-
Bilimbaz - Bir Bardak Suyla Fırtına 2
Beni tanıyanların bana taktığı bir lakap Bilimbaz. Evet kabul ediyorum, insanlara lakap takmak her zaman güzel değil ama ben bu durumdan memnunum. Bilimbaz, sihirbaz gibi bir şey. Ancak bilimbaz, şaşırtmalı numaraların hepsini illüzyon ile değil, bilimin gücüyle yapan kişi demek. Ben sihir diye bir şeye inanmıyorum zaten. Yaşadığımız şu dünyada bizi şaşırtan ne varsa bilimin gücüyle oluyor. Düşünsene, hangi sihirbaz Edison’un yaktığı lambanın sihrine ulaşabilir?Aziz'in bilimsel deneylerle yaşadığı maceraları komik bir dille anlatan Ev Yapımı Sinema Tarifi sadece bilimin değil; ailenin, arkadaşlığın ve takım çalışmasının gücünü de gösteriyor.
70.00 ₺ -
Alişin Kent Günlükleri 1 - Köyden İndim Şehire
Aliş, ailesiyle birlikte küçük köyünden, kocaman bir kente, İstanbul’a taşınıyor. Hiç alışık olmadığı bu ortam, gördüğü her şey, Aliş’i çok şaşırtıyor. Sıra sıra dizilen arabalar, dip dibe evler, hızlı hızlı bir yerlere yetişmeye çalışan insanlar… Aliş bir yandan köyünün özlemiyle başederken, bir yandan da kent yaşamına uyum sağlamaya çalışıyor. Küçük Aliş, kent hayatının çılgın kalabalığının içinde kendine bir yer bulabilecek mi?
77.00 ₺ -
Bir Yaz Gecesi Rüyası (Antik Okul)
Shakespeare’in keskin üslubu ve zekasıyla kaleme aldığı vazgeçilmez bir komedya. Eski Yunan’da geçen bir düğünün merkezinde aşk ve evlilik kavramlarının karmaşası üzerine yazılmış bu eser, evrensel temalarıyla nesilleri güldürmüş, pek çok kez sinemaya uyarlanmış bir Shakespeare klasiği.
93.75 ₺ -
Kodin (Antik Okul)
Panait Istrati, bütün yazma serüvenini dostluğa armağan etmiş bir yazar. Kendisini temsil eden Adrien’in maceraları, hayat tecrübelerinden beslenmiş. Kodin’de, dostluğun belki en hüzünlü hâlini okuyacaksınız. Kim iyidir? Kötü diye kime denir? Acımasız yaşam koşullarıyla mücadele eden güçlü bir adamın, küçücük bir çocukla ilişkisi nasıl sürprizler doğurabilir? Bu sorulara cevap ararken iyi düşünmek gerektiğini gösteren, sarsıcı bir roman.
71.25 ₺ -
Bir Atın Hikayesi (Antik Okul)
Ünlü Amerikan yazarlarından William Faulkner, Mark Twain için “Amerikan edebiyatının kurucusudur, bizler onun yalnızca yansımalarıyız.” der. Güçlü mizah duygusunu sayfalara yansıttığı, birbirinden sürükleyici hikâyeleriyle Mark Twain, okurlarını eğlenceli bir okuma macerasına davet ediyor. Dünyadaki ilk, tek kişilik gösterileri yapan sanatçı olarak bilinen Mark Twain’in espri anlayışına hayran kalacaksınız.
41.25 ₺ -
Hastalık Hastası (Antik Okul)
Hastalık hastası Argan, tedavisini daha ucuza getirebilmek için, mesleğinde çok başarılı olduğunu zannettiği genç bir doktorla kızını evlendirmek ister. Oysa Argan’ın kızı Angélique, başka bir genç adamla evlenmek istemektedir. Argan’ın karısı ve doktoru da onun kuruntularından faydalanıp servetine el koymak niyetindedir. Hizmetçi Toinette ise her şeyin farkında olan tek kişidir. Dolayısıyla düğümü çözebilecek kişi de Toinette’tir, ama nasıl? Moliére’in kendi hayatından yola çıkarak kaleme aldığı bu oyunu okurken çok eğleneceksiniz…
30.00 ₺ -
Minka Abla (Antik Batı)
Yaşamının tek amacı, insanları sevmek ve onlara yardım etmek olan yoksul bir köylü kızı, Minka Abla… Doğanın ve kendisine biçilen hayatın acımasızlığı arasında sıkışmış, fakat her şeye rağmen iyi olma savaşını sürdürmekten vazgeçmemiş bir kahraman. Yoksulluk ve sefalet içindeki insanlara kendini adayarak insanlığı yüceltmeye çabalayan, bu uğraşında sevgi dışında hiçbir dayanağı olmayan bir iyilik savaşçısı. Panait Istrati, sıradan insanların kendi çabalarıyla hayatta kalma mücadelelerini açık ve samimi bir dille sunuyor okuyucuya.
