhur eseri "İzharu'l-esrâr" adlı kitap, telif edildiği günden bu yana ulemanın ilgisini çekmiş ve üzerine birçok şerh yazılmıştır. Günümüzde gerek medreselerde gerekse ihtisas merkezlerinde hala ders kitabı olarak okutulmaktadır. Eserin yanı sıra ona yazılan şerhleriyle birlikte basılması düşüncesi müderris hocalar ile ilim talebelerinin ihtiyacına cevap verme hususunda çok daha isabetli olacaktı. Nihayet Şifa Yayınevinin gayretleri ve araştırmacı Muhammed Ali Deniz ile Mehmet Hayri Acat'ın titiz çalışmaları sunucu bu düşünce hayata geçirilmiş ve eser, en önemli şerhlerinden Sobucalı Mehmed Efendi, Kasâpzade İbrahim Efendi, Davud el-Karsî ve Mehmed Fevzi Efendinin şerhleriyle birlikte tek cilt halinde basılmış ve araştırmacıların istifadesine sunulmuştur. Adı geçen araştırmacılar eserin şerhlerini hazırlama sırasında en sağlam yazmalarını esas alarak çalışmayı tamamlamışlar. Gayret bizden, tevfik Allah'tandır.
300.00 ₺ -
Kızılelma 2 Büyük Kartal
Tarih keyfî değerlendirmelere tâbi tutulacak olaylar değildir. Tarih gerçeklere dayanmadığı takdirde hiçbir menfaat içermez. Nizam-ı Âlem maddeleri hakkında “kardeş katlidir” demek, gerçekten doğru bir tespit midir? Çandarlı Halil neden idam edilmiştir? Osmanlı Devletinde askerin ilk isyanı neden olmuştur? Fatih Sultan Mehmed gerçekten Hıristiyanlığa meyletti mi? Râfizîlerin ortaya çıkmasında Yahudilerin etkisi nedir? Şah İsmail kimdir? Yavuz Sultan Selim babasını neden tahtan indirdi? Din, vatan, devlet ve millet kavramları hassas bir denklemdir. İslâm hukukundaki kurala göre, zaruretler haramları mubah kılar. Şah İsmail İran’ın o günkü başkenti Tebriz’e girerken, zeytinyağı ile kaynar kazanlarda beş bin ehlisünnet Müslümanı “Hamdırlar, pişmeleri lazımdır.” diye yakarken... İsfahan’da Osmanlı elçilerine gövde gösterisi yapmak için Şah İsmail taraftarları minareden aşağı atlayarak meydan okurlarken... Şah İsmail kendi annesinin ölüm emrini verecek kadar gözü kararmışken... Türkmen reislerinden Murad Bey’i şişe geçirip kebap yaparken... Câmileri tahrip edip Kur’ân-ı Kerim’i ayaklar altında çiğnetirken... Özbek Hükümdarı Şeybek Han’ı öldürüp kafatasını Osmanlı padişahına gönderirken... Dulkadir topraklarına saldırıp katliam yaparken... Tokat’ta Şah İsmail adına hutbe okunurken... İran’da bir Şîa devleti kurulurken... Hasta ve yaşlı olan bir baba, kimi yerde tepkisiz, kimi yerde yetersiz abileri ve sorumluluk anlayışından yoksun olan vezirlere karşı Şehzade Selim nasıl davranmalıydı? Şartların normal olmadığı yerde elbette süreç de normal olmayacaktı. Bir babanın tahttan indirilmesi ne kadar dramatikse; din, vatan, devlet ve millet denkleminin bozulması daha da dramatik ve hassastır. Takdiri okuyuculara bırakıyorum, ama adalet ve insafı terk etmeden!
