-
Keşmekeş
"Keşmekeş", özünden koparılarak dinine, örfüne, tarihine düşman yapılan bir neslin, hatta nesillerin bocalayışıdır.. bocalayışta izm`lere saplanıp silaha sarılan, ölüp öldürenlerin savaşıdır... Dökülen kanların, yanan canların, sönen ocakların hazin, gizli ürperişidir... bir bakıma tahlil, bir bakıma tespit, bir bakıma teşhis ve nihayet çare arayışıdır. Kısacası "Keşmekeş", bir dönemin sarsıntısı, sarsıntının enkazı enkaz altında kalanların yahut kurtulanların hikayesidir...
15.40 ₺ -
4 Murad Cilt 2
"Kayseri`ye ve diğer Anadolu taraflarında olan köylerin ahvali, Celali istilası zamanında perişan olup, Padişah Revan Sefer-i Humayununa gider iken ol tarafları boş ve harap görüp sorunca Celali zulmünden perişan olup, çoğunun Dersaadet`e gidup yerleştiğini haber verdiler." (Naima) "Fil kulağından yapılmış bir siper ki gergedan postu kaplanmış idi. Tüfenk ve kılınç kar etmez itikadı ile götürülmüştü idi. Eli kuvvetli Padişah hazretlerine her hususta büyük işler, hiç gibi gelmişdür. Pehlivanca kuvvetini göstermek içün mızrak istedi. Siperi meydana kodular. Bazu kuvvetiyle ana öyle bir mızrak urdu ki, delip öte tarafından göründü." (Naima) Milli Eğitim Bakanlığı 01.03.1995 tarih 2184 sayılı Tebliğler Dergisi`nde yayınlanarak okullara tavsiye edilmiştir
126.00 ₺ -
4 Murad Cilt 1
Sultan Dördüncü Murad, en çok tartışılan Padişahlardan... Kimisine göre Zalim, kimisine göre dahi, kimisine göre Osmanlı Devleti`ni derleyip toparlayarak adeta yeniden inşa eden büyük bir irade... Devamlı şekilde Yavuz Sultan Selim`i kendine örnek alması fakat içten içe Kanuni Sultan Süleyman yumuşaklığına hasret gitmesi niye. Tahriklerle ayaklanıp sürekli kelle isteyen Yeniçeri ve Sipahi ocaklarını yola getirmek için Kanuni`nin yumuşak başlılığı mı lazımdı, yoksa Yavuz`un kahredici sertliği mi? Belgelerin ışığında bunu aradık ve iki roman muhtevasında Sultan Dördüncü Murad`ı tarih içindeki gerçek yerine oturtmaya çalıştık... Bu ve bunu takip edecek romanımız böyle bir arayıştan doğdu...
119.00 ₺ -
Cem Sultan 2
Padişahlığa yürüyen bir şehzadenin ümitsiz mücadelesi, yıkılan büyük hayallerinin enkazı altında çırpınan şair ruhunun isyanıyla, dindar mizacının tevekkül ve teslimiyeti arasındaki büyük tenakuz, bitip tükenmez tereddütler, bocalayışlar, içten pazarlıklar... Padişahlıktan gurbete, gurbetten esarete, nihayet ölüme uzanan dolambaçlı kader yolunda ibretli bir iz bırakan Cem Sultanın güçlü romancımız tarafından eski kaynaklara dayanılarak yazılan hayat hikayesi. Milli Eğitim Bakanlığı 29.12.1986 tarih 2224 sayılı Tebliğler Dergisi`nde yayınlanarak okullara tavsiye edilmiştir
91.00 ₺ -
Cem Sultan Cilt 1
Padişahlığa yürüyen bir şehzadenin ümitsiz mücadelesi, yıkılan büyük hayallerinin enkazı altında çırpınan şair ruhunun isyanıyla, dindar mizacının tevekkül ve teslimiyeti arasındaki büyük tenakuz, bitip tükenmez tereddütler, bocalayışlar, içten pazarlıklar... Padişahlıktan gurbete, gurbetten esarete, nihayet ölüme uzanan dolambaçlı kader yolunda ibretli bir iz bırakan Cem Sultanın güçlü romancımız tarafından eski kaynaklara dayanılarak yazılan hayat hikayesi. Milli Eğitim Bakanlığı 29.12.1986 tarih 2224 sayılı Tebliğler Dergisi`nde yayınlanarak okullara tavsiye edilmiştir.