22.50 ₺ -
Günlük
Tanzimat ve Servet-i Fünun edebiyatlarının derbendinde bir Ara Nesil sanatçısı olan Şair Nigâr Hanım, kadınların kendi duygularından açıkça bahsedemediği, erkek duygularını taklit ederek yazdığı bir dönemde bir kadın olarak duygularını çekincesizce yazabilmiş, adını açıkça göstererek kimliğini sahiplenmiştir. Bu açıdan bakıldığında ilk “kadın” şairimizdir ve aynı zamanda Türk edebiyatında en uzun günlük yazan kadın yazar unvanına sahiptir. 25 yaşında başladığı günlük tutma alışkanlığını hayatının sonuna kadar devam ettirmiş ve ölümünden sonra kendi hayatına delil olacak defterler bırakmıştır. İlk dönem günlükleri bütünüyle II. Abdülhamid saltanatıyla örtüşen, son dönem günlükleri ise Balkan Harbi’nin hemen öncesinden I. Cihan Harbi’nin son yılına kadar uzanan Nigâr Hanım’ın defterlerinden sadece kendi hikâyesini değil bir dönemin şemasını da çıkarmak mümkündür. Günlük, içerdiği dönemin bütün hareketliliğine rağmen siyasi amaçlarla kaleme alınmış değildir. Politika Nigâr Hanım’ın öncelikli ilgi alanında görünmez. Ancak tanıklıkları önemlidir. Örneğin bir gün Naciye Sultan’ı ziyaretten dönüşünde defterine şu cümleyi kaydetmiştir: “Bugün Harbiye Nazırı zevcesi Naciye Sultan bu harp ne zaman bitecek diye benden soruyordu”, 8 Şubat 1918. Günlük, edebiyat tarihi açısından da önemlidir. En zengin yanlarından biri titizlikle kaydedilmiş şahıs kadrosudur. Satırlarda izi sürülebilecek edebi simalar kadar dönemin entelektüel bir kadınının okuma listesi de ilgi çekicidir. Ayrıca dönemin sosyal ve kültürel hayatı ve kapsadığı süreçte yaşanan değişimlere dair haritalar verir. Yeme içme, giyim kuşam, gezme mesire, alışveriş mağazalar, tiyatro sinema, tramvay, ısınma, ev döşeme, hizmetkârlarla ilişki gibi pek çok ayrıntıya bu sayfalardan ulaşılabilir ve Günlük toplumsal tarih bakımından zengin malzemeler taşır. Ve elbette merkezinde Nigâr Hanım’ın şahsi hikâyesi vardır. Tanıklıklarıyla bir dönem okuması için hayli zengin malzemeler taşıyan defterlerin asıl odağında Nigar Hanım’ın aile ilişkileri, özellikle eşi İhsan Bey’le iniş çıkışlı evlilikleri, kalabalık sosyal hayatı, edebiyat ve musiki mahfilleri, yazma serüveni ama en çok da acıları vardır. Günlükler hayatı boyunca Nigâr Hanım için bir dert ortağı olur, kimseye anlatamadığı isyanlarını onunla paylaşır, yazarken yalnızlığını unutma imkânı bulur. Elinizde tuttuğunuz çalışma, orijinal metin üzerinden 1628 sayfalık bir hacme sahip olan Günlük’ün kronolojik olarak bir bütün oluşturan ilk sekiz defterini bir araya getiriyor. Geri kalan ve yine kendi içinde bütünlüğü olan beş defter de kısa zaman içinde okuyucuyla buluşmayı bekliyor. Zeynep Berktaş’ın uzun bir süredir titizlikle üzerinde çalıştığı bu defterler Prof. Dr. Nazan Bekiroğlu’nun önsöz ve notlarıyla zenginleşerek bir bütün olarak ve yeni harflerle ilk kez yayımlanıyor.
351.50 ₺ -
Omuzlarımda Dünya
Sibirya gazisi, bilge ve lider bir adam olan Bekir’in erdem ve iyilik timsali oğlu Seyfullah… Yolu ve okulu olmayan uzak bir dağ köyünde bir rüyası, bir hayali var Seyfullah’ın: Oğlu Nurullah’ı okutmak… Engeller, sorunlar ve imkânsızlıklar baba ve oğulun hayallerinden daha büyük. Başarmak için çok çalışmalı, asla yılmamalı ve sabretmeli. Bir kış günü başlayan uzun, meşakkatli yolculuk ve dünyayı omuzlarında taşıyan bir umut. Onlara destek olan ise güzel insanlar ve duanın gücü. Omuzlarımda Dünya, Türkiye’nin, yönetim sanatı ve liderlik alanındaki önemli bilim insanlarından, şair ve yazar Prof. Dr. Nurullah Genç’in ömrünce geçtiği zorlu yolları kendisinden dinlediğimiz ve kayda geçirdiğimiz bir başucu kitabı. Hâtıraları okurken bazen gülümseyecek, bazen hüzünlenecek, çokça düşünecek ve hayata dair yol işaretleri bulacaksınız. Omuzlarımda Dünya’nın sayfalarında, yaşanılması çok daha zor hale gelen yeryüzünün ve çölleşen insanlığın, medeniyetimizdeki ilim ve irfan iklimini aradığını iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Dünya öylesine bir girdabın içinde ki sevgiyi kanatlandıran yeni bir ses, önce başkaları diyebilen yeni bir nefes bekliyor. Dünya, Nurullah Genç’in şiir dolu yüreği, akıcı üslubu ve keyifli anlatımıyla işaret ettiği pencerelerden bakmayı bilenlerin ufkunu bekliyor. Sadece şu cümle dahi insanlığın sloganı olabilseydi, hayatta neler değişirdi bir düşünelim: Yardım etmek üzere uzandığınız her el, kendi elinizdir.
240.50 ₺ -
Günlük 2
Türk edebiyatında en uzun süre günlük tutan kadın yazar unvanına sahip Şair Nigâr Hanım’ın günlüğünün ilk sekiz defteri, Zeynep Berktaş’ın titiz çalışması ve Nazan Bekiroğlu’nun önsöz ve notlarıyla gün yüzüne çıktığında geriye kalan defterlerle ilgili çalışmanın da kısa süre sonra okurla buluşacağı vurgulanmıştı. Elinizde tuttuğunuz eserle mevcut günlüklerin yayını tamamlanıyor. Nigâr Hanım’ın son dönem günlükleri olarak niteleyebileceğimiz Günlük II, 20 Ocak 1894 ilâ 19 Mart 1918 tarihleri arasında tutulmuş beş defteri ihtiva ediyor. Günlüğün tamamını teşkil eden malzeme -eksik defterlere, koparılan sayfalara, karartılan satırlara rağmen- hem Nigâr Hanım’ın hayatı hem de yaşadığı dönemi kuşatan meseleler hakkında önemli bilgiler içermektedir. Bu eser sadece bir günlük olarak değil, bir roman gibi de okunabilir. Çünkü bir yandan Nigâr Hanım kendi iç romanını yazmıştır. Bu günlükler sayesinde onun ruhunun en mahrem yerlerinde dolaşma imkânı buluruz. Diğer yandan Nigâr Hanım sayfalar boyunca sadece kendi hayatını anlatmamış, devirle ilgili meseleleri de kendi penceresinden gözlemlemiş ve yazıya dökmüştür. Zengin bir cemiyet hayatı yaşayan Nigâr Hanım İstanbul’un seçkin muhitlerinden Saray çevresine kadar açılan bir yelpazede şehrin sosyal hayatını ve ünlü simalarını takip etme imkânını da vermektedir. Özellikle ikinci cilt okunduğunda Nigâr Hanım’ın gözlem gücü yanında sağlam bir nesir diline de sahip olduğu görülecektir. İkinci cildi teşkil eden günlüklere konu olan en önemli mesele savaştır. Bu ciltte, peş peşe yaşanan, devlet ve toplum hayatımızda büyük hasarlar bırakan Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşlarının yansımalarını Nigâr Hanım’ın kaleminden okuma imkânı buluruz. Vatanla ilgili meselelerde çok hassas olan Nigâr Hanım savaşa dair endişelerini dile getirir, yardım cemiyetlerinde faaliyet gösterir. Peş peşe gelen savaşların etkisiyle yaşanan maddi sıkıntılar, kıtlık, kesintiye uğrayan gelirler, göçlerle kalabalıklaşan ve yaşanması daha zor hale gelen İstanbul, hastalıklar ve yalnızlık bu cildin en dikkat çekici temalarıdır. Ancak bütün bu zorluklara mukabil, Nigâr Hanım’ın sürdürmeye gayret ettiği hareketli sosyal hayat, salı toplantıları, hanedan üyeleri ve dönemin seçkin isimleriyle geçirilen vakitler ve edebiyatın yanı sıra musiki tutkusu da günlüğün öne çıkan unsurlarıdır. Nigâr Hanım’ın günlüğü Türk edebiyatının bir kadın kaleminden çıkmış en hacimli günlüğüdür ve ilham verici zengin muhtevası sebebiyle başta kadınlar olmak üzere okuyuculara söyleyeceği çok şey vardır.