156.00 ₺ -
-
Rasullullah SAVin Muhammed ve Ahmed İsmi Şeriflerinin Hususiyetleri
Allâh-u Te‘âlâ şöyle buyurmaktadır: ﴿ وَاِذْ قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اِنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُٓ اَحْمَدُۜ ﴾ “Hani Meryem oğlu Îsâ (peygamber olarak gönderildiği Yahûdî milletine hitâben): ‘Ey İsrâîloğulları! Gerçekten de ben, kendimden önceki Tevrât’ı doğrulayan ve ismi Ahmed olup benden sonra gelecek olan pek kıymetli bir Rasûl’ü müjdeleyen biri olarak Allâh’ın size elçisiyim.’ demişti.” (es-Saff Sûresi:6’dan) Cübeyr ibnü Mut‘ım (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre; Fahr-i Kâinât Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur: عَنْ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ رَضِيَ اللّٰهُ تَعَالٰى عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «... أَنَا مُحَمَّدٌ، وَأَحْمَدُ...» “… Ben Muhammed’im ve Ahmed’im…” (el-Buhârî, es-Sahîh, el-Menâkıb:15, rakam:3532, 4/185; Müslim, es-Sahîh, el-Fezâil:34, rakam:6254, 7/90; Mâlik, el-Muvatta’, rakam:844, 5/1461; )
140.25 ₺ -
Arzuhal
“İçinde mektup olan Mektubat’ı bir süre aradım, tahmin ettiğim gibi üst rafta duruyordu. Hemen tanıdım, tanımamak imkânsızdı, çocukluğumdan beri bu iki cildin kavuşma hikâyesi beni hep çok etkilemişti. İçeriği hakkında hiçbir şey bilmiyordum, ilgimi de çekmemişti. Ama Hâce’min her gün mutlaka bir parça okuduğu, özel zamanlarını ayırdığı kitaptı. Onları ayırmaya kıyamayıp her ikisini de raftan aldım, dayımın yatağının ucuna oturdum, kitabın sayfalarını biraz karıştırdıktan sonra sararmış zarfı buldum. Zarfın üzerinde, ‘Emanetime, Zühre’me’ yazıyordu. Ellerim titriyor, akan gözyaşlarım zarfın üzerine damlıyordu. Sakinleşmeye çalıştıkça içimdeki yangın daha da alevleniyordu. Zarfı aldım öptüm, kokladım. Nadide bir emanetmiş gibi titizlikle açtım. İç içe katlanmış sayfalardan uzunca bir mektup yazıldığını anladım. Hem bedenen hem ruhen sakinleşmeyi bekledim, yavaşça katlanmış kâğıtları açıp okumaya başladım.”
225.00 ₺ -
Peygamber Efendimizin Hayatı Ciltli
Hayatını en ince noktalarına kadar bilmemiz ve kendi hayatımıza tatbik etmemiz gereken yegâne insan, peygamberler peygamberi Hazret-i Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellemdir. O, âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. İşte sıcak bir aile ortamında merakla okunup dinlenecek bu set, Osmanlı’nın son devrindeki müstesna simalardan, büyük devlet adamı ve tarihçi Ahmed Cevdet Paşa'nın, Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulafâ isimli eserinden kısaltılarak ve sadeleştirilerek hazırlanmıştır. Evladiyelik olan bu eser ehemmiyetine binaen ciltli olarak yayınlanmıştır.
152.10 ₺ -
Peygamber Efendimizin Hanımları
El-hamdü lillâhi Rabbi’l- Âlemîn. Ve selâmün alâ cemîı’l- Enbiyâi ve’l- Mürselîn. Allâhümme salli ve sellim alâ men erseltehû rahmeten lil âlemîn ve alâ zevcâtihi ve ehl-i beytihî ecmaîn. Bu kitap, sevgili Peygamberimizin değerli eşlerini tanıtma maksadıyla yazılmıştır. Hazırlanan bu eser, kesin olarak bir “menâkıb kitabı” değildir. Yani bu kitap; annelerimizi anlatıyoruz diyerek, aklın aldığı ya da almadığı çeşitten, genellikle uydurma veya abartılı şekilde düzenlenen; yaşanılan hayattan çok, hayâl âleminde yer alan bilgiler topluluğu olarak düşünülmemelidir. Bu kitapta, genel olarak Kitab-ı Kerîm’e, Buhari, Müslim, Ebu Dâvud, Tirmizi, Nesâî, İbn Mâce gibi hadis kitaplarına Ashâb-ı Kirâmı tanıtan eserlere müracaat ederek okuduğumuz kaynaklara dayanarak değerlendirmeler yaptık.