112.00 ₺ -
Çakabey
Günü kavramak için dünü anlamak lazım... Dün, tarihtir. Ancak kuru bilgi yığınlarıyla tarihi anlamaya imkan yoktur. İşin sırrı ayrıntılarda saklıdır. İyi kavranması gereken gerçekler ayrıntılardadır. Tarihi ayrıntılarıyla kavrama arayışı bizi romana götürür: Gölgede kalmış değerleri sadece romanda buluruz. Çaka Bey"i romanlaştırmak da zaten böyle bir arayışın parçasıdır. "İlk Türk Amirali" olarak ünlenen Çaka Bey ile çevresinde bir devrin, hatta devirlerin tüm detaylarını bulabilirsiniz. Ayrıca Selçuklu"yu büyüten unsurlarla birlikte bitiren hastalıkları da keşfedeceğinizi sanıyoruz. Artık bunun ışığında yeni dünyayı kucaklayabilir, hatta geleceği idrak hususunda isabetli adımlar atabilirsiniz.
112.00 ₺ -
Turgut Alp
Bu roman, Cengaver romanında ele alınan Osman Bey ve arkadaşlarının mücadelelerinin hemen bir sonraki dönemlerini yansıtır. Bilecik ve Yarhisar"ın fethi ve devlete doğru yürüyüşün ilk adımları, fetih döneminin başlaması romanın temel konusudur. Ertuğrul Bey önderliğinde Söğüt"e yerleşen Kayı aşireti, Osman Bey lider olunca gazalarını sürdürmüş ve yaptıkları akınlarla fetih dönemine girmiştir. Kulacahisar"ın fethiyle başlayan süreç, Karacahisar, Bilecik ve Yarhisar ve inegöl"ün fetihleriyle devam etmiştir. Bu dönem, Kayı aşiretinin Osmanlı Devleti"ne dönüştüğü dönemdir. Bilecik"in fethi romanda önemli yer tutar. Bilecik Tekfurunun düğününde Osman Beyi öldürme plânına karşı, Osman Bey"in kadın kılığındaki askerleri kaleye sokup, yakınlarda asker saklayıp, onların planını boşa çıkararak Bilecik"i fethetmesi romanın en can alıcı kısmı. Bu tarihî olaylarla birlikte, Turgut Alp ile arkadaşlarının, şövalye Aramis ile mücadelesi, romanda baştan sona işlenen bir maceradır.
119.00 ₺ -
Cengaver
Cengâver küçük bir eser olmasına rağmen Merhaba Söğüt romanında ele alınan dönemin bir sonraki sürecini aktaran romandır. Yavuz Bahadıroğlu"nun kısa romanlarından olan Cengaver"in olayları, Osman Gazi döneminin ilk yıllarında geçer. Osman Gazi"nin ve yakın arkadaşları Karamürsel, Saltuk Alp gibi kahramanların maceralarıyla, Osmanlı"nın kuruluş döneminde önemli kilometre taşı olan Karacahisar"ın fethi ve Osmanlı"nın ilk meydan muhaberesi iteşeni Savaşı romanın konusudur.