333.00 ₺ -
Şefik Can Hatıralar
Kıymetli şahsiyetini bu hayâl âleminde daima gölge bir varlık olarak tanımlayan Şefik Can; miladi takvime göre doksan altı, hicri takvime göre doksan dokuz yaşına kadar aşk ile hayırlı ve bereketli bir ömür sürdü. II. Meşrutiyet’in ilanıyla gözlerini dünyaya açmış olan Şefik Can, âlim bir babanın rahle-i tedrisinde ilk eğitimini aldı. Yokluk, fakirlik ve zaruret çağında ortaokuldan itibaren Askeri mektebe girdi ve Cumhuriyet’in ilanını müteakip senelerde Kuleli Askerî Lisesi’nde ve Harp Okulları’nda eğitimini tamamlayarak subaylık kariyerine başladı. İstanbul, Vize, Kırıkkale, Erzincan ve Konya gibi muhtelif şehirlerde yüzlerce subay yetiştirdi. Şefik Can Hatıralar başlığıyla okurlarına takdim edilen bu eser, I. Dünya Savaşı, İstiklal Harbi, Cumhuriyet’in kuruluşu, II. Dünya Savaşı ve çok partili hayata geçiş gibi farklı dönemlere dair tam anlamıyla sosyal, siyasî, askerî, iktisâdî ve kültürel tarih membaıdır. Eğitim, edebiyat, kültür ve sanat açısından İstanbul sahhaflarına, kitapçılarına, ilmi cemiyetlerine; kısacası son bir asırlık kültür tarihimize ışık tutmakta. Pek çok ilginç ve orijinal olaylara şahitlik eden Şefik Can’ın bu hatıratı, aynı zamanda, Mevlevî, Melâmî, Nakşî, Bektaşî, Cerrâhî ve Uşşakî çevrelerini yakından yansıtması yönüyle son dönemin tasavvufî yaşantısını çok renkli bir şekilde tasvir etmekte. Kuleli Askeri Lisesi’nde yıllarca Edebiyat öğretmenliği görevini sürdüren Şefik Can bu bereketli ömrüne sığan çok sayıda meşhur şahısla bir araya geldi ve onlarla nice özel hatıralar yaşadı. Mustafa Kemal Atatürk, Mareşal Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Tâhirü’l-Mevlevî, Mehmed Âkif, Hattat Hamid Aytaç, Mahmud Sadettin Bilginer, Muzaffer Ozak, Midhat Baharî, Muhsin Ertuğrul, Seniha Bedri Göknil, Abdülbaki Gölpınarlı, Faruk Gürler Paşa, Nâzım Hikmet, Ferit Kam, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu, Ahmet Remzi Dede, Yaman Dede, Ladikli Ahmet Ağa, Suudü’l-Mevlevî, Peyami Safa, Annemarie Schimmel, Hüseyin Siret, Ali Nihat Tarlan, Neyzen Tevfik, Rıza Tevfik, Selman Tüzün, Feridun Nafiz Uzluk, Süheyl Ünver, Elmalılı Hamdi Yazır, Halide Edip Adıvar, Şükûfe Nihal, Münevver Ayaşlı, İsmail Hâmi Danişmend, İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Abdülaziz Mecdi Tolun, Muhammed Raşit Erol, Hüseyin Hilmi Işık, Enver Ören, Cinuçen Tanrıkorur... gibi önemli kişilere dair bugüne kadar çok az bilinen olayların anlatıldığı bu güzide hatırat; bir nehir söyleşi kıvamında H. Nur Artıran’ın Şefik Can merhumla 2000’li yılların başında yaptığı söyleşiler ile vücut buldu. Sufi Kitap bu paha biçilmez hazineyi Türk okuruna takdim etmenin kıvancını yaşıyor.
350.00 ₺ -
Kış Hasadı
“Şeyh Efendi ve dervişlerinden birkaçı yerde kurulmuş bir halkanın içinde diz üstü oturuyorlar. Davet edilmiş değilim ama yine de hazretleri biraz kenara iteliyor ve aralarına oturuyorum. Zikir başlıyor ve Allah’ın esmasını tekrar ediyorum; salınıyorum, sallanıyorum, bunlar bana çok tabii geliyor. Hatta öyle ki zikir bir parçam haline geliyor. Ruhum evine, ocağına kavuşmuş gibi…” Boston, Massachusetts’te başlayan bir çocukluktan Sanat Okulu’nda geçen senelere, Boston Record-American’daki muhabirlik, çeşitli ünlü gazete ve dergilerdeki gazetecilik, fotoğrafçılık ve editörlük deneyimlerinden Swami Muktananda’nın uçma derslerine, sanat galerilerinden Konya’ya uzanan, Şeyh Muzaffer Ozak Efendi’den Safer Baba'ya ve semaya, semazenlere kadar pek çok kişiyi, şehri, tecrübeyi içine sığdıran saatler, günler, haftalar ve seksene yakın sene... Hatırası bol, temaşası ve maneviyatı yüksek bu zamanlar, bir rayiha ve musiki izleğinde İstanbul gecelerinde, Kahire günlerinde ve sayfalara düşülen notlarda ilerliyor. Kış Hasadı; bir sufinin ve mutasavvıfın tasavvuf yolculuğunda, Bob Dylan’dan Hz. Mevlânâ’ya kadar pek çok isme temas eden hayat hikâyesini konu ediniyor. Shems Friedlander, ilginç anekdotlar ve kendi çektiği fotoğraf kareleriyle tasavvufla nasıl tanıştığını ve sonrasında değişen hayat "seyrini" okurlarıyla paylaşıyor.