182.00 ₺ -
Şerhül Akidetit Tahavi Baberti
İmam Allâme Ekmeleddin el-Bâbertînin Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviyye İsimli Eseri Ekmelüddîn Muhammed b. Mahmûd b. Ahmed el-Bâbertî er-Rûmî el-Mısrî (ö. 786/1384) 710 yılından sonra Bayburt’ta dünyaya gelen ve tahsil hayatına Anadolu’da başlayan İmam Bâbertî daha sonra Halep’e, oradan (740’tan [1339] sonra) Kahire’ye giderek Kâkî, Ebû Hayyân el-Endelüsî, Mahmûd b. Abdurrahman el-İsfahânî ve İbn Kudâme el-Makdisî gibi meşhur âlimlerden ders okudu. Fıkıh ilminde hocası olan Kâkî kanalıyla Ebû Yûsuf’a kadar uzanan bir zincir içinde yer almaktadır. İmam Bâbertî’nin tefsir, fıkıh, hadis, kelâm ve usûl ilimlerinde, ayrıca Arap dili ve edebiyatına dair kırkı aşkın eseri bulunmaktadır. Aralarında Seyyid Şerîf el-Cürcânî, Molla Fenârî ve Bedreddin Simâvî gibi tanınmış âlimlerin de bulunduğu birçok talebe yetiştirmiştir. Hanefî mezhebinin muhakkik âlimleri arasında önemli bir yere sahiptir. el-Akîdetü’t-Tahâviyye El-Akîdetü’t-Tahâviyye, Ebû Hanîfe (ö. 150/767) ile talebeleri Ebû Yûsuf (ö. 182/798) ve Muhammed eş-Şeybânî (ö. 189/805)’nin görüşleri esas alınarak telif edilen bu eser Hanefî fakihlerinden Ebû Ca‘fer Ahmed b. Muhammed b. Selâme et-Tahâvî (ö. 321/933) tarafından kaleme alınmıştır. İmam Bâbertî, bu eseri “Şerḥu ʿAḳīdeti Ehli’s-sünne ve’l-cemâʿa” ismiyle şerh etmiştir. Bu eser kelâm ve akaidle ilgili dokuz telifinden en önemlisidir. Bâbertî, aynı zamanda Mâtürîdî itikad ekolünün en güçlü muhakkik ve sarihlerinden biridir. İmam Bâbertî (rah) bu eserinde; İmam Tahavî’nin selef akidesine dair veciz ifadelerini, İmam Maturîdî geleneği çizgisinde tafsilata girmeden şerh etmiştir. Başta Mu’tezile, Mürcie, Haricî ve Şia gibi ehli-i bid’at mezheplere karşı naklî ve aklî delillerle Ehl-i sünnetin görüşlerini müdafaa etmiştir. Ayrıca İhtilaflı bazı kelamî meselelerde Eş’arî ve müfrit Hanbelîlerin görüşlerini reddetmiştir. Günümüzde Arap ülkelerinde İbn Teymiyye ve İbn Kayyim’in “Uluv nazariyesi; Allah’a mekân İsnadı” vb. görüşlerine göre telif edilen ve İmam Tahavî başta olmak üzere yer yer ehli sünnet âlimlerine bir reddiye mahiyetinde yazılan İbn Ebi’l-İz‘in (ö.792) “Şerhu’l-Akidetü’t-Tahaviyye” isimli şerhidir. Son derece sakıncalı olan bu eser Vehhâbiler tarafından terviç edilmektedir. Ve Ehli sünnet itikadının birçok meselesine aykırı görüşler ihtiva etmektedir. İmam Bâbertî’nin şerhi günümüz ilim talebelerinin Ehlisünnet akidesini en sahih bir şekilde öğrenebilecekleri ve muhalif görüşlere karşı okunması gereken en önemli şerhlerin başında gelmektedir.
175.00 ₺ -
Mukaddime-i Cezeri Tercümesi
Harflerin mahreç ve sıfatları Kuran-ı Kerimin üç türlü okunuşu Medler İnce ve kalın okunan harfler Tecvid Bazı Harfleri mahreç ve sıfatlarıyla birbirinden ayırmak Vakıflar
56.00 ₺ -
Kasasun Nebiyyin Arapça Türkçe Hikayeler
Alemlerin Rabbi olan Allah-u Teala’ya hamd-ü sena olsun. Salat ve Selam Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in ve onun ehli beytinin üzerine olsun. Bu Peygamberler Hikayeleri, Merhum Seyyid Ebu’l Hasen En-Nedvi’nin kaleminden günümüze kadar büyük rağbet görmüştür. Özellikle bu eser Arapçaya hevesi olan her ibtida talebesinin, ibaresinin açılması için başvurduğu ilk hikâye kitabı haline gelmiştir. Bizde bu eseri büyüklerimizin affına sığınarak elimizden geldiği şekilde tercüme etmeye çalıştık. Tercüme ederken bu eserden istifade edecek kardeşlerimize kolaylık olması için Arapça ve Türkçe satırların karşılıklı olmasına özen gösterdik. Arapçada birçok kelimenin birden fazla manası olduğu için siyak sibak açısından en uygun kelimeleri seçmeye gayret ettik. Şüphesiz ki her beşer gibi bizim de gözümüzden kaçan bazı hatalarımız olmuştur. Bu konuda hoşgörünüzü istirham eder, Allah-u Teala’dan bütün Ümmeti Muhammed’e ilim ve hizmet yolunda muvaffakiyet dilerim. Ömer Koçak
175.00 ₺