49.00 ₺ -
Sahipsiz Saltanat
Sahipsiz Saltanat romanı, Yıldırım Bayezid sonrası yaşanan şehzadeler savaşını dramatize eder. Yıldırım Bayezid ile Timur"un Ankara savaşı ve sonrasında yaşanan kargaşalar, Şehzade Mustafa"nın başından geçen olaylar şeklinde hikâye edilerek, o dönemin bütün özellikleri detaylı bir şekilde anlatılır. Şehzade Mehmed"in şehzadeler savaşından galip gelmesi ve Osmanlı sultanı olmasıyla roman sona erer. Sahipsiz Saltanat, konusuyla ve üslubuyla Yavuz Bahadıroğlu"nun en önemli eserlerinden biridir.
119.00 ₺ -
Endülüse Veda
Endülüs dönemini anlatan tek romandır. Endülüs"ün son devleti Gırnata"da yaşanan olaylar, taht kavgası, ihtişamlı köşkler ve saraylar inşa edilirken, savaşçılık ruhundan uzaklaşılması, ispanyol kraliçesine özenen Ayşe Emir, ispanyolların yaşam biçimini benimseyen Endülüslüler, tahtı ele geçirmek için düşmanla işbirliği yapan Sultanlar ve nihayet Gırnata"nın da elden gidişi can alıcı biçimde romanda yansıtılır.
112.00 ₺ -
Şirpençe
Yavuz Sultan Selim diyor ki: Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlıklarımız, hep gönülleri birleştirmek, İslam birliğini temin etmek içindir. Mülk Allah`ındır. Kim Allah`ın yardımı olmadan istediğini elde etmede zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir. Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi, padişahlarına tazimden ileri gelir. Biz Allah`tan başka kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim? Bizim Padişahımız vücudu saran libasa değil, ruhun içindeki inanca bakar.
105.00 ₺ -
Selahattin Eyyubi
Zaten kahraman olan birini kahramanlaştırmak gibi bir iddiamız yok... Selahaddin Eyyubi bütün dünyanın tanıdığı büyük bir kahraman... Bu kitapta onun hayatını bile değil, anlatılması hatta anlaşılması güç hayatından yalnızca bazı kesitler aldık... Bunda maksadımız, her türlü davanın büyük ölçüde insan unsuruna dayandığını göstermektir. İmanlı, kararlı, idealist bir avuç insanın gerçek bir lider etrafında kenetlenmesi halinde nelerin olabileceğini gözler önüne sermektir. Nesillerin Selahaddin Eyyubi`den alacakları büyük dersler olduğuna inanıyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı 1.3.1984 tarih 2184 sayılı Tebliğler Dergisi`nde yayınlanarak okullara tavsiye edilmiştir.
98.00 ₺ -
Kirazlı Mescit Sokağı
Komiser ikide bir gençleri karşısına oturtup soruyordu: "Siz ne yapmak istiyorsunuz?" Hep aynı cevabı alıyordu: "İmanımızı kurtarmak." Biz gavur muyuz yahu, Müslüman değil miyiz? Müslüman olmak için ille de Said Kürdi`nin arkasından mı gitmek lazım? Değişik bir maksadınız var. Biliyorum, ama bir de sizden duymak istiyorum. Söyleyin, ne yapmak istiyorsunuz?" .. Milli Eğitim sisteminin öğretmediklerini öğrenmeye çalışan gencecik insanlar, Kirazlımescit Sokağındaki kırk altı numaralı evden bir gece baskınıyla alınıp zindana atılmışlardı. Suçları, "Nur Talebesi" olmaktı.
7.78 ₺ -
Tarihimizden Yaşanmış Öyküler
Tarihimiz şanlı zaferlerle doludur. Biz tarihimizle övünürüz. Çünkü tarihimiz gerçekten övünülecek bir tarihtir. Bu kitapta, tarihin şanlı sayfalarından seçilmiş örnekler bulacaksınız. Tarihimizden yaşanmış öyküleri zevkle okuyacak ve gerçekten şeref dolu bir tarihe sahip olduğumuzu anlayacaksınız. Tarih ibrettir. Tarih ölçüdür. Tarih yalnızca bilgi değil, geleceğin aynasıdır. Tarihi iyi bilen, geleceğinden emin olur.