185.50 ₺ -
Nur Kandili
Gönenli Mehmed Efendi Hazretleri (1903-1991), yirminci yüzyıl Türkiyesine mânevî mührünü ve Kur’ân-ı Kerîm nişanını koymuş bir büyük zattır. İmamlık yaptığı Hacı Kaftanî, Dülgerzâde, Hacı Hasan ve Sultanahmet Camilerinden başka Fatih, Süleymaniye, Sümbül Efendi, Eyüp Sultan, Yavuz Selim başta olmak üzere İstanbul’un bütün camilerinin fahrî imamı, hatibi, vaizi ve hocasıdır. Ömrü boyunca camiden mescide, vaazdan sohbete koşmuş, hâfız ve Kur’ân-ı Kerîm talebesi yetiştirmiş, her zaman öğrenci ve fukaraya yardım eli uzatmış, tek kişilik bir irfan ordusudur. Bu coğrafyada din ve insanlık için hizmet eden birçok insan kendisiyle maddî ve manevî irtibat kurmuş ve hemen hemen hepsinin Gönenli Mehmed Efendi Hazretleri ile feyiz alışverişi olmuştur. Bu alışverişlerin neticesinde de büyük bir Türkiye tasavvuf ve kültür tarihi küllü ortaya çıkmıştır. Reisülkurralık görevinde de bulunan Gönenli Mehmed Efendi; Bediüzzaman Said-i Nursî, Şeyh Muzaffer Ozak Efendi ve Şeyh Safer Dal Efendi gibi büyüklerin “Allah’ın velî kulu”, “Asrın velîsi” diye takdir ettikleri ulu bir zattır. On binlerce insana bir ulu kandil olduğu ve yine binlerce kişinin kendisinin maneviyatından ve ilminden nasibdâr olduğu bilinmekle birlikte, Türk manevî kültürüne damgasını vurmuş, hürmet edilen başka birçok isim gibi Gönenli Mehmed Efendi hakkında kaleme alınmış yazılı kaynak da oldukça azdır. İşte Nur Kandili, uzun yıllar Efendi'nin yanında bulunmuş M. Fatih Çıtlak’ın kaleminden kendini Kur’ân’a ve hayır hizmetlerine adamış bir velînin hayatını bir ibret ve muhabbet vesilesi olarak okuruna sunuyor.
185.50 ₺ -
Amerikada Bir Türk
Şeyh Tosun Bekir Bayraktaroğlu’nun hayat hikâyesini birkaç cümleyle özetlemek çok zor. Robert Kolej’indeki gençlik yıllarında sosyalist, Batı’daki sanat dolu döneminde bohem ve anarşist, Fas’taki ticaret döneminde zengin ve aristokrat, İstanbul’daki Cerrahî tekkesindeyken derviş, New York yıllarında ise bir mürşid. Amerika'da Bir Türk, doksan iki yıllık dolu dolu bir tekâmül yolculuğuna sığmakta zorlanan bu bereketli ve enerjik hayatı "Tosun Baba"nın keyifli ve dinamik anlatımıyla âdeta yaşarmışçasına okuduğumuz bir hatırat. Okurken hakikatin çağrısına kapılmanın anlamı üzerine düşünüyor; bir sanatçı ruhun, şöhretinin ve sanatının zirvesindeyken manevî bir arayışla nasıl çırpınmaya başladığına şahitlik ediyoruz. 2018 yılının Şubat ayında vuslatına ererek rahmet-i Rahmân'a kavuşan Tosun Efendi, bizi sadece kendi hayatını okumaya değil, Cumhuriyet döneminin tamamını gözden geçirerek bir yakın dönem kültür tarihi okumasına davet ediyor. Cumhuriyet elitlerinden sayılabilecek bir ailede yetişen, Londra’daki gençlik yıllarında Bülent ve Rahşan Ecevit, Can Yücel, Ali Neyzî gibi gençlerle aynı evi paylaşan Tosun Bekir Bayraktaroğlu’nun, sonrasında mistisizm ve Gurdjieff öğretisinden geçen yolu nihayet tasavvufa vâsıl oluyor; Cerrâhî tekkesindeki derviş namzetliğinden dervişliğe, seyr u sülûku neticesinde ulaştığı kemâlat ile de mürşid-i kâmilliğe varıyor. Son derece samimi, sıcak, akıcı ve okuru bir kez yakaladı mı artık bırakmayan bir hikâye… Doğu’dan Batı’ya, sonra tekrar Batı’dan Doğu’ya uzanan bir ruh macerası… Her kula nasip olmayacak bir hayat ve her okura nasip olası bir kitap: Amerika’da Bir Türk.
154.00 ₺ -
Bir Zamanlar Bursaydı
Bursa’nın manevi havasının her manada teneffüs edildiği ahşap bir tekkede, asırlar içinden süzülüp gelen Türk-İslam tasavvuf ve vakıf geleneğinin muhafaza edilmeye çalışıldığı bir aile ocağı... Ve bu ruhaniyet içinde yetişmiş bir "gönül restoratörü": Mehmed Safiyüddîn Erhan. Eşrefoğlu Rûmî Hazretlerinin torunlarından, Bursa Numaniyye Dergâhı'nda yetişmiş ve burada sekiz nesildir devam eden geleneğin son temsilcisi olmuş, manevî iklimi burada neşv ü nemâ bulmuş Safiyüddîn Efendi, hususen Bursa’nın paha biçilemez kıymetlerinin tarih içinde eriyip gitmesinin ızdırabıyla ailesi vesilesiyle yakından tanıma imkânı bulduğu Bursa’daki dergâhlar ve onların muhitinden aldığı maddî-manevî terbiyeyi yine bu tekkeleri, hazireleri ve camileri sahiplenmeye, ihyaya hasretmiş. Yıkılmaya yüz tutmuş, restorasyon adı altında özensiz ellerde aslî hüviyetini kaybetmiş bu binaların ihyasında bizzat çalışarak bu manevî mirasın gelecek nesillere aslıyla intikalini vazife bilmiş. Bir Zamanlar Bursa'ydı, bu sahiplenme ve ihya faaliyetlerinin tab'a bürünmüş halidir. Kimi zaman bir caminin kubbesinde, kimi zaman bir hazirede mezar taşlarının arasında, kimi zaman bir dergâhın şimdi göremediğimiz tevhidhânesinde, kimi zaman da ahşap bir konağın kaybolup gitmiş odalarında Türk-İslam medeniyetinin izlerini arayan yazar, bu binaların şahsiyetine, yani şahsiyetimize sahip çıkmayı teklif ediyor. Çünkü bu binalar cansız taşlar değil, yüksek ahlak timsali kimselerin ruhaniyet ve zevk-i selimlerinin sindiği, bizlere emanet edilmiş eserleridir."Ecdadımızın vücuda getirdiği kültür değerlerimizin yaşamasını, bizden sonraya da intikalini gaye edineceksek bu topraklarda geçmişimizin ve devamının ispatı olduğuna inandığımız eserleri önce sevmeye, sevebilmek için anlamaya, anlamak için hissetmeye, hissedebilmek için benimsemeye, ellerimizle tutup doğru rehberler nezaretinde üzerinde çalışarak hizmet etmeye mecburuz. Zira eski ince zevkimizi temsil eden sanatlarımızın herhangi bir şubesini gençlerimize tavsiye edebilmeye yüzümüz olması ancak onlardan birini bizzat icra etmemize bağlıdır."
525.00 ₺ -
Gönül Çerağını Uyandırmak
“Kalbin, cilalı bir aynadır. Üzerinde biriken toz örtüsünü temizlemelisin, çünkü onun vazifesi ilahî sırların nurunu yansıtmaktır. Kalp âlemlerinin üzerinde, ‘yerin ve göğün nuru olan Allah'ın nuru’ parlamaya başladığında, kalbin çerağı uyanır. Kalbin çerağı; ‘bir fanus içindedir, o fanus da inciye benzer bir yıldız gibidir.’” Tosun Bekir Bayraktaroğlu’nun sohbetlerinden derlenen Gönül Çerağını Uyandırmak kitabı ruhu hatırlama kıvamında olanlara irfan çerağını işaret ediyor. Ayrıca bir irşad vazifesi de gören bu sohbetler, Hakk’ı hiç unutmadan daima diri kalmak isteyenlere adeta bir davet niteliğinde... Eşrefoğlu Rumi’ye, Abdulkadir-i Geylani’ye, Feridüddin Attar’ın Mantıku’t-Tayr’ına ve Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetname’sine sık sık atıfta bulunulan eser; bir talibin yola dair bilmesi ve dikkat etmesi gereken hususlardan, adap ve erkândan, tekâmül sürecinde geçtiği kapılardan bahsederek gönül şehrine girmek isteyenlere bir kapı aralıyor. “…Sonra irfan çerağı kendiliğinden uyanır. Allah'ın sırlarının nuru üzerine parladığında, nasıl sönük kalabilir ki? Yalnızca ilahî sırların ışığı parlasa, sırların gece göğü binlerce yıldızla aydınlanır. İlahî sırların çerağı içinizde uyanırsa, geri kalanı bir anda ya da azar azar zuhur edecektir. Bazılarınız zaten biliyor, bazılarınıza burada anlatacağız. Oku, dinle, anlamaya çalış. Şuursuzluğun karanlık seması, ufuklardan dökülen ilahî mevcudiyet ve dolunayın güzelliği ve huzuruyla aydınlanacaktır. Nur üstüne nur…”
87.50 ₺ -
Doğudan Batıya
Annemarie Schimmel bir gönül köprüsüdür. Doğu ve Batı arasındaki o köprüde, dallarıyla gökyüzünü kucaklayan; Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’den Paul Gerhardt’a, Hermann Hesse’den Muhammed İkbal’e, Süleyman Çelebi’den Muhammed Hamidullah'a, Yahya Kemal'den Kâni Karaca ve daha nicelerine dokunan aşinalığıyla her şeye şahit koca bir çınardır. Şark İslam kültürüne duyduğu muhabbet ve iştiyakla birçok çalışmaya imza atmış, bu minvalde sayısız seminer ve konferans vermiştir. Arapça, Farsça, Urduca, Türkçe ve Fransızcadan tercümeler yapmış, Berlin Üniversitesi’nde İslami araştırmalar sahasında doktorasını tamamlamış, ayrıca uzun yıllar Türkiye’de yaşayarak Ankara İlahiyat Fakültesi’nde Dinler Tarihi derslerine girmiştir. Schimmel’i ayrıcalıklı kılan şey, çok zor şartlar altında yetişmesi ve aslında bir insan için imkânsız denilebilecek zorluklarla mücadele edebilmesidir. Akademik çalışmalarının ve başarılarının yanı sıra “kendini arayan bir yolcu” olarak tanımlayabileceğimiz Annemarie Schimmel, Doğudan Batıya isimli kitabında bu arayışın samimi öyküsünü anlatır. Doğudan Batıya başından sonuna kadar manevi bir arayış, bitmek tükenmek bilmeyen bir okuma serüveni ve musiki ile geçen dopdolu bir ömrün, hem Şark’a hem Garp’a uzanan kuşatıcı bir bakış açısının birinci ağızdan, bizzat Annemarie Schimmel’in dilinden otobiyografik bir anlatısıdır.