104.30 ₺ -
40 Geceye 40 Masal
Bir varmış bir yokmuş, Allah’ın günü çokmuş. Günler günlere geceler gecelere eklenmiş. Ortaya “40 Geceye 40 Masal” çıkmış da çocuklar muradına ermiş. Çocuklar muradına erince, padişah, kızının o çobanla evlenmesine izin vermiş. Başlamış 40 gün 40 gece sürecek düğünün hazırlıkları... Hazırlıklar devam ededursun. Çocuklar muradına erince bulut şeklinde uçan halılar yapılmış. Bu uçan bulutlar her gece uykudan önce çocukları evlerinden alır, birbirinden güzel, heyecanlı olayların yaşandığı masal diyarına götürürmüş. Her gece ayrı bir masal yaşarmış çocuklar. Uçan bulutlar onları yeniden yataklarına getirdiğinde artık diğer geceyi iple çekerlermiş. Bu yolculukta neler neler yokmuş ki: Issız Orman, Hayırsız Ada, Kaf Dağı, Nadaska adlı ülke gibi birçok masal diyarı… Nesrin, Tombul Tavşan, Miyav Kedi, Pamuk, Bobi, Kınalı Kuzu, Ayçiçeği, Tombiş Eşek ve Gak Gak isimli birçok masal kahramanı… Bu kitabı alan güzel ve akıllı çocuk! Padişahın uçan bulut hazırlattığı şanslı kişilerden biri de sensin. Hadi öyleyse bin bulutuna ve tanış 40 gecenin yaşandığı diyarımızdaki masal kahramanlarımızla…
140.00 ₺ -
Resimli Osmanlı Tarihi
Asırları şereflendiren bir tarihimiz var. Büyük cihan imparatorlukları kurmuş, dünyaya yüzyıllarca hükmetmiş bir milletin çocuklarıyız. Üstelik bu hükmediş, adalet, şefkat ve medeniyet esasları üzerine kurulmuş. Atalarımız gittikleri her yere inancın, medeniyetin ve insanlığın ışıklarını götürmüşler. İlahi ve yüce değerlerden ilham alarak dünyayı aydınlatmışlar. Osmanlı, sınırları bugünkü Anadolu'ya sığmayıp, Orta Avrupa'dan bütün Akdeniz kıyılarına ve Asya içlerine kadar uzanan bir imparatorluktu. Ve Osmanlı ulvi bir idealin, yüce bir misyonun, ihtişamlı bir medeniyetin sahibi olarak, tarihinin derinliklerine kök salmış bir çınar gibi, altı asır süren bereketli bir ömür yaşamıştı. Bu eserde, bu muhteşem abideyi fetihten fethe koşarak cihan devleti yapan 36 padişah anlatılıyor. "Resimli Osmanlı Tarihi", gençlerimize Osmanlı tarihini doğru ve samimi bir şekilde öğretecek bir kaynak olması düşüncesiyle, yıllar süren titiz çalışmalar neticesinde hazırlandı. Gerek muhtevası gerek teknik özellikleriyle, kütüphanelerin baş köşesinde muhafaza edilip her an başvurulacak bir "temel eser" olarak gençlerimize tarihi sevdirerek öğretecektir.
420.00 ₺ -
Mısıra Doğru
Tih Sahrası... Cengiz'i, Timur'u Büyük İskender'i dize getiren uçsuz bucaksız çöl... Gündüzleri kemikleri eriten sıcaklık, geceleri ilikleri donduran soğuk... Deriyi delerek ciğerlere dolan ince kum taneleri. Fırtınalar... fırtınalar! Ve bu dünya Cehenneminin içinde bir ordu: Orduyu Hümayun. Başlarında "Ya alırım, ya ölürüm" andı ile Dersaadet'ten kopup gelen bir çığ: Yavuz Sultan Selim!... Mihnet, meşekkat, acı, zahmet! Saadete açılan kapının aşılması en zor fakat en son eşiği. İdeal yolcuları bunu aşıyorlar, Konstantiniyye surlarını aştıkları gibi. Mercidabık'a düşüyorlar. Çaldıran'a düştükleri gibi. Zafer... zafer... zafer! Ardından tevazu tümseğinin en tepe yerinde yine o padişah: Yavuz Sultan Selim. - Ben Harem-i Şerif'in hakimi değil, hadimiyim!"