280.00 ₺ -
İslamın Güleryüzü
Aristokrat ve Katolik bir aile içinde yetişti.Seçkin tabakaya mensup çocukların okuduğu okullarda eğitim gördü.Profesör oldu. Sorbonne ve Ezher başta olmak üzere birçok ülkenin pek çok üniversitesinde dersler, konferanslar verdi.Fransa’nın dünya çapında en saygın bilim ve araştırma kurumu, İlmî Araştırmalar Millî Merkezi’nde (CNRS), yönetici ve uzman olarak çalıştı.Yüzyılımızın en ünlü bilim ve fikir adamlarıyla beraber oldu, onları yakından tanıdı ve kendileriyle ortak çalışmalar yaptı.Bir gün İkbâl’i, onun aracılığıyla da Mevlâna’yı keşfetti.O ikisi sayesinde İslâm’a kavuşunca araştırıcı, sorgulayıcı ruhu nihayet sükûna erdi.Bu kitapta o değerli Hanımefendi’nin gerçeği arayışı anlatılıyor.Heyecan verici bu serüven boyunca yaşadığı dikkate değer olaylar, tartışmalar,düşünen bir beynin soruları, tereddütleri, şüpheleri kendi ağzından soru cevap şeklinde aktarılıyor.
133.00 ₺ -
Müslüman Saati
"Mübarek vakitler gerçek zamanı, ebediyete ait olan saadet anlarına dönüştürür." Müslüman Saati, Annemarie Schimmel'in Müslümanların Hicret ile birlikte kabul ve tüm mübarek vakitlerini bu milada göre idrak ettikleri hicrî takvimin oldukça detaylı bir incelemesidir. Schimmel, bu tematik çalışmasını yıllar, aylar, haftalar ve günler olarak tasnif ederken haftanın günlerinin manevî önemini açıklıyor. Yas ayı Muharrem'i, Mevlid ayı Rebiülevvel'i, Mirac ayı Receb'i, Üç Aylar'ın ortası Şaban'ı, oruç ayı ve on bir ayın sultanı Ramazan'ı, Hac ayı Zilkade'yi ve Kurban Bayramı'nı oldukça detaylı bir şekilde, dünya Müslümanlarının din üzerine kurulu gelenekleri özelinde ve akıcı tasavvufî neşvesiyle, Hakk ehlinden beyitler eşliğinde ele alıyor.Schimmel, "Dehre sövmeyiniz çünkü ben dehrim!" hadis-i kudsîsinin önemi ve derinliği çerçevesinde, İslam'da zamanın döngüselliğini ve bu dairevî hareketin tasavvufî kavramsallaştırmasını vazıh bir şekilde ortaya koyuyor.
112.00 ₺ -
Peygamberimizin Çevresindeki Hanımlar
Bu kitapta, Müslüman olmuş seçkin bir Fransız düşünürünün kaleminden hayatları, tavırları, halleri ve yaşayışları destandan da öte bir anlam taşıyan hanımefendiler anlatılıyor. Hepsi de Peygamber Efendimizin çevresinde bulunma mutluluğuna ermiş ve akıllara durgunluk veren azim ve cesaretleriyle adlarını ölümsüzler defterine yazdırmış mübarek hanımlar… Onlar her bir anneye, her bir hanıma model olacakları kadar, her bir erkeğin de örnek alacağı ve sonsuz saygı duyacağı eşsiz insan numuneleri… İnançlı okur bu eserde, hiçbir sürükleyici romanın kendisine veremeyeceği eşsiz bir manevî hazzı tadacak ve aynı zamanda dünyanın gelmiş geçmiş en mükemmel hanım kahramanlarıyla tanışmanın tarifsiz mutluluğunu yaşayacaktır.
122.50 ₺ -
18 Beyit Dinle
"Mesnevî’nin Fatihası" diyebileceğimiz ilk on sekiz beyit, âdeta bu kıymetli eserin kalbidir. Çünkü bu mübarek terennümler, bizzat Hz. Mevlânâ’nın yazmış olduğu beyitlerdir. Diğer beyitler ise halifesi Hüsameddin Çelebi’ye söyleyerek yazdırdığı, yani kaleme aldırdığı beyitlerdir. "Mesnevî'nin Fatihası" tabiri hem Kur’ân-ı Kerîm’in Fatiha Suresi'nin sırrına işaret eder hem de ilk on sekiz beytin Mesnevî’yi açan ve özünü anlatan yönüne dikkat çeker. M. Fatih Çıtlak, bu eserinde Mesnevî’nin sırrı olan bu on sekiz beyti, daha evvel kaleme alınmış şerhlerden farklı bir tarzda şerh ediyor. Kitap, sadece beyitlerin içindeki incelikleri açıklamakla kalmıyor aynı zamanda Mesnevî'nin bugün okuruna nasıl hitap ettiğini de gösteriyor. Yazarın tercih ettiği hitabî üslup ile Mesnevî’nin içerisindeki mana yolculuğu aynı heyecanla okuyucuya aktarılıyor.
122.50 ₺ -
Mevlana Celaleddin Ruminin Unutulmuş Mesajı
"Ben yaşadıkça Kur'ân'ın bendesiyim, ben Hz. Muhammed'in (sav) ayağının tozuyum. Biri benden bundan başkasını naklederse ondan da bîzarım o sözden de bîzarım (şikâyetçiyim)." Mevlânâ Celâleddin Rûmî Hazretleri, kökleri doğrudan Nur-i Muhammedî'den beslenen manevî bir ağaç gibidir. Fakat günümüzde oldukça popüler olan kültür akımları ve "new age" dalgaları onu ve aşk öğretisini yanlış yollardan aktarmaya ve farklı yönlendirmeye cüret ediyor. Oysaki Hz. Mevlânâ'nın Mesnevî’si, Dîvân-ı Kebîr'i ve gönüllere dokunan diğer eserleri bizi günlük koşuşturmacalarımızdan ve gaflet halimizden kurtaracak birtakım "unutulmuş mesajlar" içeriyor ve aslında açık birer "gönül" mektubu olarak bizleri bekliyor. Bugün çok sayıda insan Hz. Mevlânâ’nın eserlerini severek okuyor fakat bazen kendisinin asıl referans kaynakları olan İslamî ve tasavvufî bakış açısını bir şekilde dışarıda bırakmış oluyor. İşte Shems Friedlander, Mevlânâ Celâleddin Rûmî'nin Unutulmuş Mesajı'nda, Hz. Mevlânâ'nın esas vurgularını kavramanın özünü ancak ve ancak Hz. Mevlânâ’yı bir Allah dostu, büyük bir velî, kendisini ilahî aşka ve müthiş edebî dili ile bu aşkın şualarını insanlara salık vermeye adamış dünyanın en tesirli figürlerinden biri olarak görülmesi gerektiğini vurguluyor. Friedlander, ayrıca Hz. Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî ilişkisini yeni bulgular üzerinden tanımlamaya ve Şems Hazretlerinin ortadan kayboluşunu daha önce dile getirilmemiş şekilde yeni bir teori ile açıklamaya çalışıyor. Hepimiz Hz. Mevlânâ’nın vârisleriyiz. Peki bu mirası nasıl devralacağız? Bugün dünyanın onu tanımlamakta olduğu şekliyle mi? Dersliklerde ve kahvehanelerde bu düşüncelerin geçerliliğini tartışarak mı? Veyahut arzulu kalplerimizi beslemeye çalışarak, gençlerin entelektüel arzularını kamçılayarak, olgunluk ve tekâmül sahibi kişilerin halen dolduramadıkları bu eksiklikleri tamamlamaya gayret ederek mi?
168.00 ₺ -
Şafak Yazıları I
Şafak Yazıları, din, felsefe ve metafizik konular üzerinde yoğunlaşmış bir akademisyen olarak tanıdığımız Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’ın, 2017 yılı boyunca Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde dünya ahvali üzerinde geniş bir yelpazede yazdığı yazılardan oluşuyor. 2008 - 2018 yılları arasında yürüttüğü diplomatik görev dolayısıyla başta İslâm dünyası olmak üzere yeryüzünün en ücra köşelerine kadar giderek yerinde gözlemleme imkânı bulan Kılıç, bu seyahatlerden toplumsal, siyasal ve dinî konular üzerinde can alıcı tespitler çıkarıyor. Bireysel ve toplumsal sorunlara salt güncel politika, istihbarat ve gazetecilik analizleri üzerinden cevap aramanın ötesinde, Oluş âleminde her olan bitenin kökleri sebepler âlemindedir, görüşünün izlerini sürerek kökten çözümler arıyor. İslâm tasavvuf geleneğinin kaç asırlık tecrübesine sırtını döndüğü için tefekkür gücünü yitiren insanımıza, günlük olanı yorumlarken de kalıcı esaslardan vazgeçmemeyi, meselelere çözümü taşrada değil içeride aramayı hatırlatıyor. Son yüzyılda nevzuhûr modellerin İslâm dünyasını perişan ettiğini düşünen Kılıç, dünyanın sadece siyasi istikrarını değil düşünce dünyasını da alt üst eden emperyalist devletlerin ötekini “köleleştirme” çalışmalarına karşı varlık gösterebilmenin ancak İslâm metafiziğinin zamana, mekâna ve insana dair yaklaşımları, hikmet, irfan, iz’an kriterleri esas alınarak ilimde, sanatta, siyasette bir Geleneği olmakla mümkün olabileceğini dikkatimize sunuyor.
210.00 ₺ -
Şafak Yazıları II
“Biz birleştirmeye geldik, ayırmaya değil,” düsturuyla yola çıkarak kökü gelenekte, dayanağı sebepler âleminde olan güncele dair disiplinlerarası değerlendirmelerini Şafak Yazıları ile sunan Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, bu kez, yine Yeni Şafak gazetesinde, zâhiren daha kısa bir zaman dilimi içinde fakat bâtınen belki de en yoğun dönemlerden birinde kaleme almış olduğu yazılarını Şafak Yazıları II ile okuruyla buluşturuyor. Görünüşte şekle ve surete dayalı işleyen fakat işin özünde dayanaksız tartışmalardan manen bunalıp yeni arayışlar içine giren günümüz insanının bu boşluğu doldurma çabalarına, kökü asırlara uzanan İslam tasavvuf Geleneğinde olan, muhtevası ise fıtratına temayül eden insanoğlunun kadim felsefesini, bilimini, matematiğini işaret eden bütüncül bir mesajı haiz ilim, tarih, edebiyat, kültür ve seyahat yazılarıyla cevap arıyor. Kendisine Türkiye’nin Endonezya büyükelçiliği görevi tevdi edilinceye kadar ilk kitabın akabindeki dokuz ay boyunca irfan merkezinde haftalık yazılar kaleme alan Mahmud Erol Kılıç, bu vazife ile yazılarına bir virgül koyuyor ve aslında, aynı idrak ile farklı düzlemlerde görevler ifa edeceğini belirtiyor. Zira derviş ol kişidir ki, bulunduğu her mekânın Yaradan’ın mülkü olduğunun bilincindedir. Bir yeri olmayan insan için her şehir ona yerdir Derviş nerede gecelerse orası onun sarayıdır Merd-i Hudâ için maşrık da magrib de garib değildir Zira her nereye gitse orası ona mülk-i Hudâ’dır (Hazret-i Hâfız-ı Şîrâzî)
133.00 ₺ -
Ruşeni Dilnüvaz
Bugüne değin neşri beklendiği halde bir türlü neşredilememiş olan Rûşen-i Dil-nüvâz tabiri câiz ise, tasavvuf düşüncesinin üç farklı yüzyılında oluşturulmuş üç ayrı metnin cem edilmiş; ancak ne yazık ki tamamlanamamış halidir. Mahmud-ı Şebüsterî (ö. 1320)'nin ilhama mazhar olduğu söylenen meşhur manzum eseri Gülşen-i Râz'ı kendisinden yaklaşık iki asır sonra Muhammed Lâhicî (ö. 1506) Farsça olarak yorumlamıştır. İslam dünyasında en fazla şerhi yapılan eserlerin başında gösterilen Gülşen-i Râz'ın bu Farisî şerhini son dönem tasavvuf ricali arasında çok müstesna bir isim olan Harîrîzâde Mehmed Kemâleddin Efendi Türkçeye aktarmıştır. Üçüncü devre Melâmîliğine intisap eden bu velûd mutasavvıfın arkasında bıraktığı 41 eserden biri olan Rûşen-i Dil-nüvâz ne yazık ki 156 beyte kadar gelmiş olmasına rağmen yine de çok kıymetlidir. İbnü'l-Arabî'nin öğretilerinin enfes bir dille işlendiği bu muhteşem şerh çevirisi "aşk" yolunun "akıl" yolu yanında üstün niteliklerini ve irfânî zenginliğini göstermektedir. Prof. Dr. Cengiz Gündoğdu emek mahsulü bu titiz çalışması ile Rûşen-i Dil-nüvâz'ı yazma eserler koleksiyonundan matbuat alemine kazandırarak istifadeye sunuyor. Ayrıca, bu eserinde Harîrî-zâde Mehmed Kemâleddin Efendi'ye dair çok kıymetli biyografik malumat aktarıyor.