112.00 ₺ -
Merhaba Söğüt
Yavuz Bahadıroğlu Merhaba Söğüt romanı Gündüz Alp ve Ertuğrul önderliğinde Kayıhan boyunun Moğol belâsından yurtlarını bırakıp Anadolu’ya göç edişini, göç esnasında yaşanan sıkıntıları, ayrılıkları, nihayet Selçuklu Sultanının, yardımları karşılığında onlara Domaniç ve Söğüt’ü yurt olarak vermelerini bütün detayları ile yansıtır. Ortaasya’dan Anadolu’ya göç, Domaniç ve Söğüt’e yerleşim ve Osmanlı Devletinin çekirdeğinin atılışı romanın asıl temasıdır. Buhara Yanıyor ve Elveda Buhara romanlarında anlatıldığı gibi, Cengiz Han ve daha sonra oğulları, birbirlerine düşen islâm Devletlerini teker teker yutar. Birbirlerine destek yerine köstek olan müslüman devletleri tarihten silerek, müslümanlar adına karanlık bir dönem başlatır. Moğol zulmünden kurtulabilen müslümanlar ata yurtlarını terketmek, barınabilecek yer bulmak için göç yollarına düşmek zorunda kalmıştır. Elveda Buhara diyenler, başka yerlere merhaba demek için uzun yollara düşerler. Merhaba Söğüt romanı işte bu kargaşa dönemini ele alır. Göç eden kavimlerin arasında, pek adı sanı bilinmeyen, diğerlerine oranla sayı olarak da az olan Kayı Aşiretinin, Harzem illerinden Güneşin Battığı Yere yaptığı göçün hikayesidir Merhaba Söğüt. Devlet müjdesi alan, dervişler ve rüyalar vasıtasıyla yol gösterilen, bir yurt tutmadan çok, bir devlet kurma hedefine yürüyen bir aşirettir Kaya Alp’in Kayı Aşireti. Gündüz Bey önderliğinde yollara koyulur, o ölünce Beylik için işaret edilen üçüncü oğlu Ertuğrul’la devam edilir ve sonunda Söğüt’e varılır. Yedi bin kilometrelik meşakkatli yolculuk, yeni bir devrin başlangıç yolculuğudur. Bu yolculukla tarih yeni bir döneme girecektir. Göçün sıkıntısı, bıkkınlığı, ihtilâflar, mücadeleler, Moğolların baskınlarına karşı koymalar, âdeta yaşanıyormuşçasına ele alınır Merhaba Söğüt romanında. Romanda işlenen en can alıcı bölüm ise, Gündüz Bey’in ölümünden sonra aşiretin bölünmesi, göçe devam edilecek mi, geriye mi dönülecek konusunda yapılan tarihî meşveretin anlatıldığı bölümdür. Baba oğlundan, anne kızından, kardeş kardeşten, aşiretin iki manevî önderi sayılan Yahşi Hoca ile Bodur Hoca birbirinden, Ertuğrul ağabeylerinden ayrılmıştır ve göçe devam diyen topu topuna dört yüz çadır kalmıştır. Bu ayrılıktan, yorgunluktan, meşakkatten sonra yola devam eden dört yüz çadırlık aşiret yedi bin kilometrelik tarihî göçü tamamlayacak ve Söğüt’e merhaba diyecektir.
133.00 ₺ -
Malazgirtte Bir Cuma Sabahı
Bu roman, Sultan Alparslan dönemi Selçuklu Devleti’nin durumunu, Bizanslılarla yapılan Malazgirt Savaşı’nı yansıtır. Uzların elinde beş yıl esir kaldıktan sonra köyüne dönen ve döndüğünde karısının Uzlarca öldürüldüğünü, oğlunun da kaçırıldığını öğrenen Abdurrahman’ın maceralarıyla dönemin sıkıntıları, karışıklıkları, Sultan Alparslan ve Malazgirt Savaşı anlatılır. Selçuklu Abdurrahman ile o esirken kaçırılan oğlu Tekin’in birbirlerini tanımadan karşılaşmaları, iki düşman olarak karşılıklı savaşmaları, garip bir hisle birbirlerine yakınlık duyup öldürmek üzereyken affetmeleri, sonra dost olmaları olayların örgüsü içinde Türklere Anadolu kapısını açan Malazgirt Savaşı etraflı bir şekilde ele alınır.
98.00 ₺ -
Kırım Kan Ağlıyor
Kırım Türkleri, İkinci Dünya Savaşı'nın vahşetiyle birlikte iki dehşeti birarada yaşadı. Hem faşizmin korkunç yüzünü gördüler, hem de komünizmin... Önce Sovyet Kızılordusunun işgaline uğradılar, ardından Hitler Almanyasının... İki açmaz arasında kaldılar. Ezildiler. Sürüldüler. Gaz odalarında tüketildiler. Zulümden kaçıp Türkiye'ye ulaşmayı başaranları ise, başka bir sürpriz bekliyordu... Sovyetler Birliği'ne iade edileceklerdi. Bir ikindi vakti, sınırı çizen derenin üzerindeki Boraltan köprüsünden Sovyetler Birliği tarafına geçmeye zorlandılar. Köprünün ortasını bulmadan Sovyet askerlerinin silahları ölüm kusmaya başladı. Ahmed Cahid'in yüreğine dört mermi birden saplandı. Muallim Bekir Sami'ye baktı. O da yaralıydı. Elini uzattı: ”Elveda Sami...” ”Elveda ağabey.”
105.00 ₺ -
Hayatı Aşkla Yaşamak
Yavuz Bahadıroğlu 30yıllık yazarlık ve hayat tecrübesiyle bizlere Hayatı Aşkla Yaşamak’ı öneriyor ve bunun yollarını aktarıyor. Yavuz Bahadıroğlu, romanlarıyla, hitabeti ve radyo yorumlarıyla tanıdığımız popüler bir isim. Başarılı olmasının ardındaki en büyük sır ise, sevgiye olağanüstü önem vermesi. Yaptığı her işte sevginden bahsediyor, sevgiye ihtiyacımız olduğunu vurguluyor. Neredeyse insanları birbirini sevmeye zorluyor. Çünkü biliyor ki, insanlar birbirlerini severek bir şeyler yapabilecek, bir şeyleri başarabilecek, mutlu olabilecektir. “Ne olur birbirimizi sevelim!” diyor Yavuz Bahadıroğlu. “Birbirimizi sevelim, birbirimizle kucaklaşalım ve hep birlikte sevgiye, mutluluğa dair bir şeyler yapalım. Sevgi olmazsa hiçbir şey yapılamaz!..” “Hayatı Aşkla Yaşamak”, yazarın uyguladığı başkalarına aşılamaya çalıştığı bir kavram. Coşkulu ve sevgi dolu dünyasını, hayat tecrübelerini bizlerle paylaşıyor. Bize başarılı ve mutlu olmanın küçücük sırlarını tecrübeleriyle birlikte aktarıyor. Bu kitapla onu da, kendimizi de daha iyi tanıyacağız. En önemlisi, Hayatı aşkla yaşamamız ve insanları bu gözle sevmeyi öğrenmemiz gerektiğini anlayacağız. “Hayatı Aşkla Yaşamak”, şu zamanda en çok ihtiyacını duyduğumuz şey...