140.00 ₺ -
Müslümanın Takvimi
Çocukluğunda saray terbiyesi almış, Nazıme Sultan'ın bir ara vekilharçlığını yapmış ve genç yaşında 1001 gün Yenikapı Mevlevihanesi'nde çile doldurarak "dede" olmuş bir koca Mevlevî... Esad Dede'den Mesnevî okumuş ve mesnevihanlık icazeti almış, maişetini vakıf gelirinden ya da tekke tahsisatından değil elinin emeğiyle çıkarmak için matbuat dünyasına atılmış bir kalem ehli... İslamın temel ilimlerini ve tarihini asıl kaynaklarından okumuş bir İslam âlimi... II. Abdülhamid devrinden cumhuriyete çok zor zamanlar yaşamış bir çilekeş... Sadece yayımladığı eserlerle değil hem mekteplerde hem de cami kürsülerinde halka olan talim ve irşat görevini ifa etmiş bir dava insanı... Kitaplarla ve kütüphane ile geçen bereketli bir ömür... Son devrin en büyük mesnevihânlarından Tahirü'l-Mevlevî'nin Mahfil dergisinde kaleme aldığı kamerî ve İslamî aylar sadece bu ayların lügat ve ıstılah manalarını içermiyor, aynı zamanda son dönem Osmanlı coğrafyasında bu aylara dair sosyal, kültürel ve gündelik yaşantıyı da tasvir ediyor. İbadet ve zikir açısından mübarek günler, geceler, kandiller İslam tarihinin zengin örnekleri ile izah ediliyor. Hele Ramazan-ı Şerif'e dair kaleme aldığı yazılar baştan aşağı zengin bir arşiv niteliğinde. Yaklaşık bir asır önce bize böyle büyük bir hazine bırakan Üstad Tahirü'l-Mevlevî'nin bu emek mahsulü yazılarını Tuba İşçimen yeni yazıya aktarmakla kalmadı, bugün unutulmaya yüz tutmuş kavramları ve kelimeleri de üstadın üslubuna zarar vermeyecek şekilde metin içerisinde gösterdi.
154.00 ₺ -
Nun Kapısı
Nun Kapısı adlı bu eser, H. Nur Artıran Hanımefendi’nin sosyal medyada paylaşmış olduğu Mesnevî beyitlerine ve tasavvuf büyüklerine ait vecizelere dair getirdiği kısa izahlardan oluşmaktadır. 140 karaktere sığdırılan bu mühim beyitler ve sözler, paylaşıldığı sırada büyük rağbet görmüş ve paylaşım rekorları kırmıştı. Muhtereme Artıran Hanımefendi, gelen yoğun istek üzerine bu kez bahsi geçen vecizeleri ve beyitleri kısa izahlarla şerh etmek suretiyle bu paylaşımları özlü hakikatlerden oluşan güzel bir kitaba dönüştürdü. İyi ahlak sahibi ve toprak huylu olmak, “düşmana” bile dua etmek, kusurları örtmek, kötülüğün ağlaması; iyiliğin gülmesi, aşkta fani olmak, er kişilik, bela ve musibetlerden alınacak ibretler gibi pek çok önemli konu başlığı Mevlevîlik mektebinin esaslı öğretileri eşliğinde sunulmakta. Çok veciz, kısa ve ibretamiz tespitler içeren bu kıymetli eser, bunalım ve stresten şikâyet edenlere adeta manevi rehberlik etmekte. Zamanın darlığından müşteki, kitap okumaya fırsat bulamayan, hayatın keşmekeşliği içerisinde yaratılış gayesini unutmuş biçare ve âciz insanoğluna seslenen “Nun Kapısı”, eskilerin deyimi ile söylenmesi mümkün olmayan kelimeleri en kolay surette bir araya getirmek demek olan “sehl-i mümteni” zarfı içerisinde okura takdim etmekte. Her bir güne bir söz ve bir şerhini okumak bile, kişiyi tefekküre ve düşünceye sevk etmek suretiyle özünden koparılmış âdemoğluna maveradan kudsi soluklar üflemekte…
175.00 ₺ -
Oğul Sen Sen Ol
Nasihatnâmelerin unutulmaya yüz tuttuğu; “iş tutma”nın, “kişisel gelişim”in ya da başarının yollarının daha ziyade pragmatik sebeplerle öğrenilmek istendiği günümüzde genelde kadim bilgeliğin, özelde ise Türk-İslam kültürünün içinde gelişen kıssa, tarihî hikâye, menkıbe aktarımını tekrar hatırlamaya ve hatırlatmaya ihtiyaç duyuyoruz. Bu görev ise belki de en çok, bu kültürü kıyısından yakalamış, çocukluklarında büyüklerinin etrafında toplanarak onlardan dinledikleri yahut kütüphanelerinde denk geldikleri İmam Gazzâlî’nin Ey Oğul’undan nasiplenebilmiş, Mesnevî, Attâr’dan menkıbeler, Dede Korkut’tan hikâyeler, Beydebâ’dan Kelîle ve Dimne dinlemiş; kulağına Kutadgu Bilig’den öğretiler çalınmış, Atebetü’l-Hakâyık’ın farkında olan bir nesle düşüyor. İşte Bilal Kemikli, Oğul, Sen Sen Ol’da çocuklarından ayrı kaldığı ve idareci olduğu bir dönemde yüreğindeki hasret duygusuyla ve idarecilerin genel olarak düştükleri pragmatizm hatasını gözlemleyerek öğrencilerin, gençlerin ve bu kültürden uzak kalanların odağında, Peygamber Efendimizin(sav) “Din nasihattir,” düsturu ile bir tür “pendnâme” hazırlayarak bu geleneğin izini sürüyor. Odağında hem gençler hem de ebeveynler olan bu eser, didaktik bir tecrübe aktarımından ziyade, Kemikli’nin latif dili ve zarif Türkçesi ile okuruna geçmişten günümüze muhabbetli bir sohbet meclisi açıyor.
70.00 ₺