8.40 ₺ -
Gülü Arayan Adam
Hayatta her şey olumsuz gitse.. hayat bir diken tarlasına dönüşse de sizin açınızdan hayatın tüm renkleri solar gibi olsa, yine de hayata küsmeyin, gülümseyin. Çünkü diken tarlasında bile gülü arayan adam olmak büyük maharrettir. Gül, bir taraftan Resul-i Alişan Efendimizi simgelerken, öbür taraftan kainattaki ilahi güzellikleri simgeler. Bu yüzden -tabii affınıza mağruren- kendimi "Gülü Arayan Adam" hissetmekten hoşlanırım. Ve mümkün olduğu kadar hayatta var olan güzellikleri keşfe çıkar, meşru zemindeki tüm olumlu şeyleri limitine kadar yaşamaya çalışırım. Mark Twain der ki, "Hepimiz dünya denen devasa bir çöplükte yaşıyoruz, ama bazılarımız yıldızlara bakıyor." Ayakların çöplükte bulunmasında kimsenin kimseye üstünlüğü yok; ancak yıldızları keşfetme aşamasında büyük farklar oluşuyor... Kuşkusuz yıldızları (güzellikleri) keşfedenler daha mutlu yaşar.
8.40 ₺ -
Eşim, Çocuğum ve Ben
Yaşadıklarımdan, gözlemlerimden, otuz yıllık gazetecilik-yazarlık hayatımdan ve on yıldır Moral FM’de yaptığım aileyle ilgili yorumların yankılarından edindiğim tespitleri sizlerle paylaşmak istedim. Gördüm ki, varlığı ve gücüyle övündüğümüz ailemizden feryatlar yükseliyor. Belki tek dayanak noktamız olan aile çatırdıyor. Sorun, o kesimde bu kesimde değil; her yerde, hepimizde... Çözüm de, çok uzaklarda, yabancı formüllerde aranmamalı; kendimizde, kendi içimizdedir.
6.30 ₺ -
Elveda Buhara
Elveda Buhara romanı, Buhara Yanıyor’un devamıdır. Bu romanda yıkılan devletten yeni bir devlet oluşturma çabası anlatılır. Babasının ölümünden sonra orduyu toparlayan ve yer yer Moğollar’ı bozguna uğratarak yeniden bir devlet kuran Celaleddin Harzemşah ve Temür Melik’in, bu sefer ırk ve kardeş kavgalarıyla yenilişi romanın konusudur. islâm devletleri birbirine yardım etmez. Harzemşahlar devletini yeniden kuran Celaleddin Harzemşah, Moğollar’ı yener ama Moğolların sebeb olduğu bir ihtilâf yüzünden istemeyerek savaş etmeye zorlandığı Selçuklulara yenilir. Böylece Harzemşahlar devleti yeryüzünden silinir. iki kardeş devleti birbirine düşüren Moğollar, daha sonra Selçukluları da, başka devletleri de yutacaktır.
112.00 ₺ -
Buhara Yanıyor
Buhara Yanıyor romanı, Harzemşahlar Devletinin Cengiz Han eliyle yıkılışını, tahlilleriyle, analizleriyle birlikte geleceğe büyük bir ders şeklinde aktarır. Güçlü bir devletin sultanı olan Alaüddin Muhammed ordusunu toplayıp, Cengiz’le hiç karşılaşmadan kaçmış, ülkeyi felâkete sürüklemiştir. Oğlu Celaleddin’in ve aynı zamanda romanın kahramanı olan kumandan Temür Melik’in çabaları, Cengiz’in dehşet boyutundaki zulümleri, bir devletin basiretsiz idare yüzünden yıkılışı bütün canlılığıyla romanda aktarılır. Buhara Yanıyor romanında tüyleri ürperten bir çöküşün tarihi vardır. ihtişamlı Harzemşahlar Devleti’nin, inançlarına uygun olmaktan çıkan bazı geleneklere kapılması, Kıpçaklar ile Türkmenler arasında ırk probleminin yaşanması, Harzemşahı’nın saraya ve debdebeye düşkün olması, dolayısıyla da halktan kopuk bir yönetimin sergilenmesi, bu zaafları yüzünden de devrin en güçlü islâm Devleti olmasına rağmen, Cengiz Han’ın Moğol ordusuna yenilmesi, Buhara ve Semerkant gibi o devrin en mâmur ve ilim beşiği şehirlerin yerle bir edilirken, Harzemşahlar Devletinin tarihten silinmesi romanda can alıcı bir üslupla yansıtılır.
112.00 ₺ -
Biz Osmanlıyız
• Osmanlı yürekli olmak… • Fatihler nasıl yetişir? • Devlet, milletle nasıl bütünleşir? • Amerika’dan nasıl vergi alırdık? • Padişahlar diktatör müydü? • Farklı kültürler nasıl bir arada yaşardı? Tarih sürekli bir başlangıçtır. Şimdi Osmanlı zamanı… Osmanlı toplumu, bir “sevgi, şefkat ve yardım toplumu’ydu. Devlet, “hayat ve hayrat devleti”, insan “hayrat ve hasenat insanı”ydı. Osmanlı’da hayat ahirete dönüktü. Ahirete dönük olduğu için de hayatta fuzuli şeylere yer yoktu. Osmanlı insanı “kıble yürekli”ydi. Faziletliydi, dürüsttü, çevreciydi, medeniydi, nazikti; cihana örnekti. Hedef ve gayret sahibiydi. Zaferler ve başarılar hayatın bir parçasıydı. Osmanlı’da, insan hakları gözetilirdi. Herkes ibadetinde, kıyafetinde, seyahatinde, ticaretinde özgürdü. Osmanlı’da “güçlü olan haklı” değil, “haklı olan güçlü”ydü. Adalet duygusu, hayatın her alanını kaplamıştı. Devlet milletle bütünleşmişti. Farklı kültürler, asırlarca barış içinde bir arada yaşamıştı. Osmanlı, yetiştirdiği “cevher insan”larla dünyaya nam salmıştı. *** Tarih gerçek bir “ibret aynası” ve tam bir “tecrübe tahtası”dır. Ve boşuna yaşanmış bir tecrübeler yığını değildir. Bugün, geçmişimizden ders almanın ve “yeniden Osmanlı” demenin tam zamanı…
91.00 ₺ -
Yaşam Bir Avuç Gül, Bir Tutam Diken
Gençliğe adım atmak üzere olan bir çocuk, babasıyla birlikte dağlara çıkmıştı... Yürürken ayağı kaydı, az daha uçurumdan yuvarlanıyordu. Can havliyle bağırdı: "Eyvaaah!.." Karşı dağlardan aynıkarşılık geldi: "Eyvaaah!.." Çocuk ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyordu. "Sen de kimsin?" diye sordu. Karşı taraftan gelen aynı soruydu: "Sen de kimsin?" "Korkağın birisiiin!..." diye bağırdı bu sefer, çocuk. "Korkağın birisiiin" cevabını almakta gecikmedi. Merakla babasına dönüp sordu: "Bu nedir baba?! "Hayatın sesidir oğlum" dedi babası, "dinle ve öğren." Avuçlarını boru gibi yaparak karşı dağlara doğru bağırdı: "Seni seviyoruuum!.." Karşılık gecikmeden geldi: "Seni seviyoruuum! Baba oğluna döndü: "Oğlum" dedi, "herkes buna yankı diyor, ama aslında bu hayatın ve umudun sesidir. Hayattan ne umar, ona nasıl seslenirsen, sana o sesi yansıtır." Çocuk, hayata hangi sesi verirse o sesi duyacağını o gün öğrendi.
6.30 ₺